ф ÖTEKİ PSİKOLOJİ: 4/1 Yayın Yönetmeni:Abdullah Keskin Amblem: Erol Durgut Kapak: Muammer Bozkurt Kapak Resmi:M. Bozkurt Tuval Üzerinde Montaj (40x90 cm, 1989) Dizgi: Şubat Baskı: Ekim 1991 Odak Offset, Ankara Kitabın Orijinal Adı:Self-Analysis ÇevirhSelçuk Budak öteki, Açı Yayıncılığın kuruluşudur. Yönetim Yeri: Ataç Sok. 72/1 Kızılay / Ankara Tel: 131 33 53 ISBN : 975 - 7782 - 04-1 Karen Horney KENDİ KENDİNE PSİKANALİZ Çeviri Selçuk Budak Karen Horney (1885-1952), Hamburg'doğumlu. Tıp öğreniminden sonra Berlin Psikanaliz Enstitüsü’ne girdi. Birçok enstitüde görev alan Homey, New York, Psikanaliz Enstitüsündeki görevine son verilmesinden sonra Association for the Advancement of Psychoanalysis'i kurdu. "Psikanalizin ilerlemesine ve bireyler arası ilişkilerin incelenmesine gerçek bir katkı" olarak değerlendihlen Homey'in çalışmaları (Ruhsal Çatışmalarımız, Nevrozlar ve İnsan Gelişimi, Kadın Psikolojisi) ÖTEKİ PSİKOLOJİ dizisi içinde yer alacak. İÇİNDEKİLER Giriş / 7 Birinci Bölüm Kendini Analiz Etme Olasılığı ve Arzu Edilir Oluşu /11 İkinci Bölüm Nevrozlardaki Itid Güçler / 31 Üçüncü Bölüm Psikanalitik Kavrayış Evreleri / 61 Dördüncü Bölüm Analitik Süreç İçinde Hastanın Payı / 83 Beşinci Bölüm Psikanalitik Süreç içinde Analistin Payı / 100 Altıncı Bölüm Geçici Kendi Kendine Analiz /121 Yedinci Bölüm Sistemli Kendi Kendine Analiz Başlangıç İlkeleri / 139 Sekinci Bölüm Hastalıklı Bir Bağımlılık Olayında Sistemli Kendi Kendine Analiz / 152 Dokuzuncu Bölüm Kendi Kendine Analiz Ruhu ve Kuralları /196 Onuncu Bölüm Direnmeler Üzerinde Çalışma / 212 Onbirinci Bölüm Kendi Kendine Analizin Sınırlan / 227 GİRİŞ Psikanaliz, başlangıçta kesin tıbbi anlamı içinde bir tedavi yöntemi olarak gelişti. Freud, tanımlanabilir hiçbir organik temeli olmayan bazı sınırlı rahatsızlıkların —histerik nöbetler (convulsion) fobiler, ruhçöküntüleri, ilaç alışkanlıkları, işlevsel mide hastalıkları gibi— altlarında yatan bilinçaltı etkenlerin açığa çıkarılmasıyla iyileştirilebileceğini keşfetti. Zamanın akışı içinde bu tür rahatsızlıklar, özetle nevrotik olarak adlandırıldı. Bir süre sonra —son otuz-kırk yıl içinde— psikiyatristler, nevrotik insanların açık semptomlardan yakınmakla kalmadıklarını, ayrıca yaşamla olan bütün ilişkilerinde de önemli ölçüde rahatsız olduklarını kavradılar. Ayrıca birçok insanın, daha önceden nevrozlara özgü olarak değerlendirilen belli semptomlardan hiçbirisini göstermeksizin de kişilik bozukluklarına sahip olduğu anlaşıldı. Başka bir deyişle, nevrozlarda semptomların bulunabileceği de, bulunmayabileceği de ama buna karşın kişilik bozukluklarının her zaman var olduğu gerçeği giderek daha da açıklık kazandı. Böylece kaçınılmaz olarak varılan sonuç, daha az özgün olan bu güçlüklerin nevrozların temel çekirdeğini oluşturduğu yolundaydı. Bu gerçeğin anlaşılması, psikanaliz biliminin gelişmesinde, hem bu bilimin etki gücünü artıran, hem de boyutlarını genişleten büyük bir yapıcı rol oynamıştır. Açık klinik semptomları kadar, zorlanımlı kararsızlık, tekrarlanan bir yanlış arkadaş ya da sevgili seçimi, işe yönelik ağır ketlemeler gibi açık kişilik bozuklukları da psikanalizin alanına girer duruma geldi. Yine de ilgi odağı kişilik ve bunun olası en iyi gelişimi değildi; nihai amaç belirgin bozuklukların anlaşılması ve sonuçta safdışı 7 bırakılmasıydı ve kişilik analizi sadece bu amaca yönelik bir araçtı. Böyle bir çalışmanın sonunda bir insanın tümel gelişimi daha iyi bir doğrultuya girdiği zaman bu, neredeyse kazara bir yan ürün oluyordu. Halihazırda psikanaliz, özgün nevrotik rahatsızlıklar için bir tedavi yöntemidir ve böyle kalacaktır. Ama bunun genel kişilik gelişimi için bir yardım olabileceği gerçeği kendine ait bir ağırlık kazanmaya başlamıştır. Giderek artan sayılarda insanlar analize yönelmektedirler ve bunun nedeni bu insanların ruhçöküntülerinden, fobilerden ya da önemli rahatsızlıklardan yakınmaları değil, yaşamla başa çıkmadıklarını hissetmeleri ya da kendi içlerindeki etkenlerin kendilerini engellediğini ya da başkalarıyla olan ilişkilerini zedelediğini hissetmeleridir. Her yeni düşünce alanı açıldığı zaman olduğu gibi burada da bu yeni yönelimin önemi ilk önce gözde büyütüldü. Sık sık, kişilik gelişiminin ilerletilmesinin tek yolunun analiz olduğu öne sürüldü ve bu, günümüzde de yaygın bir görüştür. Bunun doğru olmadığım söylemek gerekmez. Yaşamın kendisi gelişimimiz için en etkili yardımdır. Yaşamın bizi karşı karşıya bıraktığı güçlükler —bir ülkeden ayrılma zorunluluğu, organik hastalık, yalnızlık dönemleri— ayrıca yaşamın bize verdiği Ödüller —iyi bir arkadaşlık ya da iyi ve değerli olan bir insanla yakın bir ilişki, gruplar içindeki ortaklaşma çalışma— bütün bu etkenler kendi potansiyellerimizin tamamına ulaşmamıza yardım edebilir. Ne yazık ki bu yolla bize önerilen yardımın bazı sakıncaları vardır: Yararlı etkenler her zaman, onlara ihtiyaç duyduğumuz anda elimize geçmez; zorluklar bizim etkinlik ve cesaretimize meydan okumakla kalmayıp gücümüzü aşabilir ve bizi ezip geçebilir de; son olarak, yaşamın sunduğu yardımdan yararlanamayacak kadar ruhsal sorunlara kapılmış olabiliriz. Psikanalizin bu tür sakıncaları olmadığı —başka sakıncaları olmasına karşın— için, kişisel gelişmenin hizmetindeki özel bir araç olarak yaşamın yerini rahatlıkla alabilir. İçinde yaşadığımız toplumdaki karmaşık ve zor koşullar, bu- türden bir yardımı iki kat daha gerekli kılmaktadır. Ama daha 8 çok insan için ulaşılabilir bir duruma getirilebilse bile profesyonel analitik yardım, bundan yararlanabilme yetisine sahip olan herkese kolay kolay ulaşamaz. Kendi kendini psikanaliz sorununun önem kazanmasının nedeni işte budur. "Birisinin kendini tanıması," her zaman hem arzu edilir hem de olası olarak değerlendirilmiştir, ama psikanalizin buluşlarının bu çabaya büyük ölçüde eşlik edebileceği de olasıdır. Öte yandan bu buluşlar, böyle bir girişimin içerdiği yapısal güçlüklere ilişkin şimdiye kadar bilinenden daha çok şey ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle psikanalitik öz-inceleme olasılığının tartışılması, belli bir umut olduğu kadar bir alçakgönüllülük de gerektirmektedir. Bu kitabın amacı, konunun içerdiği zorlukların gerektiğince ele alınmasıyla birlikte bu soruyu ciddi olarak ortaya koymaktır. Kitapta ayrıca yöntemle ilgili bazı temel varsayımları da sunmaya çalıştım ama bu alandaki gerçek deneyimler, bir yolgösterici olarak iş görmeyecek kadar az olduğu için, temelde konuyu ortaya koymayı ve kesin yanıtlar sunmak yerine yapıcı öz-incelemeye yönelik çabalan özendirmeyi amaçladım. Yapıcı kendini analiz etme girişimleri her şeyden önce bireyin kendisi için önemli olabilir. Böyle bir çaba ona bir öz-gerçekleştirme şansı tanır ve ben bununla, sadece eyleme aktarmakta ketlendiği özel yeteneklerinin gelişmesini değil, ayrıca, hatta daha da önemlisi, kötürüm edici zorlanımlardan uzak, güçlü ve bütünleşmiş bir insan olarak kendi potansiyellerinin gelişmesini sözkonusu ediyorum. Ama burada daha geniş kapsamlı bir konunun varlığı da sözkonusudur. Bugün uğruna savaştığımız demokratik ideallerin bütünsel bir parçası da bireyin —ve olabildiğince çok bireyin— kendi potansiyellerinin tamamını geliştirmesi gerektiğini inancıdır. Psikanaliz bunu yapması için bireye yardım ederken, elbette dünyanın sorunlarını çözemez ama en azından bu sorunlara aynı anda hem neden hem de sonuç olan sürtüşmelerin, yanlış anlamaların, nefretlerin, korkuların, kırgınlıkların, duyarlılıkların bir bölümünü netleştirebilir. Daha önceki iki kitabımda, şu anda elinizde bulunan kitapta 9