ebook img

Hayat Dergisindeki Dil ve Edebiyat Yazılarının İncelenmesi PDF

1410 Pages·2005·4.44 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Hayat Dergisindeki Dil ve Edebiyat Yazılarının İncelenmesi

1 GİRİŞ “Hayat Dergisindeki Dil ve Edebiyat Yazılarının İncelenmesi” adlı çalışmanın ana kaynağını bir dergi oluşturduğu için öncelikle dergi kavramı üzerinde durmak istiyoruz. Dergi; siyaset, edebiyat, teknik gibi konuları inceleyen ve belirli aralıklarla çıkan süreli yayın, mecmua(1) olarak tanımlanır. Türkiye’de çıkan dergilere bir göz atacak olursak, ilk derginin Tanzimat döneminde Vekâyi-i Tıbbiye adıyla 1849 yılında çıktığını görürüz. 1862’de yayımlanmaya başlayan Mecmua-i Fünun, fen bilimlerinin yanı sıra toplum bilimlerine ilişkin yazılara; Dağarcık (1871-72), bu dönemde yayımlanan birçok dergi gibi edebiyata, fen ve toplum bilimlerine yer verir. 19. yüzyılın ikinci yarısında doğrudan belirli bir alana yönelik ya da belirli konulara ağırlık veren dergiler de yayımlanır. Mecmua-i Ebuzziya (1880) bir edebiyat ve düşünce dergisi olarak boy gösterir. Başlangıçta eğitici ve eğlendirici yazılara yer vererek bir tür aile dergisi olarak çıkan Servet-i Fünûn (1891), daha sonra edebiyat akımlarına öncülük eder. 1895’te çıkan Musavver Malûmat ise Servet-i Fünûn’u eleştiren yazılarla doludur. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla dergilerin sayısında büyük bir artış gözlenir.1908’de çıkan Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, liberal ekonomiyi savunan bir iktisat dergisidir. İlk siyasal dergiler de yine II. Meşrutiyet döneminde yayımlanmaya başlar. Türk Yurdu (1911) ve Sebilürreşad, siyasal, kültürel ve edebî nitelikli düşünce dergilerinin önde gelenleridir. Beyanü’l Hak (1908), Genç Kalemler (1911), Halka Doğru (1913), Türk Sözü (1914), Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası (1916-19) ve Yeni Mecmua (1917) gibi dergiler de çeşitli akımların temsilcileridir.(2) Cumhuriyet döneminde de toplum hayatını etkileyen, ona yön veren siyaset, edebiyat ve düşünce dergileri çıkmıştır. Dergiler hiç kuşkusuz kültür hayatımızda başlı başına incelenmesi gereken unsurlardır. Bir bakıma süreli yayınların, toplumun nabzını tuttuğunu da söylemek mümkündür. Bu öneminden dolayı biz, bu çalışmamızda “ Hayat Dergisi”ni ele aldık ve özellikle dil ve edebiyat yazıları üzerine yoğunlaştık. (1) Türkçe Sözlük , (1988): Türk Dil Kurumu Yayınları, Cilt:1, Ankara, s.360 (2) Ana Britannica, ((1992): “Dergi” maddesi, Ana Yayınları, Cilt:7, İstanbul, s.163 2 Çalışmamızın asıl kaynağı olan Hayat Dergisi’ni tanıtmaya çalışalım. Hayat Dergisi “Hayat Dergisi” 2 Aralık 1926’dan 30 Aralık 1929’a kadar çıkmıştır. Haftalık olan dergi, her sayısı yirmi büyük sayfa ve altı cilt tutan 146 sayılık bir eserdir. İlk iki yıl eski harflerle yayımlanıp Latin alfabesinin kabulü üzerine 1928 Ağustos’undan itibaren ara ara 29 Kasım’dan itibaren de tamamen yeni harflerle basılmıştır.(3) Maarif Vekaleti’nin yakın desteğiyle, Cumhuriyet yönetiminin amaçladığı kültürel ve siyasal dönüşümü genç kuşaklara benimsetmek amacıyla yayımlandı. İlk sayısında Mehmet Emin, Hayat’ın neşredilme gayesini şu şekilde anlatmaktadır: “Hiçbir devrin gençliği bugünün ve yarının Türk münevverleri kadar mesuliyet karşısında kalmamıştır. Gençlik inkılâba olan borcunu ödemek mecburiyetindedir. Bu borç ancak Türk milletinin refahına ve saadetine masruf şuurlu bir sa’y ile ödenebilir. Bu sa’yın tarzını, istikametini ancak ilim tayin edebilir. Yeni Türkiye inkılâptan sonra birtakım iktisadî ve içtimaî meseleler muvacehesindedir. Bugünün ve yarının münevverleri bu meseleleri ancak ilmî zihniyetle halledebilir. Her devirden ziyade bugünün gençliği hakiki bir ilimle mücehhez olmak mecburiyetindedir. Hayat, gençliğin ilme karşı muhabbetini artırmaya çalışacaktır. Hayat, hakiki müspet ilim zihniyetine karşı gençlikte hürmet uyandırmaya uğraşacak, hadisatı görmek, üzerinde düşünmek muhabbetini telkine çalışacaktır. Gayemiz birtakım mefhumları bilen değil, vakayi üzerinde düşünebilen kuvvetli münevver zümrenindir. Onlardan kuvvet alacak, onların müşterek mefkuresini söyleyecektir. Böyle olduğu için ferdî hayat gibi fani olmayacaktır.”(4) Dergi 3 Mayıs 1928’e kadar Mehmet Emin’in (Erişirgil), ardından Nafi Atuf’un (Kansu) birkaç sayı süren mesul müdürlüğünden sonra kapanıncaya kadar Faruk Nafiz’in (Çamlıbel) idaresi altında çıkmıştır.(5) Başlangıçta başmakalelerini daha çok Mehmet Emin ile Avni Başman’ın kaleme aldığı dergide Türkiyât, edebiyat ve kültür tarihi araştırmaları ile ilgili yazılar genellikle M. Fuat Köprülü, Ali Canip (Yöntem), Mehmet Halit (Bayrı), Nahit Sırrı (Örik), (3) Abdullah Uçman, (1988): “Hayat” maddesi, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt: 1 , İstanbul, s.12 (4) Ziya Bakırcıoğlu, (1981): “Hayat” maddesi, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, Cilt: 4, İstanbul, s.171, 172 (5) Uçman, 1988:12 3 Nurullah Ata (Ataç) ve Ahmet Cevat (Emre); sosyoloji yazıları M. Nermî, Ziyaettin Fahri (Fındıkoğlu) ve Ismayıl Hakkı (Baltacıoğlu); felsefe yazıları Mehmet Emin, Mehmet İzzet ve Mustafa Şekip (Tunç); tarih yazıları Ahmet Refik (Altınay); musiki nazariyâtı ve tarihi yazıları Halil Bedî (Yönetken) tarafından kaleme alınmıştır.(6) Dergide Türk dili, Türk tarihi, Türk edebiyatı ve Türk güzel sanatları çağdaş ve milli bir görüşle ele alınmış; bu anlayış doğrultusunda dil, edebiyat, tarih, felsefe, güzel sanatlar, yeni insan görüşü, yeni Türk kadını ve yeni maarif sistemiyle yeni kültür kurumları konularında birçok yazı yayımlanmıştır. Çeşitli şair ve hikayecilerin şiir ve hikayelerinde özellikle memleket edebiyatı yapıldığı ve Anadolu coğrafyası temasının yoğun bir şekilde işlendiği dikkati çekmektedir.(7) Hayat Dergisinde divan şiirini hatta Tanzimat’tan sonra değişen şiiri İran ve Batı taklidi olarak değerlendiren yazılar çıkmıştır.Bu yazıları yazanların başında M. Fuat Köprülü gelmektedir. Dergi bazı özel ilaveler, özel sayı veya sayfalar da yayımlamıştır. Örneğin; 15. sayıda Ömer Seyfettin’e ait bir bölüm vardır. 111. sayı Maarif Vekili Mustafa Necati Bey için ayrılmıştır. Hayat Dergisi, 1929 yılından itibaren muhteva zenginliğini kaybetmeye başlamış, bol miktarda tercüme yazıların yayımlandığı bir edebiyat, eğitim ve magazin dergisi olmuştur. 146. sayıdan sonra sayfa sayısı artarken boyutları küçülmüş, 1930 yılında yeni bir numaralandırılış ile beş sayı daha çıktıktan sonra kapanmıştır.(8) Hayat Dergisi, siyaset ve edebiyat tarihimizde önemli bir dergidir. Buna rağmen detaylı bir çalışma görülmemiştir. 1982 yılında, Mustafa Parlak, “Hayat Mecmuası”nın 1-3 ciltlerindeki Edebî Makaleler ve Tahlilli Fihristi” adlı bir doktora ön çalışması yapmış; Ahmet Özpay 1998 yılında “Hayat Mecmuası”ndaki Sanat, Edebiyat ve Fikir Yazılarının Sınıflandırılması ve Değerlendirilmesi” adlı bir yüksek lisans tezi, 2002 yılında Nebahat Dalga, “Hayat Mecmuası’ndaki Fikrî ve İlmî Makalelerin İncelenmesi (1926-1927), Mehmet Güneş, “Hayat Mecmuası”ndaki Edebî Muhteva (Şiir ve Hikaye, 1926-1929) adlı yüksek lisans tezlerini hazırlamışlardır.Ayrıca Ziya Bakırcıoğlu’nun 1984 yılında, Milli Kültür’de “1926-1930 Yılları Arasında Neşredilen Hayat Mecmuası’nın Hars ve Edebiyat Tarihimizdeki Yeri” adlı yazısı çıkmıştır. (6) Uçman, 1988:13 (7) Uçman, 1988:13 (8) Uçman, 1988:14 4 Derginin ilk sayısından en son sayısına kadar yer alan konulara ilişkin yaptığımız bu inceleme ve verdiğimiz metinler, Hayat Dergisi’nin o dönemin olayları için ihmal edilmemesi gereken bir kaynak olduğunu açıkça belirtmektedir. Bütün bunlara rağmen daha önce de belirttiğimiz gibi dergi üzerinde geniş ve detaylı çalışmaların yapılmadığını söylemek zorundayız. Dergi hakkındaki bilgiler çoğunlukla tanıtıcı bilgiler şeklindedir. Bu bilgiler de çeşitli edebiyat tarihleri, antoloji ve ansiklopedilerdedir. Bu çalışmamızda dergideki dil, edebiyat ve sanat yazılarını kronolojik olarak inceledik. Bu türlere giren yazıları sekiz bölüm halinde topladık. Bizim çalışmamız metin tespiti, derlemesi ve incelemesi çalışmasıdır. Tespitlerimize göre: 1. Manzumeler, 2. Hikayeler, 3. Denemeler, 4. Tenkit Yazıları, 5. Sanat Yazıları, 6. Dil Yazıları, 7. Biyografiler, 8. Eser Tanıtmaları ile ilgili yazılar çıkmıştır. “Hayat Dergisindeki Dil ve Edebiyat Yazılarının İncelenmesi” adlı çalışma, dergideki dil ve edebiyat yazılarının derli toplu bir araya getirilmesinden dolayı araştırmacıların ve meraklıların kolayca ulaşabileceği bir kaynak olmuştur. 5 HAYAT DERGİSİNDEKİ DİL VE EDEBİYAT YAZILARININ İNCELENMESİ ( 1926-1930 ) ( METİNLER ) 6 BİRİNCİ BÖLÜM MANZUMELER 7 YENİ HAYAT -Ziya Gökalp’in aziz ruhuna- Duymadan düşünmek yok dinimizde; Biz kalp adamıyız, gönül eriyiz. İnsanız, insanlık esastır bizde; Ne ciniz, ne melek, ne de periyiz!.. Keşkülle asâyı çölde bıraktık; Külâhı, hırkayı, çiviye taktık; Dillerde marifet kandili yaktık; Bu ince işlerin hünerveriyiz. Mücerret değiliz, ailemiz var; Başımızdan aşkın gailemiz var; Bin kârvan tutacak kafilemiz var, Varlık diyârının seferberiyiz!.. Biz hakka aşığız, isteğimiz hak; Doyurmaz ahirette saadet ummak; Dileriz dünyada kurulsun “uçmak”; Bu yolun ümmetsiz peygamberiyiz!.. Mabûdu göklerden gönle indirdik; Hâlıkla mahluku biz sevindirdik; Gözlerde çağlayan yaşı dindirdik; Biz zemzem değiliz, alın teriyiz!.. Devrin güneşleri garptan doğmada; Tan yerinde yanan ateş soğmada; Şarkı karanlıklar ezip boğmada; O meş’ûm gecenin biz seheriyiz!.. 8 Fark ettik nihayet aç ile toku; Anladık en sonra var ile yoku; Bırak o kitapları, gel bizi oku!.. Bizler ki hilkatin son eseriyiz... Gönlümüz kılıçtır, tenimiz kını; Orada saklarız vatan aşkını; Ülkeler fetheder sevgi akını; Sanmayın bu yolda bizler geriyiz!.. Okuyup okutmak, işimiz bizim; Haram lokma kesmez dişimiz bizim; Her yerde bulunmaz eşimiz bizim; Biz yeni hayatın erenleriyiz!.. Hasan Âlî HAYAT, c.1, nr.1, 2 Kanun-i evvel, 1926, s.2 9 ÇOBAN ÇEŞMESİ Derinden derine ırmaklar ağlar, Uzaktan uzağa çoban çeşmesi... Ey suyun sesinden anlayan bağlar, Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi? Gönlünü Şirin’in aşkı sarınca Yol almış hayatın ufuklarınca, O hızla dağları Ferhat yarınca Başlamış akmaya çoban çeşmesi. O zaman başından aşkındı derdi, Mermeri oyardı, taşı delerdi. Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi, Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi. Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu, Kerem’in sazına cevap veren bu, Kuruyan gözlere yaş gönderen bu, Sızmadı toprağa çoban çeşmesi. Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda, Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda, Ateşten kızaran bir gül arar da Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi. Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar, Tarihe karıştı eski sevdalar; Beyhude seslenir, beyhude çağlar, Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi. Ankara, Eylül, 1926 10 Faruk Nafiz HAYAT, c.1, nr.1, 2 Kanun-i evvel, 1926, s.2

Description:
SEFİLLERİN ÖLÜMÜ. Gezdi örümcek gibi 61. CEVAP. -Kara kuvvette-. Dediğini biliyorum, hulâsası çünkü şu:! “Aman beni bırakın da .. Page 80
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.