ebook img

EIyssa Friedland PDF

474 Pages·2016·10.69 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview EIyssa Friedland

"Emojiler olmadan da hayatta kalabileceğimizi hatırlatan çok komik bir hikâye. #akıllıkitap!" USA Today EIyssa Friedland Tam bir internet bağımlısı olan €vie bu yüzden çok sevdiği işinden kovulur. Hemen ardından, evliliğe karşı olan eski sevgilisinin İstanbul'da rüya gibi bir düğünle evlendiğini Facebook'tan öğrenir ve çok önemli bir karar alır: İnterneti bırakacaktır! Artık €vie için Google'do insanları stalk'lamak yok. Facebook'ta eski sevgililerin profillerine bakmak yok. Tuuitter'da tuuit okumak yok. Binlerce selfie çekip kaç beğeni alacağını görmek için beklemek yok. Anlamsız kelimelerden hashtag oluşturmak yok. Her an Instagram'da gezinmek yok. FourSquare'den yer bildirimi yapmak yok. VouTube'da Beyonce şarkılarıyla çılgınca dans eden çocukları izlemek yok. Hepsinden de iyisi artık sevgili bulma siteleri yok. Şimdi sen de sakin ol ve o elindeki akıllı telefonu yavaşça bir kenara bırak, çünkü bu #okıllıkitap sona bambaşka bir aşk masalı anlatıyor! NOVELLA O /novellayayinlari 9 78605 1 8601 14 /novellayayinlari t 33 “Teknoloji hiçbir şeydir. Asıl önemli olan insanların özünde iyi ve zeki olduklarına, onlara gerekli araçlar verildiği tak­ dirde mükemmel işler başaracağına duyduğunuz inançtır.” Steve Jobs GİRİŞ Tuvalet masasına iliştirdiği, siyah ve gümüş renklerinde parlak davetiyeyi çekip aldı. Elyazısıyla minicik yazılmış “resmi kıyafetle gelinmelidir” ibaresini okudu. Bu da ne de­ mekti ki? İma edilen şey her neyse, bir cumartesi günü on saat çalışmanın ardından başarılması imkânsız bir görev gi­ biydi. Tıklım tıkış dolu olan gardırobunun katlanır kapısını açtı, tutucu iş kıyafetleri çoğu yeri kapladığından resmi kı­ yafet seçeneklerini pek göremiyordu. Dolabın arkalarından, en son büyük halasının cenazesinde giydiği lacivert, krep ku­ maştan elbisesini çekip çıkarttı. Bantlı sandaletlerin yerine platform topuk ayakkabılar giyip sallantılı küpeler taktı mı kıyafet rahatlıkla cenaze görünümünden çıkıp bir davet giy­ sisi havasına bürünebilirdi. Küpelerin inatçı klipsleriyle ve neredeyse belini incitmesine sebep olan yan fermuarıyla bo­ ğuştuktan sonra, gerçekten de “davet şıklığı” sağlanmış gibi görünüyordu. Kapıdan çıkmadan önce boy aynasında kendi­ sine bir göz atınca gülümsemeden edemedi. Saçlarına fon 7 Eîyssa Friedland çektirmesi ya da kaşlarını aldırması hiç fena olmayabilirdi, ama yine de acelesi olduğu düşünülünce aynadan görünen yansıması hiç de fena sayılmazdı. Neyse ki havadaki nem kumral saçlarına hoş bir dalga katmıştı. Pürüzsüz, esmer teni sayesinde ne fondöten ne de allık gerekliydi ki her ikisi için de zamanı olmadığından bu iyi bir şeydi. Rujunu ve göz kalemini aceleyle sürmeye çalışırken BlackBerry’si kitaplıkta çöreklendiği yerde bir çıngıraklı yılan gibi tıslamaya başladı. Telefonun çiftleşme çağrısını duymazdan gelmeye çalıştı. Telefona yanıt vermek yerine onu kaptığı gibi aylardır kullanmadığı, elbisesiyle uyumlu minik, pullu bir dikdörtgen şeklindeki gece çantasına yerleş­ tirmeye çalıştı. Bunu başarmak için hiçbir şansı yoktu. Lanet olsun. Ne yapacağını bilmiyordu. Hiçbir fizik ya da geometri kanunu BlackBerry’sini o çantaya sığdıramazdı. Telefonunu bütün gece elinde taşıması söz konusu bile de­ ğildi. Arkadaşları “CrackBerry”* bağımlılığıyla ilgili acıma­ sız şakalar yaparlardı. Telefonu evde bırakması da düşünü­ lemeyecek bir seçenekti. Elinin altında BlackBerry’si bulun­ mayan kurumsal bir dava vekilinin, pazartesi günü işe gel­ meye de zahmet etmesine gerek kalmazdı. Çabucak ve ge­ cesinin kalanıyla ilgili olası sonuçları düşünmemeye çalışa­ rak elbisesini beline kadar kaldırdı ve hantal akıllı telefonunu pamuklu külotunun içine kaydın verdi. Plastik, tenine serin bir esinti gibi çarptı. Minik butonların tenine battığını hisse­ * Markanın adı benzeştirerek uyuşturucu ( Crack, kokainin sigara gibi içilebilir küçük parçalar halindeki formudur) gibi bağımlılık yapmasına gönderme var. (ç. n.) Aşk Burada Çekmiyor diyordu. Evie, BiackBerry’sini o kadar sık kontrol ederdi ki onun vücudunun bir parçası gibi olması aslında gayet uygun görünüyordu. Günün birinde daha gelişmiş bir versiyonu, an­ nesinin kamından dahili bir akıllı telefonla doğacaktı. Aşağı uzanıp tuş kilidini kapadı ki telefon aşağılardayken birisini yanlışlıkla aramasın. Telefonu güvenli bir şekilde bedeninin oyuklarıyla iç çamaşırının kumaşı arasına yerleştiğinde bul­ duğu çözümden gerçekten de tatmin olmuştu; derin bir nefes aldı, bir süre tuttu ve ardından nefesini verdi. Her şey yo­ lunda gidecekti. Sadece ufak bir rahatsızlık duyacaktı o kadar. Çok önemli bir şey değildi, gerçekten. Her zamanki gibi geç kaldığından bunu tekrar düşünecek zamanı da yoktu zaten. 9 Evie Rosen için bir düğün daha. Gerçi kendi düğünü değil. Dünya evine girenler Evie’nin üniversiteden ve hukuk okulun­ dan arkadaşları Paul Kindling ve Geoide Mendez’di. Resmi ni­ kahlan birkaç gün önce hiç de romantik olmayan belediye sarayında özel bir merasimle kıyılmıştı. Arkadaşlan ve ailele­ rinin daha hoşgörülü bireyleri, onlan şehir merkezinde lüks bir parti eşliğinde daha ihtişamlı bir şekilde kutlamak için bekle­ mişti. Evie elbisesinin kann kısmını son bir kez düzelterek, on altı yıl, diye düşündü. İşte Paul’u bu kadar zamandır tanıyordu. Üniversitedeki ilk arkadaşıydı. Ama Evie şimdi onun düğününe geç kalmıştı. Çok yavaşsın, diyecekti Paul. Yavaşlığından daha kötü bir şey varsa o da düşündük­ leriydi. Ülke çapında milyonlarca insan Paul ve George’unki gibi birliktelikleri engellemeye çalışıyordu, ama onlar bile Evie’den önce dünya evine giriyorlardı. Onlar adına mutlu olmak, imrenen iç sesini susturmak ve, “Neden ben değil de onlar?” gibi gereksiz sorulan bastırmak için elinden geleni yaptı. Çünkü Paul, birinci sınıf denen o korkunç dönemde 11 Elyssa Friedland gerçek bir dost, yönünü bulmasında iyi bir yardımcıydı, şimdi de New York’un çılgın yaşammda güvenilir bir ortaktı. Zaman zaman düşüncesiz olsa da on altı yıllık ilişkileri boyunca önemli hiçbir durumda onu hayal kırıklığına uğratmamıştı. Yaşını fazlasıyla aşan sofistike bir havaya sahip olan Paul, Yale’deki, sahil bölgelerinden gelen kolejli çocuklar ve küçük kasabalardaki devlet okullarından gelen bölüm birin­ cilerinden oluşan çaylakların arasında sivrilmişti. Koyu renk bir gömlek ve dar bir pantolon giymiş olan Paul, Evie’nin, tuvaleti kullanmak için alışveriş taklidi yaptığı lüks bir buti­ ğin satış temsilcisi gibi görünüyordu. Okulun ilk gününde bi­ rinci sınıflar avlusunda sohbet etmişlerdi; bu avluda öğrenciler, bir dizüstü bilgisayar ve yasak olan halojen ayaklı lambalarının yanı sıra önceden hazırladıkları özgeçmişlerini değiştokuş ederlerdi. Aynı yurda verildikleri ortaya çıkınca Evie, hiçbir şeyden habersiz peşlerinden ağır ağır gelirken Paul, kalacakları yeri bulmakta ona yardım etmişti. Paul’u gerçekten de bu kadar uzun süredir tanıdığına inanmak güçtü, okulun ilk günündeki o şans eseri sohbetten sonra şimdi aceleyle onun düğününe yetişmeye çalışıyordu. Evie, sonunda davet şıklığını yakalamış bir halde dai­ resinden çıkmak üzereyken tuhaf bir titreşimin bedenini sar­ dığını hissetti. Bu titreşim durup tekrar başladığında bunun, külotunun içinde ritmik bir biçimde vızıldayan BlackBerry’si olduğunu fark etti. Telefonu çıkarınca aramanın babaannesi Bette’den geldiğini gördü. Önce sesli mesaja düşmesine izin vermeyi düşündü. Ama Bette fazla zekiydi. Ta Boca’daki 12 Aşk Burada Çekmiyor Century Village dairesinin balkonundaki beyaz plastik san­ dalyesinden torununun kendisini atlatmaya çalıştığını an­ lardı. Ayrıca babaannesi muhtemelen beş haberlerinde dinlediği listeriya salgını hakkında onu uyarmak için arı­ yordu. Evie’yle ne kadar çok ilgilendiğini gösterme fırsatın­ dan onu neden mahrum bıraksındı ki? Evie’nin babaannesi olan Bette seksenlik bir doğal afetti; Yahudi soykırımından kurtulmuş, dilinin kemiği ol­ mayan bir kadındı. Evie’nin bekârlığından, “şu mesele” ola­ rak bahseder, sık sık, “Şu meseleyi ne yapacaksın bakalım?” diye sorup dururdu. Evie’nin babaannesinin özel bir hareketi bile vardı. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra Evie’yi ilk gördüğünde elini avucu aşağı bakacak şekilde uzatır ve sarı altın bir halkanın üzerinde, pırlantalarla çevrili minik, safir bir taşı olan evlilik yüzüğünü işaret ederdi. Bette, Evie’nin dedesi Max yirmi beş yıl önce ölmüş olmasına rağmen yü­ züğünü hâlâ parmağından çıkarmıyordu. Sonra da gözlerini beklenti dolu bir ifadeyle kocaman açarak, “M/?” (Doğu Av­ rupa’daki Yahudi kasabalarına özgü bir argoda “Ee?” anla­ mına gelir) diye sorardı. Bette, telefonda konuştuklarında da cılız bir şekilde öksürerek, “Unutma, babaannen yaşlanıyor. Yuvanı kurduğunu görmeyi çok istiyorum,” derdi. Ardından da öldürücü darbe gelirdi: “Huzur içinde yatsın, baban da bunu isterdi,” diyerek Evie’nin üniversitede birinci sınıftay­ ken ölen babası Henry’yi kullanırdı. Bette profesyonel bir iş­ güzardı ve muhtemelen Evie’yi en çok düşünen insandı. Hayır, onun aramasını görmezden gelemezdi. 13 Elyssa Friedland “Selam babaanne,” dedi soluk soluğa, eli hâlâ kapının kolundaydı. “Evie-le ne var ne yok?” diye sordu Bette, kadımn Doğu Avrupa göçmenlerine özgü yoğun aksam şimdiden Evie’nin telefonu kapamak için acele etmesinden suçluluk duymasına sebep olmuştu. Bu aksan adeta suçlu hissettirme makinesi gibiydi. Bette’nin kelimelerin üzerine bastıran aksanını du­ yunca Evie’nin içi yine sızladı. “Pek bir şey yok. Bir düğüne gitmek üzereyim,” dedi Evie. “Aslında geç kaldım, o yüzden de konuşmak için pek zamanım yok.” “Ah, ne hoş. Onlara benim adıma mazel tov* deyiver. Babaannesi, Evie’nin tanıdığı herkesin Yahudi olmadığını hâlâ anlayamamıştı. Bir de evlenen çiftte X kromozomunun eksik olduğunu öğrendiğini düşünsenize. “Neyse, öylesine aramıştım zaten. Ah, ama bak bu aklıma ne getirdi. Lauren Moscovitz’in nişanlandığını öğrendim.” Ah! İşte aramasının asıl sebebi. “Aferin ona,” dedi Evie sakince. Telefonda geçirdiği bu birkaç dakikayı hızlıca uyguladığı makyajına rötuş yapmak için kullandı, asansöre binerse telefonun çekmeyeceğini bil­ diğinden hayıflanıyordu. Bağlantının kopması, Bette’yi New York’a bir terör saldırısının yapıldığı düşüncesiyle alarma geçirirdi. “Oğlan, ortopedi cerrahıymış. LaurenTn anneannesi * (İbr.) Tebrikler, (ç.n.) 14

Description:
yemekleri, pazar sabahları Nespresso Arpeggio latteler ve. New York Times eşliğinde hücre var mı diye test yapacağım. Ameliyattan sonra kanse.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.