DOĞU PERİNÇEK Eşcinsellik ve Yabancılaşma KAYNAK YAYINLARI Kapak: Rubens’in “Ganymedes’in Kaçırılışı” adlı tablosu. Zeus, kartal klığına girerek veya kartalı görevlendirerek, genç ve güzel Ganymedes’i Olimpus Dağı’na kaçırıyor. İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 7 GİRİŞ 9 Tezlerin Sınırı: Toplumsal ve İdeolojik Kökenli Eşcinsellik 9 Eşitsizliklerin ve Yabancılaşmanın Ürünü 10 I. SINIFSAL EŞİTSİZLİK VE EŞCİNSELLİK 12 Eşitlikçi İlkel Toplumda 12 Sınıflı Toplumda 15 Çin, Mezopotamya, İran ve Anadolu'nun Sınıflı Toplumunda 16 Köleci Yunan Toplumunda 17 Köleci Roma'da 25 Ortadoğu'nun Kulluk Sisteminde 27 II. CİNSLER ARASI EŞİTSİZLİK VE EŞCİNSELLİK 31 Kadın Köleleştirilince ve Aşağılanınca... 31 Kadın Zihinsel Üretimin Dışında Tutulunca... 32 III. ÇÜRÜYEN KAPİTALİZM VE EŞCİNSELLİK 37 ÖNSÖZ Aşkın Piyasaya Düşmesi 37 Günümüzün Roması 40 Bu çalışmanın taslağı, 3-6 Şubat 1999 günlü Cumhuriyet ga- 12 Eylül Patlaması 43 zetelerinde yazı dizisi olarak yayımlanmıştı. Eşcinselliğin top- Sokak Çocuğunun "Cinsel Tercih Özgürlüğü" 44 lumsal ve ideolojik kaynaklarını saptayan tezlere tepki, meğerse Sistem Sanatçısının ve Yazarının İşlevi 45 tetikte bekliyormuş. Birbiri peşi sıra yayımlanan yazıların, önyar- gıyla kaleme alındığı, daha ilk satırlarda anlaşılıyordu. Eleştirici- TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ VE EŞCİNSELLİK 49 ler, kendi inşa ettikleri şatolara saldırıyorlardı. Yanıtlara bakınca, IV. yazımın okunmadığı bile söylenebilirdi. Topa tutulan görüşler, BİYOLOJİK EŞE YABANCILAŞMA 52 yayımlanmış olan tezler değildi. Hatta eleştirilerin bir kısmı, V. Yabancılaşma 52 açıkladığımız görüşleri doğruluyordu. Yanıtları yazının içeriğin- İnsanın Kendi Türünün Üretimine Yabancılaşması 53 de bulunduğu için, eleştirilerin ayrıca yanıtlanmaları gerekmiyor- Cinsel Aşk ve Doğa 57 du. Ancak kitap haline getirirken, yöneltilen eleştirilerin bilinme- Cinsel Aşkın Zihinsel ve Duygusal Cephesi 59 sinde yarar gördüm. Özetleyerek ve çok kısa yanıtlarıyla birlikte İnsan Zihninin Biyolojik Varlığından Kopmaya Zorlanması 61 kitabın arkasına ekliyorum. Cumhuriyette yayımlanan diziyi, ilgili kaynakların bulunma- VI. EŞCİNSELLİK MUTSUZLUK KAYNAĞI 64 dığı bir ortamda, Haymana Cezaevinde yazmıştım. Bilim adam- Özgürlüğe Yıkım: Eşcinselliğe Hayat 64 ları ve aydınlarımızdan, öne sürdüğüm tezleri açarak ve kaynak- Cinsel Kölenin "Mutluluğu" 65 lan belirterek kitap haline getirmem yönünde talepler geldi. Ge- Bulunamayan İç Barış 65 reğini yerine getiriyorum. "Eşcinsellik ve Yabancılaşma" başlığı altında yayımladığım görüşleri, özlü bir kitap boyutları içinde Yabancılaşmadan Kurtulmuş Eşitlerin Aşkı 66 genişleterek sunuyorum. VII. ELEŞTİRİLER VE YANITLARI 68 İstanbul, 18 Mart 2000 Eleştiri Yazıları 68 Eleştirilere Yanıtlar 68 Neoliberal İdeolojik Saldırıyla Cepheden Mücadele 73 KAYNAKÇA 6 7 GİRİŞ Tezlerin Sınırı: Toplumsal ve İdeolojik Kökenli Eşcinsellik Biyolojik ve genetik nedenlerle eşcinselliğe eğilimli doğanların varlığından da söz ediliyor. Ancak bunların, eşcinseller içinde çok küçük bir oranda olduğu saptanıyor. Örneğin toplumsal ve kültürel nedenlerle sınıf olarak eşcinsel ilişkilere giren eski Yu- nan, Roma, İran, Emevi, Abbasi, Osmanlı aristokrasisinin eşcin- sel ilişkide bulunması, biyolojik ve genetik nedenlerden gelmi- yor. Sokrates, Platon, Aristo, Harun Reşit, Cafer Bermeki, Mev- lana, Fatih Sultan Mehmet, IV. Murat, Nedim ve Şeyh Galiplerin oğlancılığını, biyoloji veya genetikle açıklayan bir bilimsel iddia bulunmuyor. Tam tersine dönemin hâkim kültürü, bu ilişkiyi yü- celtiyor ve hatta kutsuyordu. Yine emperyalist-kapitalist sistemin çürüme döneminde yaygınlaşan ve adeta bir entelektüel ve sanatçı belirtisi olarak, takdim edilen eşcinsellik de, esas olarak biyolojik ve genetik kökenli değildir. Bu gerçekler ışığında, tarih boyunca, biyoloji ve genetikle açıklanmayan bir eşcinsellik gerçeğinin bulunduğu apaçık meydandadır. Altını çizerek belirtelim: Bu incelemede, biyoloji, genetik, tıp ve psikiyatrinin sınırlarına dokunulacak değildir. Buna ola- nak da bulunmuyor. Çünkü, biyoloji, fizyoloji, genbilimi, tıp ve 8-9 psikiyatri, yazarın bilgi ve uzmanlık alanının dışında kalıyor. Bu Eşcinsellik, meta ekonomisinin, başka deyişle özel çıkar 4. kitapta öne sürülen tezler, biyolojik özellikleri nedeniyle eşcinsel sisteminin aşırıya vararak bunalıma girdiği kaos ve çöküş dö- eğilimli olduğu söylenen küçük azınlığı kapsamıyor. Tartışmaya nemlerinde patlama yapar. sunacağımız görüşler, eşcinselliğin asıl yaygın olan kaynağıyla, Eşcinsellik, bir yabancılaşma olayı ve belirtisidir. "Biyolo- 5. toplumsal ve ideolojik kökeniyle sınırlıdır. jik eşe yabancılaşma" kavramı, bu çalışmanın ürünü olarak, bi- Aslında ideoloji de toplumsaldır, daha doğrusu sınıfsaldır. O limsel tartışma ve değerlendirmeye sunulmaktadır. nedenle yalnızca toplumsal-sınıfsal zeminden söz edilmesiyle Toplumsal ve kültürel eşcinsellik, sınıfsal ve cinsel eşitsiz- 6. yetinilebilirdi. Ancak eşcinsellikte ideolojik-kültürel boyutun liklerle, yabancılaşmayla, toplumsal kaos ve çürümeyle doğru önemine dikkat çekmek için, "toplumsal ve ideolojik nedenler" orantılı olmasından da anlaşılacağı üzere, insan özgürlüğünü bo- diye vurguluyoruz. ğan ilişkilerin ürünüdür. Bu nedenle eşcinsellik, özgür bir tercih değil, fakat toplumsal bir dayatmadır ve mutsuzluk kaynağıdır. Sınıfsal ve cinsel tahakkümün son bulduğu, yabancılaşma- 7. Eşitsizliklerin ve Yabancılaşmanın Ürünü nın kaynaklarının kurutulduğu sınıfsız toplumda, insan ile insan, kadın ile erkek, insan ile doğa arasındaki denge ve uyum oluşa- Konuya girerken, eşcinselliğin toplumsal ve ideolojik kayna- cak, cinsel aşk prangalarından kurtulacak ve eşcinselliği besle- ğıyla ilgili başlıca tezlerimizi sıralayalım: yen zemin de büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. 1. Toplumsal ve kültürel kökenli eşcinsellik, uzlaşmaz sınıfsal çelişmelerin aşırıya varmasının, dolayısıyla meta ekonomisinin olağanüstü derinleşmesinin ürünüdür. Başka deyişle, özel çıkar ve bireysel mülkiyet sistemi ile insan ve doğa arasındaki çelişmenin çok keskinleştiği toplumlarda, hâkim sınıflar içinde ortaya çıkar ve yaygınlaşır. 2. Eşcinsellik, toplumun sınıflara bölünmesiyle bağlantılı olarak, cinsler arası eşitsizliğin ürünüdür. 3, Meta ekonomisinin artık insanı ve doğayı yıkıma uğrattığı çürüyen kapitalist sistem, bir yandan milyonlarca insana şiddet kullanarak eşcinselliği dayatırken, bir yandan da ideolojik araç- larını seferber ederek, bu durumu topluma "özgür cinsel tercih" olarak kabul ettirmektedir. 10 11 fetheder. Oğuz yiğidi almak istediği kızı öyle tanımlar ki, Babası Kam Büre Bey, "Oğul sen kız dilemezsin, kendine bir yoldaş is- termişsin" der. Göreli eşit ilişkilerin var olduğu böyle bir toplum- 3 da eşcinselliğe de rastlanmıyor. Bu olgu, Orta Asya Türk toplumlarına özgü değil kuşkusuz. I. SINIFSAL EŞİTSİZLİK VE EŞCİNSELLİK Meta ekonomisinin pek gelişmediği, sınıflara ayrışmanın derin- leşmediği bütün toplumlarda, eşcinsel ilişkiler ya görülmüyor veya çok seyrek görülüyor. Eşitlikçi İlkel Toplumda Ne var ki, eşcinselliğin sınıfsal eşitsizliklerle bağlantısını ört- bas etmek isteyen yazarlar, Amerikalı, Yeni Gineli ve Orta Avus- tralyalı vb yerlilerde de eşcinselliğin görülebildiğini belirtiyorlar.4 Orta Asya toplumlarındaki gözlemlerini anlatan gezginler, gö- Buna karşılık Lewis Henry Morgan, George Thomson gibi ilkel reli eşitlikçi kabile toplumunda eşcinselliğe rastlamadıklarını be- toplumlar alanında otorite kabul edilen bilim adamları, yaptıkları lirtirler. Değerli mitoloji uzmanı Arif Acaloğlu'nun belirttiği üze- ayrıntılı araştırmalarda bu tür bulgulara değinmiyorlar.5 Amerika re, fahişelik, eşcinsel ilişkiler vb, eski Türkler arasında kıyamet Kızılderililerinin mitolojisinde de eşcinsel ilişkilere kanıt belirtisi olarak kabul ediliyordu. Eşitlikçi kabile toplumunun ha- 1 oluşturacak belirtiler görülmüyor. Tersine, bütün efsaneler, yatlarını yansıtan Türk efsanelerinde eşcinsel ilişkilerin izleriyle cinsel ilişkinin farklı cinsler arasında olduğunu kanıtlıyor.6 karşılaşmış değiliz.2 Sınıflara bölünmemiş toplumda, cinsler arasında da eşitlik ge- 3Orhan Saik Gökyay, Bugünkü Dille Dede Korkut, Remzi Kitabevi, İstanbul 1963, çerlidir. Sınıfsal ve cinsel eşitliğin bozulmaya başladığı dönemin s.33; Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek toplumunu anlatan Dede Korkut Hikâyeleri, bir yandan arkada ka- Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1994, c.I, s. 124 4Bkz. Francis Mark Mondimore, Eşcinselliğin Doğal Tarihi, çev, Berna Kı-lınçer, lan kabile eşitliğini, öte yandan filizlenen farklılaşmaları yansıtır. Sarmal Yayınevi, İstanbul, Kasım 1999, s.35 vd; Claude Aron, Biseksüellik ve Bamsı Beyrek ile Banû Çiçek arasındaki aşk, eşitler arası bir cinsel Doğanın Düzeni, çev. Nermin Acar, Sarmal Yayınevi, Eylül 1999, s. 186 vd. iletişimin izlerini taşır. Birbirleriyle güreş tutarlar. Bamsı Beyrek, 5Lewis Henry Morgan, Eski Toplum, çev. Ünsal Oskay, Payel Yayınları, İstan-bul, Haziran 1987; Şubat 1994, c.I ve II; George Thomson, Tarih Öncesi Ege, ancak Banû Çiçek'in sırtını yere vurduğu zaman gönlünü de çev. Celal Üster, Payel Yayınları, İstanbul, Nisan 1983, Kasım 1Arif Acaloğlu'nun aydınlatıcı yazısı için bkz. "Türk mitolojisinde eskatoloji, toplum 1985, c.I ve II; George Thomson, İlk Filozoflar, çev. Mehmet H. Doğan, ve elik değerler", Papirüs, Ocak 1999, sayı 23, s.20 vd. Payel Yayınları, İstanbul, Mayıs 1987: George Thomson, Aiskylos ve Atina, 2Bkz. Bahaeddin Ogel, Türk Mitolojisi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çev. Mehmet H. Doğan, Payel Yayınları, İstanbul, Mart 1990. , Türk Dil Kurumu Yayınlan, Ankara 1993, 1995, c.I ve II; Naciye Yıldız, Manas 6Alliçe Marriot/Carol K. Rachlin. Kızılderili Mitolojisi, çev. Ünsal Özümlü, Destanı (W. Radlof) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve Tah- İmge Kitabevi, 2. baskı, İstanbul. Mayıs 1995, özellikle bkz. S. 128 vd. liller, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1995. 12 13 Kaldı ki, eşcinselliğin savunusunu yapan yazarların, ilkel En önemlisi, eşcinsellikle sınıfsal ve cinsel eşitsizlik arasın- toplumlarda eşcinsel ilişki konusunda verdiği örnekler, eski Yu- daki bağı saptamayan yazarlar bile, evlilik öncesinde karşı cins- ler arasındaki ilişkiyi önlemeyen ilkel toplumların "eşcinsel uy- nan veya Roma'daki gibi, bütün bir sınıfın eşcinsel kültürüne gulamaları kabul etmediğini" belirtiyorlar.10 Bu saptamadan ha- işaret etmiyor. Bulgular, belli gruplarla, özellikle büyücülerle sı- reketle iki sonuca varılabilir: nırlı olarak öne sürülüyor veya ergenlik öncesindeki geçici bir Birincisi, ilkel toplumlarda eşcinsellik, erkek ile kadın ara- davranış kalıbıyla ilgili gözüküyor.7 Aynı kaynaklar, Amerika sındaki cinsel ilişkinin önlendiği koşullarda ortaya çıkmaktadır. yerlilerinin geniş kesiminde, örneğin Aztekler'de eşcinselliğin İkincisi, farklı cinslerin evlilik öncesi ilişkisinin yasaklan- yasak olduğunu ve cezalandırıldığım da belirtiyorlar.8 Büyücü ması, doğrudan doğruya sınıfsal farklılaşmanın başlamasına ve Şamanların kadın kılığında olması ve kadın taklidi yapmaları erkeğin özel mülkiyetine denk düşmektedir. Böylece eşcinselli- ise, eşcinsellik işareti değildir. Örneğin Orta Asya Şamanlarının ğin sınıfsal farklılaşma zemininde yeşerdiği bu kanıtla da ispat- kendilerini kadınlara benzetmeleri, anaerkil dönemin bir kalıntı- lanmış olmaktadır. sıydı ve kadındaki kutsallıktan kuvvet almaları içindi. Bu konu- da Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı kitabında, "Türk fe- minizmi" başlığı altında şunları yazmıştı: Sınıflı Toplumda "Eski Türkler hem demokrat hem feminist idiler. Türklerin Peki eşcinsel ilişkiler, hangi toplumlarda ve hangi sınıfların feminist olmasına başka bir sebep de, eski Türklerce Şama- kültüründe yaygınlaşmakta ve kurumlaşmaktadır? nizmin kadındaki kutsal kuvvete dayanması idi. Türk şa- - Eski Çin, Sümer ve Hititler'in göreli gelişmiş meta ekono- manları büyü kuvvetiyle harikalar gösterebilmek için, ken- mileri temelinde yükselen feodal hâkim sınıf içinde. dilerini kadınlara benzetmeğe mecbur idiler. Kadın elbisesi - Eski Yunan toplumunda köle sahibi soylular sınıfı içinde. giyerler, saçlarını uzatırlar, seslerini inceltirler, bıyık ve sa- -Yine köleci Roma toplumunda soylu sınıfı içinde ve zengin kallarını tıraş ederler, hatta gebe kalırlar, çocuk doğururlar- konaklarında. dı. Buna karşılık Töyonizm dini de erkeğin kutsal kuvve- -Bizans, İran, Emevi, Abbasi, Osmanlı sarayında. tinde (kutunda) görünürdü. Töyonizm ile Şamanizmin kıy- -Japonya'da Samuray denen savaş ağalan zümresinde vb metçe eşit olması, hukukça erkek ve kadının eşit tanınma- Özetlersek: sına sebep olmuştu."9 –Eşcinsellik, para ekonomisinin gelişmesi sonucu insanın da alınır satılır mal haline geldiği köleci toplumlarda ve feodal top- 7 Mondimore, s. 43. lumlarda görülüyor. 8 Mondimore, s. 39. 9 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Varlık Yayınları, üçüncü basılış, İstanbul, – Eylül 1958, s. 112. Metindeki birkaç sözcüğün bugün konuşulan Türkçesi yazıldı-DP. 10 C. Aron, s. 188. 14 15 - Sınıflı toplumda eşcinsel ilişkiler, köle sahibi veya feodal Aynı, şekilde Japon samurayları ve Havai soylular, arasında soylular sınıfı içinde yaygınlaşmaktadır. Genç köleler ise, onla- da eşcinsel ilişki, açıkça yaşanmaktaydı ve yasaklanması bir yana, kural haline gelmişti.13 rın malı olduğu için bu ilişkilere mecbur bırakılmaktadır. Yunan tarihçisi Heredotos, Perslerin "genç oğlanlarla cinsel ilişki kurma huyunu Yunanlılardan aldığını" belirtir.14 Çin, Mezopotamya, İran ve Anadolu'nun Sınıflı Toplumunda Köleci Yunan Toplumunda Bütün kaynaklar, Çin'de, Sümerlerde, Hititlerde ve eski Eski sınıflı toplumda eşcinselliğin ortaya çıkması ve hâkim İran'da, hâkim boylular sınıfı içinde eşcinsel ilişkinin yaygınlaş- kültürle meşrulaşmasında, eski Yunan ve Roma toplumları bir tığını ve kabul gördüğünü saptıyorlar. model oluşturuyor. Eşcinsellik, eski çağın bütün hâkim sınıf kül- Hitit, Sümer ve Asur aristokrasisi, eşcinsel ilişkiyi dinsel tö- türlerinde vardı. Ancak hiçbir toplumun kültürü, eşcinselliği eski renlerle kutsardı. Tapınaklarda erkek fahişelerle cinsel ilişkiye Yunan ve Roma uygarlıklarındaki kadar kurumlaştırmadı. Bu tarihsel girmek, diğer dinsel ibadet biçimleri gibi Tanrılara gösterilen gerçek, eşcinselliği besleyen toplumsal-ekonomik temeli saygının ifadesiydi. Babil soylularının Gılgamış Destanı, Kral açıklayabilmek açısından çok önemlidir. Gılgamış ile şövalyesi Enkidu arasındaki yakın ilişkiyi anlatır. 11 Eski Yunan ve Roma uygarlıkları, Çin, Mezopotamya ve Mı- Sümer ve Babil kökenli tektanrılı dinler, her ne kadar eşcinsel sır uygarlıklarından meta ekonomisindeki olağanüstü gelişmele- ilişkiyi yasaklasalar da, cennete gidecek olanlara huriler yanında riyle ayrılırlar. Yunanistan ve Roma'da özellikle deniz ticareti o gılmanları, yani genç erkekleri de vaat ediyorlar. Tevrat'ta denli gelişti ki, emekçiyi de meta haline getirdi ve köleci uygarlığın Davud peygamber, çok sevdiği Yonatan'ı savaşta kaybedince temelini yarattı. Kölelik, kuşkusuz Çin'de, Hint'te, Mezopotamya ve duygusal ilişkisini şöyle açıklar: Mısır'da da vardı. Ancak bu uygarlıklarda, üretim, esas olarak köle emeğine dayanmıyordu. Buralarda köle emeği de oldukça yaygın "Sen benim için çok tatlı idin; kullanılmakla birlikte, emekçiler çoğunlukla köle değil, fakat kuldu; "Senin sevgin benim için şaşılacak şeydi, "Kadının sevgisinden ziyade idi."12 başka deyişle feodal bağımlılık içindeydiler. 11Mondimore, s. 45. 13 Bkz. Ayhan Korkmaz, “Eşcinsellik Adetleri”, Bilim ve Ütopya, Aralık 12 Kitabı Mukaddes Eski ve Yeni Ahit (Tevrat ve İncil), Kitabı Mukaddes Şirketi 1997, sayı 42, s. 53 vd. Yayını, İstanbul 1981, İkinci Samuel, Bap 1/26, s. 307. Bu olay, Mon-dimore'un 14 Heredot Tarihi, çev. Ömer Rıza Doğrul, birinci cilt, Kanaat Kitabevi, kitabının çevirisinde (s. 45) çok ağır çeviri hatalarıyla aktarılıyor. Birincisi, bu olay İstanbul 1943, 1. kitap, paragraf 135. İncil'de değil, Tevrat'ta geçiyor. İkincisi, Davud'un sevgili dostu Yusuf değil, fakat Saul'un oğlu Yonatan'dır. 16 17 Özetleyecek olursak, insanlığın kabile toplumundan sınıflı yatı da, eski Yunan aristokrasisinin ancak erkeğe âşık olunabile- topluma geçişindeki yaygın biçim, köleciliğe değil, feodalizme ceği yargısını doğruluyordu. Köleci kültüre göre, kadın evlen- doğrudur. Bu geçiş sürecinde köleciliğin esas üretim biçimi ha- mek, genç erkek ise âşık olmak içindi. lini alması, eski Yunan ve Roma'ya özgüdür. Avrupa'nın diğer Yunan köle sahibi soyluları, sınıf olarak eşcinseldi. Bu ger- coğrafyası da, köleciliği hâkim bir üretim biçimi olarak yaşama- çek, eşcinselliğin kölelik sistemiyle ve cinsler arasındaki eşitsiz- mıştır. Yunan ve Roma köleci uygarlıkları, bu açıdan bakıldığı likle bağını ortaya koyar. Ne var ki, eski Yunan dilinde "eşcin- zaman, insanlık tarihinde yaygın olanı değil, farklı ve özgün ola- sellik" kavramı yoktu. Çünkü soylu erkeğin eşcinsel ilişkisi, bu ilişkiyi tanımlayacak özel bir kavrama gerek duyulmayacak ka- nı temsil ederler. O kadar ki, eski Yunanistan ve Romanın köle- dar olağandı. ci para ekonomisinin doruğunda neredeyse kapitalizmin doğuş Platon'un ideal Devlet'inde kölelere yer yoktur Kölelerin va- dönemine özgü ilişkiler ve kurumlar uç yermeye başlamıştı. Yu- tandaş statüsü dışında kalması tartışmasız bir olgudur. Köle, mal- nan kültürünün ve Roma hukukunun daha sonra kapitalizmin dır; hayvanlar gibi alınır satılır; hatta efendisi onu öldürebilir bile. yükseliş çağında kaynak olarak benimsenmesi de bu nedenledir. Platon'un ideal Devlet'inde kadın da dışlanmıştır, aşağı cins Aynı Yunanistan ve Roma'nın aynı zamanda eşcinsel kültürün de kölenin konumunu paylaşır; siyasal bir varlık olarak kabul en yerleşik ve en tutarlı örneğini vermesi, bu açıdan çok anlamlı- edilmez. Çünkü kadın da bir üretim aracıdır, insan üretiminde dır. Bu olgu, eşcinsel kültür ile para ekonomisinin gelişmesi ve kullanılır. Soylular sınıfı, maddî üretimde köle emeğini, insan sınıfsal çelişmelerin görülmemiş ölçülerde keskinleşmesi arasın- üretiminde de kadın emeğini kullanmaktadır. daki bağlantıyı kanıtlar. Meta ekonomisinin aşırı gelişmesiyle Kadına yer verilmeyen Platon'un Deylet'i erkeklerin devleti- birlikte, emekçinin alınır satılır meta, yani köle haline gelmesi, dir. Bu durumda cinsel aşkın da erkek erkeğe olması, sistemin; cinsler arasındaki eşitsizliği de olağanüstü derinleştirmiştir. Böy- felsefesine yerleşmiştir. Bu felsefe, köleci ekonomi politik üze- lece insanlık tarihi açısından yaygın olanı değil, ender olanı tem- rinde yükseliyordu. sil eden Yunan ve Roma köleci sistemleri, eşcinselliğin kültürel Eski Yunanda kadının aşağılanması ve toplumdan uzaklaştı- kurumlaşması açısından en saf örnekleri oluşturmuşlardır. Bu ne- rılması sürecinin, toplumun sınıflara bölünmesi temelinde ya- denle eski toplumların hâkim sınıflarının eşcinsel kültürlerinin şandığı, bilim dünyasında eskiden beri kabul edilir. İlkel toplu- açıklanmasında, Yunanistan ve Roma'nın birer model oluşturduk- mun büyük kâşifi Henry Morgan'ın da saptadığı gibi, sınıflara ları rahatlıkla söylenebilir. Bu köleci modeller, eşcinselliğin top- ayrışmanın henüz derinleşmediği Kahramanlık Çağı'nda kadının lumsal ve ekonomik kaynaklarını araştıran bilimsel çalışmalara aile içindeki konumu, uygarlığın başladığı ve gelişmesini ta- en sağlam verileri sunmaktadır mamladığı döneme göre çok daha onurludur. Yine eski toplum 15 Bugün eşcinselliğin propagandasını yapanlar, eski Yunan fi- üzerine derin araştırma ve teorik çabalarıyla tanınan George lozofları Sokrates, Platon ve Aristotales'in kendi cinsleriyle iliş- kiye girdiklerini sürekli yineliyorlar. Doğrudur, her üçünün ha- 15 Henry Morgan, c. II, s. 286. 18 19