ebook img

Fatih Murat ARSAL PDF

359 Pages·2011·1.99 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Fatih Murat ARSAL

ay Fatih Murat ARSAL [email protected] 0 Yazan Fatih Murat ARSAL Mail : [email protected] Web : www.fatiharsal.com 2011© ANLAŞMA © 1. BÖLÜM Korkunç bir gök gürültüsü, kafeteryanın uğultusunu bastırdı. Hatta bazıları konuşmalarına ara verip başlarını dışarıya çevirdi. Bert Kafe’nin çevresi çok işlekti. Arabaların ve çevredeki dükkânların ışıkları ile yeterince de aydınlıktı. O aydınlık sayesinde dışarıda koşuşturan ve bir yerlere gizlenmeye çalışan insanlar, rahatlıkla görülüyordu. Gök gürültüsünün ardından, bazıları bu manzarayı bir an izledikten sonra yine konuşmalarına devam ettiler. Dışarısının yağmurlu ve soğuk havasının aksine, içerisi sıcak ve kuruydu. Sigara içilmediği için temiz bir havası vardı. İlerideki ocakta pişen yemeklerin kokusu, sağlıklı havalandırma sayesinde çevreye dağılmıyordu. Karanlık köşelerden birisinde, genç bir adam, elinde telefonu, düşünceli bir şekilde duruyordu. Gözleri telefonundaydı. Koyu mavi gözleri dalgındı. Belli ki birisini arayıp aramama konusunda kararsızdı. Islak saçları az önce dışarıdan geldiğini ve bir miktar yağmur yediğini gösteriyordu. Eliyle rastgele güzel saçlarını sıvazlamıştı ve koyu saçları, üzerindeki yağmur ıslaklığı ile daha da koyu duruyordu. Neredeyse gece kadar siyahtı. “Ara hadi...” dedi kalın bir erkek sesi. Başını çevirdi. Yanında uzun boylu, kumral bir adam duruyordu. Adamın gülümseyen yüzü, elinde telefonunu kararsızca tutan bu esmer genç adamı tanıdığını gösteriyordu. Oturan adam, dudağını kıvırdı hafifçe... “Merhaba Suat...” dedi sıkıntıyla. Anlaşılan onun, ayaktaki arkadaşı gibi gülümsemeye hiç niyeti yoktu. Sert yüzü durgundu. “Beş dakikadır sana bakıyorum. Kimi arayacaksın? Sevgilini mi?” Oturan esmer adam olumsuzca başını salladı. Yandan ayrılmış dalgalı saçları, bakımlıydı. Hafif uzun ve gürdü. “Hayır...” Fatih Murat ARSAL [email protected] 0 ANLAŞMA © dedi yavaşça. Kıskanılacak kadar, erkeksi ve güzel bir sesi vardı. Çatık kaşlarla hâlâ telefonuna bakıyordu. “Otursana!” dedi dişlerinin arasından. Suat dediği kişi usulca karşısındaki sandalyeye yerleşti. Alay edercesine genç adamın yüzüne bakıyordu. Gülümseyen yüzündeki sevimli kahverengi gözleriyle, karşısındaki esmer suratı süzdü bir an. “Hadi... Niye böyle canın sıkkın? Söyle bana? Ne oldu? Yoksa bir kızı hamile falan mı bıraktın?” “Saçmalama Suat! O kadar aptal olmadığımı bilirsin! Böyle şakalar yapma!?” “Eee?” diye uzatarak sordu arkadaşı. “Ne var o zaman?” Genç adam telefonu masaya geri bıraktı. Koyu mavi, laciverte yakın renkteki gözleri, kısılmıştı. “Sorun annem! Haftaya onun yaş günü...” “Ne var ki bunda?” “Dünden beri neredeyse saat başı arıyor. Bugün hiç açmadım.” “Aç konuş!..” “Her zaman ki gibi vıdı vıdı edecek. Geçen hafta telefonda biraz tartıştık. O günden beri ben aramıyorum. Fakat annem, inatla her gün arıyor. Bu gece ruhum zaten sıkılıyor. Bir de onun dırdırını dinleyemem!..” “Saçmalama Yavuz! O senin annen! Arayacaksın tabii! Açmadığın için merak etmiştir şimdi.” Genç adam omuz silkti. “Belki sonra! Ben onun derdini biliyorum.” Suat onun yüzündeki ifadeye güldü. Bu adamı ilkokuldan beri tanırdı. Küçüklükleri Akçay’da beraber geçmişti. Onun huyunu suyunu iyi bilirdi. Canının ne zaman sıkıntıda olduğunu anlardı. Bu gün hakikaten huzursuzdu. “Annenden korktuğuna inanamıyorum!..” dedi alayla. “Senin hiçbir şeyden korkmadığını sanırdım?” “Aptallaşma... Tabii ki korkmuyorum. Ama son Fatih Murat ARSAL [email protected] 1 ANLAŞMA © zamanlarda iyice canımı sıkmaya başladı. Şimdi onunla konuşmak içimden gelmiyor.” “Sen de onun dediğini yap o zaman!” Arkadaşı o kadar ters baktı ki, Suat neşeyle güldü. Onu kızdırmanın kolay olduğunu biliyordu zaten! Yavuz bir anda parlayan insanlardandı. Olgunlaştıkça bu huyunu kontrol altına almaya başlamıştı ama şu an patlayacak gibi duruyordu. “Ne var ki?” dedi keyifle. “Evlilik senin sandığın kadar da kötü bir şey değil! Kadın haklı. Otuzunu geçtin. Avansını yeterince kullandın. Artık evlenme vaktin geldi. Bak bana!.. Üç yıldır harika bir evlilik sürdürüyorum. Karıma hiç karışmıyorum. O da beni rahat bırakıyor. Kızımı da çok seviyorum.” “Allah mesut etsin!” dedi genç adam alaycı bir sertlikle. “Senin açından seviniyorum. Ama evlilik bana göre değil! Bu evlilik meselesi de sanırsın memleket meselesi? Geçen gün, beni evlatlıktan reddetmekle bile tehdit etti. İnanabiliyor musun? Artık evlenmezsem beni evlatlıktan reddedecekmiş?” “Normal! Bir evin tek oğlusun. Baban öldü. Rahmetli seni evli görmek isterdi. Annen de istiyordur. Ne var bunda?” “Şeytan diyor...” Sustu. Gözlerini camdan dışarıya çevirmiş, koşuşturan insanlara bakıyordu. Sonra yeniden arkadaşına baktı. Sinirli hali çok belirgindi. “...Şeytan diyor ki, bul rastgele bir kız, evlen gitsin. Şöyle cadı... Konuşmasını bile bilmeyen bir öküz... Görsün o da gününü! Sanıyor ki seçtiği kızlarla evleneceğim. Şimdi de bir kuyumcunun kızını bulmuş. Arkadaşının kızıymış. Ona göre çok güzelmiş, biçimli bir vücudu varmış! Allahım, ne saçma! Sanki kendisi evlenecek?” Suat kıkırdadı. Şu karşısında oturan yakışıklı adam, epeyce kapana kısılmış gibi gözüküyordu. “Bir şey sipariş ettin mi?” dedi gülmesini bastırmaya çalışarak. “Karnın aç olunca hiç çekilmiyorsun. Sana ne ısmarlayayım?” “Karnım aç değil...” “Olmaz... Bugün harika biftek var. Onu yemeni öneririm.” Elini kaldırdı. Bütün çalışanlar müşterilerle ilgileniyorlardı. Oldukça işlek bir yerdi. Bu yerin patronu olarak, işlek olmasından Fatih Murat ARSAL [email protected] 2 ANLAŞMA © memnundu. Çalışan kızlardan birisi yakındaki bir başka masaya servis bırakıyordu. Ona doğru el kaldırdı. Garson kız gözünün ucundan kendisinin işaret ettiğini görünce, hemen yanlarına geldi. “Buyurun Suat Bey?” diye sordu patronuna. “Merve... Sanırım şu eski dostumun karnı aç... O yüzden somurtup duruyor. Söyle Ali’ye, ona az pişmiş bir biftek hazırlasın... Yanına da patates cipsi... Tamam mı?” Garson kız başını salladı. Başını çevirdi ve “İçecek bir şey alır mısınız?” diye sordu Yavuz’a... Genç adam çatılı kaşlarla önündeki telefona bakıyordu. Kızın sorusu ile başını kaldırdı. Kırmızı garson kıyafetleri içindeki kızın gözlerine baktı. Çok canlı yeşil gözler, sabırlıca kendisini izliyordu. Başına taktığı işyeri logolu kasketinin kıyılarından, açık kahverengi saçları lüle lüle taşıyordu. Saçlarını içine zorlukla topuz yaptığı belliydi. Uzun saçları olmalıydı. “Su alayım sadece...” diye sıkıntılı bir sesle mırıldandı. Genç garson kız giderken, arkasından yuvarlak hatlı kalçalarını izledi bir an. Sonra arkadaşına döndü. “Artık umutsuzluğa düşmüş...” diye homurdandı. “Önüne her gelen kızı bana uygun görüyor. Şu garson kız bile eminim annemim seçtiği kızdan daha güzeldir...” “Merve mi? Saçmalama... Garson olduğuna bakma! O dünya güzelidir. Annenin bulduğu kız onun yarısı kadar bile güzelse hiç kaçırma, hemen evlen derim. Zaten bence boşuna inat ediyorsun. Nasılsa bir gün evleneceksin?” “Ama onun istediğiyle asla!” Yeni bir gök gürlemesi üzerine başını dışarıya çevirdi. Yağmur hızını arttırmıştı. Gece de ilerlemeye başlamıştı. Buna rağmen İzmir’in hareketli hayatı halen devam ediyordu. Kordon meydanı, gece geç saatlere kadar yine böyle işlek olurdu. Kasım başına göre bu sene iyi yağmur yağmıştı. Neredeyse bir haftalık yağıştan sonra iki gün ara vermişti. Bugün ise daha şiddetli olarak yeniden başlamıştı. “Ne yapacaksın peki? Ona inat ilk gördüğün kızla mı evleneceksin?” diye şakayla sordu Suat. Gözleri gülüyordu. Fatih Murat ARSAL [email protected] 3 ANLAŞMA © Yavuz da hafif ama acı bir tavırla gülümsedi. “Fena fikir değil. Şu garson kıza ne dersin? Bekâr mı acaba?” Arkadaşı da güldü. “Bekâr bildiğim kadarıyla... Fena da olmaz hani? Hem güzel hem de dünya tatlısı bir kızdır. Hiç akrabası yok! Zavallı kızcağız okuyabilmek için geceleri gelip burada çalışıyor...” Yavuz onun dedikleriyle fazla ilgilenmeden telefonuna baktı. Arayıp aramama konusunda hâlâ kararsızdı. Vakit geç oluyordu. Annesi birazdan yatardı. Annesini çok severdi ama bu son zamanlarda onu tanıyamıyordu. Babasının ölümünden sonra kendi üzerine fazlasıyla düşmeye başlamıştı. Yani son üç yıldır yoğun baskı altındaydı. Önceleri sadece laf vurduruyordu. Şimdilerde ise açıkça söylüyordu. Bir kızla evleninceye kadar da vazgeçmeyeceği belliydi. Bir süre sessizce oturdular. Telefonu çalınca hafif irkildi. İki arkadaşın gözleri, ışığı açılan telefona kilitlendi. Yavuz alaycı bir tavırla başını salladı. “Yine o arıyor. Hiç vazgeçmez mi bu kadın? Annemin bu kadar inatçı olduğunu bilmiyordum.” Suat gülümsedi. “Kendi inatçılığının nereden geldiğini sanıyordun?” Gözleri arkadaşı ile telefon arasında gidip geliyordu. “Açsana hadi! Belli ki sen açıncaya kadar arayıp duracak!” Yavuz isteksizce telefonu eline aldı. Yine de bir an durakladı. Zarif ellerindeki pahalı telefon, inatla çalmaya devam ediyordu. Sonra yeşil düğmeye basarak telefonu kulağına götürdü. “Efendim anne?” “Merhaba oğlum, ne yapıyorsun?” Karşı taraftan gelen annesinin sesi hafif meraklıydı. “Tüm gün seni aradım... Hiç açmadın?..” “Toplantım vardı anne... Daha yeni çıktım...” “Öyle mi? Niye bu saatlere kadar çalışıyorsun?” “Öyle gerekti.” “Bana öyle somurtuk cevaplar verme! Peki, niye aramadın beni? Görmedin mi seni aradığımı?” Fatih Murat ARSAL [email protected] 4 ANLAŞMA © “Gördüm... Gördüm de... aslında...” Ne diyecekti ki? “Bırak şimdi... Ben niye aramadığını biliyorum. Bana boşuna yalanlar atma! Yaş günüme geliyorsun değil mi? Hem o kuyumcunun kızını da...” Genç adam sabırsızca annesinin sözünü kesti. “Anne! Ben o kuyumcunun kızını falan görecek değilim. Neden ısrar ediyorsun bilmiyorum? Aslında gerek de yok! Ben zaten harika bir kızla çıkıyorum. Niyetim ciddi! Yakında da onunla evleneceğim...” Sinirli sesi, asık suratı ile tam bir uyum içindeydi. Çatık siyah kaşları, yüzünü daha da öfkeli gösteriyordu. Karşı tarafta derin bir sessizlik oldu. Suat da şaşırmıştı. Kaşlarını hayretle kaldırmış, arkadaşına bakıyordu. “Ne dedin sen?” Annesi şaşkınca sormuştu. Oğlunun dediğine inanamadığı belliydi. “Ben bir süredir birisiyle çıkıyordum dedim. Evlenmek konusunda kararsızdım ama... Senin bu baskıcı tavırlarından sonra, onunla bir an önce evlenmeye karar verdim... ” Yalan söylemekten başka çaresi yoktu. En azından onu bir süre susturabilirdi. “Sahi mi? Hadi Yavuz... Güldürme beni! Bence... sen yalan söylüyorsun?” Üzerine bastıra bastıra konuşmuştu. Kesinlikle inanmamıştı. Özgürlük düşkünü çapkın oğlunun sözleri pek mantıksız gelmişti. “İster inan, ister inanma! Yakında görürsün!” diyen genç adamın sesi asabiydi. “Püh... Adı neymiş bakalım kızın? Ben senin sevgililerinin hepsini tanıyorum. Beni kandıramazsın. Çevrenden birileri bana her şeyi bir bir iletiyor.” “Nasıl iletiyor?” Genç adamın sesi buz gibi olmuştu. Annesinin bunu yapacağına inanamıyordu ama doğru olabilirdi. Kadın her yolu denerdi. “Birileri söylüyor işte! Sana ne?” “Ciddi olamazsın! Kim?” “Boş ver şimdi kim söylüyor. Sen bana kızın adını söyle!” Yavuz derin bir nefes aldı. Burun kanatları oynadı. Gözleri Fatih Murat ARSAL [email protected] 5

Description:
Fatih Murat ARSAL. 11 [email protected] işler senin kontrolünden çıktı. Neyse, olan oldu nasılsa Hadi, yemeğini soğutmadan ye! Bu arada bir
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.