ebook img

Dört Oyun - Bernard Shaw PDF

549 Pages·2010·1.71 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Dört Oyun - Bernard Shaw

Modern Klasikler Dizisi - 9 Bernard Shaw Dört Oyun Sezar ile Kleopatra, Pygmalion, Kırgınlar Evi, Jan Dark İngilizce aslından çeviren: Sevgi Sanlı MODERN KLASİKLER DİZİSİ BERNARD SHAW DÖRT OYUN SEZAR İLE KLEOPATRA, PYGMALION, KIRGINLAR EVİ, JAN DARK ÖZGÜN ADI CAESAR AND CLEOPATRA, PGYMALION, HEARTBREAK HOUSE, SAINT JOAN ÇEVİREN SEVGİ SANLI © Copyright 1913, 1928, 1930, 1941, George Bernard Shaw © Copyright 1957, The Public Trustee as Executor of the Estate of George Bernard Shaw © Copyright 1913, 1914, 1916, 1930, 1941, 1944, George Bernard Shaw © Copyright 1957, The Public Trustee as Executor of the Estate of George Bernard Shaw © Copyright 1919, 1930, 1948, George Bernard Shaw © Copyright 1957, The Public Trustee as Executor of the Estate of George Bernard Shaw © Copyright 1924, 1930, George Bernard Shaw © Copyright 1951, The Public Trustee as Executor of the Estate of George Bernard Shaw © Copyright 1957, The Public Trustee as Executor of the Estate of George Bernard Shaw ONK Ajans kanalıyla alınmıştır. © TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 2004 EDİTÖR RÛKEN KIZILER ALİ ALKAN İNAL görsel yönetmen BİROL BAYRAM DÜZELTİ ALEV ÖZGÜNER grafik tasarım ve uygulama TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI İstiklal Caddesi, No: 144/4 Beyoğlu 34430 İstanbul Tel. (0212) 252 39 91 Fax. (0212) 252 39 95 www.iskultur.com.tr George Bernard Shaw Bernard Shaw doksan yaşını aştıktan sonra, bir araya toplanan oyunlarının yeni bir baskısında okurlara şöyle seslenmişti: “Sizi uyarırım: Oyunlarımın tadına varmak istiyorsanız, gazetelerde benim için yapılan bütün dedikoduları aklınızdan çıkarın.” Yazar, 2 Kasım 1954’te aramızdan ayrıldı. Gazetelerde hâlâ nükteleri tekrarlanır; alaycılığından, kuşkuculuğundan, acımasızlığından söz edilir. Bu yüzeysel görüntüsüdür. Oyunlarını inceleyince inançlı, derin, sevgi dolu bir Shaw çıkacak karşınıza. Gözlerinde yaramazca bir pırıltı olan bir ermiş. 26 Temmuz 1856’da, bir cumartesi günü, Dublin’de, 33 Synge Sokağı’nda, beş odalı bir evde doğdu. Soyunun Shakespeare’in Macbeth’indeki Macduff’a dayandığını, Shakespeare’in kendi bedeninde yeniden dünyaya gelmiş olabileceğini söyler. Babası George Carr Shaw devlet memurluğunda da, zahire tüccarlığında da tutunamamıştı. İyi huylu, içkiye düşkün, şaşı bir adam. Oscar Wilde’ın göz hekimi olan babası bir ameliyatla gözlerini düzeltmek istedi. Bu ameliyatta öyle aşırı bir başarı gösterdi ki, adamcağızın gözleri ters yöne kaydı, yani şeşi beş görürken beşi şeş görmeye başladı. Bessie Gurley adındaki genç kız kendisini düklere, prenslere layık bir kadın gibi yetiştirmeye çalışan kambur halasının baskısından kurtulmak için orta halli, orta yaşlı George Carr ile evlenmeye razı oldu. Evlendiklerinin ertesi günü ne görsün? Kilerde dizi dizi içki şişeleri. Limanda aldı soluğu. Gemilerde hosteslik arayıp Amerika’ya kaçmayı kurdu. Gelgelelim, limandaki sarhoş gemicilerden fena ürktüğü için evdeki sarhoşa dönmeyi yeğledi. George Bernard Shaw, bu evlilikten doğan üçüncü çocuk. Bessie, halasından yalnız yalan yanlış Fransızca konuşmasını ve piyano tıngırdatmasını öğrendiği için, ev işlerinden anlamaz, çocuklarını dadıların eline bırakırdı. Shaw, “Annemi pek az görebildiğim için onu alabildiğine gözümde büyütürdüm,” der. İlk çocukluk anıları arasında dadısı ile Dublin’in bakımsız, pis kenar mahallelerine gidişleri yer alır. Dadı çocuğu parka değil, eşinin dostunun oturduğu yerlere götürürmüş. Daha o yaşta fakirliği gönlü kaldırmadığı için, bütün ömrünce fakirliği ortadan kaldırmak için savaştı. Okuyup yazmayı, toplayıp çıkarmayı, çarpım tablosunu dadısından öğrenmişti. Okula ilk gittiği gün kendisine bölmeyi öğrettiler. Okulda öğrendiği tek şeyin bu olduğuna yemin ediyor. Geniş bilgi dağarcığını okul dışında doldurdu daha çok. Evde herkes müzikle uğraşırdı. Babası trombon çalar, ablası Lucy opera aryaları söyler, George Bernard, ses alıştırmaları yapardı. Ama müziğe en fazla meraklı olan annesiydi. Nefis bir mezzosopranoydu. Bu merakını sonunda müzik öğretmeni ile kaçacak kadar ileri vardırdı. George Vandaleur Lee, sevdiği kadının bütün çocuklarına kol kanat gerdi. Özellikle Shaw’un yetişmesine yardımcı oldu. George Bernard birçok saatini müzelerde geçirirdi. İncil’e yüzde yüz inanmasa bile Michelangelo, Raphaello ve Leonardo da Vinci’ye inancı tamdı. Hendel, Mozart, Beethoven ulu kişilerdi gözünde. Shelley, Dickens, Mary Woolstancraft yapıtlarını ezbere bildiği yazarlar arasındaydı. Okulu bir çeşit tutukevi sayıyordu. Orada bir çocuğun kişiliğini yoğurmak gibi aptalca işlere kalkışılıyordu. Bir çocuğun kişiliğine yön vermeye kimsenin hakkı yoktu. Bir okul kitabına Jan Dark (Saint Joan) oyunundan bir parça almak isteyenlere şu karşılığı vermişti: “Kim benim oyunlarımı okullarda zorla okutur, benden de Shakespeare’den nefret edildiği kadar nefret edilmesine neden olursa, Allahından bulsun. Benim piyeslerim işkence aracı olmak için yazılmamıştır.” Shaw ancak on beş yaşına kadar okula gitti. Annesi iki kızını alarak şan öğretmeni ile İngiltere’ye göçmüştü. Babası o günden sonra ağzına içki koymadı, ama maddi durumu kötüye gidiyordu. Shaw, geçimini sağlamak için on beş yaşında çalışmaya başladı. Bir emlak komisyoncusunun yanında kâtiplik etti. Öğlen paydosunda bürodaki memurları, hademeleri toplar, Verdi’nin Rigoletto operasındaki “Miserere” korosunu söyletirdi. Bir gün patron erken döndü. Shaw elinde şef değneği ile donakaldı. Kovulacağını sanıyordu. Tersine maaşını artırdılar. Orada duramazdı artık. Güvenli bir işin kendisini gevşeteceğinden korkuyordu. Böyle anlamsız bir çevrede, sıradan bir memur olacak adam değildi. İngiltere yolunu tuttu. On dokuz yaşındaki ince uzun, kızıl saçlı, gri-yeşil gözlü İrlandalı genç, 1876 yılının Nisan ayında İngiltere’yi fethe çıktı. Kırk yıl sonra şunları yazacaktı: “Ben bu adaya ayak basalı kırk yıl oldu. Yaşım ilerledi. Zekâm körelmeye başladı. Gene de İngilizler tarafından ciddiye alınacak kadar budalalaştığımı sanmıyorum.” İngilizleri iğnelemekten hiç geri kalmamıştır. Sezar ile Kleopatra’da Britanyalı Britannus’u şöyle tanımlar: “Barbarın biri. Kendi aşiretinin, kendi adasının göreneklerini, törelerini doğa kanunları sanır.” Basılan ilk sürekli yazıları, “Corno di Bassetto” takma adı ile kaleme aldığı müzik eleştirileridir. Yaşlı, zengin bir Fransız madam, kanadı altına aldığı bir genç kemancıyı dinletmek için onu salonuna çağırmıştı. Resitalden sonra madam sordu: — Nasıl buldunuz Mr. Shaw? — Bana Victor Hugo’yu hatırlattı. — İyi ama Victor Hugo keman çalmazdı. — Bu da çalmıyor. Daha sonra tiyatro eleştirmelerine sıra geldi. Zengin bir lord bir oyun yazmış, öveceğini umarak ona yollamıştı. Oyunu yerin dibine batırdı. Lord büyük bir öfkeyle kapısını çaldı. Gırtlağına yapıştı: “Mr. Shaw, Mr. Shaw, siz sadece para için yazıyorsunuz. Oysa ben şan için, şöhret için, şeref için yazıyorum.” Shaw soğukkanlılıkla omuzlarını kaldırdı: “Her ikimiz de kendimizde bulunmayan şeyler için yazıyoruz.” Tiyatro denemelerine girişmeden beş tane roman yazmıştı. Bunlar altmış yayınevine gönderilip altmışınca da geri çevrildi. Bir akşam yemeğinde bir basımcının yanında oturuyordu. Bir ara yazarın derin düşüncelere daldığını gören basımcı, “Mr. Shaw, şu anda aklınızdan geçen düşünce için bir şilin veririm” dedi. Yazar yanıtı yapıştırdı: “Değmez azizim, çünkü sizi düşünüyordum.” Ekonomi bilimi ile yakından ilgilenmek yazarın önünde yeni ufuklar açmış, ona, “Şimdi görevi olan bir adamım” dedirtmiştir. İngiliz İşçi Partisi’nin çekirdeği olan Fabian Derneği’nin kurucularındandır. Durmadan bildiriler yazar, açık oturumlara katılır, konferanslar verirdi. Döneminin en etkin konuşmacılarındandı. Bir kez Hyde Park’ta sosyalizm üstüne konuşurken, kendisine göz kulak olsun diye altı polis gönderildi. Yağmur çiselemeye başladı, sonra bir sağanağa döndü. Dinleyiciler dağıldı. Yalnız kendisini dinlemekle görevlendirilen altı polis yerlerinden kımıldamıyorlardı. “Para aldınız, dinleyeceksiniz,” diyerek bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında tam bir buçuk saat, polislere sosyalizmi anlattı. Oyun yazarı olarak üne kavuşması kırkından sonradır. O yaşa kadar annesinin desteği ile yaşadı. Varlıklı bir ailenin kızı olan yeşil gözlü Charlotte ile evlendiğinde kırk iki yaşındaydı. Daha eli ekmek tutmadan bir kadın almaktan çekiniyordu. Ne ki, bir kaza sonucu evlenmek zorunda kaldı. Sadece bir bisiklet kazası. Durumu şöyle açıklıyor: “Bir devlet hastanesine yatsam, daha iyileşmeden taburcu ederlerdi. Özel bir kliniğe girsem oradan ancak cenazem çıkardı. Evleneyim de karım bana baksın dedim.” Evlenme teklifinde bulunan Charlotte olmuştu. Shaw da hiç şaşmamıştı buna. Çünkü kadın-erkek ilişkilerinde inisiyatif dişinin elindedir ona kalırsa. Erkek bir kadını istediğini sanır. Aslında avını gözüne kestiren, ona türlü tuzaklar kuran kadındır. Erkek çoğunlukla evlenmek istediğine inandırılır. Charlotte’un açık sözlülüğü hoşuna gitmişti. Darwin, Lamarck ve Butler’ın yaratıcı gelişme (creative evolution) üstündeki görüşleri Shaw’u uzun uzun düşündürdü. “İnsan-Üstüninsan” (Man and Superman) ve Methuselah’a Dönüş (Back to Methuselah) adlı oyunları ile “dirimselcilik” (vitalism) ve “yaşama coşkusu” (élan vital) konularını derinlemesine işledi. Shaw’a göre doğa sürekli bir değişim, bir gelişim içindedir. Dünyanın yaratılması tamamlanamamıştır daha. Bizler hem yaşamın sürüp gitmesini, hem daha yüksek aşamalara varmasını sağlamak için birer aracız doğanın elinde. Dişilik erkeklikten daha ilkel, yani daha esaslıdır. Yaşamın sürekliliğini sağlamada ağır biyolojik yük dişiye düşmüştür. Methuselah’a Dönüş’te herkeslerden önce var olan Lilith adındaki dişi, Âdem’i dünyaya getirir. Erkeğin biyolojik görevi çok hafif, çok önemsizdir dişininkine göre. Fazla enerjisi adalelerine ve beynine gitmiş, kadının evi çekip çevirmesinden de yararlanarak, ona danışmadan uygarlığı yaratmıştır. Ulaşamadığı düşünceler, amaçlar, kahramanlıklar ürkütür kadını. Gelgelelim erkeklerin yüzde doksan dokuzunu, evinin aşını tuzunu getiren zavallı aile babası durumuna getirir. Yalnız yüzüncü erkekle başa çıkamaz. Bu kendisi kadar amansız, kendisi kadar yırtıcı, kendisi gibi yaratıcı olan dâhidir. Kadın yaşamayı yürütürken, dâhi, yaşamı daha önce ulaşılmamış bilinç ve güzellik doruklarına yükseltir. Sanatçı yaratma coşkusu içinde anasına, karısına karşı korkunç bencil, ama insanlığa karşı sonsuz özverilidir. Sanatının hiçbir parasal kazanç sağlamayacağını bilse bile sinirlerini yıpratıncaya kadar çalışır. Shaw’un ilk oyunu The Widowers Houses (Dulların Evleri) (1885-92) kazancı da, kolayca hoşa gitmeyi de göz ardı edebilen bir sanatçının ürünüdür. Yirmi sekiz yaşında iken başladığı bu oyunu, çevresindekiler cesaretini kırdıkları için beş yıl sonra bitirip sergileyebildi. The Philanderer (Zampara) (1893) ve Mrs. Warren’s Profession (Mrs. Warren’ın Zanaatı) (1893) on dokuzuncu yüzyıl sonunda bulvar komedileri seyretmeye alışmış olan Londra seyircisini şaşırtmış, yadırgatmıştı. İlk büyük başarısı 1894’te yazdığı Arms and the Man (Silahlarla Kahraman) oldu. Bu anti-romantik, anti- militarist oyunun açılış gecesinde tiyatro alkıştan yıkılıyordu.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.