ebook img

Eski Türklerde Demircilik ve Bakırcılık PDF

116 Pages·1610·4.15 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Eski Türklerde Demircilik ve Bakırcılık

K I Ş 1 1 V i l ! YEAR SI VI m u i Mef)! i; DERGİMİZ ARIŞ YAYIN HAYATINA BAŞLAMIŞTIR МШ 1i В i ive Yayın Tanıtım Tahlil Eleştiri Üç Ayda Bir Çıkar 1997 (KIŞ) 11 Atatürk Türk Alfabesini öğretiyor. ATATÜRK KÜLTÜR DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZÎ Başkanlığı Adma Yönetim Yeri Sahibi Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, 133 Prof. Dr. Sadık TURAL Ö6570- Maltepe /АКАА Telefonlar • Santral: 231 23 48 Yazı İşleri: 231 44 26 Yazı İşleri Müdürü Abone İşleri: 231 23 48 - 232 22 57 İmran BABA (Merkez Sekreteri) Belgegeçer: (0.312) 232 43 21 • Yayın Kurulu Dr. Müjgân CUNBUR Prof. Dr. Cihat ÖZÖNDER Prof. Dr. Sadık TURAL Dr. İdris KARAKUŞ Dr. Hidayet ÖZCAN Dr. Dursun AYAN Elmas KILIÇ Abone Şartları Yıllığı: 480.000. TL Öğretmen ve Öğrencilere Yıllığı: Yurt Dışı Temsilciliği 380.000. TL Azerbaycan: Prof. Dr. Kâmil VELIYEV Türkmenistan: Dr. Cebbarmehmet Dış Ülkeler İçin Yıllığı: 50 $ GÖKLENOV Posta Çek Numarası: 212938 Kazan: Renad MUHAMEDİN Kırım: Şakir SELİM Nahçivan: Ebülfelz Kulu AMANOĞLU ISS 1300 - 283X ABD: Mustafa ÖZCAN Tasanm-Baskı ll Matbaası Tel: (0-312) 384 28 60 B u S a y t & a MAKALELER Mustafa ERKAL Millî Birliğin Önündeki Engeller...................................................................3-5 Erkin EKREM Eski Türklerde Demircilik ve Bakırcılık.......................................................6-9 A. Rıza GÖNÜLLÜ Türk Halk İnançlarında Nevruz Motifi......................................................10-12 Murat ÖZBAY Test Türü İmtihanların Türkçe Öğretimindeki Yeri.................................13-16 Feyyaz SAĞLAM Yunanistan’da Türkçe Yayınların Önemi ve Batı Trakya Türk Basınının Konumu........................................................17-20 Nizâmi CAFEROV Azerbaycan Dili Hristiyan Poeziyası.........................................................21-23 Tuncer BAYKARA Özbekistan’da Emir Temur’un 660. Doğum Yılı Kutlamaları..............24-26 Necmi ÜLKER “Zorunlu Bir Cevap”a Zorunlu Bir Yanıt.................................................27-28 KİTAPLAR Ahmet GÜNDÜZ Talebeden Hocasına Vefa Borcu.........................................................................29 Mehmet SARI “Âkil Muhtar Özden".....................................................................................30-32 Halil ÇELTİK Ruşen Ferit Kam Hakkında Bir Monografi...............................................33-34 Sadi BAYRAM “Hatıra Kitabı”.......................................................................................................35 Alev (KÂHYA) BİRGÖL “Nasrettin Hoca’nın Dünyası”......................................................................36-39 Nevin BALTA “Atatürkle Bir Ömür”.....................................................................................40-41 Nevin KORUCUOĞLU Erdal İnönü’nün “Anılar ve Düşünceler” Kitabı......................................42-43 Reşide GÜRSES “Fuzûlî Üzerine Makaleler”.................................................................................44 Remzi DURAN “Eski Türk Yazıtları” ......................................................................................45-46 Mustafa DENKTAŞ “Anadolu’da XII - XIII. Yüzyıl Türk Hamamları”...................................47-51 Mübahat TÜRKER-KUYEL “Sumerli Ludingirra”.....................................................................................52-54 Ali YAKICI Türkmen Ülkesinden Getirilen Bir Demet Şiir..........................................55-57 E. AMANOĞLU-S. ASKEROĞLU “Azerbaycan Devletçiliği ve Hukuku Tarihi”..........................................58-59 Reşide GÜRSES “Gramer Terimleri Kılavuzu”.......................................................................60-61 Hasan DOĞRUYOL Tübitak’ın Editöre Muhtaç Bir Editörlük Kitabı Üzerine........................62-65 Cem Şems TÜMER “Gerçeklik ve Roman”...................................................................................66-67 Mustafa KALKAN “Üçüncü Roma’nın Jeopolitik Arzulan” ....................................................68-74 D. AYAN-Ö. GÜVEN “Osmanlı Devletinde Spor”..........................................................................75-77 Nesrin ZENGİN “Tıbb-ı Nebevî”.....................................................................................................78' Saffet SARIKAYA Alevîlik-Bektâşilik Üzerine Bir Eser..........................................................79-83 Yaşar KALAFAT “Kültür Sosyolojisi Açısından Doğu Anadolu “İsimli Esere Dair................84 İ. MUHTAROĞLU-E.AMANOĞLU “Nahçıvan Defteri”......................................................................................85-88 Soyalp TAMÇELİK Rauf Denktaş’ın “Kıbns Meselesinde Vizyon-1994" Adlı Eseri............89-96 ÇOCUK KİTAPLARI Dursun AYAN “Küçük Prens”...............................................................................................97-98 DERS KİTAPLARI MesihaTOSUNOĞLU “Kompozisyon I".......................................................................................99-100 DERGİLER Tudorka ARNAUT Gagauz Dilinde Bir Dergi: Sabaa Yıldızı.............................................101-102 Hüseyin HACIOĞLU Bulgaristan’da: Balon..............................................................................103-106 YAYIMLANMAMIŞ TEZLER D. AYAN-Ş. ERCEBECİ “Anadolu Selçuklulan Döneminde Türk-İslâm Şehri Olarak Konya”... 107-111 HABERLER Tayyar AKSOY Nüzhet Erman Şiir Ödülü................................................................................112 Bilge 2 ı m / K ı ş ıı MAKALELER Millî Birlik ve şekilde kazanamadığımızdan birçok konuda ya mu­ tabakatlara varılabilmesi güçleşmiş, ya da bunların Millî Birliğin Önündeki geliştirilmesinde zorluklarla karşılaşmışızdır. Bu ta­ vır alışlarımız, millî birlik ve beraberliğin zamanla Engeller daha da anlamlı kılınması yolundaki gayretler önün­ de adetâ birer engel teşkil etmiştir. Son senelerde ise, birbiri ile çok yakından ilişkili olan millî birlik, sosyal bütünleşme ve demokrasi kavramlarına da çe­ Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL lişkili yaklaşmış ve bazılarımız sosyal ve kültürel İstanbul Dni. İktisat Fakültesi bütünleşmeyi dar anlamda bir mensubiyet şuuru ola­ Öğretim Üyesi rak görmüş, millî seviyede bir mensubiyetin idraki i- çinde olamamışlardır. Hattâ büyük Atatürk’ün ön­ derliğinde Türk Milleti ile birlikte başarıya ulaşan millî mücadelenin bir bütün olarak Türk Milletine M illî tarihimiz incelendiğinde Devlet gele­ bir mensubiyetin sonucu olduğu bir tarafa bırakıl­ neğimiz içinde daima insanları birleştir­ mış, sınıfsal yaklaşımlar, yapay etnik mülâhazalar miş ve ayırmamışızdır. Kültürel ve biyo­ ön plâna çıkarılmak istenmiştir. lojik farklılıkları olan insanlara da bakışımız kaynaş­ tırıcı ve onları dışlamamak olmuştur. Farklılıklar ü- Nitekim Batı toplumlara has azınlık, asimilâs­ zerinde birlik anlayışı temel yaklaşım tarzımız ol­ yon ve etniklik arayışları sürmektedir. Sosyolojik muştur. Bu bakımdan, insan hakları ve hoşgörü Türk kaynaklarda “Yeni Kabilecilik” (New Tribalism) o- kimliğinin ayrılmaz birer vasfı haline gelmiştir. Nite­ larak isimlendirilen eğilim, bugün etnik grup özelliği kim 1982 Anayasası’nın 66, maddesinde Türk vatan­ taşımayan unsurları Türk milletinden adetâ dışlaya­ daşlığının târifinde yer alan “Türk Devletine vatan­ rak onun önüne yeni bir sorun olarak dikmek peşin­ daşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesi dedir. Millî bağımsızlık ve millî devlet anlayışı ile bazı Batı Avrupa ülkelerinin anayasalarından farklı ters düşen ideolojilerin bıraktığı boşluk; mezhep, et­ olarak kültür birliğine dayanmaktadır. Burada her nik ve cinsiyet tuzakları ile doldurulmaya çalışıl­ türlü boy, aşiret, kabile ve kavim özelliklerinin üs­ maktadır. Bir ülkenin yapay varsayımlarla ufalana­ tünde bir manevî ve kültürel mutabakat olan Türk rak daha iyi bütünleşebileceği ve demokratikleşeceği Milletine mensubiyet şuuru, katılma ve paylaşma ön iddia ve telkinleri ülkemizde de görülmektedir. Tür­ plânda yer almaktadır. kiye’nin milletleşme sürecinden geriye döndürülerek kabile, boy ve mezhep asabiyeti içinde tutulmaya ça­ Ülkemizde uzun yıllar kimlik krizinin somut ör­ lışılması, aslmda Cumhuriyetle doğan millî birliği­ nekleriyle karşılaşmış, karşılıklı hoşgörüyü, birlikte nin dinamitlenmesidir. Anadolu’da yüzyıllardır kül­ yaşadığımız ortak müştereklerimizin bulunduğunu tür ve medeniyet açısından hâkim bir özellik taşıyan gerektiği şekilde gözönüne alamamışızdır. Anlaşabi­ Türk Kültürü ve Medeniyetinin Irak’taki Türkmen leceğimiz noktalarda biraraya gelebilmek, uzlaşabil­ etnikliği şeklinde mütalaa edilerek Anadolu mozaiği mek yerine, hep ayrıldığımız noktaları ön plâna çı- içinde ona yer verilmesinin hedefi millî birliğimiz- karmışızdır. Aydın tipimiz de mutlaka çoğunluğa dir. Bunun diğer somut örnekleri arasında Türk kim­ karşı “maıjinalleşme” olarak görülmüş, kendi kendi­ liği yerine sadece aynı coğrafyaya katılmayı ifade e- mize asgari ölçüde hoşgörülü olmada yanlışlar yap­ den “Türkiyeli” kavramının tercih edilmesi, Anaya­ mışızdır. Aslında yetiştirilme tarzımız araştırma ve samızın 3. maddesindeki “Dili Türkçedir” ifadesi­ incelemeye değil, telkine açık olmuş, bu da ikili ku­ nin kaldırılması gayretleri, kültürel çoğulculuk ve tuplaşmayı birçok alanda körüklemiştir. Böyle bir or­ kimlik tanıma dayatmaları, “Ne mutlu Türküm di­ tamda artılı ve eksili düşünme alışkanlığını gerektiği 1997/ Kış 11 ------------------- İM ----------------------- Bil8e 3 MAKALELER yene” şeklindeki büyük Atatürk’ün kültür birliğini i- dur. Böyle bir yapılaşma yerine, ferdi mensup oldu­ fade eden sözlerinden rahatsız olan kabileci ve ırkçı ğu millet ve devletle adetâ rakip ve düşman, çatış­ eğilimler sayılabilir. Diğer taraftan, alt kültür özellik­ ması gereken bir unsur olarak gören, ferdi kutsallaş­ lerini ve derece farklarını mahiyet farkı ve ayn etnik­ tıran, yalnızlaştıran ve tekleştiren bir anlayış, millî lik olarak takdim eden, kültürel kimliği, Türk kimli­ devlet yerine şehir devleti özlemi içinde olma gibi ğini sadece biyolojik özelliklere bağlı gören anlayı­ örnekler günümüz Türkiye’sinde millî birliğe değil; şın Anadolu’da Türk milleti dışında milletler arayışı­ sosyal çözülmeye katkıda bulunabilirler. na çıkması aslında yadırganacak bir sonuç değildir. Millî birliğin güçlendirilebilmesi için aşağıdaki Çoğulculuk kavramının da yanlış kullanıldığı hususlar da düşünülebilir: anlaşılmaktadır. Çoğulcu toplum ve çoğulculuktan - Türk aile yapısını yıpratıcı teşebbüs ve yayın­ anlaşılan, demokrasinin bir gereği olan çok seslilik lardan kaçınılması, aileyi mensupları ile birlikte bir değildir. Çoğulculuk aynı ülkede etnik köken ve bütün olarak düşünebilme, cinsiyet merkezli yakla­ mezhep gibi konularda farklı kabul edilen veya etti­ şımlardan uzaklaşma, rilmeye çalışılan özellikleri korumak ve geliştirmek -Kültür ve sanat alanlarında topluma birleştirici için dıştan da destekli ve kumandalı bir değerlendir­ ve ideal mesajların iletilmesi, me tarzıdır. Çoğulculuk bir şeref, hüner, çağdaşlaş­ ma göstergesi veya meziyet değildir. Homojen olma­ - Yıllardır kısır döngü olarak süren kavram tar­ yan çok kültürlü yapılarda çok kültürlülük tezi bir­ tışmalarının aşılması, toplumu gereksiz yere kampla­ leştirici bir “güç” kaynağı olurken, oldukça homojen ra ayırıcı her türlü ikilemden uzak durma, yapılarda ise, çok kültürlülük zorlamaları bir güç - Orta sınıflaşmanın mali ve ekonomik politika­ kaynağı değil, ama “çatışma” kaynağı olabilir. Ho­ larla teşviki, mojen toplum da asgari ölçüde etnik farklılıkları ve - Bölgeler ve gelir grupları arasındaki sosyal a- alt kültür özelliklerini taşıyan bir toplumdur. Aslında dalet dengesinin ekonominin genel kalkınma hızını alt kültür çeşitliliği millî kimliği “tamamlar” ve aksatmayacak şekilde kurulması, millî kimliğe “rakip” değildir. Bir ülkede kültürel bütünü, millî birliği ve hâkim kültürü hesaba katma­ - Yüksek enflasyonun ahlâkî değerler üzerindeki dığınız sürece, alt kültürlerin bütünü zenginleştirici tahrip edici rolünün azaltılması ve topluma belirli özelliğinden bahsedebilmek herşeyden evvel bilim­ hedeflerin gösterilebilmesi, sel değildir. - Sosyal grupların ve cemaatlerin toplumun bü­ Fertlerin ve sosyal grupların kendi kendilerini i- tününe dahil olduklarına ait şuurun, kültür politikası fade edebilmelerinin temel çerçevesi demokrasi, ile takviyesi, millî birlik ve millî hukuk sistemidir. Demokrasi - Basın-yaym, kitle haberleşme araçlarında sap­ de millî birlik kaynağından güç alır. Kültürel temel­ ma davranışları ideal gibi gösterme örneklerinden leri belirli, asgari müşterekleri ve mutabakatları net­ kaçınılması ve sosyal sorumluluk duygusunun hisse­ leşmiş olan toplumlarda millî seviyede birlik sağla­ dilmesi, nabilir. Fertlerin neden aynı siyasî ve kültürel birlik içinde yaşamaları gerektiği ve yaşadıkları farkedil- - Türkçeye yer, firma isimlerinde, ve tabelâlarda meden, o toplumun sevincini, kederini ve kültürel gerekli saygının gösterilmesi. Yüzyıllardır ilim dili değerlerini paylaşabilmek zordur. Bu bakımdan, de­ olan Türkçeyi ilim dili olmaktan uzaklaştırıcı, yerli mokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yaşanabil­ yayınların sayı ve kalite bakımından artışını engelle­ mesinin asgari şartı, tesadüfen biraraya gelmiş bir yici, Türk Dünyası ile kültür köprüsünü tahrip edici, topluluk, kalabalık değil, milletleşmiş ve milletleşme beyin göçünü arttırıcı, dilde yeni kavramlaşmayı ve sürecinde oldukça mesafe almış bir insan topluluğu­ zenginleşmeyi önleyici, Türkçe ilim dili olamaz gibi Bilge 4 1997/Kış 11 MAKALELER talihsiz ve yakışıksız, gerçek dışı beyanlarla Türkçe­ yoğun temaslarla ortaya konmalıdır. Bu görev çeşitli yi dışlayarak 21, asrı nasıl Türk asrı yapabileceğiz? vesilelerle yurtdışına giden öğretim üyeleri dahil Çarpık uygulamaların ortadan kaldırılması, yüksek herkes için geçerlidir. Türkiye’nin millî birliğini öğrenimde kesinlikle Türkçe ile eğitim-öğretim ya­ güçlendirebilmesi, caydırıcı olabilmesine bağlıdır. pılması, ancak yabancı dilin de doğru dürüst öğreti- Şu nokta iyi anlaşılmalıdır ki, Türkiye’ye bakış, me­ lebilmesi. selâ bir Portekiz’e bakıldığı gibi değildir. Türkiye iyi tanıtılmalı, tezleri iyi anlatılabilmeli, Önü açılan ve üretilecek yeni tezlerle siyasî ve bilhassa Türkiye’deki bölücü terörün bir etnik sorun­ kültürel tesirliliği artabilecek olan ülkemizde, ümit dan kaynaklanmadığı, terör örgütünün belirli bir et­ kaynağımız, Cumhuriyeti kuran iradenin ve o irade­ ekliği ve vatandaşı temsil etmediği, onun için İspan­ ye içten bağlı nesillerin demokrasi içinde sorunları ya’daki ETA terör örgütünde görüldüğü gibi vatan­ çözmede ve aşmadaki kararlılığıdır, hiç kaybolma­ daş tarafından desteklenmediği yayınlarla, yurtdışı yan mücadele azmidir ve akl-ı selimidir. NÜZHET ERMAN ŞİİR ÖDÜLÜ Türk diline ve Türk şiirine katkıda bulunmak amacıyla İLESAM, “NÜZHET ERMAN Şl/R ÖDÜLÜ" adı ile bir yarışma düzenlemiştir. Şiir ödülüne katılma koşullan: 1- Yarışmaya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları katılabileceklerdir. 2- Yarışmaya gönderilecek şiirlerde vezin, şekil özelliği ve sayfa sayısı aranmayacaktır. 3- Yarışmaya gönderilecek şiirlerin; a) Yarışma tarihine kadar kitap olarak yayımlanmamış olması, b) Kitap düzeneğinde hazırlanması, e) Daktilo veya bilgisayar ile iki aralıklı yazılması gerekmektedir. 4- Yarışmaya gönderilecek eserler altı nüsha olacaktır. 5- Yarışmaya katılacak şairler, bir adet vesikalık fotoğraf ve özgeçmişlerini ve aynca, ödül kazanmaları halinde eserlerinin yayımlanması sırasında kitap kapaklarına “NÜZHET ERMAN ŞİİR ÖDÜLÜ” ibaresini koymayı taahhüt ettiklerine dair bir taahhütname imzalayarak dosyalanna koyacaklardır. ÖDÜLLER Birinci: 25 milyon TL /kinci: 15 milyon TL Üçüncü: 10 milyon TL SEÇİCİ KURUL Prof. Dr. Sadık TURAL Prof. Dr. Bilge ERCÎLASUN Rıza AKDEMİR Filiz Erman ÖREKLİ Dr. Hidayet ÖZCAN Katılacak eserlerin 10 NİSAN 1997 tarihine kadar aşağıdaki adreste olması gerekmektedir. İLESAM (NÜZHET ERMAN ŞİİR ÖDÜLÜ) İzmir Cad. No. 33/16 Kızılay - ANKARA Tel: (0312) 419 49 39 m Bilge 5 1997 /Kış 11 MAKALELER Eski Türklerde Eski Türkler denilen, Çin’in kuzey ve kuzeybatı­ sında yaşamış olan Jung ve Ti’lilerin bakır kullan­ Demircilik ve Bakırcılık ması hakkında Prof. Tu’nun bir araştırması vardır, e Yazarın araştırmasına göre, 1978 yılında Çin’in Shan-hsi eyaletindeki bir kazıda bulunan bakır kılıç, M.Ö. 16-14. yüzyıllara aittir. Bu kılıç ile aynı olup Dr. Erkin EKREM kuzeydeki Türklerin karekterini taşımaktadır. 7 Türk unsurunu taşıyan Chou’lar daha imparatorluğu Bilim Uzmanı (M.Ö. 1027-253) kurmadan önce mezarlarında hep bakır silahlar bulunmuştur. Ev eşyaları çok azdır. 8 Bu da eski Türk kavmi Jung’lann (Çince anlamı si­ lah) savaşçı toplum olduğunu göstermektedir. Jung nsanlığın tarihinde taş devrinden bakır ve de- ve Ti’lere ait bakır silahlar, genelde hayvan şekli ve I /nir devrine geçilirken kültür açısından uygar- resimleri taşımaktadır. Çin’in kuzey bölgelerinde bu­ I lık devrine geçilmiş oluyordu. Türklerin atala­ lunan kılıç, mızrak, balta ve yaylar, Macaristan, Kaf­ rı da bu uygarlık safhasına girmiş milletlerden kasya, İran ve Sibirya’daki silâhlarla aynı tarzda o- biridir. lup tamamen Çin’in kuzeyindeki göçebe milletlerin Eski Türkleri incelerken yararlandığımız Çin karakterlerini taşımaktadır. 9 Özellikle Moğolistan kaynaklarında ve arkeolojik araştırmalarda, bakır ve dahil Çin’in kuzey bölgelerinde bulunan Ordus ti­ demir madenlerini ilk kullanan milletin Çinliler ol­ pindeki hançerlerle aynıdır. 10 Jung ve Ti’lere ait ve duğu gösterilmektedir.1 Prof. Hsü-Ch’u Yün’ün araş­ onlarla aynı tarzda yapılan bakır silâhların genelde tırmasına göre. Çinliler tam anlamıyla taş devrini ya­ Chou’lulann atalarıyla birlikte Çin bölgesine gelmiş şamıştır. Gerçi birçok yontma taş eşyalar bulunmuş­ olduğu tahmin edilmektedir. Jung ve Tı’lerin kültürü sa bile, bunlar hep göçebe milletlere aittir. Çinliler de bu zamanlarda Chou’luların imparatorluğunun bir başka yerden Çin bölgesine yerleşmiştir ve bu kurulması (M.Ö. 1027-256) ile Çin toprağına yayıl­ yerleşimle ilk bakır çağını yaşamışlardır.2 Çinliler’in mış ve bu kültür Chou’lulann Özel bir kültürü olup, küçük Asya ve Orta Asya’dan Çin’e yerleşmiş oldu­ Çin Kültürü ile kaynaşmıştır. 11 Jung ve Ti karakteri­ ğunu ve bu göç ile adı geçen bölgeler kültürünün de ni taşıyan Ch’in imparatorluğu zamanına ait (M.Ö Çin’e getirildiği birçok araştırmacı tarafından isbat 256-221) birçok bakır silahlar tamamen kuzeydeki edilmiştir, з Prof. Ch’in Chung-Mian bazı araştırma­ göçebe milletlerin tarzındadır. 12 Yazar Çin’in kuzey larında Çin milletinin bir kısmının batıdan gelme ol­ bölgesinde bulunan bakır silahtan başka, bakırlı ke­ duğunu ve birçok madenin adının da Orta Asya halk­ mer takısı, bakırlı süsleme tahta, bakırlı süsleme bas­ larının dilinden geldiğini iddia etmektedir. Örneğin ton ve güreş sahnesini gösteren bakırlı tahta gibi Çincedeki demir kelimesi “Tieh”in eski Türkçe Tö- hayvancılıkla ilgili eşyaları Küçük Asya ve Orta As­ mür’den geldiğini ortaya koymuştur. 4 Prof. Hsü, ya’da bulunan eşyalarla kıyas ederek, Çin’in kuzey Çince tarih eserlerine ve arkeolojik buluntulara daya­ bölgelerinde yaşamış olan Jung ve Ti’lerin bakırlı si­ narak yoğun bir araştırma yapmıştır. İddiasına göre, lah ve diğer eşyaların küçük Asya ve Orta Asya’dan Çin’de ilk bakır dönemi M.Ö. 2 yy.’dan başlar. Yo­ geldiğini ifade etmektedir. ğun olarak kullanıldığı zaman M.Ö. 16-17, yy. ilk Jung ve Ti’lerin demir kullanıp kullanmadığı demir dönemi M.Ö. 7—4. yy’da başlar ve yoğun kul­ hakkında bugüne kadar önemli deliller bulunama­ lanıldığı zaman M.S. 25 yıllarından sonradır. Bu ma­ mıştır. Fakat Hunlar döneminde eski Türkler demir denlerle yapılan silahlar ise Çin’in kuzey ve güney­ kullanmasını öğrenmişlerdir. M.Ö 104-96 senelerin­ batısındaki göçebe milletlerde daha çok kullanılmış­ de yazılmış olan Shih -Chi (Tarih Hatırası) adlı e­ tır^ m Bilge 6 1997 /Kış 11 MAKALELER serde yer alan Hunlar Tezkeresine göre; “Hunlar, sa­ Anlaşıldığı gibi, Hunlar hem bakırcılıkta, hem vaşta uzak mesafe için ок-yay kullanıyorlar. Yakın demircilikte bir sanayi haline gelmiştir. Demirle sa­ mesafe için demirli kılıç ve mızrak kullanıyorlardır" vaş eşyaları yapılır, bakırla günlük hayatta kullanı­ diye yazılmaktadır. 14 M.S. 59-58 seneleri arasında lan eşyalar yapılır. Demir ve bakırın Hunların haya­ yazılan Han Sülalesi (M.Ö. 206 -M.S. 23) Tarihi tında kutsal yerinin olup olmadığı hakkında yeterli belgeler bulunmuyor. Yalnız bazı hayvan ve yırtıcı adlı eserde yer alan Hunlar Tezkeresi’nde, “Hanla­ rın hükümdarı Ho-han-hsieh, Çinli elçileri karşıla­ hayvan başlı bakır eşyalar bu konuda bir işaret olabi­ dığı bir törende, Chinlu adlı değerli kılıcıyla altını lir. keserek içkinin içine altın parçalarını atmış ve Çin Hunlar döneminde bugünkü Türkistan’da ve çev­ elçisiyle dostluk için içki içmiştir. ’’ 15 1958 yılında iç resinin bazı bölgelerinde demirciliğin mevcut oldu­ Moğolistan’da M.Ö. III. yy’a ait bir mezarda, kana­ ğunu görüyoruz. (Yukarıda adı geçen Han Sülâlesi dını açmış kelebek şeklinde bakırlı bir kılıç bulun­ Tarihi adlı eserde yer alan Batı Bölgesi Bölümünde) muştur.16 Aynı yerde vahşi hayvan ile süslenmiş ba­ “Çarklık bölgesindeki bir dağda demir bulunmakta­ kırlı tahta, bakırlı bilezik gibi eşyalar ve bakırlı hor­ dır. Bunlar bu demirle silah yaparlar, Nantöu (Keş­ tumlu gibi işlenmiş ve süslenmiş eşyalar bulunmuş­ mir’de) bölgesinde gümüş, bakır ve demir bulunur, tur. Bunlar genelde at üzerinde kullanılan eşyalar o- silah yaparlar. Kuçar bölgesinin kuzeyindeki iki yüz larak tahmin edilmektedir. 17 Hunlar demir ve bakır li (yaklaşık 100 km2) uzaklıkta bir dağ vardır. Halk­ gibi hammaddeleri kendi topraklarında yeterli bulun­ lar bu dağdaki taşları eriterek demir üretiyorlar. Bu madığı için Çin’den ithal etmeye başlamışlardır. demirler otuz altı bölgeye gönderiliyor”, "Fergana Hunları kontrol altına almak isteyen Çinliler, bu tica­ bölgesinin batısı, yani An-hsi (Buhara) bölgesine reti kesmişlerdir.18 "İç Moğolistan'daki yüzlerce me­ kadar dil değişikliğine rağmen örf ve âdetleri aynı­ zardaki arkeolojik buluntulara göre, Hunlara ait me­ dır. Fakat demir dökümü ve demir eşyalarını yap­ zarlarda sayısız bakırlı oklar, bıçaklar, kılıçlar, at masını bilmiyorlar" diye yazmaktadır. 21 Bu belge­ gemleri, ocak, içki eşyaları, kaşık, çaydanlık,kaplar, ler doğru ise, Hunların hakimiyeti altındaki Orta As­ ziller, aynalar, bilezikler, takkeler hattâ atlar bulun­ ya bölgesinde çok erken zamanlarda demircilik sa­ muştur. Bu bakırlı eşyalar içinde savaş için kullanı­ natını öğrenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hunlardan lanlar az olup günlük hayatta kullanılan eşyalar sonra, Çin dahil Orta Asya, demir çağının parlak dö­ çoktur. Aynı buluntularda, demirli oklar, bıçaklar, kı­ nemini yaşamaya başlamıştır. Bakır madenlerini ise lıçlar, at gemleri, oraklar ve tarım için kullanılan di­ para ve günlük hayatta kullanılan ev eşyaları yapımı­ ğer eşyalarda çok olup günlük hayatta kullanılan na uygun görmüşlerdir.22 demirli eşyalar azdır. Ayrıca demir ocakları da bulun­ Hunlardan sonra meydana gelen Kço-ch’e (yük­ muştur. ’’l# sek arabalılar) ve Tieh’le (Tölüs) gibi eski Türkler Prof. Anderson, Ordus’da bulunan bronz Hun e- de demir ve bakır madenlerinin kullanılıp kullanıl­ serlerini cinslerine göre şöyle tasnif etmiştir. I) Ça­ madığı hakkında Çin kaynaklarında pek açık belge­ kıllar ve Küçük Bıçaklar, 2) Baltalar ve Kazmalar, 3) ler yoktur. Sadece savaşta kılıç, bıçak ve mızrak gibi Zincirler, 4) Kaşıklar ve Süs Eşyaları, 5) Kaplar, 6) silahları kullandıkları kaydedilmektedir. Yalnız adı Kamalar ve Hançerler, 7) Tokalar, 8) Diskler ve geçen eski Türkler, Hunların evladı olduğuna göre,23 Düğmeler, 9) At Figürleri, 10) iğneler ve Diğer Tak­ bunların da aynen Hunlar gibi demir ve bakırcılıkta ma Süsleri, 11) Geyik ve Deve Resimleri, 12) Koyun başarılı olması muhtemeldir. ve Keçi Resimleri, 13) Argali Koyunu, 14) Öküz ve Göktürkler tarih meydanına çıkmadan önce Juan. Öküz Başı Figürleri, 15) Et Yiyici Hayvanlar ve Do­ Juan’ların demircisi olarak tanınmıştır. 24 Göktürk muzlar, 16) Yırtıcı Kuşların Başları ve Kirpi Resim­ Lideri beşyüz aile ile Juan-Juan’lara sığınmışlar ve leri. 20 Altay dağının civarında yaşamaya başlamışlardır. Bilge 7 1997 /Kış 11 MAKALELER yerde mutlaka K’a-Sha adlı demir bulunur. Bununla Bunların teknik özelliği demircilik olmuştur diye bir yapılan silahlar çok keskin olup, genelde hep Gök­ başka kaynakta yazılmaktadır.25 Diğer bir kaynakta­ türk'lere haraç olarak gönderilmektedir. ’’33 ki kayda göre, Göktürkler’in silahlan ok, yay, sesle, ok, hançer, bıçak ve kılıçlardan oluşmaktadır. Aynca Görüldüğü gibi Göktürkler birçok yerlerden de­ altın kurt başlı tuğ da mevcuttur.26 Göktürkler’in de­ mir alıyorlar ve demirin harcanmasının, kullanılma­ mircilik sahasında başarılı olmasına göre, bu silahla- sının çok olduğu anlaşılmaktadır. nn demirden yapılmış olması muhtemeldir. Reşided- Göktürk dönemine ait bazı yeraltı bulunulan bi­ din’in kaydetmiş olduğu Moğollar Ergenekon Ef- ze eski Türkler de demir ve bakır madenlerinin kul­ sanesi’nin asıl şekli Göktürklerin Türeyiş efsanesi­ lanılması hakkında bilgiler vermektedir. 1925 sene­ dir. 27 Birçok Çince kaynaklarda kaydedilmiş olan sinde Rus arkeolog G. Borovka, Noinde-Sume (Or­ Göktürk kavminin mağaraya sığınıp daha sonra bu hun Bölgesi) deki bir Juan-Juan Bey’in mezarında mağaradan dışan çıkması gibi efsaneler Moğollar ta­ demirli hançerler, ok uçlar, at gemleri ve at üzengile­ rafından çalınmıştır. 28 Bu efsanelerin doğru şeklini ri bulunmuştur. Prof. Ma-Ch’ang-shou, bu demirli Ebulgazi’nin Türk Şeceresi adlı eserinde görebili­ eşyaların Göktürklerin Juan-Juanlar için yapmış ola­ riz. Ergenekon Efsanesi’ne göre, Türkler her yıl ba­ bileceğini ileri sürmektedir.34 Rus arkeolog Okladdi- şında Ergenekon’dan çıkış gününde demir döverek nov. Baykal Gölünün doğusı>ndaki Ulan-Ude şeh­ tören yapıyorlarmış. Bu da Göktürklerin her sene rinde demir döküm yerini bulmuştur, ss Rudenko Al­ mağaradan çıkış gününün kutlama törenine benze­ tay bölgesindeki küpeler, tokalar, üç dilimli demir mektedir. Çin kaynaklarına göre, Göktürk Kağanı ok uçları, kılıç, üzengiler gibi eşyaları bulmuştur. 36 her yıl tüm kavimleri Beylerini toplayıp mağaradan Altay bölgesinin Tuyahat Kurganlannda madenî ten­ çıkış gününü anmak için bir tören düzenliyordu.29 cere, üç dilimli ok uçları, kınlı bir bıçak, gümüşü Gerçi Çin kaynaklarında, bu kutlamanın hangi plaka ve kovaya benzer bir kazan bulunmuştur. 37 günde ve nasıl bir tören ile yapıldığı hakkında bir Kuray Kurganlannda oklar, bıçaklar ve kürekler, kü­ bilgi verilmemiş olsa bile, Ergenekon Destanı’nda peler, meçler, tirkeşler ve üzengiler bulunmuştur. Ay­ kaydedildiği gibi yılbaşında (baharda)30 olduğuna i- nca Kuzey Altay bölgesinde demir eritme ocakları nanıyoruz. Yani Ergenekon Efsanesi Çince kaynak­ da bulunmuştur.38 larda yer alan Göktürk Tezkeresinin eksik yerlerini Bahaeddin Ögel’in Orhun, Altay ve Tanrı dağları doldurmuş oluyor. Yukandaki belgelerden anlaşıldığı buluntularına göre yapılan bir değerlendirmesinde, gibi, Türklerde demir ve demircilik, silah ve diğer bu bölgelerde Göktürk’lere ait bol miktarda demir eşyalar için daha ziyade kutsal hale gelmiştir. ve bakırlı silah ve hayatta kullanılan eşyaların mev­ Göktürkler demirin kaynağını Doğu Türkistan’ın cut olduğunu göstermektedir.39 Turfan, Kuçar ve Karaşehir’den almaktadırlar.31 Ay­ İbrahim Kafesoğlu’nun demir ve demircilik hak­ nca, 766-801 seneleri arasında yazılan T’ungtian kındaki bir değerlendirmesine göre, “Asya Hunları- (Genel Tarih) adlı eserde yer alan Kırgızlar Tezkere- nın ancak atın sürati ve demirin vurucu gücünün bir si’nde şunlar yazılmaktadır. “Her yağmur günü yer­ arada değerlendirilmesi ile anlaşılması mümkün bu den demirler bulunmaktadır. K’aSha adı verilen bu başarılar herhalde daha önceleri aynı sahadaki demirden genelde bıçak ve kılıç yapılıyordu. Bu de­ imkânlar ile desteklenmiş olmalıdır. Nitekim M.Ö. mirden yapılan silahlar çok keskin ve dayanıklıdır. ”32 I. bin olarak tarihlenen Kargalı Kurgan’ın (Tanrı 1297 senesinde yazılmış, yukarıdaki T’ung-tian’ın Dağlarında) I. katında demirden yapılmış bir eşya devamı olan When-hsien K’ao (Eski Eserler Üzerin­ bulunmuştur ve bu tesir buraya Yenisey bölgesinden deki İncelemeler) adlı eserin Kırgızlar Tezkeresinde gelmiştir. Diğer taraftan, en aşağı M.Ö. 1400'lerde şunlar yazılmaktadır. "Hakas (Kırgız)larda, altın de­ (Andorovo kültürü çağında) Altay’ların batısında mir ve gümüşler vardır. Yağmur günlerinden sonra bol miktarda demir istihsal edildiğini söyleyen W. Bilge 8 1997 /Kış 11

Description:
zevk ve alışkanlığı kazandırmak, dilimizi sevdirmek şeklinde özetlenebilir. Bu amaçlarda anlama (dinle me, okuma) ve anlatma (konuşma, yazma) becerile Söylediği Nutuk, Düğüne Gidiyorlar, Kabul. Ettiğimiz Bazı Şeyler, Şu Asumanın Altında, Can. Nerede Saklanıyor, Rus Ormanı, Y
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.