ebook img

Çarpık Evdeki Cesetler - Agatha Christie PDF

293 Pages·1990·0.96 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Çarpık Evdeki Cesetler - Agatha Christie

AGATHA CHRISTIE ÇARPIK EVDEKİ CESETLER (Crooked House) Dilimize Çeviren : Gönül SUVEREN Dizgi-Baskı: Sıralar Matbaası - 1973 ÇARPIK EVDEKİ KATİLİ ARAYANLAR Charles Hayward : Genç bir hariciyeciydi. Bu olaya Sophia yüzünden karışmıştı. Bizim İhtiyar : Charles'in babası. Kendisi Scotland Yard'ın Müdür Muavinlerindendi. Baş Müfettiş Taverner : Usta bir katil avcısı. Daha başlangıçta birinden kuşkulanmıştı. Komiser Lamb : Taverner'in yardımcısı. Romanlardaki polislerin aksine süet ayakkabı giyiyordu. CHARLES'IN ELİNDE ŞU İPUÇLARI VARDI : Bir göz damlası Siyah bir not defteri Bazı mektuplar İmzasız bir vasiyetname İmzalı bir vasiyetname Mermerden oyulmuş bir aslan kafası Bazı çocukça sözler Bir yıl önce yazılmış bir mektup Ensülin Çamurlu bir sandalye. ÇARPIK EVİN SAKİNLERİ Aristede Leonides: Meşhur milyoner. Ufacık tefecik bir adamdı ama kişilik sahibiydi. Brenda Leonides : Milyonerin, ikinci karısı. Adamla şık giysiler ve mücevherler için evlenmişti. Roger Leonides : İhtiyar Leonides'in büyük oğlu. Çok şirin bir adamdı ama işten arılamıyordu. Clemency Leonides : Roger'ın karısı. Mesleğine "bağlı bir fizikçiydi. Paradan nefret ediyordu. Philip Leonides : Milyonerin diğer oğlu. Bu yakışıklı adam geçmişte yaşıyordu adeta. Magda Leonides : Philip'in karısı. Tanınmış bir aktristi. Özel hayatında rol yapıyordu. Sophia Leonides : Philip'in kızı. Hem çok zekiydi, hem de çok güzel. Üstelik bir hayli cesurdu. Eustace Leonides : Philip'in oğlu. Çok yakışıklı bir çocuktu ama geçirdiği hastalık onu huysuzlaştırmıştı. Josephine Leonides : Philip'in küçük kızı. Tıpkı büyük babasına benziyordu. Çirkindi ama çok akıllıydı. Edith de Haviland : ihtiyar Leonides'in ilk karısının kardeşi. Kendisini aileye adamıştı. Janet Rowe : Emektar dadı. Ailenin temel direğiydi. Hem çocukları, hem de torunları o büyütmüştü. 1 Sophia Leonides'le Mısır'da, savaşın sonlarına doğru tanıştım, Dışişleri Bakanlığı'na bağlı dairelerden birinde, oldukça önemli bir görevi vardı. Onunla önce iş gereği konuşuyordum. Fakat çok geçmeden gençliğine karşın bu düzeye yükselmesine neden olan çalışkanlık ve zekâsını takdir ettim. Sophia Leonides, o sıralarda yirmi iki yaşındaydı. Olağanüstü güzel bir kızdı. Üstelik çok iyi çalışan bir beyni, pek hoşuma giden bir şaka anlayışı vardı. Onunla çabucak dost olduk. Sophia'yla konuşmak, dertleşmek o kadar kolaydı ki, sık sık yemeğe, arada sırada dansa gidiyorduk. Çok hoş vakit geçirdiğimizi de söylemeliyim. Bütün bunları biliyordum tabii. Fakat Avrupa'daki savaş sona ererken Doğu'ya atanınca, başka bir şeyin de farkına vardım. Sophia'yı seviyor, onunla evlenmek istiyordum... Bunu onunla Shepheard's de yemek yerken anladım. Pek şaşırmadığımı söyleyeyim. Aksine bilinen bir gerçeği iyice görüyormuşum gibi bir duyguya kapıldım... O zaman genç kıza yeni gözlerle baktım. Fakat karşımda yine uzun süreden beri tanıdığım Sophia vardı. Gördüğüm her şey hoşuma gidiyordu. Alnını gururla çevreleyen, siyah saçları. Koyu mavi, parlak gözleri. İradeli bir insan olduğunu belirten köşeli çenesi. Biçimli burnu. Sophia'nın, iyi bir terzi tarafından dikildiği hemen anlaşılan açık gri tayyörü, bembeyaz bluzu da hoşuma gitti. ".Tam İngiliz," diye düşündüm. "Hiç kimse ondan, fazla İngiliz olamaz!" İşte aklımdan bunları geçirirken, birdenbire kendi kendime, "Acaba gerçekten göründüğü kadar İngiliz mi?" dedim. "Gerçek bir şey, sahnede gördüklerimiz kadar olağanüstü olabilir mi?" Onunla, rahat konuşmamıza, bazı konulan tartışmamıza, hoşlandığımız ya da hoşlanmadığımız şeylerden, arkadaşlarımız ve tanıdıklarımızdan söz etmemize karşın, Sophia'nın bana o zamana dek evi ve ailesi hakkında bir şey söylememiş olduğunun farkındaydım. Onun benim hakkımda bilmediği yoktu. İnsanı dinlemesini iyi bilirdi Sophia. Bana gelince... Ben genç kız hakkında hiçbir şey öğrenememiştim. Belirsiz bir şekilde, onun da diğer kızlar gibi yetiştirilmiş olduğunu düşünmüştüm sanırım... O ana dek bunun farkına da varmamıştım. Sophia, ne düşündüğümü sordu. Doğruyu söyledim. "Seni." "Anlıyorum..." diye mırıldandı. Gerçekten de anlamış gibi bir hali vardı. "Belki birkaç yıl birbirimizi görmeyeceğiz..." dedim. "İngiltere'ye ne zaman döneceğimi bilmiyorum. Fakat eğer dönersem, o zaman ilk iş gelip seni göreceğim... Ve benimle evlenip evlenmeyeceğini soracağım." Hiç etkilenmedi. Karşımda oturmuş, sakin sakin sigarasını içiyor, bana da bakmıyordu. Birdenbire endişelendim. Belki de ne demek istediğimi anlamamıştı. Öne doğru eğildim. "Dinle. Şu ara yapmak istemediğim bir tek şey var: sana evlenme teklif etmek. Çünkü işin sonu kötü olabilir. Beni reddedersin belki. O zaman ben de onurumu kurtarmak için gider, hiç hoşuma gitmeyen bir kadınla evlenirim... Reddetmediğini varsayalım... O zaman ne yapabiliriz? Evlenip, hemen ayrılır mıyız? Yoksa nişanlanıp, yıllarca bekler miyiz? Açıkçası bunu istemem... Başka biriyle tanışır, fakat bana 'sadık' kalmak zorunda olduğunu düşünürsün. Herkesin, 'Çabuk olalım... Bugün geri gelmez...' diye düşündükleri bir devrede yaşıyoruz. Etrafımızda herkes evleniyor, boşanıyor, sevişiyor, ayrılıyor. Senin evine döndüğün zaman özgür olmanı, etrafına bakarak, o savaş sonrası Avrupa'sını bir yorumlamam ve neler istediğine karar vermeni arzu ediyorum. Seninle benim aramdaki duygu devamlı olmalıdır. Başka türlü bir evlilik istemem ben." Sophia, başını salladı. "Ben de öyle." "Diğer taraftan..." diye devam ettim. "Sana... şey... duygularımı açıklamak da hakkım." Mırıldandı. "Fakat romantik sözler söylemek niyetinde de değilsin..." "Sevgilim... anlamıyor musun? Seni sevdiğimi söylemeye çalıştım..." Beni susturdu. "Anlıyorum, Charles. Bazı konuları kendince çözümlemen de hoşuma gidiyor. Geri döndüğün zaman, gelip beni görebilirsin. Tabii... hâlâ istiyorsan ve..." Bu kez de onun sözünü ben kestim. "Bundan hiç kuşkun olmasın!" "Aksine... Her şeyde bir kuşku payı olmalı, Charles... Bazen beklenmeyen bir şey, planlarım alt üst edebilir... Evdeki pazar, çarşıya uymaz derler... Örneğin... sen benim hakkımda fazla bir şey bilmiyorsun, değil mi?" "Senin İngiltere'de nerede oturduğunu bile bilmiyorum." "Swinly Dean'de oturuyorum..." Londra'nın hemen dışındaki bu ünlü semtin adını duyunca hafifçe başımı salladım. Orada zengin maliyecilerin golf oynamaları için üç büyük alan olduğunu duymuştum. Sophia, düşünceli düşünceli ekledi. "Küçük, çarpık bir evde..." Herhalde şaşırdığım yüzümden belli oluyordu. Hafifçe gülerek, bu sözleri meşhur bir çocuk şiirinden aldığını belirtmeye çalıştı. "'Ve hepsi küçük, çarpık bir evde otururlardı...' İşte bizim aile böyle. Hoş oturduğumuz ev küçük sayılmaz ya... Fakat gerçekten biraz çarpıktır. Yarısı ahşap, kuleli, sivri damlı bir yapı..." "Ailen kalabalık mı? Ağabeylerin, kız kardeşlerin var mı?" "Bir erkek ve bir kız kardeşim, annem, babam, amcam, yengem, büyükbabam, büyük teyzem ve üvey büyük annem var..." Aklım karışmıştı, "Vay vay vay!" diye bağırdım. Bir kahkaha attı. "Tabii normal olarak birlikte oturmuyoruz... Fakat savaş ve hava saldırıları hepimizin bir araya toplanmasına neden oldu. Yalnız..." Kaşlarını çattı, "...belki de aile manevi bakımdan daima büyükbabamın yönetimindeydi... Sanki onlar her zaman beraberdiler... Büyükbabam, ilginç bir tiptir... Artık seksenini geçti... Bir kırk beş boyunda, ufacık tefecik bir ihtiyar. Fakat diğerleri onun yanında hemen sönükleşir." "Gerçekten ilginç bir insana benziyor..." dedim. "Öyledir... Aristede Leonides..." Gözlerinde şakacı bir pırıltıyla ekledi. "Büyükbabam çok zengindir." "Savaş bittiği zaman ortada zengin kalacak mı acaba?" Sophia, kesin bir tavırla, "Büyükbabamın servetine bir şey olmayacak," diye cevap verdi. "'Zenginleri yolalım," diyenler ona bir şey yapamayacaklar. Asıl büyükbabam onları yolacak..." Bir an durdu. Sonra ekledi. "Acaba ondan hoşlanacak mısınız?" "Sen hoşlanıyor musun?" diye sordum. Sophia, başını salladı. "Dünyada onun kadar bayıldığım insan yoktur."

Description:
Mısır'da tanışan Sophia ve Charles birlikte keyifli zaman geçirirler. Charles, Sophia'ya aşık olur ancak o sırada görevi nedeniyle Doğu'ya gitmek zorunda kalır. Bunun üzerine duygularını açar ve İngiltere'ye dönünce evlenmek istediğini söyler. Sophia da Charles'a karşı ilgisiz
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.