ebook img

duyum ve algı PDF

20 Pages·2014·1.27 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview duyum ve algı

DUYUM VE ALGI KAVRAMLARI R • Duyum, Algı ve Algılama E L • Algının Özellikleri İ ÇOCUK PSİKOLOJİSİ K • Algıyı Etkileyen Faktörler E D • Algı Yanılması VE RUH SAĞLIĞI N • Duyum ve Algı arasındaki İ Ç farklılıklar Doç. Dr. Ayşe OKANLI İ •Bu üniteyi çalıştıktan sonra; R E •Algı , algılama ve duyumun ne L olduğunu açıklayabilecek, F E •Algılama biçimleri hakkında genel D bilgi sahip olabilecek, E H •Algının özelliklerini ifade edilebilecek, •Algıyı etkileyen faktörleri sıralayabilecek ve duyum ile arasındaki farkları açıklayabileceksiniz. ÜNİTE 3 Duyum ve Algı Kavramları GİRİŞ Bilgilerimiz algılarımıza, algılarımız duyularımıza bağlıdır. Çevremizdeki cisimleri ve renkleri nasıl ayırt ediyoruz? Davranışlarımızı belirleyen temel süreçlerden olan duyum ve algı kavramlarını ve aralarındaki ayrımı tanımlamayı, çevremizden gelen uyarıcıların farkında olmamızı ve dolayısıyla bu uyarıcılara uygun davranışlarda bulunmamızı duyum ve algı adı verilen iki süreç sağlamaktadır. İçinde yaşadığımız dünyada, duygularımızı uyaran sayısız nesne, olay ya da durumlar vardır. Bir ışık noktası, tek başına bir ses, bir şekil ya da renk gibi tek bir uyarana maruz kaldığımız anlar çok istisnadır. İnsan nasıl bir çevre içinde olduğunun farkındadır. Çevresindeki nesneleri, nesnelerin niteliklerini duyuları yolu ile tanır. İnsan, duyuları yoluyla elde ettiği bu uyarıcılara bazı anlamlar verir. Duyumların yorumlanarak anlamlı hâle getirilmesi sonucu algılama gerçekleşir. Algının oluşumunda, duyu organlarımızın yapısının ve işleyişinin rolü vardır. Fakat bundan fazla olarak duyuma bir anlam yüklediğimiz zaman algı meydana gelir. Böylece insan ne tür bir tepkide bulunacağına karar verir ve çevresi ile uyumunu devam ettirir. Duyumlar basit yaşantıların hammaddesidir; ancak yaşantı sadece bir dizi duyumla sınırlı değildir. Uyarıcıların duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesidir. Duygularımız bize ham veriler sağlar. Bu ham bilgi yorumlandıkça “gürültü” ya da “vızıltı karmaşası” olarak kalır. Duyumlar bağımsız olaylarda değildir. Hemen her duyumla birlikte algılama da yapılır. Günlük hayatımızda duyumlarımızı sürekli bir yorumlama işlemine tabi tutarız. Tonlar dizsini melodi olarak, küp şeklinde büyük ve kırmızı bir cismi kırmızı bir ev olarak, soğuk ve ıslak bir duyumu yağmur olarak yorumlarız. İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hâle getirilmesine, beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve anlamlandırma işlemine algı denir. Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır. DUYUM VE ALGI Algılama, duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması, yorumlanmasıdır. Uyarıcılar farklı kişilerde farklı yorumlanacağı gibi; aynı kişi, aynı uyarıcılara değişik bakış açısına göre farklı biçimlerde anlamlandırabilir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2 Duyum ve Algı Kavramları Bireylerde sadece saf duyum ile ilgili deneyimler çok nadirdir. Ne zaman garip bir gürültü duysak, bu gürültü ne kadar alışık olmadığımız bir gürültü olursa olsun, onu hemen tanıdık bir gürültü ile bağdaştırırız. Aynı şekilde, hiç Algılama, duyumların tanımadığımız, bize tamamen yabancı ve garip bir cisim görsek, onu bilinçsiz olarak çeşitli biçimlerde daha önce gördüğümüz benzer bir biçim veya şekille bağdaştırırız. Hangi yaşta örgütlenip anlam olunursa olsun duyu organlarımızla aldığımız bilgi birikimleri, yorumlama işlemine kazanması, tabi tutulur. Bir çocuk için portakal, oynanacak renkli bir top iken, bir yetişkin için yorumlanmasıdır. kahvaltıda suyu içilecek bir meyvedir. Immanuel Kant'a göre, biz bazı şeyleri olduğu gibi değil, bizim istediğimiz biçimde görürüz. Herhangi bir zamanda algıladıklarımız sadece uyaranın yapısına bağlı değil, aynı zamanda ortama, önceki deneyimlerimize, o andaki duygularımıza, genelde istek, tutum ve amaçlarımıza bağlıdır. Algılama, uyarının duygusal yapısı, ortam veya zemin, daha önceki duyusal deneyimler, kişisel duygu, tutum, amaç ve dürtüler tarafından etkilenir. Gestalt Algılama Kuramı Yirminci yüzyılın başında, Almanya'da gelişen bir psikoloji okulu olan Gestalt psikolojisinin savunucuları, uyaranların organizasyonunun, algının gerçekleşmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamışlardır. Gestalt psikologları Gestalt psikologları "Bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından farklıdır" ilkesini "Bütün, kendisini vurgulamışlardır. Gestaltçılar, uyarıcıların nesneye yönelik olarak örgütlenmesi oluşturan parçaların biçiminde beliren temel eğilimin, bireyin duyu organları ve sinir sistemlerinin toplamından farklıdır" doğuştan gelen bir özelliği olduğunu kabul etmişlerdir. Gestalt okulunun ilkesini öncülerinden biri olan Max Wertheimer, ard arda seri bir biçimde gösterilen vurgulamışlardır. hareketsiz bir dizi resmin yarattığı hareket hissinin, aslında tek tek ele alındığında hiçbir resimde olmadığına dikkati çekmiştir. Algılama biçimleri Normal olarak algılamamızı belirleyen işlemlerin farkında olmayız. Sadece kendimizde ve dış dünyada olup biten her şeyi görme, işitme, dokunma gibi bütün duyu organları aracılığıyla algılıyoruz. Böylece biz eşyaları zihnimizde anlamlı bir bütün olması için biçim, şekil, ses veya görüntü biçiminde organize ederiz. Birçok algı biçimi vardır. Görme algısı İlgilendiğimiz nesnelere dikkatimizi tam olarak nasıl yönlendiririz? En basit araç duyusal reseptörlerimizi bu nesnelere uygun biçimde fiziksel olarak ayarlamaktadır. Görme için bu, nesne retinamızın en duyarlı bölgesine düşene kadar gözlerimizi hareket ettirmemiz anlamına gelir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3 Duyum ve Algı Kavramları Görsel dikkat konusunda yapılan araştırmalar bir resme ya da bir sahneye bakan deneğin gözlemini gerektirir. Deneğin gözlerine bakarsak, sabit olmadığını, aksine bir tarama içinde olduğu görülür. Gözün üzerinde durduğu noktalar rastlantısal değildir. Bu duraklamaların, dikkat çekici alanlara yöneldiği görülmektedir. Algılamanın, bu duraklama sırasında yapılan kayıtların bütünü olduğu anlaşılmaktadır. Bir saate baktığımızda onun parçalarını görmeyiz, onu bir bütün olarak algılar, bir zaman dilimi olarak tanırız. Algılama, karışık ve karmaşık bir olaydır. Kısacası, bireyin bir olayı neden o biçimde algıladığını etkileyen birbiriyle ilişkili birçok olaylar ve nedenler vardır. Resim 1.1: Bir Resme Bakarken ki Göz Hareketleri İşitme algısı Dinlemede göz hareketlerine en yakın olan şey, kulaklarımızı ses kaynağına yöneltecek şekilde başımızı çevirmemizdir. Bir saz topluluğundan gelen sesi, ayrı Bir eşyanın ayrı müzik aletlerinden çıkan sesler gibi değil, ahenkli ve bütün bir ses olarak biçimlenmesinde, kavrarız. Bunun yanında, kalabalık bir ortamda iken, işitmek istemediğimiz sesleri görme ve dokunma eleyip, duymak istediğimiz sesleri algıladığımız olur. Bunun nedeni, müziği toplu birbirine yardım olarak, gürültüyü ayırt ederek algılama isteğimizdir. eder. Dikkat edilmeyen uyaranların kısmen işlendiğini gösteren bulgulardan biri, dikkat edilmeyen bir konuşma sırasında kendi adımız hafifçe söylense bile işitebilmemizdir. Dokunma algısı Dokunduğumuz eşyanın biçimi, yüzey durumundaki özellikleri bize eşya ile ilgili bilgiler verir. Bu bilgileri birleştirerek eşyayı algılarız. Örneğin; pürüzlü ve dört Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4 Duyum ve Algı Kavramları köşe, pürüzsüz ve yuvarlak özellikler taşıyan bir eşyanın biçimlenmesinde, görme ve dokunma birbirine yardım eder. Tat ve koku algıları Bir çikolatalı pastanın tadına baktığımızda, içindeki besin maddelerini ayrı ayrı değil de bir çikolatalı pasta tadı olarak algılarız. Hoşa giden bir yemek kokusunun algılanmasında, bu kokunun hangi yemeğe ait oluşunu bilmemizde, sebzenin, salçanın, soğanın ve diğer yemek malzemelerinin meydana getirdiği bir bütünlük vardır. Uzay algısı Bir nesneyi algıladığımızda onu uzayda bir yere yerleştiririz. Onun yerini belirtirken yukarıda, aşağıda, sağda, solda, önde, arkada gibi ifadeler kullanırız. Mekân algısının oluşmasında bütün duyu organları rol oynar. Görme ve dokunma duyumlarının etkisi diğer duyumlardan daha fazladır. Çevremizdeki eşya ve uyarıcıları kendimize göre örgütler, onları bir "yön" içinde algılarız. Duyu organlarımız uyarıcıların kendimize göre hangi yönden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Eşyalarını bir boşluk içindeki yerini belirtmeye "yerleştirme" denir. Bu faaliyet çeşitli duyu organlarının ortaklaşa çalışmasıyla meydana gelir. Uzay duygusu, önce görmede sonra dokunmada en son da işitme duyumlarında vardır. Demek ki uzay algısının meydana gelmesinde tüm duyu organlarımızın rolü büyüktür. Uzay algılarımız izafiyet noktaları yardımıyla kolaylaşır. Uzaklıkların anlaşılmasında izafiyet noktaları yardımcı olur. Örneğin; elimizde ölçecek bir alet bulunmasa bile ne kadar, kaç kilometre yol yürüdüğümüzü böyle belirli noktalara göre ayarlayabiliriz. Zaman algısı Zaman algımız relativ (göreli) bir algıdır. Etrafımızdaki periyodik hareketlere Kişinin belli bir anda bağlıdır. Objektif (nesnel) zaman ölçüsü, güneşin hareketlerine göre çevresinde duyu düzenlenmiştir. Subjektif (öznel) zaman ise yaşadığımız anı iyi, hoş görmemize organlarıyla görebildiği, bağlıdır. Yaşadığımız süre zevkli ise zaman kısa, zevksiz ise uzun olarak algılanır. işitebildiği, Bazen 90 dakikalık bir film süresi çok kısa geldiği halde, 90 dakikalık sıkıcı bir koklayabildiği, konferans süresi çok uzun gelebilir. Subjektif zaman için, "gençlerde günler kısa, dokunabildiği her şey o kişinin algı alanını yıllar uzun; yaşlılarda günler uzun, yıllar çabuk geçer." sözü de örnek verilebilir. oluşturmaktadır. Uzaydaki eşya ve olayların algılanması belirli bir sürenin geçmesini gerektirir. Uzayda meydana gelen her şeyi süre ifadesi olan "zaman"la göstermeye çalışırız. Örneğin; sınav olurken, kitap okurken, film seyrederken, gece-gündüzlerin peşi sıra gelmesinden zamanın geçtiğini anlarız. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5 Duyum ve Algı Kavramları ALGININ ÖZELLİKLERİ Algı Alanı Kişinin belli bir anda çevresinde duyu organlarıyla görebildiği, işitebildiği, koklayabildiği, dokunabildiği her şey o kişinin algı alanını oluşturmaktadır. Örneğin; sınıfta çevremizde çok çeşitli uyarıcılar vardır. Bunlardan farkında olduklarımız, algı alanımızı oluşturur. Biz çevremizdeki her şeyi algılayamayız. Bu nedenle algı alanı da sürekli değişir. Algı Dayanağı Algılarımızı etkileyen daha önceki tüm öğrenme ve yaşantılarımıza algının dayanağı denir. İnsan dış dünyayı olduğu gibi anlamlandırmaz. Daha önceden öğrenilmiş bilgiler ve yaşantılar algılamasına yön verir. Organizmaya aynı anda Farklı toplumsal normlara sahip iki insan aynı durumla karşılaşırsa (Örneğin; birçok uyarıcı etki eder. bir Türk ile bir Fransız, salyangoz yemeği ile karşılaşırsa) her ikisi de bu durumu Ancak, organizma farklı şekilde görecekler ve farklı tepki göstereceklerdir. Farklı görüşteki iki kişi bunlardan bazılarını algılar, bazılarını farklı tepkiler gösterirler. algılamaz. Bu duruma İnsanın içinde yaşadığı toplumdan edindiği deneyimleri, onun ilk sosyal algıda seçicilik denir. dayanağını oluşturur. Daha sonraki deneyimleri de bu ilk çerçeve etrafında şekillenir. Çeşitli fikirleri, sistemleri savunur ya da karşı tavır alır. Ruhsal durum Geçmiş yaşantılar Beklentiler ALGI Eğitim ihtiyaçlar Kültür ilgiler ortam Şekil 1.2: Algıyı etkileyen faktörler Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6 Duyum ve Algı Kavramları Algıda seçicilik ve dikkat Algının en belirgin özelliklerinden birisi seçici oluşudur. Organizmaya aynı anda birçok uyarıcı etki eder. Ancak, organizma bunlardan bazılarını algılar, bazılarını algılamaz. Bu duruma algıda seçicilik denir. Örneğin; şu anda kitabınızı okurken duyu organlarınız çok sayıda uyarıcı tarafından uyarılmaktadır. Ancak, büyük bir olasılıkla siz sadece okuduklarınızı algılamakta, diğer uyarıcıları ise ya hiç algılamamakta ya da belli belirsiz bir biçimde algılamaktayız. Algının seçici özelliğinden yaşamsal bir önemi ardır. Eğer algılarımız seçici olmasaydı beynimiz aynı anda değerlendiremeyeceği kadar çok uyarıcı alacak ve dolayısıyla bu uyarıcılardan hiç birine uygun davranımda bulunmamız mümkün olmayacaktı. Algısal seçimde en önemli işlev dikkattir. Dikkat, zihinsel çabanın bir nokta üzerinde toplanması demektir. Dikkatin hangi uyarıcılar üzerinde yoğunlaşacağına ise, kısmen uyarıcıların yapısal özellikleri, kısmen de algılayan kişinin özellikleri belirler. Algıda Seçiciliği ve Dikkati Belirleyen Faktörler Algıda seçiciliği ve dikkati belirleyen faktörler iç ve dış faktörler olmak üzere ikiye ayrılır. İç faktörler (Kişiden kaynaklanan) İhtiyaçlar ve güdü: Bireylerin ihtiyaçları hangi uyarıcılara dikkat edeceklerini ve dolayısıyla algılayacaklarını belirleyen önemli etkendir. İhtiyacı duyulan şeyleri daha çabuk algılarız. Örneğin; aç olan bir insanın dikkatini yiyeceklerin üstünde toplaması gibi. Benzer veya aynı İlgiler: Hangi uyarıcının algılanacağını belirleyen başka bir etkendir (9). uyarıcıların olduğu bir ortamda, bu uyarıcılara İnsanlar, ilgi duydukları uyarıcıları daha çabuk algılar. Örneğin; gazete okurken zıt olan uyarıcılar daha erkeklerin dikkatini daha çok spor sayfasının çekmesi gibi. kolay fark edilir. Meslek: İnsanlar, meslekleri ile ilgili uyarıcıları daha çabuk algılar. Örneğin; televizyonda hava durumu haberi geçtiği zaman denizcilerin ve şoförlerin dikkatini hemen çekmesi gibi. Beklentiler: Bireylerin beklentileri de hangi uyarıcıları algılayacaklarını belirleyen bir etkendir. Bir takım beklentilerde olan insanlar, bu beklentileri karşısında dikkatlerinin yoğun olması gibi. Örneğin; telefon bekleyen birisinin dikkatinin telefonda olması gibi. Tutumlar: İnsanlar, tutumları doğrultusunda dikkatlerini, bu uyarıcılara çok gösterir. Örneğin; bir futbol takımını tutan kişi gazetede tuttuğu takımla ilgili haberleri hemen fark etmesi gibi. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7 Duyum ve Algı Kavramları Geçmiş yaşantılar ve deneyimler: Daha önceki öğrenmelerin de dikkat üzerinde etkisi vardır. Önceki öğrenmeler şimdiki algıları etkiler. Mesela; trafik kazası geçirmiş birisi, kaza geçirdiği bölgeden geçerken burayı hemen fark etmesi gibi. Dış faktörler (Uyarıcıdan kaynaklanan) Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü: Kuvvetli uyaranların zayıf uyaranlara göre dikkat çekme ihtimali daha yüksektir. Örneğin; şiddetli bir ses veya şiddetli bir ışığın hemen dikkat çekmesi gibi. Uyarıcının tekrar etmesi: Bir uyarıcının tekrarlanması, fark edilme ihtimalini artırır. Sık sık tekrarlanan uyarıcılar daha çabuk fark edilir. Örneğin; öğretmenin kalemini tahtaya vurarak dikkat çekmek istemesi gibi. Uyarıcının zıtlığı veya karşıtlığı (Kontrast): Benzer veya aynı uyarıcıların olduğu bir ortamda, bu uyarıcılara zıt olan uyarıcılar daha kolay fark edilir. Örneğin; karla kaplı bir ortamda siyah tavşanlar, beyaz tavşanlardan daha kolay fark edilir. Ani değişiklikler (Yenilik): Farklı olan, çevrenin geri kalan kısmı ile tezat oluşturan durumlar dikkati fazla çeker. Örneğin; odamızdaki eşyaların her zamanki yerleri değiştirildiği zaman bunu hemen fark ederiz. Uyarıcının Tuhaflığı: Alışık olmadığımız tuhaflıklar, gariplikler hemen dikkatimizi çeker. Örneğin; yolda yürürken Kızılderililer gibi giyinmiş birisini hemen fark etmemiz gibi. Uyarıcının Hareketliliği: Hareket halindeki nesnelerden gelen uyarıcıların algılanma olasılığı, sabit nesnelerden gelen uyarıcılardan daha yüksektir. Örneğin; gökyüzüne bakarken kayan yıldızı hemen fark etmemiz gibi. Algıda değişmezlik İnsan algısında, nesne algılamaya ilişkin kuvvetli eğilimin yanı sıra büyük bir istikrarlılık vardır. Daha önce çeşitli özellikleriyle (renk, büyüklük, şekil) algılanan nesnelerin, bu özellikleri değişmesine rağmen, algılarının aynı kalması, yani aynı nesne olarak algılanmasına algıda değişmezlik denir. Örneğin; televizyonda Daha önce çeşitli gördüğümüz bir fili ekran boyutunda görmemize rağmen, biz onu yine gerçek özellikleriyle algılanan boyutuyla algılarız (büyüklük değişmezliği). Üç türlü algıda değişmezlik vardır. nesnelerin, bu Parlaklık-renk değişmezliği, büyüklük değişmezliği ve şekil değişmezliği. özellikleri değişmesine rağmen algılarının aynı Parlaklık ve renk değişmezliği: Daha önce algılanan nesnelerin, renkleri kalması yani aynı nesne değişik koşullarda bize farklı renkte görünmesine karşın nesneyi hep aynı renkte olarak algılanması algılamamız parlaklık ve renk değişmezliğidir. Nesne üzerine düşen ışığın şiddeti ne algıda değişmezliktir. olursa olsun az veya fazla, rengi ve parlaklığı değişmez. Parlaklık değişmezliği nesnenin üzerine düşen ışık miktarından bağımsızdır. Örneğin; insanların kömürü, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8 Duyum ve Algı Kavramları ay ışığına da parlak güneş ışığı altında da siyah olarak görürler; aynı koşullarda, kar ise daima beyaz olarak görülür. Bu olayın nedeni, algılanan parlaklığın, parlaklık açısından nesnenin zemine olan orantıya bağlı olmasıdır. Büyüklük değişmezliği: Bütün süreklilikler içinde en çok araştırma konusu olan büyüklük değişmezliği bir nesnenin algılanan büyüklüğünün, uzaklığı ne olursa olsun göreli olarak değişmez kalmaya devam etmesidir. Bir nesne bizden uzaklaştıkça onu küçülen bir nesne olarak görmeyiz. Örneğin; uçaktayken evler çok küçük görülür, fakat biz onları gerçek büyüklükleriyle algılamaya devam ederiz. Şekil değişmezliği: Daha önce algılanan nesnelerin, değişik açılardan bize farklı biçimlerde görünmesine karşın nesneyi hep aynı biçimde algılamamız, şekil değişmezliğidir. Örneğin; bir tabak üstten bakınca çember, yandan elips şeklinde göründüğü hâlde biz onu hep yuvarlak olarak algılarız. Açılan bir kapının yol açtığı çeşitli retinal imgeler tamamen farklıdır, ama biz gene de değişmez biçimi, yani dörtgen olan bir kapı algılarız. Algıda Organizasyon (Örgütleme) Tüm algılardaki çarpıcı gerçek, ilgili sürecin duyusal bilgiyi daima nesnelere dönüştürmesidir. Uyarıcıların tek tek değil de organize, anlamlı ilişkiler bütünü hâlinde algılanması olayıdır. Algının bu özelliği sayesinde çevremizi düzenli ve anlamlı olarak algılarız. Örneğin; bir insanın yüzünü kaş, göz, burun, ağız toplamı Algıda örgütlenme olarak değil de bir bütün yüz olarak algılarız. Bir müzik parçası dinlediğimiz zaman özelliğinin, insanda tek tek notalar değil, bütünlüğü olan bir melodi işitiriz. Algıda örgütlenme doğuştan getirilen tabii özelliğinin, insanda doğuştan getirilen tabii bir eğilim olduğu kabul edilmektedir. bir eğilim olduğu kabul edilmektedir. Algıda organizasyon Şekil-Zemin algısı ve Gruplama olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. Şekil (figür) - zemin (fon) algısı: Birden çok farklı bölgeyi içeren bir uyaranda, doğal olarak uyaranın bir parçasını şekil, geri kalanını ise zemin olarak görürüz. Şekil gibi görünen bölgeler, ilgilenilen nesneleri kapsar ve zeminden daha belirgin ve daha önde görünür. Bu, algısal düzenlemenin en ilksel biçimidir. Şekil 1.2: A şeklinde birbirine bakan iki siyah yüz mü, yoksa beyaz bir vazo mu görüyorsunuz? B şeklinde hangi yöne doğru olan diagonal çizgileri görüyorsunuz? Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9 Duyum ve Algı Kavramları Bakış süresi içerisinde, zemin ile şekil zaman zaman yer değiştirebilir ve ilişki bütün duyu organlarını kapsar. Bir biçimi önce şekil, sonra zemin olarak algılayabiliriz. Ama bir biçimi, aynı anda, hem şekil hem de zemin olarak Ortamdaki çeşitli algılayamayız. Ayrıca, şekil-zemin ilişkisi bütün duyu organları için geçerlidir. ipuçlarından (benzerlik, Mesela; sokakta yürürken kuş sesini (şekil) dinlerken şehrin trafiğinin sesi arkada yakınlık, devamlılık, zemin oluşturur (işitme). Oturduğumuz odanın alışageldiği kokusu zemin, tamamlama) mutfaktan gelen balık kokusu şekildir (koku). Okuduğun kitabın sayfaları zemin, yararlanarak birçok kelimeler ise şekildir (görme). uyarıcının gruplanarak tek bir uyarıcı olarak Algıda gruplama: Biz nesneleri sadece bir zemine karşı değil, aynı zamanda algılanmasıdır. onları bir araya getirip gruplayarak da görmekteyiz. Basit bir çizgiler ve noktalar örüntüsü bile gruplar halinde görünür. Ortamdaki çeşitli ipuçlarından (benzerlik, yakınlık, devamlılık, tamamlama) yararlanarak birçok uyarıcının gruplanarak tek bir uyarıcı olarak algılanmasıdır. Benzerlik ilişkisi: Benzer olan uyarıcılar bir arada bir bütün olarak algılanır. Şekil 1.3: Benzer yuvarlakların bir algısal birim oluşturdukları görülmektedir. Yakınlık İlişkisi: Birbirine yakın olan nesneler birlikte bir bütün olarak algılanır. Yakınlık, zemin içinde olduğu kadar zaman içinde de işleyen bir kuraldır. Şekil 1.4: Çift olarak görünen çizgilerin yakınlığı bizim onları 3 çift çizgi, sağda da tek bir çizgi hâlinde görmemize yol açar. Devamlılık (Süreklilik) ilişkisi: İnsan algısı, uzanan bir şekli (devamlılık/süreklilik arz eden), yönelimine göre bitiş noktasından devam ettirme eğilimindedir (Kapalılık etkisi ile de ilgilidir). Bir melodi meydana getiren notalar ayrı ayrı sesler olarak değil, zaman içinde birbirine bağlanmış sürekli bir melodi olarak algılanır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Description:
ayrımı tanımlamayı, çevremizden gelen uyarıcıların farkında olmamızı ve dolayısıyla bu uyarıcılara uygun davranışlarda bulunmamızı duyum ve algı
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.