ebook img

Ders 1.1 AB Fikri, Barış ve Bütünleşme Projesi PDF

130 Pages·2013·2.66 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Ders 1.1 AB Fikri, Barış ve Bütünleşme Projesi

Dijital AB: Liseler için e-kitap Öğretmen Kılavuzu Bu kılavuzda dile getirilen görüşlerden yazarlar sorumludur ve bu görüşler AB Komisyonu’nu bağlamamaktadır. Adapte eden: Talimhane Eğitim ve Danışmanlık Dijital AB: Liseler için e-kitap Öğretmen Kılavuzu Bu kılavuzun, öğrencilerinizle birlikte Avrupa Birliği alanında yapılacak çalışmalarda size fikir, ilham ve pratik yardım sağlayacağını umuyoruz. Kılavuz kitapta toplam 8 ders açıklaması verilmiştir. Derslerdeki etkinlikler ve bazı bilgi notlarının oluşturulması için Avrupa Konseyi’nin gençlik çalışmaları için yayınladığı “Compass” 1 ve “Comparsito”2 gibi eğitim kılavuzlarından yararlanılmıştır. Kitaptaki kazanımlar ‘bilgi’ düzeyinde tespit edildiği gibi aynı zamanda eşitlik, haklara saygı gibi ‘değer’ düzeyi için de formüle edilmiştir. Etkinlikler 14-16 yaş arasındaki gençler için tasarlanmıştır. Ayrıca aşağıdaki internet siteleri de bu kılavuzun oluşturulmasına ilham vermiştir:  http://www.etwinning.net/en/pub/index.htm  http://europa.eu/teachers-corner/index_en.htm  http://europa.eu/teachers-corner/15/index_en.htm  http://www.unicef.org/teachers/protection/access.htm  http://www.freethechildren.com/get-involved/we-school/resources-curriculum-and- lesson-plans/  http://www.parliament.uk/education/  http://www.citizenshipfoundation.org.uk/main/page.php?434  http://www.nicurriculum.org.uk/key_stage_3/areas_of_learning/learning_for_life_and _work/eu4u/index.asp  http://euroacademy-crisis-scenario.adagio4.eu/view/en/teacher_resources.html Tanımlanan eğitim yaklaşımı ve etkinlikler yaygın eğitim için daha uygun gibi gözükse de çeşitli sınıf ortamlarında kullanılan müfredata adapte edilmesi için bir engel teşkil etmeyecek şekilde tasarlanmıştır. Tüm ders modülleri tabletler ve web sitesi için hazırlanan e-kitaptaki makalelere paralel okunmalı ve uygulanmalıdır. Her ders modülü süre, materyal, ön hazırlık gibi pratik bilgileri içerir. Her der modülü aynı zamanda hem e-kitaptaki makaleleri hem de ders modülü için hazırlanmış etkinlikler için konu anlatımını sunmaktadır. Her modülün çeşitli kazanımları mevcuttur. Etkinlikler detaylı bir şekilde açıklanmaya çalışılırken bir yandan da ek bilgi notları ve materyallerle (mini sınav, kartlar vb.) desteklenmiştir. Konuları eğitim ortamına, sınıfın seviyesine, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre şekillendirerek uygulamak en doğru yaklaşım olacaktır. 1 Bu Eğitim Kılavuzunun Türkçe versiyonu İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan “Pusula – Gençlerle İnsan Hakları Eğitimi” adıyla yayınlanmıştır. 2 Bu Eğitim Kılavuzunun Türkçe versiyonu İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan “Pusulacık – Çocuklar için insan hakları eğitimi kılavuzu” adıyla yayınlanmıştır. Kitap bir pilot uygulama ürünü olduğu için geliştirilmeye açık olup –katkılarınızla- üzerinde çalışmaya devam etmeyi umuyoruz. Ders modülleri ile ilgili geri bildirimlerinizi [email protected] adresine göndermenizi rica eder, teşekkürlerimizi sunarız. Saygılarımızla, Prof. Dr. Ayhan Kaya Proje Sorumlusu ve AB Enstitüsü Müdürü İstanbul Bilgi Üniversitesi “Dijital Avrupa Birliği: Lise ve İlköğretim Öğrencileri için Türkçe e-Kitap” projesi ekibi. 1. 1 Avrupa Fikri: Barış ve Bütünleşme Projesi Ayhan Kaya, Senem Aydın Düzgit, Yaprak Gürsoy, Özge Onursal Beşgül Anahtar Sözcükler: Helsinki Zirvesi, Avrupa Alanı, Köprü Metaforu, Müzakere Süreci, Göç, Entegrasyon Süreci Giriş Avrupa Birliği’nin (AB) ülkemiz ve toplumumuz için ne anlam ifade ettiğini herhalde yaşayarak göreceğiz. Birliğin sosyo-politik, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel katkılarını veya açmazlarını tecrübe etmeye başladık bile. Demokratikleşme süreci, iktisadi yeniden yapılanma ve kültürel-dinsel-etnik farklılıkların bir arada olması gibi dönüşümler, Birliğin ülkemize sağladığı kazanımları sıralamak açısından yeterli olsa gerek. Zaman zaman Avusturya, Fransa, Almanya, Kıbrıs gibi ülkelerin yönetimlerinin Türkiye’nin önüne çıkardıkları engeller de açmaz olarak değerlendirilebilir. Reel politika gereği, bu tür kazanımlar ve açmazların sürekliliği olacaktır. Ancak, öylesine önemli bir nokta var ki, bu Türkiye için daima bir kazanım olarak varlığını sürdürecektir. Bu nokta, AB’nin son yüzyılın ve belki de insanlık tarihinin en başarılı uluslararası örgütlenme modelini sergiliyor olmasıdır. Öylesine bir model ki, Fransa ve Almanya arasındaki yüzlerce yıllık husumeti başarılı bir şekilde sona erdirebilmiş ve hatta son genişleme dalgasıyla birlikte Polonya ve Almanya arasındaki husumete dahi son verebilmiştir. I. Barış Projesi AB, barış inşa eden ve hatta inşa ettiği barışı çevresine ihraç eden bir “barış projesi” olarak da adlandırılabilir. AB, en azından bugünkü haliyle, geçmişe vurgu yapan bir proje olmak yerine, farklı halkları ve ulusları gelecekteki ortak hedefler doğrultusunda bir araya getiren bir proje olarak karşımıza çıkmaktadır. Korsika’yı, Bask Bölgesini, Katalan Bölgesini, Belçika’yı, İskoçya’yı tâbi bulundukları ulus-devletlerin içinde tutan birleştirici unsur, AB projesi ve bu projenin sunduğu imkânlardır hiç şüphesiz. Bu açıdan bakıldığında, 1999 Helsinki Zirvesiyle belirginlik kazanan AB perspektifi, Türkiye’ye kendi sorunlarını ulusal bütünlüğü bozmadan kalıcı bir şekilde çözebilmek için önemli bir fırsat sunmaktadır. AB projesinin bir bütünleşme ve barış projesi olduğunu, aynı zamanda bu projenin ne sadece Brüksel merkezli ulus-üstü bir yönetişime ne de sadece ulusal yönetişime müsaade ettiğini, bunun tersine içinde bölgesel yönetişimi de bulunduran çok katmanlı bir yönetişim modelini benimsediğini hatırlatmak isteriz. Bu yönüyle bakıldığında, AB’nin oluşum sürecinde bulunan siyasal, toplumsal ve iktisadi bir bütünü parçalamak niyetinde olmadığını vurgulamakta fayda var. AB projesi parçalanmaları ve bölünmeleri tasvip etmeyen bir projedir. Türkiye’de AB’nin ulusal yapılanmaları bölen ve parçalayan bir perspektife sahip olduğu yönünde değerlendirmelere sıkça tanık olunmaktadır. II. Bütünleşme Projesi Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bağlamında dile getirilen bu tür değerlendirmelerin yersiz korkular olduğuna ilişkin bir saptamayı AB’nin kendi içsel deneyimlerine bakarak yapmak mümkündür. 12 Şubat 2004 tarihinde Avrupa Birliği Parlamentosu Sosyalistler Grubundan İngiliz İşçi Partisi Parlamenteri Eluned Morgan, Romano Prodi başkanlığındaki AB Komisyonu’na gönderdiği yazılı mektupta, İskoçya’yı imâ ederek, bağımsızlığını kazanan bir bölgenin AB üyeliğinin devam edip etmeyeceğini sormuştur. Komisyon Başkanı Prodi’nin 1 Mart 2004 tarihli yazılı cevabı, böyle bir durumda, söz konusu bağımsız ülkenin üyeliğinin son bulacağını ve üyelik için diğer üye olan ülkelere uygulanan sürecin bu ülke için de geçerli olduğunu bildirmiştir. Komisyon’un bu cevabı hiç şüphesiz İskoçya içindeki ayrılıkçı taleplerin rasyonel olmadığı yönünde, ayrılıkçılara net bir mesaj vermiştir. AB, bölen ve parçalayan bir oluşum olmaktansa birlikteliğe vurgu yapan bir oluşumdur. III. İşbirliği Projesi AB ile başlayan bütünleşme süreci aynı zamanda ülke içi ve ülke dışı işbirliği süreçlerinin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Bu yanıyla AB, bir işbirliği projesi olarak karşımıza çıkıyor. AB, projelerin hazırlanması, öğrenci ve öğretim üyesi değişim programlarının gerçekleştirilmesinde, kültürel ve sanatsal nitelikli etkileşimlerde tarafları gerek ülke içi gerek ülke dışı toplumsal aktörlerle işbirliğine zorlamaktadır. Bu tür projeler, Türkiye gibi ortak çalışma ve işbirliği geleneğinin pek yerleşmediği toplumlarda sinerjinin ve dinamizmin hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. Bugün uygulamada olan 7. Çerçeve Araştırma Programları, Erasmus öğrenci ve öğretim üyesi değişim programı ve diğer pek çok program, uluslararası ve ulusal işbirliği projeleri üzerinden bir “Avrupa Alanı” gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. IV. Farklılıklara Saygı Projesi Yaratılmaya çalışılan bu Avrupa Alanı, Jürgen Habermas ve Jacques Derrida’nın (2005: 9) ifadesiyle “Aynılığın değil ötekine saygının ortak değer olduğu bir Avrupa’nın” oluşumunu hedeflemektedir. Farklılıklara saygının ortak değer haline geldiği Avrupa’da bu nedenle “Köprü” metaforu önemli bir anlam taşır. Ortak para birimi euro banknotlarının üzerindeki köprü motifi, AB’nin bu farklılıkların arasındaki iletişimi ve etkileşimi hedeflediğini göstermektedir. Kurulan bu köprüler üzerinden AB ile sürekli bir etkileşime girmek, Türkiye’nin zaten var olan dinamizminin daha da yükselmesine katkıda bulunacaktır. Köprüler bizleri değiştirirken aynı zamanda Avrupa Birliği üye ülkelerinin toplumlarını da dönüştürecek ve önyargıların, korkuların ve nefretlerin belli ölçüde önüne geçecektir. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları üzerine kurulan, Avrupa coğrafyasını barışa taşımakla kalmayarak aynı zamanda inşa ettiği barışı uzak coğrafyalara da taşımayı becerebilen Avrupa Birliği’nin tarihine biraz daha ayrıntılı bir şekilde bakıldığında, Türkiye’ye ne tür katkılar sunacağı daha açık bir şekilde görülebilir. V. Karşılıklı Anlama Projesi Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 2005 yılında başlayan Müzakere sürecinde hiç şüphesiz yapılması gereken çok şey var. Öncelikli olarak dikkat edilmesi gereken iki noktayı ifade etmekte fayda var: AB halklarıyla iletişim kurma ve Avrupa’nın tarihsel süreçte geçtiği evreleri anlama. AB halklarına Türkiye’nin önyargılara meydan okurcasına tanıtılması gerekiyor. Bunu Almanların Goethe Enstitüsü, İngilizlerin İngiliz Kültür Merkezi, Fransızların Fransız Kültür Merkezi, İspanyolların Cervantes Enstitüsü gibi kurumlarına benzer özerk bir Türk kuruluşu tarafından gerçekleştirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin dış dünyaya daha etkin bir şekilde tanıtılması amacıyla 2007 yılında kurulan ve şimdiden pek çok ülkede açılan Yunus Emre Kültür Merkezleri bu işlevi yerine getirmeyi amaçlamaktadır. AB entegrasyon sürecini ve nasıl bir Barış Projesi haline geldiğini anlamak için de Avrupa’nın son 200 yıllık tarihine bakmak yeterli. Savaşlar, yıkımlar, iki dünya savaşı, soykırımlar, katliamlar ve nefretle dolu iki yüzyıl... Geçmişin acılarla yüklü bu deneyimleri, bu barış projesine yön veren önemli unsurlar. Bu gerçeği anlamak, Türkiye kamuoyu ile Avrupa kamuoyları arasında ortaya çıkan bir karşıtlığı da çözümleyebilir. Bilindiği üzere, Avrupa kamuoyları tarafından zaman zaman Ermeni sorunu, Alevi sorunu, Kürt sorunu gibi sorunlar çerçevesinde Türkiye’ye yapılan eleştiriler genellikle Türkiye karşıtlığı, Türkiye nefreti şeklinde algılanmaktadır. Hiç şüphesiz bazı gruplarda bu nefretin tohumları olabilir. Ama, bu eleştirilerin kaynağını farklı bir şekilde okumak da mümkün olsa gerek. AB halklarının yıkımlarla dolu tarihi, kendilerinin yeni yıkımları, krizleri, nefretleri anımsatan olaylar karşısında daha hassas olmalarını ve bu nedenle kendi geçmişleriyle barışan ve geleceği barış üzerine kuran toplumları daha kolay benimsemeleri sonucunu getirmektedir. Dolayısıyla, “kimse bizi sevmiyor”, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şeklindeki ancak kendi içine kapanan toplumların sergilediği karamsar, etnosentrik, milliyetçi ve uzlaşmacı olmayan yaklaşımların bizi geleceğe taşımayacağı çok kesin. AB ülkelerini tanıdıkça, onlara ve kendi içimizdeki farklılıklara daha empatiyle yaklaşacağımızdan emin olmak gerekiyor. AB ülkelerini kendi içsel ve dışsal dinamikleriyle tanıdığımızda neden Polonya ve Macaristan halklarının Türkiye’nin üyeliğine en fazla desteği veren Avrupa halkları olduğunu, Fransızların veya Avusturyalıların neden ayak dirediklerini anlamak daha kolay olacak ve bu çerçevede yeni tanıtım stratejileri gerçekleştirmek daha anlamlı olacaktır. VI. Barış Projesinden Korku Siyasetine Avrupa Birliği özellikle 2000’li yılların ortalarından itibaren önemli bir takım siyasal, toplumsal ve ekonomik krizler yaşamaya başlamıştır. 2008 yılında yaşanan küresel finansal kriz ise bu sorunları daha da derinleştirmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde yaşanan ikiz kuleler faciası ise, özellikle Batı dünyasında Müslümanlara ve Ortadoğu’ya ilişkin yargıların negatif bir seyir izlemesine neden olmuştur. Özellikle bu tarihten sonra Batılı ülkeler ve tabii Avrupa Birliği ülkelerinde İslam karşıtı görüşler yoğunluk kazanmaya başlamış, Müslüman kökenli insanların söz konusu Batılı ülkelere göç etmeleri neredeyse kabul edilemez hale gelmiştir. Bu nedenlerle, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusu daima “kitlesel bir Türk göçüne neden olacağı” şeklindeki yersiz korkularla anılır hale gelmiştir. Müzakere sürecinde içeride ve dışarıda Türkiye’yi en fazla ilgilendirecek konuların başında “göç” konusu ve buna ilişkin diğer bazı konular gelmektedir. Bir taraftan AB ülkelerinde yaşayan işçilerin serbest dolaşımı konusu, diğer taraftan, AB vatandaşlarının Türkiye’deki hakları konusu ve Türkiye’yi bir köprü olarak kullanan yasadışı göçmenler konusu, Türk yurttaşlarına vize muafiyeti konusu ve kaçak göçmenlerin geri kabul anlaşmaları konusu müzakere sürecinde sıkça tartışılacak konulardan bazıları olacaktır. Ayrıca daha kapsamlı çalışmaları gerektirecek bir başka önemli konu daha bulunmaktadır. AB Komisyonu 2004 İlerleme raporunda, Türkiye nüfusunun yaklaşık % 33’unu kapsayan ve geçimini tarımsal alandan sağlayan insan gücünün kademeli olarak % 10’a çekilmesi gerektiği yönünde bir tavsiyede bulunmuştur. Bunun anlamı kaba bir hesapla 15–20 milyon arasında bir nüfusun tarım dışı alanlarda istihdamı ve/veya kentsel alana göç etmelerinin sağlanacak olmasıdır. Tüm bunların yanı sıra, Türkiye gibi pek çok ülkenin yaşadığı beyin göçü ve genç insan göçü sonucunda ortaya çıkan eşitsizliğin giderilebilmesi için Türkiye’nin eğitim, araştırma ve istihdam politikalarını yeniden gözden geçirmesi ve bu çerçevede ülkenin cazibesini artırma çalışmalarına öncelik vermesi de beklenmektedir. Bilindiği üzere Türkiye’nin Birliğe üyeliğine ilişkin en çok dile getirilen kaygılardan biri, Türkiye’den AB ülkelerine büyük bir göç akımı olasılığıdır. Aynı korku daha önceki genişleme dalgalarında da yaşanmış, ancak İspanya, İtalya, Portekiz, Yunanistan, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin entegrasyonuyla ilgili geçmiş deneyimler büyük göç dalgasıyla sonuçlanmamıştır. Bu vakalarda, tersine göçün yaşandığı da görülmüştür. Bunun aynısı, Türkiye için de geçerli olabilir. Sözgelimi, sayıları 4 milyonu aşan Euro-Türklerin % 30’u üyelik durumunda Türkiye’ye dönmek istediklerini belirtmektedirler (Kaya ve Kentel, 2005). Kaldı ki, son yıllarda sayıları hızla artan oranda genç Euro-Türklerin turizm sektöründe ve uluslararası şirketlerde çalışmak için Türkiye’ye göç ettikleri gerçeğini hatırlamakta fayda vardır. Bu gençler en az üç dil bilmekte ve farklı kültürleri bir arada yaşatabilmektedirler. Popüler kültürümüze bakıldığında dahi Tarkan, Candan Erçetin, Cartel, Hamit Altıntop, Nuri Şahin, Mesut Özil, Fatih Akın, Neco Çelik, Ferdan Özpetek gibi pek çok ismin bu tür çokkültürlü kimliklere sahip oldukları görülecektir. Ayrıca, Türkiye’de artan sayıda AB yurttaşının daimi ikâmet izni aldığı da bilinmektedir. Bugün Alanya, Fethiye, Antalya, İstanbul, İzmir gibi yerleşim merkezlerinde binlerce Avrupa Birliği vatandaşının yaşadığı bilinmektedir. Dolayısıyla göçün en azından çift-taraflı olması beklenmelidir. Son yıllarda kitlesel göç tehlikesinin dillendirildiği ülkelere bakıldığında bu söylemin daha çok iç politika malzemesi olarak kullanıldığı ve gerçeklikle pek ilgisi olmadığı görülebilir. Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicola Sarkozy’den Almanya Şansölyesi Angela Merkel’e hemen her siyasal yöneticinin iç politika kaygılarıyla göçmen karşıtı, Müslüman karşıtı, Türkiye karşıtı bir söylem kullandıklarını pekâlâ biliyoruz. Ve yine bizler biliyoruz ki, yapısal sorunların yaşandığı, ulus-devletlerin bu sorunlar karşısında çözüm üretemediklerinden içine düştükleri meşruiyet krizi karşısında bir takım yönetsellik aygıtlarını devreye sokmaktadırlar. Günümüz iktidarları ve devletleri tarafından kullanılan en yaygın yönetsellik aygıtlarından biri korkudur, korku siyasetidir. Göçün, göçmenlerin, yabancıların, Müslümanların, terör, saldırı, şiddet, insan ticareti, uyuşturucu ticareti gibi sıfatlarla birlikte anılması, iktidarlar açısından bakıldığında ideolojik bir nitelik taşımaktadır. Bu yolla, devletler ve siyasal iktidarlar, çoğunluk toplumunu bir arada tutabilmek ve kendi çizgilerinde mobilize edebilmek için işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk gibi yapısal sorunlara hiç değinmek zorunda kalmaksızın, göçmenleri, Müslümanları ve yabancıları “içimizdeki düşman” olarak üretebilmekte ve bu yolla iktidarlarını yeniden sağlamayı düşünmektedirler. Önümüzdeki otuz yıl içerisinde yaklaşık 70 milyon yeni göçmen işgücüne ihtiyaç duyulacağı belirtilen AB ülkelerinde, söz konusu bu göçmen düşmanlığının önemli maddi temelleri yoktur. Bu korku yaratılan bir korkudur. Son yıllarda “Polonyalı musluk ustalarının” saldırısına uğradığı iddia edilen ve göçmen karşıtı söylemin gelişmesinde önemli bir yer tutan Fransa, öte yandan İngiltere, İrlanda ve İsveç dışındaki Batı Avrupa ülkelerinin yeni üye ülkelere ait işçilerinin serbest dolaşımına engeller koyan ve sadece girişimcilere ve kalifiye insan gücüne kapılarını açan şeklinde dile getirilen Batı Avrupa ülkeleri göçmen korkusuyla yaşamaya devam etmektedirler. Ancak, son dönemde European Citizen Action Centre (ECAS, Avrupa Yurttaşı Eylem Merkezi) gibi kurumlarca yapılan başka bazı çalışmalar bu korkuların yersiz olduğunu ve kasıtlı yaratıldığını göstermektedir. Bilindiği üzere, geçtiğimiz yıllarda Birliğe üye olan on Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinin iş gücünün 15 AB ülkesinde serbest dolaşımına ilişkin farklı uygulamalar başlatılmıştır. Bu 15 ülkeden İngiltere, İrlanda ve İsveç genel olarak işgücü dolaşımını kısıtlamama yönünde politikalar uygularken, diğer ülkeler kademeli olarak 2011 yılına değin serbest dolaşıma izin vereceklerini vadetmişlerdir. Türkiye için de benzeri bir uygulama pekâlâ beklenebilir. Ancak burada bazı önemli noktalara işaret etmek gerekiyor. İşçilerin serbest dolaşımına izin veren İngiltere geçtiğimiz yıl yaklaşık 200 bin çalışma izni belgesi düzenlemiştir. Bu sayının neredeyse dörtte üçünün kalifiye insan gücü olduğu saptanmıştır. Doktorlar, hemşireler, yatırımcılar, IT uzmanları ve benzeri iş kollarında özellikle Polonyalı çalışanların İngiltere ve İrlanda’ya gittikleri saptanmıştır. Kaynakça Habermas, Jürgen and Jacques Derrida (2005). “February 15, or What Binds Europeans Together: Plea for a Common Foreign Policy, Beginning in Core Europe”, in Daniel Levy ve diğerleri (der.), Old Europe, New Europe, Core Europe, London: Verso. Kaya, Ayhan, Senem Aydın, Yaprak Gürsoy ve Özge Onursal (2011). Avrupa Birliği’ne Giriş, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Kaya, Ayhan ve Ferhat Kentel (2005). Euro-Türkler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İlgili Web Siteleri http://eu.bilgi.edu.tr/ http://www.ikv.org.tr/ http://www.euractiv.com.tr/ http://yunusemreenstitusu.org/turkiye/ Bölüm 1: AB’ye Giriş Ders 1.1 AB Fikri, Barış ve Süre:50 Dakika Bütünleşme Projesi Malzemeler Konu Açıklaması  EK 1 - “Çeşitli ifadeler” başlıklı bilgi Bu makale, yüzlerce yıl boyunca birbirine düşmanlık beslemiş ve materyalinin kopyası aralarındaki siyasal gerilimle I. ve II. Dünya Savaşları’na yol açmış  EK 2 – Mini AB Testi Almanya ve Fransa gibi iki azılı düşman ülkeyi dost kılan Avrupa  Kalın bant, sicim ya da Birliği projesini barış inşa eden ve hatta inşa ettiği barışı çevresine tebeşir ihraç eden bir “barış projesi” olarak ele alır. AB, en azından  A4 kağıtları bugünkü haliyle, geçmişe vurgu yapan bir proje olmak yerine,  Poster Kağıtları ve farklı halkları ve ulusları gelecekteki ortak hedefler doğrultusunda markör bir araya getiren bir “bütünleşme projesi” olarak karşımıza çıkmaktadır. AB Projesi, aynı zamanda etnik, kültürel, dinsel ve  AB Fikri - Barış ve benzeri “farklılıklara saygı” duyularak yaşamayı, ülkelerin Bütünleşme Projesi farklılıklarını korumak suretiyle güçlü bir bütünün parçası olmayı (RS Animasyonu) – 6 öğretir. dakika Kazanımlar Ön Hazırlık Öğrenciler bu dersin ardından;  “Nerede  Avrupa Birliği’nin kuruluş amacını ifade edebilecek, Duruyorsun?”5 oyununda kullanılacak  Bir proje olarak Avrupa Birliği’nin özelliklerini “çeşitli ifadelerin” A4 tanımlayabilecek, kağıtlara yazılması  İki poster hazırlayın –  Avrupa Birliğinin temel değerlerinden olan farklılıklara saygı birinin üzerinde kavramını tanımlayabileceklerdir. “Katılıyorum” diğerinde Aktiviteler “Katılmıyorum” yazmalı. Poster kağıt Etkinlik - “Nerede Duruyorsun?”3 – Süre: 15 Dakika yerine A4’lerin a. “Avrupa Birliği size neler hatırlatıyor?” sorusu ile üzerine “Katılıyorum” çalışmayı başlatır. Öğrenciler “AB” kavramının onlara ve “Katılmıyorum” çağrıştırdığı şeyleri paylaşırlar. Avrupa Birliği’nin ifadeleri görünür bir öğrencilerde çağrıştırdığı kavramları ortaya çıkarmaya biçimde yazılabilir. çalışın. Öğrencilerin cevapları farklı olacaktır. Serbest Sınıfın kalın çağrışım tekniğinde tüm yanıtlar kabul edilir. Yanıtlar bant/sicim ya da doğru ve yanlış olarak değerlendirilmez. Bu beyin tebeşir ile ortadan fırtınası için 5 dakika ayırın. ikiye bölünmesi; Öğretmen öğrencilerin cevaplarını tahtaya yazar. çizginin bir tarafına 3 Avrupa Konseyi – Pusula, Gençlerle İnsan Hakları Eğitimi Kılavuzu – Bilgi Üniversitesi Yayınları “Nerede Duruyorsun?” adlı aktiviteden adapte edilmiştir. 5 Avrupa Konseyi – Pusula, Gençlerle İnsan Hakları Eğitimi Kılavuzu – Bilgi Üniversitesi Yayınları “Nerede Duruyorsun?” adlı aktiviteden adapte edilmiştir. Öğrencilerin de not defterlerine bu yazılanları “Katılıyorum” diğer geçirmesi sağlanır. bir tarafına ise b. Şimdi bir dizi ifade okuyacağınızı söyleyin. Bu “Katılmıyorum” ifadelere katılımcılar ya katılmalı ya da katılmamalı. ifadesinin yapıştırılır. c. Katılımcılara ifadeyi okuduğunuzda çizginin bir Ekler tarafında - ya “katılıyorum” ya da “katılmıyorum”  EK 1 – Çeşitli ifadeler bölümünde - kendilerini konumlandırmaları istenir. İki  EK 2 – Mini AB Testi taraftan birinde kendini konumlandırmayanlar  EK 3 – Bilgi Notu kendilerini ortadaki çizgide konumlandıracaklar. Ancak  EK 4 – AB Fikri, Barış bu durumda kendini ortada konumlandıranlara fikir ve Bütünleşme Projesi belirtemeyeceklerini hatırlatın. Öğrenciler taraflarını (Makale) tutarlarken kısa tartışmalar yapmalarına izin verin. d. İfadeleri sırayla okuyun. İfadeyi okuduktan sonra bir sonrakine geçmeden önce tartışma için vakit ayırın. Video e. Katılımcıları düşüncelerini yansıtmaya ve tartışmaya teşvik edin. Öğrencilere neden bu ifadeye katılıp  Egemen Bağış – AB katılmadıklarını sorun. Ortada duranlara ise durdukları Bakanı ve çizgide bulunmalarının bir görüş yetersizliğinden mi Başmüzakereci yoksa bilgi yetersizliğinden mi kaynaklandığını sorun.  Martin Schulz – AB f. Birbirlerinin yorumlarını dinledikten sonra Parlamentosu Başkanı katılımcılara yerlerini değiştirmeleri için izin verin.  Köprünün iki tarafı – g. İfadeleri okumayı bitirdikten sonra grubu Avrupa Birliği nedir? bilgilendirme bölümü için bir araya toplayın.  Animasyon – AB Fikri: Etkinlik 2 – Bilgilendirme ve değerlendirme – Süre: 15 Barış ve Bütünleşme Dakika Projesi a. Bu bölüme etkinliği gözden geçirerek başlayın. Ardından öğrencilerin neler öğrendiği üzerine bir tartışma yapın.  Yanıtının bulunması imkansız sorular – ya karar vermek zor olduğu için, ya da iyi ifade edilmediği için – var mıydı?  Tartışma sırasında katılımcılar durdukları yeri neden değiştirdiler?  Bazı konularda hem fikir olmama durumu öğrencileri şaşırttı mı?  Farklı ifadelerin “doğru” ve “yanlış” yanıtları mı olduğunu düşünüyorsunuz, yoksa bu tamamen kişisel bir görüşe mi dayanıyor?  Konuşulan bu konular doğrultusunda Türkiye’nin AB’ye girmesi hakkında neler düşünüyorlar? Etkinlik 3 - Video gösterimi ve tartışma – Süre: 15 dakika a. Öğrencilere dersin kapanış çalışması olarak RS

Description:
Bu yönüyle bakıldığında, AB'nin oluşum sürecinde eden 'ihtiyari uzlaşma' (permissive consensus)'nın artık sonuna gelinmesi ve gitgide AB ve.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.