ÖĞRETMEN YAŞADIĞI DEVRİN ŞUURUDUR Öğretmenlik mesleğinin onuruna, gururuna hatta kutsallığına dair çok şey söylenebilir. “Öğretmen kimdir?” diye sorulduğunda binlerce farklı cevap almamız mümkün. Belki de bunların hepsi bir diğerinden değerli ve doğrudur. Bu soru bana sorulduğunda kısa ve net bir cevabım var: Öğretmen Entellektüeldir. Bu yüzden dergimizin bu sayısını, Bir Entellektüel Olarak Öğretmen olarak belirledik. T.C. Her ne kadar değişen hayat şartları ve gelişen teknolojiyle birlikte eğitim-öğretim metotları, eğitim or- İSTANBUL VALİLİĞİ tamları, eğitim araç ve gereçleri değişse de bu süreçte öğretmenin önemi ve rehberliği farklı zeminlerde İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ aynı önemde devam ediyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, farklı oranlar verseler de, bir eğitim çıktısında(öğ- rencinin işlenmesi, yetiştirilmesinde) öğrencilerin hazır bulunuş düzeyinden sonra en önemli faktör % 30 İSTANBUL ile öğretmene aittir. Sınıf ortamı, sınıf ortalamaları, teknoloji kullanımı, ders kitapları, çevresel faktörler, Eğitim ve Kültür Dergisi anne-baba ilgisi, sosyo ekonomik yeterlilikler vs. daha sonra gelmektedir. Kısaca, eğitim öğretim sürecinin (3 ayda bir yayınlanır) asıl belirleyicisi, aktörü öğretmendir. O bir kahramandır ve eğitimin vicdanıdır. Yıl: 2015 Sayı: 11 Öğretmen herhangi bir memur değildir. Hizmet alanının odağında insan var. Onu yetiştirmek zorundadır. O halde önce kendisi donanımlı olmalıdır. İyi bir üniversite eğitiminden sonra mesleğe atılmaktadır. Yıllar Yayın Kurulu içerisinde kendisini geliştirmek, çağın şartlarına göre kendini yenilemek ve güncellemek durumundadır. Dr. Muammer YILDIZ Bu ise ancak daha fazla çalışmak, okumakla mümkündür. Meslekiçi eğitimler, hizmetiçi kurslar, yeni eğitim Murat ADALI öğretim programlarının öğrenilmesi, uygulanması, teknolojiyi iyi kullanma... Bu ise bir ömür boyu öğren- Ali AYÇİL meyi, belki de öğrenci olmayı zorunlu kılıyor. Dolayısıyla öğretmenin entellektüel yönü diğer vasıflarının Mahmut BIYIKLI tamamını kuşatan bir kavramdır. Bülent PARLAK Zafer ACAR Entellektüel Fransızcadan dilimize girmiş bir kelime. Bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel öğrenim görmüş (kimse), aydın, münevver, olarak tanımlanıyor. Aydın veya münevver, her şeyden önce farklı olan Yayın Koordinatörü bir insandır. Cemil Meriç’in ifadesiyle “Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan, mukaddesi olandır. Abdullah TAŞKIRAN İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını aydın yapan, uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir Grafik Tasarım tecessüs”tür. Onun bu farklılığı elbette sosyokültürel anlamda kendini yetiştirmesinden gelir. Bunun ilk adımı Altamira Adworks okumaktır. Kitaptan uzak, okumaktan yoksun bir entellektüel, aydın, münevver düşünülemeyeceği gibi bir öğretmen de düşünülemez. Geldiğimiz noktada şunu söyleyebiliriz. Entellektüel olarak öğretmen okuduk- Adres larıyla ve kültürel birikimiyle önce kendine sonra eğitim öğretim ortamına katkıda bulunan öğretmendir. İl Millî Eğitim Müdürlüğü Cağaloğlu / İstanbul Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Rıfat Ilgaz, Erdem Bayazıt, Sabahattin Ali, Behçet Necatigil, Zeki Ömer Defne, Rauf Mutluay, Halit Fahri Ozansoy, Fakir Baykurt, Tahir Alangu, Ahmet Hamdi Tanpınar... Edebiyatımızın Mail: [email protected] bu kıymetleri aynı zamanda birer öğretmendi. Hepsinin mesleklerinde yetiştirdikleri öğrencileri bir yana Web: http://istanbul.meb.gov.tr kültürel hayatımıza katkıları oldukça fazla. Bugün bu ve bunlara benzer onlarca entellektüel insanların öğretileri, fikirleri, değerleri nesilden nesile kimi zaman öğrencileri kimi zaman da eserleri sayesinde taşı- Baskı nıyor. Bu nedenle öğretmen, asla yaşadığı zamanda kalmadan geçmişi geleceğe taşıyan olmalıdır. Bu, illa Erkam Yayın Sanayi A.Ş. belli bir alanda eser vermekle olmayabilir. Okuyan, entellektüel bir öğretmenin en büyük eseri okuttuğu İkitelli OSB Mah. Atatürk Bulvarı HASEYAD 1. Kısım No:60/3 A-B-D öğrencileridir. Soran, sorgulayan, hayatın ve insanın farkında olan öğrenciler bizleri geleceğimize taşıya- Başakşehir / İstanbul caklardır. Entellektüel öğretmen, içinde yaşadığı toplumun geçmişini bilen ve onun her alandaki birikimini Tel: (0212) 671 07 00 geleceğe taşıyan, Tanpınar’ın ifadesiyle gelişerek değişen, değişerek gelişen kişidir. Sertifika No: 19891 Öğretmenlik, girilen derslerle sınırlandırılamayan önemli bir hayat mesleğidir. Kendinden evvel başkaları Dergide yayımlanan yazıların için yaşamak yalnızca onlara özgü bir düşüncedir. Ve öğretmen yaşatmak için yaşayan bir insandır. Bu her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir. bilinç, entellektüel öğretmenin en temel farkındalığıdır. Yayın Kurulu, yazılar üzerinde Elbette sayfalarca cümle kurulabilir öğretmene ve onun özelliklerine dair. Ancak şunu belirterek yazımı değişiklik yapabilir. İstanbul Eğitim ve sonlandırmak isterim. Öğretmenler düşüncenin yön oklarını belirler. Tertemiz zihinlere gösterilen bu Kültür Dergisi kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. oklar entellektüel öğretmenlerde her zaman insanı gösterir. Onu anlamayı, sevmeyi, ötekileştirmemeyi, ayrıştırmamayı, farklılıkları zenginlik olarak kabul etmeyi gösterir. Entellektüel öğretmen, dünya vatan- İSTANBUL daşlığına doğru gittiğimiz modern çağda çok kültürlülükten hoşgörüye, ötekine saygıdan paylaşımcılığa, Eğitim ve Kültür Dergisi demokrasiden insan haklarına kadar her konuda kendini yetiştiren aydınlık bir geleceğin kurucusudur. 11. Sayı Cemil Meriç’in ifadesiyle devrin şuuru olan, bütün hakikatleri yoklayan, bütün yalanların maskesini yırtan, İstanbul Arel Üniversitesi’nin kalabalığa doğruyu gösteren, düşüncelere saygılı, tarafsız, çok okuyan, dürüst, inandığını korkusuzca katkılarıyla hazırlanmıştır. savunan niteliklere sahip bir kişidir entellektüel öğretmen. Dr. Muammer YILDIZ İl Millî Eğitim Müdürü 4 / Öğretmen Bir “Entellektüel” midir? R Nabi Avcı 5 / Muallim Nurettin Topçu E 6 / Entellektüel Kimdir? Ali Ayçil 10 / Öğretmenliğin Tarihi L Müslim Akdemir 14 / Osmanlı Son Döneminden İ Cumhuriyete Muallimlerimiz Yunus Emre Altuntaş K 18 / Edebiyatçılar Çevremde Halit Fahri Ozansoy 20 / Romanlardaki Öğretmen Mehmet Narlı E 24 / Köy Enstitüleri Tahsin Yıldırım D 27 / Ata ve Hoca Nihat Sami Banarlı 28 / Söyleşi-Sabri Koz Ali Ayçil N 32 / Alim ve Muallim Mahir İz Mahmut Bıyıklı 35 / Bige Öğretmen Murat Adalı İ 36 / Entellektüel Bir Tarihçi Fatih Güldal Ç 38 / ‘Gerçek Bir Çalıkuşu’ Halide Nusret Zorlutuna Betül Çoşkun İ 41 / Ortaokul’daki Türkçe Öğretmenim Nazan Bekiroğlu Sıradışı Bir Öğretmen Jean Paul Sartre / 42 Ufuk Akbal Edebiyat Öğreticisi Entellektüel Olabilir mi? / 45 Zafer Acar Söyleşi-İsmail Kara / 46 Ali Ayçil Matematikten Anahtarlar / 50 Hayriye Ünal Tanpınar’ın Hocalığı / 52 Ercan Yıldırım ‘Müfredat Dışı’ Bir Hoca / 54 Sıddık Akbayır Dinler Üzerine Konuşmak Entellektüel Bir İştir / 55 Hüseyin Akın Bir Yeraltı Suyu: Behçet Necatigil / 56 Gonca Özmen Söyleşi-Ümit Meriç / 60 Mahmut Bıyıklı Öğretmenin Sıfır Derecesi / 64 Atakan Yavuz Bir Öğretmen Bir Acı! Sabahattin Ali / 66 Sibel Atagün Ölü Ozanlar Derneği / 70 Bülent Özdaman Resmin Görünmeyen Fırçaları / 73 Bünyamin K. Hababam Sınıfını Niye Sevdik? / 74 Güven Adıgüzel Hangi Öğretmen Aklımızda Kalır? / 77 Mehtap Altan Çizgi /80 Hasan Aycın Entellektüel Öğretmen Öğretmen Bir “Entellektüel” midir? Nabi Avcı Milli Eğitim Bakanı Eğer “entellektüel” derken, en yalın tanımıyla ‘zihnî faaliyeti hayatının eksenine yerleştirmiş kişi’yi kasdediyor- sak, evet, öğretmen bir entellektüeldir. Ancak, doğrusu işte böyle çift “L” ile, yani “entellektüel” diye yazılan bir münevver, bir aydın olabilmesi için, öğ- retmenin bu “zihnî faaliyeti” bir “cehd”e, ömür boyu sürecek bir hak ve hakikat yolculuğuna dönüştürmesi gerekir. Öğretmenlik, bu yolculuk için gerekli olan asgarî donanımı bünyesinde barın- dıran kadîm bir meslektir; bu yolculuğa çıkacaklar için çok güzel bir başlangıç noktası veya “sıçrama tahtası”dır. Bu özel sayının, sevgili öğretmenle- rimizi bu güzel yolculuğa çağıran bir “davetiye” gibi okunmasını diliyorum. 4 Haziran-2015 / Sayı: 11 Alıntı Muallim* Nurettin Topçu kurtarmak isteyeni, gafil ve cahil bir mektep müdürü “gençlik kendisine emniyet edilemez” sözler ile jurnal ederse buna hiç şaşmayalım. Gençlikten körü körüne itaat bekleyen, ona yalnız kendi emir ve arzularını takip etmek gibi şuursuz bir tabiat telkin eden insan, idare ettiği yerde muallim hüviyetini bütün mânasile taşıyanın kadrini elbette bilmeyecek, elbette onu kendi gayesine, bu mukaddes meslek içinde yaşattığı kendi sefil ve hasis emellerine düşman bilecektir. Bizim mefkuremiz, gençliği bu hatalı telakkilerden kurtarmak, muallim adını taşıyan, kendine ruhları emniyet ettiğimiz büyük idealcinin hakiki hüviyetini anlatmak; gençlere, fikir ve fazilet aşkını yaşatan, onu var kılan en mukaddes mesleğin muallimlik mesleği olduğunu anlatmaktır. Muallim sadece bir memur değildir; belki başlamak filhakika çok acıklı bir hakikattır. genç ruhları kendilerine mahsus manadan Saadetle fazileti, ilimle politikayı, şe’niyetle Muallim, ruhlar sanatkârıdır. Hiç işlenmemiş bir örs üzerinde döverek işleyen bir demir- (realite ile) ideali ayırmasını muallim öğre- ruhlar üzerinde onun lüzumunu daha aşikar cidir, kendisine verilen vazifeyi gözlerini tecektir. Bunların birbirine zıt hakikatler bir şekilde görüyoruz. Vakıa köyde artık ruh- kapayarak yapan, program müfredatını olduğunu muallim gösterecek ve muallim larımızın hareketini takip edemeyen imamı sene sonuna kadar bitirmeye muvaffak bizi, bu kıymetlerden üstte olanı, hakikate işbaşından ayırdıktan sonra bugünkü ruhları olan, hatta yalnız dersini hakkı ile kavrayan götürücü olanı seçebilecek kemale erdire- faziletle ışıklara ulaştıracak muallimi seferber talebe yetiştirebilen muallim, vazifesinin en cektir. Tahsil alelade bir iş değil, bir mefkure etmek lazım geliyor. Muallim, köyde bilen, mühim kısmını başarabilmiş sayılmaz. Biz olmalıdır. Genç ruhların derin ve sürekli öğreten, irşad eden, yol gösteren, terbiye on, onbeş yıllık bütün çocukluk ve gençlik bir sürur halinde doğuştan sahip oldukları eden, hulasa veli, mürebbi ve emin vasıflarına devresinde ruhlarının teşkilini kendilerine bu mefkureyi, seneler içinde bir yığın bilgi sahip insan olacaktır. Ruhların mürşidi, hayatın emanet ettiğimiz muallimden sade bu işleri halinde verilen ve asıl ruhtaki olgunlaşmak nâzımı ve istikbalin en emin kefili olacaktır. Bu beklemiyoruz. İlk tahsil çağlarından başlıyarak, ihtiyacını duyurmayan hatalı bir tahsil azar iş sadece okuyup yazmayı öğrenen insanın bilhassa edebiyat, felsefe, tarih gibi kültür azar yok etmektedir. Cemiyette kendi hakiki işi değildir. Aynı ihtiyaç şehirde de aşikar derslerinin, dünya hayatında rol yapmaya yerini bulamamış, varlığının şuuruna ermemiş bir şekilde yaşıyor. Yalnız şehirde, hayatın namzet olan genci kainat karşısında kendine bir kadınlığı düşünürken bedbaht bir şair giriftliği arasında hepimiz bunu sezmiyo- mahsus görüşlere sahip, bizzat kendisi için şu sözleri söylemişti: “Kızlarını okutmayan ruz. Aile içinde kuvvet ve birliğin yokluğu, fertte ruhî sarsıntıların sürekiği, hayatımız hayat kaideleri yaratabilen bir bütün insan millet oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum hakiki medeniyet ışıklarının giremeyişi hep olarak yetiştirmesi lazımdır. Tahsili bitir- etmiş demektir; hüsranına ağlasın!” Ne doğru. ideal müallime olan ihtiyacımızın dehşetini dikten sonra hayata başlamak, bir büyük Fakat biz asıl kızlarımızı okuttuktan sonra göstermektedir. adamın itiraf ettiği gibi, elli yaşından sonra oğullarımızı ruh köksüzlüğüne mahrum ettik. dünya hayatının kıymetlerini tanımak, iyi ile Asıl mesele okutmanın ne demek olduğu * Yukarıdaki alıntı Nurettin Topçu, ‘Türkiye’nin Maa- kötüyü, haklı ile haksızı, beni ve cemiyetimi meselesidir. Bulunduğumuz hal içinde genç rif Davası’ isimli eserinden yapılmıştır. Dergah Ya- yaşatanla çürüteni ayırdetmeğe ellisinde ruhları yetimlikten, şu avare kimsesizlikten yınları, S.61-62 İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 5 Dosya Entellektüel Kimdir? Ali Ayçil Şair, Yazar I Hem Cemil Meriç hem de Edward Said, ‘entellektüel’ üzerine kaleme aldıkları uzunca metinlerde konuya aynı soruyu irdeleyerek başlarlar. Entellektüel kimdir? Üzerinde uzlaşılmamış her kavram gibi ‘entellektüel’in tarifi de tarif edilen ülkeye, ideolojiye ve tanımlayanın konumuna göre değişiyor. Entellektüel, kah burjuvazinin yanında, sermayenin açık fikirliliğinin bir kanıtı olarak yerini alıyor; kah burjuvaziye karşı Sosyalizm’i destekliyor; Rusya’da