ebook img

hemodiyaliz hastalarında düzeltilmiş qt dispersiyonu ile demir parametreleri arasındaki ilişkinin PDF

40 Pages·2006·0.62 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview hemodiyaliz hastalarında düzeltilmiş qt dispersiyonu ile demir parametreleri arasındaki ilişkinin

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 4. İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ DOÇ. DR. HALUK ŞAVLI HEMODİYALİZ HASTALARINDA DÜZELTİLMİŞ QT DİSPERSİYONU İLE DEMİR PARAMETRELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. BÜLENT ERDOĞAN UZMANLIK TEZİ İSTANBUL- 2006 TEŞEKKÜR Bana analitik düşünmeyi, sorgulayıcı ve şüpheci olmayı, attığım her adımda bilimsellikten ödün vermemem gerektiğini öğreten, deneyimlerini bizlerle paylaşan hocam Sayın Doç. Dr. Haluk Şavlı’ya en içten saygılarımı sunarım. Asistanlığım süresince birlikte çalıştığım uzmanlarıma, asistan arkadaşlarıma ve servisimizin bütün hemşire ve personeline teşekkürlerimi sunarım. Dr. Bülent Erdoğan İSTANBUL-2006 İÇİNDEKİLER Sayfa No 1. GİRİŞ VE AMAÇ 1 2. GENEL BİLGİLER 2 A. Kronik Böbrek Yetmezliği 2 B. Kronik Böbrek Yetmezliği ve Anemi 4 I. Aneminin Tanımı ve Patogenezi 4 II. Demir Durumunun Değerlendirilmesi 6 C. Demir Yüklenmesi 7 D. Demir Yüklenmesi ve Kardiyovasküler Sistem 8 E. QT dispersiyonu ve Klinik Önemi 10 I. QT Mesafesi 10 II. QT Dİspersiyonu 12 3. MATERYAL VE METOD 12 A. Hasta Seçimi ve Değerlendirilmesi 12 B. QT Dispersiyonunun Ölçümü 14 C. İstatistiksel İncelemeler 14 4. BULGULAR 15 5. TARTIŞMA 22 6. ÖZET 29 7. KAYNAKLAR 31 1. GİRİŞ VE AMAÇ Anemi, hemodiyaliz hastalarında, sık karşılaşılan bir sorundur. Renal aneminin gelişmesinde ana sebep böbreklerde üretilen eritropoetinin eksikliğidir. Demir eksikliği, kısalmış eritrosit yaşam süresi, ciddi hiperparatiroidizm, alüminyum toksisitesi ve folat eksikliği aneminin gelişmesine katkıda bulunur. Eritropoetin tedavisine başlamadan önce hastanın yeterli demir depolarına sahip olması gereklidir. Eritropoetin tedavisiyle kemik iliğinin artacak demir ihtiyacını karşılamak için hastaya demir verilmesi gerekir. Ancak renal anemi tedavisi için aşırı demir verilmesi veya tekrarlanan transfüzyonlar parenkimal dokularda demir birikmesine neden olur. Dokularda biriken demir, kalıcı organ hasarına sebep olur. Özellikle diğer organlara göre, daha az demir depolama kapasitesine sahip olan kalpte ciddi hasarlar meydana gelir. Miyokard repolarizasyonunda bölgesel heterojeniteyi gösterdiği kabul edilen QT dispersiyonu artışının, reentri mekanizması yolu ile ciddi ventriküler aritmilere ve ani kalp ölümlerine sebep olduğu gösterilmiştir. Periton diyalizi tedavisi altındaki hastaların, böbrek fonksiyonları normal olan bireylere göre QT dispersiyonunun artmış olduğu, QT dispersiyonu artmış olan hastaların transferrin saturasyon indekslerinin de yüksek olduğu belirlenmiştir. Çalışmamız; hemodiyaliz hastaları ile böbrek fonksiyonları normal olan bireylerin QT dispersiyonlarının karşılaştırılmasını, hemodiyaliz hastalarında, QT dispersiyonu ile demir parametreleri arasındaki ilişkiyi tespit etmeyi amaçlamaktadır. 1 2. GENEL BİLGİLER A. KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ Kronik böbrek yetmezliği, çeşitli hastalıklara bağlı olarak nefronların progresif ve geri dönüşümsüz kaybı sonucu böbreklerin fonksiyonlarını yitirmesi olarak tanımlanır. 2003 yılı itibariyle ülkemizde 22550 kronik böbrek yetmezliği hastası bulunmaktadır. Kronik böbrek yetmezliğine neden olan hastalıklar ve sıklıkları aşağıdaki tabloda özetlenmiştir 1. Etyolojik neden Sayı Yüzde Diabetes mellitus 5146 22.8 Nedeni bilinmeyen 4961 22.0 Hipertansiyona bağlı SDBY 4072 18.1 Kronik glomerüler hastalık 3192 14.2 Ürolojik hastalıklar 1353 6.0 Bilinen diğer nedenler 1145 5.1 Kistik böbrek hastalığı 1097 4.9 Kronik interstitiyel nefritler 1016 4.5 Renal amiloidoz 468 2.1 Behçet hastalığı 24 0.1 Alport sendromu 76 0.3 Toplam 22550 Tablo 1: 2003 yıl sonu itibariyle (31/12/2003) herhangi bir renal replasman tedavisinde olan bütün SDBY hastalarında etiyolojik dağılımı 2 Glomerüler filtrasyon hızı (GFH), aylar, yıllar içinde giderek azalır. Klinik tablonun oluşumuna, hastalıkların yanı sıra böbreklerin hasarlanmaya karşı geliştirdiği uyum mekanizmaları da katkıda bulunur. Sağlıklı durumdaki hastalıktan etkilenmemiş nefronlar filtrasyon miktarını artırarak GFH’nı ve serum kreatinin değerini normale yakın tutmaya çalışırlar. Özellikle renal tübülüsler, geliştirdikleri uyum mekanizmasıyla plazma kreatinin, sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor konsantrasyonları ile vücut suyu miktarını normal sınırlar içinde tutmaya çalışır. Başlangıçta yararlı gibi görülen bu uyum mekanizmaları zamanla sağlıklı nefronlarda hasarlanmaya neden olmaktadır. Kronik böbrek yetmezliği tanısıyla izlenen olgular; klasik olarak klinik seyir ve yetmezliğin düzeyinin belirlenmesi amacıyla GFH düzeylerine göre; A- Rezerv kayıplı renal yetmezlik (GFH 50-80 ml/dk) B- Renal yetersizlik (GFH 30-50 ml/dk) C- Renal yetmezlik (GFH 10-30 ml/dk) D- Son dönem böbrek yetmezliği (GFH<10 ml/dk) olarak evrelenir. Böbrek yetmezliği ilerledikçe böbreklerin fizyolojik, biyokimyasal ve hormonal fonksiyonlarında kayıplar oluşur. Sağlıklı böbrekler tarafından vücuttan uzaklaştırılması gereken metabolitler birikerek diğer vücut sistemlerinde değişikliklere neden olur. Tüm bu değişiklikler sonucu ortaya çıkan tablo üremik sendrom olarak tanımlanır. Üremik toksinlerin büyük kısmını protein ve aminoasit metabolizması sonucu ortaya çıkan toksik materyaller oluşturur. En belirgin değişiklikler kardiyovasküler, hematolojik, iskelet, endokrin ve homeostatik sistemde olmak üzere tüm sistemlerde ortaya çıkar. 3 B. KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ VE ANEMİ I. ANEMİNİN TANIMI VE PATOGENEZİ Dünya Sağlık Örgütü, anemiyi erkekte hemoglobinin 13.5 g/dl den, kadında postmenaposal dönemde ve menstrüasyon dışı dönemde hemoglobinin 12.5 g/dl den, böbrek hastalarında ise hemoglobinin 12 g/dl den düşük olması olarak tanımlamakta; böbrek hastalarında hemoglobin değeri 10 g/dl nin altına inmedikçe tedavi önerilmemektedir 2 . Renal fonksiyonları azalmaya başlayan hastaların, büyük bölümünde normositik normokromik anemi görülür. Tedavi edilmezse anemi, dokulara oksijen taşınmasında bozukluğa 3, kardiyak debide artmaya, sol ventrikül hipertrofisine, kalp yetersizliğine 4, kognitif ve entelektüel fonksiyonlarda azalmaya 5 ve immün sistemde bozukluklara 6 neden olur. Eğer uygun şekilde tedavi edilmezse anemi hastanın yaşam kalitesini ve yaşam süresini azaltır 7. Renal aneminin gelişmesinde ana sebep böbreklerde üretilen eritropoetinin eksikliğidir 8. Demir eksikliği, kısalmış eritrosit yaşam süresi, ciddi hiperparatiroidizm, alüminyum toksisitesi ve folat eksikliği aneminin gelişmesine katkıda bulunur. Rekombinant insan eritropoetini, 1986 dan beri renal anemi tedavisinde kullanılmaktadır 9. Hastaların %5 ile %10 unda eritropoetin tedavisine cevapsızlık görülür. Cevapsızlık demir eksikliği, devam eden kronik kan kayıpları veya kronik enfeksiyonlara bağlı olabilir 10. Demir eksikliği; gastrointestinal sistemden gizli kan kaybı, diyetle yetersiz demir alımı, tetkikler için sık kan alınması ve diyaliz sırasındaki kayıplardan kaynaklanır 11. Eritropoetin tedavisine başlamadan önce 4 hastanın, yeterli demir depolarına sahip olması ve tedaviyle kemik iliğinin, artan demir ihtiyacının karşılanması için demir verilmesi gerekir. II. DEMİR DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ Sağlıklı bir insanın vücudunda kilogram başına 35-45 mg demir bulunmaktadır. Demirin %85 i hemoglobin ve miyoglobin yapısında, geri kalan kısmın büyük bölümü ferritin ve hemosiderin şeklinde depolanmış olarak küçük bir bölümü ise transferrin (toplam demirin % 0,5 ten azı) ve diğer demir içeren hücre bileşenlerinde bulunur. Serum Demiri (Fe): Serumda 50-170 µg/dl arasında demir bulunmaktadır. Bu demiri bağlamak üzere 250-450 µg/dl transferrin bulunur. Demir eksikliği anemisinde, demir seviyesi azalır. Sabahları yüksek, akşamları ise düşük değerlere sahip olması nedeniyle kan örneklerinin sabah alınması önerilmektedir. Total Demir Bağlama Kapasitesi (TDBK): Plazmadaki transferrinin bağlayabileceği azami demir miktarını gösterir. 250-450 µg/dl arasında normal kabul edilir. Demir eksikliğinde artış gösterir. Transferrin Saturasyon İndeksi (TSAT): Serum demirinin tamamına yakın bir kısmı transferrine bağlı olarak taşınmaktadır. Tranferrin saturasyon indeksi ( Fe/TDBK ) x100 formülüyle yüzde olarak hesaplanır. Normal seviyeleri % 16-45 arasında değişmektedir. Transferrin saturasyonu %20 nin altına inince kemik iliğine eritropoez için gerekli demirin sağlanmasında azalma olur. %50 nin üzerine çıktığında ise karaciğer, kalp, deri ve pankreas gibi dokularda demir birikmeye başlar. 5 Ferritin: Apoferritin olarak adlandırılan bir protein kılıf içinde, demir molekülü depolayabilen bir demir protein kompleksidir. Plazmada 30-400 ng/ml seviyesinde bulunur. TSAT hemoglobin sentezine hemen katılabilecek demir düzeyini, ferritin ise vücut demir depolarını gösterir. Renal anemisi olan hastaların %25 ile %37,5 inde demir eksikliği görülmektedir 12. Demir eksikliği mutlak demir eksikliği ve fonksiyonel demir eksikliği olarak ikiye ayrılır. Mutlak demir eksikliği, normal populasyonda olduğu gibi transferrin saturasyon indeksinin %16 dan, ferritinin 12 ng/ml den düşük olmasıdır. Fonksiyonel demir eksiliği ise demir depolarının yeterli olduğu durumda kemik iliğine yeterli demirin sağlanamaması sonucu oluşan göreceli demir eksikliğidir. Fonksiyonel demir eksikliği varlığında, tek başına demir tedavisi hematokrit değerlerini yükseltebilir 13. Her iki durumda da eritropoetin tedavisine cevapsızlık gözlendiği için ferritinin 200 ile 500 ng/ml arasında tutulması, transferrin saturasyonunun ise % 20 nin üzerinde tutulması önerilmektedir 14. Bu değerlere ulaşmak için son yıllarda demir preparatları daha yüksek dozlarda ve daha sık kullanılmaya başlandı. Demir tedavisi, mutlak demir eksikliğinin düzeltilmesi veya eritropoetin tedavisinden önce demir depolarını iyice doldurmak için kullanılır. Demir preparatlarının, oral ve parenteral formlarının kullanılabilmesine rağmen oral kullanıldığı zaman intolerans gelişmesi, özellikle fonksiyonel demir eksikliğinde gastrointestinal sistemden emilim azaldığı ve ihtiyacı karşılamada yetersiz kaldığı için parenteral yol tercih edilmektedir. 6 C. DEMİR YÜKLENMESİ Tekrarlayan kan transfüzyonları ve demir tedavisiyle oluşan sekonder hemosideroz, üremik hastalarda oldukça sık görülür, ancak. çoğunlukla fark edilmez. Elementer demir, oksijen taşıyan moleküllerde ve enzimatik reaksiyonlarda kofaktör olmasının yanısıra çeşitli oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında yer alır. Transferrin ve ferritin, demir molekülünü yapılarına katarak transportunu sağladıkları gibi istenmeyen redoks reaksiyonlarından da korur 15. Demir, süperoksit ve hidrojen peroksitle Haber-Weiss reaksiyonu (Tablo 2) olarak isimlendirilen reaksiyona girerek reaktif hidroksil radikallerini oluşturur. Şekil 1: Haber-Weiss reaksiyonu sonucu güçlü bir oksidan olan reaktif hidroksil radikalleri oluşur Haber-Weiss reaksiyonu neticesinde ortaya çıkan reaktif hidroksil radikalleri; polisakkaritleri depolimerize eder, DNA kırılmalarına sebep olur, enzimleri inaktive eder ve hücre zarındaki lipidlerin peroksidasyonunu başlatır. Bu reaksiyon, demire toksik potansiyel kazandırır. İnflamasyon ve iskemi halinde dokuda bulunan demir, 7

Description:
dispersiyonu (QTd), eğer düzeltilmiş QT mesafeseleri kullanılırsa da .. Tablo 6: QTc dispersiyonu ile yaş, diyaliz süresi, kalsiyum, potasyum, demir,.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.