ebook img

Kendini Bilmek - Ali Şeriati PDF

426 Pages·2014·0.71 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Kendini Bilmek - Ali Şeriati

Ali Şeriati - Kendini Bilmek İÇİNDEKİLER KENDİNİ BİLMEK I / 11 Dünya Görüşü / 13 Maddeci Dünya Görüşü / 17 Dinî Dünya Görüşü / 25 KENDİNİ BİLMEK II / 49 Özbilinç ve Yabancılaştırılma / 51 Belirleyicinin Seçilmesi / 53 Ölüm Günü / 59 Özbilinç (Kendini Bilme) / 69 Toplumsal Bilinç / 73 İstihmar / 81 îstihmar Türleri / 89 İstihmarcılığın Yöntemi / 101 Yeni İstihmar / 109 KENDİNİ BİLMEK III / 119 Nereden Başlayalım / 121 Aydın Kimdir / 129 Şimdi Nasıl Sorusuna Geliyoruz / 135 KENDİNİ BİLMEK IV / 173 Sorumlu Aydın Kimdir / 175 KENDİNİ BİLMEK V / 185 Soru ve Cevaplar / 187 YAYINCININ ÖNSÖZÜ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah 'a, salât ve selâm O'nun Resulüne, âline ve ashabına olsun. Toplumlar ya da daha öz ifadesiyle "insan" tarihin her döneminde, siyasal,, ekonomik, düşünsel, ahlâki ve daha pekçok yönden baskıya ve sömürüye maruz kalmış, Kuran’ın ifadesiyle "istiz'af" a uğramıştır. İnsanların, toplumların istiz'af a uğratılması (zayıf, aciz bırakılması, ezilmesi, söz sahibi olmaması), her dönemde ye zulme dayanan her sistemde var olagelmiştir. Sömürü, köleleştirme, siyasal ve ekonomik baskılar, Şeriati'nin özgün ifadesiyle "istihmar"* bunların hepsi insanı yeryüzünde, zayıf ve kendinden, benliğinden habersiz bırakmanın yolları ve araçları olmuştur. Hızla değişen, kurulu düzenlerin ve dengelerin sürekli yenilendiği dünyada, insan hakları, bağımsızlık, demokrasi, özgürlük çabaları; köleliğin, sömürünün, baskıcı * Bu kelimenin tam karşılığı "eşek/eştirme" olarak çevrilebilir. Ancak kitap boyunca biz kelimenin orijinalini kullanmayı uygun bulduk, (y.n.) 7 rejimlerin kalkması, duvarların, blokların eriyip gitmesi, tüm bunlar acaba insanın, layık olduğu konuma ve değere kavuşması anlamına mı gelmektedir? Bu sorunun cevabı kuşkusuz "hayır "dır. Zulüm ve istikbar, dün neyse, bugün de odur. Değişen ise, yalnızca kullanılan yöntemler, araçlar ve şekillerdir. Din, sanat, felsefe, edebiyat, ideoloji, kitle iletişim araçları ve propagandalar, bilim ve bilimsel araştırmalar, kadın özgürlüğü, cinsel özgürlük, maddecilik, idealistlik, demokrasi, hümanizm ve en gelişmiş araçlarıyla teknoloji, bunların hepsi, zulmün elinde bir tek hedefe yönelmiştir. İnsanı kendi özbilincinden ve toplumsal bilinçten mahrum bırakmak, Zihinleri; her türlü hileyi, aldatmacayı, yanlış yönlendirmeyi kullanarak, hakikatleri düşünmekten, bu uğurda çaba göstermekten alıkoymak, "istihmar "a uğratmak. Bu istihmar, doğrudan ya da dolaylı yollardan olabilir. Gerekirse insanlar, en acil haklarını aramaktan; basit, o an için gereksiz, hayati özellik taşımayan haklara, ayrıntılı konulara yönlendirilebilir. Öyle ya da böyle, sonuçta değişen birşey yoktur. İnsan, kendisine ve toplumuna karşı sahip olduğu sorumluluklardan uzaklaşmaktadır. İnsan olarak "ben"in, toplum olarak "biz"in kaderi üzerinde söz sahibi olmak, ancak insanî özbilince ve toplumsal bilince sahip olmakla mümkündür. Bu ise her-şeyden önce, bu iki bilinci tahrif eden, bireyi ve toplumu bunlardan mahrum bırakan her etkeni, "istihmar" aracı olarak bilmeyi ve onlarla mücadele etmeyi gerektirmektedir. Müslüman toplumlar için, istihmarın belki de en tehlikeli aracı "din " olmaktadır. Elbette ki bu, bozulmuş hakikatten ayrılmış, taşlaşmış, geçmişin kalıntılarından öte bir anlam taşımayan "din"dir. Sadece hesabı değil, tüm sorumlulukları da ölümden sonrasına aktaran(!) bu din anlayışı, insanî ve toplumsal bilinci de kör etmektedir. Tüm bu engelleri aşabilmek ve istihmardan kurtulabilmek; ne filozof , ne entellektüel, ne sanatçı ve ne de bilim adamı olmayı gerektirmektedir. Allah'ın elçileri de bunlardan herhangi biri değildi. Halkın içinden ve ümmi kimselerdi. Ama tarihin akışına yön veren de onlar oldu. Öyleyse mesele —her kim olursa olsun— şunu, bunu okumak, yazmak, araştırmak değil, "kendini bilmek" ve "özbilinç"e sahip olmaktır. İşte elinizdeki kitapta merhum Ali Şeriatı, kendine özgü coşkun ve sorgulayıcı üslubuyla "kendini bilme'-'yi ve "istihmar"ı ele alıyor. Dünya görüşünün ne olduğunu, nasıl geliştiğini, insanların tevhidden alıkonup nasıl istihmar edildiğini ve tüm bu sorunların muhatabının ve sorumlularının kim olduğunu ortaya koyuyor. Kitabın son bölümü ise, öğrencilerinin konuyla ilgili sorularından ve cevaplarından oluşuyor. Duaların başı ve sonu Allah'a hamddır. DÜNYA GÖRÜŞÜ Dünya görüşü meselesini, dünyada var olan felsefi, toplumbilimsel ve insanbilimsel bir konu olarak ortaya koymak gerekir. İnsan dünyayı hiçbir zaman, coğrafyanın dünyadan sözettiği ölçüde ve şekilde görmez. Bireyin dünya görüşü1, kendi toplumunun belirlenmiş maddi ve manevi boyutlarına tabidir. Bir şehrin (çite) sınırlarının değişip gelişmesiyle, orada yaşayan bireylerin gözünde, dış dünya da gelişmekte ve değişmektedir. Her bireyin dünya hakkında sahip olduğu zihinsel şekil bile, kendisinin sınıfsal çerçevesiyle kökteş, benzer ve aynı ölçüdedir. Başka bir deyişle, "Bireyin gözündeki dış dünya, kendi toplumunun ve sınıfının, gerçeklik aynasına ve somutluk perdesine yansımış bir görüntüsüdür. Toplumbilimde de şu vardır: Soyutluk ve öznellik, somutluk ve nesnelliği kendi şeklinde yontan ve boyayan bir ressam veya heykelt-raştır." Bergson'un diliyle söylemek istersek; "kapalı bir toplumda"2 yaşayan bir insanın gözünde dış dünya, sınırlı, küçük ve durgundur. Bunun aksine "açık bir toplumda"3 yaşayan bir insan, dış dünyayı sınırsız, geniş 1. Dünya görüşü Fransızca "Visran du Munde"nin çevirisdir. 2.3. "Kapalı toplum ve açık toplum" tanınmış, çağdaş büyük Fransız Filozofu Henry

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.