Nihilizme bulaşmış bir ‘baba - gelenek’ düşmanı Bazarov rolünü oynuyor; Türkiye gibi toplumlarda devlet merkezli ulusçu aydınlanmanın bazen sevgi bazen nefret kanadında yer tutuyor; bazen de yükselmekte olan yeni muhafazakarlıkların görücüye çıkmasını sağlayan ‘bilge adam’ oluveriyor. Çantasında yeri geldiğinde otoriteye karşı söylevler ta- şıyan yeri geldiğinde de otoritenin seveceği türden tezler bulunduran bir ‘mesleği’ tarif etmek gerçekten de kolay değil. Ve işte bir soru daha: ‘Entellektüellik bir meslek midir yoksa her türden meslekte ortaya çıkabilen bir kafa işçiliği mi?’ Bu tartışma da henüz Edward Said neticelenmiş değil! Edward Said, Garmsci ve Julien Benda gibi birbirine zıt II düşünürlerin entellektüellik üzerine görüşlerini Entellektüelin kim olduğu tartışıla dursun, aktardıktan sonra, kendi tarifini şöyle yaptı: “Entellektüel, sözcük, günlük hayat içerisinde çoktan belli bir kamu için ve o kamu adına bir mesajı, görüşü, tavrı, kendine yer buldu bile. Mesleki bilgisinin felsefeyi ya da kanıyı temsil etme, cisimleştirme, ifade etme sınırlarını aşarak farklı sözler söyleyen birini tarif ederken, ‘o entellektüel biri’ yetisine sahip olan bireydir.” Kuşkusuz bu ancak bağımsız deyiveriyoruz. Hanımlar, arkadaşları olan kalınarak yapılabilecek bir iştir ve entellektüelin bağımsızlığa beyefendileri çevrelerine tanıtırken ‘onun düşkünlüğü onun başına işler de açacaktır! entellektüel biri olduğunu’ eklemekten ayrı 6 Haziran-2015 / Sayı: 11 bir zevk alıyor. Biraz daha havai durumlarda çirilip analiz edildiğini görürsünüz. Cemil IV ise ‘entel’ kelimesini kullanıyoruz. Belli ki Meriç’in, kavramı bir sohbet havası içinde 19. yy’ın sonundan başlayarak varlığını entel, entellektüeli andıran ama o olamamış aktarması ve ‘biz’le de ilişkilendirmesi de, güçlü bir biçimde hissettiren ve olaylar birini ifade ediyor. İdeolojik söylemlerde sırtımızı bir duvara yaslayarak fotoğrafa hakkında ‘kendi kendini görevlendirmiş bir ise her iki kelimenin de başka başka gön- bakmamızı mümkün hale getirir. Üstat’a fikir işçisi’ olarak beyanat veren entellek- dermeleri var. En iyisi Edward Said’e kulak göre entellektüel tipi, 19. yy’ın sonunda tüelin Greko - Romen uygarlıktaki en uzak kesilmek! Said, 1948 yılında Bertrand Fransa’da belirginlik kazanmıştır. Sürmekte atası Sofistlerdir. Antik Yunan’ın bu ‘zeki’ Russell tarafından başlatılan ve BBC’nin olan Dreyfus Davası’nda, Zola’nın başını adamları, geçimlerini paralı öğretmenlik her yıl farklı düşünürlerle sürdürdüğü Reith çektiği bir grup aydın, 14 Ocak 1893’te yaparak sağlamaktaydılar. Dönemin oturmuş Konferansları’nın konuğu olarak 1993 yı- L’Aurore gazetesinde ‘Entellektüellerin felsefi görüşlerine (doğa filozoflarına) karşı lında Londra’da ağırlandı. Altı hafta süreyle Beyannamesi’ni yayınlayarak, sanığın yaptıkları eleştiriler doğal olarak filozoflar BBC’den yayınlanan her biri yarım saatlik yanında yer almışlardır. Kalemin savaşı cephesinde tepkiyle karşılanmış, Platon onları konferanslarının ana başlığı, ‘Entellektüelin başlamıştır artık! Said gibi Meriç’de tarifler ‘bilgi çerçisi’ diye tarif etmişti. Aristo’nun Temas Ettikleri’ydi. Daha önce Oryantalizm arasında bir zihin gezintisi yapar ama ondan gözündeyse onlar, sahte bilgilerini pazara konusundaki çalışmalarıyla Sosyal Bilimler farklı olarak, tarif yerine entellektüellerin çıkarıp satan tacirlerdi. Bu ilk tartışmaya dünyasında saygın bir yer edinmiş bulunan vasıflarına işaret eden iki maddelik bir noktayı tarih koydu. Ortaçağ’da ise bilginin Filistin kökenli düşünür, ‘entellektüel’ler ‘taslak’ çıkarır: kullanıcısı ve yorumlayıcısı rahiplerdi. Eğitim meselesini de Avrupa merkezli tariflerin büyük oranda kiliselerde yapıldığı için, hemen dışına çıkarak başka türden yorumlara “1- Entellektüel, zamanının irfanına sahip açık hale getirmeyi denedi. Ancak onun olacaktır. Ülkesinin dilini, edebiyatını, tari- her türden katibin, bürokratın mektebi de da, sözlerine yol açmak için bir ‘tanım’ hini bilecek, dünyadaki belli başlı düşünce kiliseydi. Rönesans ve Reform’un ardından ihtiyacı vardı. Garmsci, Julien Benda gibi akımlarına yabancı olmayacaktır. rahibin yerini bu kez filozof almaya başladı. birbirine zıt düşünürlerin entellektüellik Ortaçağın kapılarını kapatan burjuvazi, 2- Peşin hükümlere iltifat etmeyecek, üzerine görüşlerini aktardıktan sonra, kiliseden kopardığı kitabi alanı, sofistlerin olayları kendi kafasıyla inceleyip değer- kendi tarifini şöyle yaptı: “Entellektüel, belli işlerini de mesleklerine dahil etmiş bulunan lendirecektir. “ bir kamu için ve o kamu adına bir mesajı, yeni filozofa devretti. Ancak Sofizmin ruhu, görüşü, tavrı, felsefeyi ya da kanıyı temsil Cemil Meriç, çıkardığı iki maddelik taslağa şu sistem filozoflarının ağırlığına dayanacak etme, cisimleştirme, ifade etme yetisine şunu eklemeyi de ihmal etmez: “Biz de bir tabiatta değildi. 19. yy’ın sonunda, Drey- sahip olan bireydir.” Kuşkusuz bu ancak Schumpeter gibi düşünüyoruz. Entellek- fus Olayı ile sembolleşen Entellektüeller bağımsız kalınarak yapılabilecek bir iştir tüel, tariflere hapsedilemez. Mefhumu Bildirisi, bir bakıma Sofizmin modern çağda ve entellektüelin bağımsızlığa düşkünlüğü dalgalanışları içinde kavramak, tarihe yeni bir adla ortaya çıkmasından ibaretti. onun başına işler de açacaktır! başvurmakla kabil.” Bu kez parasını sıkça karşı karşıya geldiği III Düşüncelerinin üzerinde ‘yersiz - yurt- suzluğun’, başka bir deyişle göçmenliğinin gölgeleri gezinen Edward Said, entellektüel üzerine konuşurken, çalışkan ama kovanı olmayan bir arıya benzer. Topladığı çiçek tozlarını nereye götüreceğini bilemediği için, onları bir bilgi ormanının üzerine serperek yoluna devam eder. Oysa Cemil Meriç öyle değildir! Pergelinin bir ayağını, bir coğrafyaya, bir tarihe sabitlemiş olmanın rahatlığıyla konuşur. Entellektüeller üzerine yapılmış sayısız tarifin alacakaranlığında dolaşmaya çıkarken, söze, doğunun hikaye anlatıcıları gibi başlar: “Dreyfus’u hatır- larsınız...” Meriç’in bu özgüveni boşuna değildir; yazdıklarını okudukça, Said’in yıllar sonra entellektüel meselesine değinirken Cemil Meriç yaptığı alıntıların bir çoğunun gözden ge- İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 7 Kendine özgü bir inanç ve düşünce tarihi olan Doğu’nun Batılılaşması, bu coğrafyalara batıdan gelmiş kimi kavramları tartışırken, ironik sonuçlar da doğurmaktadır. Örneğin Türk entellektüellerinin tarihini anlatırken nasıl bir yol izleyeceğimiz halen çözülebilmiş değildir. Yola Antik Yunan’dan mı yoksa kadim Doğu’dan mı çıkacağız? Kim olacak bizim atamız: Sofistler mi, hikmet sahibi bilgeler mi? bizim atamız: Sofistler mi, hikmet sahibi bilgeler mi? Doğrusu bu, entellektüelin kim olduğu tartışmasından çok daha karmaşık bir durumdur. Meseleyi kolaylıkla geçiştir- mek işin başvurulan yola biz de başvuralım en iyisi: Müderris, Mütefekkir, Münevver, Aydın ve nihayet Entellektüel. Osmanlı’dan bu güne ‘düşünen adam’ların menzillerini anlatan kelimeler bunlar. İçlerinden biri, yani Aydın, bir zamandan ötekine geçerken eşiğe konulmuş bir soyunma kabinine benziyor. İçine münevver girilip entellektüel çıkılan bu kabin, sürmekte olan siyasi - zihinsel karmaşamızın bir ‘Minia Türk’üne de benziyor. VI Namık Kemal Modern Türk entellektüelinin atası, Tanzimat Dönemi bürokrasisi içinde ortaya çıkmaya burjuvadan alacaktı. Kurnaz burjuva, bir biridir. Çin’de, Hint’te, Ortadoğu’da ve Orta başlayan devlet görevlisi münevverlerdir. noktaya kadar onun haşarılıklarına, eleş- Asya’da Tao’yu, Buda’yı, Mezopotamya Aslında kendilerine ‘Genç Osmanlılar’ de- tirilerine katlanabilirdi pekala! Zaten 20. yaratılış efsanelerini ve Şamanları birbirine diğimiz Jön Türkler, bir kaç istisna dışında yy’da entellektüellerle iktidarlar arasındaki akraba yapan bir başka zihin evreni vardır. Bab-ı Ali’deki kalemlerde çalışan insanlardan danışıklı dövüşle geçti. Bu evren Peygamberler aracılığı ile de belli oluşmaktaydı. Bu bürokrat aydınlar, bir yan- bir sistem içinde aktarılmıştır. Kendine özgü dan sınırları yasalarla belirlenmiş mesleki V bir inanç ve düşünce tarihi olan Doğu’nun fonksiyonlarını icra ederken öte yandan Batılılaşması, bu coğrafyalara batıdan Doğu ile Batı arasında hem bilginin kay- çıkardıkları dergi ve gazeteler yoluyla İmpa- nağı hem de kullanılışı arasında başından gelmiş kimi kavramları tartışırken, ironik ratorluğun gidişatı hakkında fikirler beyan beri ciddi bir fark vardır. Doğulu zihin, sonuçlar da doğurmaktadır. Örneğin Türk ediyorlardı. Henüz bağımsız bir aydın tipinin bilgiyi kaynağından kopuk bir ‘ürün’ olarak entellektüellerinin tarihini anlatırken nasıl ortaya çıkmadığı ilk dönemde, aynı zamanda görmez. Akıl, yaratılıştaki hikmeti kavra- bir yol izleyeceğimiz halen çözülebilmiş devlet görevlisi de olan münevverlerin ikili makta bir aracıdır ve bilgi de bu hikmetin değildir. Yola Antik Yunan’dan mı yoksa pozisyonları onları zora sokmuştur. Namık görünmeyi arzuladığı cephelerden sadece kadim Doğu’dan mı çıkacağız? Kim olacak Kemal’in sürgüne gönderilmesinin sebebi 8 Haziran-2015 / Sayı: 11 yalnızca düşünceleri değildi; bu sürgünde, şey borçludur. Büyük çoğunluğu hem bu rokrat aydınların yanında geçimini devletten bir devlet görevlisinin sınırlarının dışına okullarda yetişmiş, hem de bu okullar saye- sağlamayan bağımsız aydınların sayısında da çıkmasından kaynaklanan mahzurların sinde eğitimli muhataplar bulabilmişlerdir. ciddi bir artış olmuştur. Özellikle 70’li yıllardan da önemli bir rolü vardı. İlk dönem aydın sonra kullanılmaya başlanan ‘entellektüel’ bürokratları içerisinde, Ali Suavi gibi ender VIII kavramı, aydının devlet karşısındaki göreceli de olsa cesaretini uç noktalarda sınayanlar Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte saflar yeniden bağımsızlığının da başka bir isim altında da rastlarız. Suavi, bir saray darbesine düzenlenmiştir. Ancak çok partili seçimlerin yeniden tanımlanmasına olanak sağlamıştır. yeltenmiş ve canından olmuştur. Genç Osmanlılar, kendilerinden önceki ulema yapılacağı 1950’li yıllara kadar ‘aydın’ sınıf, Kuşkusuz entellektüellik yalnızca siyasi istisnaları dışında yönetimin yanında konum- - müderris - mütefekkirlerinden farklı bir bir bilince işaret etmez; o aynı zamanda lanmış, yeni ülkenin inşasında önemli bir rol karakterle karşımıza çıkarlar. Elbette bir eğitimli bireyin dünyayı, ülkesini, tarihi, üstlenmiştir. Dönemin aydınlarının büyük yanlarıyla o büyük geleneğin parçasıdırlar, geleceği, toplumu ve kendisini kavrayışının çoğunluğunun yolunun öğretmenlikten ancak Batı uygarlığıyla kurdukları ilişki, da bir işaretidir. Bu cepheden bakıldığında, geçmiş olmasının bir sebebi okur - yazarların muhalefet etme biçimleri ve düşüncelerini bir ülkenin her meslekten entellektüele sayısının sınırlı olması, bir diğer sebebi de yaymak için seçtikleri yöntemler Mustafa bu sınırlı sayıdaki okur - yazarlara yüklenen muhtaç olduğu söylenebilir. Öğretmenler, Ali, Koçi Bey gibi klasik Osmanlı aydınının ödevlerdir. Çok partili dönemde aydınlarımız bu meslekler içerisinde konumları gereği, çizgisinden olabildiğince uzaktır. Onlar, bir örnek olmaktan çıkmaya başlamış, bü- özel bir yere sahiptir! selefleriyle kıyası kabil olmayan bambaşka bir zamanda ve bambaşka şartlar içerisinde ortaya çıkmışlardır. Öyle ki Namık Kemal sürgüne gönderilirken bile, Fransa da Kral’ı tahtından eden Marsilya Taburu’nun marşı La Marseillaise’i söylemekteydi! VII Batı kültürü ve Batı’daki siyasi hareketlerle yakından ilgili olan yeni Osmanlı aydını, 30 yılı aşkın saltanatı boyunca Abdülhamit’e muhalefet etti. Bürokrat aydınlarla Sultan arasındaki ilişki, babayla isyankar oğul ara- sındaki gerilimli ilişkiyi çağrıştırır. Baba kah affeder, kah tekdir eder, kah cezalandırır. Ancak cezalandırması da hep ölçülüdür! Genç Osmanlılar’ın halefi olan İttihat ve Terakki mensupları, ‘istibdat kurmak’la suçladıkları Sultan’ı tahttan uzaklaştırınca, Abdulhamit Döneminde benzerine rastlan- mayan sertlikte uygulamalara girişmişlerdir. Türk aydınının en azından bir kanadında karakter halini almış ‘aydın despotizmi’nin temeli bu devirde atılmıştır. Bu tavır, yaklaşık 100 yıl boyunca, devletçi aydının vasıfla- rından biri olacaktır. 1908’de Meşrutiyet’in ilanını sağlayan askeri - sivil bürokrasinin tanınan isimlerinin aynı zamanda dönemin aydınları olduğunu hatırlatmakta yarar var. Ancak Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan yeni aydın tek tip değildir; farklı görüşlere, bakış açılarına sahip kafalar da sahnede görünmeye başlayacaklardır. 20. yy’ın başındaki Osmanlı aydın sınıfı, Abdülhamit Döneminde yaygınlaştırılan eğitime de çok İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 9
Description: