T.C SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ NÖROŞİRÜRJİ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. M. ZAFER BERKMAN DENEYSEL SPİNAL KORD YARALANMA MODELİNDE CLOPİDOGRELİN KORUYUCU VE TEDAVİ EDİCİ ETKİSİNİN ARAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Gökhan Yılmaz İSTANBUL 2007 1 TEŞEKKÜR Maddi ve manevi destekleri ve fedakarlıkları için aileme, Nöroşirürji eğitimimde büyük emeği olan değerli hocam Doç. Dr. M. Zafer Berkman’ a, bilgi ve deneyimleri sayesinde mesleki gelişmemde katkıları olan şef yardımcısı Op. Dr. Tayfun Hakan ile uzman doktorlar; Op. Dr. Kaya Kılıç, Op. Dr. Metin Orakdöğen, Op. Dr. Hakan Somay, Op. Dr. Mehmet Erşahin, tezimin ışık mikroskopi incelemelerinde katkıda bulunan hastanemiz Patoloji Klinik Şef Muavini Doç. Dr. Fügen Aker, Asistan Dr. Pelin Demirtürk ve patoloji teknisyenlerine, eğitimim süresince görev yapan hastanemiz başhekimlerine, birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma, servis ve ameliyathane hemşire ve personeline teşekkürlerimi sunarım. Dr. Gökhan Yılmaz 2 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR……………………………………………….….. I GİRİŞ VE AMAÇ……………………………………………….…. 1 GENEL BİLGİLER……………………………………………..….. 7 Omurilik Embriyolojisi…………………………………..…. 7 Omurilik Anatomisi……………………………………….. . 9 Tarihçe…………………………………………………….... 18 Epidemiyoloji ve Etiyoloji………………………………….. 20 Travmasının Patofizyolojisi……………………………….... 20 Omurilik Yaralanmasında Patoloji………………………….. 30 Tedavi………………………………………………………. 35 Clopidogrel…………………………………………………. 44 MATERYAL VE METOD…………………………….….............. 47 BULGULAR………………………………………………………... 52 TARTIŞMA……………………………………………………….... 60 SONUÇ……………………………………………………………... 64 ÖZET………………………………………………………………... 66 KAYNAKLAR……………………………………………………... 69 3 KISALTMALAR AMP Alfa amino 3 hidroksi metil 4 izosazolpropionik asit CPP Propil fosforik asit EPO Eritropoetin GABA Gama aminobutirik asit GM-1 Monosialotetrahekzosilgangliozid HE Hemotoksilen-Eozin H O Hidrojen peroksit 2 2 HO Hidroksil radikali İCAM İntrasellüler adhezyon molekülü IL İnterlökin LPO Lipit peroksidasyonu MDA Malonildialdehit MEP Motor uyarılmış potansiyel MFS Motor fonksiyon skoru MgCL2 Magnezyum klorür MgSO4 Magnezyum sülfat MPD Metil Prednisolon NASCİS Ulusal spinal kord yaralanma çalışması NMDA N-Metil-D-aspartat NO Nitrik oksit NOS Nitrki oksit sentetaz OKA Omurilik kan akımı PAF Trombosit aktive edici faktör PGI2 Prostasiklin ROS Reaktif oksijen türevleri SOD Süperoksit dismutaz SPSS Statistical package for social sciences SR Serbest radikal SSS Merkezi sinir sistemi TM Trizalad mesilad TNF-alfa Tümör nekrozis faktör TRH Troid salıverici hormon TTX Tetradotoksin UBİO UV kan irradyasyonu ve oksijenasyonu 4 GİRİŞ VE AMAÇ Birçok ülkede akut spinal kord yaralanması milyonda 20-40 oranında görülür, ABD’de 183.000-230.000 kişi spinal kord yaralanması kaynaklı sakatlıkla yaşamaktadır. Her yıl bunlara 10.000 yeni olgu eklenmektedir. Spinal kord yaralanma insidansı yılda 7.500- 10.000 arasındadır. Bu sayı tüm dünyada total gelişmiş ülke popülasyonu içinde yılda 32.000 lezyona yani her 16 dakikada bir lezyona tekabül eder. Avrupa ve kuzey ABD istatistiklerine göre en yüksek yaralanma oranları 16-30 yaşlarında olmaktadır (23, 39, 67). Spinal kord yaralanmasının ana nedeni motorlu taşıt kazaları, spor yaralanmaları, iş kazaları ve evde düşmelerdir (75, 74). ABD’de % 40 motorlu taşıt kazası, % 25 şiddet, % 20 düşme, % 5-10 spor kazası görülür. Avrupa’da spor kazası oranı daha yüksek, şiddet oranı daha azdır. Yüksek servikal lezyonlar tetraplejiye neden olurken, aşağı lezyonlar paraplejiye neden olurlar. Tetrapleji ve parapleji yaralanmaların yarısında mevcuttur (23). Spinal kord yaralanması sonrası hayatta kalanların yarısından fazlası normal yaşantısına geri dönememektedirler. Bu ümit kırıcı prognoz sonuçları sekonder yaralanma mekanizmasının çok iyi anlaşılamamasına bağlıdır. Spinal kord travmalı hastaların yaklaşık yarısı total yaralanmaya sahiptir. Lezyon altında istemli motor ya da duysal fonksiyon korunmamıştır. Spinal kord travmalarının yaklaşık 2/3 ü servikal bölgededir (75). Günümüzde total lezyonlu olgularda, metilprednizolon dışında nörolojik fonksiyonu düzeltebilecek etkili tedavi yoktur. Her bir total kord yaralanması topluma ortalama tedavi masrafları ve kişisel iş gücü kaybı nedeniyle yaşam boyu 1,5 milyon dolara malolmaktadır (75). Bu nedenle spinal kord yaralanmasında etkin tedavi yöntemlerinin bulunması toplumda işgücü kaybının engellenmesi yönünden fayda sağlayacaktır. Omurilik yaralanmasından sonra omuriliği hasara uğratan iki mekanizma vardır (75): 1-Primer-mekanik yaralanma 2-Sekonder yaralanma Akut spinal kord yaralanması sonrası nörolojik hasar primer mekanik yaralanma ile olduğu kadar ikincil doku hasarına yol açan hücre ölümü aktivasyon kaskatlarından da kaynaklanmaktadır. Eş zamanlı mekanik doku tahribatından kaynaklanan primer 5 yaralanma nekrotik hücre ölümü ile sonuçlanır. Sekonder yaralanma ise, oluşan primer yaralanmanın başlattığı ve bunun sonucu saatler içinde, metabolik ve biokimyasal nedenlerle oluşan hasardır (75, 41, 53). Sekonder yaralanma ile tetiklenen bir olaylar kaskadı, endojen hücre ölümü yolaklarının aktivasyonunun eseridir. Sekonder yaralanmanın ortaya çıkmasındaki en önemli etkenlerden biri iskemiye bağlı enerji yetersizliğidir. İskemi, dokulara yeterli glukoz ve oksijen sağlanamamasına, dolaylı olarak ta enerji yetersizliği ve ATP depolarında azalmaya neden olur. Bu nedenle sistem anaerobik solunuma geçer. İskemi ve takip eden anaerobik solunum pek çok patolojik sürecin tetiklenmesine yol açar. Spinal şok ta, omurilik vasküler yatağında otoregülasyonun bozulması ve perfüzyon basıncının düşmesi ile dokulara gereksinim duyduğu kadar metabolit ve oksijen ulaşmasını engelleyen nedenlerden biridir (75, 41, 53). Fehlıngs ve Tator (75), posttravmatik iskeminin sekonder yaralanmanın merkezini oluşturduğunu ve tedavi edilebilir ve geri dönüşümlü olduğunu savunmaktadırlar. Tator ve arkadaşları (75), posttravmatik omurilik kan akımını artıran; kan transfüzyonu, dopamin, adrenalin ve nimodipin kombinasyonu, nimodipin ve dekstran kombinasyonunun aksonal fonksiyonları düzelttiğini gözlemlemişlerdir. Yüksek doz steroidler spinal kord yaralanması tedavisinde birçok sekonder yaralanma mediyatörlerini hedef alarak yaygın olarak kullanılmaktadır. Fakat sonuçlar yüz güldürücü değildir (51, 79). Sekonder yaralanma konsepti ilk defa 1911’de Allen tarafından ortaya atılmıştır (41, 75, 52). Allen (52), köpeklerde myelotominin ve posttravmatik hematomyelinin çıkarılmasının nörolojik fonksiyonlarda düzelme sağladığını deneysel olarak göstermiştir. Allen (52), teorisinde spinal korda kord hasarlandıktan sonra var olan hemorajik nekrotik materyalde zararlı bir ajanın varlığından bahsetmiş ve bunu biyokimyasal faktör olarak adlandırmıştır. Bu posttravmatik otodestrüksiyonun ilk deneysel kanıtıdır (41, 75). Nöronal yaralanmada deneysel ve klinik araştırmaların büyük kısmı sekonder yaralanmayı önlemek ya da azaltmaya yöneliktir. Eksitotoksisite oksidatif hasar, iskemi, sekonder yaralanma kaskadıdın içerikleridir. Sekonder yaralanmada yer alan mekanizma ve faktörler; artmış glutamat seviyesi, nitrik oksidin Ca’a bağlı üretimi, hücresel membranlara serbest radikal 6 hasarı ve lipit peroksidasyonudur (41). Bir çok çalışma intraselüler Ca akışı için ana rotanın NMDA reseptörleri olduğunu göstermiştir. NMDA antagonistlerinin bir çok spinal kord yaralanması tedavi modelinde etkili olduğu gösterilmiştir. Fakat deneysel spinal kord yaralanması patofizyolojisinin evriminde son çalışmalar nonNMDA tip glutamat reseptörleri olan AMPA (alfa-amino-3-hidroksi-5-metil-4-izoksazol propiyonik asit) ve kainatın rolü olduğunu desteklemektedir (4, 30). Akut deneysel spinal kord yaralanmasının erken fazında (30-60 dakika) endojen protektif enzim SOD spesifik bir nonNMDA antagonisti olan 2,3 dihidroksi-6-nitro-7-sulfamoyl-benzo-quinoxaline (NBQX) ve kompetetif NMDA antagonisti 3-(2-karboksipiperazin-4-yl) propil-1-fosforik asit (CPP)’in lipid peroksidasyonuna karşı olan etkileri de ortaya çıkarılmıştır (30). MgSO4 kontüzyon yaralanmasından sonra nöroprotektif özellik göstermiştir. NMDA reseptör blokajı ile nöral yapılarda glutamat toksisitesini önler. Magnezyum eksikliği endotel hücrelerinde serbest radikal kaynaklı intraselüler oksidasyon ve sitotoksisiteye neden olmaktadır (44). NO’in en küçük endojen biyolojik mediyatörlerden biri olduğu ve diğer dokularda olduğu gibi santral sinir sisteminde de bir takım fizyolojik ve patolojik olaylar içinde yer aldığı bilinmektedir. Nonspesifik NOS inhibitörü olan L-NAME enjeksiyonları sıçanda spinal kord yaralanması sonrası motor kayıpları azaltmış ve görece spesifik iNOS inhibitörü olan aminoguanidin uzun dönem fonksiyonel sonuçları iyileştirip ve pottravmatik kavitenin volümünü azaltmıştır (40). Spinal kord yaralanmasının erken dönemlerinde NOS inhibisyonunun nörolojik fonksiyonun iyileştirilmesi için ve kronik dönemde histopatolojik değişimlerin düzeltilmesi için faydalı etkileri vardır (72). Apopitotik hücre ölümü indüklenebilir hücreler tarafından spesifik indükleyici bir uyarana aktif olarak regüle fizyolojik ya da programlanmış hücre ölümüdür (21, 57). Akut spinal kord yaralanmasını takiben apopitotik hücre ölümü bilgisi nöronal hücre ölümünü sınırlamak ve nörolojik fonksiyonu iyileştirmek için yeni ek sratejiler sağlayabilir. Bir çok antiapopitotik ajan spinal kord yaralanma bölgesinde nöral doku ölümünü sınırlar (57). Bcl 2 onkogeninin akut spinal kord yaralanması sonrasında histolojik sağ kalımı artırdığı gösterilmiştir. Bcl 2 radikal jenerasyonunu, radikal düzenlenmesini sınırlayan antioksidan yolağı regüle ederek apopitotik hücre ölümünü inhibe eder görünmektedir (57). PARG (Poly (ADP-Ribose) Glycohydrolase) inhibitörlerinin deneysel spinal kord yaralanmasını belirgin azalttığı gösterilmiştir. PARG aktivasyonu spinal kord yaralanmasında histolojik 7 ve motor hasar, nötrofil infiltrasyonu, İL-1 beta, TNF-alfa artmış apopitoz, BCL-2 down regülasyonu ile karakterize major bir rol oynar. PARG geni tahribatı ve enzimatik inhibisyonu yukarıdaki bulguları tersine çevirir (12). Klinik gözlemler spinal kord lezyonunun sekonder yaralanma ile büyüdüğünü gösterir. Altta yatan moleküler ve hücresel mekanizma tam olarak anlaşılamamıştır. Mevcut kanıtlar serbest oksijen radikal oluşumu ve membran lipitlerinin peroksidasyonunun rol oynadığını göstermektedir (6, 34). Deneysel olarak lipid peroksidasyon seviyesini belirleyerek bazı terapötik yaklaşımların etkinliği değerlendirilmiştir (33, 49). Peroksidasyon, lipid peroksidasyon ürünlerinden olan malonildialdehid (MAD) in dokudaki miktarı ölçülerek değerlendirilmiştir (80). Peroksidasyon artışı hücresel tahribatı değerlendirmede değerli bir parametredir. Yaralı spinal kordu soğutmak lipid peroksidasyonunu azaltarak sekonder hasara karşı etkili bir yöntem olmuştur. Doku asidozu ve oksijen metabolit oranını azaltarak hipotermi, serbest radikallerin üretimi ve lipit peroksidasyonunda kısmen de olsa rol oynar (80). Yaşlanma önüne geçilemez biyolojik bir süreçtir. Fonksiyon ve strese karşı direnç kaybıyla seyreder. Oksidatif stres aerobik hücrelerde yaşa bağlı değişikliklerin en önemli sebeplerinden biri kabul edilen oksijen metabolizmasının önlenemez bir sonucudur (50). Yaşlı ve genç sıçanlarla yapılan spinal kord yaralanması deneylerinde, genç spinal kord yaralanması yapılmış sıçanlarda 15 gün sonra mortalite % 20 iken yaşlı sıçanlarda yaşlamanın etkisi spinal kord yaralanması kaynaklı hasarı artırmış, izlem sonunda % 50 mortalite saptanmıştır (28). Yaşlanmanın spinal kord yaralanması patofizyolojisi üzerinde belirgin etkisi vardır. Yaşlı sıçanlarda down modülasyon aktivitesinin azalması kalıcı nötrofil infiltrasyonu ile sonuçlanır. Yaşlılarda antioksidatif defans mekanizmasının etkinliği azalmıştır (47). Metilprednizolonun spinal kord yaralanmasında radikal kurtarıcı, anti lipid peroksidasyon ve nöroprotektif etkilerinden dolayı yararlı olduğu gösterilmiştir (79). Metilprednizolon sentetik bir glukokortikoid drogdur ve uzun zamandır beyin ödemi ve kord yaralanmasında kullanılmaktadır (51). Hafiften orta dereceye hipoterminin sağladığı nöroproteksiyon mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır. Hipoterminin nöroprotektif etkisinin başlangıçta serebral metabolizmada belirgin düşüş sağlaması sonucu olduğuna inanılırdı. Fakat hipoterminin nöroprotektif etkisi sadece metabolik depresyon ile açıklanamaz (25, 82). Hipoterminin diğer potansiyel nöroprotektif mekanizmaları (25). 8 1. Serbest radikal üretiminin azaltılması. 2. Beyin ödeminin azaltılması. 3. İntraselüler kalsiyum konsantrasyonunu azaltması. 4. Artmış GABA salınımı ve glutamat salınımının engellenmesidir. Spinal kordu soğutmak için kullanılan sistemik soğutma metodları soğuk intravenöz sıvı infüzyonları ve eksternal soğutma araçları uygulanmasıdır, lokal soğutma ise epidural yada intratekal kataterler yolu ile soğuk salin infüzyonu ile olur. Fakat spinal kord yaralanmalı hastada hipoterminin klinik uygulaması sıkıntılıdır, çünkü hipotansiyon egzazerbasyonu, bradikardi ve enfeksiyon gibi komplikasyonları mevcuttur. Spinal kord yaralanmasında hipotermi güvenli ve uygulanabilir hale gelmedikçe nöroproteksiyonda kullanımı tavsiye edilemez (25, 82). Adenozin difosfat normal hemostaz ve trombozda rol oynayan önemli bir fizyolojik agonisttir. Trombositleri aktive eder, trombosit agregasyonu, prokoagülan aktivite, trombüs formasyonunda önemli rol oynar (42, 43, 61, 83). Clopidogrel ADP bağımlı trombosit aktivasyonu ve agregasyonunu inhibe eden antitrombosit bir ajandır (43). Yapılan çalışmalar clopidogrelin, enflamasyon hücreleri, trombositler, endotel hücreleri üzerinden etkiyle iskemi reperfüzyon hasarını önlediğini, bir lipit peroksidasyon ürünü olan malondialdehit seviyesinin artışını engelleyip, glutatyon seviyesini ve süperoksit dizmutaz aktivitesini azaltarak antioksidan etkili olduğunu göstermiştir (42, 43, 61, 83). Yine yapılan çalışmalarda, clopidogrelin antienflamatuvar, endoteli koruyucu etkileri olduğu da gösterilmiştir (38). Trombosit stimülasyonu ve aktivasyonu sadece pıhtı oluşumu sağlayıcısı değil aynı zamanda önemli enflamasyon ve vasküler yaralanma nedenleridir. Clopidogrel ile adenozin difosfat reseptör blokajının, oksidatif stres ve enflamasyon üzerine de faydalı etkileri vardır. Clopidogrel oksidan stres ve enflamasyonu azaltır. Ayrıca hs CRP, sCD40L gibi enflamatuvar parametreler ve 8-iso-PGF2 alfa gibi oksidatif parametreleri azaltmıştır (38). Trombosit glikoprotein IIb/IIIa nın farmakolojik inhibisyonu sadece trombosit agregasyonunu inhibe etmekle kalmayıp enflamatuvar cevabı da sınırlamıştır ve endotelyal fonksiyon ve NO biyoaktivitesi üzerine de faydalı etkilerde bulunmuştur (37, 38, 56). Daha 9 önce deneysel olarak clopidogrelin omurilik travma modeliyle oluşturulan omurilik yaralanmasında etkisi araştırılmamıştır. Bu çalışma antioksidan, antienflamatuvar etkileri olan clopidogrelin ratlarda spinal kord yaralanmasında nöroprotektif etkisini araştırmak üzere yapılacaktır. 10
Description: