ebook img

Çıplak Maymun - Desmond Morris PDF

344 Pages·2009·1.59 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Çıplak Maymun - Desmond Morris

ÇIPLAK MAYMUN Desmond Morris İngilizceden çeviren: Nuran Yavuz Özgün Adı: The Naked Ape © 1985, İnkılap Kitabevi ISBN: 978-975-10-2850-1 Desmond Morris 1928 yılında Wiltshire'da dünyaya gelmiştir. Birmingham Üniversitesinde zooloji öğrenimi gördükten sonra, Oxford Üniversitesinde doktora yapmıştır. 1959 yılında Londra Hayvanat Bahçesi müdürü olarak çalışmaya başlayan Morris, bu görevini sekiz yıl sürdürmüştür. Pek çok dile çevrilen ve tüm dünyada milyonlarca satan Çıplak Maymun adlı kitabını bitirinceye dek birçok kitap ve bilimsel çalışmaya imza atmıştır. Desmond Morris, insan ve hayvan davranış modellerini inceleyen birçok televizyon programı ve filmin yapımcılığını üstlenmiştir. Aynı zamanda son derece başarılı bir sanatçı olan Morris'in çalışmalarında sürrealizm akımının etkileri görülür. İlk kişisel sergisini 1948'de açan Desmond Morris, daha sonra 1957'de Londra'daki Çağdaş Sanatlar Enstitüsü'nde şempanze Congo'nun da dahil olduğu bir grup şempanzenin resim ve çizim çalışmalarının küratörlüğünü yapmıştır. Nuran Yavuz 1944'te İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nden mezun olduktan sonra, ABD'de Fairleigh Dickinson Üniversitesinde sosyoloji eğitimi almış, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde eğitimini tamamlamıştır. 1972-1983 yılları arasında Sander Yayınlarını yönetmiştir. 1992- 2006 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehircilik Bölümü'nde sosyoloji ve antropoloji dersleri vermiştir. İngilizceden çevirdiği yirmiye yakın kitap arasında Jön Türkler (E.E. Ramsuar), Sevgiliye Mektuplar (Rosa Luxemburg), Kamyonet (Per Wahioo), Artemio Cruz'un Ölümü (Carlos Fuentes), Desmond Morris'in üçlemesi Çıplak Maymun, İnsanat Bahçesi, Sevmek Dokunmaktır, Tristram Shandy (Laurence Sterne) ile İslam Sanatının Oluşumu (Oleg Grabar) ve İttihat ve Terakki (Feroz Ahmad) sayılabilir. TEŞEKKÜR BU KİTABIN çok kişi tarafından, rahatlıkla okunmasını istedim. Bu yüzden metin arasında, boyuna kaynak göstererek yazının akışını kesmekten kaçındım. Oysa, kitabımı hazırlarken birçok orijinal rapor ve yayından yararlanmıştım, ki bunların yazarlarına, değerli yardımlarından dolayı teşekkür etmeden geçmeyi doğru bulmuyorum. Onun için kitabın sonuna, her bölümde ele aldığım konulara göre kendilerinden yararlandığım belli başlı yazarların adlarını ekledim. Bu ekin arkasına da daha ayrıntılı bilgi verecek bir bibliyografya koydum. Bu arada, tartışma, yazışma ya da başka bir yolla doğrudan ya da dolaylı olarak bana yardımları dokunan sayısız dost ve meslektaşa da teşekkür etmek isterim. Özellikle aşağıda adı geçenlere: Dr. Anthony Ambrose, Mr. David Attenboro-ugh, Dr. David Blest, Dr. N G. Blurton Jones, Dr. John Bovolby, Dr. Hilda Bruce, Dr. Richard Coss, Dr. Richard Davenport, Dr. Alistair Fraser, Profesör J.H. Fremlin, Profesör Robin Fox, Barones Jane van Lawick-Goodell, Dr. Fae Hail, Profesör Sir Alister Hardy, Profesör Harry Harlow, Mrs. Mary Haynes, Dr. Jan van Hooff, Sir Julian Huxley, Miss Devra Kleiman, Dr. Paul Leyhausen, Dr. Leıvis Lipsitt, Mrs. Caroline Loizos, Profesör Konrad Lorenz, Dr. Malcolm Lyall Watson, Dr. Gilbert Manley, Dr. Isaac Marks, Mr. Tom Mascher, Dr. L. Harrison Matthews, Mrs. Ramona Morris, Dr John Napier, Mrs. Caroline Nicolson, Dr. Kenneth Oakley, Dr. Frances Reynolds, Dr. Vemon Reynolds, Sayın Miriam Rothschild, Mrs. Claire Russell, Dr. W.M. S. Russell, Dr. George Schallerİ Dr. John Sparks, Dr. Lional Tiger, Profesör Niko Tinbergen, Mr. Ronald Webster, Dr. Wolf-gang Wickler ve Profesör John Yudkin. Şunu da hemen ekleyeyim ki bir kimsenin bu listede adı bulunması, kitapta ileri sürdüğüm fikirlerin tümünü benimle paylaştığı anlamına gelmemelidir. GİRİŞ BUGÜN dünyada yaşayan yüz seksen üç maymun ve goril türü vardır ki, bunlardan yüz seksen ikisinin vücudu, kılla kaplıdır. Tek istisna, kendisine Homo Sapiens adını vermiş olan çıplak bir maymundur. Parlak bir başarıya ulaşmış olan bu tür, zamanının büyük bir bölümünü davranışlarının soylu nedenlerini incelemekle ve en az o kadar bir zamanını da (inatla) temel nedenlerini görmezlikten gelmekle geçirir. Çıplak maymun, primatlar arasında en büyük beyne sahip olmakla övünür, ama en büyük cinsel organa da sahip olduğunu gizlemeye çalışır ve bu şerefi, güçlü goril hazretlerine bırakmayı tercih eder. Yalan. Çıplak maymun, ses olanaklarını son haddine kadar kullanan, büyük bir araştırma duyusuna sahip, kalabalık bir toplum içinde yaşayan bir maymundur: Bu maymunun davranışlarının temelindeki nedenleri incelemenin zamanı gelmiştir artık. Ben bir hayvan bilginiyim. Çıplak maymun da bir hayvandan başka bir şey değildir. Şu halde, onun üzerine bir şeyler yazmaya kendimde hak görüyor ve çıplak maymunun tutumlarından bazısı hayli karmaşık ve etkileyici imiş diye, bu konuda daha fazla susmayı kabul etmiyorum. Dayanağım da şu: Homo Sapiens, bilgisini ne kadar çoğaltmış olursa olsun yine de çıplak maymun olarak kalmış; davranışlarını ne kadar soylu nedenlere dayarsa dayasın, yine de ilk baştaki o pek soylu olmayan güdülerden vazgeçmemiştir. Bundan biraz utanç duyduğunu biliyoruz, ama baştaki içgüdülerinin milyonlarca yıldan beri onu etkilediğini, yenilerinin ise sadece birkaç bin yıllık bir geçmişe dayandığını unutmamalıyız. Bu yüzden, bütün gelişimi boyunca biriktirmiş olduğu genetik mirası bir omuz silkmekle sırtından atabilmesi kolay değildir. Bu gerçeği kafasına iyice yerleştirebildiği anda çıplak maymun belki daha rahatlayacak, daha eksiksiz bir hayvan olacaktır. Bir hayvan bilgininin ona yapabileceği en büyük yardım da budur belki. Çıplak maymunun davranışlarını konu edinen incelemelerin en şaşılası yönü, çoğunlukla göze apaçık görünen şeyleri atlayıp geçmiş olmalarıdır. İlk antropologlar, doğal yapımızın gerçek köklerini ortaya çıkarabilmek için dünyanın dört bucağına seğirtmişlerdi. Oysa, bu uzak kültür kaynakları hemen hemen sönmüş durumdadır. Bilginler, gezilerinden bu kabilelerin sevişme görenekleri, garip akrabalık sistemleri ve esrarlı ayinleri üzerine şaşırtıcı gözlemler edinerek dönmüşler ve bu malzemeyi sanki bütün insan türünün davranışlarını açıklamak yolunda, büyük bir önem taşıyormuş gibi kullanmaya kalkmışlardır. Bu araştırıcıların çalışmalarının çok ilginç olduğuna şüphemiz yok ve muhakkak ki, bir çıplak maymun topluluğunun kültürel bir çıkmaza sürüklenmesi sonucu neler olabileceği konusunda edindiğimiz bütün değerli bilgileri onlara borçluyuz. Bu çalışmalar, davranış biçimlerimizin topyekün toplumsal çöküntüye yol açmaksızın, normalden ne kadar saptırılabileceğini ortaya çıkarmıştır. Ama, bunlar tipik bir çıplak maymunun tipik davranışları üzerinde bize hiçbir şey öğretmiş değiller. Bu sonuca ulaşmanın tek yolu, üstün kültürlerin çoğunluğunu temsil eden gelişmiş örneklerin davranışlarını gözlemektir. Biyolojik açıdan benimsenebilecek tek doğru yol da budur zaten. Eski okul antropologları, ilkel bir teknolojiye sahip bu kabile topluluklarının, ileri uygarlıklara oranla konuya daha yakın olduğunu ileri süreceklerdir. Ben de onların bu düşüncesine karşı diyeceğim ki, bugün yaşamakta olan bu gibi topluluklar, ilkel değil, sadece “aptallaşmış” gruplardır. Gerçek ilkel kabileler, binlerce yıl var ki, silinip gitmiştir. Çıplak maymun türü, büyük bir araştırıcılık niteliğine sahiptir. Dolayısıyla, gelişmeyi başaramamış bir toplum, bir anlamda “hayırsız çıkmış” sayılabilir. Onu böyle dizginleyen bir şey olmuş demek ki; türün, çevresini araştırmak yönündeki doğal eğilimini engelleyen bir şey. İlk antropologların bu kabileler üzerindeki çalışmaları belki de, sadece grubun kendine özgü gelişimi içinde sınırlanıp kalmıştır. Onun için bu bilgileri türümüzün davranışının genel çizgisine temel olarak almak tehlikeli olabilir. Psikiyatrlarla psikanalizcilere gelince, onlar bu kadar uzağa gitmemiş ve incelemelerini esas daldan aldıkları örnekler üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Ne var ki, başlangıçtaki incelemelerin büyük bir bölümü, antropologların düştüğü yanlış kadar olmasa bile, yine de peşin yargılarla sınırlandırılmıştır. Ruhbilimcilerin çalışmalarına konu olanlar, genellikle ya bir anormalliği ya da bir eksik yanı olan kişilerdir. Sağlıklı, başarılı, dolayısıyla tipik bireyler olsalardı, psikiyatrların yardımına muhtaç olmazlar ve psikiyatri bilimine bir katkıda bulunmazlardı. Bu bilginler bize, davranışlarımızın ana çizgisinin nasıl bozulabileceği konusunda çok önemli toplu bir bakış getirmişlerdir. Ancak türümüzü bir bütün olarak ele alıp da biyolojik niteliğini tartışmaya kalktığımız zaman, sadece antropologlarla psikiyatrların ilk bulgularına dayanmanın yersiz olacağı kanısındayım.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.