ebook img

Istanbul Ansiklopedisi, cilt 9. Dişçi-Erişteci Sokağı PDF

580 Pages·1968·11.84 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Istanbul Ansiklopedisi, cilt 9. Dişçi-Erişteci Sokağı

İSTANBUL A N S I K L O P E D I $ t Büyük Kapalı Çarşıda Yazlıkçılarda İstanbul Hanımı Resini: Preziosi’nin suluboya tablosundan Sabiha Bozcalı eli Tabancı dillere terceme hakkı ve türkçe baskı hakkı yalnız Re§ad Ekrem Koçu’nundur. SIRALAR ve YAYJACIK MATBAALARINDA BASILMIŞTIR İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ İSTANBUL’UN: CAMİ, MESCİD. MEDRESE. MEKTEB, KÜTÜPHANE, TEKKE. TÜRBE, KİLİSE, ..YAZMA, ÇEŞME. SEBİL, SARAY, YALI, KONAK, KÖŞK, HAN, HAMAM, TİYATRO, KAHVAHANE. MEYHANE.. BÜTÜN YAPILARI... DEVLET ADAMI,ÂLİM, ŞAİR, SANATKÂR, İŞ ADAMI, HEKİM, MU­ ALLİM, HOCA, DERVİŞ, PAPAZ, KEŞİŞ, MECZUB, NEVCİVAN, NİGÂR, HANENDE. SAZENDE, ÇEN­ Gİ, KÖÇEK, AYYAŞ, DERBEDER, PEHLİVAN, TULUMBACI, KABADAYI, KUMARBAZ, HIRSIZ, SER­ SERİ, DİLENCİ, KAATİL.. BÜTÜN ŞÖHRETLERİ. DAĞI. BAYIRI, SUYU, HAVASI, MESİRELERİ, BAHÇELERİ, BOSTANLARI, VE İLÂH.. BÜTÜN TABİAT GÜZELLİKLERİ VE COĞRAFYASI... SO­ KAKLARI, MAHALLELERİ, SEMTLERİ.. YANGINLARI, SALGINLARI, ZELZELELERİ, İHTİLÂL­ LERİ. CİNAYETLERİ VE DİLLERE DESTAN OLAN AŞK MACERALARI... İSTANBUL HALKININ DE­ VİR DEVİR ADET, AN’ANE, GİYİM VEŞAMI... İSTANBUL ARGOSU.. İSTANBULA AİT RESİMLER, ŞİİRLER, KİTAPLAR, ROMANLAR, SEYAHATNAMELER... İSTANBULA GELMİŞ YABANCI ŞÖH­ RETLER... REŞAD EKREM KOÇU Bu cildde: Ahmed AGIN, Sâım Turgud AKTAN SEL, Sermed Muhtar ALUS, Osman Nuri ERGİN. Muzaffer ESEN, Ahmed Baha GÖKOĞLU, Ali Nüzhet GÖKSEL, İhsan HAMAMI OĞLU, Vasıf HİÇ, Tev- f;k KARKAN, Reşad MİMAROĞLU, Aziz OĞAN, Ferdi ÖNER, Hikmet Şinasi ÖNOL, Halûk Yusuf ŞEH- SUVAROOLU, Hacı Şeyhoğlu Ahmed Kemal, Mahmud Yesârî, Osman TOLGA, A. Cabir VADA ve Nu- reddin YATMAN merhumlarla Engin Uluğ ALP AT, Mesud AYABAKAN, Ekrem Hakkı AYVERDİ, Gene­ ral Hakkı Râif AYYILDIZ, Nâşid BAYLAV, İhsan BİRİNCİ, Münir Süleyman ÇAPANOĞLU, Ali ÇAMİÇ, Kemal ÇİLİNGİROGLU, Ali DÜNDAR, Fahri DÜNGELEN, Hâlid ERAKTAN, SAlim ERDEM, Hakkı GÖKTÜRK Şevket KARAKAŞ, Hüsnü KINAYLI, Mehmed KOÇU, Sâmi KURTULAN, Dr. Saadı Nâzım NİRVEN, Bürhaneddin OLKER, Kevork PAMUKCİYAN, Hilmi BİT, Dr. Bedl ŞEHSUVAROĞLU, Kerim YUND ve Erdem YÜCEL kalem arkadaşlığı etmişlerdir. VE Turan AÇIKSÖZ, Sabiha BOZCALI, Sahih BÜYÜKERBİL, Behcet CANTOK, Yaşar EKİNCİ. Salim ER­ DEM Tekin GÖKÇEN Nezih İZMİRLİOĞLU, H. KUTAY, Nuriye NİRVEN. Bülend ŞEREN, Ömer TEL ve Hüsnü resim, harita, kroki, harita ve plânlan yapmışlar, hattat Hâmid AYKAÇ arab asıllı türk yazısı ile birkaç parça yazmışdır. 243 resim, 7 tam sayfa resim, 62 plân, harita, nota ve yazL DOKUZUNCU CİLD DİŞ d — ERİŞTECÎ SOKAĞI KOÇU YAYINDAKİ MEHMED KOÇU ISTANi BIL HW8 Bu cildi 1968 yılında kaybettiğim velinimeti İrfanım Ord. Prof. Ahmed Hâmid Ongunsu ile çekdiği tahammül smınnı aşan mihnet arasmda ansiklopedimin resim, kroki ve plân işlerini ihmâl etmemiş aziz ve kadis dostlarımdan ressam, kaligraf ve kartograf Behcet Cantok’un adlarına ithaf ediyorum. R. E. Koçu D DİŞÇİ, DİŞ DOKTORU, DİŞÇİLİK — Aşa ğıdaki satırları Türk Ansiklopedisinden alıyo­ ruz : «...diş hekimliği okulu açılıncaya kadar Dişçilik sanatını cerrahlar, ve kendi kendine yâhud da görgüye dayanarak yetişmiş kimse­ ler (bu arada bilhassa berberler) payardı... Bu serbest devliden sonra Dişçilik yapabilmek için özel bir belge aranmaya başlandı. Bu belgeler DİŞ — Hâneberduş argosunda esrar, esrar hastahânelerde D'şcilik yapan kimseler tarafın kırıntısı; (B : Esrar; Dalga; Gonca; Nefes; Pas­ dan kendi yanlarında çalışanlara verilmekte pal; Sarıkız). idi... Meslekden olan Dişçiliğe (diplomalı ihti­ sasa dayanan dişçiliğe, diş hekmliğine) doğru DİŞÇİ — «Mezardaki ölünün altın dişini atılan adımlar şöyle olmuşdur: 1 — Cerrahlar; söküp alarak satmayı iş edinen adam (hıraz)» özellikle askerî hastahânelerde tımarcılıkJan (Ferid Devellioğlu, Türk Argosu). Dişçi, bir (yeni deyimle hastabakıcılıkdan) yetişmiş kim­ argo kelime değil, hırsızın bu sırtlan tipine zâ- selerdi. Ameliyathanelerde ehliyet ve kaabili- bıtaca verilmiş isimdir. Dişçinin nasıl çalışdr yet gösteren tımarcılara hastahâne başhekim­ ğı, târif edilemeyecek kadar korkunçdur. liği tarafından cerrahlık belgesi verilirdi; bun­ İhsan BİRİNCİ lar dişçilik de yaparlardı. Orduda sivil olarak DİŞÇİ — 4614 — İSTANBUL yüzbaşı ödeneği ile hizmet ederlerdi; bunlar­ yar Diş çekiciler» başlıklı bir notda şunları ya­ dan ordu ile ilişiğini keserek yalnız dişçilikle zıyor : «Bunlara Bayazıd, Çarşıkapusu, Mah- uğraşanların sayısı gitgide artmışdır. 2 — Bir nıudpaşa yokuşu, Sultanahmed, Yeni Cami, dişçinin yahud diş hekiminin yanında çalışarak Eminönü gibi kalabalık yerlerde sık sık rastla- ondan pratik diş çekmeyi öğrenmiş kimseler; nırdı. Çifte beygirli bir kirâ faytonunun içinde Tıbbiyei Miilkiyeye baş vurarak hafif ve pratik ayak üstü dikilirler : bir yoklamadan sonra Dişçilik yapmak için bir — Pire, tahta kehlesi ısırması kadar ağrı belge alırlardı bu belgeye permi denilirdi, ki duyurmadan diş çekiyorum!... Hacı berberler bunların çoğu da türk ve müsliiman olmayan gibi arkadan kolları sımsıkı kavrama yok!.. kimselerdi. 3 — Tıb öğrenimi görmüş ve özel- Kerpeteni dokundurmamla şıp şak dişi aldım gitti !.. Tecrübesi kolay, gelin, buyurun!., diye bağırırdı. «Hepsi birbirinin eşi, makine gibi çeneleri işler şarlatanlar idi. Sırtlarında soluk, neftileş­ miş bir redingot, kirden alacalaşmış frenk gömleği, ipe dönmüş kıravat, başlarında kalıp­ sız, kenarı yağlı fes, pantalonlar üst kılığa uy­ gun, ayakiarda yamalı kunduralar. Etrafları hınca hine dolar; çığırtganlık ve mostra olsun diye bir iki ipsizin dişini pir aşkına çeker; sa­ hiden de, kerpeteni daldırması ile dişi kavra­ ması bir olurdu. Artık gayrete gelen gelene; arabada yanına çıkıp çeyreği dayayarak ağzını açan açana.· ekserisinin çürüğünü çarığını sö­ küp eline verir...» (S.M. Alus). Berberlerin asıl sanatları yanında sünnet­ çilik ve dişçilik yapdıklarını kaydetmişdik, îs- tanbulda yüz yıllar boyunca dişçilik dükkân, gedik sahibi berberlerin elinde kalmışdı. Mü­ nir Süleyman Çapanoğlu şunları yazıyor: «... berberlerin hemen hepsi dişçilik yapardı, diş tedâvisi bilmezler, sâdece diş çekerlerdi ve müşterinin ağrıyor diye gösterdiği dişi çeker­ lerdi. Meraklıları çekdikleri dişleri atmaz, sat­ hı boyanmış bir tahta üzerinde tesbit ederek meselâ berber Ali Usta diye dişlerle dükkân levhası yazarlardı...». AmasyalI Şerâfeddin’in eserinden resimler : Diş apsesine Aşağıdaki satırları Turgud Etingü’nün bir cerrâhî müdâhale ve hasta dişi bulmak için mâdeni yazısından alıyoruz : çubukla muayene «Bugün Tıb Tarihi Enstitüsü’nün kitaplı­ (Hayat Mecmuasından) ğında, 1465 senesinde, Amasyalı Tabip Sabun- cuoğlu Şerâfeddin Efendi tarafından yazılmış likle cerrahlıkda uzmanlık kazanmış, ve cer­ olan bir eser vardır. Dünyada üç nüshası bulu­ rahlığı bırakıp Dişçilik yapan kimseler, bunla­ nan bu harikulâde eserin yüce Fatih Sultan rın savılan azdı, Dişçi Okulunu kuranlardan Mehmed’e takdim edilen ve Fatih’in şahsi müh­ Doktor Hâlid Şâzi Bey bunlardandır (B.-. Dişçi rünü taşıyan yegâne renkli, resimli nüshası ha­ Okulu: Hâlid Şâzi Bey). 4 — Yabancı ülkeler­ len Paris Millî Kütüphanesinde bulunmaktadır. deki okullarda dişçilik öğrenimi görerek Tür- Tabip Şerâfeddin Efendinin Cerrahiyet-ül kiyeye gelmiş gerçek diş hekimleri» (Türk Haniye (Hükümdar cerrahlığı) adlı bu eserin­ Ansiklopedisi). de, sâde diş sağlığı ile ilgili, o çağ şartlarına gö­ Sermed Muhtar Alus bize tevdi ettiği «Sey­ re insanı hayrette bırakan usuller gösterilmiş, ANSİKLOPEDİSİ — 4615 — DİVAN cerrahi müdahale şekillerini resimlerle anlatan, yurd ihtiyâcı göz önünde tutulmuş, kız ve er­ hastalıkları için reçeteler veren açıklamalar kek öğrenciler için derslerin huzur içinde ha­ yapılmıştır (T. Etingü. Hayat Mecmuası). zırlanacağı yurt binaları da vapılmışdır. DİŞÇİ MEKTEBİ, DİŞ HEKİLİĞİ FAKÜL­ DİVAN — -Dilimize farscadaa alınmış bir TESİ — «Türkiyede ilk dişçi okulu 1909 yılın kelimedir; 1 — Büyüklerin toplandığı yer, mec­ da İstanbulda, Diş doktoru Hâlid Şâzi Beyin lis; 2 — Eskiden Padişahların huzuru ile dâvâ emriyle ve o zaman Tıb Fakültesinin başınd. görülen meclis, yüksek mahkeme; 3 — Osmanlı bulunan Müderris Operatör Cemil Paşa (Cemi, İmparatorluğunun Tanzimatdan önceki eski Topuzlu) ile Maarif Nâzırı Emıullah Efendi­ teşkilâtında, padişahın mutlak salahiyetli ve­ nin himmetiyle kuruldu; okul, Kadırgada Me­ kili olan sadırâzamın riyasetinde toplanan ve nemenli Mustafa Paşanın eski, büyük ve ahşab padişah adına devieti ıdâre eden, bugünkü an­ konağında açıldı. Bu bina daha önce Mülkiye lamda kabine yerinde, yüksek meclis, ki ayrıca Tıbbiyesine âid olup bu tıbbiyenin Askerî Tıb­ Divânı Hümâyun adını taşıya gelmişd^r (B.: biye ile birleştirilerek Haydarpaşada ilk Tıb Fa­ Divânı Hümâyun); 4 — Devletin mâli hesabla- kültesinin kurulması üzerine boşaltılmış, ve rına bakan yüksek meclis, Divânı Huhasebât boşalan binaya yeni kurulan Dişçi Mektebi ile (Sayış tay); 5 — eskiden devlet dâirelerindeki Kaabile (Ebe) Mektebi ve Eczacı Mektebi yer- encümenler, komisyonlar? Divânı Zabtiye gibi; leştirilmişdir; ve bu üç mekteb bir müddet bir 6 — Eski şâirlerin şiirlerini, kaafiyelerine göre müdürlük tarafından idare edilmişdir; bu oku­ alfabetik olarak topladıkları şiir mecmuaları lun ilk adı Dârülfünûni Osmânî Tıb Fakültesi (Bir şâirin bazı eserlerini ihtivâ eden mecmua­ Eczacı, Dişçi, Kaabile ve Hastabakıcı Mektebi lara da Divançe — Divancık denilirdi; (B.: Di­ ida. Dişçi Okulunun ilk müdürlüğüne Tıb Fa­ van. Divanlar); 7 — Yüksek devlet memurları­ kültesinin müderrisler meclisi karârı ile Dr. nın, nâzırların muhakeme edildiği yüksek mah­ Hâlid Şâzi Bey getirilmişdir; bu okulun ilk ho­ keme, Divânı Âlî; 8 — Askeri Mahkemeler. Dî­ caları da şunlardır: Hâlid Şâzi Bey. Terziyan vânı Harb» (Türk Lügati). Efendi, Namık Levon Efendi (Müslüman ola­ Yeniçerilik devrindeki^ askeri ihtilallerde, rak Mustafa Nihad adını almışdır), Hüseyin ihtilâlcilerin pâdişâhı dâvet ederek istedikleri­ Talât Bey, Hristo Yuva.ıidis Efendi, Nureddin ni doğrudan doğruya kendisine arz etmelerine Ali Bey, Mazhar Hüsnü Bey. Okul 1925 de İs­ Ayak Dîvânı denilirdi (B.: Ayak Divânı, cild 3: mail Hakkı Baltacıoğlunun Dârülfuaun Emin- sayfa 1383). liği sırasında Bayazıd Camii yakınındaki eski Sadırâzamlarm kendi saraylarında derd Jandarma Dâiresine taşındı; 1934-1935 de Üni­ şikâyet dinlemelerine «Paşa Dîvânı», «Dîvânı versite reformu sırasında prigramlan ve örgüt­ Asafı» denilirdi; bir gelenek olarak da bu di­ leri düzenlenerek öğretim sırası dört yıla çıka­ van ikindi namazından sonra kurulurdu ve rılmış. 1964 ağustosunda da Tıb Fakültesinden «İkindi Dîvanı» da denilirdi; Sokullu Mehmed ayrılarak bağımsız bir fakülte hâline gelmiş- Paşa bir ikindi dîvânında şehid edilmişdir. dir» (Türk Ansiklopedisi). DÎVAN, DÎVANLAR — «Bir şâirin şiHe DİŞ HEKİMLİĞİ ÖZEL YÜKSEK OKU­ rini kaafiyelerine göre hurûfu hecâ tertib’ ile LU — Bir Eczâcılık Özel Yüksek okulu ile bir- (alfabetik olarak) toplamış olan mecmua (ki- likde, Şişlide Kırağı Sokağında özel olarak yap- tab)» (Şemseddin Sâmi, Kaamüsi Türkı). dırlmış bir binada açılmış ve 1964-1965 ders yı­ Türk şiirinin, bu arada Türk Dîvan Edebi­ lında tedrisata başlamışdır. yatının mütabası bu İstanbul Ansiklopedisinin Aşağıdaki mâlumatı müessesenin günlük konusu sınırı dışındadır. gazetelerde çıkmış bir ilânından alıyoruz : Şâirlerin şiir mecmuaları olan divanlar şâ­ Her iki özel yüksek okul için yıllık tedris irin adına nisbetle anılır; umumiyetle «Kaside­ ücreti 4800 Türk lirasıdır; kavıd esnasında alı­ ler», -Gazeller», «Târihler», «Şarkılar» ve nan birinci taksit 3000 lira olup 100 lira da kay­ «Müfredler» (tamamlanmamış şiirler) beş fasıl diye alınır; İkinci taksit 1800 lira olup şubat üzeıine tertib edilen ve her fasılda şiirler kaafi- ayında alınır. lerine nisbetle alfabetik olarak sıralanan Dî­ Aynı ilânda şu bilgi verilmektedir ; ayrıca vanlar, edebi kıymet ve hüviyetlerinin yanında, DİVAN DURMAK — 4616 — İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ yazıldıkları zamanın, devrin giyim, kuşam, süs­ da dikkate değer. «Dîvâne» lakabının da «Di­ lenme, âdet, eşya, binâ ve hattâ vakaları ve vâni» den bozulmuş olduğu düşünülürse Ali Be' şöhretli simaları üzerine bir tarih vesikası kıy­ yin Fât.h devri kalem erbabından olduğu söy­ meti taşırlar Bu bakamdan Dîvanlar bu İstan­ lenebilir. bul Ansiklopedisinin ana kaynaklan arasında DÎVÂNE ALÎ BEY MESCİDİ MAHALLE­ yer almışlar ve kendi isimleri altında aynca Sİ — Îstanbulun ilk mülki taksimatında kurul­ kayded İnişlerdir (B.: Aynı Divânı, cîld 3, s.y- muş mahallelerden biridir; ismini aldığı m*es fa 1622) cicide mevcud olmayan bu eski mahalle takri­ 1943-1944 arasında, İstanbul Ansiklopedisi­ ben Dayazıdda Camcı Ali Camii Mahallesi içi­ nin iik yayını yapıldığı sırada, İstanbulua An­ ne düşer (Bundan önceki maddeye bakınız). kara Caddesinde aü numaralı binân.n alt ka.ın- daki büromuza gelen dostlar arasında merhum Bibi.: E. Hakkı Ayverdi, Fâtih devri sonlarında İs­ Âsaf Halet Çeleoi de bulunmuş »kendi alenin­ tanbul mahalleleri. de bir eşsiz şâ.r olan merhuma olan recâları- DİVAN EFENDİSİ — îstanbulda Sadırsam, mızdır ki onun himmeti ile »Dîvan Şiirinde İs­ Şeyhülislâm, Kaptanpaşa ve şâir vezirlerin ve tanbul» adı ile bir antoloj.aA doğumuna yol taşrada vâl lerln husûsî kalem müdürleri, yazı açmışdır; bu kitab 1953 de Istanbul Fetih Der­ işleri baş kâtipleri için kullanılmış bir deyim­ neği tarafından yayınlarmışdır (B.: Dıv.n dir. Dîvan Efendileri bir devlet memuru olma- Şiirinde İstanbul; Çelebi, Âsaf Halat, cîld 7, yub hizmetindeki zâtın şâir kapu kulu halkın­ sayfa 3810). dan idiler, ücretlerini efendileri kendi kesele, in- . DÎVAN DURMAK — İstanbul ağzı deyim; den ederdi; hizmet ettikleri kimsenin gaayetle «Küçük memurların, uşaklar.n, hizmetkârların, mahremi oledukları için, himâye ile dîvan efen­ yahud evlâdın âmirler, efendiler, ana baba hu­ diliğinden yüksek bir memuriyete tây’n edilir­ zurunda ellerini kavuşdurup verilecek enir, ler, bu suretle devlet kapusunda onlar için de beklemeleri»; «El pençe dîvan durmak» da de­ bir yükselme yolu açılmış olurdu. nilirdi Hüsnü KINAYLI DÎVÂNE ALÎ BEY MESCİDİ — Fâtih Sul­ tan Mehmed devri yapılaımian olub B-yazıd- DÎVANEFENDİSt SOKAĞI — 1934 Bele­ da idi; Had-katül cevâmide kayded lmedlğine diye Şehir Rehberine göre Eminönü Kazâs.nın göre Hadikanııı telifinden önce yok olmuş, izi Küçükpazar Nâhiyesinhı Hoca Gıyâseddin Ma­ kalmemış gerekir. Ekrem Hakkı Ay verdi de hallesi sokaklarından; Tirendaz Sokağı ile Ve­ «Fâtih Devri Mimarisi» isimli muhalled ererin­ fa Caddesi arasmda uzanır dirsekli bir yol olup de bu mescidin adını kaydetmem’ş olmakla be­ Molla Şemseddin Sokağı ile kavuşağı vardır raber, «Fâtih devri sonlarında İstanbul Mahal­ (1934 B.ŞJR. Pafta 5/47); yerine gidil p şu satır­ leleri» isimli gaayetle kıymetli diğer bir kita­ ların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edileme­ bında Dîvâne Ali Bey Mescidinden ilk defa di (ocak 1967). bahseden yine kendisi olmvşdur. E. Hakkı Ay- DÎVANEHÂNE — Divanların toplandığı verdi bu ikinci eserinde şunları yazıyor : yer anlamında bu isim eski İstanbul evlerinde «Dîvâne Ali Bey Mescidi Mahallesi B ya· en büyük odaya, bilhassa konak, yalı, sâhilsa- zıd Camiinin garb tarafını işgal e*e.t'mir.ek ray ve saraylara salonlara alem olmvşdu; en Vakfiyesi 866 (1461) tarihli olduğuna nazaran doğru tâb’r ile dilimize fransızcadan alınmış sa­ îstanbulun en eski m*escidleri den biridir. Hâ- lonun türkeesidir. dikada zikred lmediğme göre XVI. asır cin son­ Divanhaneler, îstsnbulun eski büyük muh­ ra kaybolmuş demekdrr. Bu sabâ şimdi takriben teşem yapılarının en mükellef, en süslü yerleri Camcı Ali Mahallesi içindedir». olurdu, duvar ve tavan tezyinatı, pencere ve Camcı Al» Mahallesine adı-ı veren Camcı dolap çerçeve ve kapaklan tahta oymacılığının Ali Camii XVIII. yüzyılda yapılmıştır. Daha hârikaları ile bezenir, ağaç ve alçı kabartma çi­ önce yıkılmış olan Dîvâne Ali Bev Mescidinin çeklerle donatılır, ve bütün bu süsler en tatlı yerine inşâ olması muhtemeldir. Eu kaydıv.ız renklerle ve altın yaldızla boyanırdı. Geçen asır basit bir tahmind’r. Ali isminin müşterek oluşu ortrlarmda îstanbula gelmiş İngiliz ressamı DİVANHANE — 4618 — İSTANBUL Thomas Ailom’un çok meşhur İstanbul gravür­ Yeni binanın da deniz yüzü, denize çakılmış lerinden biri Evyubda Esma Sultan Sâhilsara- kazıklar üzerine oturtulmuşdu ki burada demir vının divanhanesidir (B.: Allom, Thomas, cild külâhlı ve katranlı meşe ağacından 200 kayık 2; sayfa 725). kullanılmışdı. Binanın eski plânı ufak tâdillerle tatbik edilmişdi. ve dâirelerin iç tezyiaâtına DİVANHANE — Kasımpaşada deniz ke­ bilhassa çok emek verilmişdi; cami ve hamam­ narında ve Tersânei Anıirenin yanında Kaptan- lar daha büyük olarak yapılmışdı. paşaların resmi makam binası yüz yıllar bo­ Zamanımızda Kasımpaşada bahriyelilerin yunca Divanhâne adını taşıya gelmişdir (B.: ağzında halâ «Divanhâne» adım taşıyan bina Tersâne. Tersânei Amire). dördüncü Divanhane binasıdır, kısmen yanmış Tersanedeki ilk Divanhane binası hicri ve kısmen harab olmuş üçüncü Divanhânenin 921-922 (milâdi 1515-1516) yılları arasında ya- yerine Sultan Abdülaziz zamanında Bahriye pılmışdı. bu bina hakkında en küçük bir bilgi Nezâreti olarak yapdırılmışdır; Cumhuriyet vokdur. devrinde bir ara Deniz Müzesi, sonra Deniz Ge­ Hicri 1134 yılı zilhiccesinin on ikinci günü dikli Mektebi (D.G .Erbaş Okulu) olmuş (B.: (23 eylül 1722) üç anbarlı bir kalyonun denize Deniz Gedikli Erbaş Okulu, cild 8, sayfa 4406; indirilmesi münâsebeti ile Tersâneye gelen dev­ Deniz Müzesi, cild 8, sayfa 4449). bu satırların rin pâdişâhı Üçüncü Sultan Ahmed Kaptanpa- yazıldığı sırada Kuzey Deniz Saha Komutanlı­ şalara mahsus dâirenin (Divanhânenin) çok ğı binası idi (Ocak 1967). Binayı gezme imkânı harab durumda olduğunu görmüş, hemen bir bulunamadı. yenisinin yapılmasını emrederek üç gün sonra DİVANHANE ÇİVİSİ, DİVANHANE EN­ eski Divanhânenin yıkılmasına başlanmış, bir yıl sonra da yeni Divanhâne binası tamamlan­ SERİ — İkinci Sultan Abdülhamid devrinde İs­ tanbul hanımları indinde pek makbul olmuş bir madır. \ üzük şeklidir Zamanımızın 25 kuruşluk mâde­ Bu ikinci yeni Divanhâne binası birer ve ni parası büyüklüğünde, hattâ biraz daha bü­ ikişer katlı zârif ahşab dâirelerden mürekkeb- yük kıt’ada olup foyalarının üzerine hafif kaba­ di: en mühim kısmı da. önünde ahşab bir kayık rıkça oturtulmuş 25-30 parça ufak elmasdan iskelesi bulunan ve büyük bir kısmı denize ça­ kılmış kazıklar üstüne oturtulmuş Kaptanpaşa mürekkeb bir yüzük idi. Muhteşem bir tek taş elmas yüzüğe sâhib olma imkânından mahrum Kasrı idi. Bu büyük kasrın az ötesinde padişah­ lara mahsus bir hünkâr kasrı, hünkâr kasrında hanımları teselli eden mücevherdi; bilhassa es­ nafın zenginceleri kullanırdı. «Divanhâne Çivi­ küçük fakat «dilküşâ» bir hamam yapılmış, bu iki kasır câmekânlı bir geçidle bağlanmışdı. Di­ si», «Divanhâne Enseri» yüzükler Kapalıçarşı vanhânenin diğer dâirelerini Tersâne Kethüda­ kuyumcuları tarafından yapılır, işlenirdi; hâ­ sı dâiresi. Tersâne Tercümanı Odası, Kalem len de yaptıranlar vardır. (Kaptanpaşalık bürosu). Tersâne Başçavuşu N. NtRVEN Odası. Divanhâne hademe ve efradının koğuşla­ DİVANHÂNE MESCİDİ — Kasımpaşada rı, hademe ve efrad hamamı, bir Divan Yeri İskele civarında, hâlâ «Divanhane» diye anılan (Binaya adını veren Kaptanpaşa Divanı Salo­ eski Bahriye Nezâreti binası (zamanımızda Ku­ nu), bir mescid. Hazine Dâiresi, Divan Efendisi zey Deniz Saha Komutanlığı binası) yanında Odası (Kaptanpaşalık bürosu genel sekreteri­ idi. Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor : nin odası), Başçuhadar odası. Gedikli Ağalar «Kasımpaşada bu mescidin banisi Fatih Sultan Dâiresi, bir Kahve Ocağı idi. Mehmeddir; yapıldığı zaman mescidin etrafı Bu ikinci Divanhâne binası hicri 1134 den boş, hâli idi; önce Yavuz Sultan Selim zamanın­ 1235 tarihine kadar (M. 1722-1820) yüzyıl kadar da Kasımpaşa Tersanesi kuruldu; Kanunî Sul­ yaşadı; bilhassa denize bakan cebhesi çok harab tan Süleyman da bu mescidin bulunduğu yerde olmuş, burada denize çakılı kazıklar üstünde kaptan paşalara mahsus büyük bir saTay ve bir bulunan Kaptanpaşa Kasrı, kazıklar çürüdüğü divanhane vapdırdı, bu saray ve dîvâne mesci­ için, tehlikeli bir durum almışdr, tersâne mi­ dinin üç yanım sardı (ve mescide ondan sonra­ marlarının verdiği maili inhidam raporu ile dır ki Divanhâne Mescidi denildi). Mescidin 1235 (1820) yılında yıkdırıldı ve yerine üçüncü mahfili hümâyunu vardır; minberini Barbaros Divanhâne binası yapdırıldı. Paşa koydurmuşdur. Hicrî 1237 senesinde yeni’

Description:
İstanbul Ansiklopedisi, Reşad Ekrem Koçu (1905-1975) tarafından 1944-1973 yılları arasında yayımlanan ve tamamlanamayan kültür ansiklopedisi. Koçu'nun 1944 yılının Kasım ayında yayımlamaya başladığı ansiklopedi, 1944-1951 arasında fasiküller halinde yayınlanmış (birinci dö
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.