ebook img

Din Üzerine Antropolojik İncelemeler - Brian Morris PDF

629 Pages·2014·3.33 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Din Üzerine Antropolojik İncelemeler - Brian Morris

Dün Bugün Yarın dizisi, tarih-merkezli bir perspektifle, toplumsal bilimlerin her dalında insanlığın ve ülkemizin toplumsal serüvenini kavramaya yardımcı olacak kitapları okuyucuya sunuyor. Avrupa-merkezli bir dünya tarihi perspektifini kıran, dünyanın diğer bölge ve halklarının tarihlerini kendi içinde bir bütün olarak ele alan yapıtlara özellikle yer veren bu dizi, fazlasıyla Türk ve Türkiye tarihine hapsolmuş bir tarih bilgi ve bilincinin aşılmasına katkıda bulunmayı hedefliyor. Bir ülkenin gerçek zenginliğinin, zihinsel üretimi ve insanları düşünmeye yöneltecek entelektüel birikimi olduğu düşüncesinden hareketle, Dün Bugün Yarın dizisi, Türkiye ve Türkçedeki toplumsal bilim etkinliğinin kalitesinin yükseltilmesini amaçlamaktadır. Dizi Editörleri Suavi Aydın Kudret Emiroğlu Uygur Kocabaşoğlu Oktay Özel İçindekiler Dostlarım George ve Helen Welsh'e TEŞEKKÜRLER Son on yıl içinde antropoloji alanındaki gayretimi hem içtenlikle destekleyen hem de eleştirel biçimde değerlendiren arkadaşlarıma ve meslektaşlarıma şükranlarımı sunuyorum: James Woodburn, Maurice Bloch, Ioan Lewis, Jacqui Morris, Pat Caplan, David Parkin ve Olivia Harris. Ayrıca, okunması zor el yazılarımı çözüp başarıyla daktilo eden Maggie Freeman'a da teşekkür ederim. Öğretmenlerine gelince, onlar doğa ve tarih olmalı. William Morris, The Lesser Arts (1887) Giriş “Tüm insanlık, Yunanlılar ve Yunanlı-olmayanlar hep beraber tanrıların varlığına inanır.” Platon, ikibin yıldan da uzun bir zaman önce böyle yazmıştı. İnsanlığın tümü düşünüldüğünde belli bir din biçiminin evrensel olduğunu çok az kişi inkâr edecektir. Bu bakımdan kutsala ve tinsel varlıklara ilişkin düşünceleri hâlâ ifadelendirmemiş bir toplum bulmak zorundayız. Dine metih amacıyla yaklaşanlar, dinsel ya da tanrıcı bir dünya görüşünü savunurlarken doğal olarak dinin evrenselliğini vurgularlar, ancak anımsanmasında yarar olan nokta, dinsel inançlara yönelik kuşkucu tutumların da muhtemelen tüm kültürlerde ifade bulduğu ve dünyanın doğalcı [natüralist] kavramlaştırmasının da uzun bir tarihe sahip olduğudur. Öyle ki Radcliffe-Brown bu bakımdan şunları ileri sürecek noktaya kadar varmıştır, Her insan toplumunda, kaçınılmaz olarak iki farklı ve bir anlamda çatışan doğa kavramlaştırması var olmuştur. Bunlardan doğalcı [natüralist] olanı heryerde teknolojiye içkin-dir ve 20. yüzyıl Avrupa kültürümüzde de düşüncelerimizde açık ve egemen hale gelmiştir. Mitolojik ya da tinselci [spiritualist] denilebilecek olan diğer kavramlaştırma ise mitos ile dine içkindir ve felsefede çoğu zaman açık hale gelir (1952: 130). Saflık ve Tehlike'de “ilkel dünya görüşü”nü esası itibariyle dinsel ve simgesel olarak tanımlayan Mary Douglas, daha sonra bu “ilkel iman” düşüncesini sorgulayacak ve belli bir dünyevi yönelime sahip pek çok kabile kültürü de olabileceğini ileri sürecektir. Douglas, Müslüman olmakla birlikte dinlerini yalnızca tipik bir Londra varoşunda yaşayanlar kadar ciddiye alan İran'ın Basseri göçerleri üzerine Barth'ın yaptığı çalışmayı anmakta ve antropologların “mümin ilkel mitosundan kurtulmaları” gerektiğini öne sürmektedir (1975: 81). Bu, bana, yazısız halkların tümünün özde dinsel olan kavramsal kategorilerle bütünüyle sarmalandığını düşünen yaklaşıma göre daha tercih edilebilir gibi gelmektedir. Doğa, toplum ve dünya üzerine farklı kavramlaştır-maların birarada var olduklarım görmek için pek çok kişinin Batı düşünce geleneğinin kaynağı olarak gördüğü Yunan düşüncesine geri dönüp bakmamız yeterlidir. İzleyen bölümlerde ele almayı amaçladığım dinsel inanç ve kurumların antropolojik açıdan incelenmesi, akademik yaşam içerisinde gelişmiş olan gereksiz bölünme ve uzmanlaşmaların etkilerinden aşırı derecede zarar görmüştür. Hepsi de dinsel kurum ve ideolojilere sürekli bir ilgi duymuş olan sosyal bilim kurucularının (Spencer, Durk-heim ve özellikle de Weber) dünya-tarihsel bir bakışa sahip oldukları rahatlıkla ileri sürülebilir. Bu bilginler toplumsal kurumlarla hem karşılaştırmalı bakış açısından hem de tarihsel değişme ve gelişme bağlamında ilgilenmişlerdir; böylece, onların çalışmalarında yalnızca endüstriyel kapitalizmin yükselişine ilişkin keskin analizler ve kuramlar bulmakla kalmayız, ayrıca yazısız kültürler üzerine düşünceler de buluruz. Herbert Spencer'in Sosyolojinin İlkeleri, geniş çaplı bir kültür çeşitliliğinden sağlanan verilerle dopdoludur; Weber'in Din Sosyolojisi, tüm büyük dinsel sistemlere ilişkin ciltler içermekte; hatta Marx'ın neredeyse ayrıcalıklı bir şekilde kapitalizmin eleştirel analizine adanmış olan çalışmaları bile, yazısız ve “antik” toplulukların toplumsal yaşamına ilişkin bol miktarda karşılaştırmalı malzeme içermektedir. Antropolojinin ve sosyolojinin bağımsız akademik disiplinler olarak gelişmesi, kanımca oldukça dar ve sınırlı açılımlara öncülük ettiği için talihsiz sonuçlara yol açmıştır. Her iki alandaki temel elkitaplarının özenli bir şekilde incelenmesi, eğer dikkatler dinsel inançlar ve örgütlenme üzerinde toplanırsa, düşüncemi doğrulayacaktır. Sosyolojik metinler, neredeyse yalnızca ve özel biçimde Hıristiyanlık ve laiklikle uğraşmakta ve dinsel ideolojilerin tüm dünya bağlamında insan ilişkilerinde temel bir rol oynadığı gerçeğine bakmaksızın, dini ikincil bir sorun olarak değerlendirmektedirler. Öte yandan antropolojik metinler büyük ölçüde kabile kültürlerinin dini üzerinde odaklaşarak onun en egzotik yönlerine vurgu yapmaktadır. Bu metinlerde, büyü ya da büyücülük üzerine bir bölüm değişmez olarak vardır. Böylece, tarihsel dinlere ilişkin büyük miktarda veri bu metinlerde değerlendirme dışı bırakılmaktadır. Aslında her iki disiplinde de daha genç bilimcilerin ihmal edilen konularda önemli kuramsal katkılar yaptıklarını da belirtmekte yarar vardır. Fakat daha önemlisi, (antropologlar tarafından incelenen) kabile dini ile (sosyologlar ve alan çalışması uzmanları tarafından incelenen) tarihsel din arasında gereksiz bir bölünmenin ortaya çıkmış olması ve bunlara farklı kuramsal anlayışların uyarlanmasıdır. Yazının ve devlet sistemlerinin gelişmesinin, dinsel sistemlerin doğası ve örgütlenmesine yönelik önemli etkilere sahip olduğunu kimse inkâr edemez; bunun farklı bir kuramsal yaklaşımı hak edip etmediği ise tartışmalı ve sorgulanabilirdir. Fakat yapılan işte budur. İki örnek belirtilmeyi haketmektedir. Birincisi din üzerine genel tartışmalarda dinin kökenleri ve işlevleriyle ilgili kuramlar, değişmez bir şekilde yazısız kültürlerin dinsel sistemlerine yöneliktirler. Freud Totem ve Tabu'da psikanalitik kuramı ilkel dinle anlamlı bir şekilde bağlantı-landırır ve Evans-Pritchard, her ne kadar “doğal ve vahye-dilmiş din” arasındaki ikiliğin “yanlış ve anlamayı zorlaştırıcı olduğu”nu önerir ve ilkel kültürlerden çıkarılan verilerin genel olarak dinin erken dönem karakteristiklerini belirlemeyi amaçlayan karşılaştırmak bir analiz için esas oluşturduğunu ileri sürerse de, onun önemli çalışması da tikel Din Üzerine Kuramlar başlığını taşır (1965: 2). Benzer şekilde “yaban akıl” ya da sözümona ilkel düşünce üzerindeki tartışmalar ve onun bilimsel idrakle karşıtlık içine sokulması, bu düşünce biçimini genelde dinsel düşünceyle değil, fakat yalnızca yazısız kültürlerin geleneksel düşüncesi ile eşitler. Durkheim'in ilkel ya da simgesel sınıflamaların “genelliği” ve Hıristiyan kavramlarının mecazi doğasına ilişkin önerileri de anlamlı bir şekilde gözardı edilmiştir. Halk dini ve tarihsel din arasında keskin ve gereksiz bir bölünme hattının korunması sürdürülmüştür. İkinci olarak, tarihsel dünya dinleri karşılaştırmalı din araştırmacıları tarafından kavramsal birimler olarak değerlendirilirken, kabile kültürlerinin dinleri parçalara ayrılmış ve bölük pörçük ele alınmıştır. Böylece, karşılaştırmalı dine ilişkin genel metinler, hem inanç sistemleri hem de gözle görülür tarihsel olgular olarak değerlendirilen İslamiyet, Buddhizm ve Yahudilik hakkında birer bölüme yer verirlerken, “ilkel” din bir dizi başlık altında tartışmaya açılır: Mana, tabu, totemcilik, büyü, Şamanizm, mitos ve kutsal. Bu terimlerde somutlaşan kavramsal düşünceler, kuşkusuz hiçbir şekilde kabile kültürleriyle sınırlı olmayıp, herhangi bir din sisteminin bir boyutu olabilirler. Şaşırtıcı bir durum olarak, bazı antropologlar, bu yaklaşımı izleme eğiliminde olmuşlardır; çünkü her ne kadar kabile dini üzerine birkaç mükemmel monografi varsa da, genel eğilim ideolojik sistemin veçhelerinden birinin üzerinde yoğunlaşmak olmuştur. Örneğin simgecilik, cin tutması, mitos ve büyücülük sıklıkla kültürün diğer veçhelerinden neredeyse bağımsız şekilde özerk inançlar ve etkinlikler grubu olarak ele alınmış ve kuramsal perspektifler, özellikle dinsel yaşamın belli bir cephesine yöneltilmiştir. Bu tür çalışmalar, Evans- Pritchard'ın Azande kabilesi büyücülüğüne ilişkin klasik çalışmasındaki gibi etnografik nitelikte ya da Levi-Strauss'un totemcilik, Lewis'in de cin-tutması tapınılan hakkındaki çalışmalarıyla örneklendiği şekilde genel nitelikli olabilirler. Levi-Strauss'un işaret ettiği üzere, temel Marksist öncül, “insanların yaşama biçimlerinin onların düşünme biçimlerini koşullaması”dır. Bu nokta, belki de dinsel olguları anlama ve açıklama yolunda kuramsal çabalar göstermiş bazı bilginlerin yazdıklarına bir giriş olarak tasarlanan bu çalışmanın tek yol göstericisidir. Bu çalışma, eleştirel sempati olarak nitelenebilecek bir duruş noktasından yazılmıştır ve bu nedenle bana ait herhangi bir tez sunmamaktadır. Bu çalışmada hem antropolojiyi hem dini en geniş anlamda yorumladım. İnsanlık durumunu inceleyen herhangi biri, bana göre bir antropologtur, “din” ise, bence kutsal ya da ampirik- üstü bir niteliğe sahip görülen olguları kapsamına almaktadır: totemcilik, mitos, büyücülük, ritûel, ruh inançları, simgecilik ve diğerleri gibi. Her bir bilgini tartışırken, ilkin en geniş

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.