AGATHA CHRISTIE Cesetler Merdiveni Türkçesi: Gönül Suveren Altın Kitaplar 3. Basım, 2005 ISBN 975-405-491-6 Cesetler Merdiveninden Çıkanlar Dolly Bantry: Yaşlıca bir kadın. Cinayetin tadını çıkarmak istiyordu. Arthur Bantry: Orta yaşlı bir adam. Cesedin kütüphanesinde bulunmasına kızıyordu. Lorrimer: Uşak. Ağzı sıkı bir adamdı. Ruby Keele: Genç bir kız. Rol yapmasını iyi biliyordu. Josephine Turner: Ruby'nin kuzine. Aklı başında bir kadındı. Conway Jefferson: Zengin bir adam. Kendisini çok yalnız hissediyordu. Adelaide Jefferson: Conway'in gelini. Geçmişle bağlarını koparmak istiyordu. Mark Gaskell: Conway'in damadı. Güvenilmez bir adam etkisi bırakıyordu. Peter Carmody: Adelaide'in oğlu. Dedektifliğe meraklıydı. George Bartlett: Genç bir adam. Haddinden fazla aptaldı. Raymond Starr: Yakışıklı tenis ve dans öğretmeni. Fazla çekici bir tipti. Hugo McLean: Adelaide'in hayranı. Çok sadık bir aşıktı. Albay Melchett: Polis müdürü. Bantry'lerin yakın ahbabıydı. Slack: Müfettiş. Fazla çalışkan ve işgüzardı. Harper: Başmüfettiş. Katili ne olursa olsun yakalamak niyetindeydi. Sir Henry Clithering: Conway'in arkadaşı. Ona yardıma çalışıyordu. Edwards: Conway'in uşağı. Efendisinin sırlarını biliyordu. Pamela Reeves: Okul öğrencisi. Alışverişten hoşlanıyordu. Miss Marple'ın Elinde Şu İpuçları Vardı Kesik tırnaklar • Eski beyaz bir tuvalet • Bir fotoğraf • Yanmış bir ayakkabı • Bir düğme • Kömür olmuş bir araba • Tüylü bir halı • Bir okul öğrencisi • Bazı kayıtlar • Sarışın bir kadın • Miss Marple Şu Soruları Cevaplandırmak Zorundaydı Ruby, gece biriyle buluşmaya mı gitmişti? • Genç kız elbisesini neden değiştirmişti? • Kimler yalan söylüyordu? • Josie neden o kadar öfkeliydi? • Ruby'nin bir gençle gizli bir ilişkisi var mıydı? • Katil neden konağın kütüphanesini seçmişti? • Esrarlı filmci kimdi? • Ruby gerçekten saf ve aptal bir kız mıydı? • Okul öğrencilerinden hangisi gerçeği gizliyordu? • Jefferson verdiği kararda hatalı mıydı? • Birinci Bölüm 1 Bayan Bantry, rüya görüyordu. Itırşahileri, çiçek sergisinin de birincisi olmuştu. Beyaz keten cüppeli rahip kilisede ödülleri veriyordu. Rahibin karısı, sırtında mayosuyla yanlarından geçti. Ama rüya bu ya... Topluluk buna hiç aldırmıyordu. Kadın gerçekte de böyle yapsaydı kim bilir nasıl davranırlardı? Bayan Bantry, rüyasının zevkini iyice çıkarıyordu. Kadın ilk sabah çayının gelmesiyle sona eren bu sabah rüyalarından çoğunlukla hoşlanırdı. Bayan Bantry evlere özgü o sabah gürültülerini hayal meyal işitiyordu. Hizmetçinin merdivendeki perdeleri çekerken çıkardığı halkaların şıkırtıları. İkinci hizmetçinin koridoru süpürürken çıkardığı hışırtı. Daha uzakta, ağır ön kapı sürgüsünün çekilmesinden doğan gıcırtı. Yeni bir gün başlıyordu. Bayan Bantry çiçek sergisinden elden geldiğince zevk almalıydı. Çünkü bunun bir rüya olduğu giderek daha belirginleşiyordu... Aşağıda, salondaki büyük panjurlar gürültüyle açıldı. Bayan Bantry bu gürültüyü hem duydu, hem duymadı. Evle ilgili o alışılagelmiş gürültüler daha on beş dakika devam edecekti. Usulca, olabildiğince sessizce. Çok bildik oldukları için insanı rahatsız etmiyorlardı bunlar. Bu gürültüler, koridordan yankılanan alçak, kontrollü ayak sesleri, çiçekli bir elbisenin hışırtısı, dışarıdaki masaya konan çay tepsisindeki takımın hışırtısı, tüm bunlar Mary'nin usulca kapıya vurarak, perdeleri açmak için içeriye girmesiyle sona erecekti. Bayan Bantry uykusunda kaşlarını çattı. Bu rüya haline rahatsız edici bir şey karışıyordu. Zamansız bir şey. Koridorda duyulan ayak sesleri. Daha zamanı değildi bunların. Sonra adımlar çok telaşlıydı. Bayan Bantry'nin kulakları farkına varmadan çay takımının şıngırtısını duymaya çalıştı. Ama böyle bir ses yoktu. Kapıya vuruldu. Bayan Bantry rüyasının derinliklerinden, "Girin," diye seslendi. Kapı açıldı. Şimdi perdeler çekilirken birbirlerine vuran halkaların şıkırtısı duyulacaktı. Ama böyle bir gürültü olmadı. Uçuk yeşil ışıkta Mary’nin sesi duyuldu yalnızca. Kız soluk soluğa, telaşla, "Ah madam, ah, madam," diye bağırdı. "Kütüphanede bir ceset var." Sonra korkuyla hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayarak odadan fırladı. 2 Bayan Bantry yatakta doğrulup oturdu. Ya rüyası tuhaf bir biçimde değişmişti, ya da —ya da Mary gerçekten telaşla odaya dalıp, kütüphanede bir ceset olduğunu söylemişti. İnanılmayacak, garip bir şeydi bu! Bayan Bantry kendi kendine, "İmkânsız," dedi. "Herhalde rüya gördüm." Ama bu sözler ağzından çıkarken bile, rüya görmemiş olduğuna gitgide. inanıyordu. Mary o üstün, kendisine her zaman hakim olmasını bilen Mary'si o şaşılacak sözleri gerçekten söylemişti. Bayan Bantry bir an düşündü. Sonra da uyumakta olan kocasını telaşla, dirseğiyle dürttü. "Arthur, Arthur, kalk." Bay Bantry homurdandı, mırıldandı ve sonra öbür yanına döndü. "Uyan, Arthur. Mary'nin ne dediğini duydun mu?" Bay Bantry güç anlaşılır bir şekilde, "Olabilir.." diye mırıldandı. "Ben de seninle aynı fikirdeyim, Dolly." Ve hemen uykuya daldı yeniden. Bayan Bantry adamı sarstı. "Dinlemelisin. Mary, buraya geldi ve kütüphanede bir ceset olduğunu söyledi." "Ha? Ne?" "Kütüphanede bir ceset..." "Kim demiş?" "Mary." Bay Bantry karmakarışık olan aklını, kafasını toplamaya çalışarak, duruma hakim olmaya çabaladı. "Saçmalama, kızım. Rüya görmüşsün." "Hayır görmedim. Önce ben de öyle sandım. Ama rüya değil bu. Kız içeri girdi ve öyle dedi." "Mary içeri girerek kütüphanede bir ceset olduğunu mu söyledi?" "Evet." Bay Bantry "Ama olamaz ki," dedi. Bayan Bantry duraksayarak, "Evet..." dedi. "Herhalde." Sonra kendisini toplayarak sözlerini sürdürdü. "O halde Mary neden öyle söyledi?" "Öyle söylemiş olamaz." "Söyledi." "Belki sen hayal gördün." "Ben hayal görmedim." Bay Bantry'nin uykusu iyice açılmıştı artık. Meseleyi çözmeye hazırlanıyordu. Şefkatle, "Sen rüya görmüşsün, Dolly, işte o kadar," dedi. "Buna okuduğun o polisiye roman neden oldu. Şu ‘Kırık Kibrit Cinayeti.’ Hani — Lord Edgbaston Kütüphanedeki halının üzerine güzel bir sarışının yattığını görüyor. Kız ölmüş. Romanlarda cesetler
Description: