ebook img

Engelleri Sevgiyle Aşan Bir Adanalı... Ahmet İhsan Çay PDF

19 Pages·2013·1.33 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Engelleri Sevgiyle Aşan Bir Adanalı... Ahmet İhsan Çay

Engelleri Sevgiyle Aşan Bir Adanalı... Ahmet İhsan Çay Hep halime şükrederdim...Allahım dığını haber veriyordu bu afişler. Bir eğer, engel diye bir şey kalmaz. Sev- ne şanslıyım ki, vücudumda bir ek- 19 Mayıs günü, yani tüm gençlerin gi engel tanımaz.” siğim yok diye... Bu şükür öylesine atalarından teslim aldıkları bayrağı Bu festival bir ilkti... Adana’da bir derinden gelirdi ki, sanki ölene kadar sporcu dinamizmi ile taşıdıkları gün, ilk... Türkiye’de bir ilk.... Belki de doğduğum gibi yaşayacağımı zanne- Adana Hipodromu’nda yapılacaktı dünyada bir ilk... Dünyada da bir derdim. festival...Oraya gittim. Bugüne kadar ilk olduğunu daha sonraki yıllarda Ama bir gün ben de eksik vücutlu bırakın spor yapmayı, siz dışarı çık- uluslararası katılımlarla öğrendik biri haline geldim. Yolda giderken mayın denilerek evlere hapsedilmiş zaten... çat düştüm, pat ayağımı kırdım. Has- sözde engelli kardeşlerimiz, sözde İşte ben bu yüzden (takım arkada- tane falan derken, koca bir alçı ayak- engelsiz arkadaşları gibi sportif ya şım Zeliha Ertunç ile birlikte) bu la, hareket edemez halde buldum da folklorik gösteriler yapıyorlardı. doktoru, Ahmet İhsan Çay’ı anlata- kendimi. Adeta biz de bu ülkenin, bu kentin cağım sizlere... İşte o zaman kentimizde “farklı ol- gençleriyiz, bizi de görün diyorlardı. Birgün herkesin bir organını kay- makla”, “engellenmek” kelimesinin İşte o güne kadar bu durumu ye- bedebileceğini anlamamı sağlaması neredeyse aynı anlama geldiğini an- terince keşfedememiş biri olarak, nedeniyle, düşünce engelli olduğu- layıverdim. Yollar, kaldırımlar, hatta aslında düşünsel engelli olduğumu mu hissettiren, binlerce engelliye araçlar veya evler tek ayağı eksik biri farkettim. Ve hemen bu etkinliğin de kendilerinin engelli falan olma- için bir duvardı sanki şehrimizde. düzenleyicisini aradım. Karşıma Ah- dığını, sadece engellenen olduğu- Ben de artık engelliydim. met İhsan Çay isimli bir doktor çıktı. nu gösteren, Adana Kent Konseyi *** Hem doktor hem de ufaktan da olsa Engelli Meclisi’nin kurucularından sanayici. Ahmet İhsan Çay’ı anlatacağız. Tam o sıralardı zannederim. Şehrin Bu doktor haykırıyordu... “Engel İsterseniz haydi birlikte onun doğ- bilbordlarında bir afiş görmüştüm. diye bir şey yok... Onu sadece bizler duğu yıllara, doğduğu mahalleye “Sevgi Engel Tanımaz” diye bir slo- yaratıyoruz. Eğer önlerine biz engel doğru yola çıkalım. Arada bir biz ganın yanında, “19 Mayıs Engelli koymasak kimse eksik olduğunu far- de araya karışarak öyküsünü ken- Gençlik Festivali” etkinliğin yapıl- kedemez bile...İnsanları seviyorsanız dinden dinleyelim... AHMET İHSAN ÇAY 05 Taşköprü , Kalekapısı ve Adana(1990) MUTLULUĞUN BESLEDİĞİ BİR hani şimdi Kızılay Caddesi oldu ya ki, küçüklükten itibaren kalabalığa bu kale,Tepebağ Mahallesi’ni çev- si binasının yanındaki yeşil alana Biri göğsü açık Venüs olmak üzere ÇOCUKLUK onun üzerinde, hemen birinci sokak çok alıştım. Bu yüzden bugün, yalnız- reler ve Taşköprü’ye bir kapı ile açı- verilen isimdi. Ahmet İhsan Çay’ın çeşitli heykellerin, havuz ve oturma değil ikinci sokaktan sola dönünce, lık pek hoşuma gitmez.” lırmış. 1831 ile 1842 yılları arasında çocukluğu döneminde Adanalı’nın alanlarının olduğu entelektüel bir “Çocukluğum Kalekapısı, Ulu Cami ikinci sıradaki büyük evde doğdum ve Ahmet İhsan Çay’ın Kalekapısı de- Adana’yı işgal eden, Mısır Hidivi Ka- yaşamının içine girmiş bir parktır, alandı Ulus Parkı. Eski fotoğraflara ve Ulus Parkı arasında ki üçgende büyüdüm. Şimdi orası otopark maa- diği yer onun çocukluğunu yaşadığı valalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Ha- Ulus Parkı... Adana‘nın o zamanki baktığınızda hemen yanındaki Tür- geçtiği için oraların eski hallerini de lesef.. Çok büyük bir evdi, kalabalık yıllarda Adana’nın merkeziydi adeta. lil İbrahim Paşa çekilirken kaleyi de, merkez mahallelerinin Türkocağı, kocağı Binası’nda (ki şimdi yerinde bilirim. Ulu Cami’ye gelmeden önce, bir aileydik.. Zaten tarif edilirken de Taşköprü’nün batı ucunda, Abidin- kapısını da yıktırmış. Kale de, kapı Ulucami ve Tepebağ olduğunu düşü- Tarım Müdürlüğü bulunmaktadır) “Büyük Ev” diye paşa Caddesi’nin kenarında, nere- da yıkılmasına yıkılmış ama isimler nürseniz, hepsinin göbeğinde kalan, tenis kortunun bile olduğunu göre- isimlendirilirdi. deyse herşeyin satıldığı bir çarşıydı baki kalmış, bugün bile faaliyetini içinde müzikli eğlencelerin yapıldığı, bilirsiniz. Ben ilk torun ola- Kalekapısı... Halk söylerken ağzını sürdüren çarşıya Kalekapısı denile semaverle çay ikramlarının yapıldığı, Ulucami’ye gelince; yapımı 1541 yı- rak dünyaya gel- biraz yayvanlaştırır “Kalağpısı” der gelmiş. çay bahçeleri olan nezih bir yerden lında tamamlanan 6 asırlık ulu bir dim. Bu yüzden geçerdi. Ulus Parkı ise şuan Tarihi Kız Lise- bahsettiğimizi anlarsınız. eser. Her iki kapısı, çinileri ve vitray- kendimi çok şanslı Ulus Parkı Vilayet Binası ve Türkocağı Bahçesi bir çocuk olarak gö- OLMAYAN KALENİN KAPISI rüyorum. Şanslı de- ğilsem bile kendimi Şimdi aklınıza bir soru gelecek ve öyle hissediyorum. kalesi olmayan kentin kale kapısı da Çünkü mutlu bir olur muymuş diyeceksiniz. Ama as- çocukluğum, güzel lında garip gelmesi gereken, Adana anılarım var açık- gibi tarih boyunca önemli olmuş bir çası. Ayrıca tama- kentin kalesinin olmaması. Halbuki men doğal şartlar- biz, bir zamanlar Adana’nın da bir da yetiştim. Ailem kalesi olduğunu biliyoruz. Evliya Çe- o kadar kalabalıktı lebi’nin 8 burçlu olduğunu söylediği 06 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I AHMET İHSAN ÇAY 07 ları ile bir mimari harika... Kale kapısı, Ulus Parkı ve Uluca- İnkilap İlkokulu mi için, o dönemin Adana’sının en önemli üç noktası denilebilir. Dola- yısıyla Ahmet İhsan Çay’a katılma- mak elde değil!.. Adana kent kültü- rünün, Adana’ya has bir özgürlükle yeşerdiği bu üçgenin içinde yaşama başlamak hiç şüphesiz bir şans. Ah- met Bey’de bu şansı en iyi kullanan Adanalılar’dan biridir... Adana’ya has bir özgürlükle yeşe- ren kent kültürü kavramının üze- rinde de biraz durmak gerekir diye düşünüyoruz. Ve bizce bir kenti güzel yapan, yaşamı sırasındaki özgürlüklerdir. Herkesin düşün- düğünü rahatlıkla söyleyebildiği, farklılıkların birbiri üzerine baskı kurmadan kendini ifade edebilme- si, inançların sadece kişiye özgü sı- nırında kalması o kenti yaşanabilir kılar. Adana işte böyle bir kenttir. Köylünün kendi gibi yaşadığı, kent- ADANALIYIK AĞAM lar’ın çoğunda güzele karşı bir tutku çocuk kütüphanesi bizim okulday- linin de kentinin tadına vardığı, da oluşturuyor herhalde. En azından dı. Sinema salonunda zaman zaman sanat ve kültürel çeşitlilik kentidir “1949 doğumluyum... Köyde çocuklar Ahmet İhsan Çay’ın çocukluğundan filmler izlerdik. Tabiat bilgisi içerikli Adana... Bir tarafta “Adanalıyık, küfrederlerdi ben hiç küfretmezdim. beri güzele karşı tutkulu olduğunu belgesellerde, John Wayne filmleride Allah’ın adamıyık” misali kendine şaşırırlardı,‘Nasıl Adanalı’ diye. Bir görüyoruz; gösterirlerdi bu salonda.... 3.sınıfta özgü küfürleri yaşamın bir parçası gün babamın arkadaşları senin oğlun “Benim çocukluğum çok güzel geçti. üzülerek, İsmet İnönü İlkokulu’na haline getirenler, öbür tarafta dili hiç Adanalı gibi konuşmuyor deyince, İlkokula İnkılap İlk Okulun’da başla- geldim. Çünkü Mahalle değiştirip, o beyinlerinin güzelliğini aktaracak kendi kendime diksiyon çalıştım ve dım. Birçok öğrenci gibi ben de öğ- yıllarda yeni gelişen Reşatbey’e taşın- kadar ustaca kullananlar, bir arada sonunda Adana diyalekt’i ile ko- retmenime aşık olmuştum. Mübeccel mıştık. İnkılap İlkokulu’nu her zaman yaşarlar ve iyi anlaşırlar. Bu kent bu nuşmasını becerebildim. (Hemi de Al- Hanım hem çok güzeldi hem de çok aradım. Daha sonra Adana Koleji’nde yüzden kabadayı Asfalt Rıza’yı da lahına Gadar) Adanalı gibi konuşma iyi bir öğretmendi. Bana okulu ve okudum. 1966-1967 yıllarında me- yetiştirmiştir, Yaşar Kemali de... beni hala heyecanlandırır. Adana’nın okumayı sevdiren o dur. Gerçi İnki- zun oldum. Üniversite eğitimimi de Ahmet İhsan Bey bakın anılarında sanatçı potansiyeli insana verdiği bu lap İlkokulu da sevilmeyecek bir okul İstanbul’da Çapa Tıp Fakültesi’nde bu konuya nasıl değiniyor; heyecanın da gizlidir.” değildi. O zamanlarda bile sinema tamamladım.” Ahmet Bey çocuklu- Kentin yarattığı bu heyecan Adanalı- salonu vardı. Belki de Türkiye’nin ilk ğundan ısrarla bahsettiğine göre ya- 08 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I AHMET İHSAN ÇAY 09 şamının daha ilerideki safhaları- sevgi dolu bir aile içinde büyüdüm. Kamışlı na gitmeden, biraz çocukluğunun Babaannem Tahire Hanım beni hep detaylarına değinelim isterseniz. ‘cücüğüm’ diye severdi. ‘Cücük’ Adana Hatırlarsanız kalabalıklar içinde dilinde yavru demek. Dedem ise Meh- büyüdüğünü söylemişti Ahmet met Ali Bey. Hep baba tarafında bü- İhsan Çay; yüdük, anne tarafıyla ilkokul 3.sınıfa Ailemiz o kadar kalabalıktı ki, giderken yakınlaştık.Onlar Reşatbey kalabalığa çok alıştım, yalnızlık de oturuyorlardı. Ama biz Ulucami- pek hoşuma gitmez. Çocuklu- li’ydik.Evin içerisinde bir kaç aile ya- ğumdan beri kalabalık mekanlar- şardık. Bazı Türk filmlerinde, örneğin da, insanların içerisinde oldum. Münir Özkul ,Adile Naşit filmlerinde Ninem, dedem, babaannem, ba- olur ya; bol çocuklu, her şey bol kep- bamın babası hepsi beni çok se- çeli, her an bir olay olan, kalabalık bir verlerdi. Doğum sonrası malum aile, işte bizim ailemiz de öyle bir ai- her erkek çocuğun bir fotoğrafı leydi. olur ya, benim de o konseptte- Aile içinde benim dokunulmazlığım ki fotoğrafıma bakınca Michelin vardı. Birisi diğerine kızarsa beni kul- dar eşya götürürdü Yaylaya. Çevre rirler, Tahire Ninem onlara bulgur, un Lastikleri’nin alameti farikası lanırdı. Örneğin; git şunun koynuna dağ köylerinden yaylaya gelenlerin gibi yiyecekler,giyecekler verirdi. İna- bana bakılarak yapılmış diye dü- at diye buz verirlerdi elime, bende bir kısmı ihtiyaçlarını karşılamakta nılmaz bir kazan kaynardı, aşhane şünürüm. Yani her tarafım bo- gider onların dediklerini yapardım. zorlanırdı. Ninem giderken köyde ya- gibi herkese ve her yere yiyecek dağı- ğum boğum, böyle katkat tam bir Bana ancak‘ay yaramaz’ diye şakadan şayan insanlara ayakkabı, elbise gibi tılırdı.Ulu Cami civarında ki evimizin tosuncuk. Hem öyle doğmuşum kızarlardı. şeyler götürürdü. O Yıllarda yöre dağ adı ‘Büyük Ev’di, kapımız her çalana hem de herkes torun sevgisini ilk Kızıldağ yaylasına çıkardık. Kamışlı köylerinde yaşayan insanlar çarık de- açılırdı. Kapının yanında selamlık kez bende tattığı için yedirmişler Boğazı’nda Asar diye bir yayla var, diğimiz araba iç lastiklerinden zımba için kullanılan bir oda vardı,o oda- de yedirmişler. Evimiz eski bir bağ bozumunda da bu yaylaya gi- kullanılarak yapılmış ayakkabı ben- nın mutfağa açılan küçük bir servis evdi. Eski Adana evlerinden bir derdik. Anlayacağınız bir sezonda zeri şeyler giyerdi. Nasıl giyerlerdi o penceresi bulunurdu, gelen her fakir tanesiydi işte. Ama konak desen iki yayla yapılırdı. İki yayla arasın- zamanlar bilmiyorum. Hiçbir koru- fukara bu odaya oturur, o pencereye konak değil, ev desen de ev değil. da Annemlerin çıktığı Bürücek yay- yuculuğu olmayan sağlıksız bir şeydi. vurur, yemeğini alır, yer giderdi. Çok Konakla ev arası bir şey. Çiftçi ol- lasında da 15 gün kalırdım. Yaylaya Ancak şey diye tarif edebiliyorum. Bu bereketliydi mutfağı o evin. Babaan- duğumuz için altında buğday ve çıkmadan önce Zağarlı köyüne gidilir, şeyi giyenlerin ayak tabanlarındaki nem Tahire Hanım’ı rahmetle anıyo- pamuk depolarının, üstünde ya- köyde eski usul erişteler kesilir. Ni- deri bu şeyden daha kalındı. Anlaya- rum.Ondan insanlık adına çok şeyler şam alanlarının olduğu bir evdi. şeler, bulgurlar kaynatılır, dövmeler cağınız giymesi de bakması da yürek öğrendim. Herkesin özel taksisi vardı bizim hazırlanırdı. Dövme tüm buğdaydan acısı bir şeydi. lastik ayakkabıya daha Dedem Mehmet Ali Bey İlkokulu son- özel aracımız ise faytondu. Hiç kaynatılarak yapılır ve kemik suyu ile sonra geçiş oldu. radan bitirmiş biriydi. Onu da dışarı- unutmam plaka numarası 16 idi. yapılan pilavı muhteşem olur. Baba- Köylülere para vermekten çok, böyle dan bitirmişti. Hem Eski Türkçe hem Çarşıya pazara onunla giderdik. annem, yani Tahire Ninem çok hoş, şeylere ihtiyaçları olduğunu bilerek Yeni Türkçe bilirdi. Din kitaplarını Bir çocok için büyük keyif tabii. çok güzel bir insandı.O kadar iyi bir hazırlık yapardı Tahire Ninem. Me- okurdu,ben ise çocuğumdan beri me- Nasıl sevmeyeyim çocukluğumu, insandı ki, ihtiyacının iki-üç katı ka- sela köylüler yakmamız için çam geti- raklıyım, sorardım. Tarihi olayları so- AHMET İHSAN ÇAY 11 rardım, bana şefkatle evladım bak böyle böy- le der anlatırdı. Dinimizi çok yumuşak, çok güzel, korkutmadan ve sevgiyle izah ederdi. Anlattıklarında sevgi vardı, hiç ceza kısmı yoktu. Kızıldağ yaylasında tam kızılderili çocukları gibi büyüdüm. Şahin doğada gezdiğinde tüm kuşlar susar. Gölgesini gördüklerinde onun yukarıda uçtuğunu hisseder ve hemen pısı- verirler. Bizimde köylü şapkalarımız olurdu. O zamanlar özenirdik. Güneşli havalarda bir kuş gördük mü, şapkanın gölgesinin kuşun üstünden geçecek şekilde atardık ki, onu şa- hinin gölgesi zannetsin ve pıssın. Pısınca da hemen üzerine atlar yakalardık. Çok güzel oyuncak kamyonlar yapardım. Sebze sandıklarının çemberinden kamyon yayı hazırlar, iki kısa dingili çapraz bağlar, te- kerlekleri için de yuvarlak odundan kestiğim parçaları kullanırdım. O zamanlar yoktu ki naylon oyuncaklar.Oyuncaklarımızı kendi- miz yapardık. Her yıl çıkardık Kızıldağ Yaylası’na...” KARDEŞLER ÇİFTLİĞİ Aile büyük ama buna rağmen Ahmet İhsan Bey’in yaşamında kardeşlerinin çok özel bir yeri var. Özellikle de Nurdan’ın... “Biz dört kardeşiz, en akıllımız da Nurdan. Nurdan benim bir küçüğümdür. Çocukken çok şeker bir kızdı. Evin tek erkek çocuğuola- rak yaşadıktan sonra, gelen kızı kıskanmadın mı diye sorarlar bazen. Aramızda o kadar çok sevgi vardı ki, kıskançlık yaşanmazdı evi- mizde.Bir konuda milyoner olursunuz üç beş milyon lira arada başkasına gitmiş, hiç umu- runuzda olmaz, bizler de sevgi milyoneriydik. 12 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I panyolca... Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi Ziraat Fakültesinde oku- du. Ayrıca İstanbulda Ruhi Su’nun korosunda türkü söylediğini de ekle- meliyim. Küçük kardeşim Caner ise Yıldız Tek- nik Üniversitesi’nde makina mühen- disliği okudu. O da Safiye Ayla’nın korosunda Türk Sanat Müziği çalıştı. Çok iyi kardeşlerim var . Bazen prob- lem olabiliyor. Ama bugünün dün- yasında yaşam koşullarının getirdiği olağan şeyler… Genellikle uyum için- deyiz. Biz çay kardeşler mirasla bölü- nen aile imkanlarının ailelerin gücü- nü kaybettirdiğinin farkına vardık. Bu nedenle daha talebelik yıllarımızda okulları bitirip Adanaya dönüp bir araya gelerek, ortak bir şirket kuralım diye birbirimize söz verdik. Çay Çiflik işte bu sözün ürünüdür. 1987 de yeri- ne getirilmiş bir söz.” ANNEM VE BABAM “Babam Ahmet Refik Çay ile aramda sadece 20 yaş fark var. Annem Fatma Ben Nurdan’ı çok severdim ve hiç kıs- sahip olmasına rağmen Nurdan, Ada- be Alman disiplini de katıldı. Ayrıca Mefkure Hanım ile ise; 19 yaş.. Kar- kanmadım. Babaannem Tahire Ha- na’nın o şartlarında erken evlendi. Almanya’dan dönünce üstüne üstlük deşimle bile aramda 10 yaş olduğunu nım çok iyi bir insan olmasına rağ- Ama zekasını ailesinin mutluluğu için bir de vejetaryen oldu. Adana gibi düşünürseniz, annemle de babamla- men, biraz ayırım yapardı. Ataerkil kullandı ve çok güzel bir aile kurdu. bir yerde, bu kadar kebabın sucuğun da kardeş gibi büyüdüğümü anlar- ailenin erkek çocuğa gösterdiği ilgi Ondan sonra Mehmet Ali ve Caner köftenin arasında bir vejetaryensiniz, sınız” diye anlatıyor Ahmet İhsan kadar bir ayrım.Onun bir dolabı var- dünyaya geldiler. Mehmet Ali ben- bir lokantaya gidiyorsunuz, hiçbir şey Çay annesini ve babasını... Ve devam dı Nurdan’ı çağırır, git o dolaptan bir den 7 yaş, Caner ise 10 yaş küçüktür. yiyemiyorsunuz, çok zor. Bana göre en ediyor;“Bizim bugünkü tesislerimizin tane muz al derdi. O gittikten sonra Mehmet Ali çok disiplinlive tertipli zoru da maç öncesi sucuk ekmekten temeli evimizin mutfağında, annem bana, sen de git oradan iki muz al bir çocuktu.Yorganın başından girer mahrum kalmak olmalı. Mehmet Ali tarafından atılmıştır. O üretimden derdi. O zaman çok üzülürdüm, kar- ve sabahleyin yatağı hiç bozmadan çok beyefendi çok kibar bir çocuktur. artan sütleri mutfakta süzme yoğurda deşime niye böyle yapıyor derdim. aynı yerden çıkardı.Sonra bir de Al- Lisana kabiliyeti çok fazladır, 3 lisan çevirir, bizler de 10 metrekarelik dük- En zekimiz ve okuyabilecek kapasiteye manya ya okumaya gitti, bu terti- bilir. Almanca-İngilizce ve biraz da İs- Ahmet İhsan Çay kardeşi Nurdan ile 14 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I kanımızda satardık. Buna ihtiyacımız BİR YENİ DÜNYA VE “İstanbul’da 4 Adanalı talebe ev ki- yoktu. Ama yeni bir şeyler yapma he- ÜNİVERSİTE ralayarak konut sorunumuzu çözü- yecanı tüm aileyi sarmıştı ve çok ke- yorduk. Hemen her yıl yeni bir eve yifli bir dayanışma örneği yaşandı o Çay Çiftlik şuan Adana’nın önemli taşınmak durumunda kaldık. Bir yeri yıllarda... Yan yana oturur ileride ku- bir markası. Dolayısıyla ondan daha kiralıyorsun, öğrenciyiz diye bir müd- racağımız tesislerde nelerin olacağını uzun bahsedeceğiz, ama öncelik- det sonra çıkartıyorlar. Laf aramızda hayal ederdik. Bugün o hayallerimizi le Ahmet İhsan Bey’in eğitim süre- gençliğin verdiği hareketlilik te biraz tek tek gerçekleştirdik. Ama dikkat cini anlatıp ondan sonra dönelim buna sebep oluyordu. Nihayet Cad- edin 1987 diyorum. Aradan çok za- diye düşünüyoruz. Çünkü İstanbul, debostan’da bir ev tuttuk. Tüm apart- man geçti, güldüğümüz zamanlar da, kahramanımızın yaşamına bir Yeni manın sahibi Gaziantepli bir beydi. ağladığımız zamanlar da oldu, ama Dünya’nın katılmasına şahit olmuş Ev 36 metrekare idi. Ev o kadar gü- vazgeçmedik. Vazgeçtiğimiz anın bir şehir. İsterseniz öykümüze bura- zeldi ki, mimarı doğaya saygı göster- kaybettiğimiz an olduğunun bilincin- dan devam edelim; miş, balkona denk gelen çam ağacını de idik” “ Yıl 1968... Çapa Tıp Fakültesi’ne kesmek yerine, balkonun ortasından kaydoldum. okula gittiğimiz ilk gün, geçirmişti. Orada ders çalışır, güver- y Beyazıt Meydanı’nda bir oturma gre- cinlere yem verirdim. Bir müddet a Ç k vi ile karşılaştık. Ben ve hala arkada- sonra Gaziantepli Bey geldi ve her za- fi e şım olan Faruk. Oturanların başında manki gibi “çıkınız” dedi. Bir yapsatçı R e Deniz Gezmiş var. Celal Doğan da ile anlaştığını, tüm apartmanı tahliye v re orada...Biz de oturduk. Ve ondan iti- edeceğini söyledi ve ardından elektrik u fk baren içimize 68 kuşağının ruhunu ve suyu kesti. Kış ortasında çok zor e M hissetmeye başladık” şeklinde kısa bir günler geçirdik tüm apartman sakin- girişten sonra Ahmet Bey İstanbul ya- leri olarak. Ama ben şanslı bir kişiyim şantısını şöyle anlatıyor; dedim ya, o yıl Adana’da bir şey oldu, O zamanlarda İstanbul’da bir yere pamuğun fiyatı birden bire 3 liradan telefon etmek çok büyük problemdi. 10 liraya çıktı. Tüm çiftçilerin eline ve Adana ya ise iyice problemdi. Yıldırım tabi ki babamınkine de iyi para geçti. yazdırırsın 3 saat beklersin, inanması Aile hemen oturduğumuz mahallede güç bir felaketti.” bir ev aldı ve beni rahatlattı. Ev de- Aman durun... Ahmet İhsan Bey İs- niz manzaralı, geceleri Prenses adala- tanbul yaşantısını böyle anlatmaya rının ışıkları kıpır kıpır çok güzel bir başladı ve bu telefon problemi onun mekan. Şimdi o evde halen annem için çok olumlu sonuçlara yol açacak oturur. ama bizce daha sıra oraya gelmedi. Günümüzde de iyi sayılır ama bizim Eğer işe telefondan başlarsak anlatıl- oturduğumuz senelerde Caddebos- ması gereken bir çok şeyi atlayabili- tan çok güzeldi. Arkadaşlarla plajda riz korkusuyla devreye girip, duru- sandal kiralar kürek çekerdik. Sahil- mu değiştirelim isterseniz; de Caddebostan Maksim Gazinosu 16 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I AHMET İHSAN ÇAY 17 vardı. Yanımıza nevalemizi de alır sandaldan gazinonun sesini dinler ve eğlenir, dönerdik. Benim aşağı yukarı bir tiyatro sezonu kadar- ki zamanım Kenter Tiyatrosu’nda geçti. Kenter Tiyatrosu’nda çalışan bir ağabeyimizin kız kar- deşiyle arkadaşlık ediyordum. O bir yıl gündüz- leri okula gidiyor, akşamları tiyatro perde arka- sında vakit geçiriyordum. Böylesine önemli bir tiyatronun perde arkasını yaşamak çok önemli bir deneyimdi benim için. Meral Taygun ,Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Şükran Güngör, Kamu- ran Yüce tüm ağır toplar ile berabersin. Sanırım o yıl Anton Çehov’un Vanya Dayısı oynuyordu. Tıp Fakültesi’nde de kitap kolunda çalışıyorum aynı zamanda. Bir çok yazarla görüşüp, konuş- ma şansına sahip oldum. Genç bir adam için inanılmaz ve tam bir sanat ortamı. Bu arada felsefeye olan merakım iyice artmıştı.” Aslında Ahmet İhsan Bey’in sanat ve felsefeye olan ilgisinin Adana’da, önceden bahsettiğimiz kentsel üçgendeki yaşamının ilk yıllarında başladığını düşünebiliriz. Belki de ilk tohum- lar dedesi Mehmet Ali Bey’in “yumuşak” diye adlandırdığı öyküleri ile atılmıştı. Ulus Parkı’ndaki Piknik ve daha sonra taşındıkları bölgede bulunan Emirgan Aile Çay Bahçe- leri’ndeki sanatsal ortamın etkilemediği Adanalı zaten yok gibidir. Hatta benzer et- Kenterler AHMET İHSAN ÇAY 19 kileşimleri Ahmet Bey’in kardeşleri de almış olmalı ki, önemli korolarda şarkı söyleme şansını yakalamışlar. Felsefeye merakının da ortaokul- da yeşermeye başladığını tahmin ediyoruz. Kendisi “Nedenin ned- enini dibine kadar, sorgulamayı adet edinmiştim. Hatta ortaokul son sınıftayken bir kez ‘acaba kafir mi old- um’ düşüncesine kapılarak ağladığımı hatırlıyorum” diyerek bizi doğruluy- or zaten. Ama kahramanımız, daha sonra felsefenin sonsuzluğun içinde süre giden bir aranış olduğunu benim- seyip, kendine soru sormaktan hiç vazgeçmediğini, kafir olmak yer- ine bilimin bilgisiyle buluştuğunu ADANA’DA HALK EĞLENCE- istediğimiz, ailecek gidilen ve se- hissedip, üniversite çağında da felse- LERİ; EMİRGAN VE PİKNİK maver denilen çay pişirme ocak- fe ve onun bir sunuş biçimi olan sa- AİLE ÇAY BAHÇELERİ larından çay içilerek canlı müzik nata ilgi duyduğunu anlatıyor. Sanatı dinlenilen aile çay bahçeleridir. izleyici düzeyinde takip etmiş ama 1950li yıllardan neredeyse 1970lere Bunların en bilineni Ulus Parkı gelişmesinin toplumu da geliştire- kadar, yani televizyonun olmadığı içindeki Piknik Aile Çay Bahçesi ceği bilgisiyle yaşamının öncelikleri zamanlar Adanalı ailece eğlenir- ile, o zamanki ismi İstasyon Cad- arasına almış. Kahramanımızın “bir di. Maalesef sadece pavyonları ile desi olan Atatürk Caddesi üzerin- toplumda sanat üretenler kadar tüket- anılan Adana’da, aileler sıklıkla eğ- deki Emirgan Aile Çay Bahçesi’dir. enler de önemlidir. Ancak ikisinin lence yerlerine giderdi. Bu eğlence Bu bahçelerden çok önemli sanat- birlikteliğiyle uygar toplum oluşur” yerinin başında sinemalar ve mü- çılar geçmiştir. Zeki Mürenden, sözüne katılmamak elde değil diye zikli çay bahçeleri gelirdi. Nejat Uygur’dan, Halit Arapoğ- düşünüyorum. O dönemde Adana’da 250 yazlık lu’na, Müslüm Gürses’den Nurini- *** sinema olduğunu söylersek, Ada- sa Toksöz’e kadar onlarca isim. Artık şu telefonlarda uzun bekleme na eğlenceleri denildiğinde sadece Aileler açık havada olan bu bah- meselesine geri dönebiliriz. Ülkenin pavyon kültürünün anlaşılması- çelere çoluk , çocuk gider, masa- kaderiydi o zamanlar. Veya ailesin- nın ne kadar yanlış olduğu ortaya larına gelen semaverden çaylarını den uzakta yaşayan gençlerin kader- çıkar. içerek o dönemin önemli sanatçı- sizliğiydi de diyebiliriz. Yaşamlarının Ama burada daha çok anlatmak larını izlerlerdi. büyük kısmı telefonların bağlan- masını beklerken postanede veya AHMET İHSAN ÇAY 21 ankesörlerin başında geçerdi. Ah- met İhsan Çay da; bu nedenle sık sık NEVCİHAN HANIM’IN EVLİLİ- evlerinin civarındaki bir ankesörlü ĞİNE KADAR OLAN KISA YA- telefonun önünde vaktini harcamak ŞAM ÖYKÜSÜ zorunda kalıyordu. İşte böyle sıkıcı bir bekleyişten döndüğü bir sıra- 1954 Adapazarında doğdu. İlk da, yan komşulardan tanıdığı bir orta ve lise tahsilini tamamladık- kız arkadaşı onu sahile eğlenmeye tan sonra babası Mehmet kurtoğ- davet ediyor. Üstelik bir gerekçesi lunun yakacıktaki maobilya fabri- de bulunmakta. “Banu Alkan bizim kasında çalışmaya başladı. Boşnak komşumuz. O da şuan sahilde” diye asıllı olan annesi Mürvet hanım- parlak çekiyor. dan gurme olma yolunda el aldı. Ankesörün başından plaja geçiyor- Bu yoldaki çalışmaları şu an sanat lar. Ahmet İhsan’ın gözü Banu Al- ve kültür dergilrinde yazılar yaz- kan’ı görmüyor bile. Yaşamında yeni ma noktasına getirdi. Kendi tasa- bir dünya açacak bir kıza, kendi dey- rımı olan yemekleriyle de ünlüdür. imiyle dünya güzeli sayılabilecek bir kıza takılıp kalıyor. Daha yazımızın başında açıkça Ah- met İhsan Çay için iki şey yazmıştık hatırlarsınız; Biri şanslı olduğu, diğeri ise güzele karşı tutkulu olduğu. Kıza gözü takılınca güzelliğinden öylesine etkileniyor ki; Banu Alkan bile onun dikkatini çekemiyor. Hat- ta “Eğer Banu Alkan ile ilgilenirsem, kızın tepkisini alırım” korkusunu yaşıyor. O kadar şanslı ki bu etkileşim yaşamına yeni bir dünya katıyor. Yani Nevcihan Hanımı... Bu ara- da bilmeyenler için hatırlatalım isterseniz;Nevcihan, farsça “Yeni Dünya” demektir... ve kendi söylemi ile “Beni sosyal hayatın içine iten bu konuda destekleyen, sosyal sorumlu- luk projelerinde destek ve ortak olan yeni dünyam, Nevcihanım’dır” der. AHMET İHSAN ÇAY 23

Description:
Karşıma Ah- met İhsan Çay isimli bir doktor çıktı. doktoru, Ahmet İhsan Çay'ı anlata- cağım sizlere. Aileler açık havada olan bu bah- çelere çoluk
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.