Saf Aklın Sınırları Dâhilinde Din Immanuel Kant İngilizceden Çeviren: Suat Başar ÇAĞLAN 9 0 (LfTE'BATdBKİ SUNUŞ Nicedir elimin altında bulunan ama hep yayınlanmasını beklediğim bir çalışma Kant'ın bu çalışması. Türkçede ilk defa yayınlanacak olan bu tercümenin kimi aksayan yönleri bulunmakla birlikte Kant'ın felsefesini bütüncül bir biçimde anlamada önemli bir katkı sunacağından kuşku duyulma- malıdır. Metin büyük ölçüde İngilizceye dayanarak Türkçeleştiril- miştir. Ancak kimi kavramlar Kant felsefesi dikkate alınarak yeniden anlamlandırılmış tır. Saf Aklı, Pratik Aklı ve Yargıgücünü kritik eden bir filo zofun Din konusunda susmuş olması düşünülemezdi. Bu noktada Kant sağlam bir dinsel anlayışın zeminini kurmayı denemiş ve bu çalışmasıyla da bunu gerçekleştirdiğini dü şünmüştür. Kant'ın Din Anlayışı Bağlamında Sağlam Bir Dinsel Anlayış'ın Zemini "Batı düşüncesi gerek Ortaçağ, gerekse Yeniçağ boyunca hep Kilisenin ekseni etrafında dönmüş durmuştur. Düşünce adamları Ortaçağda, Kilisenin doğrularını rasyonel temellere oturtma, Yeniçağda da kiliseden kurtulma yönünde hamle ler yapmakla uğraşmışlardır. Bu hamleler farklı boyutlarda kendini göstermiştir. Kiliseyi reddetmekle birlikte Tannyı ve Din'i reddetmeyen yönelim ile her tür dinsel anlayışı toptan reddeden iki yönelim belirmiştir."1 1 Sönmez Bülent, Modem B*b Düşüncesi Hıristiyanlık ve Din Algısı, s. 15, İst. 2008 "Kant iki tutumun da sağlıklı olmadığının farkındadır ve bu iki tutumu da aşarak kendince bir üçüncü yol bulmayı denemiştir. Bu noktada Kant çağını aşan ender düşünürler den biridir." Batı felsefe hareketlerini anlamanın yolu biraz da bu ha reketleri üreten sosyal şartlan ve anlayışlan kavramakla mümkün olacaktır. Kant yaşadığı dönemde Kilise paradigmasının sağlıklı bir dinsel anlayıştan uzak olduğunu tespit eder ve diğer dinle rin varlığını da dikkate alarak sağlam bir dinsel anlayış için ortak bir zemin bulmayı ister. Onun bu çerçevede yaşadığı toplumun dinsel anlayışının üstüne çıktığım ve din fenome nine bütüncül bakmayı başardığım söyleyebiliriz. O bütün insanların aynı dinsel anlayışa sahip oldukları kabulü ile insanlan ayrıştıran dinsel anlayışlardan kurtula bilmenin yolunun ne olduğunu da bulmaya çalışmıştır. Kant'ın öncelikli meselesi Kilisenin dogmalarını değer lendirmek olmuştur. Bu dogmaların başında insanın doğuş tan günahkâr olduğu (asli günah) yargısı bulunmaktadır. Kant buradan kilisenin ürettiği doktrinin eleştirisine varır. Kant ilk aşamada doğuştan günah doktrininden sıyrıl maya çalışır. Ona göre insan kötüye yönelimli ancak iyiye eğilimlidir. Yani insan kötüye eğilimli değil, ama kötülük yapma potansiyeline sahiptir. Bu noktada insanın asli olarak iyi olduğu; inşam sosyal koşulların kötü yaptığı şeklindeki tepkisel Romantik yaklaşımı da, insanın doğuştan günahkâr olduğu ve dünyaya ceza çekmek için geldiği anlayışım da kabul etmez. İnsanı, hayvanlık, insanlık ve kişilik diyebile ceğimiz üç bölümde inceler. İnsan bu üç yönden oluşur. Hayvanlık yanı iyinin ve kötünün olmadığı yandır, insanlık yanı akılsal yandır ve burada en iyi şeyler de, en kötü şeyler de ortaya çıkabilir. Kötülük yapma potansiyeli bu yanında dır. Çünkü insan kötüyü de iyiyi de teorik düzlemde tercih edip yapabilir. Kişilik yanı ise artık insanın iyiyi tercih ettiği yandır, inşam kötü yapan sosyal koşullar değil, insanın teo rik algılandır, insanın kişilik sahibi oluşu eğilimine uygun yaşayıp yaşamaması ile belli olur. Eğer insanda iyiye eğilim olmasaydı insani bir kişilikten sözedilemeyeceği gibi; iyi ve kötü diyebileceğimiz kavramlar da varolamazdı. Bu tasnifi ile Kant hem doğuştan günah doktrinini, hem de ona tepki olarak gelişen "insan doğuştan saf ve temizdir" yaklaşımım belli bir zemine oturtmuş olur. Kant çözümlemelere girişirken iki şeyle karşı karşıyadır birincisi aklın sadece teorik çıkarsamalara indirgendiği ma teryalist bilim anlayışı, İkincisi ise dini ve değeri temsil edi yor görünen dinsel paradigma.. Kant iki tutumun da sağlıklı olmadığının farkındadır ve bu iki tutumu da aşarak kendince bir üçüncü yol bulmayı denemiştir. Bu noktada Kant çağım aşan ender düşünürler din biridir. Her hakikati maddeye indirgeyen, deney ve gözlem dı şında hakikat kabul etmeyen anlayışla, insanlık tarihinde kesintisiz bir biçimde varolan değer sisteminin izah edile meyişi, insanları ya bilimin, ya da dinin reddedilmesi gibi bir ikileme mahkûm etmekteydi. Kant ne bilimi, ne de insan lığın tarihsel birikimini reddedenleyeceğimizi biliyordu. Bu yüzden O, aklı salt teorik çıkarımlar yapan bir araç olarak görme tavnm aşarak pratik alanın da akılsal olduğunu orta ya koymaya çalışta. Bu bağlamda bilim ile din arasında olu şan uçurumu kapatma yolunda önemli bir zemin kurdu. Sa dece bununla da kalmadı; din olarak ifade edilen yaklaşım biçimini de sorgulamayı ihmal etmedi. Yani O, ne dinin ge tirdiklerini sorgulanamaz ve tartışılamaz olarak görerek bi limsel her tür çabayı dışlayanların, ne de dinsel alanın çok ayrı bir alan olduğunu; bu alanın sorgulanamayacağını iddia edenlerin safına düştü. O dinin teorik zeminde ifade edile meyeceğini kabul etmekle birlikte, dinin getirdikleri hakkın da konuşulamayacağı gibi bir yaklaşıma da varmadı. Dini bilimsel açıdan reddeden tavır ile, dini teorik alan dışında kabul ederek asla sorgulamaya imkân tanımayan iki tavnn dışında üçüncü bir tavır benimsedi. O dini tartışma dışı bı rakmadı. Ancak her şeyi bilimle açıklayanların dini bilimsel olmadığından dolayı reddetme tavrını benimsemeyerek, di nin bizzat pratik akıl ile temellendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ona göre din teorik akılla temellendirilemez ama bu, din diye ortaya konulan fenomenin hiç eleştiri konusu yapı lamayacağı anlamına gelmez. O halde sağlam bir dinsel anlayışın oluşmasında hem bi limin, hem de dinin yaklaşımlarının dışında bir zemin bul mak gerekiyordu. Bu zemin şartlarla, zamanla, anlık dene yimlerle belirlenen bir zemin değil/ bütün bir insanlık tari hinde varolan ebedi ve mutlak bir zemin olmalıydı. Bu ze min ise koşulsuz ahlaksal zemindi. Dinin sıhhatini ölçecek yegâne zemin bu mutlak zemindi. O dinin sahih olup olma dığının ancak ahlak ile ortaya çıkarılacağını vurguladı. Çün kü bir insansal fenomeni değerlendirmek için elimizde sabit mutlak ve kesin ölçüler bulunmalıdır. Bu bağlamda deney ve gözleme dayalı teorik alan sağlam bir ölçü sunamaz bize. Bize sağlam bir ölçü sunacak olan evrensel olan, sabit olan zamanlarüstü olan, yani bütün insanlarda ortak olan ahlak yasasıdır. Kant'a göre bütün dinsel anlayışların asli zemini ahlaktır. Çünkü ahlak koşulsuz buyruğa dayanmaktadır. Sağlam bir din ise bu yüzden, ahlaka uygun olan dindir. Ah laka uygunluk Kant'ın insandaki iyiye yatkınlık olarak tespit ettiği herkeste mevcut olan ahlaksal buyruğa uygunluktur.2 insanda bu eğilim olmasa eğitimden de sözetmek mümkün değildir. Özetle söylemek gerekirse Kant kendi döneminde dini deney ve gözleme dayalı olarak reddeden pozitivist anlayışa da; Dinin teorik alan ile izah edilemeyeceği gerçeğinden yola çıkarak dogmaları tartışılmaz ve ilişilmez kabul eden anlayı şa da karşı çıkarak dinin sadece pratik akılla sağlamasını yapmayı deneyen bir üçüncü yol ortaya koymuştur. Çünkü Kant'a göre "Felsefeler ya teoriktir ya da pratik. Teorik felsefe idrak edişin kurallarıdır; pratik felsefe ise öz gür iradeyi hesaba katan davranış kurallarıdır."3 özgür ira deyi hesaba katan davranış kurallarının da pratikte bir akıl- sal zemini vardır. Bülent SÖNMEZ Yenişehir-DÎYARBAKIR 1 Bkz. I. Kant Eğitim Özerine, (ev. Ahmet AKDOĞAN, ».41, İst 2009 3 Ptıilisophia Pmctica Oıuverulis.Yıy.Gerd GerhardCAlmc-dan (ev. Oğuz Ozügûl. «.11, İSL19M