marksizmi okumak Geç Kapitalizm Ernest Mandel Çeviri: Candan Badem Versus Kitap Özgün Künye Late Capitalism Ernest Mandel Verso Yayına Hazırlayan Özgür Deniz İngilizceden Çeviri Candan Badem Kapak Tasarımı Bülent Arslan VERSUS KİTAP Şubat 2008 © Her hakkı mahfuzdur. Albay Faik Sözdener Sk. Benson İş Merkezi No:21/2 Kadıköy / İstanbul 34710 Tel: 0 216 418 27 02 (pbx) Faks: 0 216 414 34 42 www.versuskitap.com [email protected] Çevirenin Notu Candan Badem Türkçede bazı terimler tam oturmamış olduğu için bazı açıklamalar yapmak zorunlu oldu. Bu çeviride çözümlemek fiili doğru olarak, tahlil etmek (analiz etmek) anlamındadır, bir sorunu çözmek, çözüm bulmak anlamında değildir. Yine aşağıdaki küçük terimler sözlüğünü vermek gerekli görülmüştür. Boom = Canlanma Business cycle = İş çevrimi Crisis = Bunalım Downswing = Aşağı salınım Upswing = Yukarı salınım Çeviride Kapital’den yapılan alıntılar Sol Yayınları’ndan çıkan Alaattin Bilgi’nin Türkçe çevirisi ile karşılaştırılarak bu çevirideki sayfa numaraları da ilgili dipnotlarda köşeli ayraç içinde verildi. Burada Kapital’in Türkçesinin şu baskıları kullanıldı: 1. cilt: 3. baskı, 1986, 2. cilt: 2. Baskı, 1979, 3. cilt: 2. Baskı, 1990. Üslup farkları dışında, Sol Yayınları çevirisinin her zaman tam doğru olduğunu söylemek zor, dikkatli okur bizim çevirimiz ile Sol Yayınları çevirisini karşılaştırarak bunu kendisi görebilir. Ancak yazarın doğrudan alıntı yapmadan Kapital’e gönderme yaptığı bazı durumlarda Türkçe çevirisindeki sayfa numarasına gönderme yapılmadı. Grundrisse’nin Türkçedeki çevirisi ise tam olmadığı için ve Mandel’in alıntılarında bölüm başlığı da olmadığı için bunların da Türkçe çevirisine gönderme yapılmamıştır. Çevirinin zamanında bitirilmesi için bu kitabın 11. bölümünü çeviren değerli arkadaşım uzman doktor Gültekin Uzun’a ve Gültekin’in el yazısını daktilo eden halam Sevim Koçak’a teşekkürü borç bilirim. Elbette üslup ve terminoloji birliğini sağlamak için bu bölüm de gözden geçirilmiştir. Nihayet ilginç bir rastlantı sonucu Geç Kapitalizm’in çevirmeni, yazarının soyadı ile anlam olarak aynı soyadını taşımaktadır: Almancada Mandel, badem demektir. Ernest Mandel’in Biyografisi (1923-1995) François Vercammen 20 Temmuz 1995’te Brüksel’de Ernest Mandel’in ölümüyle birlikte, savaş sonrası dönemin en önemli Dördüncü Enternasyonal yöneticisi ve büyük bir yaratıcılığa sahip bir Marksist kuramcı kayboldu. Eşsiz bir eğitimci, yorulmak bilmez bir hatip ve propagandacı, zeki bir kuramcı olan Ernest Mandel kendisini her zaman işçi hareketinin devrimci bir militanı olarak tanımlamıştır. Derin özlemi, –Lenin ve Troçki’nin yolundan giderek– dünya sosyalist devriminin siyasi ve örgütsel görevlerinin üstesinden gelebilecek bir örgütü, Dördüncü Enternasyonal’i inşa etmek ve yönetmek olmuştur. Ernest Mandel, Alman Yahudi bir ailede Nisan 1923’te doğdu. O yıl, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda başlamış olan Almanya’daki devrimci dönemin kesin yenilgisiyle sona ermişti. O dönemde ailesi Anvers’de (Belçika) yaşamaya başlamıştı bile. Ama doğum için, annesi kendisine daha tanıdık gelen Frankfurt’u seçmişti. Ekonomik kriz, faşizmin yükselişi, savaş tehdidi, halkın yaşadığı mahallelerin sefaleti genç Ernest’i safını –işçi sınıfının ve ezilenlerin safı– çok erken seçmeye itmişti. Bunda komünist, devrimci, anti-faşist ve anti-Stalinist olan aile geleneğinin de katkısı olmuştur. 1914 savaşının muhaliflerinden olan babası Henri Hollanda’ya gitmek üzere Almanya’yı terkeder, Kasım 1918’de Kayzer’in düşüşüyle birlikte de ülkesine geri döner. Berlin’de Bolşeviklerin kurmuş olduğu Sovyetik basın ajansında gazeteci olarak çalışır. Alman Komünist Partisi’ne üye olarak Lenin ve Troçki’nin Alman devriminin hizmetinde bir elçisi olan Karl Radek ile dostluk kurar. Rosa Luxemburg’un ve Karl Liebknecht’in Ocak 1919’da katledilmesinden büyük acı duyarak Belçika’ya göç eder. Nazizmin ve Stalinizmin damgasını vurduğu gündem genç Ernest’i büyülüyordu. Babası bir yandan günün olaylarını onun için aydınlatırken, bir diğer yandan da Alman işçi sınıfı hareketinin güçlü Marksist geleneğini öğretiyordu ona. Anvers, otuzlu yıllarda canlı ve etkin bir işçi hareketinin içerisinde sosyal-demokratlar, Stalinistler ve Troçkistler arasındaki siyasi çatışma ve toplumsal mücadelelerin sarstığı, çalkantılı bir şehirdi. Ernest orada çoğunlukla kendi kendini yetiştirmiş, kitle önderi ve Dördüncü Enternasyonal’in Belçika seksiyonu olan Devrimci Sosyalist Parti (PSR; POS- SAP’nin atası) üyesi öncü işçilerle görüşüyordu. Aynı zamanda Dördüncü Enternasyonal’in sürgündeki Almanya seksiyonunun merkez çekirdeği de burada bulunuyordu. Ateşli ve enternasyonalist bir küçük dünyaydı bu: sert tartışmalar, Alman işçilere yönelik hazırlanan bir gazete, Hitler iktidarı altında yasadışı mücadele veren arkadaşlarla ilişkilerin örgütlenmesi, Troçki’yle yazışmalar. Bundan böyle çözülemeyecek olan proletaryen bağ, Almanya’da sosyalist devrimin perspektifi, Marx ve Rosa’yla hiçbir zaman kesintiye uğramayacak “diyalog” işte böyle doğdu. 1989- 1990’da Stalinist bürokrasi sallandığında Demokratik Almanya’da sosyalist bir yenilenmeye dair “çılgın umudu” da, 1944-1945’de Alman işçi sınıfı için tıpkı 1918-1923’teki gibi vaktin yeniden geldiğine dair inancı da aynı uzantıdaydı. Aynı şekilde en karanlık anlarda, savaş sırasında, işgal altındaki Belçika’da Alman askerlerine bildiri dağıtırken ki yürekliliği de... Veya ilk tutuklanmasının ardından, kapatılan Komünist Parti ve Sosyalist Parti’lerin üyesi oldukları sonradan anlaşılacak olan Alman gardiyanları siyasi açıdan ikna ettiği vakit ya da yine Nisan 1945’de enternasyonalist ve devrimci inancı Belçika’daki yoldaşlarının yanına bir an evvel gitmek üzere binbir türlü engeli aşmasını sağladığında... Dillere destan iyimserliğinin de insani sıcaklığının da derin kökleri burada bulunuyor – militan gencin yaşam sınavlarında. İnsan ruhunun iyiliğine dair naif bir inançta, yahut Aydınlanma filozoflarını okumasında veya Marksizmin kaderci bir yorumunda değil. Deneyimler ona erken yaşta şunu öğretmişti ki, insanlar güçsüzüyle güçlüsüyle, cesuruyla korkağıyla, boyun eğmişiyle isyankarıyla, kapitalizmin sert toplumsal koşullan altında mücadele etmeye aynı şekilde hazırdırlar ve böylece siyasi bir bilinç kazanabilirler. Ve de en fazla güdülenmiş ve en iyi örgütlenmiş olanlar, işçi sınıfıyla ve gençlikle bağ kurabildikleri ve görevlerin üstesinden gelebilecek bir devrimci parti inşa edebildikleri takdirde “mucizeler yaratabilirler”. Direniş ve Nazi Kampı 1939’da Ernest PSR’nin militanı olur. Bu parti, 1932-1936 yıllarındaki genel grevler ile sektörel ve mesleklerarası grevlerin sayesinde marjinallikten kurtulabilmiş ve maden, metal ve liman işçileri ile ilişkiler kurmuştu. Ancak 1938’de işçilerin yenilgisinden darbe yemişti ve Mayıs 1940 ile Haziran 1941’deki baskılardan ciddi biçimde etkilenecekti. Her türden Stalinistin uzun süre sürdürdüğü yalanın tersine, Belçika Troçkist hareketi etkin biçimde ve en başından itibaren ülkenin Hitler ordusunca işgal edilmesine karşı mücadeleye katılmıştı. Bu yüzden de ciddi bir bedel ödemişti: Yöneticilerinin ve kadrolarının birçoğu Almanya’daki Nazi kamplarında can vermiştir. Ernest’in kendisi de üç kez tutuklanmıştır: ilk sefer, Alman askerlerine bir bildiri dağıtımı sırasında (Brüksel’in yakınlarında St Gilles’de tutuluyordu, oradan da Auschwitz’e götürülecekti, ama kaçmayı başardı); ikinci kez, Mart 1944’de Liège’deki Cockerill fabrikalarında bir bildiri dağıtımı sırasında (zorunlu çalışmaya mahkûm edilir ve Almanya’da yeniden kaçmayı başaracağı bir çalışma kampına gönderilir); üçüncü kez ise yine bir çalışma kampına gönderilmek üzere tutuklanır, oradan da Nisan 1945’de kurtarılır. Sağ kalmasını çok zor durumda olan Hitler rejiminin toplama kampı sistemini vuran ve giderek büyüyen bürokratik karmaşa sayesinde kimliğinin “Yahudi” olarak saptanmamasına borçludur. Savaşın başında önderleri yakalanan PSR Abraham Léon’un simgesel kişiliğiyle yeniden düzenlenir. 1919’de doğan bu genç önder Parti’yi yeniden diriltir: yasadışı bir aygıtın kuruluşu, hücreler ve bölgelerle ilişkilerin yeniden