T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Prof. Dr. Erol YALNIZ FÜZYON KİTLESİNİN ALTINDA KALAN L5-S1 DİSKİNDE UZUN DÖNEMDE GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER VE SAGİTTAL DENGENİN DEJENERASYONA ETKİSİ (Uzmanlık Tezi) Dr. Barış YILMAZ EDİRNE - 2010 1 TEŞEKKÜR Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalındaki uzmanlık eğitimim boyunca, yetişmemde en büyük paya sahip hocalarım Prof. Dr. Kenan SARIDOĞAN, Prof. Dr. Erol YALNIZ, Prof. Dr. Hakan GÜRBÜZ, Prof.Dr. Nurettin HEYBELİ, Yrd. Doç. Dr.Mert ÖZCAN, Yrd. Doç. Dr. Cem ÇOPUROĞLU ve Yrd. Doç. Dr. Mert ÇİFTDEMİR’ e teşekkür ederim. Tez çalışmam süresince her türlü bilgi ve deneyimini benimle paylaşan değerli hocam Prof.Dr. Erol YALNIZ'a teşekkürü bir borç bilirim. Tez çalışmamım radyolojik değerlendirme sürecinde bilgi ve deneyimini benimle paylaşan Yrd.Doç.Dr. Banu ALICIOĞLU'na teşekkür ederim. Çalışmam süresince bana destek olan ve yardımlarını esirgemeyen aileme, asistan arkadaşlarıma ve tüm klinik çalışanlarına teşekkür ederim. 0 İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ .............................................................................................................. 1 GENEL BİLGİLER .......................................................................................................... 3 EMBRİYOLOJİ ........................................................................................................... 3 ANATOMİ .................................................................................................................... 5 OMURGANIN BİYOMEKANİK ANATOMİSİ ...................................................... 16 İNTERVERTEBRAL DİSK DEJENERASYONUNUN FİZYOPATOLOJİSİ ..... 22 SPİNAL FÜZYONUN TARİHÇESİ .......................................................................... 24 SPİNAL FÜZYON GEREKTİREN BAŞLICA PATOLOJİLER ........................... 26 GEREÇ VE YÖNTEMLER ............................................................................................. 31 BULGULAR ...................................................................................................................... 43 TARTIŞMA ........................................................................................................................ 68 SONUÇLAR ....................................................................................................................... 76 ÖZET .................................................................................................................................. 79 SUMMARY ........................................................................................................................ 81 KAYNAKLAR ................................................................................................................... 83 EKLER 1 KISALTMALAR ALIF : Anterior lomber interbody füzyon ALL : Anterior longitudinal ligament AP : Antero-posterior ARE : Anlık rotasyon ekseni FSÜ : Fonksiyonel spinal ünite MRG : Manyetik rezonans görüntüleme PLIF : Posterior lomber interbody füzyon PLL : Posterior longitudinal ligament 2 GİRİŞ VE AMAÇ Spinal füzyon bir cerrahi girişim ile komşu vertebraların kemiksel olarak birleştirilmesini amaçlayan işlemdir. Spinal cerrahide füzyon düşüncesi ilk kez geçtiğimiz yüzyılın başlarında ortaya atılmıştır. Literatüre baktığımızda bu dönemden önce spinal füzyonun öneminin tam olarak bilinmediği ve olgularda sadece fiksasyon ile yetinildiği belirlenmektedir. Bu açıdan baktığımızda tel kullanılarak torakolomber omurgada yapılan ilk fiksasyon 1889 yılında Hadra tarafından uygulanmış, ilk spinal füzyon ise 1911 yılında Albee (1) ve Hibbs (2) adlı iki farklı cerrah tarafından yapılmıştır. Albee spinöz çıkıntıları ayırarak otolog tibia greftini spinöz çıkıntıların arasına yerleştirmiştir. Hibbs ise spinöz çıkıntı tabakalarını lamina üzerine yerleştirmiştir. Lomber füzyonun gelişimine bakılacak olunursa 1932 yılında Capaner'in spondilolistezis için ilk anterior lomber interbody füzyon (ALIF) operasyonunu yaptığı görülecektir. 1940 yılında ise Ralph Cloward ilk posterior lomber interbody füzyon (PLIF) operasyonunu yapmıştır (3). Enstrümansız füzyona ilişkin karşılaşılan sorunlar enstrumantasyon uygulamasını gündeme getirmiştir. 1939'da Venable ve Stuck internal fiksasyon için vitalium kullanımını önermişlerdir (4). Ülkemizde spinal füzyonun tarihçesi ilk Albee operasyonunun 1925 yılında M. Kemal Öke tarafından iki olgu nedeniyle yapılmasıyla başlamıştır (5). 1942'de ise Dr. Sadettin Onaran Pott hastalığı nedeni ile Albee operasyonu uyguladığı 9 olgusunu sunmuş ve bu çalışma Türkiye'de ilk yayınlanan spinal füzyon serisi olmuştur (6). Spinal stabilizasyon uygulamaları son yıllarda giderek artış göstermesine rağmen yapılan enstrümantasyon ve füzyon ameliyatlarının endikasyonlarıyla ilgili değişik görüşler mevcuttur (7). Spinal füzyon işlemi uygulanan olgu sayısındaki artış; enstrümantasyon tekniklerinin 1 gelişmesi, gelişmiş radyolojik incelemeler, kemik iyileşmesinin daha iyi anlaşılması, operasyon öncesi ve sonrasındaki bakımda gelişmeler, agresif rehabilitasyon programları, cerrahi alışkanlığın artması ve füzyon endikasyonlarının daha kesin sınırlarla tanımlanmaması gibi faktörlere bağlıdır (8,9). Omurgada en küçük hareketli segment iki omur, omurlar arasındaki disk, çeşitli ligamanlar ve faset eklemlerinden oluşur. Bu yapı fonksiyonel spinal ünite (FSÜ) olarak tanımlanabilir. Hareketli segmentin stabilitesi ligamanlar, faset eklemleri ve omurlar arasındaki disk tarafından sağlanır. Çeşitli nedenlerle yapılan enstrümanlı füzyon girişimleri omurga biyomekaniğini ciddi şekilde etkilemekte, bunun sonucu olarak motor segment fizyolojik kuvvetlere karşı olması gerekenden daha fazla etkilenmektedir. Spinal patolojilerde çesitli endikasyonlarla uygulanan füzyon ameliyatlarının birçok olumlu yönleri ile beraber, uygulanan prosedür ve kullanılan cihazlara bağlı olarak çeşitli problemler de ortaya çıkmaktadır. Gelişen disk dejenerasyonunda, nükleus hidrostatik basıncının azalması ve enflamatuvar mediatörlerin salgılanması sonucu kronik bel ağrısı ortaya çıkar. Dejenerasyonun daha da fazla ilerlemesi instabiliteye, disk yüksekliği kaybına, foraminal ve santral stenoza, faset eklem artrozuna yol açar. Birçok çalışmada, füzyon ameliyatlarından sonra komşu seviyede disk dejenerasyonunun başladığı veya mevcut dejenerasyonun hızlandığı gösterilmiş ve bu yeni sorun komşu segment problemleri olarak adlandırılmıştır. Füzyon ameliyatlarından sonra, proksimal ve distal komşu seviyelerde aşırı hareket ve yüklenme meydana gelir; bunun sonucunda bir süre sonra yeni instabilite bölgeleri ortaya çıkar (10). Bu retrospektif çalışmada, kliniğimizde Ocak 1994 - Temmuz 2005 tarihleri arasında çeşitli spinal patolojiler nedeniyle füzyon cerrahisi uygulanan 23 olgunun, arşiv kayıtları ve olgu dosyaları taranarak incelendi. Ameliyat sonrası en erken beşinci yılda olgular tekrar muayene edilerek son durumları, şikayetleri, fizik muayene bulguları ve subjektif semptomları değerlendirildi. Bu bulgular ile olguların operasyondan sonraki en erken beşinci yıldaki direk grafileri ve MR görüntüleri incelenerek füzyon kitlesinin altında kalan L5-S1 diskinde yani füzyon kitlesine komşu segmentte görülen degişiklikler, disk dejenerasyonunun başlayıp başlamadığı, mevcut dejenerasyonun hızlanıp hızlanmadığı ve sagittal dengenin dejenerasyona etkisi klinik bulgular ve radyolojik veriler karşılaştırılarak yorumlandı. 2 GENEL BİLGİLER VERTEBRA EMBRİYOLOJİSİ Aksiyel iskelet sisteminin gelişmesinin erken evreleri notokord ile sıkı ilişkidedir. Embriyonik yaşamın üçüncü haftasında embriyonik diskin kaudal ucunun ortasındaki hücreler yana ve öne doğru çoğalarak ektoderm ve endoderm arasından mezodermi oluştururlar. Ektodermden oluşan girinti ve burada çoğalan hücrelerin ektoderm ve endoderm arasından kraniale doğru ilerlemesi sonucu notokordal yapı gelişmektedir. Prekordial plak ve alttaki mezodermdeki notokord plağın kranyal ucundan salgılanan kimyasal indükleyici maddeler ektodermde bu notokordal hücrelerin indüksiyon yolu ile kalınlaşmasına neden olarak nöral plağı meydana getirirler. Nöral plak ilk olarak kranial uçta belirir ve kraniokaudal doğrultuda gelişir. Nöral plak kranial uçta geniştir ve kaudale doğru daralır. 18. günde bu plağın kenarlarının kıvrılması ile nöral oluk, 22. günde nöral katlantıların yükselmesi ve kenarların birleşmesi ile nöral tüp oluşmaktadır (Şekil 1) (11). Notokordun ve nöral tüpün her iki yanında bulunan mezoderm iki longitudinal sütun halinde kalınlaşarak paraksiyel mezodermi oluşturur. 20-35. günde paraksiyel mezodermin segmentasyona uğraması sonucu çift yapılar halinde somitler meydana gelir. Kolumna vertebralis bu somit çiftlerinden gelişir. 20. günde sayıları dört çift olan somitler, beşinci haftanın sonunda 42-44 çifte ulaşırlar. Bu somitlerin 4’ü oksipital, 8’i servikal, 12’si torakal, 5’i lomber, 5’i sakral, 8-10’u da koksigeal olarak farklılaşır. Dorsaldeki ektoderme komşu hücrelerden ileride deri örtüsünü oluşturacak dermatom, bunun medialindeki hücrelerden adaleleri ve posterolateral vücut duvarını oluşturacak miyotom, ventral ve medialdeki hücrelerden de omurgayı ve kostaları oluşturacak sklerotom gelişir. Segmentasyonun 3 yenilenmesinden sonra her bir somitin kaudal yarısı bir sonraki somitin kranial yarısı ile birleşerek yeni bir segmenti oluşturmaktadır. Her sklerotom kranialde hücreden fakir, kaudalde hücreden zengin bir yapı göstermektedir. Hücreden zengin alan intervertebral diski oluştururken, hücreden fakir alan vertebral cismin bir kısmını oluşturmaktadır. Merkezde bulunan notokordal hucreler kaybolurken omurlar arasında bulunan notokordal hücrelerden jelatinöz nukleus pulposus oluşmaktadır (11,12). Nukleus pulposus etrafı kollagen lif demetleriyle (annulus fibrosus) çevrelenir ve intervertebral diskleri oluştururlar. Şekil 1. Vertebranın embriyolojik gelişimi (11) Embriyolojik dönemin 6. haftasında omurga kıkırdaklaşma merkezleri gelişir. Her bir vertebra taslağının ikisi cisimde, ikisi arkuslarda, ikisi de kostal çıkıntılarda olmak üzere altı kıkırdaklaşma merkezi ortaya çıkmakta ve bu merkezlerden omurganın kıkırdak modeli oluşmaktadır. Sekizinci ve dokuzuncu haftalarda biri cisimde, ikisi arkuslarda olmak üzere üç primer ossifikasyon merkezi ortaya çıkar ve omurlar enkondral olarak kemikleşmeye başlar. Doğum sonrası yasamın ilk 3-5 yılında vertebral kavsin yarımları solid kemik dokusuna dönüşerek kaynaşırlar. Kemikleşme bel bölgesi vertebralarından başlayıp, kranial ve kaudal olarak devam eder (13). Puberte ile birlikte her bir vertebrada biri spinal çıkıntı ucunda, ikisi transvers çıkıntıların ucunda, ikisi de dairesel olarak vertebra cisminin epifiz bölgelerinde olmak üzere beş yeni sekonder kemiklesme merkezi belirir. Cisimlerin her iki yüzünde 12.yaşta halka apofizleri oluşmakta ve 18. yaşta bu apofizler cisimle kaynaşmaktadır (11,12). 25 yıl bitiminde sekonder kemikleşme merkezleri birbirleriyle kaynaşır ve sekonder kemikleşme tamamlanır. Vertebranın enine büyümesi ve nöral arkusların kalınlığının artması, subperiostal ossifikasyonla olur. Vertebranın vertikal büyümesi genetik faktörlere, enine büyümesi ağırlık taşıma faktörüne bağlıdır (14). 4 ANATOMİ Omurga omurlar, faset eklemler, diskler, bağlar ve adeleler ile karmaşık bir birliktelik içinde bulunan mekanik ve esnek bir kolondur (15). Omurgada bulundukları bölgeye göre adlandırılan toplam 33 omur bulunur. Servikal omurga 7, torakal omurga 12, lomber omurga 5, sakral omurga 5 ve koksigeal omurga ise 4 omurdan oluşmaktadır (Şekil 2). Servikal, torakal ve lomber omurgayı oluşturan omur sayısı yaşam boyunca değişmezken, sakral ve koksigeal omurlar sakrum ve koksiksi oluşturmak üzere yaşla birlikte birbirleri ile kaynaşırlar (16). Omur cismi omurun en büyük kısmını oluşturan silindirik bir oluşumdur. Etrafı ince kortikal kemik doku ile çevrili kansellöz kemikten oluşurlar. Şekil 2. İnsan omurgasının önden, arkadan ve yandan görünüşü (16) Servikal omurların cisimleri dörtgen şekilli iken, torakal omur cisimleri daha çok üçgen, lomber omur cisimleri ise oval şekillidir (15,16). Omur cisminin anteriorunda besleyici damarların girdiği birkaç küçük delik, posteriorunda ise basivertebral venlerin cismi terk ettiği daha büyük bir ya da birkaç düzensiz delik bulunur (17). Vertebraların şekil ve büyüklükleri bulundukları bölgeye göre değişmektedir. Vertebraların önde korpusu, arkada ise arkusu yer alır. Vertebraların korpusundan arkaya doğru uzanan pediküller omur cisminin posterior ve lateral duvarlarının birleştiği noktada, cismin superior yarısından çıkarak posteriora yönelen bir çift kısa, güçlü oluşumlardır. Pediküllerin superior ve inferiorundaki konkavitelere vertebral çentikler denir ve iki vertebral çentiğin birleşmesi ile intervertebral foramenler oluşur (15,16). Pediküller arkaya doğru ilerledikçe yassılaşır ve genişler. Pediküllerin bu 5 kısmına lamina adı verilir. Laminalar, pediküllerden çıkarak posteriora ve mediale yönelip orta hatta birleşen bir çift yassı oluşumdur. Superior kısımlarının posterioru ve inferior kısımlarının anterioruna ligamentum flavum yapışır. Korpus, pedikül ve lamina birlikte bir forameni çevreler. Buna foramen vertebrale denir. Eklem yapmış kolumna vertebraliste, foramen vertebralelerin üst üste binmesiyle oluşan kanala kanalis vertebralis adı verilmektedir. Bu kanal içerinde medulla spinalis, zarlar ve spinal sinir kökleri yer alır. Transvers çıkıntılar, pediküllerle laminaların birleşim yerinden sağa ve sola doğru yönelen, superior ve inferior faset eklem çıkıntıları arasında yer alan, kasların ve ligamentlerin tutunduğu oluşumlardır (Şekil 3) (18). Superior Faset Korpus Pedikül Lamina Lamina Superior faset Korpus İnferior faset Spinöz çıkıntı Pedikül İnferior faset Spinöz çıkıntı Şekil 3.Bir omurun bölümleri (18) Faset eklem çıkıntıları, pediküllerle laminaların birleşim yerinde, bir çift superiorda, bir çift de inferiorda olmak üzere her omurda 4 adet bulunan oluşumlardır.Lamina ve pedikülün birleştiği yerde üç çift çıkıntı yer alır. Bunlara superior artiküler çıkıntı, inferior artiküler çıkıntı ve transvers çıkıntı denir. Orta hatta iki laminanın birleştiği yerde arkaya doğru uzanan tek bir çıkıntı yer alır. Buna spinöz çıkıntı denir. Üstteki vertebranın inferior artiküler proçesi, alttaki vertebranın superior artiküler proçesi ile eklem yapar (13,19). Vertebralara yandan bakıldığında, korpus, pedikül ve superior artiküler process arasındaki çentiğe insisura superior denir. Aynı şekilde korpus, pedikül ve inferior artiküler proçes arasındaki çentiğe ise insisura inferior adı verilir.Eklem yapmış kolumna vertebraliste bu iki insisuranın birleşmesiyle oluşan foramene, intervertebral foramen adı verilir. Bu foramenden sinir kökleri çıkar. 6
Description: