Cehennem Dan Brown İngilizce aslından çevirenler: Petek Demir - İpek Demir Altın Kitaplar Bu kitap bir kurgudur. İsimler, karakterler, ticari şirketler, mekânlar, olaylar yazarın hayal dünyasının ürünleri olup halen hayatta ya da ölmüş gerçek kişilerle, olaylarla ve mekânlarla benzerlikleri tamamen rastlantıdır. Anne babama... Teşekkür Her zamanki gibi öncelikle, editörüm ve yakın arkadaşım Jason Kaufman'a, kendini işine adayışı ve yeteneği; ama en çok da güler yüzlü yaklaşımı için teşekkür ederim. Olağanüstü eşim Blythe'a, romanın yazım sürecinde gösterdiği sevgi, sabır ve ayrıca ön editör olarak olağanüstü önsezileri ve samimiyeti için teşekkür ederim. Yorulmak nedir bilmeyen ajanım ve güvenilir dostum Heide Lange'ye, birçok ülkede tahmin edemeyeceğim kadar çok konuda ustalıkla yürüttüğü görüşmeler için teşekkür ederim. Yeteneği ve enerjisi için sonsuza dek minnettarım. Doubleday'deki tüm ekibe coşkuları, yaratıcılıkları ve tüm kitaplarım için gösterdikleri çabalar için teşekkür ederim. Suzanne Herz'e (bu kadar çok şapka giydiği ve onları böylesine iyi taşıdığı için), Bili Thomas'a, Michael Windsor'a, Judy Jacoby'ye, Joe Gallagher'a, Bob Bloom'a, Nora Reichard'a, Beth Meistor'a, Maria Carella'ya ve sonsuz desteği için Sonny Mehta'ya, Tony Chirico'ya, Kathy Trager'a, Anne Messitte'ye ve Markus Dohle'ye teşekkür ederim. Ayrıca, Random House satış bölümündeki muhteşem insanlara teşekkür ederim. Bilge danışmanım Michael Rudell'e küçük veya büyük her konudaki önsezileri ve dostluğu için teşekkür ederim. Yeri doldurulamaz asistanım Susan Morehouse'a zarafeti ve enerjisi için teşekkür ederim. O olmasaydı her şey kaosa dönüşürdü. Transworld'deki tüm dostlarıma, özellikle de yaratıcılığı, desteği ve neşesi için Bili Scott- Kerr'e, liderliği için Gail Rebuck'a teşekkür ederim. İtalyan yayıncım Mondadori'ye, özellikle Ricky Cavallero, Piera Cusani, Giovanni Dutto, Antonio Franchini ve Claudia Scheu'ya teşekkür ederim. Türk yayıncım Altın Kitaplar'a, özellikle Oya Alpar, Erden Heper ve Batu Bozkurt'a bu kitapta geçen yerlerle ilgili sağladıkları özel hizmetlerden ötürü teşekkür ederim. Dünyanın dört bir tarafındaki yayıncılarıma tutkuları, yoğun çalışmaları ve bağlılıkları için teşekkür ederim. Bizimle Floransa'da bu kadar çok zaman geçirdiği ve şehrin sanatına, mimarisine hayat getirdiği için Dr. Marta Alvarez Gonzâlez'e teşekkür ederim. İtalya gezimizi zenginleştirmek adına tüm yaptıkları için eşsiz Maurizio Pimponi'ye teşekkür ederim. Floransa ve Venedik'te bana zaman ayırarak uzmanlıklarını paylaşan tüm tarihçilere, rehberlere ve uzmanlara; Biblioteca Medicea Laurenziana'dan Giovanna Rao ve Eugenia Antonucci'ye, Palazzo Vecchio'dan Serana Pini ve personeline, Uffizi Galerisi'nden Giovanna Giusti'ye, vaftizhane ve II Duomo'dan Barbara Fedeli'ye, San Marco Bazilikasından Ettore Vito ve Massimo Bisson'a, Dükalar Sarayı'ndan Giorgio Tagliaferro'ya, tüm Venedik için Isabella di Lenardo, Elizabeth Carroll Consavari ve Elena Svalduz'a, Biblioteca Nazionale Marciana'dan Annalisa Bruni ve personeline, ayrıca yukarıdaki listeye eklemeyi unuttuğum birçok kişiye en içten teşekkürlerimi sunarım. Sanford J. Greenburger Associates'tan Rachael Dillon Fried ve Stephanie Delman'a burada ve yurtdışında yaptıkları her şey için teşekkür ederim. İstisnai beyinler Dr. George Abraham, Dr. John Treanor ve Dr. Bob Helm'e bilimsel uzman görüşleri için teşekkür ederim. Yazım sürecinde fikirlerini sunan ilk okuyucularım; Greg Brown, Dick ve Connie Brown, Rebecca Kaufman, Jerry ve Olivia Kaufman ve John Chaffee'ye teşekkür ederim. Web dâhisi Alex Cannon'a, Sanborn Media Factory'deki ekiple birlikte internet dünyasında harıl harıl çalıştığı için teşekkür ederim. Bu kitabın son bölümlerini yazarken bana Green Gables'ta sessiz bir sığınak sağladıkları için Judd ve Kathy Gregg'e teşekkür ederim. Mükemmel internet kaynakları Princeton Dante Project'e, Columbia Üniversitesi Digital Dante'ye ve World of Dante'ye teşekkür ederim. Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır. Gerçekler Bu romanda bahsi geçen tüm sanat ve edebiyat eserleri ile bilim ve tarih gerçektir. "Konsorsiyum" yedi farklı ülkede şubeleri bulunan özel bir kuruluştur. Güvenlik ve mahremiyetini korumak için ismi değiştirilmiştir. Cehennem, Dante Alighieri'nin epik şiiri İlahi Komedya'da betimlenen yeraltı dünyasıdır. Eserde cehennem, "Gölge" denilen varlıkların, yani yaşamla ölüm arasındaki bedensiz vücutların bulunduğu, çok ayrıntılı bir dünya olarak tasvir edilir. Önsöz Ben Gölge'yim. Acılar kentinden kaçarım. Sonsuz kederin içinden uçarım. Arno Nehri kıyısında nefes nefese sürünüyorum... Via dei Castellani'ye doğru sola dönüyor, kuzeye yöneliyor, Uffizi'nin gölgelerinde koşturuyorum. Hâlâ peşimden geliyorlar. Şimdi, tükenmez bir kararlılıkla avlanırken ayak sesleri daha da yükseliyor. Yıllarca peşimi bırakmadılar. Onların bu ısrarcılığı, yeraltında kalmama... arafta yaşamama... khthonik bir canavar gibi toprağın altında çabalamama sebep oldu. Ben Gölge'yim. Burada, yerin üstünde, gözlerimi kuzeye dikiyor; ama doğruca kurtuluşa giden yolu bulamıyorum... Çünkü Apennin Dağları, şafağın ilk ışıklarını karartıyor. Mazgal siperli kulesi ve tek kollu bir saati bulunan meydanı geçiyorum. Sabahın erken saatlerinde, nefesleri lampredotto[1] ve fırınlanmış zeytin kokan sokak satıcılarının arasından Piazza di San Firenze'ye kıvrılıyorum. Bargello'ya gelmeden karşıya geçerek Badia Kulesi'ne doğru batıya yöneliyor ve merdivenlerin dibindeki demir kapıyla karşılaşıyorum. Burada tüm tereddütler geride bırakılmalı. Kapı kolunu çeviriyor ve dönüşü olmadığını bildiğim pasaja adımımı atıyorum. Kurşun gibi ağır bacaklarımı dar merdivenlerden yukarı çıkmaya zorluyorum... Yıpranmış, çukurlu, yumuşak mermer basamaklardan yukarı, gökyüzüne doğru dönerek çıkıyorum. Sesler aşağıdan yankılanıyor. Arıyorlar. Durup dinlenmeden peşimdeler, yaklaşıyorlar. Neyin yaklaştığını da... onlara ne yaptığımı da anlamıyorlar! Nankör dünya! Ben tırmanırken görüntüler belirginleşiyor... Şehvetli bedenler kızgın yağmurda kıvranıyor, açgözlü ruhlar dışkı içinde yüzüyor, hainler şeytanın buzlu ellerinde donuyor. Son basamakları sendeleyerek çıkıp yukarıya vardığımda, sabahın nemli havasında neredeyse öleceğim. Başımın hizasındaki duvara doğru koşuyor, aralıklardan dışarı bakıyorum. Çok aşağılarda, beni sürgün edenlerden yaptığım kendi mabedim, o kutsanmış şehir var. Ardımdan yaklaşan sesler bağırıyor. "Senin yaptığın delilik!" Delilik deliliği körükler. "Tanrı aşkına," diye sesleniyorlar. "Nereye sakladığım bize söyle!" Ben de tam olarak Tanrı aşkına, söylemeyeceğim. Şimdi, sırtımı soğuk taşa vermiş, köşeye sıkıştırılmış öylece duruyorum. Bakışlarını yeşil gözlerime dikmişler; ifadeleri sertleşiyor, artık aldatıcı değil tehdit ediciler. "Biliyorsun, kendi yöntemlerimiz var. Yerini söylemen için seni zorlayabiliriz." Ben de bu yüzden, cennete giden yolu yarıya kadar tırmandım. Sonra bir anda arkamı dönüp uzanıyor, yüksek çıkıntıya parmaklarımla tutunuyor, kendimi yukarı çekiyor, dizlerime dayanıyor ve ayağa kalkıyorum... Uçurumun başında dengesizce duruyorum. Boşlukta rehberim ol sevgili Vergilius. Ayaklarımdan yakalamak için şaşkınlık içinde ileri atılıyorlar ancak dengemi bozup beni düşürmekten de korkuyorlar. Şimdi çaresizlik içinde yalvarıyorlar; ama arkamı döndüm. Yapmam gerekeni biliyorum. Aşağılarda, baş döndürecek kadar aşağılardaki kırmızı tuğla çatılar bir alev denizi gibi yayılmış. Bir zamanlar devlerin gürlediği toprakları aydınlatıyor... Giotto, Donatello, Brunelleschi, Michelangelo, Botticelli. Ayak parmaklarımı iyice kenara getiriyorum. "İn aşağı!" diye bağırıyorlar. "Henüz çok geç değil!" Sizi cahiller! Geleceği görmüyor musunuz? Yaratımın ihtişamını anlamıyor musunuz? Peki ya gerekliliğini? Bu son fedakârlığı severek yapacağım... ve aradığınız şeyi bulma ümidinizi yok edeceğim. Asla zamanında bulamayacaksınız. Parke taşlı meydan, onlarca metre aşağıdaki sessiz bir vaha gibi beni çağırıyor. Daha fazla zamana nasıl da ihtiyacım var... ama zaman, geniş servetimin bile satın alamayacağı bir şey. Bu son saniyelerde meydana bakıyor ve beni şaşırtan bir manzarayla karşılaşıyorum. Yüzünü görüyorum. Bana karanlığın içinden bakıyorsun. Gözlerin kederli; ama başardığım şey sebebiyle bakışlarında bir saygı seziyorum. Başka seçeneğim olmadığını anlıyorsun. İnsanlık aşkına, başyapıtımı korumalıyım. Şimdi bile büyüyor... bekliyor... yıldızları yansıtmayan lagünün kan kırmızı sularının altında kaynıyor. Gözlerimi seninkilerden ayırıyor ve ufku seyre dalıyorum. Bu ağır yüklü dünyanın üstünde son kez yakarıyorum. Sevgili Tanrım, dünyanın beni günahkâr bir canavar olarak değil, bir kurtarıcı olarak hatırlaması için dua ediyorum. Öyle olduğumu biliyorsun. Ardımda bıraktığım hediyeyi insanlığın anlaması için dua ediyorum. Hediyem, gelecektir. Hediyem, kurtuluştur. Hediyem, cehennemdir. Bundan sonra fısıltıyla âmin diyerek... boşluğa son adımımı atıyorum.