177 ANKARA ÜNIVERSITESI ILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI NO il3N SİNA METAFİZİĞİ Doç. Dr. Hayrani ALTINTAŞ ANKARA 1985 ANKARA ÜNIVERSITESI ILÂIIİYAT FAKÜLTESI YAYINLARI NO 177 İBN SİNA METAFİZİĞİ Doç. Dr. Hayrani ALT1NTAŞ ANKARA 1985 İBN SİNA METAFIZİĞİ GIRIŞ: İSLAM DÜŞÜNCESİNDE METAFİZİK (cid:9) I. BÖLÜM: İBN SİNA'NIN HAYATI VE ESERLERI (cid:9) 7 A- Hayatı (cid:9) 9 B- Eserleri (cid:9) 13 II. BÖLÜM: İBN SİNA'DA METAFİZİK DÜŞÜNCE (cid:9) 21 A- İbn Sina'da Metafizik Düşünce Sistemi (cid:9) 23 B- İbn Sina'da Metafizik İlmi (cid:9) 25 1- Varlık İlmi Olarak Metafizik ve Varlık (cid:9) 29 2- Metafiziğin Bölümleri (cid:9) 37 3- Metafizik Niçin Tabiattan Önce ve Sonradır (cid:9) 39 4- Metafiziğin Konusu Nedir (cid:9) 39 C- İbn Sina'nın Batıya Tesiri (cid:9) 42 D- İbn Sina'ya Yapılan Tenkitler (cid:9) 45 III. BÖLÜM: METAFİZİK KAVRAMLAR (cid:9) 49 A- Vacib ve Mümkün (cid:9) 51 1- Vacibu'l-Vücud (cid:9) 51 2- Mümkün Varlık (cid:9) 58 3- Vacib Varhk'ın Nitelikleri (cid:9) 60 a) Basittir (cid:9) 62 b) Cismi yoktur (cid:9) 64 e) Cinsi ve türü yoktur (cid:9) 64 d) Düşüneen, Düşüne, Düşünülendir (Akıl, :Akil, Ma'kul) (cid:9) 65 e) Bilgisi Tamdır (cid:9) 66 f) Sevgi, Seven ve Sevilendir (Aşk, Aşık, Ma'şuk) (cid:9) 72 g) Saf İyiliktir (cid:9) 74 III h) Zengindir (cid:9) 75 4— Allah'ın Varlığının Delilleri (cid:9) 76 B— DOĞUŞ TEORİSİ (Sudür) (cid:9) 79 1—İnayet ve Feyz (cid:9) 82 2—Göklerin Hareketi (cid:9) 94 3—Doğuş Terminolojisi (cid:9) 100 C— MADDE ve ŞEKIL (cid:9) 104 D— İLLİYET NAZARİYESİ (NEDENSELLİK) (cid:9) 111 1—Maddi Sebeb (el-İllet el-Unsuriyye) (cid:9) 113 2—Şekli Sebeb (el-İllet el-Suveriyye) (cid:9) 113 3—Fail Sebeb (el-İllet el-Failiyye) (cid:9) 114 4—Gaye Sebebi (el-İllet el-Gâiyye) (cid:9) 115 E— ALLAH ve ÂLEM (cid:9) 117 F— NEFS TEORİSİ (cid:9) 123 1— Nefs Bir Cevherdir (cid:9) 125 2— Nefs ile Beden Münasebeti (cid:9) 128 a) Nefs Bedenle Birlikte Varolur (cid:9) 128 b) Nefs Bedenin Olgunluğudur (cid:9) 129 3— Nefs Çeşitleri veya Değerleri (cid:9) 130 a) Nebati Nefs (cid:9) 131 b) Hayvani Nefs (cid:9) 132 e) İnsani Nefs (cid:9) 134 d) Ölümden Sonra Nefs (Meâd) (cid:9) 138 SONUÇ (cid:9) 143 KAYNAKLAR (cid:9) 145 INDEKS (cid:9) 152 IV Kısaltmalar: AHDLMA : Archives d'Histoire Doctrinale et Litteraire du Moyen Age. AIEO (cid:9) : Annales de l'Institut d'Etude Orientales. Büyük (cid:9) : Büyük Türk Filozof ve Tib stadı İbn Sina. Distinction : La Distinction de l'Essence et de l'Existance d'apres Ibn Sina. İ.A. (cid:9) : İslâm Ansiklopedisi. IBLA (cid:9) : Institut des Belles Lettres Arabes. İ.F. DER. : ilâhiyat Fakültesi Dergisi. Livre (cid:9) : Livres des Directives et Remarques MIDEO (cid:9) : Melange de l'Institut Dominicaine d'Etude Orientale Pensee (cid:9) : La Pensee Religieuse d'Avicenne. Philosophie d'Averroes: Etude sur la Philosophie d'Averroes. V GIRIŞ İSLAM DÜŞÜNCESİNDE METAFİZİK İnsan, tabiatı gereği, daima gerçeğin arayıcısı olarak görünmüştür ve görünecektir. Çünkü onun yaratıhşında, belki de yaratılış gayesiııde, bu merak, bu arayış veya bir başka deyişle, en güzele, en iyi olana su- samışlik bulunmaktadır. Onun düşünce hayatında, daima, duyularla algılanan duyularla algılanamaz olanı, görünen görünmeyeni, gizli ola- nı, gerçek de ideal olanı istemiş, gerektirmiştir. Böylece insan, bu kav- ramlardan en kolay olanda kendini asla yeterli görmemiş; her yeni bu- luş, biliş ve görüşten sonra bunun da gerisinde daha yeni bir şeyler, hâlâ gizli kalan hususlar bulunduğunu düşünmüştür. Bu şekildedir ki, insanlık, felsefe dediğimiz ve gerçek olanın, ideal olanın, en güzel ola- nın, gizli olanın arayışı demek olan bilimi ortaya çıkarmıştır. Eski çağ- lardan beri devam eden bu arayış ve düşünüş, hâlâ devam etmekte ve devam edecektir; yani insanlık felsefe yapmaktan asla geri kalmaya- yacaktır. Eskiden felsefe bütün bilimleri içine alıyordu; diğer bilimleri ondan ayırmak veya ayrı düşünmek mümkün değildi. Onun için eski çağ fi- lozoflarımn bir çoğu sadece felsefe ile değil, onun yanında matematik, mantık, tabiat, "fizik, musiki, tıb vs. gibi bilimlerde de söz sahibi idiler. Daha sonra ilimler felsefeden ayrılarak kendi alanlarını ve bu alanda ge- çerli olan prensip ve kanunları belirlediler. Böylece felsefeye artık ihtiyaç kalmadığı inancına yöneldiler. Ancak içinde bulunduğumuz atom çağı da bize göstermektedir ki, hemen bütün ilimler, bu derece ilerlemiş ol- malarına karşılık, gerilerinde hâlâ bir bilinmez, hâlâ gizli kalan bir yan hıraknuşlardır ve bizzat kendileri bu arayışın içerisindedirler. Aya kadar ulaşan insanoğlu, onun ötesindeki gezeğenlerin gizliliğini ortaya çıkarma istek ve hazırlığı içerisindedir. En son teknolojik gelişmeler, bunların ötesinde yeni şeyler bulunduğu inancında daima en iyisini, en güzelini, daha doğrusu gizli ve ideal olanı arayış içinde bulunmaktadır. Her yeni gelişme, bu arayışı kamçılamakta, insanlığı yeni bir arayışın içine çek- mektedir. İnsanda bu arayış olmasaydı uygarlıkların gelişmesi müm- kün olmazdı. İşte bu arayış, felsefenin asıl konusu, onun bir başka yön- den ortaya çıkarılması demek değil midir? Esasen diğer bilimler maddi sebepleri ortaya çıkardıkları halde maneviyata ait olanları keşfetme- mişlerdir. Bu, özel bir alandır, felsefedir veya metafiziktir. Dünün filo- zofunu ilgilendiren bu konu, bugünün bilgini de ilgilendirmektedir. Bu nedenledir ki, modern fizik ilmi maddenin ötesine gitmektedir. Atmos- ferde bir siyah noktada kaybolan galeksileri merak etmekte, bu siyah noktanın ötesinde neler bulunduğunu düşünmektedir. Bu eter, bu ev- ren, bu siyah nokta ve buradan çıkan galaksilerin bulundukları yer, onu daima meşgul etmektedir. Acaba bu siyah nokta bir zaman tüneli midir? Böylece düşünerek felsefe yapmakta, metafizik yapmaktadır. Maddi olandan çıkıp manevi bir alana yönelmektedir. Çağımız fizik bil- ginlerinin pek çoğu da ilâhi bir kaynağa dayandırmadan bazı olayları açıklamanın zor olduğunu itiraf etmektedirler. Böylece filozof ve bilgin bir konuda birleşmektedirler: Metafizik (İlâhiyat). Bu kısa girişten sonra İslâm Düşüncesindel metafizik anlayışa bir göz atmak faydalı olacaktır. Üzerinde yaşadığımız dünyayı ve kâinatı fizik-metafizik veya ilmi-felsefi olarak sınıflandırabilir, değer- lendirebiliriz. Bunlardan birincisi, duyularla algılanabilenin, görünenin, gerçeğin adı, ikincisi hissi olmayanm, gizli olanın, idealin adıdır. İşte bizim konumuz bu ikincisi, hissi olmaya= ilmi yani metafiziktir. Bu kelime ile ontoloji arasındaki ilgi açıktır; her ikisinin tanımı aynı konu- ları kaplar ve şöyle denir: Ontoloji veya varlık bilimi veyahut genel metafizik2 Ilim olarak ortaya çıkışındaıı beri metafiziğin hem taraftar- ları hem de karşı olanları olmuştur. Sözgelimi Viyana ekolü karşı çık- mış ve Hobhes onu "boş ve karanlık" bir araştırma olarak değerlendir- miştir. Metafizik kelimesi, Aristo'nun fizikten sonra yazdığı kitabın adı- dır. Batıda ancak İbn Riişd'ün yazılarından sonra kullanılmıştır ki, orada bir ilmi ifade eder. Müslümanlar bu yunanca terimi öğrenmişler, hatta arapçalaştırmışlardır. Tam ifade edememiş olsalar bile onu kendi 1 1.31ken bu düşüncenin hâkim karakteri "şekilsiz, hareketsiz, değişmez, mutlak bir sükun içerisindeki ezdi an (an-ı daim) fikridir, bu bütün şekiller ve değişmelerin üstünde ayın kalan ve kendinden şekiller ve değişmelerin doğduğu ezdi âlemdir" der. (islâm Düşüncesi, İstanbul 1946, s. 7.) Ancak, biz, bu karakterin islâm düşüncesinin bütününe maledilemiyeeeğini yalnız felsefi düşünceye hasredilebileceği kanaatindeyiz. 2 Bkz. Laland (Andre), Vocabulaire Technique et Critique de la philosohie, 7. bas., Paris 1956. 2 dillerine çevirmişlerdir: Mâ dün et-Tabia (fizik ötesinde), Mâ fevk et- Tabia (fizik üstünde), Mâ ba'd et-Tabia (fizikten sonra) ve Mâ kabl et- Tabia (fizik öncesi) olarak; fakat bu deyimler bugün kullamlmamaktadır. el-Felsefe el-Ula, Ilahiyat ve el-İlm el-İlahi terimleri daha çok kullanıl- mıştır. Tıpkı latin ve yunan metafizikleri gibi, kendine özgü promlemleri ve bunları çözme şekilleri olan bir İslam Metafiziği vardır. Bu metafizik zatla vücud ve vacib'le mümküdün ayrılığında ısrar eder. On akıl teorisini genişce inceler ve buna semavi alemi ve cihan şumul sistemini dayanak yapar. Teorik incelemelere ulaşmak için Kur'an verilerinden hareket eder. O, Eflatun'a, Aristo'ya, stoahlara ve yenieflatunculu ğa ait elemanları bünyesinde bulundurur3; fakat onları özel bir doktrin biçiminde kendine ait kılar. Başkalarından aldığı şeyler onun özelliğini ortadan kaldırmaz. İslam metafiziki, doğmatik ve manevi bir metafi- ziktir: temelde inanç, tepede akıl hâkimdir. Onun Allah'ı akılların ak- hdır. On akıl ise sırf manevi varhklardır. Hatta denilebilir ki o, idealist- tir. Düşüncenin coşkunluğu, yükselmesi ve özlemi manasında idealist- tir. İlk Varlık İslam metafiziğine göre, düşüncelerin düşüncesi, fikir- lerin fikridir. Diğer varlıklar bu düşüncenin yayılması ve bu fikrin görünüşleridir. İslam düşünce sisteminde, Mutezile, 1VIaturidi, Eş'ari ve dördüncü olarak da filozoflarm metafiziğinden söz edilebilir. Bu arada /engin M ev ükır ı konuları delilleriyle sergileyerek bunların yazarların da belirten önemli bir İslam Metafiziği eseridir. İslam metafiziki Aristo'nun metafiziğine oranla daha metodik ve daha sistematiktir. O, parçaların içtenlikle kendisine bağlandığı bir BİR meydana getirir İlmin prensiplerini ihmal etmeksizin, özellikle, ilahi şeylerin bilgisine kendini verir. Hatta Gazzali bile kelâmın konusunu belirtmek için, sanki metafiziğin konusunu belirtiyorınuş gibi, "o, var- lık olması yönünden varlıktır" der4. İslam felsefe okulu, basit olmayan varlığın problemini açıklamak için, doğuş (sudtir) teorisini, benimser. Saf akıl ve mutlak düşünce olan müslüman filozoflarm Allah'ı, zaman zaman âlemle ilişkisi olmayan 3 Gibb, aristocu ve eflatuncu fikirlerle Islâm düsüncesinin akillestigi düsüncesindedir (bk. La Structure de la Pensee Religieuse de l'Islam, fran, çev. F. Arin, Paris 1950, s. 38). 4 Madkour (I.), La Metaphiysique en Terre d'Islam, Melange (7), içinde, Kahire 1962-63, s. 24. Bunun içindir ki müslüman filozoflar yunan hikmetini muhafaza edenler olarak nitelendiril- mektedir (bk. Thillet (P.), Sagesse Greque et Philosophie Musulmane, Les Mardis, içinde, Kahire 1958, s. 58-72. 3 bir Allah olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte O, büyük Yaratıcı ve bütün varlıkların kaynağıdır. Müslüman filozoflar duyular- la algılanan alemi, bir seri yayılma ile akılla kavranan âleme bağlar ve Allah'ı bütün kainatla birleştirirler. Allah'tan ilk akıl yayılır; ve bu ilk akıldan ikinci ve devamla onuncu akıl olan Faal Akıl'a kadar akıllar meydana çıkar. İlk dokuz aklın göğe ait alemi işgal etmesine karşılık Faaall Akıl ayaltı alemi yönetir. Bu akıldan elemanlar ve mad- de sudur eder. Böylece görülür ki, doğuş teorisi (sudür nazariyesi) akle- dilir (makulât) ve maddi varlıklarla (m.ahsusat) ilgilenir. Bu teori hem kutsal ve hem de kutsaldışını aynı zamanda kaplar. BIR ile bir- leşik (mürekkep) arasında bir ilişki kura'. Islam metafiziği, Islam inançları içerisinde doğmuştur. Çeşitli uy- garhklarla karşılaşan ve düşünce alanında genişleyen Islam toplumun- da önce kelam tartışmaları başladı. Bu tartışmaların konusunu Allah'ın cevheri veya özü ve nitelikleri meydana getiriyordu. Allah' ın sıfatları konusu öyle yaygın hale geldi ki, bu konuda düşüncelerini sergileyen her gurup, Allah'a, kendilerine göre, bir "suret (biçim)" verdiler. O'nun ellerinin olduğunu, vücuda sahip bulunduğunu ve taht (kürsi) üzerinde oturduğunu söylediler. Hatta müşebbihe, haşa, insanlaştırdı. Bunlardan bir bölümü Allah'a "selbi (olumsuzlukla ilgili) ve "subuti" (asli) nitelikler verdiler. Bunu sünni müslümanlar, özellikle eş'ariler sa- vundular. Mutezile subuti sıfatları Allah'ın birliği yönünden tevil etti. Bu konuyla ilgilenenlerin bir amacı da Allah'ın kainatla olan iliş- kisi idi. Bunu açıklamak için uğraştılar. Dokuzuncu yüzyılda mutezili el-Allaf bu ilişkiyi atomik bir doktirinle açıklamaya çalıştı. Allaf ve Eş'arrnin kabul ettikleri atomizm doktirinin amacı, Aristo'nun ileri sürdüğü madde-hareket doktirinini ortadan kaldırmaktı. Onlara göre, Allah durmadan atomları yaratmaktadır. Bu doktirinin kabülünde Islam inanışın aklileştirmek ve vahyi akılla uzlaştırma gayreti vardır. Böylece BİR ve çokluk konusunda çeşitli sorunlar ortaya çıktı. Varlık-yokluk, iyi-kötü, cevher (öz)-ayaz, nefs, vücud, sebeplilik teorisi vd. bu tartışmaların ve düşüncelerin konusunu meydana getirdi. İşte bu şekildeki düşüncelerle 9. yüzyılda Islam felsefesi doğdu. B İR sorununu çözmek için, filozoflar Aristo'nun hareketsiz "ilk hareket ettirici"si üzerine eğildiler. Onlar için Allah, kendinde zorunlu bir var- lıktır ve her şeyin kaynağıdır. Varlığında ve özünde Bir'dir. Bunun için- dir ki O'nun varlığı ve özü birbirinden ayrılamazlar. Bir ve basit olarak özünün dışında bir niteliği yoktur. O, akıl, akil ve ma'kul'dur; aşk, aşık ve ma'şuk'tur. 4
Description: