ebook img

çocukların aile içinde şiddete maruz kalmaları ve dindarlıkları üzerine ampirik bir araştırma PDF

37 Pages·2016·0.36 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview çocukların aile içinde şiddete maruz kalmaları ve dindarlıkları üzerine ampirik bir araştırma

bilimname XXXII, 2016/3, 109‐145 Geliş Tarihi: 14.05.2016, Yayın Tarihi: 30.12.2016 doi: http://dx.doi.org/10.21646/bilimname.2016.14 ÇOCUKLARIN AİLE İÇİNDE ŞİDDETE MARUZ KALMALARI VE DİNDARLIKLARI ÜZERİNE AMPİRİK BİR ARAŞTIRMA Yasemin DAVARCIa Hasan KAYIKLIKb Öz Aile, şiddet ve din kavramları geçmişi insanın varoluşuna kadar uzanan, insan hayatında varlığını ve etkisini tarihin tüm dönemlerinde koruyan unsurlardır. Kimi zaman problem, kimi zaman çözüm olarak karşımıza çıkan bu kavramlar insanın yeryüzünde varoluş sürecine katkı sağlayan önemli olgulardır. Ele alınış ve algılanış biçimleri, rolleri ve işlevleri, sebep ve sonuçları hatta tanımlanmaları bile toplumdan topluma kültürden kültüre zamana ve mekâna göre değişip dönüşmüştür. Bu araştırma çocukların aile içinde şiddete maruz kalmaları ile onların dindarlık durumları arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak üzere planlanmıştır. Çok geniş ve karmaşık bir konu olan şiddet; aile içi şiddet başlığı altında aile içinde çocuğa yönelik şiddet olarak sınırlandırılmıştır. Ebeveynlerinden çocuğa doğru olmak üzere; çocukların aile içinde maruz kaldıkları şiddet ile onların dindarlıkları arasındaki ilişkinin ne olduğu ya da olabileceği, çocukların dini yaşantıları ile maruz kaldıkları şiddet durumları arasında bir ilişkinin olup olmadığı, varsa ne yönde bir ilişki olduğu, bunların birbirini nasıl etkilediği sorularına cevap aranmıştır. Araştırmanın amaçları doğrultusunda oluşturulan hipotezleri test etmek için IBM SPSS 21 (Statistical Package for Social Sciences) paket programı kullanılmıştır. Ölçeklerin güvenilirliğini ölçmek için Cronbach Alpha analizi, ortaya çıkan değişkenler arasındaki ilişkinin yönü ve anlamlılık düzeyini belirlemek için Paersonkorelasyon testi, ilişkinin yapısını belirlemek için ise regresyon analizi yapılmıştır. Karşılaştırmalar için T‐testi ve ANOVA testinden yararlanılmıştır. Adana ilinde lise seviyesinde eğitim öğretim gören 13‐18 yaş aralığında bulunan 505 öğrencinin katılımıyla tarama yöntemi ve anket tekniği ile gerçekleştirilen araştırma sonucunda çocuğun dindarlığı ile aile içinde şiddete maruz kalması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Ancak çocuğun dindarlığının inanç boyutu ile aile içinde şiddete                                                              a Doktora Öğrencisi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, [email protected] b Prof. Dr., Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, [email protected] Yasemin DAVARCI & Hasan KAYIKLIK maruz kalma düzeyi arasında negatif yönlü istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Aile içi şiddet, Çocuğa yönelik şiddet, Dindarlık.  Giriş Aile içi şiddet dünyada ve ülkemizde her geçen gün varlığını biraz daha hissettiren büyük bir biyo‐psiko‐sosyal sorun haline gelmiştir. Bu sorun, son zamanlarda kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerini fazlaca meşgul eden güncel bir konudur. Haberlerde, yazılı ve görsel basında sosyal medyada hemen hemen her gün yer alan aile içi şiddet olayları şiddetin modellenerek artmasına, eskiye göre daha belirgin ve görünür hale gelmesine neden olmaktadır. Öte yandan medyanın sıkça kullandığı bu olgunun halkın bazı kesimleri tarafından sıradan karşılanmaya, normalleşmeye hatta kabul görmeye başladığı da gözlemlenmektedir. Araştırmada geçmiş yıllarda medyada çok sık yer verilmeyen, toplumun büyük bir kısmı tarafından göz ardı edilen, üstü örtülen bir konu olan aile içi şiddetin çocuğa yansıyan kısmına yer verilecektir. Son günlerde hemen hemen her gün çocuklarla ilgili cinsel istismar haberleri medyaya yansımaktadır. Çocuklar özellikle kendilerini korumakla mükellef kişilerce bile istismara maruz kalmaktadır. Hatta toplumda dini temsil eden kurumlarda kalan çocukların bile istismara uğradığı yönünde çıkan haberlere şahit olunmaktadır (http1, 2, 3, 4). Tarih boyunca çocuğa yönelik şiddet çok sık rastlanan ve toplumlar tarafından meşru sayılabilen bir şiddet türüdür. Bazı anne babalar tarafından kabul gören bir terbiye ve disiplin mekanizması olarak kullanılan çocuğa şiddet aile içinde oldukça yaygın bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Üstelik anne babalar şiddet içeren davranışlarının büyük bir kısmını şiddet kapsamında algılamamaktadırlar. Bu konuda son derece bilinçli ve eğitimli u ailelerde bile bu tip sorunlara rastlanmaktadır. Şiddetin bütün türleri göz m r o önüne alındığında çocuklar bunların ya tanığı ya da mağduru olmaktadır. atf e Plet Şiddet ortamında büyüyen çocuklar ileri vadede şiddetin taşıyıcısı ve cd Düşün/3:ŞidD 4.0 uygulaSyoıcnı sı zhaamliannel gaerdlma ekytaepdıilra. n araştırmaların çoğu aile içi şiddetin ame: 2016NC‐N zannedilenden daha yoğun ve yaygın bir şekilde yaşandığını göstermektedir. bilimnXXXII, CC BY‐ ÇÖozceullğikal ey öknietlleik ialeiltei şiiçmi ş iadrdaeçtl,a çroı ğbuun ludkulrau gmeule nfeakzlsaecla y agpöır iüçnerüirs inkdılem gaökzt aadrıdrı. |110| edilmiş, gizlenmiştir. Geçmişten günümüze pek çok aile tarafından şiddet çocuğa karşı bir disiplin ve terbiye aracı olarak kullanılmıştır. Hal böyle Çocukların Aile İçinde Şiddete Maruz Kalmaları ve Dindarlıkları Üzerine Ampirik Bir Araştırma olunca çocuğa yönelik şiddet sokak ortasında abartılı olmadığı ve kolluk kuvvetlerine yansımadığı müddetçe aile içinde varlığını sürdürmektedir. Çocuğa yönelik şiddet ailenin mahrem alanında gerçekleştiğinden çok fazla müdahale de edilememektedir. Aile içinde şiddete maruz kalan çocuklar genelde bu durumu kabullenmekte ve çevrelerinden saklamaktadırlar. Bu araştırma aile içinde şiddete maruz kalma konusunda başı çeken çocuklar; onların şiddete maruz kalma düzeyleri ve dindarlıkları üzerine kurgulanmıştır. Çünkü eğer çocukların aile içinde maruz kaldıkları şiddet ile onların dindarlık düzeyleri arasında bir ilişki varsa ve bu ilişkinin yönü belirlenebilirse çocukların şiddete maruz kalmalarının önlenmesi ve onların korunması için yapılan çalışmalara katkı sağlanabilir. Toplumda genel kanı dindar insanların davaranışlarında daha itaatkar, kurallara bağlı, daha uyumlu, olumlu ve sabırlı olması gerektiği yönündedir. Kural koyucular karşısında olumlu ve uyumlu davranışlar sergileyen insanların şiddete maruz kalmayacağı ya da daha az maruz kalacağı bilindik bir durumdur. Bu çalışmada çocuğun dindarlığının şiddete maruz kalma düzeyini azaltacağı öngörülmüştür. Nitelikli bir din eğitiminin şiddeti önleme ve azaltma noktasında katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Araştırmanın ana hedefi çocukların dini yöneliminin çocuğa uygulanan şiddet davranışları üzerindeki rolünün ne olduğunun belirlenmesidir. “Çocukların dini yönelimi onların şiddete maruz kalmasında nasıl bir rol oynamaktadır? Çocukların şiddete maruz kalmaları dindarlıklarını nasıl etkilemektedir? Sorularına cevap aranmıştır. Bu araştırmada “aile içinde çocuğa yönelik şiddet” ile kastedilen ebeveynlerden çocuğa doğru yöneltilen şiddet içerikli tutum ve davranışlardır. Çocuklardan ebeveynlere doğru yöneltilen şiddet davranışları çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Bununla birlikte şiddet uygulayan ebeveynlerin dindarlıkları da kapsam dışı bırakılmıştır. Araştırmada odaklanılan diğer bir konu da şiddete maruz kalan çocukların u m dindarlık düzeyleridir. r o kullanıBlaur aakr agşetrırçmekal,e şötrinrieleknle mili ştkairsaeml bai ry aörnatşetmırim (as uorlvuepy ö) rvnee kalenmkeitn it e2k0n1i3ğ‐i ce Platfdet 2014 Eğitim‐öğretim yılında Adana ili Seyhan ilçesi Dr. M. Feyyaz Etiz Düşün/3: ŞidD 4.0 Aotulnutaaşdrtuloır lvume l aidskeetnasigdneıdrli.e Ao 9lrm,a 1şa0tsı,rı 1ma1ça ıvnsıeınn 1d s2ao.n rs uçınlaaılfrılşıanmrada va ge erruğilibetuicmneku ö ncğ erlivesateip mslae grvıöinyr eedsnai nhödağ erse aenğğcliıitkliemlır, bilimname: XXXII, 2016CC BY‐NC‐N öğretim gören 13‐18 yaş grubu çocuklardan oluşması uygun bulunmuştur. |111| Yasemin DAVARCI & Hasan KAYIKLIK Bu çocuklar gelişim psikolojisi açısından ergenlik döneminde bulunmaktadırlar ve ergen veya genç olarak adlandırılmaktadırlar. Ancak 0‐ 18 yaş aralığındaki tüm bireyler hukuken çocuk sayıldığı için araştırma başlığında ve içeriğinde çocuk kavramı kullanılmıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesindeki0‐18 yaş arasındaki tüm bireyler “çocuk” olarak adlandırılır (ÇHS, 1995;5) ibaresi tercihimizi bu yönde kullanmamızda etkili olmuştur. Araştırma, özel yurtlarda ve aile yanında kalan bu öğrencilerden rastgele seçimler yapılarak çalışmaya katkı sağlamak isteyen gönüllüler aracılığı ile yürütülmüştür. 505 katılımcı ile yürütülen bu çalışmada Kayıklık (2003) tarafından oluşturulan ve katılımcının dindarlık düzeyini ölçmeyi amaçlayan Dinsel Yaşayış Ölçeği (DYÖ) ile Sarıbeyoğlu (2007) tarafından geliştirilen ve katılımcının maruz kaldığı aile içi şiddet düzeyini ölçmek için Aile İçi Çocuk İstismarı Ölçeği C‐Formu olmak üzere iki çeşit ölçek kullanılmıştır. Ülkemizde aile içi şiddetin ve aile içinde çocuğa yönelik şiddetin dindarlıkla olan ilişkisi hakkında az sayıda çalışma bulunmaktadır (Öztürk, 2008; Gülmez, 2014). Yapılan araştırmalar daha çok şiddet uygulayanların dindarlığına odaklanmıştır. Araştırmacılar şiddete maruz kalanlara şiddet uygulayıcıların dindarlıkları hakkında sorular sormuş ve alınan cevapları yorumlayarak çalışmışlardır. Literatürde şiddete maruz kalanların dindarlıkları ve şiddete maruz kalma düzeyleri arasındaki ilişkiye yönelik bulguların bulunduğu çalışmalar olsa da bu çalışmaların sayısı çok azdır. Çocukların maruz kaldıkları şiddet ve dindarlıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışma olması hasebiyle bu araştırmanın farklı bir bakış açısı sunduğu söylenebilir. Elbette tarihin hiçbir döneminde çözüme kavuşturulamamış bir problem olan şiddetin ortadan kaldırılması, tamamen yok edilmesi gibi bir gayemiz yoktur. Ancak, gayemiz problemin bir parçası değil, çözümün bir u m parçası olabilmektir. Bu anlamda aile içinde çocuğa yönelik şiddetin çocuğun r o atf dindarlığıyla ilişkisinin tespitinin çözüm sürecine katkı sağlayacağı e Plet kanaatindeyiz. cd Düşün/3:ŞidD 4.0 A. Aile İçinde Çocuğa Yönelik Şiddet Olgusu ame: 2016NC‐N Aile içi şiddet, 2004 yılında Amerikan Aile Hekimleri Akademisi bilimnXXXII, CC BY‐ tbaarkaıfmın dvearne; nç koicşui ktlaarraıfnın, dyaenti şgküiçn lveer ikno nvteryoal kyaazşalınlamrıank baimr aaciılyel aü ykeassiı,t leı şo lvaerayka sindirilmesi veya istismar edilmesi olarak tanımlanmaktadır (Hines &Malley, |112| 2005). Çocukların Aile İçinde Şiddete Maruz Kalmaları ve Dindarlıkları Üzerine Ampirik Bir Araştırma 1970’lerde nadir görülen bir olgu olarak değerlendirilen aile içi şiddet olgusu 1962 yılında yapılan çocuk istismarı çalışmalarıyla literatüre girmiştir (Straus, 1992; 211‐237). Daha sonra, bu alanda yapılan araştırmalar kadınlara, kardeşlere, yaşlılara, ebeveynlere ve partnerlere yönelik şiddet çalışmaları ile gelişerek devam etmiştir. Aile içi şiddet, daha önceki tarihlerde akıl hastalığı veya fakirliğin neden olduğu bir sorun olarak değerlendirilirken; 1970’ lerde yapılan ampirik çalışmalar sonucunda toplumda yoğun bir şekilde yaşanan bir problem olarak görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde “meşru zor kullanma davranışı” ile “gayri meşru şiddet davranışı” arasındaki ayrım üzerinden tartışıldığı görülen aile içi şiddet, 1980’ li yıllara gelindiğinde ise artık kamuoyunun ve sosyal bilimcilerin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir (Gelles, 1985; 347‐367). Bu konuda farkındalığın artmasıyla birlikte konunun çok geniş ve karmaşık olmasından dolayı araştırmacılar konuyu daraltarak, alt başlıklara indirgeyerek incelemektedirler. Bu başlıklar içinde çocuğa yönelik şiddet başı çekmektedir. Çünkü çocukluğu şiddet ortamında geçmiş bireyler şiddet döngüsünün devam etmesine daha çok katkı sağlamaktadırlar. Bu çocuklar büyüdüklerinde önce taşıyıcısı oldukları şiddetin, uygun ortam ve şartlar oluştuğunda uygulayıcısı durumuna gelmektedirler. Çocuklukta aile içi şiddete maruz kalanların ya da tanık olanların kendi yetişkinlik dönemlerinde şiddeti daha yüksek oranda kullandığını saptayan araştırmalar vardır (Vahip ve Doğanavşargil, 2006; 107‐114). Çocuğa yönelik şiddet; çocuklara anne‐babaları veya onlara bakıp gözetmekle görevli kişiler ya da yabancılar tarafından sağlıklarına zarar veren fiziksel, duygusal, zihinsel ya da sosyal gelişimlerini engelleyen tutum ve davranışlara maruz bırakılmaları olarak tanımlanmaktadır (Ovacık, 2008; 10). Çocuğa yönelik şiddet literatürde çocuk istismarı olarak geçmektedir. u m Çocuk istismarı, erişkinlerin henüz reşit olmamış yaştaki kişilere karşı r o dşeokğlriunddaen t avneıymal adnomlaıyştlıı ro (lYareankib gaeş rvçee kŞlierşitni,r d2i0k0le7r)i. TheBrM tMür Alür akşötıtrüm ma uKaumruellue ce Platfdet Raporu’ nda, (2010) istismar, çocuğun ailevi ya da ondan sorumlu olan diğer Düşün/3: ŞidD 4.0 kiksiötşitisülme rda taraıvnrraıa fn“ınçıoşdlcaaunrğı nuç ontc üusamğğaül ınuğüyıng ıuk, lafaipznsiakansme flai zkgitekalsdişeıilrm, . cinDiniü sonellyu avm esSyuaazğ plyısköi knÖodlerog jeüikttk üin leiçtyeoelccikuelkki bilimname: XXXII, 2016CC BY‐NC‐N olan bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan |113| davranışları çocuk istismarı olarak kabul edilir” şeklinde tanımlamıştır. Yasemin DAVARCI & Hasan KAYIKLIK Çocuğa yönelik şiddet, geçmişten günümüze çok yaygın ve meşru görülebilen bir şiddet biçimidir. Çocuğa karşı şiddetin yıkıcı etkileri yüzeysel yaralanmalardan tutun sürekli fiziksel, bilişsel ve duygusal bozukluğa hatta ölümlere yol açabilecek noktalara ulaşmaktadır. Aile ortamının çocuk için en güvenli ortam olduğu düşünülmekle birlikte, pek çok anne babanın çocuklarını terbiye etme gerekçesiyle bilinçli ya da bilinçsiz olarak onlara eziyet ettikleri, zarar verdikleri ve onların fiziksel, ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyerek sağlıksız bireyler yetiştirdikleri görülmektedir (Akduman vd., 2005; 9‐14). Hökelekli (2007) şiddet eylemlerini gerçekleştiren bireylerin, şiddet davranışı sergilemeyen bireylere kıyasla daha çok aile içi şiddete maruz kalan aile ortamında büyüdüklerini, aile içindeki şiddet veya kötü muameleye ilişkin olumsuzlukların artması ile paralel bir biçimde çocuğun şiddete eğilimli olma olasılığının da arttığını belirtmiştir (61‐78). Çocukların mağduriyetlerinin önde gelen nedeni güçsüz, çaresiz ve savunmasız olmalarından kaynaklanmaktadır. Anne ve babalarına bağımlılıkları onların bu tür bir yaşam biçimini kabullenmelerine neden olmaktadır. Aile içinde yaşanan şiddetten çocuklar farklı biçimlerde etkilenmektedirler. Dünya Şiddet ve Sağlık Raporu’nda, şiddetin olumsuz etkilerine ilişkin veriler, çocuğa yönelik şiddetin, direkt fiziksel hasardan, uzun süreli psikiyatrik bozukluğa kadar birçok etkiyi kapsadığı şeklindedir. Bu nedenle, çocuğun hayatındaki şiddet sadece sağlığına zararlı olmakla kalmaz, aynı zamanda fiziksel, bilişsel ve duygusal yönlerden gelişimini de olumsuz etkiler (Mian, 2004; 14‐19). Aile içinde yaşanan şiddet durumları tüm aile fertlerini olumsuz etkilese de bu durumdan en çok etkilenen, örselenen, kendini savunamayan, mağdur taraf çocuklar olmaktadır. Çünkü çocuklar genellikle hem şiddete maruz kalan hem de tanık olan konumunda bulunurlar. Örneğin çocuklar kendileri fiziksel şiddete maruz kalmasalar bile annelerinin maruz kaldığı u m şiddete şahit oldukları zaman ağır bir duygusal şiddete maruz kalmış olurlar. r o atf Anne‐baba arasındaki devamlı çekişme ve tartışmalar çocuğun gelişimi e Plet sırasında onu en fazla yaralayan tecrübelerdir. Genel olarak çocuk anne ve cd Düşün/3:ŞidD 4.0 bçaatbışamsınalıa sre vçoecr uvğeu kne knednisdiin ik ihşeilri ğbinirdi eil ey eörzldeşeişple, şkteirnidr.i Aknenned‐ibsia bilae açraatsışınmdaaykai ame: 2016NC‐N sokar. Tatmin edilmeyen sevgi ve güven duygusu çocuğu duygusal bilimnXXXII, CC BY‐ gneerdielinm olelurer (itSearr vaen ,s 1o9n9u1çt; a1 a3n7t)i. sÇooscyuakl ldaarv srüarnüıpşl agridae kna dkaarr ıu‐kzoancaa nk apvagtaollaorjiılnedrae |114| anne‐babanın ayrılıp kendisinin ortada kalacağına ilişkin korku yaşarlar. Çocukların Aile İçinde Şiddete Maruz Kalmaları ve Dindarlıkları Üzerine Ampirik Bir Araştırma Çocuğa yönelik şiddet toplumun her kesiminde olmasına rağmen daha çok alt sosyo‐ekonomik düzeydeki ailelerde yoğunlaşmaktadır. “Alt sosyo‐ ekonomik düzeydeki aileler daha çok fiziksel ceza, alay etme, azarlama, bağırma, haklarından yoksun bırakma gibi disiplin cezalarını kullanmaktadır. Oysa orta ve üst sosyo‐ekonomik düzeydeki aileler daha çok suçlama ve hayal kırıklığı gösterme gibi psikolojik disiplin yöntemlerini kullanmaktadırlar” (Aral, 1991; 39). Sosyo‐ekonomik seviyesi düşük ailelerde çocuğa uygulanan şiddetin, polise yansıması daha fazladır. Üst sosyo‐ekonomik seviyedeki ailelerde ortaya çıkan problemler genelde aile içinde veya uzmanlarca gerekli önlemlerin alınmasıyla, çözüme kavuşmaktadır. Varlıklı ailelerde görülen çocuğa yönelik şiddet uygulamaları, genelde gizli kalmaktadır (Cengiz, 2008; 52). Bu noktada en öne çıkan konu şiddet kısırdöngüsüdür. İstismara uğramış çocukların istismarcı olmaları, şiddet kurbanlarının daha sonra şiddet suçlusuna dönüşmeleri, ihmal ve istismar edilmiş çocukların geleceğin potansiyel suçluları olmaları, şiddet döngüsünün sürekliliğine neden olmaktadır. Çocukların sağlıklı bireyler olmaları, yaşadıkları ailenin işlevlerini sağlıklı bir biçimde yerine getirmesiyle mümkündür. Ailenin işlevlerini yerine getirememesi durumunda çocuklar aile içinde çok çeşitli şiddet türlerine (fiziksel şiddet, psiko‐sosyal‐sözel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet ve ihmal) maruz kalmaktadır. B. Çocukların Aile İçinde Şiddete Maruz Kalmaları ve Dindarlıkları Arasındaki İlişki Aile içi şiddete sebep olan faktörler arasında bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığı önemli bir yer tutmaktadır. Dindarlık ile ruh sağlığı arasındaki ilişkinin araştırıldığı çalışmaların yer aldığı literatür incelendiğinde dindarlık düzeyi ile yaşamdan memnuniyet, mutluluk, pozitif duygulanım arasında pozitif yönlü, depresyon düzeyi, intihar düşüncesi ve teşebbüsü, alkol ve madde kullanımı arasında negatif yönlü ilişkiler bulunmuştur. u Dindarlığın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, stres altında bulunan m r o kişilerde, yaşlılarda ve sağlık sorunu yaşayanlarda belirgin bir şekilde ortaya atf çıkmaktadır (Kayıklık, 2011; 288). Bu bulgulardan hareketle bireylerin ruh ce Pldet osalmğlaığsıan dı ao dluomlalyul ı oyölanrdaek ueytgkuilleayyeıncı labriırn dgiönsdtearrelıcke ğtii paii lev eiç id şüidzdeeyti ddüozğeryuinddane Düşün/3: ŞidD 4.0 azalmaya ve aile içinde çocuklara yönelik şiddete sebep olabilecek risk ame: 2016NC‐N fmakütmörklüenridnüinr. ortadan kalkmasına yardımcı olabileceğini söylemek bilimnXXXII, CC BY‐ |115| Yasemin DAVARCI & Hasan KAYIKLIK Dindarlık, insana barış içinde yaşama, duygularını düzenleme, toplum içinde otokontrol sağlama, olumlu sosyal davranışları artırma ve olumsuzları azaltma konusunda motivasyon kaynağı olarak kullanılabilir. Amerikan kolej öğrencileriyle gerçekleştirilen bir çalışmada “dua etme” nin kendi kendine bildirilen öfkeyi ve saldırgan üzerindeki provokasyon etkilerini azalttığı tespit edilmiştir (Bremner, 2011; 832). Karslının (2012) araştırmasında, ibadetlere katılım, örneklemin dini duygulanma düzeyi, içsel dini motivasyonu arttıkça sürekli öfkenin, öfkeyi içe atmanın ve öfkeyi sözlü ve fiziksel saldırganlık şeklinde dışarı yansıtmanın azaldığı, öfke kontrolünün ise arttığı yönünde istatistiksel olarak anlamlı verilere ulaşılmıştır. Çalışma sonunda dindarlığın öfke kontrolünde önemli etkisi olduğu tespit edilmiştir (67). Aile içinde ebeveynlerin öfke kontrolü yapamaması, öfke ifade tarzlarını bilmemesi çocuğa yönelik şiddete sebep olan faktörler arasında önemli bir yere sahiptir. Dindarlığın insan hayatında olumlu bir etki yarattığına dair çok çeşitli görüşler bulunmaktadır. Dindarlığın bu görüşlerde belirtilen şiddete neden olabilecek unsurların ortaya çıkmasını önlediği, azalttığı ve şiddet yaşantısı sonrasında kişilere bir takım başa çıkma stratejileri sunduğu görülmektedir. O halde dindarlık doğrudan olmasa bile dolaylı olarak şiddete neden olabilecek saldırgan davranışları azaltıcı bir role sahiptir. Dinler koydukları inanç esasları kapsamında inananlarının beslenme biçimini, neyi yiyip neyi yiyemeyeceklerini belirleyerek, zararlı alışkanlıklar ve alkol‐madde bağımlılığı konusunda olumsuz bir tavır takınırlar (Kayıklık, 2011; 291). Dindarlık ile alkol‐madde kullanımı ilişkisinde; a) dinin genel tutumu (teolojik sebep) b) bizzat aile içinde arkadaş ortamında veya dini grup içinde yer almaktan kaynaklanan (sosyal sebep) c) bireyin hayatında dine nasıl bir yer ve değer verdiği, dini nasıl algıladığı, yaşadığı duygusal ve zihinsel süreçler (psikolojik sebep) gibi unsurlar belirleyici bir etkiye sahiptir (293). Bu kapsamda yapılan çalışmalarda alkol‐madde bağımlılığı ile u m dindarlık arasında negatif yönlü bir ilişki bulunduğu tespit edilmiştir (292). r o atf Bu tespitlerden ve “…anne ya da babanın veya her ikisinin alkol kullanması, e Plet ailede alkolik birinin olması aile üyeleri arasında iletişim kurmakta güçlük cd Düşün/3:ŞidD 4.0 sçoekruilnmuensuin dea yyoalr aatçmmaakktlaad ıbri.r Aliyknteı ,ş eçkoicldueğ ab avğeım elşıleı kk saörzş ık odnau sşuid odlemt ausyag buillae msıak ame: 2016NC‐N sık alkol kullanımı evde taciz olasılığını artırmaktadır…” (Küntay ve Erginsoy, bilimnXXXII, CC BY‐ 2ko0n0u5s; u9n4d)a b oilrgtaisyina dçeıkna bhialereckeket rleis kd ifnadkatörrlılke;r ienvi aiçzianldtıer dçoiyceubğiali ryizö.n elik şiddet |116| Çocukların Aile İçinde Şiddete Maruz Kalmaları ve Dindarlıkları Üzerine Ampirik Bir Araştırma Çocuğun yakın çevresi onun bütün gelişim alanlarında etkilidir. Bu yakın çevrenin içinde aile birinci sıradadır. Dindarlık düzeyinin anne çocuk ilişkisinin kalitesini olumlu etkilediğine dair çalışmalar bulunmaktadır. Konuyla ilgili bir çalışmada, ergenler dindar babaların daha destekleyici olduklarını bildirmişlerdir. Anne ve babalar ergenlerle ikili ilişkilerde problem çözme konusunda dindarlığın pozitif bir etkisinin olduğunu belirtmişlerdir (King, 2003; 382‐395). Dindarlık, inananlarına bireysel ve sosyal hayatlarını düzenleyen ahlaki kurallar sunan dinlerin inanç ve pratiklerine uyarak olumlu ve istenilen davranışlar (Yapıcı, 2007, 58) arasında bağ kurmayı gerektirir. Dindarlar toplumun normal kabul ettiği davranışları daha fazla yaparken, antisosyal davranışlarından uzak durma eğilimindedir. Anormal davranışlar ile dindarlık arasındaki ilişkinin incelendiği bir çalışmada, “kişilerin dindarlık düzeyi arttıkça tartışma ve münakaşalar doğrudan; kavgalar ise dolaylı olarak azalmaktadır” (Yapıcı, 2007) şeklinde bir sonuca ulaşılmıştır. Bu sonuçlar sadece şiddet uygulayanları değil aynı zamanda şiddete maruz kalanları da etkiler. Böylece şiddete uğrama riski de azalır yorumunu yapmamız yanlış olmaz. Dünyada dindarlık ve aile içi şiddet arasındaki ilişkiyi inceleyen literatüre bakıldığında, Lilly ve diğerlerinin (2015) çalışmalarında şiddete maruz kalma sonrasında dindarlığın; bireylerin iyileşme ve kendini onarma sürecine olumlu katkıları olduğuna dair sonuçlar göze çarpmaktadır. Lilly ve diğerleri, eş şiddeti ile dindarlık arasındaki ilişkiyi araştırdıkları çalışmalarında aile içi şiddete maruz kalmış bireylerin şiddet sonrası; hayatta kalma, hayatı anlamlandırma, sıkıntılarla başa çıkma, dünyanın yaşamak için güvenli bir yer olduğuna inanma, travma sonrası stress bozukluğu ile mücadele konularında olumlu etkisi olduğuna dair bulgulara ulaştıklarını belirtmişlerdir. Araştırmada, dindarlığın bireylerin kaygı, tehtit, tehlike algısı vb. olumsuz duygularının düzeyini azalttığına, onlara bu u duygularla baş etme stratejileri sunduğuna dair bulgulara ulaşılmıştır. m r o Bunlarla birlikte, şiddete maruziyetin ve travmatik yaşantıların ardından atf dindarlığa eğilimin, dini faaliyetlere katılımın da arttığına yönelik bulgular ce Pldet daçaı stıensdpaitn e odnillmariışnti rş i(d8d7e‐t1 0so4n).r Basöıy ylealşikalnet ıdlainrıdnadralı ğdıan ;ö şnidedmeltie b mira rroulzü koalldaunğlaur, Düşün/3: ŞidD 4.0 olumlu etkiler bıraktığı sonucuna varılabilir. ame: 2016NC‐N Dindarlık evlilik ve eşler arası ilişkiler noktasında da bireyleri etkiler. bilimnXXXII, CC BY‐ Geçmişte yapılmış araştırmalar incelendiğinde pek çoğu ile benzer ve birbirini tamamlar nitelikte sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Bu |117| Yasemin DAVARCI & Hasan KAYIKLIK sonuçlardan bazıları şunlardır: Dindar eşler arasındaki sevgi, saygı ve sadakat diğerlerine göre daha fazla; aile içi şiddet daha azdır. Dindar eşler aile hayatı ve çocuk sahibi olmaya daha fazla önem vermekte, eş ve çocuklarına daha fazla zaman ayırmaktadırlar. Dindar eşlerin evlilik doyumu daha fazladır ve aile hayatlarında daha uzun süre mutlu olabilmektedirler. Dindar eşlerden ibadetlerini yapanlar aile ile ilgili geleneksel değerleri daha fazla önemsemektedirler. Bu eşler daha az boşanmakta olup daha fazla evliliklerini sürdürme eğilimindedirler (Parker et. al, 2011; 82‐104). Ebeveynlerin boşanma öncesi, sırası ve sonrası süreçlerinde çocuklar pek çok şiddet türüne maruz kalmaktadırlar. Bu nedenle doğrudan olmasa bile dindarlığın dolaylı olarak bireylere sağlıklı aile hayatı sunmak suretiyle çocukların şiddete maruz kalmasının önlenebileceği, aile içinde şiddete maruziyet düzeyinin azalabileceği çıkarımı yapılabilir. Dindarlığın insan hayatında olumsuz bir etki yarattığına dair görüşlere bakıldığında şiddet ile dindarlık arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğuna dair tespitlere rastlanılmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: Kişinin işlediği bir günahı nedeniyle yaşadığı suçluluk duygusu, kişiyi kaygı ve umutsuzluğa itebilmektedir. Kişi, günahı telafi edemeyeceği düşüncesine saplanırsa yaşadığı bu çıkmaz onu pek çok psikolojik rahatsızlığa ve intihar davranışına sürükleyebilir. Yüksek günahkârlık duygusu düzeyi ile düşük benlik değeri ilişkili bulunmuştur. Ayrıca, günahkârlık duygusu ile psikolojik sağlık arasında da negatif ilişki bulunmuştur. Sofu Ortodoks veya dogmatik dindarlığın duygusal sıkıntılar ile anlamlı şekilde ilişkili olduğu savunulur. Kati gereklilik ve zorunluluklara inanan insanlar bu inançları ile kendilerine oldukça sıkıntı vermektedir. Bu tip insanlar katı, hoşgörüsüz ve değişime kapalı olarak betimlenmektedir (Yapıcı, 2002). Dindarlık birçok açıdan irrasyonel düşünce ve duygusal bozulma ile denk görülmektedir. Örneğin, bazı dinlerde dini öğretiler sağlık konusunda kişilere olumsuz etki yapabilir. Bazen dindarlar yaşam kurtarıcı u m tedavileri sonlandırabilir, bir sorunun tıbbi çözümü yerine dini r o atf uygulamalara yönelebilir. Zamanında tıbbi bir çözüme başvurmada gecikme, e Plet kan naklini, çocukluk bağışıklamasını, gebelik kontrollerini ve hekim cd Düşün/3:ŞidD 4.0 ymaürddaımhaıylelale rdi oyğeur md eğyiaştpimreabyilıi r.r Hedırdiestdieybainlilırğ, ınp siniksiayna tgreikli şiymairndiı men gielell eddiiğnii, ame: 2016NC‐N Hıristiyanlıkla ağır duygulanım bozuklukları ve şizofreni gelişimi arasında da bilimnXXXII, CC BY‐ bağlantı kurulduğu çalışma bulguları da bulunmaktadır (Aydın, 2011; 8‐12). Çocukluğunda kötü muamele gören kişilerle gerçekleştirilen Amprik |118| araştırmaların çoğunda, yetişkin dindarlığı ile çocukluğunda kötü

Description:
Genci müstehcen (açık saçık, yakışıksız) yayınlara, resimlere konu ederek para kazanmak. 1,3327 ,95547. Gencin kaba etine (poposuna) terlik vb. ya
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.