www.netevin.com Agatha Christie Gece Yarısı Cinayeti TÜRKÇESİ : GÖNÜL SUVEREN ÇİNGENE ÇERGİSİYLE İLGİSİ OLANLAR : Mike Rogers: Rudlof Scntonix; Esther Lee: Elite Guteman: Greta Andersen: Cora van Stuyvesant: Andrew Lippincott: Frcnk Barton: Reuben Parcioe: Stanford Ltoyd: Binbtşı Phillpol: Pr. Shaw: Yakışıklı bir genç. İstediği bir şeyler vardı ama bunların ne olduğunu o da bilmiyordu. Ünlü mimar. Ölümünün çok yakın olduğunu düşünüyordu. Bir çingene. Geleceği gördüğünü iddia ediyor, tehditler savuruyordu. Genç bir kız. Çingene Çergişinde ct-radığı mutluluğu bulacağından emindi. Güzel bir sarışın. Ama ondan hoşlanmayan pek çoktu. Ellie'nin üvey annesi. Huzursuz, birkaç kez evlenmiş, sivri dilli bir kadındı. Ellie'nin vasisi. Yaşlı avukat bazı kimselerden şüpheleniyordu. Ellie'nin akrabası. Adamın bazen dolandırıcılığa kalktığı fısıldanıyordu. • Eliie'nin kuzeni. Dalgın tavırlarına rağmen aslında çok zeki bir adamdı. Banker. Bazı kimselerin kendisinden şüphe ettiklerini bilmiyordu. Yaşlı bir İngiliz. O civarda en çok onun sözü geçiyordu. Köy doktoru. Fazla ilaç içilmesine hiç taraftar değildi. Claudia Hardcastle: Keens: Bayan Rogers: Esmer, güzei bir kadın. Geçirdiği evlilik onu erkeklere düşman etmişti. Komiser. Çingene Esther'in bilinmeyen birinden para aldığını sanıyordu. Mike'm annesi. Oğlunun uygun bir evlilik yapmasını istiyordu. 1. Sonum, başlangıcımdtr... Bu sözü çok kişinin tekrarladığını duydum. Duyduğunuz zaman hoşunuza gidiyor ama... aslında bunun anlamı nedir? İnsanın hayatında parmağını basarak, «İşte her şey bugün, bu saatte, şu yerde, şöyle bir olayla başladı,» diyebileceği bir on var mıdır? Benim hikâyem, «George'la Ejderha» hanının duvarındaki satış ilanını gördüğüm zaman mı başladı? Bu ilanda1 «Kuleler» adını taşıyan değerli bir mülkün satılacağı bildiriliyor, arazinin genişliği hakkmda bilgi veriliyor, bina tarif ediliyordu. Ama bu tarif «Kulelersin şimdiki durumuna değil de, seksenle yüz yıl önceki haline daha uymaktaydı. Benim bir şey yaptığım yoktu. Hiç de önemli bir yer olmayan Kongston Bishop köyünün tek geniş yolunda ilerliyor, zaman öldürmeye çalışıyordum. Bu satış ilanını o zaman farkettim. Neden? Kader kirli işlerini mi çevirmeye hazırlanıyordu? Yoksd şans dolu elini uzatmak üzere miydi? Bu olaya her iki gözle de bakabilirsiniz. Belki de her şeyin Santomx'le tanıştığım zaman, onunla uzun uzun konuştuğum sıralarda başladığını da söyleyebilirsiniz. Gözlerimi kapattığım zaman Santonix'in hayali gözlerimin önünde beliriveriyor. Kızarmış yanakları, haddinden daha fazla par- — 7 — layan gözleri, evlerin planlarını çizen güçlü ama yine de narin elleri. Santonix o sırada bir evin planlarını hazırlıyordu. Olağanüstü güzel, insanın gururla sahip olabileceği bir evin... Bir eve, çok güzel olan, ama hiçbir zaman yaptıramayacağımı bildiğim bir binaya karşı duyduğum özlem, Santonix'le ahbaplığım sırasında çiçeklendi. Bu onunla paylaştığımız bir rüyaydı. Santonix o kadar yaşayabildiği takdirde bana istediğim evi yapacaktı... Hayalimdeki bu evde sevdiğim kızla oturacak, çocukların o gülünç masallarında olduğu gibi, onunla ölünceye kadar mutlu bir hayat sürecektik. Bunların hepsi de hayal, hepsi de saçma şeylerdi ama içimde o özlem fırtınasının kopmasına neden oldu. Üstelik istediğim, özlemini çektiğim ve hiçbir zaman elde edemeyeceğim bir şeydi. www.netevin.com Ya da... eğer bu bir aşk hikâyesiyse, ki öyle olduğuna yemin ederim, neden Ellie'yi ilk kez Çingene Gergisinde, koyu renkli gümüş selvilerin arasında gördüğüm anı anlatarak başlamıyorum? Çingene Çergisi... Evet, belki de oradan güneşi kara bir bulut örttüğü için titreyerek satış ilanının önünden döndüğüm andan, ileride sıkıntılı bir tavırla mazıları budayan yerlilerden birine kayıtsız bir tavırla sorduğum o sorudan başlamam daha iyi olur. «Bu Kuleler denilen ev nasıl bir şey?» Bana yan yan bakan yaşlı adamın acayip yüzünü hâlâ görür gibiyim. «Bizler oradan buradan bu adla söz etmeyiz. Ne biçim ad bu?» Dudak büktü. «Yıllardan beri orada oturan ya da Kuleler diyen kimse yok...» Tekrar dudak büktü. «Peki siz hangi adı kullanıyorsunuz?» diye sordum. Köylülerin her zaman yaptıkları gibi gözlerini benden kaçırarak, yüzüme bakmamaya çalıştı. Nedense bu adamlar, sanki sizin farketmediğiniz bir şeyi seyrediyorlarmış gibi bir tavırla omzunuzun üzerinden ileriye doğru bakarlar. Buruşuk yüzlü köylü sonunda, «Oranın halk arasındaki adı, 'Çingene Çergisi'dir.» diye mırıldandı. «Neden?» «O yerle ilgili bir hikâye var. Doğrusu bunu ben de pek iyi bilmiyorum. Biri başka bir şey söylüyor, bir diğeri daha başka bir şey... Orada hep kaza olur.» «Araba kazaları mı?» . ' «Her türlü kaza. Tabii son zamanlarda araba kazaları.«Çünkü orada çok keskin bir dönemeç var.» «Belediye 'Tehlike' işareti koydu ama bunun da bir yararı olmadı. Kazalar hâlâ birbirini kovalıyor.» «Oranın çingenelerle ne ilgisi var?» Yine gözlerini benden kaçırarak usulca konuştu. «Etrafta bazı hikâyeler dolaşıyor. Bir zamanlar çingenelerin orada çergi kurduklarından söz ediliyor. Sonra obayı o arsadan uzaklaştı-rınca, çingeneler lanet okumuşlar.» Bir kahkaha attım. Adam başını salladı. «Sen gül bakalım. Bazı yerler gerçekten lânetlidir. Senin gibi ukalâ kentliler oraları bilmezler. Ama ben lânetli yerler olduğunu biliyorum. Çingene Çergisi de onlardan biri. Taşocağından ev yapmak için taş çıkarmaya çalışanlar öldüler. İhtiyar Gordie bir gece aşağı yuvarlanarak boynunu kırdı.» «Herhalde sarhoştu,» dedim. «Olabilir. İçkiden hoşlanırdı. Ama birçok sarhoş gece yarir sı yuvarlanır da hiçbirine bir şey olmaz. Gelgelelim Gordie'nin boynu kırıldı.» Eliyle çamlı tepeciği işaret etti. «Orada... Çingene Çergisinde...» Evet, galiba hikâye böyle başladı. Tabii o sırada bu sözlere pek aldırmadım. Sadece sonradan bu konuşmayı hatırladım. İşte o kadar ...Galiba bunu biraz da gözümde büyüttüm. Doğru dürüst düşünebildiğim zaman bana öyle geliyor. Bilmiyorum, ihtiyar adama daha sonra mı, yoksa önce mi oralarda çingeneler olup olmadığını sordum. __,g. «Artık hiçbir yerde fazla çingene yok. Polis onları hemen kovalıyor.»
Description: