MARSHALL MCLUHAN GUTENBERG GALAKSİSİ Tipografik İnsanın Oluşumu Çeviren: Gül Çağalı Güven GUTENBERG GALAKSİSİ Tipografik İnsanın Oluşumu [Herbert] Marshall McLuhan (21 Temmuz 1911 - 31 Aralık 1980) Kanadalı iletişim kuramcısı ve eğitimci. Manitoba ve Cambridge üniversitelerinde okudu. 1946’dan sonra Toronto Üniversitesi’nde görev yaptı. 1952’de bu üniversitede İngiliz edebiyatı profesörü oldu. 1963’ten sonra okulun Kültür ve Teknoloji Merkezi’nin yöneticiliğini üstlendi. ABD ve Kanada’da pek çok üniversitede konuk profesör olarak ders verdi. McLuhan, Gutenberg’le başlayan basım devriminin getirdiklerini ve elektronik devrimin getireceklerini ele aldığı Gutenberg Galaksisi’nde kullandığı "küresel köy" kavramıyla ilk "medya gurusu" oldu. Her kültür çağında bilginin kaydedilip aktarıldığı medium’un (ortam; araç) o kültürün karakterinin belirlenmesinde kesin bir rol oynadığını öne sürdü; bu görüşünü "Ortam mesajdır" deyişiyle özetledi. Gutenberg Galaksisi dışındaki önemli yapıtları: The Mechanical Bride: Folklore of Industrial Man (1951; Mekanik Gelin: Sanayi İnsanının Folkloru), Understanding Media: The Extensions of Man (1964; Medyayı Anlamak: İnsanın Uzantıları), The Medium Is the Massage: An lnventory of Effects (Quentin Fiore ve Jerome Agel ile; 1967; Ortam Mesajdır: Etkilerin Bir Dökümü), War and Peace in the Global Village (Quentin Fiore ve Jerome Agel ile; 1968; Küresel Köyde Savaş ve Barış), From Cliche to Archetype (Wilfred Watson ile; 1970; Klişeden Arketipe), City as Classroom (Kathryn Hutchon ve Eric McLuhan ile; 1977; Derslik Olarak Kent), Laws of Media: The New Science (Eric McLuhan ile; 1988; Medyanın Yasaları: Yeni Bilim). Gül Çağalı Güven Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde Son Dönem Osmanlı Sosyal Tarih alanında yüksek lisans yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde muhabir, bölüm yöneticisi ve yazar olarak çalıştı. Başta tarih olmak üzere, beşeri ve sosyal bilimler, edebiyat alanlarında çeviri yaptı. Yapı Kredi Yayınları - 1478 Cogito – 105 Gutenberg Galaksisi: Tipografik İnsanın Oluşumu / Marshall McLuhan Özgün adı: The Gutenberg Galaxy: The Making of Typographic Man İngilizceden çeviren: Gül Çağalı Güven Kitap editörü: Selahattin Özpalabıyıklar Redaksiyon: Doğan Şahiner Kapak tasarımı: Nahide Dikel İngilizce ilk baskı: University of Toronto Press, Toronto, Canada Çeviriye temel alınan baskı: University of Toronto Press, 1995 1. baskı: İstanbul, Mayıs 2001 3. baskı: İstanbul, Ocak 2014 ISBN 978-975-08-0236-5 © Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş., 2013 Sertifika No: 12334 © University of Toronto Press, 1962 Gutenberg Galaksisi, ele aldığı sorunlar için bir mozaik ya da alan yaklaşımı ortaya koyuyor. El altındaki sayısız veri ve alıntının böyle bir mozaik imgesi, tarihteki nedensel işleyişleri ortaya çıkarmanın tek pratik aracıdır. Bu yöntemin bir alternatifi, görüntülerin uzayındaki sabit ilişkilerin bir dizi görünümünü sunmak olabilirdi. Bu anlamda, elinizdeki çalışmanın üstünde yoğunlaştığı olaylar galaksisinin ya da takımyıldızının kendisi, sürekli etkileşim halindeki, kaleydoskopik bir dönüşüme uğramış biçimlerin bir mozaiğidir – özellikle de içinde bulunduğumuz çağda. "Galaksi" yerine "ortam" [environmerıt] sözcüğünü kullanmanın bazı avantajları olabilirdi. Her teknoloji, yeni bir insani ortam yaratma eğilimi gösterir. Yazı ve papirüs, antik dünyanın imparatorlukları ile bağlantı içinde düşündüğümüz toplumsal ortamı yaratmıştı. Üzengi ve tekerlek, muazzam çapta benzersiz ortamlar yarattılar. Teknolojik ortamlar, insanları içinde barındıran edilgin şeyler değil, gerek insanları gerek başka teknolojileri yeniden biçimlendiren etkin süreçlerdir. Bizim çağımızda, tekerleğin mekanik teknolojisinden elektrik devresinin teknolojisine doğru ani değişim, bütün tarihsel çağların en büyük değişimlerinden birini temsil eder. Hareketli matbaa harfleriyle basımcılık, hiç beklenmedik, yepyeni bir ortam yarattı – KAMU’yu ortaya çıkardı. Elyazması teknolojisi, ulusal bir ölçekte kamular yaratmak için zorunlu olan yoğunluğa ve yayılma gücüne sahip değildi. Son yüzyıllarda "ulus" adını verdiğimiz oluşum, Gutenberg teknolojisinin ortaya çıkışından önce başgöstermedi, gösteremezdi de; tıpkı bütün insanları diğer bütün insanlarla ilişkilendirme gücüne sahip elektrik devresinin ortaya çıkışından sonra varlığını sürdüremeyecek olduğu gibi. Basılı sözün yarattığı "kamu"nun benzersiz karakteri, hem bireyin hem de grubun yoğun ve görsel yönelimli özbilinci idi. Elinizdeki kitapta, görme yetisinin diğer duyulardan gittikçe artan yalıtılmasıyla birlikte, bu yoğun görsel vurgunun getirdiği sonuçlar sunuluyor. Kitabın temasını, süreklilik, birörneklik ve bağlayıcılık görsel kipliklerinin zaman ve uzayın düzenlenişine uzanması oluşturuyor. Elektrik devresi, görsel kipliklerin bu uzanımını, basılı sözün görsel gücüne yakın denebilecek bir ölçüde bile desteklemez. Kitabın "Yeniden Biçimlenen Galaksi" başlıklı son kesimi, elektrik teknolojisi ile mekanik ya da matbaa teknolojisinin çarpışmasını ele alıyor; okuyucu o bölümün bir önsöz olarak çok daha uygun düşeceğini düşünebilir. Önsöz Elinizdeki kitap, birçok yönden, Albert B. Lord’un The Sinler of Tales ["Masalların Şarkıcısı"] adlı yapıtını tamamlamaktadır. Profesör Lord da, Homeros araştırmalarında sözlü ve yazılı şiirin nasıl doğallıkla farklı kalıp ve işlevleri izlediğini düşünmeye yönelen Milman Parry’nin çalışmasını sürdürmüştü. Homeros’un şiirlerinin sözel kompozisyonlar olduğuna inanan Parry, "şiirlerin sözel karakterini mümkünse yadsınamayacak bir şekilde kanıtlamayı iş edinmiş ve bu amaçla Yugoslav destanlarını araştırmaya başlamıştı." Parry’nin bu çağdaş destanlara ilişkin çalışması, kendi ifadesiyle, "sözlü öykü şiirinin biçimini tam olarak saptamaktı. ... Yöntemi ise, yazıya dökülmemiş şarkının serpilip gelişen geleneğini sürdüren şarkıcıları gözlemlemek ve şarkılarının biçiminin, sanatlarını okuyup yazmadan öğrenmek ve icra etmek zorunda olmalarına nasıl bağlı olduğunu görmekti."{1} Gutenberg Galaksisi’nin açıklanmasına katkıda bulunmaya çalışacağı üzere, Profesör Lord’un kitabı, tıpkı Milman Parry’nin çalışmaları gibi, içinde bulunduğumuz elektrik çağı için bütünüyle doğal ve bu çağa uygundur. Elizabeth dönemi insanları tipografik ve mekanik çağda ne kadar ilerlemiş iseler, bugün biz de elektrik çağında o kadar yol almış durumdayız. Biz de onların iki karşıt toplum ve deneyim biçimini aynı anda yaşarken hissettikleriyle aynı karışıklıkları ve kararsızlıkları yaşıyoruz. Elizabeth dönemi insanları, Ortaçağ’ın toplu yaşantısı ile modern bireycilik arasında asılı kalmışlardı; biz ise, bireyciliği zamanı geçmiş, karşılıklı bağımlılığı ise zorunlu hale getiriyor gibi görünen bir elektrik teknolojisiyle karşı karşıya gelişimizde, onların modelini tersine çeviriyoruz. Patrick Cruttwell bütün bir çalışmasını (The Shakespearean Moment ["Shakespeare’ci Uğrak"]) Elizabeth döneminin aynı anda hem çözülen hem de çözüm bulan bölünmüş bir dünyada yaşama deneyiminden kaynaklanan sanat stratejilerine ayırmıştı. Biz de karşıt kültürlerin buna benzer bir etkileşimi anında yaşıyoruz; işte Gutenberg Galaksisi, deneyim ve zihinsel bakış ve ifade biçimlerinin, önce fonetik alfabe, ardından da matbaa tarafından değişikliğe uğratılma yollarının izini sürmeyi amaçlıyor. Milman Parry’nin, birbirine karşıt sözlü ve yazılı şiir biçimleri ile ilgili olarak üstlendiği girişim, burada düşünce ve deneyimin toplum ve siyasetteki örgütlenme biçimlerini de kapsayacak şekilde genişletiliyor. Sözlü ve yazılı toplumsal örgütlenmenin birbirinden uzaklaşan doğasına ilişkin böyle bir çalışmanın uzun zaman önce tarihçilerce gerçekleştirilmemiş olmasını açıklamak gerçekten zor. Belki de bu ihmalkârlığın nedeni, bu işin ancak, birbirine karşıt yazılı ve sözlü deneyim biçimlerinin bugün olduğu gibi bir kez daha bir arada bulunduğu bir zamanda yapılabilecek olmasıydı. Profesör Lord’un The Singer of Tales kitabına yazdığı önsözde Profesör Harry Levin’in belirttiği gibi (s. xiii): Harflerin kullanımını varsayan "edebiyat" terimi, sözlü imgelem yapıtlarının yazma ve okuma yoluyla aktarılmasını öngörür. "Sözlü edebiyat" ifadesi açıkça çelişkilidir. Bununla birlikte, okuryazarlığın kendisinin estetik bir ölçüt olarak nadiren kullanılabileceği ölçüde sulandırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Bu arada, dile getirilen ya da terennüm edilen Söz, konuşanın ya da şarkıcının görsel imgesiyle birlikte, elektrik mühendisliği sayesinde eski konumunu yeniden kazanıyor. Biz, Rönesans’tan yakın geçmişe kadar hüküm süren basılı kitaba dayalı bir kültür mirasını –ölçülemez zenginlikleri ve bir yana bırakılması gereken züppelikleriyle birlikte– devraldık. Şimdi yapmamız gereken, fosilleşmiş tema ve uzlaşmalar yığınının durağan bir şekilde kabulüne değil, devralınmış ve devredilecek olanın yeniden yaratılması şeklinde organik bir alışkanlığa dayanan, geleneğe taze bir bakış geliştirmektir. Tarihçilerin, fonetik alfabenin yol açtığı düşünce ve toplumsal örgütlenme biçimlerindeki devrimi araştırmak konusundaki ihmalinin bir paraleline sosyoekonomik tarihte de rastlanır. Kari Rodbertus "Klasik Antik Dönemde Ekonomik Yaşam" kuramını 1864-67 gibi erken bir tarihte geliştirdi. Trade and Markel in the Early Empires ["Erken Dönem İmparatorluklarında Ticaret ve Pazar"] adlı yapıtında Harry Pearson onun getirdiği yeniliği şöyle betimler (s. 5): Paranın toplumsal işlevine ilişkin bu çarpıcı ölçüde çağdaş görüş yeterince takdir edilmemiştir. Rodbertus, bir "doğal ekonomi"den bir "para ekonomisi"ne geçişin, takasın yerine parayı geçirmekten kaynaklanan teknik bir sorundan ibaret olmadığını anlamıştı. Bunun yerine, parasallaşmış bir ekonominin, ayni bir ekonomiyle birlikte giden toplumsal yapıdan bütünüyle farklı bir toplumsal yapıyı gerektirdiği görüşünde ısrar etti. Ona göre vurgulanması gereken, para kullanımının teknik gerçekliğinden çok, toplumsal yapıdaki, para kullanımına eşlik eden bu değişimdi. Bu görüş antik dünyadaki ticaret etkinliği ile birlikte giden değişik toplumsal yapıları içerecek biçimde genişletilseydi, tartışma daha başlamadan sona erdirilebilirdi. Başka bir deyişle, Rodbertus farklı para ve değişim biçimlerinin toplumları çeşitli yollardan yapılandırdığını daha ayrıntılı açıklamış olsaydı, kuşaklarca süren bu karmakarışık tartışmadan kaçınmak mümkün olabilirdi. Sorun nihayet Karl Bucher’in klasik dünyaya bizim geleneksel tarihsel geri bakış tarzımızla değil de ilkel taraftan yaklaştığı zaman açıklığa kavuştu. Okuryazar olmayan toplumlardan başlayıp klasik
Description: