Cuci Han FELSEFİ İNTİHAR VE ÖTESİ Kora Yayın: 30 Felsefe Dizisi: 1 ISBN 975 - 7957 - 34 - 8 Cuci Han: Felsefi İntihar ve Ötesi Yayın Yönetmeni: İsmet Arslan Kapak Resmi: Cuci Han (Büst) Dizgi: Berfın Dizgi (Murat Ece) Kapak Baskı: Yön Matbaası İç Baskı: Kayhan Matbaası Cilt: Yalçın Mücellit Birinci Baskı: Ekimi 1997 (Kora bir Berfin Yayınlan kuruluşudur.) JflMMYAYIN Cağaloğlu yokuşu, Evren Han Kat: 3 No: 60 Cağaloğlu 34440 - İSTANBUL Tel: (0.212) 513 79 00 Fax: (0.212) 520 64 84 Cuci Han FELSEFİ İNTİHAR VE ÖTESİ JfMfVYAYIN içindek iler HİLELİ YAŞAMA KARŞIN, YAŞAM DÜRTÜSÜ................9 .İnsan üremek zorunda mıdır?....................................................11 Ürememe dolaylı intihardır......................................................14 İNSAN NEDEN İNTİHAR EDEMEZ?..................................17 İntihar özgürlüğün bedeli midir?..............................................19 Hayvanlar neden intihar edemez? 21 Yaşam güdüsünün saldırganlığı................................................25 Salt doğanın malzemesi olan varlık yapıda ısrar etmek 28 İntihar bulaşır mı?......................................................................33 Mutluluk intiharı püskürtür mü?.............................................37 İntihar serileri.............................................................................42 BİRLİKTE OLMA ÖLÜM OLGUSUNU YUMUŞATIR MI?.... 50 İNANCIN DOĞASI..................................................................53 İnanç doğrusunun doğrulanabilirliği.....................................55 İNSAN KENDİNİ AŞABİLİR Mİ?.......................................57 Toprakaltının kutsallığı.................... 58 Kendine ait olduğu varsayılan ruhun kendine yabancılığı 62 Dinlenceye alınan insan..........................................................66 ÖLDÜRME DÜRTÜSÜ MÜ İNTİHAR DÜRTÜSÜ MÜ DAHA ERDEMLİ DAVRANIŞ BİÇİMİDİR?......................68 Ölüm ve öldürme olmasaydı.....................................................71 Dinde öldürmenin ödülü..........................................................74 Öldürme özgürlüğün simgesi midir? 77 Din Tanrısı hem öldürür hem öldürtür 79 BEN BEDENİME YABANCI MIYIM?................................85 Ben benler'i niçin kullanır?......................................................91 İntiharda el istemez, us buyurur, o yapar................................94 Ben bilincinin kendine nankörlüğü........................................97 BEDENDEKİ RUHUN ÖLÜMDEN SONRAKİ KARAKTERİ.. 99 Duyuların özlemi ölüm sonrasına yansır mı? 102 Karanlıktan kaçış.................................................................. 105 KADERDE İNTİHARIN YERİ.......................................... 108 Kaderin, fal ve büyü düzeyindeki sorunu......................... 110 Hayvanda kader var mıdır? 112 Külli irade içinde cüz-i iradenin yeri.................................. 114 Kaderin astrolojide yeri........................................................ 118 Din Tanrısı ile çelişen intihar 120 Kader kişinin özgürlüğünü öldürür......................................123 Geleneksel düşüncenin intihara bakışı ....... 127 TANIMLANAMAZLARIN BİLGİSİ..................................128 Şeytan sözcüğüne inanılır ama bilinmez........................... 129 Her insanın dini kendi aklıdır 133 İnanç tabularına dokunulmazlık.......................................... 136 ÖLÜMDEN SONRAKİ YAŞAMA ÖZLEM.................... 141 Ölen için kaybolma yoktur 143 İNTİHAR SUÇ MU ÖDÜL MÜ?...............................................150 Toplumun yararına olan intiharın şehitliğe dönüşümü ... 154 Savaş, intiharın başka bir biçimidir 156 İNTİHARDA KORKUNUN YERİ.................................... 161 Ölüm karşısında dehşet ve panikleşme...............................163 Başkaların ölümü ile Benim ölümüm arasındaki fark .... 166 İntiharda korku kanatlarını açar, kaçar 174 ÖLÜMDEN KORKMANIN NEDENİ.............................. 181 Ölüm hazza dönüşür mü? 185 DİN İRADENİN ZORUNLU NESNESİ MİDİR? 188 Hazan yaprağı gibi üzerimize titreyen Anama.. HİLELİ YAŞAMA KARŞIN YAŞAMA DÜRTÜSÜ "içgüdü dürter ve iter, ama us buyurur." der Price. Öznenin yaşama ortak olmasının tuzağı, "cinsel güdü"dür. Bu doğal yat kınlık ve eğilim, insanı yaşam tuzağına tutsak eden temel bir güdüdür. Ancak bu temel güdü, yeni oluşacak düşsel varlıkta "yaşam dürtüsü"nü gerçekleştirecektir. Üreme dürtüsü; bir bilinçli varoluşsak yaşama kendi istenci dışında tutsak ederken, aynı misyonunu o yeni yaşam bedenine de miras olarak sürer. Özne, "burada olmak"la evrensel bir "ölüm-taşıyıcısı" olduğunun ayırdında olsa bile, bu riskli yaşa mı yarınki varoluşlara bulaştırmakta zerre kadar tereddüt et- mez.Tereddüt etmek şöyle dursun, "ölüm -taşıyıcı"lığını bulaş tırmakla övünç duyar. Kendini yaşama tutsak etmekle, yaşamı idealist temayüllere teslim etmek arasında nitel bir ayrıcalık yoktur. "Böylesilik" onu "kendisini özleyen" tine taşır ve özdeksel devingenliği yad sımasına yol açar. Üreme dürtüsüne yani lipidal evrene kenetle nen insanın, yeni bir yaşam bedenini dünyaya sunmasını, böyle- siliğin kuramı olarak irdelemek yanlıştır. Görüngül alemin ken disiyle oluşturduğu paradoksallıklar, uyumsuzluklar zinciri ya şam için yeter riskler oluşturmuş hatta evrensel sürecin zorunlu bir sonucu olan yaşamı, doğanın salt malzemesi olması gerçe ğiyle ontik karakteri belirlemişken, "böylesililiği" bir yaşam bi çimi olarak kabullenmek arasındaki fark, bizi yaşama tutsak eden "cinsel güdü"nün ön koşul olarak alınıp, alınamayacağı ilkselliğinde yatar. İnsanın ontik karakterini kategorize eden Cinsel motivler, uyumsuzluklar zincirini yaşamamıza ve bizim yaşama Unsak olmamıza neden olan risk merkezidir. Cinsel güdünün dürtmesi sonucunda, yaşam devingenliği "çevrimsel devinim" kuramı ge reği rutin işlevi kesintisiz sürer gider. Doğum-ölüm, Ölüm-do- ğum döngüsü her yeni varoluşsal olgusallıklarda start alırlar. Halbuki insan, düşünde olmayı arzu ettiği formlarda kendini imgelediğinden, kozmik alanın "değersiz bir malzemesi" olma yı reddeder. Ama kendi varlık yapısmm ilkseli, sonsalının mal zemesinden başka birşey değildir. Dünya içerikli bir varlık olmasının üzerine söylehecek ve yazılacak binlerce, milyonlarca kelimenin özetçesi şudur: Üre ve Öl. Yaşam dürtüsü şayet lipidal evrenle beslenmemiş olsa, yaşamsal devinim bıçak gibi kesilir ve Tür biterdi. Erkeğin ve kadınm üreme hücreleri coşkuyla yeni bir beden- leşme için, "aracı-varlık"larm cinsel dürtülerini tahrik ederler. Bu doğal yakınlık ve eğilimin, "doğa aracı-varlık"a kendi ölü münden kaçışı kadar faturası ağırdır. Kendi örgensel varoluşunu yaşatmaya programlanmışlığınm amacı gayet açıktır. Yeni be- denleşmenin "sebep-aracı varlık"ı olma zorunluluğu. Aracı-varlık, yeni bir örgensel yaşamı varlığa kattığında bundan sonra o, yaşam direnci ile bol bol beslenir. Bilinç ve bellek kategorisinde kimliğini henüz yakalama şansı doğmamış olana, "doğal donanım" eşlik eder. Ama doğası gereği ölüm pa radoksu da yaşamına ortaktır. Yaşamsal devinime ilk girdiği an dan itibaren de varoluşsal hakikatini betimleyen, "ölüm-taşıyı- cısı" karakterini de üstlenmiştir. Varoluşsal hakikatte çevrimsel devinim, cinsel dürtülerine ketlediği insandan bir "ölümcül - döl" alırken, bu edime onun salt istenci iştirak etmiş midir, yoksa sözü geçen dürtünün zo runluluğu mudur? Sorunsalları onu, "aracı - yaratan" olmaktan kurtaramamıştır. Onun doğada tek bir misyonu vardır: Doğum - ölüm büyüsünü bozmamak. Sonuçta taşeronluğunu yaptığı ölü mü, yaşam ideolojisi içinde sürdürmek için "fedakarlık" yapma