T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (DİN FELSEFESİ) ANABİLİM DALI AKIL-İMAN İLİŞKİSİ AÇISINDAN FİDEİZM DOKTORA TEZİ Osman Murat DENİZ Ankara - 2009 T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (DİN FELSEFESİ) ANABİLİM DALI AKIL-İMAN İLİŞKİSİ AÇISINDAN FİDEİZM DOKTORA TEZİ Osman Murat DENİZ Tez Danışmanı: Doç. Dr. Mehmet Sait REÇBER Ankara - 2009 II İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ....................................................................................................................... III KISALTMALAR .................................................................................................................... IV ÖNSÖZ ................................................................................................................................ V GİRİŞ ................................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ................................................................................................................ 14 FİDEİZM NEDİR? ................................................................................................................ 14 1. FİDEİZM TERİMİNİN MENŞEİ ................................................................................................. 14 2. FİDEİZMİ TANIMLAMA SORUNU ............................................................................................. 18 3. FİDEİZMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ .............................................................................................. 53 4. FİDEİZMİN TARİHÎ TEMELLERİ ................................................................................................ 68 İKİNCİ BÖLÜM ................................................................................................................. 140 FİDEİZM VE İMAN ........................................................................................................... 140 1. İMANIN DOĞASI VE FİDEİZM ............................................................................................... 140 2. İMAN VE İRADE................................................................................................................. 170 3. İMANIN ÖZNELLİĞİ ............................................................................................................ 190 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ............................................................................................................ 199 FİDEİZM VE AKIL ............................................................................................................. 199 1. AKLIN DOĞASI VE FİDEİZM .................................................................................................. 199 2. AKIL-KALP DÜALİZMİ ......................................................................................................... 213 3. DOĞAL TEOLOJİ VE KANITIN REDDİ ....................................................................................... 228 SONUÇ ............................................................................................................................ 260 KAYNAKLAR .................................................................................................................... 270 III KISALTMALAR Age : Adı geçen eser. Agm : Adı geçen makale. Bkz. : Bakınız. C. : Cilt. Der. : Derleyen Ed. : Editor/Edited Krş. : Karşılaştırınız Ltd. : Limited No. : Numara. S. : Sayfa Trans. : Translated Vol. : Volume Yay. : Yayınları/Yayınevi CUP : Concluding Unscientific Postscript PF : Philosophical Fragments FT : Fear and Trembling IV ÖNSÖZ Bu çalışma akıl-iman ilişkisi açısından fideizmi felsefi eleştiriye tâbi tutmayı amaçlamaktadır. Din felsefesinin en önemli sorunlarından birisini akıl-iman ilişkisi oluşturmaktadır. Bu nedenle birçok filozof ve teolog bu konu üzerinde önemle durmuştur. Fideizm de akıl ile iman arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturma teşebbüslerinden birisidir. Fideizmin temel iddialarını ortaya koymak ve böylece ana çerçevesini çizerek, tezlerini felsefi değerlendirmeye tâbi tutmak, dinî inanç ya da iman bağlamında pek çok felsefi ve teolojik sorunun anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Tezin konusu akıl-iman ilişkisi açısından fideizmdir. Fideizmin penceresinden bakıldığında, akıl ile iman arasındaki ilişkinin mahiyeti ve fideistlerin temel iddialarının etraflıca ele alınmasıyla birlikte tutarlılıklarının sorgulanması, olumlu ve olumsuz yanlarının değerlendirilmesi tezin temel konusunu oluşturmaktadır. Bu amaçla, akıl ile iman arasında bir uygunluğun olup olmadığı, fideizmin bakış açısından bu iki önemli kavram arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin ortaya çıkardığı sorunlar incelenmektedir. Bu inceleme felsefi temellendirmeye dayandırılmayan ya da dayandırılamayan bir imanın epistemolojik açıdan rasyonel değerini belirlemede yol gösterici olacaktır. Tezin ilk bölümü fideizmin alan ve sınırlarının belirlenmesi konusundaki tartışmalar bağlamında “Fideizm nedir?” sorusuna bir cevap bulmayı hedeflemektedir. Böylece Batı’daki dinî ve felsefi düşüncenin gelişimi dikkate V alınarak fideizmin tarihsel bağlamı betimleyici bir yöntemle ortaya konulmaya çalışılmaktadır. İkinci bölümde fideizmin imanın doğasına ilişkin görüşleri ele alınmaktadır. Bu bağlamda fideizmin imanın doğasına dair ileri sürdüğü iddiaların onu haklı çıkarıp çıkarmadığı tartışılmaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise fideizmin akıl karşıtı tutumunun ve kanıtlamayı reddetmesinin nedenleri üzerinde eleştirel açıdan durulmaktadır. Tezin konusunun belirlenmesinden bitimine kadar bütün aşamalarda yaptığı rehberlik, teşvik ve esirgemediği desteğiyle danışman hocam Doç. Dr. Mehmet Sait Reçber’e her türlü teşekkürü borç bilirim. Tez çalışması boyunca gösterdiği ilgi ve verdiği destekten dolayı hocam Prof. Dr. Recep Kılıç’a teşekkür borçluyum. Değerli dostum Dr. Necmettin Tan’a da teşekkür ediyorum. VI GİRİŞ Akıl ile iman arasındaki ilişkinin mahiyeti bütünüyle açıklığa kavuşmuş bir konu değildir. Oysa bir dinin doğruluk iddialarını anlama noktasında akıl ile iman arasındaki ilişkinin felsefi ve teolojik boyutlarının irdelenmesi son derece önemlidir. Fideizm en temelde, imanı ve aklı birbirleriyle uzlaşmaz şeyler olarak görür. Bu yönüyle fideizmin savunduğu temel iddiaları ele almak ve bunların geçerliliğini tartışmak, akıl-iman ilişkisinden kaynaklanan sorunları çözüme kavuşturmada önemli bir yere sahiptir. Yalın bir ifadeyle, bir inanç sisteminin doğruluğunun onaylanması olan iman ile insanlardaki kavrama, bağıntı kurma, düşünme ve çıkarsama yapabilme yetisi olan akıl arasındaki ilişki, her dinin açıklanmaya muhtaç bir sorunu gibi durmaktadır. Böylece, Tanrı’nın varlığının kanıtlanabilirliği, dinî inancın rasyonelliği ve bir dinin doğruluk iddialarının temellendirilmesi gibi konuların felsefi açıdan açıklığa kavuşturulması büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden düşünce tarihî içerisindeki çoğu düşünürün, akıl-iman ilişkisinden kaynaklanan sorunlara ilgisiz kalmadığı görülür. Din felsefesinde en önemli konulardan birini de akıl-iman ilişkisi oluşturmaktadır. İmanda aklın rolü nedir? Dinî inanç rasyonel midir? İman, özü itibariyle irrasyonel bir faaliyet midir? Ya da en azından imanın, akıl yürütmeye dayanmadığı ve aklın denetimi altında olmadığı söylenebilir mi? Dinî inançlar ne ölçüde akıl yoluyla desteklenebilir? Rasyonel bir dayanaktan yoksun olan bir dinî inanç keyfi midir? İnanan bir kimse, inancının gerektirdiği doğruluk iddialarını akli deliller ile destekleyemiyor ya da bunu gereksiz bir çaba olarak görüyor ise, bu durum, böyle bir inancın yanlış veya saçma olduğu anlamına gelir mi? Dinî inancın 1 iddialarını kanıtlayamazsak, bu iddialara inanmak yine de mâkul mudur? Örneğin, Tanrı’nın varlığı lehinde çıkarımsal bir kanıta sahip olmasak bile, Tanrı’nın var olduğuna inanmak makul mudur? Bunlara benzer temel sorulardan hareketle akıl-iman ilişkisi üzerine yapılan tartışmada birbirine zıt iki görüşün genel çerçeveyi belirlemede etkili olduğu söylenebilir. Birinci yaklaşım, imanın ve aklın birbiriyle kıyaslanabilir (commensurable) olduklarını iddia eder. Buna göre, Tanrı’ya ve diğer dinî iddialara inanmak rasyoneldir. İkinci yaklaşım ise bu iddiayı reddeder. İmanın ve aklın birbiriyle kıyaslanamaz (incommensurable) olduklarını savunur. İlk görüşü kabul edenler, iman ile akıl arasındaki uyumluluğun ya da bağdaşırlığın derecesi üzerinde kendi aralarında ayrılırlar. Batı düşüncesinde Thomas Aquinas’ın izinden giden çoğu düşünür, söz konusu uygunluğun inançlar kümesindeki her bir inanç için geçerli olmadığı konusunda hem fikirdirler. Tanrının varlığına ve tabiatına dair vb. bir takım temel inançlar, akıl ile uygunluk arz ederken, buna karşın teslis ve enkarnasyon gibi inançlar, sadece imanın konusu olmak durumundadır. Aquinas’ın tabiriyle “imanın öncülleri” (preambles of faith) ile ilgili olarak bir uygunluktan bahsedilebilirken, “imanın şartları” (articles of faith) hakkında böyle bir uygunluktan bahsedilemez. Temel dinî inançlar için rasyonel dayanaklar vardır. Buna karşın İsa’nın bedenleşmesi gibi inançlar, temel inançlara dayanan ve bir iman meselesi olarak görülmesi gereken inançlardır.1 Immanuel Kant’ın (1724-1804) yolundan giden bir kısım düşünürlere göre ise, akıl ile iman arasında tam bir uyum vardır. Öyle ki, sadece aklın sınırları 1 Louis P. Pojman, Philosophy of Religion: An Anthology, Wadsworth Publishing, Belmont, CA, 1998, s. 373. 2 içerisinde yer alan bir dinî inançtan söz edilebilir.2 Kant’ın aklı ve dinî inancı nasıl tanımladığı üzerinde durulması ve titiz bir şekilde irdelenmesi gereken bir konu olsa da, pratik akıl ve ahlaki inançlar bağlamında rasyonelliğe yaptığı vurgu dikkate değerdir. Bu vurgu sayesindedir ki, “imana yer açmak için bilgiyi inkâr etmek zorunda kaldım”3 diyen Kant, imanın temelinde bilginin olmadığını iddia eden fideizm ile bütünüyle örtüşen bir iman anlayışının savunucusu olmaktan kurtulmaktadır.4 İmanın ve aklın kıyaslanamaz olduklarını kabul eden ikinci görüş, iki alt gruba ayrılabilir. Birinci gruptaki düşünürler, imanın aklın karşısında ve irrasyonelliğin alanına ait olduğunu iddia ederler. Birbirlerinden farklı bir kaygı taşısalar da David Hume (1711-1776) ve Soren Kierkegaard (1813-1855) imanın rasyonel bir tutum olmadığı konusunda ortak bir inancı paylaşmaktadırlar. İkinci gruptakiler, imanın akıldan daha yüksek bir konumda ve rasyonel ötesi (transrational) olduğunu iddia ederler. Örneğin, John Calvin (1509-1564) ve Karl Barth’a (1886-1968) göre, sonlu ve yetersiz aklı temele alarak inançsızlığa çare 2 Pojman, age, s. 373. 3 Immanuel Kant, Critique of Pure Reason, trans. and ed. by Paul Guyer and Allen W. Wood, Cambridge University Press, Cambridge, 1998, s. 117. 4 Kant’ın akıl-iman ve iman-bilgi ilişkisi ile ilgili görüşlerini detaylı bir biçimde irdelemek, tezin sınırlarını aşmaktadır. Ancak Kant’ın özellikle Orientation makalesindeki açıklamalarını dikkate aldığımızda, akla ve akıl yürütmeye dayanmayan bir iman anlayışını reddettiği söylenebilir. F. H. Jacobi’nin (1743–1819) aklı dışlayan iman anlayışına bir eleştiri niteliğinde okunabilecek bu makalesinde Kant, iman dâhil herşeyin akla dayanması gerektiğini savunmaktadır. Kant şöyle yazar: “Her inanç, tarihsel olanı dahi, elbette rasyonel olmalıdır (zira hakikatin nihâi mihenk taşı dâima akıldır).” Immanuel Kant, “What Does It Mean to Orient Oneself in Thinking?”, Religion and Rational Theology, trans. and ed. by Allen W. Wood and George Di Giovanni, Cambridge University Press, Cambridge, 2001, (8:141), s. 13. 3 bulmaya çalışması nedeniyle, doğal teoloji yersizdir.5 Calvin, doğası gereği insan aklının imana giden yolu bulamayacağını, çünkü iman için gerekli olan niteliklerden yoksun olduğunu iddia eder.6 “Kutsal Ruh’u ilgilendiren hiçbir mesele akıl yürütülerek öğrenilmez. O sadece iman tecrübesi ile bilinebilir.”7 Bununla birlikte, vahiy kendi kendisini doğrulayan, bir başka deyişle kendi doğruluğunu ispatlayan bir niteliğe sahiptir. Vahiy, kendi delilini içinde taşır. Bu yaklaşım, imana rasyonel ötesi bakış şeklinde isimlendirilebilir. Bu bakış açısından iman, kendi alanı çerçevesinde aklın karşısında değil, aklın üzerinde ve ötesindedir.8 Hristiyan imanının rasyonelliğine vurgu yapanlar ile teolojiyi imana dayandıranlar arasında cereyan eden Hristiyanlık içerisindeki gerilim, Batı düşünce 5 Pojman, age, s. 373. 6 Calvin’in iman ile ilişkilendirdiği bilgi, doğal duyularımızı kullanarak etrafımızdaki şeyler hakkında edindiğimiz bilgiler değil, insan aklının üzerinde olan, daha yüce bir bilgidir. Calvin’e göre iman, duyumuzun çok ötesindedir. İmana erişmek için aklın kendisini aşması gerekir. İnsan aklı imana ulaştığında bile hissettiklerini tam manasıyla kavrayamaz. Fakat akıl, kavrayamadığı şey hakkında ikna edilirken, imanın verdiği kesinlik sayesinde beşeri herhangi bir şeyi algılayışının çok üstünde bir anlayışa sahip olur. İman bilgisini elde etmeyi sağlayan yetenek Kutsal Ruh’un armağanıdır. Bkz. John Calvin, Institutes of the Christian Religion, I-II vol., ed. by J. T. McNeil, tanslated by F. L Battles, The Westminster Press, Philadelphia, 1960, Kitap 3. Bölüm 2. Altbölüm 14. 7 John Calvin, Calvin's Commentaries Complete From the Calvin Translation Society Edition, John: 14/17, http://www.ccel.org/ccel/calvin/calcom35.iv.iii.html (Son Güncelleme: 15.12.2009) 8 Pojman, age, s. 373. Calvin, insan aklı, inandırıldığı şeyi kavrayamaz diyerek, rasyonel düşünceyi dışarıda bırakır. Ancak bununla birlikte, doktriner içeriğin doğruluğunu araştırmaksızın kabul etmeyi, iman bilgisinin bir gereği olarak görmez. Bu noktada Calvin, sonraki Kalvinciler’den ayrı bir çizgidedir. Bkz. Paul Helm, Calvin and The Calvinists, MPG Books, Bodmin, Cornwall, 1998, s. 24. 4