www.psiart.org [email protected] * Bu metin Prof. Dr. Kemal Sayar'ın 01.12.2015 tarihinde 1.PSİART Psikoloji Buluşmaları programında gerçekleştirdiği konuşmanın yazıya getirilmiş halidir. ©Tüm hakları saklıdır. PSİART'ın yazılı izni olmadan bu eserin hiçbir kısmı elektronik ya da mekanik yollarla çoğaltılamaz. SUNUŞ Psikoloji Öğrencileri Araştırma ve Eğitim Topluluğu PSİART 2015 yılında bir grup psikoloji öğrencisinin çaba ve heyecanıyla çalışmalarına başladı. Psikoloji öğrencilerinin akademik faaliyetlerine destek olma amacıyla çalışmalarını yürüten PSİART geçtiğimiz iki yılda; Psikoloji Buluşmaları, Psikoloji Kış Okulu, PSİART Eğitim Programı ve Kampüs Buluşmaları olmak üzere onlarca etkinliği gerçekleştirerek alanında uzman, öncü ve yetkin isimleri psikoloji öğrencileriyle buluşturdu. Bağımsız ve sivil bir öğrenci topluluğu olan PSİART, heyecan ve motivasyonunu her geçen gün arttırarak önümüzdeki günlerde de çalışmalarına devam edecek. Gerçekleştirdiğimiz programlarda sunulan bilgilerin daha kalıcı hale gelmesini sağlamak amacıyla PSİART ETKİNLİK NOTLARI (PEN) serisini hazırlamaya karar verdik. Programlarda kıymetli hocalarımız tarafından gerçekleştirilen konuşmaların dökümlerini sizlerin istifadesine, bilgi ve ilgisine sunmanın heyecanı içerisindeyiz. Bilginin gücüne, sözün tesirine, yazının kalıcılığına inanıyoruz. PEN serisinin ilk paylaşımını, değerli Hocamız Prof. Dr. Kemal Sayar’ın PSİART 1. Psikoloji Buluşmaları programında gerçekleştirdiği ‘Günümüzde Psikoterapi: İmkanlar ve Tuzaklar’ başlıklı konuşmasının dökümüyle yapıyoruz. Hazırlanan bu nottan istifade etmenizi dileriz. PSİART’ın etkinlik ve programlarında görüşmek ümidiyle! 29.09.2017 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar Günümüzde Şimdi size pek çok insan psikoterapide tekniğin her şey olduğunu söyleyecektir. Psikoterapi: Teknik bilmezsek nasıl terapi yapacağız, İmkanlar ve Tuzaklar diyeceklerdir. Bugün buradan sadece bu Prof. Dr. Kemal Sayar cümleyle ayrılsanız yeterli olacak cümleyi söylüyorum: Anlayış teknikten önce gelir. Sevgili arkadaşlar hepinizi en içten Danışanımızın o odada bizim dileklerimle selamlıyorum. Günün bu karşımızda; özel, biricik, değerli vaktinde buraya kadar geldiğiniz için anlaşılmış hissetmesi, kendisini teşekkür ederim. Umarım geldiğinizin bir hissedilmiş hissetmesi her şeyden önce karşılığını görürüsünüz. Dilerim ki arzu gelir. Kullandığınız teknik herkese dokuz ettiğiniz bilgileri ve ilhamı sizlere takla attıran mükemmel bir teknik verebilecek bir konuşma yapabilirim. olabilir. Muhteşem yöntem bilgisine sahip olabilirsiniz. Ama danışan odada İlk asistanlığa başladığımdan beri kendimi sizin gerçekten kendisiyle ilgilendiğinizi çok şanslı buluyorum. Çok iyi bir düşünmezse tekniğin hiçbir anlamı psikoterapi süpervizörü hocamla, Cahit yoktur. Dolayısıyla bizler terapistler olarak Ardalı’yla, çalıştım. Hocanın Yavuz terapilerde kişiliğimizi kullanıyoruz Erten’le beraber yazdığı ‘Psikanalizden enstrüman olarak. Yani kişiliğimizdeki Dinamik Psikoterapilere’ isimli bir de kitabı samimiyeti kullanıyoruz. Muhatabımıza ne var piyasada bulabilirsiniz. Terapiden ve kadar samimi yaklaşabiliyoruz? Onun süpervizyonlardan ne öğrendim diye derdine, sıkıntısına, tasasına içten ilgiyi ne kendime sorduğumda şu cevabı kadar gösteriyoruz? O, bunu bizim veriyorum: Nerede susmam gerektiğini gösterdiğimizi ne kadar hissediyor? Empati öğrendim. Susmayı bilmek bizim araştırmaları da bununla alakalıdır. Empati mesleğimizin en önemli taraflarından bir sadece kendini karşındakinin yerine tanesidir. Günümüz toplumunda çok koymak değil ama aynı zamanda konuşuyoruz. Hepimiz kendi sesimizin, karşındakinin de senin bu davranışını kendi avazımızın en geçerli ve en güçlü hissedebiliyor olmasıdır. Bu duyguyu avaz olmasını istiyoruz. Sesimizin başka karşımızdakine ne kadar geçirebiliyoruz? sesleri susturmasını istiyor, başka seslere İşte terapinin bütün sihri budur. Çok fazla yer açmamayı düşünüyoruz. Halbuki lafazanlığa cilt cilt kitaba da gerek yok. günümüz toplumunda iletişimin en çok Elbette öğrenelim okuyalım, bazı teknikleri ihtiyaç duyduğu şey susup muhatabımızı iyi bilelim. Soru sormayı, soru ağacını, dinlemek. Gerçek bir iletişim karşımızdaki sirküler soru sormayı bilelim. Yorum insanın sözlerine yer açmakla mümkündür. yapmayı, nereden nereye gidebileceğimizi Bazen o konuşacak, ben dinleyeceğim öğrenelim. Fakat her şeyden önemlisi bazen de ben konuşacağım o susacak. İngilizce’de ‘ genuine interest’ olarak ifade Gerçek bir iletişim birbirimizin sözleri edilir, içten ilgi gösterilmek, samimiyet arasında uzlaşılır bir nokta bulup oradan gösterebilmektir. ilerlemeyi gerektirir. Psikoterapi aslında, gerçek insani etkileşimin, iletişimin en üst düzeyde gerçekleşmiş halidir. 2 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar Jerome Frank diye ünlü bir terapi yerdir.'' İnsan bu dünyada sadece ağzı araştırmacısı var. Onun çok meşhur bir kulaklarında yaşayabilir mi arkadaşlar? kitabı vardır. Bu sahada en önemli kitap Hepimiz sadece mutluluk içinde, vur olan ‘Persuasion and Healing’ -İkna ve patlasın çal oynasın yaşayabilir miyiz? Sağaltım- kitabının yazarıdır. Kitap Böyle ahmakça bir mutluluk anlayışı Türkçe’ye çevrilmedi ama İngilizce olabilir mi? Yani biz rahatlık içinde bile okuyabilen arkadaşlarımız bakabilir, olsak etrafımızda pek çok olumsuz olay karıştırabilir, pek çok kütüphanede de oluyor. Dünyada bir sürü bizi, bilincimizi kitabı bulabilirsiniz. Jerome Frank yüzlerce rahatsız eden, insan olarak bizi terapi yöntemini inceliyor. Diyor “Ne insanlığımızdan utandıran çokça görüntü ile tedavi ediyor terapide? Ne? Ne oluyor? Bir karşı karşıya kalıyoruz. Adaletsizlik, insan gidiyor, konuşuyor, başka bir insan zulüm, kayıtsızlık, küçücük bebeklerin onu dinliyor, ona yol gösteriyor. Birdenbire ölmesi, insanların yurtlarından edilmesi... o kişinin hayatında bir şeyler değişiyor. Bir Bütün bunlar bizi bir şekilde üzüyor ve cümle birdenbire gidiyor karşınızdaki hırpalıyor, değil mi? Dolayısıyla acaba insanın hayatında bir yer buluyor. Nasıl bizim amacımız ağrısız, sancısız bir hayata oluyor bu? Nasıl başarılı oluyor bu?” adapte etmek mi olmalı danışanlarımızı? Bu Terapide en temel tedavi edici faktörün şu soruyu hepimizin sorması lazım. Bu soru olduğunu söylüyor Jerome Frank: “Bir, psikolojinin içinde sorulan çok temel bir biraz önce benim de söylediğim, içten ilgi sorudur. Biz insanların ruhsal ağrılarına iki, karşımızdaki insanda ümit pansuman yapmak üzere mi çalışacağız? uyandırabilmek. Ümit... Yani terapistin Derdimiz bu mu? Psikoterapistler insanların konuşmasıyla, danışanına geleceğe dair yanlış bir düzene yanlış bir şekilde uyum iyimser bir vizyon sunabilmesi, yeni bir sağlamaları için çalışan ajanlar mıdırlar? bakış açısı kazandırabilmesi. Bütün yıkılıp Hiç soru sordurmayacak mıyız insanlara? giden, kaybolan her şeyin arkasında hayatın Yanlış bir hayat sürdüğüne ikna yeniden nasıl kurulabileceğine dair umut olduğumuz, karısına eziyet eden, ışığının belirmesi. çocuklarını görmezden gelen bir adam bize terapiye geldiği zaman ne yapacağız? İşte Biz hastalık modelini benimsediğimiz, bu, günümüz terapi ekollerinde yakıcı bir modern tıp ve modern psikoloji, psikiyatri sorudur ve maalesef Türkiye'de çok yanlış hastalık modeline sıkıştığı sürece insanın olarak biz terapiyi; sadece bir sohbet yaralarının ne anlama geldiğini tam uygulama, sohbet etme, o sohbetin dışında manasıyla sezemiyor ve anlayamıyoruz. da karşımızdaki kişinin var olan nevrozunu Leonard Cohen diye bir şarkıcı vardır. onaylama olarak anlıyoruz. Eğer İhtiyar delikanlı... Bilen, Leonard Cohen danışanımızda bir uyandırma zili şarkılarını dinleyen var mı içinizde? Bir el çalmayacaksa, eğer danışanımızın bugüne kaldırın bakalım. (Not: Dinleyiciler soruya kadar yanlış yaptığı bazı şeyleri ona fark cevap vererek ellerini kaldırırlar.) Güzel. ettirme imkanı vermeyecek, onun hayatında Leonard Cohen'in bir şarkısı var. Diyor ki: yanlış şeyleri ortaya sermeyecekse terapi, ''Hayatta her şeyde bir çatlak var ve ışık o neye yarar arkadaşlar? Sadece nevrozunu çatlaktan içeri sızar.'' Yüzyıllarca önce kuvvetlendirmeye yarar. Mevlana'nın söylediği enteresan bir söz var. Diyor ki: '' Yara, sana ışığın sızdığı ilk 3 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar Konuşmamızın başlığında tuzaklar ve yükseliyor. Protestanlıkla/ Protestan imkânlar dedik, tuzaklardan bir tanesi bu: ilahiyatı ile ilgili birçok örtülü önermeyi Bizim, kendimizi bize danışan insanı bunun içinde görebilirsiniz. İnsanın, memnun etmek zorunda hissetmemiz. Âdem’in, cennetten kovulma kıssası Hayır, bizim temel problemimiz anlamak. Mahler’in ‘ayrılma ve bireyleşme’ Ve yapmamız gereken bizim anladığımız teorisinin esasını teşkil eder. Tevrat ve İncil kadarını karşımızdakinin kafasına çekiçle hikâyelerinin pek çoğu kılık değiştirmiş bir çakmak değil. Onun da bizimle birlikte fark şekilde modern psikoloji kuramlarına etmesini sağlamak. Ben o yüzden sızmıştır. Bu ne demek? Bu şu demek: Biz psikoterapiyi hep, bir insanın mağaralarında yaptığımız işin ne olduğunu bilerek de dolaşırken el feneriyle görülmedik yerleri yapalım. Yaptığımız işin arka planında ne aydınlatmaya benzetirim. Biz sadece o el olduğunu anlamaya çalışarak da yapalım. fenerini tutan kişiyiz. O el fenerini bazen Yani kayıtsız şartsız Batılı kitaplarda çok derinlere tutarız bazen daha yüzeylere yazılan şeyi uygulamak bizi yer yer çok tutarız ama o el fenerini tuttuğumuz yerde çözümsüz bırakabilir. Çünkü biz şu anda neyin olup bittiğini keşfedecek kişi aslında kime terapi yapıyorsak, kim için bir yardım, danışanımızdır. O fark edecek o bir şifa getirmeye çalışıyorsak onun kültürel keşfedecek. önceliklerini de dikkate almak zorundayız. Kültürün olmadığı, insanların iç Terapi modern bir uğraş. Yani üç yüz sene dünyalarının, hassasiyetlerinin göz önüne önce bildiğimiz anlamıyla terapi yoktu. alınmadığı terapi, terapi olmaz. Şimdi bir Modern bireyin doğuşuyla beraber insanlar tuzaktan bahsetmiş oluyorum işte. Bu tuzak ruhsal sorunlarını farklı bir otoriteye kuram sarhoşluğudur. Kuram sarhoşluğu; götürmek istediler. Daha önce şamanlar, edindiğimiz kuramla başımızın dönmesi ve şeyhler, imamlar, rahipler bu sağaltımcı o kuramın hakikatin bütününü tarif ettiğini rolünü üstleniyordu. Aile içinde bir çatışma düşünmemizdir. ya da aile içinde bir anlaşmazlık olduğu zaman ne oluyordu, insanlar bir şamanın, Meşhur bir hikaye vardır, Mesnevide, bir rahibin, bir mahalle imamının karşısında körlerin file dokunma hikayesi. Filin bunları konuşup bir çözüm ayaklarına dokunanlar diyor ki bu bir üretebiliyorlardı. Fakat modern çağla sütundur, filin burnuna ya da kulağına birlikte bir değişim ve dönüşüm oldu. dokunanlar başka bir şey söylüyor. Herkes Otorite, özellikle Batıda, kiliseden alındı ve dokunduğu yere göre bir bütün tarif ediyor. onun yerine bilime verildi. Çok enteresan Psikoterapi kuramları da aslında öyledir. bir istatistik var Terapi adlı kitabımda Yani dokunulan yere göre içinde bulunulan bununla ilgili bir tartışma da var: Rahiplerin zaviyeye göre bir bütün tanımlanıyor. Ama sayısı azaldıkça bilim adamlarının veya bu insanın bütünü değil. İşte kuram terapistlerin sayısı artıyor Batıda. Birindeki sarhoşluğuna kapılırsak, bir kuramın körü azalma öbüründeki artmayı beraberinde körüne uygulayıcısı, kuramın dışında kalan getiriyor. Çünkü sorunlar mevcut ve bu hiç bir şeyi hakikat saymadığımız, gerçek sorunları çözecek insanlara ihtiyaç var. saymadığımız, bir kuram takipçisi haline Dolayısıyla modern psikoterapi aslında biz gelirsek, işte böyle durumlarda maalesef farkında olalım ya da olmayalım beyaz hastalarımıza/ danışanlarımıza zarar da Batılı adamın inşa ettiği değerler üzerine verebiliyoruz. Bununla ilgili pek çok örnek 4 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar anlatabilirim size. Kuram sarhoşluğu anlayabilmeyi bizlere sağlar. Bununla ilgili dediğimiz şey bazen de karikatür tarzı biliyorsunuz bir kavram geliştirilmiş Peter uygulamalara dönüşebiliyor. Özellikle bu Fonagy ve arkadaşları: Mentalization. Yani psikanaliz eğitiminden geçtiğini düşünen başka insanın zihninde ne olup bitiyor, bunu insanlarda daha fazla kendini anlayabilmek, zihinselleştirebilmek, her hissettirebiliyor. Çünkü çok gizemli bir şey terapistin yapması/ edinmesi gereken bir psikanaliz ve her tarafa çekilebilecek davranıştır. Ve bunun için de okumak, boyutta. Oradaki fikirler tam oturmazsa, kendimizi geliştirebilmek, iç dünyamızı insan birden bire çok amatörce hatalar geliştirebilmek, insan halleri hakkında yaparken kendisini bulabiliyor. Bir önyargısız bir duruş geliştirebilmek çok danışanımdan bahsedeyim, danışanım değerlidir. Mevlana’nın yine değerli bir konuşurken terapistiyle erkek arkadaşının sözünü paylaşmak isterim: “ Haydi ben, isminin S ile başladığını söylüyor, diyelim bensiz olarak geliyorum. Sen de sensiz Sami, terapist birden durduruyor onu ve olarak gel.” Önyargının eritilmesi için diyor ki, “hmm, bak burada çok önemli bir bundan daha güzel bir formül yok. Yine şey var, babanın ismi de s harfi ile başlıyor, başka bir beyitinde Mevlana: “Hem ben erkek arkadaşının ismi de s harfi ile benim, hem sen sensin, hem sen benim.” başlıyor. Bu çok mühim bir şey seninle Sonra da diyor ki, ‘ne sen sensin, ne ben ilgili, bunu biraz uzun uzun düşünelim.” Ve benim, ne ben senim’. Veya Şeyh Galip bir biz üç- dört seans sadece bu konuyu şiirinde diyor ki: “Sen yoksun. Benlikler konuştuk ve ben sonunda bunun bir hep vehm-i gümanındır.” Benlik dediğimiz saçmalık olduğuna kanaat getirdim ve şey hep vehimdir. İşte bütün bu sözler, bize görüşmeyi bitirdim. Burada bakın şöyle bir çok uzaktan seslenen iç görüler aslında şey var, insanların anlam dünyasını hepimizin birbirimize bağımlı yaşayan yakalayabilme işidir terapi. Onun anlam varlıklar olduğumuzu hatırlatmaktadır. Ve dünyasına sokulabilmektir. Karşımızdaki psikoterapide de aslında psikoterapinin; bu olayı nasıl yorumluyor, olayı nasıl birinin diğerine üstten buyurması, ona nasıl anlıyor bunları keşfedebilirsek işte o zaman yaşayacağını vaaz etmesi değil, psikoterapi iyi bir terapi yapmış oluruz. Danışanın İrvin Yalom'un harika ifadesiyle; biri anlam dünyasının içine ne kadar diğerinden biraz daha fazla dertli iki insanın girebiliyoruz, dünyayı onun gözleriyle ne buluşması olduğunu bilmek lazım. O halde kadar görebiliyoruz, onunla ne kadar yer psikoterapiye bir imkan olarak bakacaksak değiştirebiliyoruz? Onun gibi olmanın neye eğer; iki insanın buluşması olarak benzediğini ne kadar anlayabiliyoruz? İşte görmemiz, bir zenginleştirici tecrübe, bir iç bütün bu sorular bizim empati diyaloğun diyalojik konuşmanın, karşılıklı yeteneklerimizle alakalıdır. İyi bir terapist birbirimizi zenginleştirecek bir konuşmanın olmak da bu empati yeteneğimizi bir vasıtası olarak görmemiz çok daha geliştirmemiz daha da ilerilere doğru olur. taşıyabilmekle alakalıdır. İyi bir terapist Psikoterapideki en büyük tuzak; olmak için empati gerekiyorsa empati için terapistin kibridir. Terapistin de bol bol şiir okumak, roman okumak nevrozudur. Maalesef bu nevroz bizi lazım. Çünkü roman bize, başka olmadık hatalara götürür. Kendimizle karakterlerle özdeşleşmeyi vadeder. Başka yüzleşemezsek, kendimizle insanların zihninden geçenleri 5 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar tanışamazsak, bilişemezsek, kendimizin bu kişi bana çok sinirli bir şekilde kör noktalarını keşfedemezsek bu konuşmaya başladı ve öfkeli/ kızgın bir hataları sıklıkla yapabiliriz. Bu yüzden iyi tonda çocuğumla övünüp övünmediğimi, bir psikoterapi eğitiminde süpervizyon kendisine hava mı atmaya çalıştığımı, ne önerilir. Yani bir ustanın rahle-i tedrisinden için böyle bir konuşma yaptığımı sormaya geçmek, bir ustanın örsünde onun çekiciyle başladı, bu duruma çok şaşırdım ve dövülmek iyi bir şeydir. Bu sayede kendi incindim. Bana bu şekilde hitap etmesi beni kişiliğinizin tanıyamadığınız bazı yönlerini çok rahatsız etti.” tanırsınız. Ben psikoterapi eğitimim Şimdi bu o arkadaşımın kör noktası. Çünkü sırasında şöyle bir duygu hatırlıyorum; bana kendi çocuğunun yeterince iyi Cahit hocayla olan süpervizyon saatlerimiz okumaması ile ilgili duyduğu sıkıntıları böyle üç dört saat sürerdi ve her seferinde anlatmıştı daha önceleri. Ben bunu vurgun yemiş gibi sarhoş bir şekilde biliyorum ama tabi danışanımla paylaşmam çıkardım eğitimlerden. İki- üç gün kendime söz konusu değil. O an anladım, demek ki gelemezdim. Süpervizyonda ben bu hastanın kendi çocuğundan övgüyle danışanımla yaptığım konuşmayı bahsetmesi, onun mayın tarlasına girmesi okuyorum hocaya. O da her süpervizyon demekti ve orada bu anlatı bir şeyi patlattı. seansında benimle ilgili bir şey buluyor İşte bu analitik psikoterapide ‘Kont- çıkartıyor o okumalarımdan. Yani hastadan Transferans’ dediğimiz konuyu beraberinde çok benimle ilgileniyor. Benim getiriyor. Benim danışanımla ilgili kusurlarımla ilgileniyor. Neyi niçin duygularım neler? Ben bu duygulara ne sorduğum, nerede ne için bu kadar uzun kadar bakabiliyorum? Ben bu duyguları ne sustuğum, nereye geldiğim zaman konuyu kadar kontrol edebiliyorum? Yalom’un birden bire değiştirmeye çalıştığım. Bu kitaplarını okuyan var değil mi içimizde? başlıklar bizim kör noktalarımızla alakalı Okumayan var mı ? Yalom’un ismini ilk şeyler olabilir. Bütün bunlar aslında bizim defa burada duyuyorum diyen var mı? Peki. kendi kendimize bakmaktan aciz İrvin Yalom, önemli bir Varoluşcu terapist oluşumuzla alakalı şeyler olabilir. İşte ve hikaye şeklinde seanslarını anlattığı. kendine bakabilen insan daha iyi terapist Mutlaka terapi ile ilgilenen arkadaşların olur. Kendi kusurlarıyla yüzleşebilen insan kitaplarını okuması lazım bence. Yalom daha iyi terapist olur. Ben oldum diyen kitaplarında mesela hep kendi insan kötü terapist olur. O yüzden eskilerin duygularından bahseder. Çünkü kendi bir sözü var, ''oldum demek, öldüm duygularımız bazen bize, danışan insanları demektir'' derler. Ölmemek için her daim anlamak için yol gösterir. Bir danışanım olmaya devam etmek lazım. Olma gayretine geldi ve bende bir sıkıntı oluştu. Neden bu devam etmek lazım. insan beni sıkıyor? Neden diğer Bir gün bir danışanımı dinliyorum; benim danışanlarımı görünce mutlu oluyorum, şen de tanıdığım ve hayatındaki en büyük şakrak oluyorum da bu danışanımı görünce problemin ne olduğuyla ilgili benimle içime bir sıkıntı geliyor? Bu duyguları fark dertleşmiş bir meslektaşıma gitmiş. “Birden etmek, yeri geldiğinde bu duyguları bire diyor, kendi çocuğumun ne kadar danışanınızla konuşabilmek, tartışabilmek başarılı olduğunu, ne kadar iyi terapinin önünü açan bir davranıştır. üniversitelere girdiğini anlatırken, aniden 6 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar Terapinin önemli bir kısmı, dinlemektir Bir yerde birden bire durdu bayan hoca: arkadaşlar. Ama terapi sadece dinlemek "Stop" dedi. "Stop". (Dur). "I am not your değildir. Bazı danışanlarım söylüyor; patient" dedi (Ben senin hastan değilim). “gidiyorum anlatıyorum, ‘hmm’ deyip Dur, benden tıbbi öykü almıyorsun. Sürekli beni gönderiyor terapist, halbuki ben bu soru soruyorsun bana. "Bir dur bakalım" anlatımı ablama ya da komşuma da dedi, ne anlatacağım. İşte bu da gerek yapabiliyorum.” Terapi öyle bir şekilde psikolojide, gerekse psikiyatride/tıpta dinlemektir ki ona düşünmeyi de maalesef bizim düştüğümüz hatalardan bir eklemektir. Yani o dinlemenin sonucunda tanesi: Karşımızdakini soru danışanımızın bazı şeyleri düşünebilir hale bombardımanına tutmak. Ve sorumuza dair gelmesini sağlamaktır. karşımızdakinden, çoğu zaman belki zaman eksikliğimizden kaynaklanacak şekilde Yine psikoterapideki tuzaklardan bir tanesi hızlı hızlı cevaplar istemek. Hızlı hızlı de çok bilgiç terapisttir; çok şey bilen, cevaplar alarak bir sonuca varmaya malumatfuruş, her cümlede bir analiz, çalışmak... yorum yapan terapist olmaktır. Bu durumun Şimdi çoğunuz öğrencisiniz, çoğunuz hiç bir faydası yok. Psikoterapide en önemli mesleğinizin çok başlarındasınız. Birkaç şeyin, tedavi edici unsurlardan bir tanesinin böyle hatıra anlatıyorum ki daha aklınızda ‘aha experience’ olduğu söylenir, yani ‘ben kalıcı olsun diye. Psikiyatri asistanlığına fark ediyorum ben’. Ben fark edersem o başladım. İlk aylarda Daniel Nahum diye anlatılanlar anlamlı. Sen bana yorum çok kıymetli bir hocayla çalışma şansım yapabilirsin evet, bazen o da aklıma yatarsa oldu. Psikodinamik psikiyatriler konusunda ve iç dünyamda bir yere oturursa güzel ama çok bilgili, Kentucky Üniversitesinde benim fark etmemi sağlarsan çok daha profesör, Hacettepe mezunu, Türk etkili, çok daha kalıcı bir katkı sağlamış Musevisi, önemli bir isimdi. Amerika'ya olursun. Çok bilgiçlik, hastamızın gidiyor, orada profesör oluyor, altı ay hikayesine yer açmamak,, onun hikayesini sabbatical (Not: sabbatical; her yedi yılda kendi istediği gibi, o kıvamda, o hızda bir üniversite öğretim üyelerine verilen anlatmasına müsaade etmemek, onu sık sık araştırma ve seyahat izni.) alıp Marmara bölmek maalesef yaptığımız yanlışlardan Üniversitesi’ne gelmişti. İlk hastamı bir tanesi. Önce bırakmalıyız, o hikaye alacağım, iki aylık psikiyatri asistanıyım. önümüzde bir aksın. Yıllar önce Trabzon’da Polikliniğe oturdum. Bir tane beyefendi ‘Kültürel Psikiyatri Kongresi’ geldi, genç bir beyefendi. İşte düzenlemiştik. Bu kongrede kültürel "şikayetleriniz ne zaman başladı? Adınız psikolojinin ünlü hocaları gelmişlerdi, ne, soyadınız?" "Bu... şu.." "Şikayetleriniz hemen depremin arkasında olmuştu ne zaman başladı? Ne oldu? Nasıl gelişti? kongremiz. Bir gün bir meslektaşımla Hangi ilaçları kullandınız? Ne yaptınız.." beraber bu hocalardan birinin asistanıyla Tamamen hastalık yönelimli bir görüşme. sohbet ediyoruz. Bu hoca Harvard On beş dakikada benim görüşmem bitti. On Üniversitesinden bir hocaydı. Bir şey beş dakika. "Bitti, hocam" dedim. "Tamam anlatıyor, benim psikiyatrist arkadaşım da dedi hastamızı dışarı alalım." Belirtmeliyim sürekli ona soru soruyor. Bir şey anlatıyor, ki bu hikayeyi anlatmayı çok seviyorum. o soru soruyor, bir şey anlatıyor, o soru Daniel Nahum'a birkaç defa hatırlattım, soruyor... Sürekli soru soruyor arkadaşım. anlattım, çok beraber gülmüştük sonra. 7 Günümüzde Psikoretapi: İmkanlar ve Tuzaklar Prof.Dr. Kemal Sayar Hoca dedi ki: "Tamam hastamızı biraz Hayatta her şey hikayedir. dışarıda bekletelim" Bana bir tek soru Hikayeleştirilmemiş bir hayat yaşanmamış sordu: "Bu hasta kim?" Benim bu soruya bir hayattır. Hepimiz hayatımıza bakarken verecek bir cevabım yoktu. Çünkü benim bir sürü hikayenin merceğinden geçerek aldığım hikayede bu hasta bir dizi bakarız. Ve bazen kendimiz hakkında semptomdu, bir dizi belirtiydi. Ben bu anlattığımız hikayeler 20’li yaşlarda hastanın kim olduğunu bilmiyordum. Bu farklıdır, 30’lu yaşlarda farklıdır, 40’lı-50’li hastanın belirtilerinin ne olduğunu yaşlarda bambaşka olur. Bellek dediğimiz biliyordum. Dedi ki: "Kemal bu hasta kim, şey çok güvenebileceğimiz bir şey değil. evli mi barklı mı, hayattaki dertleri ne, ne iş Bellek bugün inşa edilir. Depresifin yapıyor, nelerle uğraşıyor, neler bu insanı belleğine baktığımız zaman ya da sevindiriyor, neler bu insanı üzüyor?” Bana depresyondaki insanların belleğine sorarsanız dörtdörtlük bir tıbbi görüşme baktığımızda; hep hayaletler, gulyabaniler, yapmıştım ve hastanın panik bozukluk ejderhalar, kötülükler vardır. teşhisini on beş dakikada ‘şak’ diye Bir danışanım depresyona girmişti. koymuştum. Hatta bunun için övgü Yakınım, yani yakinen tanıdığım bir insan. bekliyordum hocamdan. Dedi ki: "Sen Hiç bana anlatmadığı hikayeler anlatmaya hiçbir şey öğrenmedin ki bu hastayla ilgili. başladı. Hiç unutmuyorum ve ben bu adamı Sadece semptomların dökümünü yaptın. kaç senedir tanıyorum. Çocuklukta ne kadar Peki bu panik atak nerede çıktı, uzayda eziyet gördüğünden, annesinin onu hep birden boşlukta mı ortaya çıktı. Sen bu dövdüğünden, uslansın diye, boynuna yular insanı tanımazsan, nasıl anlayabilirsin bu bağlanılarak terbiye edilmeye çalışıldığını insanı?” Bu benim için çok büyük bir dersti. anlattı. Hayatla ilgili bütün anlattığı şeyler Tıpkı, o Harvard'dan gelen asistan hanımın çok trajikti. Bunları anlatıyordu ve bize "dur" demesi gibi. Hayatımızın içinde ağlıyordu. Tedavisi bitti, bunların hepsini böyle aydınlanma anları vardır arkadaşlar, unuttu. Yani hiç bunları hatırlamamaya hepimiz onun, o anların peşine düşelim. başladı. Selektif yani seçici bir şekilde Aslında enteresan bir şekilde; siz depresifler; geçmişten sadece kötü olan terapide bir cümle edersiniz, çok sıradan şeyleri çıkarır. Yani bugün neşeliysem, bir cümle ettiğinizi düşünürsünüz ama o mutluysam geçmişi de daha aydınlık bir yer cümle hastamızın/ danışanımızın olarak hatırlarım; bugün karamsarsam, hayatında öyle bir yere oturur ki, bir üzüntülüysem geçmişi de daha karanlık bir kilidi ‘şak’ diye açar. Sıradan bir cümle yer olarak hatırlarım. İnsan belleği biraz onun için, hayat kurtarıcı bir yardım bugünden inşa edilen bir şey. Mesela kitine dönüşür. O yüzden sözü hep ölçüp önemli bir terapist –konuşmasına biçerek konuşmak lazım terapide. katılmıştım, çok hoşuma gitti onun tekniği- Rastgele konuşmamak lazım. Sözü tasarruf “depresyondaki hastalarla çalışırken ben” etmeyi bilmek lazım ve yeri geldiğinde diyor, “onlara hastalanmadan önceki konuşmayı bilmeliyiz.. Evet, bir insanın dönemlerini anlattırırım, hastalanmadan kim olduğunu öğrenmek için ne yapmak önceki dönemlerine gitmelerini isterim, lazım: O kişinin hikayesini daha bunu fark etmelerini… Hayat o kadar derinlemesine bilmek lazım. umutsuz değil, çünkü bunu anlattığı anda Danışanlarımız bize hikaye anlatırlar. hayatta bir ümit ışığının olduğunu fark 8
Description: