ebook img

Joseph Campbell T/a. PDF

485 Pages·2008·10.45 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Joseph Campbell T/a.

Joseph Campbell T/a.» Masks of God I Primitive Mythology © İmge Kitabevi Yayınlan, 1992 Bu çevirinin hım haklan saklıdır. ISBN 975-533-037-2 1. Baskı: 1992 2. Baskı: 1995 Yayıma Hazırlayan Erdal Cengiz Kapak Tasarımı Fatma Korkut Dizgi İmge Ajans Kapak Baskısı Pelin Ofset 418 70 93 İç Baskı ve Cilt Zirve Ofset 229 66 84 İmge Kitabevi Yayıncılık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. Konur Sok. No: 3 Kızılay 06650 Ankara Tel: (90 312) 419 4610-419 4611 Faks:(90 312)425 65 32 Joseph Campbell İlkel Mitoloji Tanrının Maskeleri Çeviren: Kudret Emiroğlu İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ İLKEL MÎTOLOJtNİN YENİ YAYIMINA NOT 7 GİRİŞ TANRILARIN VE KAHRAMANLARIN DOĞAL TARİHÎNE DOĞRU 1. Yeni Bir Bilimin Çizgileri. 11 2. Geçmişin Kuyusu -. 13 3. Bilimle Masalın Söyleşisi —16 I. KISIM MİTOS PSİKOLOJİSİ GİRİŞ MASKENİN ÖĞRETTtĞÎ , 29 I. BÖLÜM: KALITIMSAL ÎMGE BİLMECESİ 1. Doğuştan Gelen Uyarıcı Mekanizma «. 38 2. Normalüstü Bulgu Uyarımları 46 n. BÖLÜM: DENEYİMİN ETKİLERİ 1. Acı ve Esrime 58 2. Dünyadaki Yaşamı Kuran Güç 65 3. İlk Bebeklik Etkileri 69 4. Çocukluğun Kendiliğinden Animizmi ..„..,, .„ 86 5. Yerel Grubun Sezgi Sistemi 95 6. Yaşlılığın Etkisi 123 İL KISIM İLKEL TARIMCILARIN MİTOLOJİSİ III. BÖLÜM: GELİŞMİŞ UYGARLIKLARIN KÜLTÜR BÖLGESİ 1. Proto-Neolitik: İÖ.' y. 7500-5500 140 2. Temel-Neolitik: İÖ. y. 5500-4500.. 142 3. Gelişmiş-Neolitik: İÖ. y. 4500-3500 «^ 144 4. Hiyeratik Şehir Devleti: İÖ. y. 3500-2500 148 IV. BÖLÜM: ÖLDÜREN KRALLAR BÖLGESİ 1. Kaş'ın Yıkılması Efsanesi „.„.....„.„... 154 2. Seh.raz.atm Bir Gecesi 164 3. Kral ve Vesta Ateşinin Bakiresi,. 168 V. BÖLÜM: AŞK-ÖLÜM RİTÜELÎ 1. Bakirenin Aşağı İnişi ve Çıkışı ]73 2. Mitolojik Olay 179 3. Persefon 186 4. Canavar Yılanbalığı 192 5. Koşutluk mu Yayılma mı? 204 6. Kolomb Öncesi Amerika'da Aşk-Ölüm Ritüeli 218 III. KISIM İLKEL AVCILARIN MİTOLOJİSİ VI. BÖLÜM: ŞAMANİZM 1. Şaman ve Rahip 229 2. Şaman Büyüsü ,. 242 3. Şaman İmgelemi 251 4. Ateş Getiren 266 VH. BÖLÜM: HAYVAN EFENDİ 1. Buffalo Dansı Efsanesi 281 2. Paleolitik Mitoloji 285 3. Geri Alman Kan Ritüeli İS4 Vm. BÖLÜM: PALEOLİTİK MAĞARALAR 1. Büyük Avın Samanları 297 2. Mamutların Hanımı— 310 3. Ayı Efendi...; _ 331 4. İki Dünyanın Mitolojileri 342 IV. KISIM MİTOSUN ARKEOLOJİSİ IX. BÖLÜM: PALEOLİTİĞİN MİTOLOJİK EŞİKLERİ 1. Buzul Çağı İnşam Evresi (<~ fÖ. 600.000 ->) 353 2. Pithekantropos Evresi (<- İö. 400.000 ->) 356 3. Neanderthal İnsan Evresi (İÖ. y. 200.000-75.000/25.000) 364 4. Cro-Magnon İnsan evresi (İÖ. y. 30.000-10.000) 369 ' 5. Capsien-Mikrolit Stili (İÖ. y. 30.000/10.000-4.000) 375 X. BÖLÜM: NEOLİTİĞİN MİTOLOJİK EŞİKLERİ 1. İlk Bitki Yetiştiricilerin Büyük Yılanı (İÖ. y. 7.500?)., 379 2. Yakındoğu'da Uygarlığın Doğuşu (İÖ. y. 7.500-2.500) 385 3. Büyük Yayılım 413 SONUÇ: MİTOSUN İŞLEVİ 1. Yerel İmgeler ve Evrensel Biçim 455 2. Sevgi, Güç ve Erdem Bağları 458 3. Bağlılıktan Kurtuluş 462 NOTLAR 467 ÖNSÖZ İLKEL MİTOLOJİNİN YENİ YAYIMINA NOT Tanrının Maskeleri'nin ilk cildinin 1959'da yayımlanmasının üzerinden daha iki yıl bile geçmeden, Doğu Afrika'nın Tanga- nika bölgesinde, Olduvai Gorge'de, dünyadaki ilk insan türleri­ nin tarihini bir milyon yıldan daha eskiye götüren bir diri yeni keşif oldu. Güney Afrika'da altı ayrı yerden çıkardan önceki buluntular, ilk insan türünü İÖ yaklaşık 600 bine tarihlerken (bkz. aşağıda s. 379-382), yeni geliştirilen Argon-40 yöntemiyle belirlenen 1961'deki Tanganika buluntuları, insan türünü yak­ laşık 1.750.000 yaşma tarihliyordu.1 Aynca, bu dönemde yaşa­ mış iki ayrı türün varlığı da ortaya çıkarıldı. Biri Zinjanthro- pus - "Etiyopya insanı" (Arapça Balad el-Zenc, "Etiyopyalılar Ulkesi'nden") denilen bu tür, geniş çeneli otoburken, öteki tür bir etoburdu; iyi bir ava olduğu ve çakmaktaşı aletler kullan­ dığı açıkça belliydi. Olduvai'da kazı yapan bilim adamı Dr. L. S. B. Leakey, ikincinin insan türüne daha yakın olduğunu dü­ şünerek ona Homo, "insan" -Homo habilis "becerikli insan" adı­ nı verdi.2 Bütün bu eski buluntular, Tanganika'dan daha önce çıkartılanlar ve daha sonraki Güney Afrika buluntuları, şimdi Homo sapiens çizgisinin dışında bir evrim çizgisine sokuluyor­ lar ve Australopitekus "güneyli maymun insan" başlığı altın- 7 da değerlendiriliyor. Bu kitapta (s. 379) daha övücü bir adla, Plesiantropus "insan benzeri" adını verdiğim bu türün ayrımı, yalnızca-Güney Afrika'daki Sterkrontein'de çıkartılan kafa tasla­ rı, dişler ve kemiklerle sınırlıydı. Bu konunun önde gelen uz­ manı Dr. Carleton S. Coon, bir evrim çizgisi boyunca bize doğ­ ru ulaşmış olan türün Güney Afrikalı Australopitekus değil de, özel bir tür olan Plesiantropus olduğunu düşünmektedir. Başka bir başlığa ait olmasına karşın bu kitabın konusuna giren ve yayımından hemen sonra gerçekleşen ikinci önemli keşif, Yakındoğu'nun arkeolojisiyle ilgilidir. Türkiye'nin gü­ neyindeki buluntular, neolitik kültürle ilgili daha önceki bilgi­ lerimizden daha eskiye giden bir dönemin kanıtlarını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak: î.proto neolitik (bkz. s* 149-152 ve 425) iki bin yıl daha eskiye, ÎÖ yaklaşık 9500'e gitmektedir. H. temel-neolitik (bkz. s. 152-154 ve 425) ilk olarak ne Irak, tran, Fi­ listin ne de Suriye'de ortaya çıktığı artık düşünülüyor, yalnızca Anadolu'da, ÎÖ yaklaşık 7500'de görüldüğü ve üç aşamada ge­ liştiği düşünülüyor: 1. Önceleri Varlığı bilinmeyen, şimdilerde çömlekçilik ön­ cesi ya da seramiksiz neolitik denilen dönemin varlığı Fi'is- tin'de (Ceriko'da) olduğu kadar Hacılarda, Çatalhöyük'te ve Anadolu'nun kimi yörelerinde ortaya çıkarılmıştır. Küçük kire­ mitlerle örülmüş düzenli evleriyle oldukça iyi kurulmuş bir yaşam biçiminin izlerini taşıyan yerleşim alanlarının görünür lüksü, avcılıkla besleniliyor olsa da, tarım ve hayvancılığın da gelişmiş olduğunu gösteriyor. En ilgi çekeni de, hem Hacılar da hem de Ceriko'da ev içi kafatası kültünün kanıtlarının bu­ lunmasıdır (bkz., s. 141). 2. Daha sonraları, Çatalhöyük'te, tarihi yaklaşık tö 6500 yılma uzanan seramik eşyalar bulunuyor birden; kazıyı yapan Dr. James Mellaart bunları şöyle gözlemliyor: "Sepet ve ahşap kutular dönemi olan seramiksiz neolitikten, ilk çömlekçilik olan seramikli neolitik döneme geçişi aslında şimdi görüyoruz." Şimdiye dek bulunmuş olanlar içinde en eskisi olan bu çömlek­ lerle birlikte, sonraki çağların büyük ana tanrıça mitolojilerinin 8 neredeyse bütün temel motifleri olağanüstü görkemiyle gözler önüne seren bilmen en eski neolitik heykelcikler, simgelerle bezeülmiş yaklaşık kırk kadar şapelle birlikte gün yüzüne çıktı. Şimdiye dek bulunmuşlar içinde en eskisi olan bu neoli­ tik heykelcikler, hiç de 'arkaik', ilkel ve acemice değildiler; sakin, doğal, yaşamı yansıtan biçimdeydiler. 3. Genellikle en eski köy sanatı diye nitelendirilen bu ünlü, cansız ve gelişigüzel yapılmış çıplak tanrıça heykelcikleri, an­ cak bir sonraki dönemde, erken Anadolu gelişiminin son döne­ minde -ÎÖ yaklaşık 5500-4500'de- ve sonra da yavaş yavaş çev­ re bölgelerde ortaya çıktı. Doğalcılıktan soyutlamaya, görsel olandan kavramsal düşünceye doğru ilerleyiş böylece belirme­ ye başlamıştı. Ayrıca, her şeyin gelişmeye devam ettiği Ana­ dolu çevresinde, maden çağının, küçük boncuklar ve tüpler bi­ çiminde bakırın ve kurşunun kullanıldığı, çeşitli biblolar ve hatta birçok metal aletin kullanıldığı ilk kalkolitik dönemin be­ lirtileri de bu sıralarda görünmeye başlamıştı: Gelecek bin yı­ lın muhteşem seramik eserlerinin (s. 154-157'de tartışılan Ha- laf, Samarra, öbeid ve başka yerlerde bulunana çanaklar) ilk örneklerine işaret eden güzel, renkli çanaklar da üretilmeye başlanmıştı. Doğuya ve güneye doğru yayılmış yerleşik köy yaşamı biçimleri ve el sanatları, artık bütün Yakındoğu'yu kap­ lamaya başlamıştı. Yaratıcı dönüşümlerin yeni merkezleri gelişiyor ve -s. 157de inceleneceği gibi- terinin büyük uygar­ lıklarından ilkinin, tÖ yaklaşık 4000'de Mezopotamya'da, yük­ selişinin dönemi artık oluşuyordu. Kitabın yayımlanmasından hemen sonra gerçekleşen üçün­ cü önemli bir arkeolojik keşif de -benim burda sonuncu olarak sözünü edeceğim keşif- 1960 yılının Aralık ayında Ekvator kıyılarında, kumsalda bir Japon çömlek parçasının bulunma­ sıyla oldu. Peşi sıra yapılan kazılarla, hepsi erken Jomon ("çizgili") dönemine ait, ÎÖ yaklaşık 3000 yılından kalma stilde birçok parça çıkartıldı. Bunlar, Yenidünya'da bulunan en eski çanak parçaları. Bu parçalarla birlikte bulunan heykelciklerse Amerika'da bulunan en eski örnekler; aslında bunlara en eski • sanat ürünleri de denebilir.6 Yeni Dünya'ya Pasifik ötesi kültü­ rün izlerinin yayılmış olduğunu tartıştığım bölüm için çok çarpıcı kanıtlar sağlayan bu keşifleri sevinçle karşılıyorum (bkz., s. 219-234). Bu arada, Kolomb öncesi Amerika'da tarım ve hayvancılığın gelişimiyle ilgili araştırmalar yürütülürken, Meksika'da büyük bir başarıyla yürütülen kazılarda, bir za­ manlar insanların yaşamış olduğu Tamaulipas'ın güneybatı­ sındaki mağaralarda ve ÎÖ yaklaşık 3500 yıllarında (birkaç yüzyıl öncesi ya da sonrası olabilir) Tehuacan vadisindeki ma­ ğaralarda yaşayan avcıların ve balıkçıların bitkileri evcilleş­ tirmeye başlamış oldukları ortaya çıktı. İlk ekilenin mısır oldu­ ğu ve ÎÖ yaklaşık 1500'lerden itibaren gerçek neolitik tarımcı köy aşamasının ilk belirtilerini veren bitki kültürünün geliş­ meye başladığını gösteren işaretler artmaya başladı. Bu üç alanda belirttiğim araştırmalar o denli hızlı gelişiyor ve verimli oluyor ki, gelecek yıllarda da hiç kuşkusuz birçok şaşırtıcı keşiflerde bulunulacaktır. Bütün bunların, bu kitapta­ ki görüşlerimi destekleyeceğini sanıyorum; ama tersi olursa da okuyucu (umarım) nasıl ekleme ve çıkarma yapacağını bilecek­ tir. Joseph Campbell New York 1968 Noeli 10 GIRIŞ TANRILARIN VE KAHRAMANLARIN DOĞ AL TARİHİNE DOĞRU 1. YENİ BİR BİLİMİN ÇİZGİLERİ Bütün dünya mitolojilerinin karşılaştırmalı incelemesi, in­ sanlığın kültürel tarihini bir bütün olarak ele almaya bizi zorla­ maktadır. Ateşin çalmışı, tufan, ölüler ülkesi, bakirenin doğur­ ması ve dinlen kahraman gibi temalar bütün dünyaya yayıl­ mıştır ve her yerde yeni yeni bileşimler içinde görünürler; oy­ sa ki kaleydoskop içindeki parçalar gibi, yalnızca belli sayıda ve hep aynıdırlar. Eğlence amacıyla anlatılan masallarda, açık­ çası bir oyun ruhuyla hafife alman bu tür mitsel konular, dinsel bağlamlarda da işlenmektedirler; ama buralarda yalnızca ya­ şanmış doğrular diye görülmeyip, kültürün bütününün canlı tanığı olduğu gerçekliklerin açıklanması olarak da anlaşılmak­ tadırlar. Dinler hem tinsel yetkesini hem de tensel güçlerini bunlardan türetirler. Bu tür mitolojik motifleri ayinlerinde ya­ şamayan; kahinleri, ozanları, tanrıbilimcileri ya da filozofları eliyle yorumlamayan; sanatında yansıtmayan; şarkılarında öv­ meyen ve yaşama güç katan düşlerinde coşku içerisinde de­ nemeyen insan topluluğu yoktur. Türümüzün tarihi, gerçekten, ilk sayfasından beri, yalnızca alet yapan insanın ilerleyişinin bir açıklaması değildir; daha trajik bir biçimde, kahinlerin zi­ li hinlerinden parlak hayallerin dökülmesinin ve dünyalı toplu­ lukların dünyasal olmayan sözleşmelere can verme çabalarının tarihidir. Her toplum doğaüstü tasarımın kendine düşen mü­ hür ve damgasını almış, onun kahramanlarıyla iletişim kur­ muş ve halkının günlük yaşamında ve deneyimlerinde bunu kanıtlamıştır. Kendi geleneksel tapmaklarında gözleri kapalı secde edenler, başkalarının ayinlerine ince eleyip sık dokuya­ rak ve küçümseyerek yaklaşırlar. Dürüst bir karşılaştırma hepsinin aynı mitolojik motiflerle örüldüğünü hemen ortaya koyar. Bu motifler, yerel gereksinimlere göre değişen biçim­ lerde seçilmiş, örgütlenmiş, yorumlanmış ve ritleşmiştir; ama dünyadaki her toplum tararından da saygıyla karşılanırlar. Burada, tarihsel olduğu kadar etkileyici bir psikolojik sorun da ortaya çıkıyor. İnsan, görüldüğü gibi, genel mitsel kalıtım­ ların düzenlemesi olmadan evrendeki yaşamını sürdüremiyor. Aslında, insanın kendi yaşamının doluluğunun, mantıklı dü­ şüncesiyle değil kendi yerel mitolojisinin derinliği ve genişli- ğiyle doğrudan orantılı olarak oluştuğu görülüyor. Toplumları harekete geçiren, uygarlıklara temel olan, her biri kendi güzelli­ ğine ve kendini zorla kabul ettiren bir kadere sahip olar bu asılsız temaların gücü nereden geliyor? Ve neden insan, yaşa­ mına temel olacak somut bir şey aradığmda dünyayı dolduran gerçekleri değil de, anımsanamayacak kadar eski imgelemlerin mitoslarını seçiyor? -hatta dünyanın sunduğu nimetlerden şük­ ranla yararlanmayı seçmek yerine gazap dolu bir Tanrı adına yaşamı kendisi ve komşuları için cehenneme çeviriyor?- Çağdaş uygarlıklar, gelenek anlamındaki kendi yerel görüş­ leriyle birbirlerine tinsel anlamda kapalı mı kalacaklar yoksa ar­ tık bunun aşılabileceği daha geniş bir temele ve insan anlayışı­ nın uyumuna varabilecek miyiz? Birkaç kültürün mitoslarının, enerji sağlayarak, yaşam dürtüsü vererek ve yönlendirerek, bi­ linçli ya da bilinçsiz, bizim üstümüzde etkili oldukları bir ger­ çek; öyle ki bizim düşünen akıllarımız uyuşsa bile, birlikte ya­ şadığımız ya da babalarımızın birlikte yaşadığı mitoslar belirli bir noktada, bizi başka uçlara doğru yönlendiriyor olabilir. 12

Description:
yiminin şimdiki tabakaları kadar, ilkeli ve tarih öncesini de içer Üç yüz altmış derece, şimdiki gibi, T7ıe Rubaiyat of Omar Khayyam, 400. şiir.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.