ebook img

dıvan-ı kebir vı PDF

391 Pages·2017·5.52 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview dıvan-ı kebir vı

& KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1388 Klasik Türk Eserleri Dizisi! 17 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN DIVAN-I KEBİR VI Hazırhyan AbdülbâkI GÖLPINARLI e Kültiir Bakanlığı 1992-ANKARA ISBN-975-17-0998-9 frakım) ISBN-975-17-1004-9 Kapak Düzeni / MemikKAYAOĞLU Yayanlar Dairesi Başkanlığının 26.8.1992 tarih ve 928.0-1856 sayılı makam onayı İle birinci defa olarak 5.000 adet bastırılmıştır. Anadolu Üniversitesi Basımevi-ESKÎŞEHtR İnsanlığın geçirdiği büyük dönüşümlerin, elde ettiği değerlerin arkasında iki kavram yer almaktadır. "KİTAP" ve "OKUMA". Hangi alanda olursa olsun somut, yapıcı, ulusal ve evrensel özelliklere sahip olumlu sonuçların elde edilmesi ancak düşüncenin üretilmesi ile olanaklıdır. 20. yüzyılı geride bırakmamıza çok az bir sürenin kaldığı günümüzde, bu iki kavram görselliğin sınırtanımaz etkinliği ve gücü ile savaş verir haldedir. Ne var ki iletişimin teknolojik gelişmelerle değişen türleri yanında bu iki kavram, insanlara özgü haz duygusu nedeniyle özelliğini ve önemini her zaman koruyacaktır. Dün olduğu gibi, bugün de gelecekte de "OKUMAK" ve "YAZMAK" insanoğlunun günlük davranışları arasında yer alacak, insanlar düşünce üretip, kendini yenilemek çabasından vazgeçmeyeceklerdir. Bütün iyi niyetimiz ve çabalarımıza rağmen yazılı bilgi, yazılı kültür birikimi, görsel bilgi edinme yollarının çoğalmasıyla önemli darboğazlara itilmektedir, özellikle televizyonun elinde bulundurduğu kolay erişebilirlik gücü zaten okuma ve yazma alışkanlığı az olan insanımız için, çok önemli bu iki kavram açısından tehlike gibi görünmektedir. Karamsar olmamıza gerek yok. Aynı televizyon sinema sanatımın da gerilemesine neden olmadı mı? Üstelik bu "olumsuz" gelişmeler okuma alışkanlığının yaygın, yazılı kültür birikiminin geniş olduğu Batılı toplumlarda da yaşanmıştır, yaşanmaktadır. Soruna özellikle bu açıdan bakılırsa, Türkiye' nin karşısında duran çıkmazın, ya da aşılması gereken engelin biraz daha farklı olduğu görülebilir. O da, Batının yazılı kültür birikimini belli bir düzeye getirdikten sonra görsel kültüre onun zorlamasıyla geçtiği şu sıralarda, Türkiye' nin aynı olguyu, yazılı kültürünü henüz oluşturmadan yaşamaya başlamış olmasıdır. Asıl üstünde düşünülmesi gereken, asıl çözüm bulunması gereken sorun budur... Böyle bir çözüm arayışı, hiç kuşkusuz, kitaba toplum içinde gerek nitelik, gerekse nicelik açısından daha yaygın bir yer verilmesini bir ön koşul olarak sunar. Oysa, tam da böyle bir geçiş döneminde , bir toplumda ve bir kitaplar yasaklanıyorsa, tutuklanıyorsa, kitaba yönelik girişimler "suç değerlendiriliyorsa, farklı düşüncelerin yazılı ürünleri zaman dışlanıyorsa, kaygı verici bir yanılgı yaşanıyor demektir. Kültür Bakanlığı olarak, bu zorunlulukların bilinciyle, öncelikle i yönelik yasakları kaldırarak attığımız ilk adımı, ikinci aşamada, tarihini, düşünce tarihini, aydınlanma geleneğini, de klasiklerini...kısacası, çağdaş insan düşüncesinin oluşumuna bulunmuş tüm verimleri dilimize kazandırarak, bu konudaki to üretimimizi destekleyerek sürdüreceğiz. Toplumsal düşünce birikimimizi oluşturan, o arada da kültürümüze katkıda bulunmuş olan ve fakat özel yayınevleri taı yayınlanmasında bilinen güçlükleri yaşayan yapıtları yayınla) Böylece, ulusal kültürel birikimini, yalnızca bir koruma mantığıyl günün gereksinimlerini karşılayacak bir yaklaşımla ele almış olacağı Okuma, öyle görünüyor ki, içinde yaşadığımız bu "görsel kirler tamında kişinin kendisiyle, kendi bireyliğiyle yalnız kalabildiği tek Kendi içine dönmenin ve kendi usunun ve anlağının bilincine varif liğine ulaşabilmenin tek yolu da okumaktan geçiyor. Türkiye gibi, genç nüfusun fazla olduğu toplumlarda, okuma ayrı bir işlev düştüğü ortadadır. Ancak bu yolla ulusal ve evrensı birikimlerine ulaşabilmemiz olasıdır. Bu gerekçelerle ve bu bilinçle "kitap-okuma" somutunda başla girişimlerin, bundan sonraki kuşakların soyut düşünsel çabalara veren, çağı, içinden bakarak yaşayan kuşaklar olarak yetişmelerine katkılarda bulanacağına içtenlikle inanıyorum. D. Fikri S Kültür E SUNDUĞUMUZ ŞİİRLERE DAİR SUNDUĞUMUZ şiirlerden ilk bahirdeki iki gazel, Salâhaddin'in dükkânı önünden geçerken biteviye vurulan çekiç sesinden vecde gele­ rek sema ederken söylenmiştir. (Sipeh Sâlâr, s, 181-182; Eflâkî, 178a- 178b). V. şiir Ramazan ayı ve oruç münasebetiyle inşâd edilmiştir; bu çeşit şiirlere sonradan "Ramazaniye" denmiştir; Mevlânâ'nın Rama­ zan ayı ve oruç dolayısıyla yazılmış başka şiirleri de vardır, mesela CXCVII. şiir de bu türdendir. VIII. şiir, bir "Mi'râciye" dir. XIX. şiirde, Gor-Hârezm savaşından söz eder ki, doğum yılı hakkındaki mülâhazalarımızda bu şiire de dokunmuştur. XXIV. şiirde, kendilerini vecde gelmiş gösteren, coşup sarıklarını atan sûfîleri kınar. Bu şiirdeki "Altın ne oluyor, can ne oluyor; inci, mercan danedir ki bir sevgiliye harcamadıktan, bir güzel dosttan fedâ edilmedikten sonra? Git a meyvesiz dal, gökyüzü gibi boşuna dönedur; altın bekçisi olmuşsun, var, yılan gibi davran-gitsin. Benimle aynı derde tutunmuşlara, neden gümüşünü feda etmiyeyim erler gibi? Niçin bir hasta içmesin beni şifa veren şerbet gibi? Mermerin, granitin bile her damarından bir bağış kaynağı coşuyor; a sevgili, bağışlamayı mermerden öğren, kayadan belle." beyitleri ve bütün bu şiir, gerçekten de beşeri şiire örnek olacak güzellikte. LIII. şiir bir Tercî-i bend ve aynı mahiyette . İkinci Bahirdeki X. şiir, insan birliğini, insanlığı anlatıyor. XXXII. ve XXXIII. şiirler sema'dan söz etmekte, sema hakkındaki fi­ kirlerini belirtmekte. Mevlânâ'nın sema, semaa davet mevzuunda bir hayli şiiri vardır; nitekim CXCVIII. ve CCI. şiirler de bu çeşit XXXVII. şiir bir taşlama; son beyitinde Haçlı Seferlerinin ilhamıyla Kudüs ve Frenk'ten söz ediliyor. CCLXXI. şiir de birisine bir taşlama. L., CII. şiirler Kalenderiler ve Kalenderiliği övmekte. LV. şiir, bugün Sultan'ül-Ulemâ'nın üstünde duran Mevlânâ'nın sandukasının alt kısmında oyuludur. (Mevlânâ'dan sonra Mevlevîlik, s.352-353). LXII. ve LXXVI. şiirler, anlaşılıyor ki Şems'in gidişinden sonra söylenmiş; C. şiir de öyle. CXCVI. şiirin her mısra-ı, ayet ve hadislerle örülmüş,. CCXVI. şiir, Şems'in şehadetinden vç şehit olduğuna tamamıyla akımından söz ediyor. Cül. şiir yalancı şeyhler hakkında. CIX. ve CX. şiirler, dünya görüşünü aksettiriyor. CXVII. şiir, insan sevgisini, gerçek sevgiyi anlatan eşsiz bir şaheser. CXLVII. şiir ve buna benzer şiirleri, Şems'le buluşmadan önceki haliyle buluştuktan sonraki halini belirtmekte ve bu bakımdan gerçekten de pek güzel ve önemli. CLVDI., CLXX. ve CLXXI. şiirler, birer Bahariye. CLIV. şiirde, bil­ hassa 2514. beyitten şiirin sonuna kadar olan kısmında "Âli Yasın" e yani Hz. Muhammed soyuna ne kadar candan bağlı olduğunu belirt­ mekte. CCLVI. şiir, Ulu Arif Çelebi'nin doğurttu dolayısiyle söylenmiştir. (Eflâkî, 208 b.) CCLXXX. şiir, Kerbela şehitlerini an­ makta, onları ve onlar gibi kendilerini topluma fada edenleri övmekte, bu kafamdan her mersiye, hem de talîm! bir şiir. Bu şiirler, bizce Divan-ı Kebîr'in en sağlam nüshası olan ve Kon­ ya, Mevlânâ Müzesinin Müze kısmında 68,69 no. larında kayıtlı bulu­ nan nüsha esas tutularak Türkçeye çevrilmiştir. Bu nüsha, 768 Şevvalinin ikisinde (2. VII. 1367) Osmanoğlu Haşan tarafından yazılmaya başlanmış, 770 Rebiülahınnın ilk günü (13. X. 1368) yazılması ve karşılaştırılması bitmiştir. Ketebesi, II. cildin 286. say­ fasında tür satır olarak yazılmıştır, Türkçesi şudur: "Bu mukaddes Divan nüshasının yazılmaya başlanışı, yediyüz altım; sekiz yılı Şevvalinin ikinci günüdür; bu zaif, arık ve yüce Allah'ın rahmetine muhtaç Mevlevi Osmanoğlu Haşan tarafından, şanı yüce Allah'ın yardımıyla karşılaştırılması,düzel­ tilmesi ve yazılması, yediyüz yetmiş yılı Rebiü- lahırınm ilk günü bitti." Nüshanın 290. sayfasındaki müzehhep zahriyede dîvânın Emir Satı adına yazıldığı, kenardaki yazıdan da, Satı'nm oğlu ve Erzincan Emiri MUstencid tarafından 812 Muharreminde (1409) türbe kütüphanesine vakfedildiği kayıtlıdır. (b.k. Mevlânâ Celâleddin; III. basım, s. 29-30. Divan-ı Kebîr tere. I. Önsöz; s. X-XI). Tercümeyi, İst. Ûniv. Kütüphanesi farsça yazmaları arasında 334. No. da kayıtlı nüsha ve Konya, Mevlânâ Müzesine vakfettiğimiz ki­ taplar arasında bulunan 1079 Hicride Bağdat'ta yazılmış nüshayla karşılaştırdık; nüsha farklarını not olarak kaydettik. Ayrıca metinde geçen arapça, türkçe, rumca sözleri de not olarak gösterdik; kitaba, izahı gereken beyitlere ait bir "Açılama" ekledik. Abdülbâki GÖLPINARLI BAHR İ HEZEC SÂLİM Mefâilün Mefâilün Mefâilün Mefâilün I İnsan şehrine büyük, öylesine korkunç bir sel geldi kİ şehir yok olup gitti; gökyüzü de ışıktan bir dolap kesildi o suya. Zâten o şehir, sevdadan İbaretti; lnsandoğulları dell-dtvaneydl o şehirde; uyku­ dan uyanınca insan, dünden de kurtuldu, yarından da. Su coşunca yel kesildi; kasırganın önünde bir saman çöpü, nasıl korka-ürke uçar- giderse o yel, dağı bile öyle uçurur. Dağlan yardılar mı madenler belirin Ay ışığı gibi lâ'l İçinde lâ'l görürsün. * O parıltının İçinde de bir Çin güzelinin yüzünü görürsün kİ İki ayrılık eli de ka­ sap eli gibi kan İçinde. Elinin kokusundan bütün canlar sarhoş; karşısında bütün gökler alçalmış: bütün lûtuflanyla beraber ne de lhsah sahibi oluştur bu. Onun öldürmesi, üzümün ezilip sıkılmasına benzer; üzüm kalmadı mı, şırası, suyu kalır. Yüz binlerce üzüm olsa hepside bir olur-glden can da birliğe yetince bu çeşit bir varlık bulur. Fakat Tebrizll Şems'ln, şu canın elini tutması, parmağına bir yüzük takması, ona saltanat bağışlaması gerek. n 10.* Şu kuyumcu dükkânında bir definedir, belirdi; ama ne şekil, ne mana, ne de güzellik, ne de güzellik. Ne de güzel kuyumcular çarşısı, ne de güzel Yâkuplann sırlan; Yûsuf un cam bi­ le aşkıyla Yakub'un coşkunluğuna tutulur da coşar-köpürür. * Aşkıyla yüzlerce Leylâ, Mecnun gibi bağlannı, zincirlerini koparır, bu ateşe karşı Eyüp sabrı bile sebûn olur. Altın dövüldü, Hak kaldı; bedeni altın varak gibi bir hal aldı; o kerubl kuyumcu, tabaktaki mücevherler gibi kalakaldı. Gel, âşıkı okşa; gerçeklere cansın çünkü, canm sıkılıyor: daralıyorsa vur mûnâfikm boynunu. 4

Description:
Galiba Arap padişahını dün gece rüyamda gördüm; uykunun-rüyanın da yeri. mİ? Yüzünü uyanıkken görüp durmadayım. fi) Bu beyit ve bundan önceki
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.