T.C. Sağlık Bakanlığı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4. Dahiliye Kliniği Klinik Şefi: Dr. Yavuz ERYILMAZ HİPOADİPONEKTİNEMİ İLE ATEROSKLEROTİK KORONER ARTER HASTALIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİ (UZMANLIK TEZİ) Dr. Halil FEYİZOĞLU İstanbul – 2006 ÖNSÖZ Öncelikle uzmanlık eğitimim boyunca, bilgi ve deneyimleri ile yetişmemde büyük emeği geçen, karşılaştığım her sorunda yardım alabileceğim, danışabileceğim ve gerekli tıbbi materyalleri temin edebileceğim fevkalade bir ortam yaratan değerli hocam ve şefim Sayın Dr. Yavuz ERYILMAZ’a, En az şefimiz kadar yanımızda olup yardımlarını esirgemeyen, asistanlık eğitimimde bilgi ve deneyim kazanmamda emeği olan klinik şef yardımcımız Sayın Dr. Zeynep E. SAÇAR’a ve diğer uzmanlarımıza, Hastane başhekimimiz Sayın Doç. Dr. Rafet YİĞİTBAŞI’na, Eğitimim süresince birlikte çalışmaktan büyük zevk ve onur duyduğum, beni her zaman anlayan ve yanımda olan sevgili asistan arkadaşım Dr.Ufuk BAŞAL’a, Çalışma ortamının soğuk atmosferini sıcacık ortama dönüştüren sevgili asistan arkadaşlarıma, servis hemşirelerine ve hastane personeline, Adiponektin kitinin temininde ve testin çalışılmasında yardımlarınıı esirgemeyen Biyoloji-Mikrobiyoloji Uzmanı Sayın Dr. Metin ŞENTÜRK’e, Her zaman sevgi ve desteklerini hep yanıbaşımda hissettiğim aileme, Sonsuz teşekkür ederim.... Dr. Halil FEYİZOĞLU 2 KISALTMALAR ACE: anjiotensin dönüştürücü enzim ADP: adenozin difosfat. AMI: akut myokard infarktüsü. ApoE: apolipoprotein E AT-II: anjiotensin 2 bFGF: basic fibroblast growth factor CK-MB: Kreatin kinaz (muscle-brain izoenzimi) CRP: C reaktif protein EDTA: ethilen daimin tetra asetik asit EGF: epidermal growth factor EKG: elektrokardiyogram HB-EGF: heparin binding epidermal growth factor HDL: yüksek dansiteli lipoprotein . İKH: iskemik koroner kalp hastalığı IL-1: interlökin 1 IMT: intima-media thickness LDL: düşük dansiteli lipoprotein Lp(a): lipoprotein (a) MMP: matriks metalloproteinaz NO: nitrik oksit NSTEMI: non ST-elevasyonlu myokard infarktüsü PDGF: trombosit kaynaklı büyüme faktörü. peak-FBF: peak forearm blood flow PGI2: prostaglandin I2 PPAR: peroxisome proliferator-activator receptor RAAS: renin-anjiotensin-aldestoron sistemi SAP: stabil (kararlı) angina pektoris. SR-A: scravenger reseptör A STEMI: ST-elevasyonlu Miyokard enfarktüsü. TNF-α: tümor nekroz faktör alfa TxA2: tromboksan A2. USAP: unstabil (kararsız) angina pektoris. 3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ......................................................................................4 GENEL BİLGİLER Arter duvarının anatomisi ve hücre biyolojisi……………………………....6 Ateroskleroz patogenezi………………………………………….…………...9 İskemik kalp hastalığı patogenezi…..………………………………………17 Adiponektin......................................................................................................24 MATERYAL ve METOD......................................................................28 BULGULAR....................................................................................... .....29 TARTIŞMA............................................................................................ .39 SONUÇ.....................................................................................................42 ÖZET........................................................................................................43 KAYNAKLAR..........................................................................................44 4 GİRİŞ VE AMAÇ Aterosklerotik koroner arter hastalığı gelişmiş ülkelerde kardiyovasküler morbidite ve mortalitede birinci sırada yer almaktadır. Erkeklerde koroner arter hastalığı sıklığı bayanların dört katıdır. Genç yaşlarda bu oran 8 katına kadar çıkmaktayken, ileri yaşlarda ise erkek ve kadında eşit oranda koroner arter hastalığı gözlenir. Epidemiyolojik çalışmalar sonucu çeşitli risk faktörleri saptanmıştır. Pozitif aile öyküsü, ileri yaş, erkek cinsiyet, dislipidemi, diyabet, insülin direnci ve metabolik sendrom, hipertansiyon, sedanter yaşam, sigara içimi, yüksek homosistein düzeyi, yüksek CRP düzeyi, yüksek fibrinojen düzeyi ve kadınlarda düşük östrojen düzeyi bunlar arasında en önemlileridir(2,3,4). Koroner arter hastalığını önlemek için risk faktörlerini azaltıcı önlemler alınmaktadır. Dislipideminin düzeltilmesi, tansiyonun düşürülmesi, sigaranın kesilmesi ile koroner olayların azaldığı gözlenmiştir. Homosistein düzeyinin düşürülmesi ise henüz tartışmalıdır. Hormon replasman tedavisi ise erken dönemde koroner riski arttırmaktadır. Koroner risk faktörlerinin erken yaşta görülen koroner arter hastalığıyla ilişkisi daha kuvvetliyken, geç yaşta görülen koroner arter hastalığında ise klasik risk faktörleri ile ilişki daha zayıftır(1). Koroner arter hastalığı ile dislipidemi arasındaki ilişki kanıtlanmıştır. LDL kolesterolün yüksekliği ve HDL kolesterolün düşüklüğü ile risk artmaktadır. Bu nedenden dolayı LDL/HDL oranı da önemli bir risk faktörüdür. Oran 3’ün altındaysa düşük risk, 5’in üstündeyse yüksek riski gösterir. Apolipoprotein(a) ve küçük yoğun LDL partikülleri de aterosklerozu hızlandıran diğer faktörlerdir. Adı geçen bu lipoproteinler damar duvarına daha kolay geçerler ve daha zor temizlenirler. Trigliserit yüksekliği de bağımsız bir koroner risk faktörüdür. HDL düşüklüğü genelde Lp(a) yüksekliği ve küçük yoğun LDL yüksekliği ile birlikte seyreder. Kimi uzmanlar ise risk faktörü olarak aterojenik tüm lipoproteinleri içeren non-HDL kolesterolün kullanılmasını önermektedir(3). Enflamasyon belirteçleri de koroner riski göstermektedir. CRP en belirgin olmak üzere fibrinojen, eritrosit sedimentasyon hızı ve homosistein koroner risk ile ilişkilidir. CRP <1 μg/mL düşük riski, 1-3 μg/mL orta riski >3 μg/mL yüksek riski göstermektedir. CRP’nin 10’dan büyük olması ise sistemik enflamasyonu gösterir. CRP yüksekliği lipid profilinden bağımsız ve lipid profiline aditif bir risk faktörüdür. CRP diyabet, metabolik sendrom ve obezite gibi aterosklerozu hızlandıran diğer durumlarda da yüksek saptanır(2,4). 5 Adiponektin (Acrp30, AdipoQ, GBP-28) adipositlerden salgılanan 244 aminoasitten oluşan, apM1 geni tarafından kodlanan bir proteindir. İskelet kasında bulunan AdipoR1 ve karaciğerde bulunan AdipoR2 olmak üzere iki reseptörü vardır. Parodoks olarak yağ doku arttıkça adiponektin salgısı azalmaktadır. Kan şekeri, insulin düzeyi, trigliserit düzeyi, karaciğerdeki yağ oranı ve vücüt kitle indeksi ile adiponektin düzeyi ters orantılıdır. HDL, karaciğer insülin duyarlılığı ile de doğru orantılıdır. Yağ oksidasyonunu arttırır, insulin duyarlılığını arttırır ve kan şekerini düşürür. Ayrıca endotelden adhezyon molekülü, makrofajdan sitokin salgısını inhibe ederek ateroskleroza neden olan inflamasyonu da baskılamaktadır. Düşük adiponektin düzeyi diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak tip 2 diyabet ve aterosklerotik koroner arter hastalığı riskinde artış ile ilişkilidir. Ve ileride diyabet ve enfarktüs riski olan hastalarda rutin bakılan tetkikler arasında yer alma potansiyeline sahiptir. Bu çalışmada amaç düşük adiponektin düzeyi ile aterosklerotik koroner arter hastalığı arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. 6 GENEL BİLGİLER ARTER DUVARININ ANATOMİSİ VE HÜCRE BİYOLOJİSİ Arter duvarı üç tabakadan oluşur: Arter duvarı ve dolaşan kan arasında bariyer oluşturan tunika intima, kalın kas tabakası olan tunika media, çevredeki organların bağ dokusu ile birleşen ve kendisi de bir bağ dokusu tabakası olan tunika adventisya. Tunika intima: Endotel denen sürekli tek hücre tabakası, bunun bazal membranı ve az miktarda pirimitif mezenkimal hücrelerle birlikte olan bir bağ dokusu tarafından oluşur. Bu tabakada yaşam boyunca ilerleyici intimal kalınlaşma olur. Bu durum bağ dokusu lifleri, proteoglikanlar ve mezenkimal hücrelerin sürekli birikmesine bağlıdır. Mezenkimal hücrelerin kontraktilite kapasitesini kaybetmiş modifiye düz kas hücreleri olduğu düşünülmektedir. Tunika media: Arter duvarının en geniş tabakasıdır. Tek bir hücre tipinden, vasküler düz kas hücresinden oluşmuştur. Vasküler düz kas hücresi arterin hücre kitlesinin büyük bir kısmını ve medianın ekstrasellüler matriks bileşenlerini oluşturur. Düz kas hücreleri birbirlerine birleşme yeri kompleksleri ile yapışan uzun hücrelerdir. Bu hücreler dairesel tabakalar şeklinde organize olmuştur ve arter lümenini konsantrik daireler şeklinde çevrelerler. Tunika adventisya: Çevredeki bağ dokusu stroması içine devam eden bir bağ dokusu yapısıdır. İç kısmı fibrözdür ve ön planda kollojen ve elastinden oluşur. Media tabakasından uzaklaştıkça bunların yerini gevşek bağ dokusu alır. Adventisya liflere ek olarak fibroblastlar, mast hücreleri, adipositler ve sempatik sinir uçlarını içerir. Normal arterde medianın iç kısmı ve tüm intima avaskülerdir. İntima kalınlığında artışa bağlı yastıkçıklar arteryel ağacın dallanma noktalarında bulunur. Burada endotel tabakasında permeabilite artmıştır ve proliferasyon hızı daha yüksektir. İntima kalınlaşmıştır ve düz kas hücreleri daha yüksek hızla prolifere olmaktadır. Bu bölgeler hücre bölünmesi ve doku yenilenmesi açısından önemli bölgelerdir ve vasküler kök hücreleri içerirler. Artmış hemodinamik zorlanmaya karşı doku yanıtını yansıtırlar, çünkü çoğunlukla akımın bozulduğu bölgelerde bulunurlar. Aterosklerotik lezyonların anatomik dağılımı ile intimal yastıkçıkların dağılımı aynıdır(5). ENDOTEL HÜCRELERİ VE FONKSİYONLARI 7 ENDOTEL HÜCRELERİ Endotel hücresi bariyer oluşturmak ve kan-arter permeabilitesini kontrol etmek üzere özelleşmiş, ince uzun bir flamanlar hücresidir. Yan yana duran endotel hücreleri arasındaki sınırlar mekanik gücü artıran ve makromoleküler permeabiliteyi kontrol eden özel yapıları olan bileşke kompleksleri şeklinde gelişmiştir. Endotelin üç önemli fonksiyonu vardır: -Kan-doku permeabilitesini sağlamak -Damar tonusunu kontrol etmek -Hemostaz ve inflamasyona göre damar yüzeyinin özelliklerini belirlemek Endotel Fonksiyonları: Son yıllarda kardiyovasküler biyoloji ve patobiyolojide endotel fonksiyonlarının merkezi bir rol üstlendiği ve kardiyovasküler hastalık gelişiminde doku ACE aktivitesinin endotel fonksiyonlarını etkileyen önemli bir parametre olduğu anlaşılmıştır. Erişkin bir kişide yaklaşık 1,8 kg ağırlığında olan ve 700 m² alana yayılan, ortalama 1 trilyon endotel hücresi bulunur. Endotel, damarın iç yüzünü örten basit bir duvar kağıdı değil endokrin, parakrin ve otokrin fonksiyonları ile vücudun en aktif ve en yaygın dokularından biridir. Dolaşan kan endotel üzerinden akar. Plazma ve şekilli elemalar ile dokular arasındaki ilk, bazen de tek tabaka endoteldir. Bu stratejik konumda endotel, hemostazda ve vasküler fonksiyonların ayarlanmasında başrolü oynar (6,7,8). (Tablo 1) TABLO 1 8 Endotel Fonksiyonları Endotel fonksiyonları Hücresel ve fizyolojik spesifik etkiler Vazkonstriksiyon Vazodilatasyon Endotelin NO Angiotensin-II Bradikinin Tonus ET-1 EDHF Tromboxan-A2 PGH2 Stimülasyon İnhibisyon PDGF NO FGF Prostasiklin Büyüme IGF-I TGF Endotelin Angiotensin-II Proinflamatuar Antiinflamatuar ELAM İnflamasyon ICAM VCAM Hemostaz Protrombotik Antitrombotik ET-1: Endotelin-1, EDHF: Endotel kaynaklı hiperpolarizan faktör, PGH2: Prostaglandin H2 PGDF: Trombosit kökenli büyüme faktörü, FGF: Fibroblast büyüme faktörü IGF-1: İnsülin benzeri büyüme faktörü-1, TGF: Transforme eden büyüme faktörü ELAM: Endotel lökosit adezyon molekülü, ICAM: İntersellüler adezyon molekülü VCAM: Vasküler hücre adezyon molekülü, PAI-1: Plazminojen aktivatör inhibitör-1 t-PA: Doku plazminojen aktivatörü ATEROSKLEROZ PATOGENEZİ 9 Tüm dünyada epidemik hale gelen kardiyovasküler hastalıkların en sık nedeni ateroskleroz ve buna eklenen trombozdur. Ateroskleroza genetik yatkınlık olmasına karşılık aterosklerozla ilişkili hiperlipidemi, hipertansiyon, sigara ve diyabet çoğunlukla sonradan edinilir, yani aterosklerozun genellikle hayatın ilerleyen dönemlerinde açığa çıkan klinik sonuçları önlenebilir(9,74). Ateroskleroz arter intimasında plazmadan kaynaklanan aterojenik lipoprotein birikmesine karşı gelişen karmaşık bir inflamatuvar- fibroproliferatif yanıttır(74). Aortadan epikardiyal koroner arterlere dek değişen büyüklükteki sistemik arterleri etkileyebilir. İleri evrelerde çeşitli lezyonlar birarada görülebilirse de intimal plaklar karakteristik lezyonudur. Plaklar daha çok lümen yüzeyi ile LDL gibi partiküllerin arasındaki etkileşim süresinin artmış olduğu dallanma bölgelerine yakın yerleşirler. Bu durum, lipoproteinlerin transendotelyal difüzyonunda artışla ve hiperlipidemi varlığında subendotelyal matrikste lipid birikiminde artışla ilişkilidir. Homosisteinin yüksek düzeyleri de endotel tabakasında hasara yol açarak vasküler permeabiliteyi artırır. Son zamanlarda aterosklerotik plakların %50-75’inde saptanan Klamidya Pnömonia varlığı mikroorganizmaların da aterosklerozdaki rolüne dikkatleri çekmiştir (9). Ekstrasellüler lipid, köpüksü sitoplazmalı hücrelerdeki lipid ve düz kas hücrelerinin ürettiği kollajen gibi bağ dokusu elemanlarından oluşan plak içeriği plaklar arasında farklılık gösterebilir. Köpük hücreleri büyük oranda arter lümeninden plak içine giren monositlerden köken alan makrofajlardan oluşur (10). Aterosklerozun histopatolojisi Amerikan Kalp Cemiyeti Damar Lezyonları Komitesi lezyonun ilerleme sürecini sekiz değişik safhaya ayıran histolojik sınıflama öne sürmüştür(34,35). Tip I Lezyon: En erken aterosklerotik lezyondur ve minör lipid birikimleri ve seyrek makrofaj köpük hücreleri ile karakterizedir. Koroner arterlerde bu lezyonlar çoğunlukla adaptif intimal kalınlaşmalar ile birlikte bulunurlar. Doğumdan hemen sonra bebeklerin yaklaşık yarısında tip I lezyon vardır (Şekil 1). ŞEKİL 1 10
Description: