ebook img

'Dede Korkut Masalları'na Metinler Arası Bir Yaklaşım: 'Kan Turalı' PDF

15 Pages·2017·0.25 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview 'Dede Korkut Masalları'na Metinler Arası Bir Yaklaşım: 'Kan Turalı'

EFLÂTUN CEM GÜNEY’İN ‘DEDE KORKUT MASALLARI’NA METİNLER ARASI BİR YAKLAŞIM: ‘KAN TURALI’ ÖRNEĞİ Eflâtun Cem Güney’s Tales Of Dede Korkut: An Intertextual Approach Using The Sample Of Kan Turalı Doç. Dr. Bayram DURBİLMEZ* ÖZ Eflâtun Cem Güney’in çalışmaları arasında “Dede Korkut Masalları”nın ayrı bir önemi vardır. 1958’de yayımlanan kitapta yer alan yedi metin; “Boğaç Han”, “Salur Kazan’ın Oğlu”, “Kanturalı”, “Bey Böğrek”, “Tepegöz”, “Deli Dumrul” ve “Oğuz Efsanesi” adlarıyla sıralanmaktadır. Eflâtun Cem Güney, bu kitabıyla “dünya çocuk edebiyatının en mükemmelini yazan masalcı” seçilmiş ve Danimarkalı ma- salcı Hans Christian Andersen adına kurulan Hans Christian Andersen Medal Kurumu tarafından ikinci kez ödüllendirilmiştir. 1956’da aldığı ilk madalyadan sonra 1960’ta ikinci kez ödüllendirilen Eflâtun Cem Güney’in dünyaca tanınan bir masal yazarı olmasında ve “masal babası” olarak adlan- dırılmasında bu kitabın yeri ve önemi büyüktür. Türk çocuklarının sahip olduğu kültür mirasından kopmamaları için bu kültür ürünlerinden bazılarını yeni nesillerin ilgisini çekecek bir dil ve üslupla yeniden yazan yazar, Dede Korkut kitabındaki bazı destani hikâyeleri de masal havası içinde anlatma yoluna gitmiştir. “Dede Korkut Masalları”nda yer alan yedi metinden “Oğuz Efsanesi” dışındaki altı metin, Dede Korkut hikâyelerinden yararlanarak/ uyarlanarak -Eflâtun Cem Güney tarafından- ye- niden yazılmıştır. Eflâtun Cem Güney’in “Dede Korkut Masalları”nı oluştururken Dede Korkut kita- bından nasıl yararlandığını ortaya çıkarabilmek için başvurulacak yöntemlerden biri de bu çalışmayı metinlerarası ilişkiler açısından incelemektir. Bu makalede “Kan Turalı” örneğinden hareketle, “Dede Korkut Masalları” üzerine metinlerarası ilişkiler açısından bir değerlendirme yapılacaktır. Anahtar Kelimeler Eflâtun Cem Güney, metinlerarasılık, Dede Korkut Masalları, Dede Korkut Hikâyeleri, Kan Tu- ralı. ABSTRACT Among the works of Eflâtun Cem Güney, the Tales of Dede Korkut have particular importance. The book, published in 1956, consists of seven tales: Boğaç Han, The Son of Salur Kazan, Kanturalı, Bey Böğrek, Tepegöz, Deli Dumrul and The Tale of Oğuz. With this book, the author was chosen as “the best storyteller in the world of children’s literature”, and was awarded for the second time by the Hans Christian Andersen Medal Foundation, founded after the name of the famous Danish storyteller Hans Christian Andersen. Eflâtun Cem Güney won his first medal in 1956 and the second in 1960, becoming world famous as a writer of stories and earning the name “the father of storytelling”, and in this, the Tales of Dede Korkut is of great importance. In order to maintain the connection between children and cultural heritage, the writer, who has rewritten some of these cultural works with a new language and style to draw the interest of new generations, has preferred to narrate some of the stories in Tales of Dede Korkut in a tale style. Six out of the seven stories in the Tales of Dede Korkut – all, that is, except The Tale of Oğuz, were actually written by Eflâtun Cem Güney, in the style of Dede Korkut stories. In order to show how Eflâtun Cem Güney made use of the book Dede Korkut when writing the Tales of Dede Korkut, the work is examined in this study by one of the available methods, that is in terms of intertextual relationships. In this paper, an evaluation will be conducted on intertextual relationships in the Tales of Dede Korkut, based on the example of the story Kan Turalı. Keywords Eflâtun Cem Güney, intertextuality, the Tales of Dede Korkut, Dede Korkut Stories, Kan Turalı. * Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Halk Bilimi Öğretim Üyesi, Kayseri/Türkiye, [email protected]. http://www.millifolklor.com 165 Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 Giriş lenen masallardan, bir kısmı da çeşitli Destan, halk hikâyesi, fıkra, tür- hikâyelerden hareketle oluşturulmuş- kü gibi sözlü edebiyat ürünleri ile âşık tur. Sözgelimi Tellerinde Bülbüller Şa- edebiyatı ve tekke edebiyatını da içi- kıyan Saz, Gözü Yollarda Kalan Ana, ne alan Türk halk edebiyatına önemli Aygın Baygın Ses, Elmas Bilezik, Düş- katkıları bulunan Eflâtun Cem Güney, mez Kalkmaz Bir Allah, Tanrı Vergisi özellikle masal çalışmalarıyla tanın- masalları Âşık Garip hikâyesinden; maktadır. Yazar, sözlü kültür geleneği Sihirli Köpük masalı Köroğlu’nun içinden derlediği masal metinlerini ye- Bolu Beyi hikâyesinden; Zindandan niden yazarak yayımlaması yanında, Gelen Mektup masalı Tahir ile Zühre yine aynı gelenekten derlediği halk hikâyesinden; Aliş’le Maviş ve Onlar hikâyesi metinlerini de masal metnine Ermiş Muradına masalları Dertli Ka- dönüştürüp yayımlar. Yazılı kaynak- val hikâyesinden alınan metin parça- larda geçen bazı hikâye metinlerini de larının “masal havası içinde” yeniden masala dönüştüren yazar, fıkralardan yazılmış metinlerinden oluşmaktadır bile masal oluşturma yoluna gider1. (Mutlu 2011: 70-71). Bu kitapların ba- Güney’in bu çalışmaları “metinlerara- zılarında fıkralardan masallaştırılan sı” ilişkiler açısından incelenmesi ge- metinler bile bulunmaktadır. Sözgeli- reken zengin özellikler taşımaktadır. mi Balkabağı ve İki Kafadar adlı fık- Masal analarının masal anlatma raları da masal havası içinde anlatıl- geleneği içindeki ortak üslûp özellikle- maktadır (Mutlu 2011: 70-71). rini iyi bilen Güney, topladığı malze- Güney yalnızca sözlü kaynaklar- meyi “yeniden yazar”ken kendisinin dan derlemeler yapmakla kalmamış, de aynı işi yaptığını ifade eder2. Kan cönklerde yazılı metinleri de okuya- Turalı’nın da içinde yer aldığı “En Gü- rak “çok sesli” metinler ortaya koymuş zel Türk Masalları” adlı kitaba ön söz bir yazardır5. Güney’in bu özelliğini yazan Yaşar Nâbi Nayır da Güney’in Vedat Nedim Tör, şu cümlelerle an- geleneğe uygun bir yeniden yazma yo- latmaktadır: “Eflâtun Cem Güney, lunu seçtiğini şu cümlelerle ifade eder: bu toprağın masallarını, hikâyelerini “Bu kalem ustası, masallarımızı, köy köy, kasaba kasaba dolaşıp ocak söz tekerlemelerindeki bütün özellik- başlarında, âşık kahvelerinde, öz kay- lere dikkat ederek topladıktan sonra, naklarından derl[e]yerek ve o kar- onları, öz cevherlerine zarar vermeden gacık burgacık elyazması Cönklerin genişletip geliştirerek bir bir özenle iş- yüzlercesini, gözlerinin nuru bahası- ledi. Böylece, elimizde olan masallar, na, bir bir inceleyerek, şimdiye kadar halk diline ve zevkine hayran, sanatı- dil, üslûp ve kompozisyon bakımından na âşık bir sanatkârın uzun sabrı ve çok aşağılık bir şekilde yazılmış halk emeği ile, gergef işlerimizi, nakışları- masal ve hikâyelerini, bir sanat ese- mızı aratmayacak bir güzellikte mey- ri pâyesine yükselten adamdır. Onun dana geldi”3 (Güney 1948: 1). şahsında Türk milletinin, Almanların Eflâtun Cem Güney imzasını taşı- Grimm Kardeşleri ayarında bir büyük yan masal kitaplarındaki4 metinlerin evlâdını selâmlamakla bahtiyarız” bir kısmı sözlü kültür ortamından der- (Mutlu 2011: 91). 166 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 Güney tarafından yeniden yazılan masal tadı katılarak yeniden yazılma- masalların, “ikincil sözlü kültür or- sı gerektiğini düşünen yazar, “Dede tamı” (Ong 1995) araçlarından radyo Korkut Masalları”nı yazar. Güney bu programlarında da seslendirilmesi, bu düşüncesini şu cümleyle dile getirir: masalların geniş kitlelere ulaşmasını “İleride severek okuyacağınız bu me- sağlamıştır6. “Eflâtun Cem Güney’in tinlere sizleri hazırlamak için biz de dili ve kalemiyle masallarımız hayat bunlara bir masal tadı katarak işleme- bulmuş, kendine has uyaklı tekerle- yi düşündük…” (1963: 194). Güney’in me ve döşemeleriyle bunları çocuklar bu metinleri yeniden yazmaya yönel- kadar yetişkinler de zevkle talip eder mesinde, hikâyelerdeki millî kimlik olmuşlardır. ‘Bir Varmış, Bir Yokmuş’ unsurlarının çokluğu da etkili olmuş- saatinde İstanbul ve diğer il radyoları tur7. Güney’in asıl amacı, gençlere Güney’in dilinden Türk masallarının “millî eğitim” yoluyla “millî kimlik” çeşitli varyantlarını şiirli bir üslûp kazandırılmasıdır. Çünkü metinlera- içerisinde vermiş; Güney, arı ve duru rasılık/söylemlerarasılık yoluyla unu- yeni masal dilinin doğmasına önder tulmaktan kurtulan folklorik ürünler olmuştur.” (Hınçer 1972: 6352). 1950’li millî kültürün temelini oluşturur8. yıllarda yapılan ve “[b]üyük bir ilgiyle “İki ya da daha fazla metin arasın- izlenen bu programlar, Masal Baba’sı- daki ortak birliktelik ilişkisi, yani te- nın bütün Türkiye’ye tanıtılmasına mel olarak ve çoğu zaman bir metnin vesile olduğu gibi, Andersen Masal başka bir metindeki somut varlığı” Ödülü’nün kazanılmasında da bir ba- (Genette’den akt. Aktulum 1999: 83) samak teşkil etmiştir” (Mutlu 2011: olarak da tanımlanan metinlerarası- 83). lık, kültürel sürekliliğe zemin hazır- 1953’te yazdığı “Açıl Susam Açıl” lar. Dede Korkut kitabından seçilerek adlı kitabıyla daha önce Hans Chris- yeniden yazılan metinler, nesiller ara- tian Andersen Medal Kurumu madal- sında kültürel süreklilik sağlama ve yasına lâyık görülen Güney, “Dede millî kimlik kazandırma düşüncesiyle Korkut Masalları” ile aynı madalyayı kitaplar yazan Güney’in hedeflerine ikinci kez kazanır. Danimarkalı ma- oldukça uygundur. Çünkü Türk kül- salcı Hans Christian Andersen adına tür dünyasında mit, efsane, destan, kurulan bu kurum tarafından çağdaş hikâye, masal türlerine dönüşen ürün- masal yazarları arasından seçilenlere leri tespit edilen Dede Korkut, Türk verilen bu madalyayı ve şeref diploma- dünyasının ortak kültür mirasların- sını iki defa kazanan Güney, dünyaca dan biridir (Durbilmez 2003: 219-232). tanınır. “[D]ünya çocuk edebiyatının “[G]enel anlamıyla bir yeniden en mükemmelini yazan masalcı” seçi- yazma (réécriture) işlemi olarak da len yazar, “masal babası” olarak anıl- algılana[n]” metinlerarası taraftarla- maya başlar (Mutlu 2011: 83). rına göre “Bir yazar başka bir yazarın Dede Korkut hikâyelerini asıl me- metninden parçaları kendi metninin tinlerinden okuyacak genç nesillerin bağlamında kaynaştırarak yeniden bu metinlere çocuk yaşlarda hazır- yazar” (Aktulum 1999: 17). “Kitâb-ı lanmaları için, söz konusu metinlerin Dedem Korkut” 9 adıyla bilinen yaz- http://www.millifolklor.com 167 Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 ma eserden yararlanarak “Dede Kor- eserle başka eserler arasında görü- kut Masalları”nı yazan Güney’in len bilinçli bir alışveriş ve söyleşimin bu çalışması da “bir yeniden yazma incelenmesi metinlerarasılık kuram- işlemi”dir10. Bu eserlerden birincisin- larını ortaya çıkarmıştır. “[Julia] deki metinlere “yazma metin” denildi- Kristeva’nın ortaya attığı ve 1960’lı ğine göre, ikincisindekilere “yazılmış yılların sonlarından başlayarak her metin” demek de mümkündür. Yani yazınsal çözümlemenin artık zorunlu buradaki yazma metin (Dede Korkut bir aşaması olarak görülen metinlera- Kitabı) “alt metin”, yazılmış metin rası, kabaca iki ya da daha çok metin (Dede Korkut Masalları) de “ana me- arasında bir alışveriş, bir tür konuşma tin” özelliği taşımaktadır. ya da söyleşim biçimi olarak anlaşıl- Bu makalede, “Dede Korkut Ma- malıdır.” (Aktulum 1999: 17). salları” içindeki metinler oluşturu- Aslında sadece söyleyicileri unu- lurken Dede Korkut kitabından nasıl tularak halka mâl olan sözlü edebi- yararlanıldığı metinlerarası ilişkiler yat ürünler değil, yazarı/şairi bilinen açısından araştırılmaktadır. Araştır- yazılı edebiyat ürünleri de genellikle mada, bütün metinlerin tek tek ince- “çoksesli” metin özelliği taşır. Başka lenmesi yerine bir metinden hareketle bir ifadeyle, ne kadar özgünlük iddiası örnekleme yoluna gidilmekte, örnek taşırsa taşısın, yazılı edebiyat eserleri metin olarak da “Kan Turalı” seçil- üretildikleri toplumun kültür birikim- mektedir. lerinden de etkilenirler. Eseri oluştu- Kan Turalı Masalına Metinle- ran şair ve yazarların beslendikleri rarası Bir Yaklaşım kültür ortamları, yeni üretilen eserler- 1958’de yayımlanan “Dede Korkut de de eski eserlerden izler bulunma- Masalları” içindeki yedi metinden biri sına zemin hazırlar. Böylelikle; “Her de “Kanturalı” adını taşır. Bu kitapta metin bir alıntılar mozaiği gibi oluşur, “Boğaç Han” ve “Salur Kazan’ın Oğlu” her metin kendi içinde başka bir met- başlıklı metinlerden sonra üçüncü sı- nin eritilmesi ve dönüşümüdür” (Julia rada bulunan “Kanturalı”, 1948’de “En Kristeva’dan akt. Aktulum 1999: 41). Güzel Türk Masalları” adlı kitapta Bu konu araştırmacıların dikkatini da yayımlanmıştır (Güney 1948: 59- çekmiş ve sözlü edebiyattan beslenen 78). İlk yayımlandığında “Dede Kor- yazılı edebiyat ürünleri üzerine çeşit- kut Masallarından Kanlı Koca Oğlu li çalışmalar yapılmış, alış-verişlerin Kanturalı” başlığını taşıyan bu me- boyutları belirlenmeye çalışılmıştır. tin, “Kitab-ı Dedem Korkut”ta “Kaŋlı Bu sebeple, “Halk hikâyeleri gibi söz- Koca Oğlı Kan Turalı Boyını Beyân lü ürünlerden yazılı edebiyatın yarar- İder Hânum Hey Hey” başlığı altında- landığı, halk hikâyelerinin biçimsel ve ki metnin yeniden yazılmış biçimidir. anlamsal değişimlerle yeni metinlerde Yeniden yazılan bu “çok sesli metin” tekrar yazıldığı, üzerinde çalışmalar ile “Kitab-ı Dedem Korkut”ta yer alan yapılmış, bilinen bir yöntemdir. Me- ana metin arasındaki ilişkilerin ince- tinlerarasılık tartışmalarında, yazılı lenmesi metinlerarasılık kuramlarına edebiyatın sözlü edebiyattan çeşitli göre yapılacaktır. Çünkü okunan bir amaçlarla konu ya da biçim aldığı ka- 168 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 bul edilmekte, buna ilişkin alt metin, Güleryüz, tatlı dille gönül ferahlığı ana metin listesi çıkarılabilmektedir” içinde yaşayıp, Selcan Hatunla bir yas- (Özay 2009: 7). Güney tarafından oluş- tıkta kocayasın âmin! Âmin diyenleri turulan metni (ana metin) Dede Kor- Allah imandan ayırmasın; kimin ne kut kitabındaki metne (alt metin) bağ- günahı varsa adı güzel Muhammed’e layan her türlü ilişki “ana metinsellik” bağışlasın…” (Güney 1963: 80). ilişkisinin varlığını ortaya koyar. Efla- Eflâtun Cem Güney’in yararlan- tun Cem Güney tarafından oluşturu- dığı metin parçaları arasında atasözü, lan metin kısmen “dolaylı dönüşüm” deyim, özlü sözler ve başka kalıp söz- özelliği taşımakla birlikte daha çok ler de bulunmaktadır: “yalın dönüşüm” özelliği gösterir11. “Az gitti, uz gitti; dere tepe düz “Türk halk hikâyelerine metin- gitti; altı ay bir güz gitti; İç Oğuzu lerarasılık ile yaklaşmak, anlatıların dolaştı, bulamadı; Dış Oğuzu dolaştı, anlamsal ve yapısal olarak nasıl kat- bulamadı; ha burası, ha şurası derken manlaştığını görmek ve anlatıyı metin vardı, indi Trabzona!” (Güney 1963: olarak çözümlemek açısından somut 54). veriler sağlayan bir yöntemdir.” (Özay “El mi yaman, bey mi yaman, ne 2009: 6). Güney, Kan Turalı metnini bilsin!” (Güney 1963: 58). yeniden oluştururken, sözlü ve yazılı “anca beraber, kanca beraber…” edebiyatta yaşayan çeşitli kalıp ifa- (Güney 1963: 72). deleri de metnin dokusuna katmıştır. “az yaşa, çok yaşa; âkibeti ölüm” Sözgelimi Güney’in kullandığı metin (Güney 1963: 81). parçaları arasında duaların önemli “Ana derim sana, anamdan, ile- bir yer tuttuğu görülmektedir. Bu du- ri; baba derim sana, babamdan ileri!” alardan bir kısmını burada vermekte (Güney 1963: 74). yarar vardır: “yolcu yolunda gerek!” (Güney “Yaradan nazardan saklasın” 1963: 79). (Güney 1963: 50). Örneklerden de anlaşılacağı gibi, “İlâhî elin kolun dert görmesin yazılı ve sözlü edebiyat metinleri ara- oğul” (Güney 1963: 50). sında metinlerarası ilişkiler bulundu- “Allah ömrümüzden kesip ömrü- ğu açıkça görülmektedir (Özay 2007: ne koysun da, verecekse bu acıyı ge- 164- 173). Yazılı iki metin arasındaki çinden versin. İnşallah günümüzü de ilişkiler nasıl metinlerarasılık açı- görürsün, düğünümüzü de, torunları- sından inceleniyorsa, sözlü ortamda nı da görürsün tosunlarını da…” (Gü- dinlenen bir eserle yeniden oluşturu- ney 1963: 51). lan başka eserler arasındaki ilişkileri “Haydi oğul; güle güle git, güle de bu kuramlar açısından incelemek güle gel; yiğit arkan yere gelmesin!” mümkündür. Bilindiği gibi, sözlü ede- (Güney 1963: 58). biyattan kaydedilen “metin” bütünün “Hey oğul, ektiğin güversin gelsin; bir parçasıdır. Sözlü edebiyat kaynak- diktiğin yeşersin gelsin; altın perçemli lı metni bağlamından kopuk olarak oğulların, sırma saçlı kızların olsun; ele almak doğru bir yaklaşım değildir. ömürleri uzun, düğünleri güzün olsun; Çünkü sözlü edebiyat kaynaklı metin http://www.millifolklor.com 169 Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 ancak icra edildiğinde bütün parçalar sadece izlendiği değil, dönüşümlerin tamamlanmış olacaktır. Söyleyicinin/ de gözlemlenebildiği yerdir” (Sakallı anlatıcının cinsiyeti, yaşı, dinî ve ide- 1998: 41). Çünkü alınan metin parça- olojik eğilimi, eğitimi, anlama ve an- larının anlamında, yapısında, içeriğin- latma yeteneği yanında dinleyicinin de ve estetik biçimlerinde dönüşümler cinsiyeti, yaşı, dinî ve ideolojik eğilimi, söz konusu olabilmektedir. “Alımlayan eğitimi, dinleme ve anlama kapasi- yazarın, alımladığı görünümlere ver- tesi de metnin yeniden oluşturulma- diği anlamın çözümlenmesi, yazarın sında etkili olmaktadır. Sözlü sanat da bu anlamı nasıl çözümlediğinin, an- ürünlerinin söylendikleri zamana, lamı hangi yönde değiştirdiğinin belir- mekâna, söyleyen ve dinleyen insana ginleştirilmesine katkı sunar” (Sakallı göre dönüşüm geçirmesi anlaşılır bir 1998: 41). Metinler arasında yeniden durumdur. Sözlü edebiyat ürünlerinin oluşturma, yeni yapılara ve anlamlara “donmuş bir metin” olmamasından dönüştürme söz konusu olabilmekte- kaynaklanan bu dönüşüm her seferin- dir. Bu durum, sözlü edebiyat ürün- de “yeniden oluşturma” ile ortaya çık- lerinde görülen “çeşitlenme” özelliğini maktadır. Sözlü edebiyatta anlatıcının akla getirmektedir. Bilindiği gibi, halk dinleyicileri göz önünde bulundurması edebiyatı ürünleri her aktarılışta yeni- ve dinleyicilerin özelliklerine uygun den oluşturuldukları için tespit edilen olarak metni yeniden oluşturmaya her çeşitlenme yeni bir metin özelliği çalışması ile Güney’in izlediği yol ara- taşır. Sözlü kültür geleneğinden kay- sında da benzerlikler bulunmaktadır. naklanan bu özellik, yazıya aktarılan Sözgelimi “Dede Korkut Masalları” ürünler için de geçerlidir. Bu bağlam- içinde yer alan metinler, 12-15 yaş- da Kitab-ı Dedem Korkut’ta yer alan larındaki çocuklara hitap etmek için on iki hikâyenin her birini, sözlü ge- “yazılmış”tır. “Kan Turalı” adlı metin lenekte anlatılan hikâyelerin çeşit- incelendiğinde, bu metin hazırlanır- lenmelerinden biri gibi düşünmek de ken 12-15 yaş aralığındaki çocukların mümkündür. Sözlü kültür geleneği eğilim ve eğitimleri ile okuma ve anla- içinde bir anlatıyı icra eden kaynak ma kapasitelerinin de göz önünde bu- kişi ile yazılı kültür geleneği içinde o lundurulduğu anlaşılmaktadır. Hedef anlatıyı yeniden yazan kişi arasında kitle olan 12-15 yaşlarındaki çocuklar bazı benzerlikler vardır. Sözlü kül- arasında cinsiyet ayrımı yapılmaması tür geleneği içinde sanatını icra eden yanında, dinî ve ideolojik eğilimlerin sanatçı anlatıcı nasıl metni yeniden belirgin olmaması da Güney’i bu konu- oluşturarak anlatıyorsa, yazılı kültür larda daha genel bir üslûp kullanmaya geleneği içindeki anlatıcı/ yazıcı kişi yönlendirir. Güney, burada “Eski Türk de aynı metni yeniden oluşturarak ahlâk ve seciyelerini, aile ve cemiyet yazıya aktarmaktadır. Sözlü edebiyat hayatlarını, barışta ve savaşta örf ve geleneği içinde icra edilen bir ürünün âdetlerini” yeni nesillere, onların an- her bir aktarımını “çeşitlenme” olarak layabilecekleri bir üslûpla aktarmayı kabul edeceksek yazıya aktarılan met- amaçlar12. ni de çeşitlenmelerden biri saymak du- “Metinlerarasılık, alımlamaların rumundayız. Öyleyse, “Kitab-ı Dedem 170 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 Korkut”ta geçen on iki hikâyenin her babası “Kanlı Koca”dır. (Yazma metin- biri de birer çeşitlenmedir. “Kitab-ı de bu “Kaŋlı Koca” olarak verilir.) Gü- Dedem Korkut”ta yer alan her bir an- ney metninde “Kanlı Koca derler gün- latıyı yeni bir metin sayacaksak, sözlü görmüş, ün vermiş, bir Allahın kulu gelenekte aktarılan her bir anlatıyı da varmış” olarak verilen Kanlı Koca, yeni bir metin saymak durumundayız. yazma metinde “Kaŋlı Koca dirler Bu düşünceden hareketle söylemek ge- idi bir gürbüz er var idi.” olarak geçer. rekirse, sanatını sözlü gelenekte icra Kanlı Koca’nın “Kan Turalı” adlı bir eden anlatıcı ile “ikincil sözlü kültür “cılasun” (=babayiğit) oğlu vardır. “Bir ortamı”nda metni yeniden oluşturarak gürbüz er” olan Kanlı Koca, yarenle- yazıya geçiren sanatçı arasında da ya- rine babası gibi bir gün kendisinin de kınlıklar söz konusudur. Aynı şekilde, öleceğini; atası ölünce yerini yurdunu sözlü kültür ortamında dinlediği/der- tuttuğunu, kendisi ölünce de oğlunun lediği hikâyeleri yeniden oluşturarak kalacağını söyler. Gözü görürken oğlu- Kitab-ı Dedem Korkut adlı yazma ese- nu evlendirmek ister. Yazma metinde- ri “yazan” sanatçı ile Kitab-ı Dedem ki bu kısım, yeniden yazılmış metinde Korkut’ta geçen hikâyeleri okuyarak de benzer bir biçimde anlatılır: Kanlı “yeniden oluşturan” Eflâtun Cem Gü- Koca’nın Kan Turalı adlı yetişkin bir ney de aynı işi yapmıştır. oğlu vardır. Kan Turalı dağ gibi bir Alt metin (bu incelemede yazma delikanlıdır. Kan Turalı yarenleriyle metin/Kitabı- Dedem Korkut) ile ana yarenlik ederken Kan Turalı da onla- metin (Güney tarafından yazılmış me- ra hizmet eder. Kanlı Koca, oğlu Kan tin) arasında ortak olan, yani birinci Turalı’yı helâl süt emmiş biriyle evlen- metinden alınan parçaların belirlen- dirmek ister (Güney 1963: 50-51). mesi yanında, alınan metin parçaları- Babası Kaŋlı Koca tarafından nın anlamında, yapısında, içeriğinde evlendirilmek istenen Kan Turalı da ve estetik biçimlerinde yapılan dönüş- kendisine lâyık bir kızın şu özellikleri türmelerin belirlenmesinde de yarar taşıması gerektiğini söyler: “men yi- vardır. Bu dönüştürmeleri “çeşitlen- rümden turmadın ol turmış ola, men me” olarak düşünmek de mümkündür. kara koç atuma binmedin ol binmiş Sözgelimi hikâyenin zamanı, kahra- ola, men kanlu kâfir iline varmadın ol manın babası, kahramanın evlendi- varmış maŋa baş getürmiş ola” [ben rilmek istenmesi, kahramanın evle- yerimden kalkmadan o kalkmış ol- neceği kızın tasviri gibi konulardaki malı, ben kara koç atıma binmeden benzerlikler ve çeşitlenmelerden söz o binmiş olmalı, ben kanlı kâfir eline etmekte yarar vardır: varmadan o varmış bana baş getirmiş Hikâyenin zamanı yazılmış me- olmalı] (Ergin 2009: 185). Bu kısım, tinde “Evvel zaman içinde” olarak Güney tarafından yazılmış metninde verilirken, yazma metinde “Oğuz za- şöyle yer alır: “Benimle bir yastığa baş manında” diye verilir. Burada, Güney koyacak kız, ben uyanmadan uyan- metninin bir masal havası içinde baş- malı; ben atıma atlamadan o atlama- ladığı gözden kaçmaz. lı; ben düşmana varmadan o varmalı; Her iki metinde de kahramanın yok yoksa, öyle oyalı, boyalı, on par- http://www.millifolklor.com 171 Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 mağı kınalı kızlarla işim yok benim!” Eflâtun Cem Güney tarafından (Güney 1963: 51). yazılmış metinde ise Selcan şöyle an- Böyle yiğit bahadır bir kız bulmak latılır: “Meğer Tekür derler Trabzon zordur. Yiğitler yiğidi Kan Turalı, kırk Beyinin, Selcan derler dillere destan yiğidini yanına alarak İç Oğuz’dan bir bir kızı varmış. Güzel mi dedin, güzel- kız arar, bulamayınca evlerine döner. miş: ay ile bahseder, gün ile doğarmış! Babası “Oğul kız bulduŋ mı?” (Ergin Hele yiğit mi dedin, yiğitmiş; alimal- 2009: 185) diye sorar. Güney metninde lah çifte yay çeker, bir attığı ok yere diyalog şöyle verilir: “Babası: ‘Aradığı- düşmezmiş…” (Güney 1963: 54). nı buldun mu oğul!’ diye sordu.” (Gü- Güney tarafından yeniden yazı- ney 1963: 53). Kan Turalı’nın babasına lan metinde Dede Korkut Kitabı’ndaki cevabı her iki metinde benzer şekilde kimi olaylara ve şahıslara da zaman verilir: “Yıkılsun Oğuz illeri, maŋa ya- zaman göndermeler yapar. Çünkü rar kız bulımadum baba” (Ergin 2009: “Bir metnin başka metinlere gönder- 185) / “Yıkılsın bu iller baba; bileğimin me yapması ya da oradaki bir kurgu- demirinde bir kız bulamadım, gitti” yu, karakteri ya da çatışmayı yeniden (Güney 1963: 53). üreterek model alması, metne teknik Aksakallı çok yaşlı ihtiyarları olarak bir zenginleşme etkisi getirir; yanına alan Kaŋlı Koca, oğluna kız zira metnin çağrışım gücü arttığı, baş- bulmak için yola çıkar; İç Oğuz’da kız ka metinlere uzanan birçok anlamlılık bulamaz, Dış Oğuz’da da bulamayınca zeminine kavuştuğu gibi anlatıda tek- Tırabuzon’a gider. Tırabuzan tekfu- düzeliği kıran bir unsur olarak edebî runun güzeller güzeli bir dilber kızı türler arası bir geçişlilikle de tekniği vardır13(Bu kısım her iki metinde ay- zenginleştirir” (Bayrak Akyıldız 2010: nıdır). 716). Güney tarafından yapılan bu Kan Turalı’nın talip olacağı Sel- göndermelerden biri de Kan Turalı can adlı bu kız yazma metinde şöyle masalında görülür. Kan Turalı’nın bo- anlatılır: “Sağına soluna iki çift yay ğayla mücadelesi anlatılırken Boğaç çekerdi. Attığı ok yere düşmezdi. O kı- Han’a telmihte bulunulur ve bu gön- zın üç canavar çeyizi ve yüz görümlü- derme “Boğaç Han misali” sözüyle de ğü var idi. Kızın Babası: “Kim o cana- ayrıca vurgulanır: “Bire hey; bırakın varı bastıra yense öldürse kızımı ona boğanızı gelsin!” diye seslendi, bırak- veririm” diye söz vermişti. Bastırmasa tılar boğayı; demirden, zincirden kur- başını keserdi. Böylelikle otuz iki kâfir tulan boğa, öyle bir canavarca saldırış beyinin oğlunun başı burç bedeninde saldırdı ki, korkudan, meydanın yü- kesilip asılmıştı. O üç canavarın biri reği ağzına geldi. Velâkin Kan Turalı kükremiş aslan idi, biri kara boğa –Boğaç Han misali- Yaradan’a sığınıp idi, biri de kara buğra idi. Bunların da alnının ortasına öyle bir yumruk her birisi bir ayrı ejderha idi. Bu otuz yapıştırdı ki, bir, bir daha derken, iki baş ki, burçta asılmıştı, kükremiş çekilince önünden, tepesi üstü gitti aslan ile kara buğranın yüzünü gör- boğa!” (Güney 1963: 66). memişlerdi, ancak boğa boynuzunda “Metinlerarasılık hem doku, hem helâk olmuşlardı.” metin hem de bağlam düzlemindeki 172 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 değişikliklerin, dönüşümlerin önünü temek üzere geldiğini Tekfura haber açar” (Aktulum 2013: 34). Bu bağlam- verirler. Yedi ağaç yer karşıcı çıkan da; “Bir efsane, masal ya da kıssa halk kâfirler, Kan Turalı ve kırk yiğidine hikâyesine dönüşürken koşuklaştır- olması gerekenden çok saygı gösterir- madan söz etmek yerinde olur. Çünkü ler. Ak çadır dikerler, alaca halı dö- hikâye, düzyazı biçimindeki bu anlatı- şerler; ak koyun keserler, yedi yıllık ları, şiir bölümlerini kullanmak aracı- ak şarap içirirler. Tekfura getirirler. lığı ile bir şekilde koşuklaştırmakta- Yüz kâfir gizlice zırh giyinir. Kızlar al dır” (Özay 2009: 9). Güney de metni giyinir, Selcan ise sarı giyinir. Tekfur oluştururken sık sık koşuklaştırmaya “Yiğit nereden geliyorsun?” diye so- başvurmuştur. Aynı durum Kan Tu- runca Kan Turalı şiirle cevap verir. ralı masalında da görülür. Yazma me- Tanrı buyruğu ile, Peygamber kavli tindeki nazım kısımları geçiş dönemi ile kızını almaya geldiğini söyler. Tek- özellikleri ve nesirleşme eğilimi gös- fur: “Bu yiğidin sözü hızlı, eğer elinde terirken, Güney tarafından yazılmış de hüneri var ise.” der. Çok yakışıklı metinde şiirlik yapı özellikleri daha olan Kan Turalı, Oğuzda yüzü örtülü sağlam olup âşık tarzı şiir geleneğine gezen dört yiğitten biridir. Kan Turalı bağlılık belirgindir: yüz örtüsünü sıyırıp açınca, köşkten Kan Turalı eline kopuz alıp Trab- bakan Selcan bir hoş olur; eli ayağı- zon beyine karşı, 11 heceli manilerden na karışır, kediler gibi yerinde du- oluşan iki dörtlük söyler (Güney 1963: ramaz. “Hak Teâlâ babamın gönlünü 61). yumuşatsa da başlık kesip beni o yiği- Kırk yiğit kopuzlarını alıp Kan de verse, bunun gibi yiğit yazık olur Turalı’yı yiğitleme ile över. Bunlardan ki canavarlar elinde paralansın” der. biri 11 heceli, dört kıtadan oluşan bir Bu sırada demir zincirle boğayı ge- koşmadır (Güney 1963: 65). tirirler. Boğa dizini çöker, boynuzu ile Selcan’ın Kan Turalı’nın başına bir mermer taşı yuğurur, peynir gibi varıp on bir heceli, üç dörtlüklü bir dider. Kâfirler: “Şimdi yiğidi atar, yı- koşma söyler (Güney 1963: 70-71). kar, yere serer delik deşik eder; yıkıl- Kan Turalı da Selcan’a karşı on sın Oğuz elleri, kırk yiğit bir bey oğlu bir heceli, üç dörtlüklü bir şiir söyler ile bir kızdan ötürü ölmek ne oluyor?” (Güney 1963: 71). derler. Kan Turalı, kırk yiğidine ses- Selcan’ın memleketine gitmek is- lenerek “Kolca kopuzumu getirin övün teyen Kan Turalı’ya karşı Kaŋlı Koca beni” der. Kopuz eşliğinde şiirler övü- bir şiir söyleyerek vazgeçmesini ister. len Kan Turalı boğayla mücadele eder. Buna karşı Kan Turalı da şiirle kar- Çok uğraşırlar. Ne boğa yener, ne Kan şılık verir ve vazgeçmeyeceğini söyler. Turalı yener. Kan Turalı: “Bu dünyayı Kırk yiğidini yanına alan Kan Turalı, erenler akıl ile bulmuşlardır, bunun yedi gün yedi gece at koşturur, kâfirin önünden sıçrayayım, ne hünerim var sınır boyuna erişir. Sınır boyuna eri- ise ardından göstereyim.” der. Adı gü- şince Kan Turalı kırk arkadaşına şiir zel Muhammed’e salâvat getirir, boğa- söyler. Bunlar söyleşirken Oğuz’dan nın önünden savulur. Boğa boynuzu Kan Turalı adlı bir yiğidin Selcan’ı is- üzerine dikilir. Kuyruğundan üç kere http://www.millifolklor.com 173 Millî Folklor, 2015, Yıl 27, Sayı 108 kaldırıp yere atan Kan Turalı boğayı koşturur. Oğuzun sınır boyuna çıkar, boğazlar. Tekfur: “Bre kızı verin, şe- çadır diker. Düğün alayını karşılama- hirden sürün, çıksın gitsin” der. Tek- sı için haber verilen Kaŋlı Koca’nın furun kardeşinin oğlu; “Canavarların gelmesini beklerken Kan Turalı’nın sultanı aslandır, onunla da oyun gös- uykusu gelir. “Üç canavar öldürdüğü tersin, kızı ondan sonra verelim” der. için bir kızcağızımı aldı gitti” diye dü- Varıp aslanı çıkarırlar, meydana ge- şünen Tekfur pişman olmuştur. Kara tirirler. Aslan haykırır, meydanda ne elbiseli, demir zırhlı altı yüz kâfir se- kadar at var ise sinip kalır. Yiğitleri: çen Tekfur, gece gündüz at koşturarak “Boğadan kurtuldu, aslandan nasıl Kan Turalı’nın üzerine gelir. Bunu kurtulsun” diye ağlaşırlar. Kan Turalı gören Selcan, şiir söyleyerek Kan yiğitlerini ağlar görür; “Bre alca ko- Turalı’yı uyandırır. Selcan’ı at üze- puzumu ele alın beni övün, sarı gi- rinde, zırh giyinmiş ve mızrağı elinde yen kız aşkına bir aslandan döneyim gören Kan Turalı, yeri öperek “inan- mi?” der. Yiğitleri onu över. Tanrı’dan dık imân ettik, niyetimiz Hak Teâlâ medet dileyen Kan Turalı, adı güzel katında gerçekleşti” deyip arı sudan Muhammed’e salâvat getirir, aslanın abdest alır. İki rekât namaz kılarak alnını gözetip öyle bir yumruk vurur atına biner; adı güzel Muhammed’e ki, yumruk çenesine dokunur ufaltır. salâvat getirir, kara elbiseli kâfire at Ensesinden tutup belini kırar, son- sürerek karşı varır. Selcan Hatun da ra kaldırıp yere vurur, un ufak eder. at oynatır, Kan Turalı’nın önüne ge- Tekfurun önüne gelerek kızını ister. çer. Önüne gelen hasımlarını bastırıp Tekfur kızını verecektir fakat kardeşi otağa gelir. O sırada Kan Turalı’nın oğlu yine engel olur, canavarların başı babası anası da çıka gelir. Kan Tu- olan deve ile de karşılaştırmak ister. ralı gelmemiştir. Selcan Hatun’a şiir Tekfur: “Devenin ağzını yedi yerden söyleyerek haber sorarlar. Gelenlerin bağlayın” der. Kinli kâfirler bağlamaz- kaynanası kayınbabası olduğunu an- lar, yularını sıyırıp salıverirler. İki layan kız kamçı ile işaret ederek “Ota- canavarla savaşan yiğit yorgundur, ğa inin, nerede iner karışır toz var ise kayıp düşer. Altı cellât yalın kılıç bek- nerede karga kuzgun oynuyorsa ora- lerken arkadaşları bir şiir söyleyince da arayalım” der. Kan Turalı’nın atı Kan Turalı ayağa kalkar. Kolca ko- oklanmış, gözünün kapağı oklanmış, puzuyla övülmek ister, yiğitleri övüp yüzünü kan bürümüş, durmadan ka- söyleyince Kan Turalı deveyi de yener. nını siliyor, kâfirler üşüşüyor, kılıcını Tekfur: “Vallah bu yiğidi gözüm gör- yalın eyliyor kâfiri önüne katıp kovalı- dü gönlüm sevdi” der. Kırk yerde otağ yor. Selcan Hatun bunu böyle görünce diktirir. Kırk yerde kızıl ala gerdek bir bölük kaza şahin girmiş gibi kâfire kurdurur. Kan Turalı ile kızı getirip at sürer. Bir ucundan kırıp kâfiri öbür gerdeğe koyarlar. Ozan gelip coştu- ucuna çıkar. Düşmanı önüne katıp ko- rucu havalar çalar. Oğuz yiğidinin valayan kişinin Selcan Hatun olduğu- yüreği kabarır. Bey babasının, kadın nu bilmeyen Kan Turalı, “Aklına esip annesinin yüzünü görmeden gerdeğe benim düşmanıma giren yiğit ne yi- girmek istemez. Yedi gün yedi gece at ğitsin/ İzinsiz düşmana girmek bizim 174 http://www.millifolklor.com

Description:
Eflâtun Cem Güney'in çalışmaları arasında “Dede Korkut Masalları”nın ayrı bir önemi vardır. 1958'de yayımlanan kitapta yer alan yedi metin; “Boğaç
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.