Kadın Cinayetleri Acil Eylem Planı “Kadın Cinayetleri Önlenebilir” Kadın Cinayetleri Eylem Araştırması Kadın cinayetlerini önlemek için anlama gerekliliğinden ve mevcut veri-bilgi eksikliğinden hareketle 2009-2013 yılları arası kadın cinayetlerinin veri ve dava analizi; medya analizi ve 7 ilde; Ankara, Adana, İzmir, Trabzon, Van, Diyarbakır ve İstanbul’da yapılan saha çalışmasını kapsayan Kadın Cinayetleri Eylem Araştırması yapılmıştır: Kadın Cinayetlerinin “Bahanesi”: Ayrılma, Reddedilme! Kadın cinayetlerinin temelinde kadın-erkek eşitliğinin reddi ve cinsiyetçilik var. Kadın cinayetleri birçok kurum ve kesimin açık veya örtük onayıyla işlenen ideolojik, örgütlü, sistematik ve politik cinayetler. Kadınlar, üzerlerinde mutlak tasarrufları olduğunu varsayan en yakınlarındaki erkekler tarafından, bu baskıya karşı koyduğu, erkek egemenliğine itaat etmediği için öldürülüyor! Her iki katilden/cinayetten birinin “bahanesi” ayrılma, reddedilme, kıskançlık. Kadınların boşanma, ayrılma, reddetme ve özgür seçim hakları yok, tanınmıyor! Sadece “aile içinde” de değil aile dışında, yasalarda mecliste, her yerde... 2009-2013 yılları arasında, 949 kadından 453’ü, yani %56’sı “ayrılma, reddedilme, kıskançlık” bahanesiyle öldürülmüş! Katiller Hanemizde! Kadınların %95’i, neredeyse tamamı kocası-nişanlısı-sevgilisi, eski kocası-nişanlısı-sevgilisi, babası, oğlu ve diğer erkek akrabaları, yani en yakınındaki erkekler tarafından öldürülmüş. Her iki kadından birinin katili: Koca! 2009-2013 yılları arasında 949 kadından 356’sı, yani %75’i koca-partner ya da eski koca-eski partner tarafından öldürülmüş! Cinayetler göz göre göre geliyor! Türkiye’de, her beş kadından biri kamuya açık alanda katlediliyor. Kadınlar “tokattan cinayete varan yolda” tek başlarına mücadele ediyor; çevresinden destek istediği, kolluk güçlerine, savcılıklara başvurduğu halde yanı başımızda, gözümüzün önünde öldürülüyor. Göz göre göre gelen cinayetler politik irade ve etkin uygulamalarla; kadınların güçlenmesi ve dayanışmasıyla önlenebilir. 2009-2013 yılları arasında 949 kadından 202’si, %29’u kamuya açık alanda öldürülmüş! Kadın Cinayetleri Eylem Araştırması / Saha araştırmasına göre: q Kadın cinayetlerinde öldürülen kadınların tamamına yakını cinayet öncesinde şiddet görüyor. Çoğu zaman çevre ve kolluk güçleri bu durumdan haberdar ama kadınlar yeterince ciddiye alınmıyor. Kadın cinayetleri “geliyorum” diyor. q Kadın katilleri, cinayet sürecinde kadınları kendilerine destek olacak çevrelerden koparıyor, yalnızlaştırıyor. q Cinayetlerin asıl nedeni kadınların güçlenmesi, erkeklerin mutlak sahiplik iddiasına “hayır” demesi ve yaşamları hakkında karar vermek istemesi. q Kadın katili erkekler cinayet ve yargı sürecinde, her tür kurum ve çevre tarafından korunuyor, bu kurum ve çevreler erkeklere adeta kadınları “öldürme ehliyeti” veriyor. Katillerin bahane üretmekte, cinayeti “haklı çıkarmakta” medyadan kolluk güçlerine her yerden destek alıyor. q Şiddetle mücadelede ve cinayetleri önlemede en temel dayanak kadın dayanışması, kadın örgütleri ve yerelde kadınların birbirine destek olması mücadelenin yapı taşları. Kadın Cinayetleri Eylem Araştırması / Medya analizine göre: q Medyada kadın cinayetlerinin %60’ı 3. sayfa’da, “3. Sayfa Haberi” olarak yer alıyor, “adli olay” olarak haberleştiriliyor. q Kadın cinayetleri medyada sayısı ve konumu itibariyle yeterince görünür değil. q Haberler genellikle cinayet / olay odaklı, adliye tutanakları ve faillerin / katillerin ifadelerine dayandırılıyor. q Haberler kadın cinayetlerini sıradanlaştıran hatta meşrulaştıran ifadeler içeriyor. q Kadın cinayetlerine en az yer veren, en olumsuz söylemi üreten mecra TV, ardından gazeteler ve internet siteleri geliyor. Kadın Cinayetleri Eylem Araştırması / Dava analizine göre: q Kadın cinayeti davalarında katillere ortalama 20 yıl ceza veriliyor. q Davaların %70’inde sanıklar çeşitli indirimlerden yararlanıyor. q Kadın cinayeti davalarında verilen en az ceza 10 yıl. q Ortalama verilen ceza 26 yıl 4 ay. q Kadın cinayetlerinin en az %10’u karakol, savcılık ya da sığınma evi sürecinde, devlet gözetiminde işleniyor. Sonuç Olarak: Kadın cinayetleri ideolojiktir! Kadın cinayetlerinin temel nedeni kadın-erkek eşitliğinin reddine, toplumsal örgütlenmenin cinsiyetler arası tahakküm ve sömürü ilişkileri üzerine kurulmasına dayanan cinsiyetçi ideoloji ve pratikler/ patriyarkadır. Bu zihniyet erkeklerin kadınlar üzerinde, hayatları da dahil her alanda mutlak tasarruf sahibi olduğunu varsayar. Neticede katiller de; kadınlar üzerinde “mutlak sahiplik” iddiasıyla kadınların güçlenmesine, özgür bireyler olmalarına tahammülsüzlük göstermektedir. Cinsiyetçi zihniyet, ders kitaplarından istihdam politikalarına, sağlık hizmetlerinden, eğitimin örgütlenmesine kadar hayatın her alanında bir kamu politikası olarak yeniden üretilir. Dil, kadın cinayetlerinin kaynağındaki cinsiyetçi ideolojiyi taşıyan temel unsurlardandır. Dolayısıyla dile dikkat etmeyen, kullandığı kelime, deyim ve ifadelerle bu dili yeniden üreten herkes bu suçun ortağıdır. Kadın cinayetleri genel bir zihniyetin ürünü olduğu için, yaşı, eğitimi, mesleği, etnik kökeni, yaşam tarzı ne olursa olsun her kadın şiddete maruz kalabilir ve öldürülebilir. Kadınların başta hane temelinde olmak üzere cinsiyetçi ideolojinin baskı ve uygulamalarına karşı direnme güçleri yetersizdir. Öncelikle büyük ölçüde ekonomi-istihdam dışı olmaları, hak arayışı için gerekli donanım ve yönlendirmeden yoksun kalmaları ve bu karşı çıkışta kendilerine destek olacak dayanışmaya ulaşmadaki zorlukları bu yetersizliğin başlıca nedenleridir. Kadın cinayetleri temelde ideolojik olduğu için resmi kurumlar tarafından özgün bir olgu olarak görülmez: vakalara ilişkin ayrıntılı bilgi ve istatistiklerin derlendiği bir veri tabanının olmaması bu durumun açık bir göstergesidir. Kadın cinayetleri sistematik ve birçok kurum ve kesimin açık veya örtük onayıyla işlenen örgütlü bir suçtur! Sadece katil değil cinsiyet eşitsizliğini ve şiddeti örtük ya da açık olarak aklayan, meşrulaştıran izleyen, müdahale etmeyen, engel olmayan herkes bu suça iştirak eder. Erkeklerin kendilerine mutlak surette itaat etmeyen kadınları öldürmeleri, hem kendileri, hem de bu zihniyeti benimsemiş tüm kişi ve kurumlar tarafından adeta bir suçun cezalandırılması olarak kabul edilmekte ve neticede az yada çok hoş görülebilmektedir. Kadınların güçlenmesi ve dayanışması cinsiyetçilikle, kadın cinayetleriyle mücadelenin mihenk taşıdır. Cinsiyetçi ideoloji kadınların güçlenmelerine, kendi kaderlerini tayin etmelerine ve kadınların birbirlerine destek olmalarına engel olur, tahammül etmez. Bu nedenle cinayete giden yolda kadınlar yalnızlaştırılır. Kadınların kendilerine destek olacak kişi ve çevrelerden yalıtılmaları, yalnızlaştırılmaları, şiddetin sürmesi ve cinayet süreci için belirleyicidir. Kadın cinayetlerinin görünürlüğünün artmasıyla kadın cinayetlerinin artması arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Buna karşılık kadınlar binlerce yıllık cinsiyetçi zihniyetin tahakküm pratiklerine itaat etmeyi reddettikçe, hatta karşı çıkıp mücadele ettikçe erkek şiddeti artmaktadır. Kadın cinayetleri kadınların örgütlü mücadelesinin yoğun olduğu, kadın kuruluşlarının güçlü olduğu illerde de sürmekte ancak kadınlara yönelik şiddetle mücadele deneyimi olan kadınların, kadın örgütlerinin ve bu davalarda uzmanlaşmış avukatların müdahil olduğu vakalarda kurumlar şiddetle mücadelede daha etkin, yargı kararlarında daha adil davranmaktadır. Kadınların güçlenme, örgütlenme ve dayanışması orta ve uzun vadede caydırıcıdır. Kadın cinayetleri politiktir! Kadın cinayetleri, temelinde yatan cinsiyetçi ideolojiyi benimsemiş tüm kişi ve kurumların politik tercihleri, açık veya örtük onaylarıyla gerçekleşir. Bu onay erkeklere “öldürme hakkı ve ehliyetini” verir. Kadın cinayetlerinin tamamen önlenmesi de ancak bu onaya son verecek bir politik bir irade, değişim ve mücadele ile mümkündür. Kadın cinayetlerinin son bulması için kadın-erkek eşitliğinin tartışmaya açılmaksızın filli olarak hayata geçirilmeli; cinsiyetçilikle her alanda topyekun mücadele edilmelidir. Kadın Cinayetleri Önlenebilir! Kadın cinayetleri anlık fiiller olmayıp, öncülleri ve belirtileri olan olgulardır. Bu nedenle önlenebilir olma niteliğine de sahiptirler. Kadın cinayetlerinin en temel öncülü kadınlara uygulanan şiddet, özellikle de fiziksel şiddettir. Süregelen şiddet ve tehdidin varış noktasının cinayet olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, kadınlara uygulanan her şiddet vakasını kadın cinayetine giden yolun bir taşı olarak görmek gerekir. Kadın cinayetlerinin önlenmesinin önündeki en büyük engel, cinsiyetçi ideolojinin kadınlara karşı şiddetle mücadele sürecinde etkin olması beklenen tüm kurumlarda egemen olmasıdır. Yargı bu ideolojiden hareketle kadın cinayetlerine “haklı” veya hafifletici nedenler arar; haksız tahrik, iyi hal indirimlerini erkeklik indirimi olarak/kadınlar aleyhine uygular, kadın katillerinin yasalardaki boşluklardan yararlanmasını sağlar. Emniyet ve jandarma şiddetle mücadelede, özellikle de “aile içi şiddet” konusunda çoğunlukla uzlaştırma, barıştırma yoluna gider. Yasal boşluklar ve uygulama yetersizlikleri bu durumu pekiştirir. Medya kadın cinayetlerini hâlâ “3. Sayfa” haberi olarak görür. Haberler, münferit olaylara odaklanır, bunları polisiyeleştirerek, magazinleştirerek sunar ve yer yer şiddetin pornografisini yapar. Kadın cinayetlerine karşı verilen mücadele ve dayanışma örnekleri medyada çok az yer bulur. Bunların sonucu olarak da medya söylemi, ender istisnalar dışında, kadın cinayetlerini sıradanlaştırır veya meşrulaştırır. Kadın Cinayetleri Acil Eylem Planı Kadın cinayetlerini önlemenin ilk koşulu, temelinde yatan cinsiyetçilikle mücadele etme kararlılığına sahip bir Siyasal İradenin varlığıdır. Bu irade ile oluşturulacak Eylem Planı çerçevesinde, gereken Mekanizmalar kurularak, yeterli Kaynak ayrılarak, etkin bir Uygulama ile Kadın Cinayetleri Önlenebilir! Kadın Cinayetleri Acil Eylem Planı’nın uygulanması için: q TBMM bünyesinde kadın milletvekillerinden oluşan TBMM Kadın Cinayetlerini Önleme Komisyonu kurulmalıdır. q “Kadınların Söz ve Karar Hakkı”nın her düzeyde tanınması ve geliştirilmesi, tüm karar mekanizmalarına eşit katılım ve eşit temsilin sağlanması hedefinin ilk adımı olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’na dönüştürülmelidir. TBMM Kadın Cinayetlerini Önleme Komisyonu; Kadın Cinayetlerini Önleme Komisyonu Bu alanda çalışan kadın örgütlerinin danışmanlığında, Kadın ve Eşitlik Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kadın Örgütleri Çalışma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi ilgili bakanlıkların temsilcileri; Tüm medya kuruluşlarından temsilciler, Yerel Medya Yerel Yönetimler ile Kadın Cinayetleri Acil Eylem Planı’nın İlgili Bakanlıklar Yönetimler Kuruluşları uygulaması koordine ve takip eder. Kadın Cinayetleri Acil Eylem Planı / Politika Önerileri: Kadın-erkek eşitliğini her alanda hayata geçirecek cinsiyetçilik karşıtı politikalar “Aileyi koruma-güçlendirme” odaklı politikalarının yerine kadınları güçlendirme ve eşitlik odaklı politikalar Kadınların siyasal yaşama, tüm karar mekanizmalarına eşit katılımını-eşit temsilini sağlayacak politikalar Kadınların ekonomik olarak güçlenmelerini, ekonomik bağımsızlıklarını sağlayacak istihdam politikaları Kadınların kamusal alana katılımlarının arttırılması için politikalar Kadınların her alanda söz ve karar hakkının geliştirilmesi için politikalar Bakım hizmetlerini kadınlara yük olmaktan çıkaracak sosyal politikalar Tüm idari birimlerin “aile içi” şiddet-çatışma durumunda “barıştırıcı” değil kadınlar lehine rol almasını sağlayacak politikalar Kadınlara yönelik şiddete karşı “kadınlardan yana taraf olarak anında ve yerinde müdahele etme” politikası Kadın Cinayetleri Acil Eylem Planı / Uygulama Önerileri: Kadın cinayetleriyle ilgili tüm kurum ve süreçlerde topyekun uzmanlaşma sağlanması Emniyet ve kolluk güçlerinde, uzmanlaşmış kadın görevlilerden oluşan, 7/24 çalışan birimler kurulması Kadınlara Yönelik Şiddet ve Kadın Cinayetlerini Önleme Acil Başvuru Hattı açılması Yargıda kadınlara yönelik şiddet konusunda uzmanlaşmış özel birimler kurulması Hastanelerde şiddete maruz kalan kadınlara yönelik yataklı travma merkezleri açılması CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi yükümlülüklerini yerine getirilmesi Kadınlara yönelik şiddet konusunda, koruma ve uzaklaştırma kararlarının etkin biçimde uygulanması için gerekli önlemlerin alınması Tüm kamu kurum-kuruluşlarına, merkezi yerel idare birimlerine ve apartmanlara “kadınlara yönelik şiddete karşı uyarılar ve başvuru” bilgilerinin olduğu zorunlu tabelalar asılması Kadın cinayetleri veri tabanının oluşturulması ve güncellenmesi Örgün eğitimin her aşamasında ve üniversitelerde zorunlu toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin müfredata alınması Ders kitapları ve her tür eğitim araç-gerecinin cinsiyet eşitsizliğinden, cinsiyet ve cinsel yönelim dayatma ve yargılarından arındırılması Kadınlara yönelik şiddet alanında çalışan örgütlere kamu yararına kurum statüsü verilmesi Kadınlara yönelik şiddet, kadın cinayetleri konusunda yapılacak bilimsel ve sanatsal projelerin desteklenmesi, Mülki idareler ve muhtarlıklara kadınlara yönelik şiddetle mücadele eğitimi verilmesi Şiddete maruz kalan kadınların ekonomik bağımsızlığı için: Halk Eğitim Merkezleri ile işbirliği içinde özel meslek edindirme programları düzenlenmesi, kamu ve yerel yönetimlerde iş alımlarda özel kotalar ayrılması Kadınların ev odaklılıktan kurtulması için gerekli düzenlemelerin yapılması: ü Kadınlara ek mesai, uğraş ve sorumluluk yükleyen her tür etkinlik ve uygulamaya son verilerek kreş hizmetinin kamu politikası çerçevesinde yaygınlaştırılması ü Okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi
Description: