FÂRÂBÎ MANTIĞININ KÖKLERİ NİHAD KEKLİK KISALTMALAR VE BİBLİYOĞRAFYA Adıvar. A. Adnan, Fârâbî madd. (İslâm Ansiklopedisi, c. IV, s. 451 — 69) Aristoteles , Art rhétorique et art /Joeïzi/ue, traduction nou- velle avec texte, par Jean Voilquin et Jean Capelle, Paris 1944. ayn. mil. , Rhétorica, terc. W. Rhys Roberts, New-York (BWA, s. 1317-1451) ayn. mil. , De Poetica, terc. îngram Bywater, New-York 1941. (BWA, 1453-1487) ayn. mil. , Topica, terc. W. A. Picard-Cambridge, New- York, 1941. (BWA, s. 187—206).' ayr. terc. J. Tricot, Paris, 1953. ayn. mil. , La Métaphysique, terc. J. Tricot, Paris, 1953 ayr. terc. D. Ross, Metaphysica, New-York, 1941. (BWA, s. 631-926) Ateş, Ahmet , Fârâbî'nin eserlerinin bibliyografyası (Fârâbî tetkikleri I : s. 111—126) Istanbul, 1950 Bréhier, Emile , Histoire de la philosophie, Paris, 1948 Brockelmann, Carl Geschichte der arabischen Litteratur, 1 — 2 Weimar Berlin, 1898 = GAL. ayn. mil. , GAL, Suppl. 1—3, Leiden, 1937—40 BAW The basic works of Aristotle, edited and with an introduction by Richard Mc Keon, New-York, 1941. (=Dieterici) Dieterici, Fr. Alfarabi's philosophische Abhandlungen, nşr. Fr. Dieterici, Leiden, 1890. Elias In cateoorias, nşr. Busse (C. A. G., XIII, ı). 148 NİHAT KEKLİK Färäbi, abu Naşr , Kitäb Usâğucî, el yazması, Hamidiye, no. 812 (= Millet Ktp.), ayr. Feyzullah Ef. no. 1882, (= Millet Ktp.) ; ayr. Emânet no. 1730, (= Topkapı, Saray Ktp.) ayn. mil. , Kitäb fi ma yanbağı kabla tazallüm al-falsafa, (Dieterici, s. 49—55) ayn. mil. , Kitäb al-taivtí'a fi 'l-Mantık (yazma Hamidiye nr. 812) ay. mil. , Risäla fi fadllat al-ulüm, nşr. Haydarabad, 1340. ayn. mil. İhsa3 al-Qulüm, nşr. Osman Amin, Kahire, 1934 = tere. Ahmet Ateş, İlimlerin Sayımı, M.V. Klâsikler serisi, Ankara, 1955. ayn. mil. > Al-Samarat\ al-mardiya, fi bacd al-risälat. al-färäbiyya, = Alfäräbi's philosophische Abhandlungen, nşr. Dieterici, Leiden, 1890 ayn. mil. » Risäla Iii'muallim al-säni fî caväb masaib su'ila canhä (Dieterici s. 84-103) Hamelin, O. , Le Système d.'Avistóte, publ. par L. Robin, Paris, 1920. Barthélémy , Traduction de la logique d'Avistóte, Paris, 1844 St. Hilaire. Felsefe-i Islâmiye Tarihi, : al-Kindï, Ist. 1926 İzmirli Hakkı , Madkour, 1. , L' Organon d'Avistóte dans le monde arabe, Paris 1924 Moraux, Paul , Les Listes anciennes des ouvrages d'Aristote, Louvain, 1951 Johannes , Philoponni, In Categorías, nşr. Busse (C. A. G. Xlll, i) Robin, Leon , La Pensée gréeque, Paris, 1948 Steinschneider, M., Alfarabi, des arabischen Philosophen, Leben und Schriften (Memoire de l'Acad. imperiale des Sciences de St. Petersbourgr) Berlin, 1858 Van den Bergh , Mantık madd. İslâm Ansiklopedisi, cz. 72, s. 307 — 310 ! - FÂRÂBÎ'DEN ÖNCEKİ İLİMLER TASNİFİ ve MANTIK a) Aristoteles, Organorımm V. kitabı olan Topika da bütün felsefe meselelerini ahlâkî, fizik ve Iojik olmak üzere başlıca üç gurup halinde toplamaktadır Bununla berâber Grek filozofu bu ilkel sınıflama üzerinde direnmiyerek ve bunu «varlıkları kaba- taslak içine alan» bir tarif sayarak,2 sonradan başka bir tasnif daha vermiştir. Şöyle ki, yine adı geçen bu eserinde3 ilimler «t h e o r e t i k, pratik ve p o e t i k» diye üçe ayrılmış görünüyor. Dikkat edilecek olursa, bu tasnifte önce bilmek (yvöcrıç), sonra bu bilgiyi fi'il hâline getirmek (üpaÇıç) ve nihâyet kendisinden birşeyler yaratmak (rioincnç) ilimleri bir sıralanma içinde belli olmaktadır. İşte Aristoteles bu tasnîfi Metafizika adlı eserinde de ayden kabul ve tekrar etmiştir4. Bütün bunları şematik olarak göstermek istersek durum şöyledir : EPÎSTÊMÊ (Bilgi) ' I 1 1. . . PRAKTİKE POÏETÎKÈ THEORETIKE (Pratik) (!bdâcï) (Nazarî) Ethikê Politikê Politikê Rhetorikê Mathematikë I Theologike (Ahlâk) (Siyaset) (Şiir) (hatâbet) (Matematik) | (İlâhiyat) Fûsikê (Fizik) İşte burada görüldüğü gibi «Matematik» ilmi bir yana bırakılacak olursa, bu tasnif içinde mantık zikredilmemiştir. Her nedense Aristoteles bu tasnifte mantık ilmini boşlukta bırakmış 1 Aristoteles, Topica (W . A. Picard - Cambridge) eh. XIV : 105b (19—20) 2 Arist., uç Timci m:piXcx|3£«v 3 Arist., aynı eser., 145a (14 — 18) 4 Arist., La Métaphysique (Tricot), e. 1, s. 328, not. 1 ; ayr. c. 2, K, 7 : 1063 b (36—), 1064 b (6) 150 * NİHAT KEKLİK ve yerini göstermemiştir. Bununla beraber Aristoteles'in mantık'a verdiği büyük önem dikkate alınacak olursa, onun bu ilmi kendi sisteminin bir parçası saymadığına ihtimâl vermek güç olur1. b) Aristoteles'ten sonrakilere gelince: İskenderiyeli şâ- rihler Aristo ilimlerini şu tertibe sokmuşlardı:2 EPİSTEME He-EGZOTERİKA He-AKROAMATİKA (Ta Dialogika) (Ta Avtoprôsopa) 1 1 1 Ta Organika Ta Theoretika Ta Praktika (Mantık) (Nazarî) (Pratik) 1 | To Theolojfi kon 1i To Fusiologi- | To Ethikon To Politikon (ilahiyat [ kon (Fizioloji) (Ahlâk) (Siyâset) To Mathematikon To Oikonomikoıı (Matematik) (İktisad) İmdi Aristo'nun, sistemi içinde yerini göstermediği «man- tık» (Organon), ilk defa olarak İskenderiyeli şârihlerin tasnifinde en başta zikredilmiştir. Yalnız Organon deyince bundan sâdece, bu ismin topladığı altı tane kitap (yânî: Kategoriler, Peri-erme- neias, Birinci ve ikinci Analitikler, Topikler ve Sofistika) anlaşıl- mak îcâb ettiği halde, ilk Grek şârihlerinden îtibâren Organon a. Aristonun iki ayrı kitabı olan «Rhetorika» ve «Poetika» kitapları- nın da ilâve edildiği göze çarpmaktadır. İşte bu husus, araştırılması ve üzerinde durulması îcâb eden bir mesele teşkil ediyor. Çünkü ilerde de görüleceği gibi, İslâm Mantığı da, Aristo Organonu ile birlikte Rhetorika ve Poetika kitap- larını mantığın en son iki bölümü olarak telâkki ediyordu. İslâm filozoflarının bu görüşlerinin, hangi esaslara dayandığını tesbît etmek tabîatiyle zorunludur. İskenderiyeliler için eski kaynaklarda dikkate çarpan bir şey vardır ki, o da Rhetorika ve Poetika kitaplarının ayrı olarak değil, fakat Organon1 un bir «parçası» olarak gösterilmesidir. Gerçi biz- zat Aristo bu iki ilmi p o i e t i k e (yânî ibdâî ilimler) zümresi 1 O. Hamelin, Le système., s. 86 2 P. Mauraux, Les listes anciennes., s. 147 F/4RABİ MANTIĞININ KÖKLERİ 151 altında toplamıştı. Ammâ yine kendisi Rhetorika kitabının en baş cümlesinde hatâbet san'atıyla d i y a 1 e k t ik'in (yânî mantığın) birbiriyle olan benzerlik ve alâkasını belirtiyordul. Üstelik yine ayni kitapta hatâbet'le diyalektik'in (— mantığın) ortaklaşa bir takım iknâ edici deliller meydana getirmek kuvvetini inceledikle- rini de ilâve ediyordu2. c) Bundan başka S t o a 111 a r da Rhetorika'yımantığın bir bölü- mü addediyorlar3. Hermias'ın oğlu ve Proclus'ün talebesi olan Am- monius zamanında dahî, Rhetorika ve Poetika kitapları a n ' a n e v î olarak Organon un bir parçasını teşkil etmişti. Maamâfih bu iki kitabın Organon a. bağlanmaları meselesi Grek şârihlerini bir hayli meşgül etmişe benzemektedir. Bu şârihler arasında fikir ayrılık- ları bulunmasına rağmen, adı geçen iki kitabın onlarca Organon1 un bir kısmını teşkîl ettiği muhakkaktır4. d) Bunları takip ederek Süryânîler dahî Rhetorika ve Poe- tika kitaplarını, Aristo felsefesinin bir parçası olduğu için, m ek- te p'lerde birer ders kitabı olarak okutuyorlardı. Fakat bunların, mantığın bir parçası olarak ve binaenaleyh mantığa dahil olarak okutulduklarına dair elimizde kat'î deliller yoktur. Bununla bir- likte Suriyelilerin, hocaları olan İskenderiyeli şârihleri bu hususta da taklît ettiklerine muhakkak nazariyle bakabiliriz. Şu halde Aristo'nun sâdece altı bölüm ihtivâ eden Organon adlı mantığı, Rhetorika ve Poêtika'nm da ilâve edilmesiyle, artık s e k i z kitaba yükseltilmiş bulunuyordu. Yalnız, Plotinus'ün talebesi olan Porphyrius (232-304)'ün de Aristo Kategorile- rine bir giriş olarak yazmış olduğu Eisagoge (eiaayoyn) adlı risâ- lesi, daha o zamanlardan îtibâren meşhur olmuş ve bu, bilhassa Süryânîlerde mantık derslerinin başında okutulmağa başlanmıştı. Bu sâyede mantık, başta Eisagôgë olmak üzere, arkadan Orga- non'u teşkîl eden altı kitap ve onlara ilâve edilmiş olan Rhe- torika ve Poetika bölümleriyle dokuz kısım halinde incelenir olmuştu. 1 Aristote, Art Rhétorique. (J Voiiquin et J. Capelle) s. 2 : 'H pqTopîxn scr-riv aVTİCTTpOipOÇ Tİ] SiaXEKTÎxÎ] 2 Aristote, Art Rhétorique. A, 2, 1356a (20-23) ; krş. P. Moraux, Listes anciennes, s. 178 3 Diogenes Laertus, VII, 41 v.d. ; krş. P. Moraux, ayni eser., s. 179 * P. Moraux, aynt eser., s. 173-180 152 * NİHAT KEKLİK İmdi, mantığın bu şekilde dokuz bölüm teşkil eden bir sistemle, Süryânîler vâsıtasıyla müslüman filozoflara da geçtiğini görmekteyiz. Şu halde, ilerde de görüleceği gibi, büyük Türk filozofu Far âb i ve ondan sonra İbni S i n à'da görülen dokuz bölüm halindeki mantık sistemi, onların orijinal bir buluşu olma- yıp, belki sâdece an'ane şeklinde İskenderiyelilerden beri devam eden bir görü ş'ün temsilinden ibarettir. Nihayet burada açıklanması lâzım gelen bir mesele daha ka- yor: Bilindiği gibi Aristo'ya göre mantık, herhangi bir araştır- maya girişmezden önce öğrenilmesi zarûrî olan bir ilimdir. Şu halde şârihlerin, mantığı ilmî eserlerin başına yerleştirmeleri ve onu «ilimlerin âleti» (Organon u) addetmeleri, kök itibariyle Aristo'- ya dayanmaktadır. Nitekim Aristonun eserlerinin en eski listesi- ni bırakmış olan Diogenes Laertius (m. 111. asır) bu hususları göz önünde tutmuş olduğu içindir ki, mantığı akroamatik ilimlerin ba- şında zikretmiştir '. Maamafih şunu da ilâve edelim ki, Aristodan sonraki «ilimler tasnifi» dâimâ Plâtonculuk tesiri altındadır. Çünkü her nekadar Aristo, mantığın felsefe sistemindeki yerini açıkça tâyin etmemiş- se de, umûmî olarak İskenderiyeli şârihlerce bu ilim, felsefe için bir «propedeutique» addedilmiş gorülüyor 2. Muahhar Plâtoncular ve Stoalılann tesirleriyle de mantık ilk defa olarak ilimlerin bir parçası olarak tanınmıştı. Meselâ Cicéron'un bizzat Eflâtun'a at- fettiği bir görüşe nazaran felsefe, «Fizik, Ahlâk ve Diyalektik^ten ibâret bulunuyordu 3. Bütün bu söylediklerimizi toplayacak olursak durum şundan ibârettir : İskender al-Afrödîsî'den (m. s. 11. asır) önce bu husus- taki görüşler ikiye ayrılıyordu: Bir kısım şârihler mantığı felse- fenin bir «parça»sı (népoç) olarak telâkki ediyordu; bir kısmı da bu ilmi bir «âlet» (=öpyav6v) olarak kabul ediyordu. İskender al-Afrôdîsî, birinci görüşü temsil eden Stoalılara ve Plâtonculara değil, fakat ikincilere uyarak, mantığı felsefenin bir â 1 e t ' i ola- 1 P. Moraux, Les Listes anciennes, s. 175 2 P. Moraux, Les listes anciennes, s. 47 3 Ciceron, Acad. post. 1, 5, 19. krş. P. Moraux, ayn\ esr., s. 176. Aristo- les'ten St. Thomas'ya kadar ilimler tasnifi hakkında -eskimiş olmakla beraber- oldukça iyi bir araştırma için bk. J. Mariétan, Probleme de la classification des sciences d'Aristote à St. Thomas, Paris, F. Alean, 1901 ; krş. Etienne Gilson, La philosophie au Moyen-Âge, -Paris, 1952, s. 200. F/4RABİ MANTIĞININ KÖKLERİ 153 rak telâkki etmişti. Çünkü ona göre mantığın yalnız konusu de- ğil hattâ gayesi dahî (ki isbctt'ı vücûda getirmektir), felsefî ilim- lerden başkadır. Üstelik, mantık «kendi kendisi için» kullanılamaz ; şu halde bu ilim başka ilimler için ancak bir «âleb olabilecektir, işte İskender al-Afrôdîsî'den sonra bu mesele üzerinde durmuş olan hemen bütün şârihler artık bu fikri paylaşacaklardır Eskiden beri üzerinde çok çekişmeler olmuş olan «mantık bir ilim midir, yoksa ilimler için bir âlet midir ?» sualinin cevabını bulduğumuz bu açıklamalara ve birde bizzat «âlet» mânâsına ge- len «Organom deyimine bakacak olursak2 -her nekadar bu isim onun tarafından kullanılmamışsa da- Aristoda mantık ilmi, başka ilimlere girişmezden önce sâhip olunması gereken bir umû- mî bilgi, hattâ bir «m e t o d o 1 o j i» olarak anlaşılabilecektir3. Fakat Aristodan sonra Stoalılar bu görüşten ayrılıp, mantığı fel- sefenin bir âleti değil, fakat bir parçası ve disiplini olarak kabul etmişlerdi4. İşte İskender al-Afrôdîsî de, biraz yukarda dediğimiz gibi, Aristoya sâdık kalarak, Stoahların, mantığı felsefenin bir parçası saymalarına hücûm etmiş ve bu ilmin sâdece felsefenin bir «âleth olduğunu ileriye sürmüştü. Nihâyet, bu şârihlerin tale- besi olan Süryânîler de, mantığı onlar gibi bir mleh olarak te- lâkki ediyorlardı. Buna misâl olarak VI. asır Süryânî mantıkçıla- rından Sergius'u zikredebiliriz. İşte bu âlim mantığın bir âlet ol- duğunu bir eserinde açıkça ifâde ediyordu. Bütün bunlara ilâve olarak, ilk islâm âlim ve mantıkçılarına gelince, meselâ İbn al-Mukaffâ5 (ölm. 759) ve al-Kindî (ölm. 873) İslâm düşüncesinin gelişmeleri sırasında, mantığın ilimler sınıfla- masındaki mevkii ile tavsifi hususunda bu öncekilerin münakaşa- larından, tercüme faaliyeti sâyesinde her halde haberdar olmuşlardı. Çünkü al-Kindî ilk defâ olarak Aristonun ilimler sınıflamasını, i P. Moraux, ayn. esr, s. 173-174 * 8 O. Hamelin, Le système, s. 88 3 E. Bréhier, Hist, de la philosphie, c. I, s. 307 4 «Organon» isminin âlet mânâsına gelmesi büyük âlim Aldo Mieli'yi de bir yanlışlığa sürüklemiştir. Yazar, «La Science arabe, Paris, 1Ç)42» adındaki kıymetli eserin de (s.96'da) Aristoteles'in Organon'u zannederek H. George Farmer ta- rafından yazılmış bulunan « The Organ of ancients, from Hebrew, Syriac and Arabic sources» (Oxford 1931) adlı araştırmasını zikretmektedir. Fakat bu eser A. Mie- li'nin zannettiği gibi Aristoteles'in Organon'una değil, eski devirlerde p n e u- matik ve hydrolik sistemde çalışan bazı «müzik âletleri» ne dair bir araştırma- dır. Mieli herhalde- bu kitabı görmeden—ismine aldanarak — böyle bir yanlışlığa düşmüş olmalıdır. 154 * NİHAT KEKLİK «Mahiyat ul-cdm ve aksamuhm adlı eseriyle İslâm dünyasında tanıtıyordu. Sonra, yine al-Kindı, mantığın tavsifi hakkında Aris- todan ve şârihlerinden ayrılmıyarak, bu ilmi «Yüksek İlimler» (=ÂJUI ^ül)'den değil fakat sâdece «Âlet İlimleri» ^ r den saymış oluyordu \ H _ FÂRÂBİ'de İLİMLER TASNİFİ ve MANTIK Al-Kindî'nin, ilimler tasnifi ve mantığın tavsifi hakkındaki fi- kirlerini esaslı olarak tesbit etmemiz için lüzumlu eserleri kayıp bulunduğu ve onun, Abü Rîda tarafından neşredilmiş parçalan (Dar al-Fikr al-cArabi, Mısır, 1950) bu hususları iyice göstermeğe yeter sayılamıyacağı için, İslâm âleminde bu meseleyi en eski ve mevsuk olarak ancak Fârâbî'ye dayanmak suretile açıklamak mümkün olabilecektir. Fârâbi böyle bir meselenin doğrudan doğruya araştırmasına girişmezden önce, kendisinden evvelkilerin de bu meseleyi rtasıl incelediklerini belirtiyor. Diyor ki; «... Felsefeye başlamak için eskiden birçok görüşler vardı. Söz gelimi Eflâtünculara göre fel- sefeye giriş için hendese ilmi lâzımdır. Onlar buna misâl ola- rak bizzat Eflâtunu gösterirlerdi. Çünkü Eflâtun kendi mekteb'inin kapısına «hendese bilmeyenler buraya girmesin» sözlerini yazdırmıştı. Zira, Eflâtunculara göre hendese delilleri bütün de- lillerden daha doğrudur...»2. Fârâbi, elde bulunan bütün eserleri içinde, sâdece bir defaya mahsus olmak üzere Aristonun da mantık anlayışına ve bunun ilimler sınıflamasındaki mevkiine temas ederek diyor ki: «Aristo tâlls çok gayret ve cehid sarfederek mantık'a önem vermiş... ve sonrada mantığın arkasından t ab i iy ât (fizik) ve ilâhi y ât 1 i. Hakkı İzmirli, Felsefe-i islâmiye tarihi, al-Kindi. ist. 1923 s. 23. Yalnız burada îtirâza açık olan bir nokta vardır ; İzmirli «al-Kindi'nin getirdiği ilimler tasnifi, sonradan hemen bütün islâm âlimlerince kabal edilmiştir» demektedir ki, bu yanlış bir görüş olmalıdır. Çünkü gerek islam dogmatikleri, gerekse Fârâbi ve diğer islâm filozofları, bu klâsik ilimler tarifinin yanında, müstakil ve ayrı tas- niflerde ortaya koymuşlardır. Bu hususta ilerdeki sayfalarda bilgi verilecektir. 2 Fârâbi, Risöla fimö yınbaği kabla tazallüm al-fahafa, (Dieterici) s. 52, (16-20) F/4RABİ MANTIĞININ KÖKLERİ 155 (théologie) ilimlerine geçmişti» 1. İşte bu ifâdeye bakılacak olursa Fârâbiye göre Aristo, mantık ilmini felsefeye bir giriş olarak, bütün ilimlerin başına yerleştirmiştir2. Türk-islâm filozofu bundan sonra Aristonun halefi ve talebesi olan Theophrastos'a (332-288) geçerek «... E-Sûfrastus(\) ve onun taraftarlarına gelince : Bunlar da felsefeye giriş için a h 1 â k 'ı şart koştular. İnsan ilme başlamazdan önce kendi ahlâkını düzeltme- lidir, yoksa o insan, tam ve doğru bilgilere sâhip olmayacaktır dediler» demektedir3. Nihayet Fârâbi, Stoalılarln da görüşlerine temas ediyor : Yal- nız onun burada bahsedeceği Stoalılar, İs. ö. I. asırda yaşamış kimseler olduklarından, filozofun daha eski Stolalılar hakkında bir fikri olmadığı anlaşılıyor ve üstelik verdiği bilgide de bâzı tarihi hatâlara düşüyor. Diyor ki : «Saydalı Beötîs (= UHÎ"^ ) ilme f i z i k le başlamayı münâsip gördüğü halde, onun talebesi (?) olan Enûrikos (!)'a göre ise, felsefeye giriş için mantık ilmi lâ- zımdır. Ve mantık ilmi doğrunun yanlıştan ayrılması için bir âlet'tir...»4. İşte bahsettiğimiz yanlışlıklar Fârâbinin bu izâhlarında vârit olmuştur. Çünkü Sayda'lı (= Sidon'lu) olmak üzere ikisi de İs. ö. I. asırda yaşamış, iki tâne bu isme uyan kimse vardır. Bun- lardan birincisi «Sidon'lu Boethus», ikincisi de yine Sidon'lu B o e t h o s 'tur. Yalnız yazılış farkından başka bunlar arasında bir fark daha vardır: Birincisi Peripatosçuluğa kayan bir Stoalı olduğu halde5, ikincisi -ki «Bor|8oç»'tur.- doğrudan doğruya bir Peripatosçu idi. İşte Fârâbinin bahsettiği ve yanlış olarak «B e o- t i s» diye telâffuz ettiği şahıs bu ikincisi olmalıdır. Sonra yukar- daki izâhatında Fârâbinin talebe (=tilmîz) diye zikrettiği Enû- rikos -ki buda herhalde Andronikos olacaktır- Boéthos'un tale- besi değil, fakat hocâsıdır. Bütün bunlar arasında ise, dikkate 1 Fürftbî, Kitâb al-Camc bayna ra'yay al-hakimayn, (Dieteriei), s. 6, (20-25) 2 FSrâbT, Kitâb al-TavtPa, Hamîdiye no. 812, vr. lb. 3 FSrâbı, Risâla fîmâ yanbağî, (Dieteriei) s. 52 (20-23) İslâm filozoflarından İbn Miskavayh te böyle bir görüşü tutmakla Farâbîden ayrılmaktaydı. Bk. H. Ziyâ Olken, La Pensée de l'tslam, s. 415 4 Fârâbî, Risâla fîmâ yanbağî., s. 52, (1-: s. 53, 1-4) 5 L. Robin, La Pensée grecque, Paris, 1948. s. 412 156 NİHAT KEKLİK değer bir husus daha vardır: Bu da aşağıya Grekçe asiı ve ter- cümelerini koyacağımız Jean Philopon ve Elias'a âit bazı frag- mentlerden de anlaşılacağı gibi, Fârâbî'nin verdiği bu bilgiler, -bâzı isim ve tertip hatâlarına rağmen- şifâhî değil, fakat doğru- dan doğruya yazılı kaynaklara dayanmaktaydı. Ve belki de bunların daha Fârâbî zamanında asılları veyâ arapça tercümeleri bilinmekteydi. İşte bu greke fragment'lere göre :: «...Tpixov ijv £<p£Çfjç Keq>dAaıov to Troöiv Seî âpXECT0aı tcûv ApıoroTE- âikcov CTUYYpa|i(iócTcov. Bor]9oç [iev ouv cprçcnv ó ZıScovıoç Seîv âırö Trjç şuaiKrjç apXsaSai "rrpaypaTEiaç, octe rj|jLÎv cruvr]0EcrT£paç Kaı yvcopıjıou, 5eîv 8e cxei ccttö tûv acc$SCTT£pcov apXsaGoci Kaı yvcopipcov ó 6e toûtoü SıSacrKaÂoç "AvSpoviKoç. ó PoSıoç áKpipécrTEpov £§£TaÇcov EÂsyE Xprjvai irpÓTEpov cettÓ Trjç ÂoyiKrjç âpX£CT0aı, R)TıÇ iTEpı Trjv âıroSEiÇıv KaTayıv- ETai...» • «Tere»: Nihayet üçüncü husus, Aristonun eserlerini incelemeğe nereden başlamak lâzım geldiğini bilmek idi. Sidon'lu Boéthos, daha meşhur olduğu ve zâten bir işe dâimâ en açık ve en bili- nen şeylerle başlamak icâb ettiği için, f i z i k' 1 e başlamak lâzım olduğunu söylemektedir. Ondan daha vâzıh bir araştırma yapmış olan hocası Rodos'lu Andronikos ise, ilk önce isabâta bağlı olan mantık la başlamak lâzımdır diyordu...» Bundan sonra Elias'a ait bir fragment'te ise: 2 «3AvSpóviKoq 8é ó 'PoSıoç ó ttepittoctet i koç ó evSekoctoç 8îe8oXoç Trjç 'AptcrTOT£.\ouç aXoArjç ccttó Trjç ÂoyiKr) e^eyeç (sc: 8eîv apX£cr6aı)...» «Tere»: Aristo mektebinin on birinci müdürü peı ipatosçu Ro- dos'lu Andronikos, araştırmalara mantıkla (başlamak) lâzımdır diyordu.. Bunu tâkîb eden ve yine Elias'tan kalma başka bir frag- ment'te :3 «oı 8é ÂEyovTEç ot i 8eî dırö Trjç ÂoyiKrjç apXaGai, EtpacrKOV öti opyavov r¡ ÂoytKf) Kat Seî TrpcİTov EÎSEvaı to öpyavov Kaı eiB' oütcoç 1 Johannes Philoponi, İn Categorías, ıışr. Busse, (= C. A. G. XIII, 1) 5, (15-20) 2 Elias, İn Categorías, nşr. Busse, 117, (22-24). ( = C. A. G„ XVIII, 1) 3 Elias, göst. yer. 118 (20-24)
Description: