ISBN 975 - 405 - 263 - 8 91-34-y-0131-64 Kitabın Orijinal Adı THE EAGLE HAS FLOWN Yayın Hakları © JACK HIGGINS CHAPMANS PUB. Ltd. KESİM AJANSI ALTIN KİTAPLAR YAYINEVİ Kapak Resmi ŞAHİN KARAKOÇ Kapak Düzeni FATMA BOZKURT Dizgi EKRAN DİZGİ Baskı ALTIN KİTAPLAR BASIMEVİ 1. BASIM/MAYIS 1991 Bu kitabın Türkiye'de her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince Altın Kitaplar Yayınevi'ne aittir. Celâl Ferdi Gökçay Sk. Nebioğlu İşhanı Cağaloğlu - İstanbul Tel: 522 40 45 - 526 80 12 PDF: VeRMiNaaRD EPUB: Balci60 JACK HIGGINS KARTAL SÜZÜLÜRKEN TÜRKÇESİ: Elif Yonat Yazarın Yayınevimizden Çıkan Kitapları: TAVŞAN DÖNEMECİ (tükendi) KARTAL KONDU (tükendi) KARAR GÜNÜ (tükendi) KORKUNUN KANATLARI (tükendi) ATMACA (tükendi) FIRTINA GELİYOR (tükendi) TİLKİNİN GECESİ (tükendi) RAMPA SON İTİRAF VURUŞ DEVLERİN GAZABI CEHENNEMDE BİR MEVSİM SOĞUK RIHTIM İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM İKİNCİ BOLUM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BEŞİNCİ BÖLÜM ALTINCI BÖLÜM YEDİNCİ BÖLÜM SEKİZİNCİ BÖLÜM DOKUZUNCU BÖLÜM ONUNCU BÖLÜM ON BİRİNCİ BÖLÜM ON İKİNCİ BÖLÜM ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ON BEŞİNCİ BÖLÜM ON ALTINCI BÖLÜM GİRİŞ 6 Kasım 1943 Cumartesi günü sabaha karşı saat birde SS Reichsführer'i ve Devlet Polisi Şefi Heinrich Himmler kısa bir mesaj aldı: Kartal Kondu. Bu mesaj, Oberstleutnant Kurt Steinerin komutasındaki küçük bir Alman paraşütçü birliğinin, IRA eylemcisi Liam Devi inin de yardımıyla, sağsalim İngiltere'ye inmiş ve Norfolk yöresindeki sayfiye evinde sakin bir hafta sonu geçirmekte olan İngiliz Başbakanı Winston Churchill'i kaçırmaya hazır oldukları anlamına geliyordu. Gün son bulurken, Studley Constable köyünde Almanlarla Amerikan komandoları arasındaki kanlı çarpışma sonucu bu görev başarısızlığa uğratılmıştı. Görünürde bu gruptan tek sağ kalan, Liam Devlin'di. Kurt Steiner'e gelince... Londra • Belfast 1975 BİRİNCİ BÖLÜM K öşede, gösterişli bir mozolenin üzerinde kollarını açmış bir Ölüm Meleği vardı. Bunu çok iyi anımsıyorum, çünkü birisi org çalıyor ve renkli camdan içeri gün ışığı süzülüyordu. Çevresindeki binalar gibi Viktorya tarzında inşa edilmiş olan bu kilise fazla eski değildi. St. Martin Meydanı. Bir zamanlar iyi bir semtmiş. Şimdi ise fazla gelişmemiş, bakımsız, ama yine de bir kadının gece yarısı tek başına köşedeki dükkâna güvenli olarak gidebildiği bir yerdi. On üç numaralı daire zemin katındaydı. Yardımcım burayı benim için altı aylığına Slew York'a giden bir kuzeninden ödünç almıştı. Eski moda, rahat bir daireydi ve bana çok uygundu. Yeni bir romanı bitirmek üzere olduğum için sık sık British Museum' daki Okuma Salonu'na gitmem gerekiyordu. Ama o kasım akşamı müthiş bir yağmur vardı, saat altı sularında demir kapıdan geçip Gotik anıtların bulunduğu ormana giden yolu izlemeye koyuldum. Şemsiyem olmasına karşın, trençkotumun omuzları sırılsıklamdı, ama beni hiç rahatsız etmiyordu. Yağmuru, kış karanlığına açılan ıslak sokakları ve bunun insanda uyandırdığı garip özgürlük duygusunu hep sevmişimdir. Ayrıca o gün çalışmalarım çok iyi gitmiş, kitabımın sonu artık iyice ortaya çıkmıştı. Ölüm Meleği ve mozolenin bronz kapısında duran iki mermer nöbetçi kilisenin loş ışığında şimdi daha yakın görünüyorlardı. Her şey normal gibiydi, ancak bu gece orada üçüncü bir şeklin karanlıkta bana doğru geldiğine yemin edebilirdim. Bir an için gerçekten korktum, ama o sırada karşımdaki şekil ışığa yaklaştığı için onun siyah bir bereyle sırılsıklam bir yağmurluk giymiş, oldukça ufak tefek genç bir kadın olduğunu gördüm. Elinde bir evrak çantası vardı. Yüzü solgun, gözleriyse koyu ve biraz da kaygılı gibiydi. «Bay Higgins? Siz Jack Higgins'sınız, değil mi?» Amerikalı olduğu belliydi. Sakinleşmek için derin bir soluk aldım. «Evet. Sizin için ne yapabilirim?» «Bay Higgins, sizinle konuşmalıyım. Gidebileceğimiz bir yer var mı?» Çeşitli nedenlerden dolayı bu İşi uzatmaya isteksiz olduğum için biraz duraksadım, ama onda olağandışı bir şeyler vardı. Karşı konulamayacak bir şeyler. «Dairem hemen meydanın orada,» dedim. «Biliyorum.» Benim hâlâ duraksadığımı görünce, «İnanın pişman olmayacaksınız,» diye ekledi. «Elimde sizi ilgilendirecek çok önemli bir bilgi var.» «Ne hakkında?» diye sordum. «Studley Coftstable'de gerçekte neler olduğu hakkında. Bilmediğiniz pek çok şey var.» Bu kadarı yeterliydi. Koluna girip, «Pekâlâ, siz iyice üşütüp hasta olmadan şu kahrolası yağmurdan kaçalım, evime gidince her şeyi anlatırsınız,», dedim. Ev sahibim daireyi maun mobilyalar, kırmızı kadife perdeler ve kuş desenli duvar kâğıtlarıyla eski Viktorya tarzında dekore etmişti. Buradaki tek modern araç merkezi ısıtma sistemiydi. Genç kadın, «Hoş bir yer,» deyip bana dönünce onun sandığımdan da ufak tefek olduğunu farkettim. Acemi bir tavırla sağ elini uzattı, öbür eliyle de evrak çantasını tutuyordu. «Adım Cohen,» dedi. «Ruth Cohen.» «Yağmurluğunuzu alıp radyatörün önüne koyayım.» «Teşekkür ederim.» Tek eliyle beceriksizce yağmurluğunun kemerini çözmeye çalışınca gülerek çantayı ondan aldım. «İzin verin.» Çantayı masanın üzerine koyarken üzerinde onun başharflerinin olduğunu gördüm. Harflerin yanında bir de doktorluk payesi vardı. «Doktor musunuz?» Yağmurluğunu çıkarırken hafifçe gülümsedi. «Harvard'da modern tarih doktoruyum.» «Çok ilginç,» dedim. «Ben gidip çay yapayım, yoksa kahveyi mi yeğlerdiniz?» Yine gülümsedi. «Altı aydır Londra Üniversitesi'nde çalışıyorum, Bay Higgins. Bu yüzden çayı yeğlerim.» Mutfağa gidip çaydanlığı ocağa koydum ve bir tepsi hazırlamaya başladım. Bu arada tam bir sigara
Description: