İSTANBUL - ANSİKLOPEDİSİ tSTANBULUN: CAMİ, MESCİD, MEDRESE, MEKTEB. KÜTÜPHANE, TEKKE. TlRBE. KİLİSE. AYAZMA. ÇEŞME. SEBİL, SARAY. YALI. KONAK. KÖŞK. HÂN. HAMAM. TİYATRO. KAHVEHANE. BÜTÜN YANLARI DEVLET ADAMI. ÂLİM. ŞÂİR. SANATKÂR. İŞ ADAMI, HEKİM. MUALLİM. HOCA. DERVİŞ, PAPAZ. KÜŞİŞ. MECZUB. NEVCİVAN. NİGÂR. HANENDE. SAZENDE, ÇENGİ, KÖÇEK. AYYAŞ. Dİ RBEDER. PEHLİVAN. TU LUMBACI, KABADAYI. KUMARBAZ, HIRSIZ, SERSERİ. DİLENCİ, K.AATİL BÜTÜN ŞÖHRETLERİ DAÖI. BA YIRI, SUYU, HAVASI. MESİRE YERLERİ, BAHÇELERİ. BOSTANLARI VE İLÂH BÜTÜN TABİAT l.ÜZLLLİK· LERl VE COĞRAFYASI . SOKAKLARI. MAHALLELERİ. SEMTLERİ YANGINLARI. SALGINLARI. ZELZELELB- Ri. İHTİLÂLLERİ. CİNAYETLERİ VE DİLLERE DESTAN OLAN AŞK MACERALARI İSTANBUL HALKININ DEVİR DEVİR ÂDET. AN ANE. GİYİM VE KUŞAMI İSTANBUL ARGOSU. ISTANBULA AİT RESİMLER Şİ İRLER. KİTAPLAR. ROMANLAR. SEYAHATNAMELER ISTANBULA GELMİŞ YABANCI ŞÖHR1 TLER REŞAD EKREM KOÇU Bu cıldde: Serme d Muhtar ALUS. Muzaffer ESEN, Vâsıf HİÇ. Reşad MİMAROĞLU. A Câhtr VADA mer humlar ife Ahmed AGIN, Halûk AKBAY. özay ASLAN. Hakkı Râif A YY İLDİ Z, Mehmed BİKİR. Xihad Stai HA NARLI, Niyazi Ahmed BAN OĞLU. Nâjid BAYLAV. Şükrü Nâil BAYRAKDAR. Sâdı BORAK. Mumr Suloman ÇA PANOĞLU, Fahn DÜNGELEN. İsmail ERSEVİM. Enver ESENKOVA. Semavi EYİCE. Ahmed Refik GAM SI 1 OĞ LU . Ayşe GÖKNARLI. Hakkı GÖKTÜRK. Ergin KANUCAOĞLU. Husnu K1NAYU. İbrahim Hakkı KONYALI. Muhiddin NALBANDOĞLU. Saadi Nâzım NİRVEN. Hikmet Şinasi ÖNOL Koork PAMUKCÎYAN. Mehmed Şok rü SILAN. Halûk Y. ŞEHSÜVAROĞLU, Kerim YUND kalem arkadaşı* etmişler ve 4 * Özay ASLAN. Sabi ha BOZCALI. Behcet CANTOK. Osman Zeki ÇAKALOZ. Husnu. Kemal KÜNMAT, Munıf Fo him. Reşad SEVİNÇSOY. Bulend ŞEREN resim, harita, kroki \e plânlan yapmışlardır. 212 realm. 4i plân, harita, yau, nota. S yaprak metin <h>» ALTINCI CİLD BOĞAZİÇİ ND EKİ İSKELE. KAYIK VE SKNUkLLAU - CEMİL Krşad F.krrm Koçu ve Mehmrt İSTANBUL ANSİKLOrt Uİ^l w Seerh·! KeMıtf şiHM İSTANBUL. HE* Yabana (Hücre tercema hakkı ve türkçe baskı hakkı yalnız Re*ad Ekrem Koçu^oundur. HOSNÜTABİAT ve ERCAN MATBAALARINDA BASILMIŞDIR. İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ ( Bu cildi, çok asli duygularla kalem arkadaşlığı yapan dört kıymetli dosta, Emekli General Hakkı Râif Ayyıldız, Dr. Saadi Nâzım Nirven, Kerim Yund ve Hakkı Göktürk'e ithaf ediyo rum. R. E. Koçu Şirketi Hayrlyenin yandan çarklı İlk vapurlarından 13 numaralı Galata Vapuru (Rrslm: Behcet Can t ok) B manımızın şehir ıçı atlı ve arabalı namavtarı ağzının ayni idi. Bu kayıktı satıcılar arasında bir de rum tuhafiyeciler vardı, bunların bazıları kayık larına bir kaç top da basma, patiska, pâzen 1U)<> AZİZİNDE İSKELE KAYIK VE koyarlardı, vc yalı diblerinden geçerlerken: SANDALLARI — (B.: Kayık; Sandal; Pi -Metaksas!..» diye bağırırlardı. Çoğunun ge yade: Yağlı piyade; Pazar kayığı; Dalyan dikli müşterileri bulunan yalılar vardı, ekse Kayığı; Balıkçı Kayığı; Balıkçı Sandalı; Ala riya sipariş üzerine de mal getirirlerdi, vere mana, Gırgır). siye mal verirler, iyi mal, seçme mal getirir BOGAZİÇİNDE kavgavar — İstan ler, bir çok yalının ihtiyaçlarını, pencereleri, bul halkı ağzı deyim; Hüseyin Kâzım Bey yalı iskeleleri önünde temin ederek âcÜ kü Büyük Türk Lugatında âmiyâne bir tâbir çük bir şey için yalı halkından birinin istan- olduğuna işaret ile «yemek yemekden kina bula gitmesine lüzum bırakmazlardı. ye» diyor. Her yerde, her zaman kullanılmaz, BOGAZİÇİNDE ME1ITÂB ÂLEMLE neş'eli kalabalık âile sofralarında, toplu kır 1U — İstanbullulara birinden çıkıp öbürü gezileri, mesire yerleri sofralarında kullanı ne girdiğimiz İtalya ve Balkan Harbleri ile lır, ve âmiyâne de değildir, lâtife yollu de Birinci Cihan Harbinin ve Birinci Cihan yimdir; meelsâ bir paşa, yalısında verdiği Harbi sonundaki kara günlerin unutturdu mükellef bir ziyâfetde, rahat rahat: zevkü safâ âlemlerinden biridir. Günlük ge — Umûru devleti, mesâili hükümeti bı çim kaygusundan sıyrılmış, her tabakası ken rakalım efendim, şimdi Boğaziçinde kavga disini tatmin eden bir refaha kavuşmuş bir •ar!.. diyebilirdi. imparatorluk merkezi İstanbul şehri halkının, BOGAZİÇİNDE KAYIKLI SATICI yaz gecelerinin ay ışığı altında, kayıklara bi LAK — Zamanımızda hemen hiç kalmamış- nerek, kaafıleler hâlinde, yahud tek bir ka Jır; iki kıyısını boydan boya lebi deryâda yığın mahremiyetinde, sazla ve sözle ve iç büyüklü .küçüklü yalıların kapladığı vakm ki ile, ve sine bülbülü bir mahbub veyâ mah T’eçmişde. birinci cihan harbi arifesine kadar bube ile gumuşden bir kanala, yer yer birer kavıklı seyyar satıcılar Boğaz içinin bir hu gümüş havuza benzeyen Boğaziçinin suların susiyeti idi; bunlar da bilhassa manavlardı, da saatlerce dolaşması, öyle tahmin ediyoruz mevsimine göre meyva ve sebzelerle doldu ki îstanbulun türkler tarafından fethi asrına, rulmuş tek oturak yahud en çok iyi çifte bir onbeşinci yüzyıla kadar giden bir mâzîye sâ- kayıkla, hemen pencerelerin diblerinden ge hibdir. çerler; kayığın kıç tarafındaki manav, satıcı- Gerilerindeki sırtlar korularla kaplı iki çığırlkan da; mâlûnı âhenkleri, edâları ile sıralı Boğaziçi yalılarının, sâhilsaraylarının, sattıkları şeylerin isimlerini bağırırdı; ki za ve lebideryâdaki evlerinin, yaz gecelerinin BOÖAZIÇINDE MKHTAB ALKMİ • - İSTANÖUİ feerik ay ışı altında uyudukları söylenemez; betle anılan m eşli ur târihinin sekizinci cildin insanı uyutmamak için, gök yüzünün şâşaalı de hicri 1222 (milâdî 1807) yılı vakaları ara ışığı, ve onun Boğaz sularındaki murassâ ak sında Üçüncü Sultan Selimin devrim tasvir sinin yanında korulardaki bülbülleri de ha ederken şunları yazıyor: tırlamak lâzımdır; bülbülleri ile meşhur «Sultan Selim Han zâten tenezzüh ve Kanlıca ve îstinye Körfezlerinde bu nâğme- eğlenceye mail ve ünsü ülfete şiftedil olduğu kir kuş» binlercesinin bir çağlayan hâlindeki halde kureııâsı da anı işgaal içün dâima seyri sesi, asırlar boyunca kayıklardan vecid için sahrâ ve zevkü safâya sevk ederlerdi. Halk de dinlenmişdir. Bülbülleri coşduran tabiatın dahi bu dürlü şeylere meyyâl olduğundan ihtişamı karşısında insan da susmamış, şiiri tstanbulda seyrü safa çoğaldı ve Boğaziçi ve mûsikisi ile ve sevgilisi ile mest, Boğaziçi seyirci kayıkları ile doldu. Geceleri Meh sularına dökûlmüşdür. tâb eğlenceleri Sultan Ahmedi Sâlis za Yaz gecelerinde Boğaziçinin mehtâb manındaki çırağan sohbetlerine fâik oldu; ve âlemleri en revnaklı devrini ondokuzuncu şiir ve inşâya, ve fenni mûsikiye rağbeti hü yüz yılda yaşamışdır; daha doğru bir tâbir mâyunları olduğundan zürefâ ve şuerâ mey ile en zengin vesikalar o asırdan kalmışdır; dan aldı; ve fenni mûsiki pek ziyâde revaç Onsekizinci asrın ilk yarısında, Lâle Devrin buldu. Elhâsıl rusya seferi gaailesi bertaraf de, Boğaziçine, «Şerefâbâd», «Fevzâbâd», oldukdan sonra bir kaç sene asrı saltanatları «Hümâyunâbâd» gibi isimlerle kâşâneler ya Sultan Selimi Sâni devrine bir misâl, ve îs pılır iken zevkü sefâ, iyşü işret ve can soh tanbul, Kâğıdhâne, Boğaziçi, Çamlıca meeî bet ve muhabbetlerinde gecelerin gündüzlere releri seyircilerle mâlâmâl olup eshâbı zevkü eklendiğini kabul etmek lâzımdır. temaşa, bı dağdagaü keder ve bilâ şâibei havfü Müverrih Cevdet Paşa, kendi adına nis- hater, gündüzün bu misilli câyi ferahfezâlar .... ve nlee eU öpülrock meşAylhl vAlA cenAb... (Realm: 8ablha Bot cali) aNSİKLOPKDİBİ 2887 - BOĞAZİÇİ di mihtAb alimi du gezer, ve yaz gecelen kayıklara binüb Bu yazıların bir kaim kulakdan dolma çala hânende ve sazendelerle mehtab seyrine gi kalem yazıl mışdır, soğuk ve mûbtezel müba derdi. Hiç bir yerde zâbitan tarafından se lağalarla doludur. İkinci Abdülhamid devri yircilerin eğlencesine keder verecek ve zev nin Boğaziçi mehtâb Alemleri üzerine en zen kü salasına halel getirecek bir muamele edil gin, en güzel hâtıralar çağdaş türk edebiya mezdi. îstanbulun pek güzel bir âlemi ve tının pek kibar bir siması olan Abdillhak Şl- Boğaziçinin alelhusus mehtab gecelerinin en nasi Hisar*ın kaleminden çık mışdır, «Boğa parlak bir devri idi. Tâifei rindan şöyle dur ziçi Mehtablan» adını taşır. Bu güzel kitab. sun, fırka! riya fürûşan bile bu devrin neş*- Istanbul Ansiklopedisinin bu maddesinin bir eeine dayanamayub nice eli öpülecek meşâyi- devamı imiş gibi, bir kütübhânede ansiklo hi vâlâ cenab mustağrakı neş’ei âlemi âb, ve pedimizin yanında yer alacak eserdir. (B.· nice sofii sâft slyret geçinen zevât makaamı Boğaziçi Mehtablan; Hisar. Abdulhak ginaal) pİrimuganda merâkibi devrei meyi nâb ol Güzelliği türk şiirinde övülmüş olan Bo- muşdu». gaziçinin mehtâb âlemleri de nazım diline Üçüncü Sultan Selimin devri kanlı bir geçmiş, çoğu Üçüncü Selim ve İkinci Mah ihtilâl ile kapandıkdan sonra Boğaziçinin mud devrine Aid olmak üzere şarkılar yazıl mehtab Alemleri, belki bir müddet için o çil· mış. bestelenmişdir. gm seyrini durdurdu, fakat asla unutulmadı; Hicri 1231, milâdi 1816 da vefat eden İkinci Sultan Mahmudun yeniçeri ocağını Arif Mehmed Efendinin arazbar faslından kaldırmasından sonra, harb gaaileleri içinde bestelenmiş bir şarkısı. dahi yeniden başladı; Abdülmecid devrinde ayni hal ile devam etti. Yine Cevdet Paşa. Vadetmiş idin ey fiili ter vakti şltade İkinci Sultan Abdülhamide «Mârûzât» adı al Yaı grise dr obak yalıda tevki safide tında verdiği yazılarda, târihi raporda Ab Geldi o samanlar ki cihan teysd nûmâde dülmecid devrini tasvir sırasında şunlan ya Mcbllb İddim ey tnehi wrw bu havide ı zıyor: Deryaye çıkalım gere âyin Miuşandr «O zaman Boğaziçi cennetden bir numu Mestine yat iguuşlme tevrakçe İnçinde ne idi. Hele mehtab geceleri denizin yüzü se Zevkin vtrvUm didını Mr Bağaüçinde yirci kayıkları ile resmi alınacak bir şekil ve Mehtab Idelim ey tnehi carer bn havide mâhiyetde idi. Mâlûm a, en güzel mehtAbı olan Bebek Koyu ile Büyükdere Koyudur Eylerse rutubet <ul rahsiruu pur MS Halk gümüş selvi temâşası için kimi Büyük Şal sar başına def ala tâ reoclşi şebnem dereye giderler, ve kimi Bebek sâhillerine Şarkiyle aevikll geçerek eyttyellm dem inerlerdi. Gümüş selvi mazmunları şâirlere Mehtâb idcUm ey mehl rarer bu havide sermâye oldu, buna dâir güzel şiirler söyler Bir mutbeçraln dâvetidlr gel «Ulun pik lerdi. Hinend vi mutrible Taıabyide tarvbnâk «Mâdem ki her şeyin doğrusunu söyle Arif gâlervk eynlynrik bl elemi bik memek iltizâm olundu, artık kendi hâlimi de Mehtâb IdeUm ey tnehi eaver bu havide olduğu gibi arz etmeliyim. Kullan, dâimâ Bâbıâlice lâyiha ve mazbata kaleme almakla Ymc aynı şaınn diğer bir şarkısı meşgul olduğum halde, fazla kalan evkaatı- Bu şeb ey mehrrşi niyib mı da te’lifi kütüb ve risâile hasrederdim Kerem kıl eyle terki hib Bununla beraber lstanbulda böyle zevkü safa Piyadeyle gvtub yib yib rüzgârları esmeğe başlayınca kullan da bü itendim eyirerk mehtib tün bütün hâriç kalmadım. Şâirlikden fAriğ Begatiçinde seyrâna olmuş iken gümüş send mazmunu ile şiir IdHlm cinimin cim soyliyerek yine şâirlere ve mehtabcılara ka- Oku grh şariu gâh mâni rışmakdan geri durmadım». itendim eyfoaek mehtâb Boğaziçindeki mehtâb Alemlerinin son faslı İkinci Abdülhamid devrine rastlar, ki İkinci Sultan Mahmud tarafından Nlhâ Hu son devrin hâtıraları, zamanımızın mec vend faslından bestelenmiş bir şarkı: mua ve gazetelerinde pek çok anlatılmışdır OM aim IdeUm bn gece OAksâya beraber BüGAİİÇINDS sbyrüskfsr İSTANBUL Amâdc kayıkda ney ü mey hem dahi %aagrr Gâh dum dum tek u geh heyhej ıı gah! hû lıu Uftâdelrrin hayli zamandır seni özler Itdl teşrif kudûıuiylc ol but! tıagnıe sera Mehtâha buyur mevsimidir ey mehl enver Mutrlbi drfzenl bl tabu ıııeva 11 büzü Alem ola tâ nûrl cemâlinle münevver Yarden sana şu peyunl ne kİ ihsan oldu Mihri dıdar idi Esrar sabaha kurşû ttû demleri beyhûde iedâ itmeyelim gel Sâye! hasreti Gaollbde Boğaz içrv bu şeb Tenhâca gidip zevk eyliyclim Inniyİkcn el Zevki mln tahtihil enhâr idi bamı her sû Agyâr doyub olmaya cana bize engel Hüsnü Kın ay lı Mehtâba buyur mevsimidir ey mehl enver BOGAZİÇİNDE SEYKl) SEFER — Yaz Alem ola tâ nurl cemâlinle münevver h kışlı Boğaziçinde oturanlar, onsekizincı Nûşl meyi gûlgûıı İle sermesi olalım tâ asır sonlarına kadar, Boğaziçi köylerinin ba GÛI gibi açıl şrvklle diller ola thyâ lıkçı ve bağçıvan halkı idi, lsanbula işleri Bu mevsimi şâdide gel ey gonccl rânâ ender düşerdi, yılda bir defa dahi lstanbula Mehtâba buyur mevsimidir ey mehl enver gitmeyenler pek çokdu. Denizin balık nimeti Alem ola tâ nûrl cemâlinle münevver ve bağlarla bağçe ve bostanların meyvaları, sebzeleri İstanbul pazarlarına balıkçıların Gitmezsen eğer böyle letafetli havâda kendi kayıkları ve hemen hepsi Boğaziçi köy Yârın babıma kakma benim vakti «ilâda lerinin mescidlerinin vakfından olan pazar Gel gel kerem et gitme aman semti inâda kayıkları ile götürülürdü. Aslında pazarkayı Mehtâba buyur mevsimidir ey mehl enver ğı adı da buradan gelir, köy mahsûlünü İs Âlem ola tâ nûrl cemâlinle münevver tanbul pazarlarına götüren kayık demekdir, Bu kıt’a Enderunlu Vâsıfındır (ölümü 1824): ki bunlar köye dönüşlerinde de köyün bakka Tavşan kanı mey dolduralım câmı niyâza üye ve manifatura ihtiyacım karşılayan ma Yalvaralım ol mesti meyi gamzei nâza lı getirirdi. Bir köyün pazar kayığı her sabah Mahfi kayalım yağlı piyadeyle Bogaaıa köyden kalkar, lstanbula gider, akşama doğ Bir âlemi mehtab idellm biz de felekde ru da köye gönerdi; şehirde işi çıkan köylü ler de bu kayıklarla gider gelirlerdi (B.; Şu gazel de Vâsıfdan iki sene evvel. 1822 Pazarkayığı). de vefat etmiş olan kırımlı bir prensin, Ha Yalı sâhibi olan devlet ricâli, ■ İstanbul lim Giray’indir; âyan ve eşrâfı, müslüman ve gayri müslim Mebcebinlmle olub hemdem şebl me h t abda İstanbul zenginleri ilk baharın ortalarında Çekdlrüb Göksûyadek gitsem şebi mehtâbda yalıya göç ederler, sonbahar ortalarında da Alemi âb Içre açsa sinei safın o mâh şehirdeki konaklarına dönerlerdi. Her yılın Garka! envâr olub âlem şeb! mehtâbda mevsim cilvesine göre bu göçler ya biraz ge- Cennetin ayni değil mİ böyle süd liman iken çikir, ya biraz erken olurdu. Göçlerde de ya Cuyl şire benzemez mİ yem şebi mehtâbda pazarkayıkları, yahud küçük gemiler kullanı Huldl sen tercih ide inişsin Boğazın zevkine lırdı. Yalı saâhiblerinin hemen hepsinin yalı Vâizâ olmaz mısın mülzem şebu mehtâbda ları altındaki kayıkhânelerinde, yalıda kal Eyledim tebyiz tesvidin Halıma dünkü gün dıkları müddetçe Boğaz teferrüelerinde bin Tab’a oldu bû gazel mülhem şebi mehtâbda dikleri bir veya birkaç dâne kayığı, bendegâ- Aşağıdaki mısrâlar da 1789 da vefat nı arasında da ihtiyâcına göre hamlacısı, ka eden mevlevi şâir Esrar Dedenin bir gazelin- yıkçısı bulunurdu. dendir; ki Esrar Dedenin bu gazeli, Galata Boğazda yalısı bulunmayubda herhangi Mevlevihânesi şeyhi ve asrının büyük şâiri bir iş için Boğaza gitmek isteyenler İstanbul Şeyh Galibin yanında sabaha kadar sürmüş limanı iskelelerinden tutdukları kira kayık bir mehtab âleminin mestîsi içinde yazdığı ları ile gidip gelirlerdi. Bu kirâ kayıkları açıkça görülüyor: lstanbulun muayyen iskelelerinden Boğa Feyza bak şûlel germlyeti ıkaad ejder ziçi köylerine dolmuş seferleri yaparlar Mevcl tûfânı arak her ne kadar İtse gulu di; farazâ Anadoluhisanna gidecek kimse, Feyrrvi bülbüle! câmı arak oldu hümây oraya dolmuş yapan kayığın dolmuşlar için Gubegû kulkull minisini söyler kû kû tesbit edilmiş sayıda müşterisini toplamasını Meclis! dakk ö lak iı hande! rindi mutrib bekleyemevecek kadar işi acele ise bir kayığı ANSİKLOPEDİSİ - Î8W - BOĞAZtÇÎNDE SEYftUSartR şahsen kiralar idi. İstanbul Limanının muay veyâ sadece kayık denilmişdır (B : Kayık; yen iskeleleri ile Boğaziçi köylerinin iskele Pereme; Piyâde. Yağhpiyâde; Kancabaş; leri arasında İşleyen bu kira kayıklarının Beşçifte; Üççifte; Dalyan kayığı; Balıkçı ka dolmuş fiatları ve hususi fiatları İstanbul ka- yığı; Gırgır; Alamana). dılığınca, daha on altıncı asırda, kayıkların Kira kayığı olan peremelerin icâbında büyüklüğüne, yani bir çifte, ki çifte, üç çifte takılıp alınır bir direkleri ve üçgen şeklinde ve dört çifte oluşuna göre ayrı ayrı tesbit edil bir de yelkenleri vardı; fakat yelken, ân! mişdi. rüzgârlarla kayığı devirip ölümlü kazalara Bir devlet kapusundan. kalemden faka sebeb olduğu için, peremeciler, kayıklarında dengi memurlar, kâtibler, vahud ayni ma müşteri var iken yelken açmakdan şiddetle halleden üç beş yâri sâdık, veyâ bir esnaf men edilmişlerdi, yelkeni ancak kayık boş topluluğundan birkaç kişi sözleşip de tâtil iken açabilirlerdi günleri Boğaziçine seyrâna gidecek oldukla Dolmuş kayıklarına kadınlarla erkekle rında. nevâle zenbilleri; çayırlara, su başla rin karışık olarak binmeleri, kezâ tüysüz oğ rına, deniz kenarına serip oturmak için bir lanlann yabancı ereklerle kayığa binmeleri hasır ile bir kaç kilim seccâde de götürecek şiddetle yasakdı, görüldükten zaman bundan olduklarından bir veya bir kaç kayığı bütün peremeciler mesul olurdu. günlüğüne tutarlar idi. Bâzı esnaf topluluk Aşağıdaki satırları Divâni Hümâyundan ları da ustaları, kalfaları ve çırakları ile her İstanbul Kadılığına gönderilmiş hicri 25 re- yaz Boğaziçinin muayyen bir mesiresine gi ceb 995 (milâdi 1 temmuz 1586) tarihli bir derler, yanlarında çadırlar da götürerek ora fermandan zamanımızın diline çevirerek alı da birkaç gece, hatta bir hafta kadar kalır yoruz : lardı. küçük yatak denkleri, erzak çuvalları, <İstanbul kadısına hüküm ki; tencere kazan gibi kap kacakla İstanbul esna “Hâlen Boğazda yapılan peremeler ev fının bu Boğaz seyranları bir küçük göç man velki üslûbundan çıkıp daha uzun ve ensiz zarası alırdı ve onlar da kendilerini ve ağır yapılıyormuş, ve peremeciler yelken kulla- lıklarını götürüp getirecek kayıkları pazar nıyormuş, ve peremelere avretlerle oğlanla- lıkla tutarlardı. Mesirede ne kadar kalınacak n erkeklerle karışık bindiriyorlarmış, ve ise, günü birlik, beş gün, bir hafta, kayıkçı haddinden fazla yolcu alıyorlarmış, yelken ların beslenmesini de İstanbul Kadılığı (Be kullanma ve fazla yolcu alma yüzünden pek lediye), yine daha on altıncı asırda düşün- çok kayık batmış, peremeciler nice nüfûsun müşdü (B.: Esnaf). telefine sebeb olmuşlar. Boğaziçi sularının bir süsü olub zamanı «Peremecilerin kadimden ben alma ge miza maalesef tek örneği kalmamış olan ka len ücrete kanaat etmeyub müşterilerinin, ve vık zarif bir tekne idi, «piyâde» ve «pereme» bilhassa ırz ehli kimselerle kadınların peşle isimleri altında anıla gelmişlerdir, pereme rinden koşarak edebsızlikler yapdığı da ih ler piyadelerden az kabaca olub kira kayıkla bar olundu. rı. dolayısı ile bütün dolmuş kayıkları pere «Alınacak ücretler şudur: me nev’inden idi; on yedinci asır ortaların Fındıklıdan Yenuş iskelesine dört kü dan itibaren pereme adı tamamen terkedil rek (iki çifte, iki kayıkçı) 2 akçeye miş. kira ve dolmuş kayıklarına da piyâde. Ralıkpazanndan Tophâneye altı kürek V c çifte kayık Behçet Cantek)
Description: