ebook img

Makam-ı Mahmud Ayetine Farklı Bir Yaklaşım PDF

26 Pages·2010·1.42 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Makam-ı Mahmud Ayetine Farklı Bir Yaklaşım

Ankara Üniversitesi İl ahiyat Fakiiliesi Dergisi, 50:2 (2009), ss.l3-38 Mahmud Ayetine Bir Makam-ı Farklı Yaklaşım MURATSÜLÜN DOÇ. DR., MARMARA Ü. iLAHiYAT FAKÜLTESi [email protected] Özet İsra suresinin 79. ayetinde geçen maklinı-ı malımıid terkibi genelde şefaat olarak anlaşılmak­ tadır. Ancak Mekke döneminde m1zil olan bu ayet ve nazil olduğu doğal tarihi ortamı, anlama ilkeleri ışığında analiz edildiğinde ortaya farklı bir anlam çıkmaktadır: Maklinı-ı malımıid ayeti, Hz. Muhammed'in bağımsız, özgür yeni bir vatana; Medine'ye gönderileceğini konu almaktadır. Makaleye göre bu, geleneksel anlayışa aykırı düşmektedir; ancak maklinı-ı malımıidun gerçek anlamı budur. Bu sonuç, Kur'an kavramları ile ilişkili rivayetlerin Kur'an tefsirleri üzerinde olumsuz etkiler yapabildiğini ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Kur'iin, Hz. Peygamber, Tefsir, makam-ı mahmud, vatan, bağımsızlık, Medine, şefaat Abstract A Different Approaclı to tlıe Verse ofM aqam Malımüd The expressian of maqlim malımüd which occurs in the Qur'an I 7/79 has been understood as intercession (.u:.~) in general. But when we analyze this Meccan verse and its natural histori cal atmosphere in the light of the principles of interpretation, w e find a different meaning: the maqlim malımüd verse means that Muhammad will be sent to a free and independent homei and (i.e. Medina). Although this meaning contradicts the commonly accepted interpretation, it turns out to be the real meaning of the maqlim malinıüd. This conclusion clarifies that the traditional narratives about Qur'anic concepts could affect the Qur'anic commentaries in a negative way. Keywords: The Qur'an, Muhammad, Commentary, maqlim malımüd, homeland, indepen dence, Medina, intercession (4&.~) 14 Mur.atSülün GİRİŞ Kutsal ya da seküler herhangi bir ifadenin doğru anlaşılınasını sağlayan birtakım kurallar vardır. Kur'an-ı Kerim de bir anlama objesi olduğuna göre, onun da bir usul çerçevesinde anlaşılması beklenir. Ayet ya da surelerin, tarihi/tabii ortamlarından soyutlanmadan, hem kendi bütünlükleri hem de Kur'an bütünlüğü içerisinde anlaşılması Tefsir ilminin en önemli ilkesidir.1 Şüphesiz, ayetterin doğru anlaşılmasında Hz. Peygamber ve dava arkadaşla­ rına isnat edilerek aktarılagelen sözler de büyük rol oynamaktadır; anlam, onlar sayesinde belirginleşmekte, kapsam onlar sayesinde daralıp genişle­ mektedir. Bununla birlikte, Kur'an'ın nüzul dönemine ait tarihi veriler daha önemlidir; bunlar söz konusu rivayetlere göre daha kesindir. Mesela, Hicret diye muazzam bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılamaz. Peygam ber ülkesinin merkezinin Medine olduğu, Mekkeli Müslümanların buraya hicret edip burada Hz. Peygamber'le birlikte 10 yıl yaşadıkları, devletlerinin temelini burada attıkları, ilk 25-30 yıl bu kentin Müslümanlara başkentlik ettiği tartışılabilir mi? Buna karşılık, Kur' ani bir terkibin ne anlama geldiği­ ne ilişkin bir çivayet pekala tartışılabilir: Bu söz gerçekten söylenmiş midir, aktaran kişi gÜvenilir, mazbut biri midir, ilgili ifadeyi doğru anlamış mıdır, ne kadar doğru anlatabilmiştir, çıkan anlam Kur'an'ın makasıdı ile ve tarihi gerçeklerle ne kadar uyumludur? Bu son derece önemlidir, zira lj~ ı:..&. ifadesinin geçtiği ayette Hz. Peygamber'in reel hayatı (tarihi bağlam) esas alındığında başka, bu tür söz ler esas alındığında bambaşka bir anlam çıkmaktadır. Bunlardan hangisi doğru kabul e4ilecektir ve niçin? İşte, makalede bu tartışılmaktadır. Metod olarak; ayete yönelik genel yaklaşımı arz ettikten sonra, makam, mahmud ve ba 's kelimelerini Kur' ani bütünlükleri içerisinde analiz edecek, nihai değer­ lendirmeyi sona bırakacağız. lj~ ı:..&. ~j ,:sf.;)j j ~ ifadesinin yer aldığı pasajdaki (17/İsra:73-83) diğer ayetleri tek tek tefsir etme cihetine gitmeye ceğiz; hatta ayetimizin namazı ilgilendiren kısmı üzerinde de durmayacağız; bunlara sadece ayetin bağlamını yansıtacak kadar temas edeceğiz. Metindeki ayet mealieri şahsımıza aittir. Vefat tarihleri Hicridir. Şunu bilhassa belirtmek isteriz. ki makalenin amacı, ne şefaatle ilgili ayetleri tefsir etmek2 ne de Hz. Peygamber'in şefaat yetkisini tartışmaktır.3 Bkz. Ahmet Nedim Serinsu, Kur'an 'ın Anlaşılmasında Es biib-ı NiL-ulıin Rolü (İstanbul: Şule Yayınları, 1994), ss.289-304. 2 Bkz. Yaşar Düzenli, Üslüp ve Semantik Açısından Kur'an ve Şefaat (İstanbul: Pınar Yayınları, 2008). Maklım-ı Mahmiid Ayetine Farklı Bir Yaklaşım ıs Bu, İslam mezhepler tarihinde muazzam cedellere yol açmış bulunan itikadi bir konu olup bu çerçevedeki tartışmalarda savunulmadık görüş kalmamıştır, denebilir. Bu makalede, her ne kadar ihsas-ı reyden kurtulamayacak olsak da norm koyucu bir Kelamcı edasıyla konuşmayacağımızı belirtmek isteriz. Tarafların ilgili ayetlerden çıkarsadıkları delil ve''norm'lara yönelik değer­ lendirme hakkımız elbette mahfuzdur. Bizim amacımız makam-ı mahmud ayeti inzal edildiğinde Hz. Peygamber'e neyin müjdelendiğinin vuzuha ka vuşmasıdır. Şefaat tartışmasını yürütenler, bu makaleyi bir veri olarak değer­ lendirirlerse makale amacına ulaşmış olacaktır. I. GENEL Y AKLAŞIM ve DAYANAKLARI İsra suresinin 79. ayetinde geçen l:l~ tA~ terkibini şefaatle ilişkilendi­ ren çok sayıda rivayet bulunmakta; İbn Abbas, Mücahid (ö.l04), Hasen-i Basri (ö. ı ı O) ve Katade'nin (ö.ll7) de bu görüşte oldukları söylenmektedir: (i) "Te'vilcilerin çağuna göre; makam-ı mahmud Hz. Peygamber'in malışer halkını içinde bulundukları sıkıntıdan kurtarıp rabatiatacağı makam dır" diyenet-Taberi (ö.310) bu çerçevede şu rivayetlere yer vermiştir: (a) [Kıyamet günü bütün] insanlar tek bir alanda bir araya getirilir. İlk çağrılan kişi Muhammed olur ve şöyle der: "Buyur Allah'ım! Memnuniyetle! Hayır Senin iki elindedir; şer Sana ait değildir. Doğru yolda giden Senin doğru yola getirdiğindir. İşte kulun, önünde [ya da Ben Senin iki kulunun oğlu olan bir kulun um] neyim varsa Senin sayendedir, Sana aittir. Senden ancak Sana sığınılabilir, Senden ancak Senin sayende kurtulmak mümkündür. Sen çok cömertsin, çok yücesin!" der. İşte, ı:l~ tA~ ~.J ;:sı~• i} ol~ ifadesi bunu anlatmaktadır (Huzeyfe b. el-Yeman).4 (b) "1 :l~ tA~~.) ·alt:~ ol~ kavli Bkz. İsmet Uçma, Kur'an ve Sünnetle Şefaat (Mannara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (MÜSBE), yayınlanmamış yüksek lisans (YL) tezi, istanbul, ı986); Bekir Yiğit, İslam Me=heplerin de Şefaat (MÜSBE, yayınlanmamış YL tezi, istanbul, 1986); Ahmet Uludağ, Ayet ve Hadisiere Gö re Şefaat (Erciyes Üniversitesi SBE, yayınlanmamış YL tezi, Kayseri, 1992); Cafer Tayyar Soykök, "Kur'an'da Şefaat ve Geleneksel Anlayış," Haksö=, IV/67 (1996), ss.35-38; Tuncer Namlı, "Mahke me-i Kübra'da ittimas Olur mu? (Şefaat)," Fecre Doğnt, XXIII (1997), ss.17-25; M. Fatih Kesler, "Kur'an-ı Kerim ve Hadislerde Şefaat inancı," Tasavvuf; İ/mi ve Akademik Araştırma Dergisi, V /13 (2004), ss.! 19-153; Mesut Erdal, "40 Soruda Kur'an ve Sünnete Göre Şefaat inancı," (İzmir: Yeni Akademi Yayınları, 2006); Mehmet Yılmaz, Kur'an'da Şefaat Kavramı ve Yaygın Şefaat Anlayışının Karşılaştırılması (MÜSBE, yayınlanmamış YL tezi, istanbul, 2007). Yürütülmekte olan şu iki tez çalışması, konunun hala güncelliğini koruduğunu gösterıne!,:tedir: Enver Durınaz, İtikadi Açıdan Şe­ faat (Uludağ Üniversitesi SBE, YL tezi); Kenan Şahin, Şefaat Fikrinin Kelami ve Sosyolojik Boyut ları (Ondokuz Mayıs Üniversitesi SBE, YL tezi). Bkz. İbn Cerir et-Taberi, Cdmi'u'I-Beydn 'an Te'vili Ayi'l-Kur'dn (Beyrut: Daru'l-Ma'rife, 1978), XV, ss.97-98; 'Abdurrezzak es-San'ani, Tejsint'I-Kıır'dni'I-'A=i= (Beyrut: Daru'l-Ma'rife, 1991, 16 Mıii'a[ Süliin hakkında Hz. Peygamber'e soru yöneltilince, bunun şefaat olduğunu söyle di" (Ebu Hüreyre). (c) "[Kıyamet günü] Ben ve ümmetim uçsuz-bucaksız bir meydanda bulunuruz; Rabbim bana yemyeşil bir kaftan giydirir. Sonra bana izin verilir ve Allah ne dilerse onu konuşurum. İşte makam-ı mahmud bu dur" (Ka'b b. Malik). (d) "Kıyamet günü, siz yalınayak-başıkabak getirilir ken, şüphesiz ben makam-ı mahmuda otururum. Sonra Rabbim bana bir kaftan giydirirve ben Arş'ın sağında hiç kimsenin oturmadığı öyle bir ma kama otururum ki öncekiler de sonrakiler de bana gıpta ederler" (İbn Mes'ud). (e) "Allah'ın neb1si (s.a.s.) ilk şefaatçidir. Ehl-i ilim de 'makam-ı mahmud budur' demişlerdir" (Katade).5 Et-Taberi, (ii) "Allah'ın, Hz. Peygamber' i Arş'ının sağına otuı}:acağı"na dair rivayetlere de yer vermekle birlikte,6 bunların aklen ve naklen savunu lamayacağını belirterek7 ilk görüşü ev/d bulmuştur.8 Dikkat edilirse, bu riva yetlerin bir kısmında mahşerde tüm insanları rahatlatma teması öne çıkarılır­ ken, bir kısmında mutlak şefaat öngörülmektedir. Bu iki görüşü nakleden el Maverd1 (ö.450) ve el-Kurtub1 (ö.671) bir başka görüş olarak (iii) "Kıyamet günü Hz. Peygamber'e hamd ~ancağının (livd'u'l-hamcf) verilmesi"nden söz etmiştir.ıo Aynı içeriğe sahip bir görüş de (iv) malışer günü Hz. Peygam ber'in Cebbar Teala ile Cebrail arasına girmesi [yani Allah'a Cebrail'den bile daha yakın ohnası11] olup bunun üzerine bütün mahşer halkı Hz. Pey- nşr. A. Emin Kal'aci), I, s.328; Ebü Hayyiin, el-Balını'l-Mulıit (Beyrut: Daru İhya'i't-Türasi'l­ 'Arabi, 1990), VI, s.72; el-Kurtubi, el-Cdmi'u li-Aiıkdmi'l-Kur'dn (Beyrut: Daru İhya'it-Türasi'l­ 'Arabi, 1995), V, ss.309-312; İbn Hacer, Fetlıu'l-Bdri (Kahire: Daru'l-Hadis, 2004), VIII, s.465 (Buhari, Tefsir İsra 79'un şerhi). Krş. a.rnlf, a.g.e., XI, s.494 (Bulıari, Rikak 51 'in şerhi). Bkz. et-Taberi, a.g.e., XV, ss.97-99; İbn Hacer, a.g.e., XI, s.480 (Bulıari, Rikak 5 ı 'in şerhi). Allah'ın Hz. Peygarnber'i Arş'a oturtacağı şeklindeki görüş Mücahid'e; Kürsi'ye-oturtacağı şeklindeki görüş ise Abdullah b. Selarn'a aittir; bkz. el-Bağavi, Me 'dlimu 't-Ten=il (Beyrut: Daru'l Ma'rife, ı992), nşr. H. A. el-'Akk ve Mervan Süvar), III, s.l32. Buna rağmen, el-J(urtubi'nin eleştirmesinden kurtularnamıştır; bkz. el-Kurtubi, a.g.e., V, s.3 ı ı. Bkz. et-Taberi, a.g.e., XV, ss.97-98. Ebü Sa'id el-Hudri'den nakledildiğine göre, Allah Resülü şöyle demiştir: "Kıyamet günü Adern oğullarının efendisi ben olacağım, ama asla övünmem; hamd sancağı benim elirnde olacak, ama asla övünmem; o gün ne Adern ne de onun dışında hiçbir peygamber yoJ.:tur ki benim sancağının altında bulunmasın, ama asla övünmem" (bkz. Et-Tirmi=i, Tefsiru'l-Kur'iin ı8; İbn Mdce, Zühd 37; el Kurtubi, el-Cdmi'u li-Aiıkdmi'l-Kur'dn, V, s.3ı 1). 10 Bkz. el-Maverdi, en-Nuket ve'!-'Uyıin, nşr. es-Seyyid b. 'Abdulmaksüd (Beyrut: Daru'l-Kütübi'l 'İlrniyye, tsz.), III, ss.263-264; el-Kurtubi, a.g.e., V, s.311. ll Bununla birlih.'te, o dehşet günü Rahrnan'ın sağında Cebrail'in oturacağı, ilk çağnlan kişinin Hz. Peygamber olacağı ve onun 'Ya Rabbi! Bu, Senin kendisini bana gönderdiğini haber vermişti?' diyeceği, Allah'ın da 'doğru söylemiş' buyuracağı, bunun üzerine; 'Ya Rabbi! Senin kulların dünyanın dört bir tarafında Sana h.-ıılluk ettiler ... ' diyerek şefaat edeceği de rivayet edilmiştir (bkz. es-San'ani, a.g.e., I, s.328). Makfını-ı Malımüd Ayetine Farklı Bir Yaklaşım 17 gamber'e gıpta edecektir.ı2 El-Maverdl, (v) makam-ı mahmudun Hz. Pey gamber'in 'ümmetinin kendisine icabet ve tasdik ettiği' yönündeki tanıklığı da olabileceğini söylemiştir.13 İbn Hacer el-' Askalanl'ye (ö.852) göre bu rivayetler sonuçta genel şefa­ at anlamında birleşmektedir. Çünkü makam-ı mahmudla ilgili hadislerde zikredilen şefaat iki çeşittir: İlki, Allah'ın nihai hükmünü muazzam bir sıkın­ tı ve dehşet içerisinde beklemekte olan mükellef varlıkların ( ehl-i mevkıj) sıkıntısını sona erdiren mahkeme-i külıranın başlatılması anlamında müslim gayrımüslim herkesi kapsayan genel şefaat; ikincisi ise ümmet-i Muham med'den olan günahkarları Ateş'ten çıkartacak özel şefaattir.14 Elmalılı (ö. 1942) bütün bu görüşleri gayet güzel özetlemektedir: "Makam-ı mahmud; 'herkesin hamd ile tebc11 edeceği muazzam makam' demektir ki hakikat-i hamdin müte'allakı olan kurb-i mutlak makamı, yani ehad!s-i şenfede varid olduğu üzere liva'u'l-hamd altında şefa'at-i kübra makamıdır."15 Müfessirlerin makam-ı mahmud anlayışının bu ve benzeri rivayetler: den16 etkilenmediğini söylemek çok zordur.17 Nitekimeş-Şevkani (ö.l250) makam-ı mahmudun ne olduğuna ilişkin şefaat hadislerinin mütevatir oldu ğundan bahisle, bunlarla amel edilmesi gerektiğini söylemiştir.18 Makam-ı mahmudun Hz .. Peygamber'in şefaat yetkisi olduğu üzerinde icma oluştuğu söylenmiş19 ise de Havaric ile Ehl-i 'Adi ve't-Tevhld'in bu icmada yer almadıkları aşikardır. Nitekim ez-Zemahşerl (ö.538) "Makam-ı mahmud tabiri, mutlak manada 'hamd etmeyi gerektiren her tür değer' için kullanılır" dedikten sonra; "Şefaat _makam-ı mahmudun tamamı değil, bir 12 Bkz. et-Taberi, a.g.e., XV, ss.97-98; İbn Hacer, Fet/m '1-Bciri, XI, ss.480. 13 Bkz. ei-Maverdi, a.g.e., III, s.264. 14 Bkz. Fetlıu'l-Bciri, Xl, ss.480-481. Benzer bir değerlendirme için bkz. İbn 'Atıyye ei-Endelusi, e/ Mulıarrant'l-Veci:: fi Tefsiri'l-Kitcibi'l-'A=i::, nşr. 'Abdusselam 'A Muhammed (Beyrut: Daru'I KUtübi'I-'İimiyye, 1993), III, s.479; el-Kurtubi, a.g.e., V, s.310. ıs Elmalılı M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'cin Dili (HDKD) (İstanbul: Matbaa-i Ebuzzıya, 1936), IV, s.J194. 16 Makcim-ımalımıidu şefaatle ilişkilendiren diğer rivayetler için bkz. el-Bağavi, Me 'dlimu 't-Ten=il, III, ss.l30-132; ibn Kesir, Tejsiru'/-Kur'dn (İstanbul: Çağrı Yayınları, 1987), III, ss.53-58; Suat Yıldırım;Peygamberimi=in Kur'dn'ı Tefsiri (İzmir: Işık Akademi Yayınları, 2006), II, ss.95-96. 17 Örnek olarak bkz. et-Taberi, Cdmi'u'l-Beydn, XV, ss.97-98; İbn Kesir, Tefsint'l-Kur'dni'l-'A=im, III, s.55. El-Maturidi bunu üçüncü görUş olarak verir; bkz. Te'vildtu'l-Kur'dn, tah. Halil İbrahim Kaçar (İstanbul: Mizan Yayınları, 2007), VIII, s.340. 18 Bkz. eş-Şevkani, Fetlıu'/-Kadir el-Cdmi'u Beyne Fenneyi'r-Riwiye ve'd-Dirdye mine't-Tefsir (Kalıire: Şeriketu ve Matba'atu Mustafa el-Babi el-Hal ebi, 1964), Ili, s.252. 19 Bkz.' Falıreddin er-Razi, Mefdtilıu '1-Gayb (Beyrut: Daru'l-KUtubi'l-'İlmiyye, 1990), XXI, s.26. ıs Mıtrcit Siiliin bölümüdür; şefaat de onun kapsamına girer" demiştir.20 Ebu Hayyan (ö.745) da 1'\..9..., ve .:ı_,..,...... kelimelerinin ayette belirsiz getirilmiş olmasından hareketle21 bu makamın belli bir makam olmadığını vurgulamıştır.22 Çağdaş müfessir lerden Süleyman Ateş'e göre makam-ı mahmildun şefaat makamı olduğuna dair ayette en küçük bir delil yoktur. O, bu konudaki rivayetlerin abartıldığı ve zamanla oluşturulduğu kanaatindedir. Ancak kendisi, 'gerçeği Allah bilir' diyerek herhangi bir anlam önermemiştir.23 Mir Hüseyin Baküvl (ö.l939) ise Keşfu'l-Hakdyzk 'an Nuketi'l-Ayati ve 'd-Dekayık adlı eserinde24 ayete farklı bir açılım getirmiştir. Ona göre, yüce Allah bu ayetle peygamberine şöyle demektedir: "Ey Resillüm! Bu Mekkeliler sana eziyet verip incitiyorlar. Ümitvar ol ki Allah seni bunlardan kurtarıp büyük bir makam ve mertebeye ulaştıracaktır. O zaman, senin düşınanların senin izzet ve celaline bakıp naçar kalacaklar." İslam ordusu Mekke'ye girerken Ebu Süfyan'ın, Hz. Pey gamber'in haşıneti karşısında artık bir şey yapamayacağını anladığını hatır­ latan Baküvl, "Böylece Allah onu çok büyük bir makama ulaştırdı. Allah bu haberi Mekke'de vermişti. Resjl!ullah Medine'ye hicret ettikten sonra, Al lah'ın vaadi ,tamam oldu" demektedir.25 Bu ibareden, Hz. Peygamber' in, makam-ı mahmuda Medine'ye hicret ettikten yaklaşık sekiz sene sonra, Mekke'nin fethi ile ulaşmış olduğu anlaşılmaktadır. Yani, makam kavramı manevi bir rütbe olarak aniaşılmaya devam etmektedir. Sufilerin makam-ı mahmilda yaklaşımları da genel Peygamber telakkile rine paralel olarak 'havass'a has anlamlardır. Sözgelimi İbn 'Arabl (ö.638), "Makam-ı mahmud bütün makamların mercii ve bütün ilah! isimterin tecelllgahıdır. Hz. Muhammed'e mahsustur; şefaat kapısı bu makamda açı- 20 Ciirullah ez-Zemahşeri, el-Keşşdf 'an Haka'ikı Gavdmidı't-Ten=il ve 'Uyüni'l-Ekavilfi Vucühi't Te'vil, nşr. M. Milrsi 'Amir (Kahire: Daru'I-Mushaf, tsz.), III, s.l89. 21 Krş. er-Riizi, Mefdtihu '1-ğayb, XXI, s.26; (er-Riizi'ye göre ı~_,:..;.:. t:.\JA kelimelerinin belirsiz getirilmiş olması, Hz. Peygamber'in bu makamda elde edeceği hamdin eksiksiz, muazzam bir hamd olduğunu gösterir). · 22 Bkz. Ebu Hayyan, el-Bahru'l-Muhit, VI, s.72. 23 Süleyman Ateş, Yüce Kur 'd n 'ın Çağdaş Teftiri (İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 1988}, V, s.242. Bu eser, Ahmet Dolunay tarafından Gerçeğin Doğuşu; Alevi Kur'an Teftiri (İstanbul: Merkür Yayınları, 2000) adıyla iki cilthalinde neşredilen kitaptır. Alevi-Sünni diyaloğuna bir katkı sağlama amacıyla da olsa eserin adının değiştirilmesi pek doğru olmamıştır. 25 Bkz. Ahmet Bedir, Bakıivi Teftirinin Tahlil ve Tahrici (Harran Üniversitesi SBE, yayımlanmamış doktora tezi, Şanlıurfa 1997), EK-I, s.422. · Makliın-ı Malımuda yönelik araştırmalanmızı bitirdiğİrniz sırada Bakilvi'nin bu görüşünden bizi haberdar eden Sabuhi Şahavatov'a teşekkür ederiz. Makô.m-ı Mahmud Ayetine Farklı Bir Yaklaşım 19 lır"26 derken, yaklaşık bir asır sonra el-Kaşanl (ö.736) ayetin ilgili kısmını; "Rabbinin, seni, katfe-i mevcudata harndi vacip olan bir makamda ba's ey lemesi me'muldür" şeklinde anlamış ve bunu Sufılerin Peygamber telakkisi ne ters sayılabilecek bir şekilde açıklamıştır: "Cümle eşyaya harndi vacip olan makam Mehdi'nin zuhuru ile hatem-i velayet makamıdır. Zira hatem-i nübüvvet yalnız bir cihetten, hatem-i nübüvvet olmak cihetinden, makam-ı mahmuddadır; hatem-i velayet cihetinden ğayr-ı mahmfiddur. Hatem-i nü büvvet bu cihetten hamdiyet [hamidiyyet] makamındadır. imdi, hatem-i ve layette tamam olduğu vakit her vecihten makam-ı malımfidda olur."27 'Aynı ayet hakkında, hepsi de doğru olmak şartıyla bu kadar farklı/zıt görüş olabilir mi?' diye sorarak, anlama usulü28 çerçevesinde ayetimizi tefsir etmek istiyoruz. II. BİZİM VA KLAŞIMIMIZ 11.1. Malcim-I Mahmud Ayetinin Bağlaını 1j ~ t;,&, ~.) ,:-;ı~;jj ı)l ~ayet-i kerimesinde "Hz. Peygamber'in övgü ye değer bir yere gönderilebi/eceği" belirtilmektedir ki bu makale bu maka mın ne olduğunu açıklığa kavuşturmak amacıyla yazılmıştır. Bunu tespit etmeye çalışırken, öncelikle ayetin sebeb-i nüzulüne, tarihi bağlarnma ve siyak-sibakına bakacağız. Bilindiği üzere, esbab-ı nüzfile dair eserlerde Kur'an ayetlerinin tamamı hakkında kayıt bulunmamaktadır. Ancak Kur'an-ı Kerim'in bütün ayetleri nin bir nüzfil ortamı olduğu aşikardır. Hz. Peygamber'i ve etrafındakileri çevreleyen bütün olgu ve olayların Kur'an'ın ilk muhataplarının yaşadığı sosyo-kültürel çevrenin; sahip oldukları inanış, düşünce, duygu, algı, kaygı, tutum, davranış ve eylemlerin Kur'an'ın genel nüzul sebebi olduğu söylene- 26 Bkz. İsmail Hakkı Bursevi, Rzilıu'l-Beydn (İstanbul: Eser Neşriyat, 1389), V, s.I92 ( ~~.::..JL.,. ....t ...o LaJ..l=~y\.ıJU...I.ı..:....~y.<=..:..,.l>.t)iJ~J ol...\ ~WfoJı.:.....l.i.~C'?-Y'~I.i. ,_,..,...~l.i..ı.SoJ.;J1 J~_.,ı..:;s ~l.i.). 27 Abdurrezzak el-Kiişani, Te 'vi/dt-ı Kiişdniyye, nşr. M. Vehbi Güloğlu, çev. Alinza Doksanyedi, (Ankara: Kadıoğlu Matbaası, 1988), II, s.213. 28 Anlam, anlama, doğru anlama, öznel/sübjek.-tif anlam-nesneUobjektif anlam, anlama faaliyetinin kavramsal araçlan ve bu çerçevede sağlam bir altyapı o1uştunnak için bkz. Halis Albayıak, Kur'an'ın Bütıinlıiğıi O=erine (İstanbul: Şule Yayınları, 1992); Dücane Cündioğlu, Kur'dn'ı Anlamanın Anlamı (İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2009). Ayııca, llL Kur'an Hqftası Kur'an Sempo::yumu, 13-19 Ocak 1997 (Ankara: Fecr Yayınlan, 1998), özellikle ss.137-263'teki tebliğ ve müzakereler,; Fazlur Rahman, İs/dm ve Çağdaş/ık, çev. Alparslan Açıkgenç (Ankara: Ankara Okulu yayınları, 1998), ss.SI-63 (giriş bölümü); İslami Araştırmalar Dergisi (Ankara: 1996), IX:1-4, ss.! 19-134; Kur 'dn 'ı Anlamada Tarihsellik Sempo::yumu (İstanbul: Bursa KURA V, 2000). 20 MurarSüliin bilir. Bu bakımdan, ayetlerin sahih bir Siyer kaynağı eşliğinde okunması, Kur'an'ı anlama adına son derece faydalı olacaktır.29 Söz konusu çerçeveyi, hatta Cahiliye dönemini de ekleyerek iyi anlamanın, Kur'an-ı Kerim'in doğ­ ru anlaşılmasındaki rolü yadsınamaz. Esbab-ı nüzule dair rivayetlerde bu ayetin nüzul sebebi müstakil olarak değil, içinde geçtiği pasaj (17/İsra:73-80) dolayısıyla verilmektedir. Sözge limi el-Maverdl, 76. ayetteki ~ ~_?..A ifadesini tefsir ederken, 'Peygam beri çıkaracak olanlar' ve 'çıkaracakları yer' ile ilgili rivayetleri dört başlık altında toplamı ştır: (i) Bunlar, "Burası [M edin e] peygamberler toprağı değil­ dir; peygamberler toprağı Suriye bölgesidir ( r~ı ı>:>))" diyerek Hz. Pey gamber' i Medine'den çıkartmaya çalışan Yahudilerdir (Süleyman et Teym130). (ii) Bunlar, hicretten önce Hz. Peygamber'i Mekke'den çıkartma­ ya çalışan Müşriklerdir (Katade). (iii) Pasajda, Müşriklerin Hz. Peygamber'i Arap Yarımadasının tamamından çıkartınayı arzuladıklarından bahsedilmek tedir. (iv) Pasajda, Müşriklerin Hz. Peygamber'i ortadan kaldırmayı, yeryü zünden tamamen silmeyi arzuladıklarından bahsedilmektedir (Hasen-i 31 Basr1). Dikkat edilirse, son üç görüş, nüanslar bir tarafa, birbirini tamamlayıcı mahiyettedir. Son üç rivayette ayetler Mekkl sayılırken, sadece ilk rivayette ayetler Medeni sayilmaktadır. Es-Suyilti pasaja ilişkin rivayetlerin en sahihi nin Mekke çerçevesindekiler olduğunu belirtmiş;32 İbn Kesir (ö.774) de ayet- 29 İzzet Derveze'nin Kur'dn'a göre H=. Muhammed'in Hayatı, çev. Mehmet Yolcu (İstanbul: Ekin, 1998) ve et-Tefsiru'l-Hadis; Nü=ul Sırasma Göre Kur'an Tefsiri, çev. M. Baydaş ve V. İnce (İstan­ bul: Ekin, 1998), Muhammed Hamidullah'ın İs/dm Peygamberi, çev. Salih Tuğ (İstanbul: İrfan, 1980), Süleyman Ateş'in Kur'dn'a Göre H=. Muhammed'in (s.a.s.) Hayatı (İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 2008) adlı eserleri bu paralelliği kurarken yariırlanabileceğimiz eserlerden bazılarıdır. . 30 Hz. Osman, İbn Abbas (bkz. el-Va!ıidi, Esbdbu'n-Nıi:ıil (Kah i re: Müessesetül-Halebi ve Şureka!ıu, 1968), ss.I96-197), ve Sa'id b. Cübeyr gibi kişilere de isnat edilen bu görüşe göre, Hz. Peygamber · de bunun üzerine Yahudileri haklı bularak Suriye'ye yönelik Tebuk seferine azlınet etmiştir. Bu, eş­ Şevkiini'de daha tatsilatlı yer almakla birlikte, hem isnadının dikkatle incelenmesi gerektiği hem de Tebuk seferinin Mı1te'de katledilen Sahabilerin kanını yerde bırakmamak amacı ile gerçekleştirilmiş olduğu gerekçesiyle sahih kabul edilmemiştir (Bkz. İbn K esir, Teftinı'l-Kur 'd ni '1-'A=im, III, s.53; eş-Şevkani, Fet/ııı'l-Kadir, III, s.249). 31 Bkz. el-Maverdi, en-Nuketve'l-'Uyim, III, s.263. Ayrıca bkz. Celaleddin es-Suyilti, Lubdbu'n-Nukül fi Esbdbi'n-Nu=ül (Dimaşk: Daru Kuteybe, 1987}, ss.I70-17l; eş-Şevkiini, a.g.e., III, s.249. 32 Bkz. es-Suyı1ti, a.g.e., ss.l71-l72; Omeyye b. Halefve Ebu Cehl (Amr b. Hişılm) gibi Kureyş'in ileri gelenleri Allah Resı1lü'ne gelerek; "Gel sen bizim tanrılarımiza hünnetle yüz sür, biz de senin dinine girelim" dediler. Hz. Peygamber de kavminin İslıim'a ginnesini çok arzuladığı için, rikkate geldi [yani, onların teklifine temayül ederek yumuşar gibi oldu]. Bunun üzerine, "Bunlar 'Bizim · sana vahyettiklerimizden başka şeyler uydurup Bize mal edesin' diye az daha seni ayartacaklardı"dan "Bana kendi katından, Senin yardımına mazhar bir güç ver"e kadarki ayetler (17/İsra:73-80) inzal edildi. Maklım-ı Malımiid AyetineFarklı Bir Yaklaşım 21 !erin Mekki olduğunu belirterek ilk rivayeti zayıfbulmuştur.33 O halde, pasaj Mekke siyasi ve ekonomi çevrelerinin, baskılarını iyice artırdıkları bir sıra­ da; hicretten birkaç yıl önce -İbn 'Aşur'un (ö.l393) dediği gibi, bi'setin 12. 34 yılında; 621 'de yapılan I. Akabe biatinden az önce - inzal edilmiştir.35 Ya ni, Müşriklerin, Hz. Peygamber' i sıkıştırarak ondan, vahyi değiştirmesini isteyip, sonuçta, red cevabı aldıkça; "Muhammed'i zindana mı tıksak, Mek ke'den sürmekle mi yetinsek yoksa katiedip tamamen ortadan mı kaldır­ sak?"36 diye tartıştıkları bir ölüm-kalım döneminde. Şu ayetler bunu net ola rak yansıtmaktadır: "(Ey Peygamber!) Bu (putperest)ler 'Bizim sana valıyettiklerimizden başka şeyler uydurup Bize mal edesin' diye az daha seni ayartacaklardı! - Seni, ancak o zaman dost edineceklerdi!-Seni sehat ettirmeseydik, sen de az da olsa bunlara yanaşmıştml Ama bak, böyle bir şey olsaydı, sana hem ha yattakinin hem de ölümden sonrakinin (yani, dünyevi ve uhrevi azabın) kat merlisini tattırırdık; sonra, kendini Bize karşı koruyacak birini de bulamaz dm! Bu (putperest)ler az daha seni yurdundan çıkaracak (hatta bununla da yetinmeyip) seni yeryüzünden tamamen söküp atacaklardı. -Ama o takdirde, kendileri de senden sonra ancak az bir süre kalabilirler! Çünkü senden önce göndermiş olduğumuz resüllerle ilgili uygulamam ız böyledir ve Bizim uygu lamalarımızda değişiklik bulamazsın." (17/İsra:73-77) Müteakip ayetlerin37 de gösterdiği üzere, Hz. Peygamber'in bu zor du rumda yapabileceği tek şey Rabbine sığınmaktı. Büyük bir sıkıntı içinde, ölüm-kalım mücadelesi veren Hz. Peygamber -insanın yüce Allah'la irtiba tının en büyük sağlayıcısı olan-namazı (zikrullah) günün tamamına yayacak Bkz. İbn Ke sir, Teftinı '!-Kur 'd ni '1-'A=im, III, s.53. Bk<:. Tahir b. 'Aşur, et-Tahrir ve 't-Tenvir (Beyrut: Milessesetll't-Tiiıih, 2000), XIV, s.I47. Mehdi Bazergiin, İsra suresinin 9-54, 63-64, 73-83, ı 03-ı ı 1. ayetlerini peygamberliğin 8. yılına; Hicret'ten 5 sene öncesine yerleştirmiştir. Bkz. Bazergiin, Kur'an'ın Nü::ul Süreci, çev. Yasin Den;ıirkıran ve M. Muhammed Feyzullah (Ankara: Fecr Yayınları, ı998), s.l32. 36 Aşağıdaki ayetlerde bu konuşmalara da temas edilmekiedir: "(Ey Bedir gazileri!) Hatırlarsanız bir zamanlar, illkenizde, insanların kapıp götilrilvermesinden korkan zavallı bir azınhktınız; şOkredesi­ niz diye sizleri (Medine'de) O banndırdı, yardımı ile sizi O gilçlendirdi ve size tertemiz bazı şeyler ihsan etti ... (Resülilm!) Hatırlarsan, kiifırler sana; ya seni hapsetmek ya öldilrmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzak kuruyarlardı ... Kuruyarlardı ama Allah da bir karşı tertip hazırlıyordu; -ki Al lah, böyle tertip hazırlayanların en iyisidir." (8/Enfal:26-30). 37 "Güneşin, öğleyin dönüşünden gece karanlığının bastırmasına kadar belli vakitlerde namazı dosdoğru kıl; özellikle sabah okuyuşunu ihmal etme. .. Çünkü sabahki okuyuş şahitlidir. Kendine özgü fazladan bir irtibat vesilesi olarak, gecenin belli bir bölümünde de onunla [yani Kur'an okuduğun namazla] uykunu böl. Böylece, Rabbin, seni övgüye değer bir makama gönderebilir." (17/İsra:78-79). · 22 Murat Süliin şekilde, ama özellikle geceleyin kılarak Rabbine sığındığı takdirde, Rabbi de kendisine bir çıkış yolu gösterebi/ecekti. izleyen ayette38 ise Hz. Peygamber'e namazın yanı sıra 'sürekli Rabbin den bir çıkış yolu istemesi' emredilmiştir. Bu ayet makdm-ı mahmud terkibi ne Kur'an bütünlüğü çerçevesinde yaklaşma gereği bakımından son derece önemlidir. Çünkü ayette, Hz. Peygamber'in gönderileceği bu makamın ma hiyeti hakkında ipuçları bulunuyor. Bu maktim öyle bir yerdir ki bir yerden 'çıkılarak' 'girilecek'tir. Ve 'çıkılacak' yerin, ölüm-kalım mücadelesinin verildiği Mekke olduğu aşikar39 ise de 'girilecek' yerin neresi olduğu; Habe şistan mı, Taif mi yoksa bir başka yer mi olduğu, o an itibariyle hala kesin değildir. Hatta Hz. Peygamber'in oraya gönderilip gönderilmeyeceği dahi kesin değildir. Çünkü söz konusu müjde, 'me'muldür', 'bakarsın' ya da 'belki' diye çevirebileceğimiz ~ ile verilmiştir; bu, Hz. Peygamber'i ümitvar kılmaya yönelik şartlı bir ifadedir (ztmii'). -Müfessirler 'Allah'la ilgili kuilanılan bu tür ifadelerin gereklilik ve kesinlik ifade ettiği' kanaatin de40 olduklarından, ilgili cümlekesin bir ilahi vaat gibi algılanmıştır ki ger çekten de çok geçmeden kesinleşmiştir. Akabindeki ayetlere göre ise bu gönderiş gerçekleştiğinde, şu an zayıf bulunan hak güçlenip onu bağmak üzere bulunan batılın zayıflayacağı bir süreç başlayacaktır. Kur'an'ın bu müjdeleri Mekke'de büyük bir baskı altın- 38 "De ki: Ya Rabbi! Beni gireceğim yere doğruluk ve içtenlikle sok; çıkacağım yerden de doğruluk ve içtenlikle çıkar. Ve bana kendi katından, Senin yardımına mazhar bir güç ver!" (17/İsra:80). 39 Bu aşikar olmakla birlikte, kaynaklarda farklı görüşler mevcuttur. Sözgelimi ez-Zemahşeri, ~ ~ve~ t.:.riJ. tabirlerini -ha 'stan sonra zikredilmiş olmalannı delil getirerek-her tür kötülük'ten uzak biçimde tertemiz bir şekilde kabre girip ba's esnasında da ilahi gazaptan emin, ilahi rıza ve ikramlara ermiş biçimde kabirden çıkmak şeklinde anlar. Bunlann Medine ve Mekke olabileceğini ise ikinci görüş olarak verir. Üçüncü sırada, Peygamber'in Mekke'den müşriklerden emin olarak çıkıp daha sonra galip ve muzaffer olarak tekrar oraya girmesine; dördüncü sırada, Sevr mağarasına salimen girip siilimen çıkmasına; beşinci sırada, kendisine yüklenen muazzam işe -yani, peygamberliğe- girip yükümlü olduğu bu vazifeyi eksiksiz biçimde ifa ederek tamamlamasına; altıncı olarak, taate; yedinci olarak da girilip çıkılabilecek her şey olduğu şeklindeki yoruma yer verir ki ilki dışında tamamını J,;; temriz sıygasıyla vermiştir (ez-Zemahşeri, a.g.e., lll, s.l90). Bu görüşleret-Taberi ve el-Maturidi tefsirlerinde de -farklı sıralama ve ifadelerle-mevcuttur (Bkz. et Taberi, Ctimi'u'l-Beydn, XV, 100; el-Miituridi, Te'viltitu'l-Kur'dn (Kaçar), VIII, 341; el-Bağavi, Me 'tilimu 't-Ten=il, III, 132; İbn Kesir, Teftir, III, 58). El-Miituridi, Te'viltitu'l-Kur'dn, tah. Murat Sülün (İstanbul: Mizan Yayınları, 2007), IX, s.42; Celaleddin es-Suyiiti, ed-Durru'l-Mensür fi't-Teftiri bi'l-Me 'sıir (Beyrut: Dilru'l-Fikr, 1983), I, s.587. .

Description:
(i) Ba 'sm kök anlamı; 'bir şeyi harekete geçirmek ve yönlendirmek'tir. Bu anlam kelimenin bağlandığı şeye göre farklılaşabilir. Sözgelimi 'hayvanı.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.