( D.E. O.ila/ıiyat Fakültesi Dergisi Sayı XI, İzmir 1998, ss. 69-99 KUR'AN'DA AKIL ve İNSAN Doç.Dr.İbrahim EMİROGLU Lügat Aldın Anlamı Akıl kelimesi sözlükte, bağlamak, tutniak, engellemek gibi . anlamlara gelmektedir. Zıddı "humk (ahmaklık)" olup, çoğulu aise "ukfil"dur.l Akla, tikirleri birbirine bağlayarak akılyürütme rolünü oynadığı (bağlamak), yeni bilgiler elde (tutmak), tehlikelere (engelleme) için bu ad edebildiği insanı karşı konıciuğu verilmiştir deıiebilir.' "Aicil" ise, göıiiş ve düşünce gücü olaİı, işini bilen ve sağlam yapan; nefsine hakim, onu kontrol altında tutabiten ınüıneyyiz kişi deınektir.2 . ·ve onu lalan: temyiz gücü; Akıl, insanı diğer canlılardan ayıran sonımlu düşünme ve imiama melekesidir.3 Felsefe ve mantık terimi olarak alal "varlığın . hakikatini idrak eden, maddi olmayan, fakat maddeye tesir eden basit bir cevher; maddeden şekilleri soyutlayar;ık kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişld kuraral{ öneriuelerde bulunan, kıyas yapabilen güç"4demektir. Bu anlamıyla. alal sadece meleke değil, özdeşlik, çelişmezlik ve üçüilçü şıldmı iınkansızııgı gibi alnl ilkelerinin bütün fonksiyonunu belirleyen bir terimdir. İslam öncesi zamanlarda "~ikıl" kelimesi, insanın değişen du mınİarda "pratik zeka" ifade ederdi. adam, en olaylar ·gösterdiği yı Akıllı beklenınedile karşısında dahi bir çözüm yolunu bulup tehlike{ien kendisini kurtaran. kişiydi. Bu çeşit pratik zeka, islam· öncesi araplar arasında takdir ve hayranlık görüıiidü. 5 Zaten çöl içinde türlü güvenle mümkün olmasa gerekti. şartları başka yaşamak ' . 1 Ibn MaıızOr, Muhammed b. Mükr!m, Lisaııu'I·Arab, Beyrut, trs, C.XI, s. 458:.. 459; er-Rağ!b el-Isfahfinl, el·Müfredat fi /aribi'l-Kur'aıı, Mısır, 1970, s. 511. 2 Ibıı Maıızur, Lis:'lnu'l-Arab, C.XI, s. 458 _ 459; Asım Efendi, Kaıııus Tercem esi, Istaııbul, 1305. C.lii, s. 1446. ' 3 Ebu'l-Beldl, el~İ·Ia.~hlııt ei-Kftfi, Killiiyat-ı Ebi'l-Belııl, 'Istaııbul, 1287, s.450; Cürcani, Seyyid şerit; et· Ta'rif:'lt, Istaııbul, 1253, s. 91; Çankı, Mustafa Namık, BüyükFelsefe Lügatı, Istanbul, 1954, C.III,s . . 23. . 4 Bolay, Süleyman) !ayri, "Akıl", T.D.V. Islam Aıısiklopedisi, Istaııbul, 1989, C. II, s. 238. 5ıZtıısu, Toshilıiko, Kur':'lıı'dıı Allalı ve Insan, Çev. Süleyman Ateş, Ankara, trs., s. 61. .D oç.IbrahimEMJROGLU Alni Çeşitleri . Felsefe ve keHiında birçok akıl çeşidi üzeri nd~ dunılur. 6 Kur'a~-ı Kerim'iı1 hedeflediği, sqnımlu tuttu&ru ya da eleştirdiğ i aklın hangi akıl oldu&runu açiğa · çıkarmak için şu iki akıl türüne bir göz atmak gerekecektir: · I. Ma tb u' ak ı I : Bi'l-kuvve akıl, ğarizi aklİ, doğuştan akıl, saldı alcıl gibi·· .a dlar da verilen bu alcıl çeşidt, insanda potansiyel güÇ olarak. bulunan, doğrudan doğruya fıtratta varolan ve insanın diğer taniilardan . ayrılmasını sağlayan asıi alnldır. insanda ta baştan beh aklı geliştinne potansiyeli ve aklen kavranacalc şeyleri kavrama eğilimi· .vardır. Bu potansiyel yahut hazır olma haline bu ad .·.verilmiştir. Allalı ·vergisi' olduğu için buna "mevhilb" da denir. Bunda kişisel-özel çaba ve kazannnların hiçbir payı yoktur. Yine bunda artma ve elesilme sözkonusu değildir. 1• . . MatbU' akil olmayınca, bir sonra gelecek olan, mesmfı' akıl fayda vermez. Akı~sızlık sebebiyle kuldan soruınluluğun kalktığının bildirildiği yerlerde kastedilen akıl matbU' alnidır. Nasılışık göz için asıl ise mesmu' akıl için de bu alni esas oiup, bu .olmadan mesmu' akıl işe yaratnaz. İsbalıaui, Hz. Muhammed'in ;'Allah aleıldan daha değerli birşey yaratmamıştır" sözüyle· matbu' aldın ·k astedildiğini kaydeder. 7· 2. M e s m u' ak ı I .: Bi'l-fıil akıl, kazamlmış (1nükteseb) akıl, müsterad elini gibi adlar da verilin bu akıl çeşidi, insanda potansiyel halde bulunan (matbu') gücüri geliştiriliniş, eğitiln1iş olanıdır. Sezgi, deney, düşünme .v e özel çabalarla sonradan elde edilip kazamldığı için buna "tecrübi akıl" da denir. Bu, kişiyi .· k.ötüliilcten .· alıkoyan, iyiye,doğruya sevkeden akıldır. Mesmfı' aldm gelişmesinde, zekanın yaıiısıra, sezgi, deney, öğrenim, ve. kişisel ediiıimler büyük rol oynadığı · ·için bu tür aldın verdiği hükümler farklıdır. insanlar arasındalci farklı düşün~eler de çob'llnlukla bu aluldan Bu heva ve uymadan düzenli bir çıkar. akıl, şehvete şekilde enine-boyuna düşündükçe, tecıiibeler edindikçe, egzersizler yaptıkça, kısacası kullanıl~ıkça · gelişir. "Onlar (kafır ve münafıklar) sağır, dilsiz ve . kördürler; bu yüzden (gerçeği görtip hakka) dönınezler" (Balcara, 2/18) örneğinde 6 Killiiyiit-ı er-Rilğıb el-M~r~dii~ /aı-ibi'l-Kur'iiıı, Bkz. Ebu'l-Bekfi, Ebi'l-Belu'i, s. 452; ei-Isbahilni, fi S Mısır, 1970, s. 11; ei-Maverdi, Ebu'I-Hasan Ali ibn lvİulıaınnıed Ibn I-Iabib, Edcbü'd-DüııJI:ı vc'd Din, Iran, 1978, s. 20-23, 30-31; ct-Tahanevi, Mubmnmed Ali lbn Ali, Kcşşiif-ı Istıliilıiitı'l-Fııııfuı, Istanbul, 1984, C. II, s. 1030-1031; De Boer, T.J., "Akıl", Islıını Ansildopcdisi, >stanbul, 1940, C.I, s. 238; Küyel, Mübalıat, Aıistotelcs ve Farabi'nin Vnı·lık ve Düşünce Öğretileri, Ankara, 1959; s.50- 52, 130-131; Izutsu, Toshihiko, <slııııı Düşiiııcesiıule Iman Kavmmı, Çev. Sdaliaddin ayaz, Istanbul, 1984;, s. 139-140; Elınalılı, M. Hamdi YaZır, Hale Dini Kur'iin Dili, Istanbul, 1971, C. I., s.6415; Bi:ılay, Süleyman Hayri, "Akıl", T.D.V. Islam Aıısildopedisi, Istanbul, 1989, C. II, s. 239 .. . 7 Riiğıb ei-JsHıhilni, ei-Miifrcdıit, s. 51.1. 70 .ICUR' ANDA AKJL ve INSA.J:\T olduğu gibi .Allah'm, kafırleri akılsızlıkla zemmettiği bütün ayetlerde kasdedilen akıl bu· mesmu' akıldır. Yani onlar doğuştan bir (nıetbu') akla sahip olmakla beraber bu akıliarııu çalıştınp, onunla kendilerini geliştirmez;. iyiye , doğruya sevketınezler. Çoğu insan,. aklını tutkulanml) esiri yaparak onu karartır, onu seli'İn bir yapıda, dengeli ve uyımıiu bir halde tutmaz. ·Böyle olmıca aldlll kötüye · kullanınu ortaya çıkar. İşte Kur'an'İn eleştirdiği akıl, fıtratı ihlal eden, onu koruyup geliştirıneyenlerdeki me?mô' ·~ıkıldır. Aldın Fonl{siyoııu Akıl sadeec bir meleke değil, mantıktald anlamıyla, özdeşlilc, çelişmezlik, · üçünçü şıkkın imkansızlığı; nedensellik. ve amaçlılık gibi akıl. ilkeleri:ıiin bütün fonksiyonlarını belirleyen bir terimdir. Bilmede, fikir üretmede, eteştiri getirnıede, ayrıında bulunıııada, fikirleri,. işleri ve işleyişieri olumlu veya olumsuz diye . değerlendirıneye tabi tutmada, kişinin kendisine ve dış dünyaya anlam vermesiride akıl etken rol oynar; Akıl doğruyu yanlıştan, iyiyi kötiiden, güzeli çirkinden ayırma gücüdür. Yine alcıl, ahlaki, siyasi ve estetik değerleri belirlemede önemli fonksiyona haizclir. · İnsan bilerek ve isteyerek yapabilme gücünde olduğundan dolayı sorumludur. 8 Sorumlu . tutolma onun "alullı bir varlık" olınasın.dan dolayıdır. O, bu asli özelıİğinden dolayı "emaneti yüklenmiş, emir ve nelıiylerle muhatap olmuştur.9 Kısacası alul, di nin ve rnükellefiyetin esasıdırlO; dünyevi işlerin temel dayanağıdır. O, bilinenlerden yola çıkanık bilinmeyenierin bilgisine ulaştıran, varlıkları ve onlanla ilgili bi lgileri tasnif eden, insana kıyas yapma imkilm veren zihni bir. a.J.ettir. Aklın en önemli fonksiyonlanndan biri dış dünyadan malzeme alarale ·bilgi üretmektir. Fakat aklın deney ve gözlem yardımıyla ·dış dünya halelemda edindiği bilgi sınırlıdır. Aldın gayb aıeıııiyle ile ilgili koJıularda eksik ve yanlış hüh.'iimler ~ereceği ise açıktır. Kelam tarihinde, kelam ekolleri ll aldlll öncelikİe bilgi vası,tası olduğunu kabul etıuişlerdir.' Fakat gerek Eş'ariler gerekse Maturidiler, 8 Maide,.5/33,89; TGr, 52/21; Bakara, 2/225, 286; RGm, 30/41; En'aın, 61164, 120, 70; Nisfı., 41111; Eııffil, 8/51; Zümer, 39/41; şurii, 42/30i Fetih, 48/10; Necnı, 53/38-39. 9 Ahzfı.h, 33n2; Nfır, 24/54; Nisa, 5/58; Mü'miıınıı, 23/8; Mefıric, 70/32; En'am, 6/104. lO Bazı riviiyetlerd~ Allah'ııı ilk yanıttığı şeyin akıl olduğ~, bazılarında kale;n, bazılarmda da. Hz. Muhaıruned'in iııını oldu!;'ll kaydc~ilir. Bunlar Keşlh'l-Hnfii'da uzunca tartışılir (Bkz. el-Aclunl, !smail ve lbıı Muhammed, Keşfu'l-Hnffi Miızilu'l-dbils, Beynıt, 1988, C.I, s.3ll-312). Yaşar Kandemir ise, akılla ilgili lıadi~lerin uydunııa olduğunu söylemektedir (Bkz. Kandcnıir, Yaşar, Mevzu Hadisler, Ankara, 1975, s.l7l). 11 lıakkmd~ aklın valıyin l~akkmda ·Allah bilgi edinme ve O'nu onaylamada ve rolleri Mü'tezile, ,Yari ve Milturidi ekolleri arasındaki tartışmalar iı,ıin bkz. Izutsu, Toslıihiko, IsHim Düşüııcesiıiıle Imım kavramı, Çev. Sdalıattin Ayaz, Istanbul, 1984, ss .. 136-147. · 71 · Doç.Ibrahirn EMffi.OGLU aklın herşeyi kavramaktan acız kaldığını teorik olarak benimsemiş olsalar da,· . Selefıyye'ye nisbetle alda daha fazla güvenmişler ve düşünme yoluyla üretilen bilgilerin kesin olduğunu savunmuşlardır.12 Gazal.iye göre Allah'ı, peygamberi ve şeriatı bilip tasdile etmemizi mümkün kılan akıl küçümseııeınez.13 Fakat akıl, bunca önemine rağmen velıiın: hayal, 1 gazab ve şehvet gibi yanıltıcı duyguların tesirine mahızdur. o;ıu bu olumsuz güçleriiı tesirinden .ancak vahiy kurtarabilir. şeriat (vahiy) olmaksızııı sadece akli delillerle bilinen şeyler olduğu gibi, aklın ikiz kaldığı haşr, neşr, sevab, ikab vb. konularda y~lnız vahyin bildirmesiyle bilinen şeyler de vardır.l4 J ~ • ' . Akıl, kendi suririarı ve alanı içerisinde becerisini ortaya koyabilmektedir. Kur'fuıi anlayışa göre ne kendi sınırlarını aşan ve gaybı kuşatan bir akıl, ne de hevii ve hevesi n, · gazab ve şehvetin, çeşitli tutkuların zcbunu olmuş bir akıl; alesine alanında faaliyet gösterep, va,lıiyce belirlenntiş hedefe insaniari ulaştırabilecek her türlü olumlu gayrette bulunan'bir akıl isteıllllektedir. İslam, her ne kadar insanın yeryüzüne düşüşünden sonra sapnuş olan iradeden çok insanın asli (primordial) tabiatı ve alelım esas alıyorsa da, mutlak olarak bir vahyin zarfiretine inanır. Çünkü insan teomorfık bir varlık olmasına · ra[,11nen yaratılışından unutkan, kaygısız ve yetersizdir. Bu sebepten kendisine bunun hatırlatılmasıAa muhtaçtır. lS Akıl, diyor Nasr, bugünkü genel anlayışın alesine, gerçek anlanılannı kavramadan ve onlara nüfuz etıneden, fıkirlerle sürekli oynayan şeytanca bir yetenek ve zihni bir keskinlik değildir. "Akıl" kelimesi, islam'da, hem zeka hem de akıl m~nasııia kullanılmakla birlikte bizi Allah'abağlayan şeyi ifade eder.16 ·'· . . Kur'an-ı Kerim'de kişinin kendisine, dış dünyaya, tarihe ibret gözüyle . balanası, buradan Allah'ın varlığı ve kudreti ile ilgili akıl yürüünelerde bulunmasi . istenir. Kur'an'dan anlaşıldığına göre yerin ve göğün, kendi nefsiıtin ve başki1 şeylerin yaratılışım gözlemlediğinde aldını kullanan kimsenin, bir alal yiirütıne sürecinden geÇtikten sonra zorunlu olarale yaratıcının · varlığından haberdar olacaletır. Aklın en önemli işi bu fonksiyonunu yerine getirmesidir. Bu görevi başaranıayan yani Yüce Yaratıcı'nın varlığını ve O'nuıi kusursuzluk bildiren tüıp. 12 Bkz. es-SfibOııl, Nureddiıı, M:1turiıİiyye Akı1iıli, Çev. Bekir Topaloğlu, Istan,bul, 1979, s.56-57. 3 1 Bkz. Gazfili, EbO Hamid Muhammed, >tilmt'ıl:ı Orta Yol, Çev. Kemal Işık, Ankara, 1971, s. 8, 138 vd., 157-158. . 4 1 Gazfill, cl-M:ılısaılii'l-Esııfi fı şerlı-i Esınfii'l-Hüsııfi, Mısır, 1324, s. 84; Iti!(lltta Orta.Y ol, s.l57 vd. 15 Nasr, Seyyid Üüseyin, lslfiııı'ıl:ı lılc:ıllcr ve Gerçclder, Çev. Ahmet Özel, Istanbul, 1985, s. 24. 16 Nasr, Seyyid Hüseyin, :ı.g.e., ss., 21-22. Gerçekte "akıl" kÖkünün anlııınlarıııdan birinin de "bağlamak" veya "birleştinuek" olduğunu daha önce belirtmiştik. 72 KUR' ANDA AK.lL ve JNSAN vasıfları ile miicehhez .o lduğunu bilmek için akıl yürütmemiş, tefeldeürde bulunmamış kişi ler, Kur'an'ın değişik yerlerinde sert bir dille ·e leştirilir. Örnek olması için bu ayetlerden birini burada nakletmek istiyomz: "Biz size düşünebilenlerin düşünmesine yetecek kadar uzun bir ömür balışetmedik mi?"·. · (Fatır, 35/37). · · ·Fakat yukanda ikiye ayırarak tamtınaya çalıştığımız akıl türlerinden mesmfı' akıl herkeste ayııı fonksiyonu icra etmeyebilir. :En:füs ve makı inceleyen her akıl Allalı'ın varlığıııı, · kudretini, güzelliğini onaylamaya sıçrayışta bulunariıayabilir. Nitekim bu gerçek, Kur'an-ı Kerim'de, çok veciz bir şekilde şöyle belirtilmiştir: "Herkes kendi mizac ve meşrebi (karekteri)ne göre iş yapar" (isra, 17/84). inanma olayı bakrnaııın, araştırmanın yaııısıra başka şeylere de ihtiyaç duyabilir. Kur':1n'da AlnlKavı·:munın Kullanımı Kur'an-ı Kerim'de (a-k-1) kökü, isim olarale hiçbir ayette geçmemektedir. Ayetlerde bu, yalnızca (a'kalfı), (ta'kılfın), (na'kılü), {va'kılühfi) ve (ya'kılfın) kelimeleri içinde fiil olarak geçmektedir. Bu "aldetme" fiilinin kullamldığı toplanı ayet 49 .. . sayısı kadardır. ' Kur'an'da kelimesinin isim halinde geçmemesini konusu "akıl" teııkid yapmanıale gerekir. Zira arapçada mastarsız bir fiil. yoktur. Bu, şu anlama · gelmektedir: Kur'an, her ne kadar kelimesini fiil.llalinde da "aldetıne" knllanmışsa bu, onun mastarını göz önüne almadan bu kelimeyi kullandığım göstermez. İkinci olarak, pragmatik açıdan bakacak olursak, akıl şayet aktif ise, yani bir iş görınekteyse faycla1ıdır. Aktivitesi ·olmayan, bir iş göıüp faydası dokuımıayan akıl, yukarıdaki tamma ters düşecektir. Ayetlerde bu kelimenin devamlı ve sadece fiil · . olarak yer alması, onun dinamik bir uygulama alanma sahip olduğunu gösteriyor .denebilir. Bu keiime ile, ayetleı:de sürekli, olari, olması gereken veya olması gerektiği halde yapılmayanfaaliyetler dile getirlııniş olmaktadır. ·Bu kısa teknik bilgiyi verdikten sonra şimdi "asıl konuya geçebiliriz: a- Kur'an'da Akıl Allah, insanı yeıyüzünde kendi Iıaİifesi (Bakara, 2/30) yaparken,· ona vazifelerini yerine getirebilecek imkanları da vermiştir. yani ·akıl balışetıniştir. Bu akıl, hem sıebepleri, hem de gayeleri araştıran ve alemde Allah'ın varlığının ve eserlerinin işaret ler Oiyat)ini görebilecek nitelikte bir yetidir. Kur'an bizi, · Allah'ın verdiği bu aldı, · deneye dayanan bilimi bilgelik (hikınet)ten ve de vahiyden ayırmalcsızın, bütünüyle kullanınaya davet eder.17 17 Garaudy, Roger, Islam ve Iıısaıılıguı Geleceğ~ Çev. Cemal Aydıı~; Istanbul, !990, s.8l. 73 · Doç.Ibrahim EMJROGLU. Kur'an, insanın rasyonel bir yapıda olduğunu, omın bir takım iın.kanlarla donandığını ve çoğu yaratıktan üstün kılındığını anlatmaktadır (isra, 17/70). Çoğu, insanın akli çaba ve gücü · (rasyonalitesi)nü . geliştirmesine . yönelik oüın . bu imkfuıla~dan bazılan şqnlardır: · I. Alİalı'ın insanı en güzel şekilde yaratması (Tin; 95/4), ona güzel bir biçim verip kendi ·ruhundan ona üfleınesi; gözler, kulaklar ve gönüller bağışlaması' (Secde, 32/9; Hicr, 15/29; Sad, 38/72). 2. Adem'e isimterin tümünü öğretmesi (Bakara, 2/31). 3. insana kalemle yazımİyı ve bilmediğini öğretmesi (A'lak, 96/4-5). 4. Yine insana Kur'an'ı ve beyan'ı · (konuşup, düşüncelerini açıklaillayı) · (Ralunan, 5517) . öğretmesi .5. Düşünülüp öğüt ?lıns~n diye, gönül gözlerini aydmlatacalc nur, yol gösterici olarak ilim, hikmet ve ·-Kitap verınesi (Kasas, 28/43, 14; Balcara, 2/2, 185; Al-i . 3/3-4; Nisa,.4/174; Nemi, 27/2; 31/3; Maide, 5/46). imrfuı, Lokınan, 6. insana doğru yolu göstermesi, onu seÇimleriyle ve eylemleriyle başbaşa bırakması (insan, 76/2-3; Beled, 90/10; Bakara, 2/256). 7. Korkudan güvene 106/4) .. kavuşturması (Kureyş, 8·. Kainata bir. ölçü ve denge (mlzan) koyması (Ralıman, 5517). Kur'an'de " Sana ... soruyorlar (yeselfineke)" formuyla kullanılan birçok ayet vardır.18 Biz bunuııla insaıun akl'i yö1ıü (rasyonalitesi) arasında bidlgi kurabiliri~. · şöyle ki: Bir şey soran niçin sorar? Bilgilenmek, merakını gidermek, enteJlektüel ilgisini geliştirmek, fikri veya pratik iİıtiyaçlannı gidennek v.s. için. Buiılar nereden ve kimden' sildır olur? Zelcildan ve insandan! Öyleyse Kur'fuı, insan· zekasına, omın rasyonel ve pratik taleplerine açılc bir kitap olarak görünmektedir. ' İnsanın kendisini ve s o r u m I u I u k 1 a r ı n ı hatıriayıp aldım kullanması, akıllı davrilnınası19, sorumluluk yüklenen bir varlık olması20, (gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırabitecek yapıda olduğu için) ona hakile batılı'birbirinden . ayıran ölçünün verilmesi21Kur'iin'da insanına k ı ll ı bir varlık ol~r~ m u hata. p kabul edildiğinin bir delilidir. '~Biz emaneti göklere, yere ve dağtani sunduk, onu yiildenınelcfen kaçındilar, on(un sorumluluğım)dan korktular; onu insan yüklendi; 1'8 Bkz. Bakar, 2/189, 217, 219, 220, 222; Mfiide, 5/4; A'rfif, 71187; Eııffil, 8/1; Isrfi, 17/85; Kelıf, .18/83; T1lhfi, 20/105; Nfizia', 79/42 . . 19 Bkz. Kur'an'da Akıllı Insanın Özellikleri; Makı11~, s .. 16. 20 Bakara, 2/40, 48; Alızfıb, 33i72. 21 şüril, 42/1 7; Bakanı, 2/256; ınsan, 76i3; Ra'd, 13/17; Sebe, 34/49; Hadid, 57/25. ' 74 KUR' ANDA Alill, ve lNSAN . . (bununla beraber onun hakkını tam yerine getir1nedi): doğıusu o çok zalim ve Çok cahildir" (Ahzab, 33/72). insana yüklenen · eınlıanet , düşünme ve akıl kaabitiyetidir. çünkü insan, ancak akıi ve buna bağıı ctuyuıarını kazandığı zaman Allah' ın. tekliflerine muhatap . olmuŞtur. insanın "zalim ve ciilıil" · •d iye · ııitelendinilmesi de, akıl. emanetini yüklendikten sonra onu· iyi kullanınama sı ndan,·· haddini aşmasından ve benzeri sebeplerden 'olsa gerektir. · . Emaneti yüklenen insan haliyle soıumlulukyüklenmiş kişi demektir. Kur'an-ı . .· Kerim' e bir göz attlğıımzda insan için koyulan ölçüler, yüklenen görev1er akıllı · insanın hikmetten ve faydadan .uzak. görebileceği şeyi er değil bili:ılds ferdin ve . toplumun iyiliğini, düzenini, refahını ve felalunr· sağlamayı esas alan ölçülerdir.22 ' ' Zaten. Kur'an'm mesajının evrensel olduği.mu ileri süren ınü'minlerin teriıel dayanaklanndan biri de budur. · · · · . Kur'an-ı Kerim'e göre insanı insan yapan, oıuın her türlü eylemlerine anlam . kazandıtan ve iHlhi emirler karşısında oıuın yüküıtılü ve soıumlu ·11ıtulmasını gei·ektiren akıldır. Bu kelimeııin fiil halinde geçtiği ayetlerde genellikle "akletme"nin ya ni aklı kullanarak doğnı düşünmenin ve gerçeğe' yönelmenin öiıemi üzerinde durulmuştur. ilgili ayetlere bakıldığında akl {etme), insan . zihninin, sınırları içerisinde eşyayı ve işleri bilmesi; iyiyi, doğnıyu ve vahyiri belirl~diği çerçeve içerisinde uygun seçmede anahtar bir terim olanı etkinleşınesi şeklinde olarak görülür . . Bu lteliıJ!.e, insana Allalı'ın (sözlü-sözsüz) ayetlerini analamaya ımıktedir kılaıi . .insan yeteneğini de ifade eder. Mesela." Allah'ın gökten indirdiği, öldülcten sonra arzı tekrar hayata . kavuşturan yağınur da insanlar için Allah'ın varlığının '. ayet(delil)leridiı. şüphesiz bunda akıllarını çalıştıranlar için ayetler (işaretler) vardır" (Rı1m, 30/21-24). Yine Kur'iin, yanlış hareketlerinden dolayı, halkı ile beraber; Allah'ın altını üstüne getirdiği eski ınemleketlerin dummuna da işarel eder: " Muhakkak ki biz, o · (esk{ şehirlerin halinden), aklını çalıştıranlar için açık birc1yet bıraktık" (Ankebı1t, 29/35). Burada Allah'ın gazabının ıiıahvettiği eski şehirlerin hali, Allah'a iııaıuuayanlar için büyÜk bir ikaz· işareti olarak zikredilıuiştir. izutsu'nun da · beliıttiği gibi~ 23 Kur'an 'da bunun benzerle~·i çoktur. 22 Sadeec ahlfiklıi ııitolikteki ayetleri değil, pratikte bir. takım yüklemelerde bulunan ayetleri ,de bu açıda~ . değerleııdinned~ fayda vardır. Bu tU,r bazı :lyctlcr için hkz. Müddessir, 74/1-7; Riiın, 30/38; Hucurhat, 49/9-12; Nahl, 16/91; Nisa, 4/48,35,90,128; Bakara, 2/222,230-233,241,245,276,282; Maide, 5/3-5,90; A'riif, 7/31-33; :--lah!, 16/90-92,126; Tevbe, 9/4,12; Eri'iim, 61151-152; Fsussilet, 41134; şUra, 42/37-43; ' . Hucurat, 49/9-13. . . 23. Bkz. Izutsu, Toshihiko, Kur':1ıı'<L'l Allalı ~c Iıısaıı, Çev. Sül~ymaıı Ateş, s. 6İ-62. 75 Doç.Ibrahim EMIROGLU Akıl kelimesinin türevleri bazı ayetlerde " aklı k~ıllaıırnıyorlar (mı)? (la ya'kılun, efela ya'kılfın) şeklinde bir kısım insanların davramslarındaki çelişkiyi göstermek için kullamlnıaktıdır.24 Sözkonusu ayetlerde bu · çelişkiler "aklı kullanma" mn. karşıtı .o larak· gösterilmektedir. Bu ·ayetlerden bazıları da ka:fırlerin veya nıüşrÜderin Allah haldemdaki zayrf veya tutarsız delillerini çürütmekteclir: 25 Tantavı'ye ~öre, K.ur'an'da, fıkıh ve islam hukuku ile ilgili ayetleıin sayısı 150 yi geçmemesine rağmen, ilmi (ve düşünmeyi) teşvik ile ilgili ayetterin sayısı 750 yi aşm~ctadır.26 Yine Kur;an'da ak r27 ve türevleri kırk dokuz, fikr (tefekkür)28 ·on sekiz, fıldı29 yirmi,' tedebbüı·30 dört, semi' (işitine) (Allah için olanlar hfuiç) yüz otuz sekiz, basar (görine) (yine Allah için olanlar hariç) yetmiş beş, ulu'I-elbab · (kalb sahipleri) on altı, kalb yüz otuz iki, ilm ve türevleri ise yüzlercedir. Aşağıdald kelimelerin Kur'an'da yer yer akıl kelimesenin müteractifı olarak görmekteyiz; · kullaıuldıklannı . ' . ~ a- Labb: Her şeyin özü; yenilen şeylerin içi anlamına gelen bu kelime, insan için "kalbe konulan akıl" manasını ifade eder.31 şaibeden.uzak, Safve zekaca üstün. akıldır. 32 Buradan, akıl ile lübb kavramlan masında taın-girişimliliğin olduğu anlaşılmaktadır. Yani, her lübb akıldır ama her alnl lübb değildir. Lübb, vehim ve hayallerden uzak safi ~e mukaddes ınırla nurlan;mış aktldır.33 Kur'an'da Al-i imran 3/190 'da. geçen "elbab (lübbün ile Balmra, 2/164'de geçen çoğulu)" "akletıne" eşanlaında kullaııılnuştır. · 24 n'akara, :u44, 76,.170; Ali-i Irnran, 3/65; ArM, 71169; YOnOs, 10/16; IiOd, 11/51; Enbiyfi, 21110, 67; Mıtide, 5/58,103; Haşr, 59/14. 25 Bkz. Bakani, 2/170; Ziimcr, 39/43; Sfıffılt, 371149-154; En'fım, 6/9"12; YOııOs, 10/34-36. 26 Taııtavi, Cevlıcrt, el-Cevalıir fı Tef;iri'I-Kur'aıı, Mısır, 1350, C. I, s. 3. -2-7 Biz makdleınizi, bu 49 ilyetin tahlili çerçevesinde sıııırlı. tutmaya çalışmakta;ız. . 2S Tetekkür, aklın, idraleler ve bilgiler nisbetinde çalıştırılarak, düşüncelieıı düşüncelere, kısa.:a kafiı yormak suretiyle hakikatiere ulaşmak 'işi ve san'atıdır (Ilm Manzfır, Lisı1ııu'l-' Arab , C. VI, s. 373). 29 Mütekellimiıı sözündeki ınaksadı anlama gücü, hükmüıı üzerine dayandığı gizli anlaını yakalnına ve görüşünde isabetli olma (Cürcfiııi, Ta'i·ifUt, s. 102). •. ı 30 Işlerin sonucunu a'ulamak için akıl, kalb, beyin ve ruh imkiiıılarıııı seferber ederek düşüııüp-tıL~ııımak demektir. Tetekkiire' yakıııdır. şu kadar ki, tetekkür delilc bakarak kalbin tasarrultıi buluııınasıdır,, tedcbbür ise işlerin soııucıınu bakarak tasarrultıı bulunmasıdır (Cürcani, Ta 'ri'fı1t, s.31). ' 31 lbn ManzOr, Lisanu'l-' Arab, C. I,~ s. 729. 32 Rı1gıb el-Isbiihiini, el-Müfrediit, s. 446. 33 Ciircfıııi, Ta'rifUt, s.ll8. 76 KUR' Ai'TDA AKIL ve INSAN b- Fikir: Bilinmeyen şeyleri ~lde etmek için bilinen şeyleri kullanma34 demek · olan fikir, i1m1 nıa'lfım hale getiren kuvvettir. Tefeldcür !se bu kuvvetin, akıl gücü oraıunda, işletilmesi veya kullanılmasından ibarettir ve bu sadece insan1ara aittir. 35 Kur'an'da aklı' kullanma, aklı-işletme bir çok ayette tefeldcür ile eş anlamda kullanılnuştır. R'ad, 13/3 ayetindeki tefekkür ile bunun hemen peşinden gelen ayetteki aklı kulbnmayı buna örnek gösterebiliriz. . ' . c- Hilm: Nefsin ve tabiatın kızgınlık ve heyecanının kontrol · altında tutulyması, ·haksızlığa bir ka~şılık vermeilin ertelenmesi36 demektir. Hilm aslında · gelmez. ancak biri doğnıdan akıl anlamına aldın müsebbebatından olduğundan dolayı "akıl" oları,ık yonıınlanınıştır_37 Rağıb ~1-isbahani böyle söylerken, ibn daha net bir bu kelimenin alcil Manzfır şekilde anlamına geldiğini beÜrtınektedir.3ı-.: Çogulu. "ahlaın" olan l?u kelimenin aklın mürfidifı gibi kullanıldığı ayetler şunlardır: Hi'ıd, 11/87; Tevbe, 9/ll4; Ti'ır, 55/32._. . d- Nuhli: Tekili en-nühye olup, bir şey (kötülük)den men eden, nehyeden, . alıkoyan anlamıııa gelınektedir. 39 Bu kelime Tahfı s firesinin 54. ve 108. ayetlerinde ou geçmektedir. Eğer kelimeler kaldırılıp da yerine "akletme" konulsa iınlamca bir değişiidik olınanlaktadır. e-· Hicr: Engelleme40 anlamına gelmektedir. Bununla insan, nefsinin istelderini menedebilmektedir. Bu kelime Fecr suresinin 5. ayetinde alul anlaınında kullanıhnış-1:ır. f- Kalb: Kur'an'da akilla aynı anlama gelmese bile ona yalun bir mana ifade eden kalb, fufid, et'ide ve elbab (t ekili olan "lijbb" Kur'an'da gelmez) kelimelerinin ve kullanıldığı dikkati çekınektedir. "Sezıne, anlgına bir şeyin mahiyetini kavrama . gücü " anlamına gelen bu kelimeler, 'daha çok insanın dcrfın1, vicdanı illemine ve gönül dünyasımı hitap etmek malesadıyla kullanıjınıştır.41 . ' . 34cordlııt, Ta'rifıit. s. 102. 35 Rilğıb ei-Isbilhfiııi, cl-Müfrcdfit, s. 384. 6 3 Cürcaıil, Ta 'rifiit, s. 54. · 37Riiğıb el-Isbfihilııi, el-Miifrcılfit, s. 29. · • 38 Bkz. lbn Manzür, Lisaııu'l·'Amb, C~ XII, s. 146. 39 Rilğıb el-Isbilhilııi, ci-Müfrcdfit, s. 507. 40cürcfiııt, Ta'rimı, s. 47; Rfiğıb, ci-Müfrcılı"it, s. 108-109. 41 Bolay, Süleyman Hayri, "Akıl", T.D.V. Islam Aıısildopcılisi, C. Il, s. 239. 77 / Doç.Ibrahim EMJROGLU Kur'an, göz, kulak ve kalbi bilgi araçlarından sayar.42 Alol, Kur'ani tamma göre kalbin bir türevidir. Bıpıdan dolayı .b ir çok islam düşünürü aklı, lmlpte ve ruhta bulunan ınanevi bir nur şeklinde tanımlanuşlardır.43 Elmalılı'ıun ifadesine göre "kalb, ruhumuzun bir gözüdür; hasiret bunun nazarı, akıl ruhu, irade· ise kuvvetidir". 44 ' Yukandada belirttiğimiz gibi, Kur'an'a göre kalb, bir idrale vesilesi ve vasıtası , sayılmaletadır. şu ayetlere baktığımızda kalbin düşünecek, anlayabilecek, bilecek, ibret alabilecek, kendi farkım (bilinci)nda olabilecek bir yapıda olduğunu, falcat her kalbin bu fonksiyöııları yerine getirmediğini görürüz. 11 Muhakkak Id bıında kalbi olan, yahut şahid olarale (zihnini toplayarak dikkatle) kulale veren· kimse için bir öğüt vardır " (Kilf, 50/37), " Kalpleri var, fakat onlarla anlamazlar. .. " ('Arilf, · · 7 /179), 11 Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalbierinizin bile bile yaptığında günah vardır " (Ahzab, 33/5), " Anlamaz bir topluluk oldukları· için Allah onların kalpltırini , çevirmiştir " (Tevbe, .9/127), . " Kalplerine, onu anlamalarma ·engel olac'* fbir kapalılık ve kulaklarina bir ağırlık veririz 11 (isra,. 17/46), 11 .Onlar dilleriyle, kalplerinde olmayan bir şeyi söylüyorlar 11 (Fetih, 48/ll), ·" (Muhammed'in) gözünün gördügünü kal.,i yalanlamadı 11 (Necm, 53/11), " Sen onları toplu sanırsm, ama kalpleri dağınık (fikirliri farklı farklı)tıı;: Öyledir, çünkü ' onlar düşünmez bir topluluk. tur 11 (Haşr, 59/14); 11 Yeryüzünde hiç gezınediler mi Id, düşünebilecekleri kalpleri ve işitebilecekleri kulaldarı olsun? Zira asıl kör olan (maddi) gözler değll (basiretlerini kaybeden) göğüslerindeld kalpleridir 11 (Hac, 22/46). ' Bu son ayetten Kur'an'ın, Allalı'ın varlığinı hem alol ile hem de kalb ile idrak edilmesini istediği anlaşılm}ıktadır. Kur'an'm burada kullandığı ... kalb11 kelimesi bir · düşünce yetisi olarak tasvir edilınişitr. Halbuki kavramsal düşiince, sadece akıl ve ona bağlı yetilerle olur. Bu, en azından felsefede böyle kabul edilmiştir. Yaillız "i 11kalb", aslında insan tecrübesinin duygularını topadadığı bir 11 merkez olarak tamnilalllll1şıtr.45 O hald~, "kalple düşünme" · deyiı~ıini kullanı~akla, · k.ur•fin, Allah'm varlığı konusunda k,albi akıl· düzeyinde bilgi verebilen bir yetenek olarak kabul etmektedir. Yani kalb ile alol eşit seviyede tutulmuştıır. Bu durumda . denebilir ki,· "kalb", aslında bir düşünme yetisi değil, diğer duyular gibi insan tecrübesinin. bir yetisi olarak belirmektedir. · 42 Bunların geçtiği ılyetler çoktur: Üçilnün de birlikte zikredildiği ayetler için bkz. Ahkfıt; 46/26; N ahi, !6/108; Mülk, 67/23. 43Bkz. Ebu'I-Bekfı, Külliyat,s. 451; el-Mfıverdi, Edebü'd-Dünya ve'd·Din, s. 22; Cilrcfıııi, Ta'rifiit, s. 91, et-1,'ahfınevi, KeŞşfir, C. II, ss. 1030 vd. 44 Elmalılı, Hale Dini Kur'an Dili, C. I., s. 21 O. . .. 45 AçıkgenÇ, Alparslaiı, Bilgi Felsefesi, Istanbul, 1992, s. 130.
Description: