Kristen Ashley - Vahşi Adam www.CepSitesi.Net Erika Ann Moutaw Wynne ve Roy Gilbert “Gib” Moutaw'a, ablama ve erkek kardeşime. Olduğumuz her şey aşka, tarihe ve bağlılığa dayalıdır. Tanrıya şükürler olsun. 1. Bölüm Vahşi Adam Aman Tanrım" diye nefes verdim doruk noktasına ulaşırken; zihnimin boşaldığım, bedenimin her santimi nin daha önce hiç hissetmediğim bir hazla dolup gerildiğini hissettim. Bu his sona erdiğinde kafamı kaldırdım, gözlerimi ağır ağır açtım ve onun hâlâ üstümde, içimde hareket ettiğini gördüm. Tanrım, Tanrım, harika görünüyordu. Çok güzel di. Kendimi iyi hissettiriyordu. Muhteşem hissettiriyordu. O muhteşem, gümüşe benzer gri gözlerini gözlerime dik mişti; alev alev yanan, delip geçen, parıldayan ve yakan gözleri, o güne dek hiç olmadığı gibi bakıyordu bana. Birlik te olduğumuz dört ay boyunca hiç öyle bakmamıştı. Beni yakan gözlerindeki o ifadenin ne anlama geldiğini biliyordum. Bu adamın, bu müthiş, çekici ve vahşi adamın bana ait olduğunu biliyordum. Benimdi. Kanımda hissediyordum. “Jake,” diye fısıldadım ve kollarımla bacaklarımı be- deninesıkıca dolarken, bir elim koyu renk gür ve dağınık saçlarında gezindi; ismini söylediğimi duyunca gözlerini acı çekiyormuş gibi yumdu. Ahhh... Ne? Sonra, suratını boynuma gömdü ve daha hızlı hareket etmeye, içime daha sert girip çıkmaya başladı; kesik kesik alıp verdiği nefesini tenimde hissederken, ellerim bedenin de gezindi ve içimdeki erkekliğini kaslarımla sıkıp, bacak larımla onu daha da sıkı kavradım “Kahretsin. Tess,” diye homurdandı ağzı boynumda, içi me hızla girip çıkarken birden gelip inlediğini duydum. Ona sıkıca sarıldım. Tum ağırlığıyla üstüme yıkıldı. Ona daha da sıkı sarıldım. Sonra, içimden çıkıp yana kaydı ve sırtüstü uzandı. Bunu yapar yapmaz da gözlerini tavana dikti, avuçlarının dibini alnına yaslayıp gözlerini yumdu. Hımm... iyiye işaret değildi. Jake?” dediro yavaşça. “Efendim?” dedi homurdanarak. Ses tonu yumuşak de ğildi, gözlerini açmamış, ellerini de alnından çekmemişti. Pekâlâ, bu neydi şimdi? Daha birkaç saniye önce hayalimdeki adamı en sonun da bulduğumu, onun orada, yatağımda olduğunu düşünüp hissettiğim mutluluk bir anda silinip gitti; kendimi birden açıkta kalmış ve savunmasız hissettim. “Her şey yolunda mı?” diye fısıldadım. “Değil tabii,’ diye yanıt verince donakaldım. Ellerini alnından çekip başını bana çevirdi; bu sefer bakışlarının önceki gibi alev alev, parıltılı, delip geçen ve yakan ifadeden yoksun olduğunu gördüm. Kafası karışmış gibiydi ve... O ifadenin ne olduğunu görüyor ama inanmak istemiyordum... Gözlerinden pişmanlık okunuyordu. Hayır. Tanrım. Lanet olsun. Ah, hayır. Battaniyeyi üstüme biraz daha çekerken, Martha’nıiı haklı olduğunu düşündüm. VAHŞİ ADAM 9 Kahretsin Haklı çıkmıştı. Bakışları göğsüme kadar çektiğim battaniyeye kaydı; tekrar suratıma bakarken gözlerinin cıva gibi olduğunu, surat ifadesinin yumuşadığını, bedenini bana çevirdiğini, elini uzattığını gördüm kı telefon çaldı. Uzanan eli bir an duraksadı ve öfkeyle,“Siktir,” dedi. Sonra, diğer tarafa dönüp kolunu yere uzattı ve blucinini aldı. Sırtının kıvrımlarına, pürüzsüz tenine, belirgin kas larına bakıyor, bana ait olmadığını düşünüyordum. Bana ait değildi. Hiçbiri. Biliyordum. Başından beri biliyordum. Aylar önce gri bakışlarını ilk üstümde hissettiğimde, beni tepeden tırnağa süzdüğünde biliyordum. Gövdemin vitrinden görebildiği kadarını dikkatle süzdükten sonra, gözlerimin içine bakıp o seksi, tembel ve ağır gülümseme siyle karşılık verdiğinde, yine biliyordum. Bana göre değildi. Rüyalarımdaki adam değildi. Ama öylesine yakışıklıydı ki onu geri çevirmemiştim. “Evet?” dedi telefona. Derken ruh halinin aniden değişti ğini, tenimi zımpara gibi dalayıp geçtiğini hissettim. Birlikte olduğumuz dört ay boyunca, Jake ne hissettiğini gizlememişti. Asla. İlk başlarda bile. Jake bir sürü farklı ruh haline girip çıkardı. Öfkeliyse, öfkeli olduğunu anlar dınız. Mutlu olduğunda, öyle olduğunu kesinlikle anlardı nız. Oyunbaz, keyifli, dikkati dağılmış, tatmin olmuş gibi şeyler hissediyorsa, bunu bilir ve hissederdiniz; odanın ha vasını kontrol ederdi adeta. Telefonun diğer ucundaki her kimse onu hem kızdırıyor - hem de hayal kırıklığına uğratıyordu. “Bana bir saat ver,” dedi telefona; sonra duraksadı ve, "Hayır dostum, sana bir saatte ihtiyacım olduğunu söyle dim,” dedi. Yine duraksadı. “Siktir, benimle resmen dalga geçiyor olmalısın.” Durdu, kısa bir sessizlikten sonra, “Bana bak, bu dediğin şey şu anda olamaz,” dedi. Güçlü bedeniyle kalkıp yatağımın ucuna oturdu, sırtı eğildi, dirsekler dize kondu, kulağına tuttuğu telefona kısık sesle, “Tamam, her gele,” diye söylendi. “Ama bu işi berbat edersen, onu üzer sen, sakın unutma: Karşıdan beni bulacaksın.” Telefonu kapatıp blucinini almak için eğildi. Sonra, odanın diğer ucundan, “Bebeğim, gitmem gerek,” dedi. Gözlerimi yumdum. Tamam. Tamam. Jake belirli bir ruh haline girdi mi bunu anlardınız. Jake’in gitmesi gerektiğinde, Jake giderdi. Alışılmadık bir durum değildi. Tamam, dört aydır görüşüyorduk ve ilk kez sevişmiştik. Evet, Jake çok erkeksi ve vahşi bir adam olduğu için bu kulağa tuhaf geliyor amaher zaman nazikti; bana karşı çok nazik olması gerektiğini, işleri ağırdan almasınaihti- yaç duyduğumu hissediyordu sanki. Buna gerçekten de çok ama çok ihtiyacım vardı. Dolayısıyla, bu konuyu kafaya takmamıştım. Tabii, bu arada oynaşmıştık; bunu sık sık yaptık. Çok fazla yaptık ve her şey çok güzeldi. O güne dek yaşadıkla rımın en güzeliydi. Kendisine dokunmama izin vermediği halde, eliyle boşalmamı sağlar, beni o halde izlemekten ke yif aldığını söyledi. Ben onun boşalmasını ilk kez sağladı ğımda, içimde olmak istediğini söylemişti. Sadece bunu söy lemesi bile boşalmama yetmişti. Ama o asla içime boşalma dı; hatta bu ana dek yanında hiç çırılçıplak kalmamıştım. Bu yüzden, daha öncekilere hiç benzemeyen Jake gibi VAHŞİ ADAM vahşi bir adamla birlikte olan her kadın, onca zaman sonra onun ehlileştiği için kendisine nazik davrandığını ve böyle- si büyük bir olaydan sonra da hayatında kalacağını sanırdı. Ama Jake öyle değildi. Bunu anlamıştım. Ama ikimiz arasındaki şey de farklıydı. Bunu da biliyordum. “Tess,” dedi boğuk, nazik sesiyle. Gözlerimi açtım. Gözlüğümü takmadığım için onu bulanık görüyordum ama hâlâ inanılmaz yakışıklı olduğunu biliyordum. Görün tüsü beynime asla unutmayacağım bir şekilde kazınmıştı. “Evet?” diye yanıt verdim. Tamamıyla giyinmiş olduğu nu, tek kolunu yatağa dayayarak bana eğildiğini gördüm. O bana daha da yaklaşırken ve ben onun görüntüsüne odaklanırken, hiçbir şey yapmadım. “Gözlüğünü tak canım,” diye fısıldadı. Görüntüsünü net leştirmek için gözlerimi kısmış olmalıydım. Onun hiçbir ayrıntıyı gözünden kaçırmadığım da bili yordum. Bedenimi kımıldatmaya çalışıp şifonyerden gözlüğümü alırken, üstümdeki battaniyeyi kaymasın diye tuttum ve gözlüğümü taktım. Sonra, tekrar ona döndüm. Onu daha net görünce, gözlerinin önceki gibi kafası ka rışık ve pişman bir ifadeyi yansıtmadığını fark ettim. Hâlâ cıva gibiydi ama şefkatliydi; şirin olduğumu düşündüğü zamanki gibi bakıyordu. Daha doğrusu, ben öyle olduğunu umuyordum. Gözlük takmamdan hoşlanıyordu. Bunu açıkça söyle mişti. Daha önce hayatına hiç gözlük takan bir kadın gir mediğini söylemişti. Tatlı ve seksi bir öğretmenle çıkmak gibi olduğunu söylemişti. Şimdiye dek kendimi hiç seksi hissetmemiştim, bir kere bile . Ta kı Jake hayatıma girene kadar. "Sonra konuşuruz tamam mı?” dedi alçak sesle. "Tamam," dedim. “Söz ver bebeğim." Neden söz vermemi istediğini anlayamadan suratına baktım. Onunla asla oyun oynamamıştım; Martha bana sürekli olarak bunu yapmam gerektiğini söylediği halde. Nabız yokla. Onu sına. Hemen kendini bırakma. Ondan ne kadaı hoşlandığını hemen gösterme. Ama bu tur boktan oyunlar için fazla büyümüştüm, üs telik daha önce hayatıma Jake gibi bir erkek girmemişti. Bu işi oyunlarla falan berbat etmeye hiç niyetim yoktu. O yüzden, neden söz vermemi istediğini anlayamamadım. Ama yine de sormuştu, ben de ona istediği her şeyi vere bilirdim. Her şeyi. Ta başından beri... “Söz, ’ diye fısıldadım. Başını salladı. “Çıplak mı uyursun?” diye sordu. Anlam veremediğim bir ürpertinin bedenime yayıldığını hissettim. Kötü değildi ama iyi de değildi. “Hayır,” dedim. “Bu geceden çıplak uyumaya başlama,” dedi. Ona baktı ğımda. gözlerinin suratımda dolaştığını fark ettim. Sonra eğildi, yatağa yasladığı elini kaldırıp ensemden tuttu ve beni kendisine çekip ıslak, sert bir biçimde beni öptü. Sonra ağzını dudaklarımdan çekti, başımı onun yüzün den biraz uzaklaştırmama izin verdi ama ensemdeki eliyle daha fazla geri çekilmemi engelleyip gözlerimin içine baktı. “Sonra konuşuruz,” diye fısıldadı. Ardından, eli de kendisiyle beraber gitti. Gitti. On kapının kapandığını duydum. VAHŞİ ADAM ı :i Gerisingeri yatıp tavana baktım. Jake Knox’un karmaşık bir adam olmadığı söylenemez di, çünkü kesinlikle öyleydi Onu tanıdığım halde, yine de neler olup bittiğim anlamıyordum. Ama olanların tamamı vahşiceydi. Gerçi motorcu çizmeli, motosikletli, külüstür kamyonetlı üstüne fazla iyi oturan eski tişörtlü, daha da iyi oturan dara cık blucinli,dağınık kahverengi uzunca saçlarıyla, gümüş gibi parlayan gri gözleriyle Jake, kendisiyle ilgili hiçbir şeyi açık etmeden milyon tane öykü anlatıyordu; bira ve içki içme kapa sitesi, iştahla yemek yemesi, aya uluması ve sert öpücükleriy le, sanki dünyadaki son anını geçiriyormuş ve bunun keyfini sonuna kadar çıkaracakmış gibi davranması vahşiydi. Jake’le birlikte olmak, bir keresinde bindiğim şu meka nik boğanın üstünde olmak gibiydi. Makinenin hangi yana yatacağını tahmin edemezdiniz. Elinizden gelen tek şey, mümkün olduğunca sıkı tutunmak ve sürdüğü müddetçe, onun keyfini çıkarmaktı. Dolayısıyla, telaşlanmamalıydım. Her şey yoluna girecekti. Düzelecekti. Ayağa kalkıp iç çamaşırlarımı ve geceliğimi giydim, ya tağa geri dönüp ışığı kapattım. Çok ama çok tatlı bir orgazmdan, Jake’in bana verdiği, çok uzun süre beklediğim bir orgazmdan sonra, dünyadaki son anıymış gibi öpüşünden ve sonra konuşacağımız için hâlâ birlikte olduğumuzu anlatışından sonra bile uyumak ta zorlandım. Ama uyuyakaldıktan sonra, ön kapımın açıldığını du yunca uyandım. Kurşungeçirmez yelek giymiş bir sürü adam evime girdi ve birkaç dakika içinde, sorgulanmak üzere polis merkezine götürüldüm. Ikinci Bölüm Muhteşem Oyuncu Sorgu odasının kapısı açıldı ve içen.Pır pantolon, gömlek, kravat ve bol bir spor ceket giymişbır adam girdi. Bakış larını bana diken adamın elinde bir plastik dosya vardı. Dosyayı oturduğum masaya atıp karşıma oturdu. Bakışlarımı ondan ayırmadım. Saatler önce taşlında gerçekten de saatler geçmişti; o odaya getirildiğimden beri, ardında muhtemelen bir sürü polis memurunun ve kayıt ci hazının olduğunu bilecek kadar polisiye televizyon program izlediğimden, duvardaki aynaya hiç bakmıyordum. “Bayan Heller,’ dedi, o ismi duyunca kalbim duracak gibi oldu “Bayan O Hara,” diye yanıt verdim, adam hâlâ gözleri min içine bakarken. “Affedersiniz hanımefendi, anlayamadım?” dedi ama özür falan dilemiyordu. Bunu görebiliyordum. “ismim 0 Hara,” dedim. Adam tamam der gibi başını sallarken hâlâ ısrarla gözlerimin içine bakıyor, ben de kar şılık olarak bakışlarımı onunkilerden ayırmıyordum. “Eskiden Bayan Hellel dırıız,” dedi “Doğru mu anlamı şım?” ‘Evet,” dedim. “Doğru.” “On sene boyunca” ifanıt vermedim Çenemi hafifçe kaldınp neler olduğunu anlamaya çalıştım. “Damıarı Heller ile evliydiniz, doğru mu?” Eyvah. Bu iş iyiye gitmiyordu. “Evet, Damıan Heller ile evliydim,” dedim. “Neler olu yor?” diye sordum. “Komik,” dedi alçak sesle. içinde bulunduğum durumda, adamın “komik” deyişi dedahil olmak üzere, hiçbir komik yan göremiyordum. “Komik mi?” dedim. “Bunu ilk sizin sormamış olmanız komik,” dedi, “insan lar genellikle neden böyle bir odada oturduklarım sorarlar.” Suratına baktım. Sonra, “Evet ama ismimi bile doğru bilmediğinizi duyunca, burada her ne olup bitiyorsa, ko nuşmaya başlamadan önce doğru kişiyle konuştuğunuzdan emin olmak istedim,” dedim. Gözlerinden keyfinin kaçtığını anladım Dudaklarım sıktı. Gerzek. “Neden burada olduğumu söyler misiniz?” “Öğrenmemiz gereken birkaç şey var.” Kaşlarımı kaldırdım. “Ne gibi şeyler?” “Yakın tarihte kocanızı görüp görmediğinizi söyler misi niz?” diye sordu. Kahretsin. Damian. Tanrım! Eski kocam. Başımın belası. Bu adamdan hiç kurtula mayacak mıydım? “Evet, yakın tarihte eski kocamla görüştüğümü söyleye bilirim size,” dedim. “Ne konuştunuz?” diye sordu.
Description: