Yazarın Önsözü (cid:1)(cid:2)(cid:3)(cid:4)(cid:5)(cid:6)(cid:5)(cid:2)(cid:7)(cid:8)(cid:3)(cid:1)(cid:3)(cid:4)(cid:9)(cid:10)(cid:11)(cid:12)(cid:11)(cid:8)(cid:10)(cid:3)(cid:13)(cid:5)(cid:14)(cid:1)(cid:4) (cid:5)(cid:3)(cid:5)(cid:15)(cid:16)(cid:5)(cid:6)(cid:17)(cid:14)(cid:5)(cid:18)(cid:6)(cid:5)(cid:19)(cid:20)(cid:5)(cid:6)(cid:4) (cid:4) (cid:16)(cid:21)(cid:22)(cid:23)(cid:24)(cid:23)(cid:24)(cid:25)(cid:21)(cid:4)(cid:26)(cid:27)(cid:28)(cid:29)(cid:22)(cid:28)(cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:30)(cid:31) (cid:24)!(cid:31)"#(cid:4) (cid:4) (cid:5)(cid:23)$(cid:31)%(cid:4)&’(cid:25)(cid:22)(cid:31)((cid:4))(cid:27)(cid:31)$!(cid:31)(cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) (cid:4) *(cid:11)(cid:14)*(cid:13)(cid:5)(cid:6)(cid:4)(cid:17)(cid:4)+,,-(cid:4) (cid:4) 1 Yazarın Önsözü &(cid:4)(cid:5)(cid:4).(cid:4)(cid:5)(cid:4)(cid:6)(cid:4)(cid:26)(cid:4)(cid:3)(cid:4)(cid:4)(cid:4)(cid:4))(cid:4)(cid:3)(cid:4)(cid:11)(cid:4))(cid:4).(cid:4)*(cid:4) Bu kitap (cid:1)bn Arabî'ye göre Tasavvuf anlayı(cid:2)ı ile Lao-Tsu ve Çuang-Tsu'ya göre Taoizm anlayı(cid:2)ına özgü belliba(cid:2)lı felsefî kavramların kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmalı incelemesini hedef alan bir ça- lı(cid:2)manın birinci kısmıdır. G(cid:1)R(cid:1)(cid:3) Bölümünde de ayrıntılarıyla açıklamı(cid:2) oldu(cid:4)um gibi, bu bi- rinci kısım tümüyle (cid:1)bn Arabî'nin felsefesinin anahtar-kavramlarına hasredilmi(cid:2)tir. (cid:1)ncele- menin ikinci kısmı ise, buna benzer (cid:2)ekilde, Tao Tö Çing ile Çuang-Tsu'nun Kitabı'ndaki anahtar-kavramları inceleyecektir. Bundan önceki di(cid:4)er bütün eserlerim gibi Keio Üniversitesi Kültür ve Dil (cid:1)ncelemeleri Enstitüsü tarafından yayınlanan bu kitap, varlı(cid:4)ını bu Enstitü'nün direktörü Prof. Nobuhiro Matsumoto'nun lûtfetmi(cid:2) oldu(cid:4)u candan destek ve te(cid:2)viklere borçludur. Bundan dolayı bu ve bunu izleyecek olan kitabı, kendisine duydu(cid:4)um minnet duygularımla, Prof. Nobuhiro Matsumoto'ya ithâf ediyorum. Kezâ Kanada'da McGill Üniversitesi (cid:1)slâmî (cid:1)ncelemeler Enstitüsü direktörü Dr. Charles J. Adams'a da çok (cid:2)ey borçluyum. Bu cildin tümü 1965-1966 ders yılında oradaki ö(cid:4)retim üyeli(cid:4)im sırasında Enstitü'nün sa(cid:4)ladı(cid:4)ı fevkalâde te(cid:2)vik edici ve rahat ortamında yazılmı(cid:2) bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın tüm müsveddelerini büyük bir dikkat ve kritik bir gözle oku- mu(cid:2) ve isâbetli telkinlerde bulunmu(cid:2), hatâları düzeltmi(cid:2) olan Dr. David Ede'ye de özellikle minnettârım. Tokyo, Japonya, Haziran 1966 To(cid:1)ihiko (cid:2)zutsu * * * 2 Yazarın Önsözü (cid:30)/(cid:18)(cid:1)(cid:6)/(cid:3)(cid:1)(cid:3)(cid:4)(cid:4)(cid:16)(cid:5)(cid:14)(cid:13)(cid:7)(cid:19)(cid:1)(cid:4) Prof. To(cid:2)ihiko (cid:1)zutsu'nun A Comparative Study of The Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism / Ibn 'Arabî and Lao-Tzû, Chuang Tzû ba(cid:2)lıklı iki cildlik kitabının bi- rinci cildi 1966, ikinci cildi ise 1967 yılında Tokyo'da "Keio Kültür ve Dil Ara(cid:2)tırmaları Enstitüsü" tarafından yayınlanmı(cid:2)tır. Bu kitabın varlı(cid:4)ından 1967 yılında haberdar olmu(cid:2) ve aynı yıl Japonya'dan getirtmi(cid:2)tim. To(cid:2)ihiko (cid:1)zutsu bu kitabında bir yandan Muhyiddin (cid:1)bn Arabî'nin Fusûsü-l Hikem isim- li eseri ile K(cid:5)(cid:2)ânî'nin bunun hakkındaki tefsîrini, di(cid:4)er yandan da Lao-Tzû'nun Tao Tê Çing (ya da Batı'daki bilinen okunu(cid:1)uyla Tao Tö King) isimli eseriyle Çuang Tzû'nun bunun hak- kındaki tefsîrine dayanarak her iki felsefî sistemdeki anahtar-kavramların önce bir semantik analizini yapmaktadır. Bir kelimenin semantik de(cid:4)erlerinin, yâni kelimenin etimolojik1 lûgat mânâsının üzerine zaman içinde eklenmi(cid:2) olan yeni anlamların ya da vuku bulmu(cid:2) olan anlam kaymalarının tesbiti demek olan semantik analiz, kelimelerin kullanıldıkları yerde hangi anlamla yüklü olarak neye delâlet ettiklerinin ara(cid:2)tırılması, ya da eski deyimiyle "kelimelerin medlûllerinin te(cid:2)his ve tesbiti" demektir. Buna bir misâl vermek gerekirse eski Roma'daki laicus (lâik) kavramının tarih bo- yunca ne gibi anlam kaymalarına u(cid:4)ramı(cid:2) oldu(cid:4)una bir göz atmak yeterlidir. "Lâik"in lûgat mânâsı "ruhban sınıfının dı(cid:2)ında kalan halk demektir". Büyük Fransız (cid:1)htilâl'inden sonra bu kelime "din ile devlet i(cid:2)lerini biribirinden ayrı tutan kimse ya da davranı(cid:2)" anlamını yüklen- mi(cid:2)tir. Daha sonra da "ki(cid:2)ilere vicdân hürriyeti tanıyan, kimsenin dinî îtikadına karı(cid:2)mayıp dinini istedi(cid:4)i gibi ya(cid:2)amasına imkân tanıyan ki(cid:2)i ya da davranı(cid:2) biçimi" anlamını yüklen- mi(cid:2)tir. Zamanımız Türkiye'sinde ise bu hususta tam bir kavram karga(cid:2)ası ya(cid:2)anmaktadır. Bugün bâzı mahfeller ve medyanın bâzı kesimleri tarafından, Anayasa'da pekçok kere zikre- dilmesine ra(cid:4)men Anayasa içinde bir tanımı verilmemi(cid:2) olan "lâik" kelimesine: "(cid:1)nsanların (cid:1)slâm dinine ve îtik(cid:5)dına uygun ya(cid:2)amalarına engel olan ki(cid:2)i", ve "lâiklik" kelimesine de: "(cid:1)nsanların (cid:1)slâm dinine ve îtik(cid:5)dına uygun ya(cid:2)amalarına engel olunması gereklili(cid:4)i" anlam- ları yüklenilmi(cid:2) bulunmaktadır. Bundan birkaç yüzyıl sonra Türkiye târihine e(cid:4)ilecek bir kimse "lâik" ve "lâiklik" kavramlarının Cumhûriyet'in kurulu(cid:2)undan sonra 1923-1937, 1937- 1950, 1950-1960, 1960-1980, 1980-1996 ve 1996 sonrası için semantik de(cid:4)erlerini tesbit edemezse Türkiye'nin siyâsî ve sosyal târihi hakkında isâbetli tahliller yapamıyacaktır. (cid:1)(cid:2)te To(cid:2)ihiko (cid:1)zutsu da bu eserinde (cid:1)bn Arabî'nin ve Tao-Tzû'nun biri Arapça, di(cid:4)eri ise kadîm Çince olarak kullanmı(cid:2) oldukları, herbirinin dü(cid:2)ünce sisteminin temelini olu(cid:2)turan a- nahtar-kavramların neye delâlet ettiklerini ara(cid:2)tırıp tesbit etmektedir. Eserin 1. cildi (cid:1)bn Arabî'nin Ontolojisi (Varlık Bilgisi) ve 2. cildi de Lao-Tzû ve Çuang Tzû'nun Felsefî Dünyâ Görü(cid:2)ü'ne tahsîs edilmi(cid:2)tir. Yazar (cid:1)bn Arabî'nin felsefesindeki a- nahtar-kavramlar ile Lao-Tzû'nun felsefesindeki anahtar-kavramların semantik de(cid:4)erlerini 1 Eski yunanca etumos: gerçek, ve logos: bilgi, bilim kelimelerinden olu(cid:2)turulmu(cid:2) olan etimoloji kelimesi kelime- lerin gerçek (yâni bu kapsamda ilk) olarak neye delâlet ettiklerini tesbit eden bilgi türüne verilen isimdir. 3 Yazarın Önsözü (yâni medlûllerini) tesbit ettikten sonra: 1) bu kavramlar arasında bire-bir bir tek(cid:5)büliyetin var oldu(cid:4)unu, ve 2) her iki sistemin de ortaya koymu(cid:2) oldu(cid:4)u ontolojinin Varlık Âlemi'nin bir silsile-i merâtibe (hiyerar(cid:1)i'ye) dayalı katmanlı bir yapı ihtivâ etti(cid:4)i bir ontoloji oldu(cid:4)unu ortaya çıkarmaktadır. Biri M.Ö. VI. yüzyılda Çin'de di(cid:4)eri M.S. XII-XIII. yüzyılda (cid:1)spanya'da do(cid:4)mu(cid:2), arala- rında yakla(cid:2)ık 18 yüzyıllık bir zaman aralı(cid:4)ı ve ya(cid:2)adıkları yerler itibâriyle de yakla(cid:2)ık 9000 km'den fazla bir uzaklık bulunan, biri Çince di(cid:4)eri Arapça konu(cid:2)an bu iki insânın biribirlerini, Valık Âlemi'nin yapısı hakkında aynı (cid:2)eyleri beyân edecek (cid:2)ekilde etkilemi(cid:2) ol- du(cid:4)unu iddia etmek bir maymunun bilgisayar klâvyesinin ba(cid:2)ına geçip de bir çırpıda Mehmed Âkif'in bütün Safâhat'ını aynı sıra içinde eksiksiz ve hatâsız yazabilmesi kadar muhâldir. Kanaatimce Prof. (cid:1)zutsu'nun bu ara(cid:2)tırması, Cenâb-ı Hakk'ın (hangi zamanda, hangi ik- limde ve hangi îtik(cid:5)dın mensûbu olarak ya(cid:2)amı(cid:2) olmasının hiç önemi olmaksızın) seçti(cid:4)i müstesnâ (cid:1)nsânların gönüllerine, Varlık Âlemi'nin esrârını farklı boyalarla boyanmı(cid:2) olsa bi- le, aynı (cid:2)ekilde ilhâm etti(cid:4)ini çok bâriz bir (cid:2)ekilde ortaya koyan kıymetli bir çalı(cid:2)madır. Notlarıma göre, ben bu eserin 272 sayfalık birinci cildinin tercümesine 17 Ekim 1967 saat 00.10 da ba(cid:2)lamı(cid:2) ve 24 Ocak 1969 târihinde de 120. sayfadan sonra tercümeye yakla(cid:2)ık 27 sene kadar ara vermi(cid:2)im. Bu tercümeyi mutlaka bitirmem hususunda Marmara Üniversi- tesi (cid:1)lâhiyât Fakültesi'nden kıymetli dostum Dr. Mahmûd Erol Kılıç'ın te(cid:2)viki olmasaydı herhâlde bu tercüme 120. sayfasında kalırdı. Bu bakımdan kendisine minnettârım. Tercüme- ye son noktayı da 20 Aralık 1997 saat 12.03 de koydum. Aslında Prof. (cid:1)zutsu kolay ve akıcı bir ingilizce kullanmaktadır. Bu bakımdan tercüme herhangi bir güçlük arzetmi(cid:2) de(cid:4)ildir. Bununla beraber konuya yabancı olanların bâzı nokta- ları daha iyi anlamaları ve teknik deyimlerle ünsiyet kesbedebilmeleri için metinde parantez- ler içinde de açıklayıcı notlar vardır; bunlar italik olarak dizilmi(cid:2)lerdir. Tercüme esnâsında bütün güçlük yazarın Fusûs'dan yapmı(cid:2) oldu(cid:4)u alıntıların tercüme- sinde ortaya çıkmı(cid:2)tır. Bu pasajların tercümesini elimde bulunan: 1) Nuri Gencosman'ın Fusûs ül-Hikem çevirisi (M.E.B. (cid:3)ark (cid:1)slâm Klâsikleri No.27, 1962, 2. Baskı, s. 40), 2)Ahmed Avni Konuk'un Fusûsu'l-Hikem Tercüme Ve (cid:3)erhi (Basıma hazırlayanlar: Mus- tafa Tahralı ve Selçuk Eraydın; 1. cild Dergâh Yayınları, (cid:1)stanbul 1987; 2-4. cildler Marmara Üniversitesi (cid:1)lâhiyât Fakültesi Vakfı Yayınları, 1989-1992) 3) Titus Burkhardt'ın La Sagesse Des Prophètes (Editions Albin Michel, Paris 1955, s. 49), 4) Hans Kofler'in Das Buch der Siegelsteine der Weisheitssprüche (Akademische Druck und Verlagsanstalt, Graz 1970, s. 16), 5) R.W.J.Austin'in Ibn Al 'Arabi/The Bezels of Wisdom (Paulist Press, New York 1980, s. 67), 6) Bülent Rauf, R. Brass, H.Tollmache'in 4 cildlik Ismail Hakkı Bursevi's2 Translation of and Commentary on Fusus Al Hikam by Muhyiddin Ibn 'Arabi (Publisher by Muhyiddin Ibn 'Arabi Society, Oxford & Istanbul 1986, 1. cild, s. 210) isimli eserleriyle kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmayı prensip ittihâz ettim. 2 Dr. Mahmûd Erol Kılıç, bu kitabın isminin böyle olmasına ra(cid:4)men söz konusu tefsîrin (cid:1)smail Hakkı Bursavî'ninki de(cid:4)il Abdull(cid:5)h Bosnavî'nin tefsîri oldu(cid:4)unu, hattâ bu yanlı(cid:2)lık dolayısıyla yayıncısını da îkaz etmi(cid:2) olmasına ra(cid:4)men yayıncının 1. cildin bu isim altında basılmı(cid:2) olması dolayısıyla di(cid:4)er cildlerde bu yanlı(cid:2)ı dü- zeltme(cid:4)e yana(cid:2)mamı(cid:2) oldu(cid:4)unu bildirmektedir. 4 Yazarın Önsözü Ayrıca her bir pasajın Nuri Gecosman'ın ve Ahmed Avni Konuk'un kitaplarında hangi cild ve sayfalarda bulunduklarını da tesbit edip bunları dipnotlar olarak takdîm ettim. Genel- likle bu pasajların muhtelif müellifler tarafından verilen tercümeleri biribirleriyle uyu(cid:2)mak- taydı. Ama zaman zaman büyük anlam kaymalarına da tesâdüf etti(cid:4)im oldu. Bu durumlarda Ahmed Avni Konuk'un kelimesi kelimesine ama uslûbu çok a(cid:4)ır olan tercümesi ile Hans Kofler'in çok sâdık bir (cid:2)ekilde yapılmı(cid:2) oldu(cid:4)u anla(cid:2)ılan tercümesini referans olarak aldım. Bu kitabın 120-272. sayfalarını tercüme ederken bana gösterdi(cid:4)i âbidevî sabır ve ta- hammülünden dolayı e(cid:2)im Gülsen hanıma çok (cid:2)ey borçluyum. Ayrıca tercümeyi tamamla- mam hususunda beni cesâretlendiren ve kitabın University of California Press tarafından ya- yınlanmı(cid:2) olan Sufism and Taoism / A Comparative Study of Key Philosophical Concepts ba(cid:2)lıklı 1983 târihli 2. baskısının3 fotokopisini lûtfetmi(cid:2) olan Dr. Mahmûd Erol Kılıç'a, ilk 11 bölümünü bilgisayara büyük bir titizlikle çekmi(cid:2) olan (cid:3)ûle Alpay hanımefendi kızıma, bütün tercümeyi okuyup isâbetli tesbitleriyle yanlı(cid:2)larımın asgarîye inmesini sa(cid:4)lamı(cid:2) olan Hasan Alpay beyefendi o(cid:4)luma minnettârım. Cenâb-ı Hakk hepsinden ganî ganî râzî olsun! Hiç (cid:2)üphesiz, kitapta farkedilecek olan bütün yanlı(cid:2)ların, noksanlıkların ve hattâ acemiliklerin sorumlulu(cid:4)u ise tamâmen fakîr abd-i âcize aittir. Üsküdar, 20 Aralık 1997 Ahmed Yüksel ÖZEMRE 3 Kitabın 2. baskısının önsözünde yazar, pek büyük bir de(cid:4)i(cid:2)iklik yapmamı(cid:2), ancak ilk baskıdaki bâzı hatâları dü- zeltmi(cid:2) oldu(cid:4)unu ifâde etmektedir. Nitekim 1. baskıda verilen bir takım yanlı(cid:2) referansların bu baskıda düzeltil- mi(cid:2) oldu(cid:4)unu ben de tesbit ettim. Bunun dı(cid:2)ında yazar II., III., IV., IX., X. ve XI. Bölümlerin yalnızca ba(cid:2)lıkları- nı de(cid:4)i(cid:2)tirmi(cid:2)tir. (cid:1)lk baskıdaki ba(cid:2)lıkların daha isâbetli ifâdeler olduklarına kanaat getirdi(cid:4)imden ben bu ilk bas- kının ba(cid:2)lıklarını muhafaza ettim. 5 Yazarın Önsözü 0(cid:4)(cid:1)(cid:4)(cid:6)(cid:4)(cid:1)(cid:4)1(cid:4) Ba(cid:2)lı(cid:4)ının ve ba(cid:2)lık-altının da belirtmekte oldu(cid:4)u gibi4 bu kitabın esas amacı, tümüyle, (cid:1)bn Arabî'nin temsil etti(cid:4)i Tasavvuf'un dünyâ görü(cid:2)ü ile Lao-Tsu ve Çuang-Tsu'nun temsil ettikleri Taoizm'in dünyâ görü(cid:2)ü arasında yapısal bir kar(cid:2)ıla(cid:2)tırma yapmaktır. Bu türden bir incelemenin bir takım tuzaklara mâruz bulundu(cid:4)unu bilmiyor de(cid:4)ilim. Aralarında tarihî hiç- bir ba(cid:4) bulunmayan iki dü(cid:2)ünce sistemi arasında sebep-sonuç ili(cid:2)kisi yönünden yapılan bir kar(cid:2)ıla(cid:2)tırma bilimsel kesinlikten uzak bir takım benzerlik ve ayrılıkların yüzeysel bir tesbitinden ba(cid:2)ka bir sonuç do(cid:4)urmayabilir. Böyle bir hatâya dü(cid:2)memek için, bu iki dünyâ görü(cid:2)ü arasında herhangi bir kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmaya tevessül etmeden önce, bunların her birinin te- mel yapısının di(cid:4)erinden ba(cid:4)ımsız olarak ve olabildi(cid:4)ince titiz bir biçimde ortaya çıkarılma- sına çalı(cid:2)ılmı(cid:2)tır. Bu husus göz önünde bulundurularak bu birinci kısım, tümüyle, (cid:1)bn Arabî'nin felsefî dünyâ görü(cid:2)ünün temelindeki belliba(cid:2)lı ontolojik kavramların ayıklanması ve incelenmesi gayretine tahsis edilmi(cid:2)tir. (cid:1)kinci kısımda ise Lao-Tsu ve Çuang-Tsu'nun dünyâ görü(cid:2)ü ile ilgili, tümüyle aynı türden analitik (tahlîlî) bir inceleme yapılacaktır. Böylelikle her iki kısım biri (cid:1)bn Arabî'nin di(cid:4)eri ise kadîm Taoizm'in biribirlerinden ba(cid:4)ımsız incelenmelerinden olu- (cid:2)acaktır. Üçüncü kısım ise, aralarındaki benzerlikler ve ayrılıklar göz önünde tutulmaksızın incelenmi(cid:2) olan, bu iki dünyâ görü(cid:2)ünün ana-kavramlarını kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmak ve aralarında koor- dinasyonu sa(cid:4)lamak üzere giri(cid:2)ilen bir incelemeyi kapsayacaktır. Her ne olursa olsun eseri ba(cid:2)ından sonuna kadar yönlendiren maksat, kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmalı fel- sefe ve mistisizm alanında yeni bir görü(cid:2) açısı getirmek arzusudur. Böyle bir muk(cid:5)yese için isâbetli bir ba(cid:2)langıç noktasını, her iki dünyâ görü(cid:2)ünün de biri Hakk di(cid:4)eri ise (cid:1)nsân-ı Kâ- mil5 (Olgun (cid:1)nsân) olmak üzere iki istinad noktası üzerinde temellendirilmi(cid:2) olması temin etmektedir. Her bir sistem için, bu iki kutup arasında tümüyle bir "ontolojik dü(cid:2)ünce sistemi" geli(cid:2)tirilmektedir. Bu ne Tasavvuf'a ve ne de Taoizm'e has bir tutumdur. Bir Dünyâ görü(cid:2)ünün iki ekseni olmaları itibâriyle Hakk ile (cid:1)nsân-ı Kâmil'in çe(cid:2)itli sûretlerdeki kar(cid:2)ıtlı(cid:4)ı dünyâda çok farklı yerlerde ve târihlerde geli(cid:2)mi(cid:2) olan pekçok mistisizm türünün ortak bir temel motiftir. Aynı geni(cid:2) ortak motifi payla(cid:2)an ama hem köken hem de tarihî (cid:2)artlar açısından biribirlerinden ay- rıntılarında farklı olan bir takım sistemlerin muk(cid:5)yeseli bir biçimde incelenmesinin, dünyâ- nın bugünkü durumunda âcilen ihtiyâcımız olan, ve Prof. Henri Corbin'in de isâbetli bir (cid:2)e- kilde "tarih-ötesi bir diyalog" dedi(cid:4)i, geni(cid:2) tabanlı bir diyalo(cid:4)un temelinin hazırlanması ba- kımından çok verimli olaca(cid:4)ı anla(cid:2)ılmaktadır. (cid:1)bn Arabî'nin (cid:1)slâm dü(cid:2)ünce hayatında pekçok tartı(cid:2)ma ve çeki(cid:2)melere sebep oldu(cid:4)u ol- gusuna dikkati çeken ve bu durumun da bir yandan "Akl"a dayalı gerçek" demek olan Hakî- kat ile öte yandan da "Vahy"e dayalı gerçek" demek olan (cid:3)eriat denilen iki tür Gerçe(cid:4)i sîne- sinde birle(cid:2)tiren (cid:1)slâm'ın kendine has bünyesinden ileri geldi(cid:4)ini ifâde eden Dr. Osman Yah- 4 To(cid:2)ihiko (cid:1)zutsu'nun bu kitabının orijinal ismi: "A Comparative Study of the Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism/(cid:1)bn Arabî and Lao-Tsu, Çuang-Tsu" (Tasavvuf ve Taoizm'deki Anahtar Felsefî Kavramla- rın Kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmalı Bir (cid:1)ncelemesi/(cid:1)bn Arabî ve Lao-Tsu, Çuang-Tsu)'dur. Biz bu birinci kısmı çevirirken buna, kısaca, "(cid:1)bn Arabî'nin Fusûs'undaki Anahtar-Kavramlar" ba(cid:2)lı(cid:4)ını verme(cid:4)i uygun bulduk. (Çevirenin notu). 5 (cid:1)bn Arabî'nin sisteminde Mutlak'a verilen (cid:1)sim Hakk'dır. Taoizm'de ise Mutlak'a Tao ve (cid:1)nsân-ı Kâmil'e de (cid:3)êng Jên ya da Çên Jên denilmektedir. 6 Yazarın Önsözü yâ (cid:2)u ilgi çekici mütâlâada bulunmaktadır6: "(cid:1)bn Arabî örne(cid:4)i, ne kendi (cid:2)ahsiyetinin serbest- çe geli(cid:2)ip açılabilece(cid:4)i Taoizm ya da Vedanta gibi saf bir metafizik gelenekte ve ne de, bü- tün cemaatinin kendinini kesin bir biçimde reddetmesi mukadder olması hasebiyle hâlinin münaka(cid:2)a edilmesinin dahi mümkün olmadı(cid:4)ı, katı (cid:2)eriata sâhip bir gelenekte böylesine sivri bir tarzda tartı(cid:2)ma oda(cid:4)ı olabilirdi. Ama, (cid:1)slâm'ın gerçek istîdâdını onun (cid:2)ahsında meydana çıkarıp yaymak üzere kader (cid:1)bn Arabî'yi bu yolların kesi(cid:2)tikleri noktaya yerle(cid:2)tirmek iste- mi(cid:2)tir"7. Lao-Tsu'ya has Tao metafizi(cid:4)inin, kendine has dü(cid:2)ünce derinli(cid:4)i içinde, (cid:1)bn Arabî'nin Vücûd (Varlık) kavramıyla çarpıcı benzerlikler arzetmekte oldu(cid:4)unu reddetmek mümkün de(cid:4)ildir. Bu eserin ikinci kısmında Lao-Tsu ve Çuang-Tsu'nun, Tasavvuf'dan temelde farklı bir ba(cid:2)ka mânevî gelene(cid:4)in doruk noktasını temsil etmekte olduklarını gösterece(cid:4)imden bu husus daha da ilgi çekicidir. Yukarıda da dikkati çekmi(cid:2) oldu(cid:4)um gibi kendimizi ucuz kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmalar yapmaktan ko- rumamız gerekir ama, öyle inanıyorum ki, îtinâ ile yürütüldü(cid:4)ü takdirde bu türden bir kar(cid:2)ı- la(cid:2)tırmalı incelemenin en azından kültürler arası bir diyalo(cid:4)un verimli bir biçimde tesis edi- lebilmesi hususunda bize ortak bir zemin temin edece(cid:4)ini de kabûl etmeliyiz. Yukarıda çizilmi(cid:2) olan genel plâna uygun olarak bu kısım, yalnızca, (cid:1)bn Arabî'nin dünyâ görü(cid:2)ünün ontolojik temelini olu(cid:2)turan anahtar-kavramların tahlîlî bir incelemesine tahsis e- dilmi(cid:2)tir. Söylemi(cid:2) oldu(cid:4)um gibi bu dünyâ görü(cid:2)ü, ontolojik bir Nüzûl ((cid:2)ni(cid:1)) ve Mi'râc (Yükseli(cid:1)) sûretinde, biri Hakk di(cid:4)eri (cid:1)nsân-ı Kâmil olan iki istinad noktası etrafında dön- mektedir. Bu âlem(cid:2)ümûl süreci tasvîr ederken (cid:1)bn Arabî her safhada bir takım ola(cid:4)anüstü önemi olan kavramlar geli(cid:2)tirmektedir. Bu eserin tahlîl etmeyi tasarladı(cid:4)ı da i(cid:2)te bu kavram- lardır. Bu inceleme, (cid:1)bn Arabî'nin mistik felsefesini "varlık" ve "mevcûdiyet" ile ilgili bir a- nahtar-kavramlar sistemi olarak ele almakta ve bu felsefenin çe(cid:2)itli vechelerini metodik ve ontolojik bir biçimde tahlîl etmektedir. Kabûl etmemiz gerekir ki ontoloji bu ola(cid:4)anüstü zâtın dü(cid:2)üncesinin yalnızca bir vechesidir. Bu dü(cid:2)ünce sisteminin, hep birlikte göz önüne alındı(cid:4)ında, orijinal ve derin bir dünyâ görü(cid:2)ünü ortaya koyan ve ontolojiden hiç de daha az önemli olmayan psikoloji, epis- temoloji, sembolizm, v.s... gibi daha ba(cid:2)ka vecheleri de vardır. Fakat Vücûd kavramı, göre- ce(cid:4)imiz gibi, onun felsefî dü(cid:2)üncesinin gerçek temeli olup Vücûd teorisi de hiç ku(cid:2)kusuz öy- lesine orijinaldir ve öylesine geni(cid:2) kapsamlı bir tarihî öneme sâhiptir ki bunu tamâmen ayrı bir yerde incelemek gerekir. (cid:1)(cid:2)in ba(cid:2)ında (cid:2)u hususu önemle belirtmek isterim ki bu eser (cid:1)bn Arabî'nin bütün eserleri- nin filolojik bir incelemesi de(cid:4)ildir. Tersine bu inceleme, yalnızca, onun Fusûsü-l Hikem (ya da kısaca Füsûs) ba(cid:2)lıklı eserine dayanmaktadır. Bu, aslında, sık sık (cid:2)âheseri olarak nite- lendirilen ve yüzyıllar boyunca çe(cid:2)itli kimseler tarafından incelenmi(cid:2), hakkında tefsirler ya- zılmı(cid:2)8 olan bu me(cid:2)hur eserinde (cid:1)bn Arabî'nin geli(cid:2)tirmi(cid:2) oldu(cid:4)u belliba(cid:2)lı ontolojik kavram- ların bir tahlîlidir. Bu bakımdan bu eser herhangi yeni bir (cid:2)ey takdîm etmek iddiasında de(cid:4)il- dir. Ba(cid:2)langıçtanberi amacım ayrıntılara inmek de(cid:4)ildi. Amacım, daha çok, bu büyük dü(cid:2)ü- nürün hayat veren solu(cid:4)una, canlandırıcı rûhuna ve onun insanı önüne katıp sürükleyen fel- 6 Dr. Osman Yahyâ: "Histoire et Classification de l'Œuvre d'Ibn 'Arabî", 2 cild, 1964, (cid:3)am, "Önsöz", s. 18-19. 7 Metin içinde aslı gibi fransızca olarak geçmektedir. (Çevirenin notu). 8 Dr. Osman Yahyâ Fusûs'un 100'den fazla tefsirinin listesini vermektedir. Bk. a.g.e. I. cild s. 17 ve 241-257. 7 Yazarın Önsözü sefî gücünün gerçek kayna(cid:4)ına nüfûz etmek ve, onun geli(cid:2)tirdi(cid:4)i (cid:2)ekilde, ontolojik sistemi- nin tümünü adım adım derinli(cid:4)ine mütâlâa etmekti. (cid:1)bn Arabî gibi bir zâtın dü(cid:2)üncesini an- lamak için bu dü(cid:2)üncenin tümüne hayat veren ve onu istilâ eden rûhu kavramak gereklidir; aksi hâlde her (cid:2)ey kaybolur gider. Sathî ve dı(cid:2)ardan üretilen bütün mütâlâaların hedeften u- zak sonuçlar do(cid:4)uraca(cid:4)ı muhakkaktır. Entellektüel ve felsefî bir düzeyde dahi (cid:1)bn Arabî'nin dü(cid:2)üncesini içinden kavrama(cid:4)a ve onu kendi nefsinde gerçek bir sempati ile yeni ba(cid:2)tan in(cid:2)â etme(cid:4)e çalı(cid:2)mak gerekir. Böyle bir amaç için ayrıntılara inmek, her ne kadar arzu edilirse de bu, ilk (cid:2)art de(cid:4)ildir. (cid:1)bn Arabî yalnızca derin bir dü(cid:2)ünür de(cid:4)il, aynı zamanda velûd bir yazardır da. Bu ko- nuyu ara(cid:2)tırmı(cid:2) olan uzmanların arasında (cid:1)bn Arabî'nin eserlerinin tam sayısı husûsunda bir uzla(cid:2)ma yoktur. Meselâ (cid:3)a'rânî, 95 cildlik "Tefsîri Kebîr"ini de tek bir eser saymak sûretiyle, Üstâd'ın 400 kadar eser vermi(cid:2) oldu(cid:4)unu kaydetmektedir9. Dr. Osman Yahyâ'nın yukarıda sözü edilen eserindeki genel listesinde ise bir bölümü Üstâd'a atfedilmi(cid:2) ama onun oldu(cid:4)u kesinlik kazanmamı(cid:2) olanlar da dâhil olmak üzere 856 eser zikredilmektedir. Bunun gibi bir durumda ve bizimki gibi bir amaç söz konusu oldu(cid:4)unda müellifin her bir konuda birçok yıla ayrılan bir süre içinde söylemi(cid:2) ve yazmı(cid:2) oldu(cid:4)u her bir (cid:2)eyi ve her bir ayrıntıyı kaydetme(cid:4)e çalı(cid:2)mak yalnızca yersiz de(cid:4)il, aynı zamanda tehlikelidir de. Çünkü bu durumda insanın, (cid:1)bn Arabî'nin yüzlerce eseri boyunca tam bir düzensizlik içinde da(cid:4)ılmı(cid:2) bulunan kavramların, sûretlerin ve sembollerin o geni(cid:2) okyanusunda rahatlıkla bo(cid:4)ulması ve onun eserinin vâsî yapısının dayandı(cid:4)ı ana dü(cid:2)ünce hatlarını ve yönlendirici, ir(cid:2)âd edici rûhu gözden kaybetmesi i(cid:2)ten bile de(cid:4)ildir. (cid:1)bn Arabî'nin eserinin ana dü(cid:2)ünce hatlarını ve ir(cid:2)âd edici rûhunu sembol ve sûretlerin ilk bakı(cid:2)ta düzensiz gibi görünmekte olan kitlesinden a- yırmak amacıyla, onun dü(cid:2)üncesini en olgun hâlinde temsil eden bir eseri üzerinde dikkati yo(cid:4)unla(cid:2)tırmak hem daha akıllıca ve hem de belki daha faydalı olacaktır10 11. Her hâlükârda bu kitap, bazı önemli noktaların aydınlanması için Üstâd'ın daha küçük eserlerinden birine yollama yaptı(cid:4)ım birkaç yer hâriç, yalnızca Fusûsü-l Hikem'in bir tahlî- linden ibârettir12. Yukarıda da kaydedilmi(cid:2) oldu(cid:4)u gibi Fusûsü-l Hikem, geçmi(cid:2)te, çok çe(cid:2)it- li (cid:2)ekillerde birçok ki(cid:2)i tarafından incelenmi(cid:2) bulunmaktadır. Ben ise bu eserimde aynı kitap hakkında sundu(cid:4)um tahlîlimin, (cid:3)eyhü-l ekber diye de me(cid:2)hur olan ve pekçok kimse tarafın- dan da (cid:1)slâm âleminde gelip geçmi(cid:2) dü(cid:2)ünürlerin en derini ama aynı zamanda da en mu(cid:4)lâ(cid:4)ı 9 (cid:3)a'rânî: "el yevâkît ve-l cevâhir", Kahire, H. 1305, I. cild, s. 10. 10 (cid:1)bn Arabî 1165 yılında (cid:1)spanya'da Mürsiye'de do(cid:4)mu(cid:2) ve 1240 yılında da (cid:3)am'da vefât etmi(cid:2)tir. Fusûsü-l Hi- kem vefâtından on yıl önce yazılmı(cid:2)tır. Hayatına ve eserlerine, kanaatimce, en iyi giri(cid:2) Seyyid Hüseyin Nasr'ın Three Muslim Sages (Cambridge, Mass. 1964, s. 84-121) isimli eserinde bulunabilir. 11 (cid:1)bn Arabî'nin hayatı ve dü(cid:2)ünceleri hakkında ba(cid:2)vurulabilecek belliba(cid:2)lı Türkçe eserler (cid:2)unlardır: 1) Nihat Keklik: "Muhyiddin (cid:1)bn'ülarabî, Hayatı ve Çevresi", Büyük Matbaa, (cid:1)stanbul, 1966; 2) Ferit Kam ve Mehmet Ali Aynî: "(cid:1)bn Arabî'de Varlık Dü(cid:2)üncesi", (cid:1)nsan Yay., (cid:1)stanbul, 1992; 3) (cid:1)smail Fennî Ertu(cid:4)rul: "Vahdet-i Vücûd ve (cid:1)bn Arabî", (cid:1)nsan Yay., (cid:1)stanbul, 1994; 4) A.". Afîfî: "Muhyiddin (cid:1)bnu'l-Arabî'nin Tasavvuf Felsefe- si", çeviren: Mehmet Da(cid:4), Ankara Üniv. (cid:1)lâhiyât Fak. Yay. No. 127, Ankara, 1975; 5) Hüsamettin Erdem: "Pan- teizm ve Vahdet-i Vücûd Mukayesesi", Kültür Bak. Yay. No. 1221, Ankara, 1990; 6) Ali (cid:1)pek: "Vahdet-i Vücûd", Tima(cid:2) Yay., (cid:1)stanbul 1992; 7) Süleyman Uluda(cid:4): "(cid:1)bn Arabî", Türkiye Diyânet Vakfı Yay., (cid:1)stanbul, 1995. Ayrıca çok ayrıntılı bir biyografi olarak: Claude Addes, "Ibn 'Arabî ou La Quête du Soufre Rouge", Editions Gallimard, Paris, 1989, tavsiyeye (cid:2)âyândır. (Çevirenin notu). 12 Üstâd'ın dünyâ görü(cid:2)üne felsefî bir tutarlılık ve düzen getirmek üzere sık sık giri(cid:2)ilen te(cid:2)ebbüslere somut bir örnek olarak metinde pekçok kere (cid:1)bn Arabî'nin ifâdesi yanında Abürrezzâk K(cid:5)(cid:2)âni'nin yorumlarını da takdim etmekteyim. K(cid:5)(cid:2)ânî, (cid:1)bn Arabî ekolünün en mümtaz (cid:2)ahsiyetlerinden biridir. Bu kitapta yararlandı(cid:4)ım nüsha Ka- hire'de H. 1321 basılmı(cid:2) olan (cid:3)erhü-l K(cid:4)(cid:2)ânî 'alâ Fusûsü-l Hikem ba(cid:2)lıklı edisyondur. 8 Yazarın Önsözü sayılan (cid:1)bn Arabî'nin daha iyi bir biçimde anla(cid:2)ılmasına katkıda bulunacak bir (cid:2)eyler ihtivâ etti(cid:4)ini ümid ediyorum. * * * 9 Yazarın Önsözü (cid:26)2(cid:4)(cid:2))(cid:20)*(cid:19)(cid:4) (cid:4) (cid:6)*&3(cid:4)(cid:4)(cid:18)/(cid:4)(cid:4)0/(cid:6)(cid:30)/(cid:14)(cid:4) Bizi çevreleyen ve bizim de kendisine gerçek gözüyle bakma(cid:4)a alı(cid:2)kın oldu(cid:4)umuz hissî âlemden ibâret bu: "gerçek" denen nesne (cid:1)bn Arabî için, aslında, hayâlden ba(cid:2)ka bir (cid:2)ey de- (cid:4)ildir. Bizler hislerimizin aracılı(cid:4)ıyla çok sayıda e(cid:2)yâyı idrâk etmekte, bunları biribirlerinden tefrik etmekte, aklımızla bunlara bir çekidüzen vermekte ve böylece sonuçta, etrafımızda muhkem bir (cid:2)ey te'sîs etmi(cid:2) olmaktayız. Bu kurdu(cid:4)umuz nesneye de "gerçek" demekte ve bunun da gerçek ve do(cid:5)ru oldu(cid:4)undan ku(cid:2)ku duymamaktayız. Hâlbuki (cid:1)bn Arabî'ye göre bu kabil "gerçek", kelimenin tam anlamıyla gerçek de(cid:4)ildir. Ba(cid:2)ka bir deyimle böyle bir (cid:2)ey, gerçe(cid:4)i itibâriyle Varlık (Vücûd) de(cid:4)ildir. Uyumakta olup da e(cid:2)yâyı rüyâsında gören bir kimse için gördü(cid:4)ü e(cid:2)yâ nasılsa bu hissî âlemde, gerçekli(cid:4)i a- çısından, Varlık da bize o nisbettedir. "Bütün insânlar (bu âlemde) uykudadırlar; ancak öldüklerinde bu uykudan uyanırlar" meâlindeki me(cid:2)hûr bir hadîsden yararlanan (cid:1)bn Arabî (cid:2)u mütâlâada bulunmaktadır: Âlem bir vehim'den ibârettir; onun gerçek bir varlı(cid:4)ı yoktur. Bu ise "hayâl" ile kastedilen (cid:2)eydir. Yâni sen hayâlinde zannetin ki bu âlem kendi ba(cid:2)ına buyruk, kendi kendine o- lu(cid:2)mu(cid:2) bir gerçektir; mutlak Gerçek'den (Hakk'dan) hâriç bir varlıktır. Hâlbuki hiç de böyle de(cid:4)ildir13… Bil ki senin kendin de bir hayâlsin; idrâk etti(cid:4)in her bir (cid:2)ey ve "bu ben de(cid:4)ilim" dedi(cid:4)in her bir nesne de bir hayâldir. (cid:3)u hâlde bütün varlık âlemi de hayâl içinde hayâldir14. (cid:3)u hâlde e(cid:4)er bizim "gerçek" diye kabûl etti(cid:4)imiz, bir rüyâdan ba(cid:2)ka bir (cid:2)ey de(cid:4)ilse yâni Varlık'ın gerçek (cid:2)ekli de(cid:4)il de vehm etti(cid:4)imiz bir (cid:2)ey ise, bu takdirde ne yapmamız gerekir? Vehmimizde ya(cid:2)attı(cid:4)ımız bu (mevhum) âlemi kesinlikle terk edip bunun dı(cid:2)ında tümüyle farklı bir âlemi mi, yâni gerçekten de gerçek olan bir âlemi mi aramamız gerekir? (cid:1)bn Arabî 13 Fusûs ül-Hikem s.117/103/143/II-245. Bundan böyle metinde Fusûs'dan yapılan alıntılar için öncelikle iki say- fa numarası verilecektir: 1. Fusûs'un K(cid:5)(cid:2)ânî'nin de tefsîrini içeren H.1321 Kahire baskısı; 2. Prof. Afîfî'nin H.1365/M.1946 Fusûs kritik baskısı (Kahire). Üçüncü bir numara verildi(cid:4)i zamanlar da bu da Nuri Gencosman'ın Fusûs çevirisinin M.E.B. (cid:3)ark Klâsikleri No.27 olarak M.1965 yılında yayınlanmı(cid:2) olan 2. Baskısına ait sayfa numarasını gösterecektir. Dördüncü numaralar toplulu(cid:4)u ise Ahmed Avni Konun'uk 1. cildi Dergâh Yayınları ta- rafından 1987'de, di(cid:4)er cildleri de Marmara Üniversitesi (cid:1)lâhiyât Fakültesi Vakfı tarafından 1989-1992 arasında M. Tahralı ve S. Eraydın'ın himmetleriyle yayınlanmı(cid:2) olan 4 cildlik "Fusûsu'l Hikem Tercüme Ve (cid:3)erhi" ba(cid:2)- lıklı eserinin cild ve sayfa numarasını göstermektedir. (Çevirenin notu). 14 Fusûs, s. 119/104/145/II-250. Burada "hayâl içinde hayâl” ile, idrâk etti(cid:4)imiz (cid:2)ekliyle âlemin, geni(cid:2) objektif hayâl alanı içinde etkin olan ki(cid:2)isel muhayyelemizin ürünü oldu(cid:4)u kastedilmektedir. Bu son anlamıyla Hayâl kavramının berrâk ve açık bir izahı için Henri Corbin'in: "L'imagination Créatrice Dans Le Soufisme d'Ibn Arabî", Paris, 1958 ((cid:1)bn Arabî'nin Tasavvufunda Yaratıcı Muhayyele) ba(cid:2)lıklı kitabına bakınız. Kitabın ba(cid:2)ından itibâren Prof. Corbin okuyucuyu hayâl kelimesinin anlamını herkesin kullandı(cid:4)ı anlamda kabûl etme(cid:4)e kar(cid:2)ı u- yarmakta ve s.5 de (cid:2)unları yazmaktır: "Burada, kelimenin herkes tarafından kullanılan anlamıyla, muhayyele söz konusu edilecek de(cid:4)ildir. Muhayyele'den kasıt ne dinî ne de din-dı(cid:2)ı muhayyeledir; bu gerçek-dı(cid:2)ı ile özde(cid:2) kılı- nan bir hayâl üreten bir organ da de(cid:4)ildir, estetik yaratma organı olarak dü(cid:2)ünülecek bir nesne de de(cid:4)ildir. Bun- dan kasıt, kendisine has olan âlemde ba(cid:4)lı ve tümüyle objektif bir varlı(cid:4)a sâhip olan, ve Hayâl'in de buna has idrâk organı oldu(cid:4)u, mutlak olarak temel bir fonksiyondur.” 10
Description: