Dr. Turhan Yörükân | Yunan Mitolojisinde Aşk TÜRKİYE İŞ BANKASI Kültür Yayınları Dr. Turhan Yörükân 29 Aralık 1927'de İstanbul'da doğdu. Lise öğrenimini Latince eğitim veren çeşitli okullarda tamamladı. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi; sonraları aynı fakültede psikoloji ve pedagoji -slstanı olarak görev yaptı. Gençliğinden başlayarak klasik filolojiyle İlgilenen Dr Yörükân Yunan mitosuna, felsefesine ve bilimine olan merakını hep canlı tuttu. Çeşitli bilimsel dergilerde makaleleri yayımlanan Dr. Yörükân yazar ve editör olarak otuzun üzerinde kitap yayımladı. Dr. Yörükân halen Ankara'da yaşıyor, çalışmalarını sürdürüyor. TÜRKİYE İŞ BANKASI Kültür Yayınları Genel Yayın: 457 Edebiyat Dizisi: 115 Datça / Knidos’daki Aphrodite Euploia tapınağında yer alan Aphrodite heykeli için, Gaius Plinius Secundus (İ.S. 23- 79), yazdığı tabiî ilimler ansiklopedisinde (Naturalis Historia, 36, 20), “Praksiteles, bu eseriyle, mermer işleyen bir sanatçı olarak, kendisini bile aşmıştır... Onun bu eseri, sadece kendi yaptığı eserler içerisinde değil, bütün dünyadaki eserler içeri sinde en üstün olanı idi. Birçok kimse, denizler aşarak onu Knidos’ta görmeye geliyordu", diyor. Samsatlı (Samosatalı) Lukianos (İ.S. 120-200), Aşklar (13-14) adlı eserinde, “Bahçedeki bitkilerden yeterince haz duyduktan sonra, tapmağa girdik. Tanrıçanın Paros merme rinden yapılmış olağanüstü güzellikteki heykeli, tapmağın or tasında duruyordu... Vücudunun bütün güzelliği, herhangi bir örtü ile gizlenmiş değildi. Sadece bir eliyle, iffetini korumak istercesine önünü kapatıyordu. Sanatçının sergilediği üstün lük, taşın katı ve inatçı tabiatını kırmış, onu, her uzvun şekli ne uyum sağlamak zorunda bırakmıştı", diyor. Praksiteles’in yapmış olduğu Aphrodite heykelinin sikke ler üzerine darp edilmiş görüntüsü, aradan asırlar geçmiş ol masına rağmen, Roma Dönemi’nde etkisini sürdürmeye de vam etmiştir. Knidos’ta bulunmuş ve İsa’dan sonra 211-18 yıllarına tarihlenen bir bronz sikke ile, Tarsus’ta bulunmuş ve İsa'dan sonra 235-38 yıllarına tarihlenen başka bir bronz sik ke bunun güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Knidos Aphroditesi, daha sonraki bir dönemde yerinden alınmış, en son olarak da, İstanbul’da, bugün yeri bile tam olarak belli olmayan Lausos Sarayı’nda görülmüştür. Daha sonra da, İlk Hrıstiyanlık Dönemi’nde, İsa’dan sonra 476 yı lında, yakılıp yok edilmiştir. Bugün müzelerde sergilenmekte olan örnekleri, onun Roma Dönemi kopyalarıdır.' ' Ch. M. Havelock, The Aphrodite of Knidos and Her Successors (Ann Arbor, The Univ. of Michigan Press, 1995); A. Stewart, Art, Desire, and the Body in Ancient Greece (Cambridge, Cambridge Univ. Press, 1997). Knidos'ta Aphrodite tapınağının bulunduğu yer. Praksiteles' in I.Ö. 350'de yaptığı Knidos Aproditesi heykelinin Romcı Dönemi1 ilde yapılmış bir kopyası (Vatikan Müzesi). Mm hunîi'îcbht ia^ss-ö» N-î ® , ••• Arkaik ve Klâsik Dönem'de büyükçe bir oğlan çocuk veya delikanlı şeklinde, Hellenistik Dönem’de ve sonrasında ise aşk oklarını sağa sola fırlatmaktan hoşlanan yaramaz küçük bir çocuk şeklinde tasavvur edilmiş olan Eros'un (Aşk’uı), Roma Capital Müzesinde bulunan bir heykeli. Ö n ± ö z Kitabımız, Yunan mitolojisinde sevme, sevişme ve üreme isteği dediğimiz tanrılaştırılmış birsaiki temsil etmekte olan Aph- rodite’in ve Erosun etkisiyle meydana gelmiş olayları inceleme ye, bu tanrıçanın ve tanrının insanlar üzerinde yaptığı önemli et kiyi dile getiren mitosları işlemeye çalışmaktadır. Bilindiği üzere Aphrodite, bir aşk ve güzellik tanrıçasıdır. Ancak burada, onun, güzellik boyutu ile diğer bazı özellikleri üzerinde ayrıntılı bir şe kilde durulmamış, bir aşk tanrıçası olarak temsil ettiği özellikle re ağırlık verilmiştir. Yunan mitolojisi konusunda yazılmış olan kitaplar, genel likle, herhangi bir sınırlamaya gitmeden, her türlü öyküyü bir arada veren; tanrıların, tanrıçaların ve ünlü mitolojik kahraman ların başından geçmiş olan pek çok değişik serüveni, belli bir sı ra dahilinde anlatmaya çalışan kitaplar olmuştur. Elinizdeki ki tap, bu açıdan bakıldığında, konuya bazı sınırlamalar getirmiş; buna karşılık, duygusal açıdan iz bırakmış birtakım insanların, ünlü kahramanların yaşadıkları aşkların öykülerini ayrıntılı bir şekilde dile getirmeye ve incelemeye çalışmıştır. Bu bakımdan, tanrıların, tanrıçaların, hattâ Aphrodite ile Erosun yaşadığı aşk lar da dahil olmak üzere bütün diğer aşk öyküleri dolaylı bir IX ‘Yunan litolojisinde ^işk şekilde ele alınmış veya bu kitabın kapsamı dışında tutulmuştur. Mitolojik kahramanların aşkla ilgili olarak yaşadıkları İnsanî duyguları olabildiğince ayrıntılı bir şekilde vermeye çalışırken, bu öykülerin tarihî, felsefî, psikolojik ve sosyolojik içeriklerine de kısaca temas edilmiştir. Kitabımızda, öykülere temel teşkil eden kahramanların mi tolojik tarih sahnesine çıkışları hesaba katılmamış, görüleceği üzere, sistematik tasnif içerisinde olmaları gereken yerlerde ele alınmaları sağlanmıştır. Öykülerin anlatılması sırasında, ilk kay naklara kadar inilmiş; mitolojik öykülerin henüz canlılığını koru duğu İlk Çağda yaşamış olan yazarların, özellikle Homeros, Hesi- odos, Simonides, Pindaros, ApoIIodoros, Rodoslu Apollonios, Konon, Hyginus gibi mitografların, Aiskhylos, Sophokles ve Euri- pides gibi tragedia yazarlarının yanında, Lâtin şairlerinden Vergi- lius ile Ovidius'un anlatım şekillerinden yararlanılmıştın bu kim selerden yararlanılmış olan kısımlar, özenle belirtilmiştir. Yer yer, farklı anlatım ve yorumların bir karşılaştırması yapılmış; tekrarla nan temalar ile bu temaların işleniş şekillerinde meydana gelmiş olan değişiklikler gösterilmeye çalışılmıştır. Kitabımız, ayrıca, bu öykülerin, sadece Yunan ve Roma sa nat ve edebiyatını, hattâ Klâsik Dönem’in felsefesini etkilemekle kalmadığını, bütün bir Batı kültürü için de önemli bir kaynak oluşturduğunu göstermeye çalışmıştır. Nitekim, kitap boyunca, bu öykülerin Rönesans'tan bu yana edebiyatta, plâstik sanatlar da ve müzikte pek çok sanatçıya kaynaklık ettiği açık bir şekilde gösterilmiştir. Bugün bile, bu etkilerin bazı örneklerini, modern edebiyat ve sanat eserlerinde görmek mümkündür. Burada, bu etkilenmenin birtakım örneklerine işaret ederek, edebiyat, mü zik ve plâstik sanatlar alanında çalışmalar yapmakta olanlara, pek çok sanat eserinin temelinde bulunan mitolojik öykülerin X Önsöz neler olduğunu göstermek suretiyle yardımcı olabileceğimizi düşünüyoruz. Gerek Batı dillerinde, gerekse Türkçemizde, mitolojik isim ler, o dillerin kültürlerinde yer etmiş olan ifade tarzlarına uyula rak, çoğunlukla da, Lâtince yazış veya söyleyiş tarzına uyularak ifade edilmiştir. Bir zamanlar Millî Eğitim Bakanlığının yayımla dığı Yunan ve Lâtin Klâsikleri Serisi’nden bu yana, Türkçemizde Eflâtun (Platon) ve Aristo (Aristoteles) gibi isimlerin dışında, eski Yunancanın ve Yunan kültürünün gereklerine uygun düşecek şekilde bir yazış şekli kabul edilmiştir. Bu kitap da, böyle bir yol izlemiş, mitolojik isimler, Yunanca yazılış veya okunuş şekille riyle verilmiştir. Bu “Önsöz" de belirttiğimiz esaslar dahilinde amacımıza ulaştığımıza inanıyor, faydalı olabileceğimiz umudunu taşıyo ruz. $ Bu kitabın kamuoyuna düzgün bir şekilde sunulmasında ve indeksin dökümü sırasında bir bilgisayar operatörü genç hanı mın, Ayşe Üstündal'ın, büyük katkıları olmuştur. Göstermiş ol duğu özveriye ve sahip olduğu zevke pek çok şey borçluyum. Ayrıca, Doğuş Matbaası sahibi Sayın Ferit Yardımcı ile, onun şah sında bütün matbaa personeline, yaptıkları titiz çalışmadan do layı teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum. Ankara. 3 Nisan 2000 tfJö’tüAân XI
Description: