ISSN 1302-3519 İŞÇİ SAĞLIĞI ÇALIŞMA ORTAMI DERGİSİ İÇİNDEKİLER BİLİMSEL DANIŞMA KURULU ÇALIŞMA İŞ GÜVENLİĞİ l YAYIN DÜNYASI ERGONOMİ Prof. Dr. Şeyda AKSEL Çocuk Gelinler ........................................................................................ 2 İŞ HİJYENİ Prof. Dr. Yasemin GÜNAY BALCI l DAMLA ÇEVRE Jeom. Erdoğan BOZBAY “İnsan Uyur, Tehlike Uyumaz” ...................................................................4 ORTAMI TOPLUM ÖRGÜTÇÜLÜĞÜ Prof. Dr. Ayşen BULUT A. Gürhan FİŞEK ÇOCUK EMEĞİ Ecz. Dr. Ayçe ÇELİKER l BASINDAN Prof. Dr. Murat DEMİRCİOĞLU KADIN Nükleer Kazalar .......................................................................................6 Prof. Dr. Necati DEDEOĞLU SOSYAL POLİTİKA Dr. Seyhan ERDOĞDU l TOPLUM NÜFUS İki Ayda Bir Çıkar / Sayı : 117 Temmuz - Ağustos 2011 Mak. Y. Müh. Aykut GÖKER Perdeler Kapalı Kaldı ...............................................................................7 SOSYAL HEKİMLİK Prof. Dr. Bahar GÖKLER Erdoğan BOZBAY Dr. Uğur GÖNÜL l BÜYÜTEÇ : Kaçak Göçmen İşçiler l Çocuk Gelinler Prof. Dr. Güler Okman FİŞEK ‘Kaçak’ Göçmen Kavramı Üzerine ............................................................8 Prof. Dr. A. Gürhan FİŞEK l “İnsan Uyur, Tehlike Uyumaz” Taner AKPINAR Prof. Dr. Hamit FİŞEK Prof. Dr. Kurthan FİŞEK Türkiye’nin “Görünmeyen” Emekçileri: l Nükleer Kazalar Oya FİŞEK Yabancı Göçmenlerin Çalışma Hayatlarına Genel Bir Bakış ................ 10 Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI Görkem DAĞDELEN l Perdeler Kapalı Kaldı Prof. Dr. Ali Esat KARAKAYA Eski Doğu Bloku Ülkelerinden Türkiye’ye Düzensiz Göç l BÜYÜTEÇ : Kaçak Göçmen İşçiler Prof. Dr. Müge ERSOY KART ve Kadın Emeği ......................................................................................13 Prof. Dr. Muammer KAYAHAN Çağla Ünlütürk ULUTAŞ l Kedi Gözü Prof. Dr. Ahmet MAKAL Prof. Dr. Ferhunde ÖZBAY l YAŞAM l Sivas’ta Bir Kongre Bir Sergi ve Gençlere Erişmek Prof. Dr. Nevzat ÖZGÜVEN Kedi Gözü ............................................................................................. 15 Prof. Dr. Şerife Türcan ÖZŞUCA Servet ŞENGÜL (13.Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi ve Fişek Enstitüsü Mümtaz PEKER l SOSYAL POLİTİKA Prof. Dr. Sarper SÜZEK Çalışan Çocuklar Vakfı Fotoğraf ve Karikatür Sergisi) Sivas’ta Bir Kongre Bir Sergi ve Gençlere Erişmek Kim. Müh. Mustafa TAŞYÜREK Dr. Engin TONGUÇ (13.Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi ve Fişek Enstitüsü l Dostluk, Güzellik, Dayanışma ve Paylaşım Gelişiyor Prof. Dr. İsmail TOPUZOĞLU Çalışan Çocuklar Vakfı Fotoğraf ve Karikatür Sergisi) ........................... 17 Mim. Y. Müh. Cihat UYSAL Taner AKPINAR l İki Dakika Düşün: Tehlikeyi Tanıyalım Prof. Dr. İsmail ÜSTEL l VAKIF HABERLERİ Su Sızdırmazlık İzolasyonu veya Boya Yapılması Dr. Ecz. Leyla ÜSTEL Dostluk, Güzellik, Dayanışma ve Paylaşım Gelişiyor ........................... 20 l BULMACA rr ÇALIŞMA ORTAMI DERGİSİ İki Dakika Düşün: Tehlikeyi Tanıyalım tt BİLİMSEL Su Sızdırmazlık İzolasyonu veya Boya Yapılması .................................23 DANIŞMA KURULU’NUN .. YİTİRDİĞİMİZ Mustafa TAŞYÜREK gg AMA HEP ARAMIZDA OLAN Kütüphane ÜYELERİ rr oo Doç.Dr. Ömer Tunç SAVAŞÇI Nusret H.Fişek Bilim ve Sanat Ortamı Prof.Dr. Cahit TALAS .. http://kutuphane.fisek.org.tr kk ee • Çocuk Dostu’muz olanlara dergi ve kitaplarımız • Sahibi: Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Adına düzenli olarak gönderilmektedir. ss Sizleri de Çocuk Dostu’muz olarak görmek isteriz. A. Gürhan FİŞEK (e-posta: [email protected]) • Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: • Çalışma Ortamı Dergisi iki ayda bir yayınlanır. fifi A. Gürhan FİŞEK (e-posta: [email protected]) (Yerel Süreli Yayın) .. Kız•ı lYayö n 0e6t6im50 Y e AriN: KSeAlaRnAik (Cea-pdo. s Atal:i bTialghia@ Afipste. k5.2o/r4g .tr) • Sayı: 11•7 I S• STNem 1m30u2z- 3- 5A1ğ9ustos 2011 ww 9. Yılı Tel: •0 Ç31arel2ıs ş4imm1•a9l e W O7r 8erkt baa1 ym1sna ı•ay DkFfa aegsrkıög:ss iw:ts ei0w’r3nilw1de.2erfie y sk4ea 2kky5uı.on l2lrlaa8gnn .0ıtalr1na b -yi 3laiz9r.ı5 la 2r,2 71 İs•t aYnabpuılm C avde. B Eİsalkisfiı tmSl e k•:r . ÜB 0S6ücü0ryteç6ütü0ks iKAAzdeNnmiaKrd aAol lRİuş AhManedı yNao G:7r/u1p88 ww Çalışan Çocuklara “Vefa Borcu”nuzu nstitüsü’mın’ünın n 219. Yılı • Bu dergide yayıBnlua nbainr yHaAzıKlaErıMn sLoİru dmerlugliudğiru. yazarlarına aittir. Tel: 0312B 3a8sk4 ı3 T0a 7r0ih (iP :b 2x0) T•e Fmamx:u 0z 321021 1384 30 57 ww Ödemek İster misiniz? Fişeakl ışEm a Orta 1 Ç Yayın Dünyası Çocuk Gelinler Kızların küçük yaşta gelin edilmesi ile yoksulluk ve eği- timsizlik olguları içiçe. Yalnızca o mu?! Kadına verilen değer de sorunun ana kaynaklarından biri. Bütün bunlar geleneklerle örüle örüle dev bir canavar haline gelmiş. Küçücük kızları yiyip beslenen bir canavar... Ama onu alt edebilmenin yolu da, yasaklardan değil, bu canavarı besleyen yoksulluk-eğitimsizlik-kadına verilen düşük değerin çözülmesine bağlı. “National Geographic Türkiye” Haziran sayısında bu konuya yer vermiş. Dergide biri Hindistan'dan, biri Türkiye'den iki yazıya yer verilmiş. Fotoğraflarla yasaklı bir eylemin hangi koşul- larda gerçekleşebildiğini ortaya koymuşlar. Gerçekten de, hem Hindistan'da, hem de Türkiye'de çocuk yaştaki kızları gelin etmek yasak. Selen Doğan, “Küçük Yaşta Evlilik Büyük Geliyor” yazısında şöyle yazıyor: “Küçük yaşta evlenen mağdurlardan biriyim” diye başlı- yor söze ... Van'da bir toplantı salonunde herkes pür dikkat onu dinliyor. O ise belki de ilk kez birilerinin kendisini dinle- diği bir ortamda içi sıkıntısıyla konuşmaya devam ediyor: “13 yaşımda, herkes okula giderken ben 30 yaşında bir adamla evlendirildim. Hiç tanımadığım, hiç görmediğim, sadece babamın arkadaşının oğlu olduğunu bildiğim biriy- di. Sırf bunun için beni evlendirdiler. O şahsı gördüğüm za- man, sanki karşımda babamı görüyordum. Hiçbir gün yanı- na yaklaşamadım, evde olduğu zaman çok korkuyordum. Odasına bile giremiyordum. Her zaman baba gözüyle bak- tım ona. O yüzden babaları şiddetle kınıyorum.” (s.155) “Babalarımıza anlatın” diyor Düzce'den bir lise öğrenci- si kız çocuk; “Çocuklarını evlendirmenin suç olduğunu bil- sinler. Kanuna karşı gelmesinler. Biz koca değil, eğitim isti- yoruz, okuyup meslek sahibi olmak istiyoruz. Bunu yapar- sak kimi seçeceğimize de kendimiz karar veririz.”(s.154) Cynthia Gorney “Çocuk Gelinlerin Gizli Dünyası”nda şöyle yazıyor : “Düğün yasadışıydı ve davetliler hariç herkesten giz- “Onu ne zaman görsem sakanırdım. Onu görmekten nefret liydi. Ayrıca Racastan'da nikah törenleri genelde gece geç ederdim,” diye anlatıyor Tahani, Mecit’le evliliğinin ilk gün- saatte yapılırdı. İşte bu nedenlerle, Hindistan'ın kuzeyin- deki bu kurak kırsal yerleşimde üç çocuk gelin, kutsal ye- lerinden söz e derken. Kendisi 6, Mecit ise 25 yaşındaymış minlerini etme hazırlıklarına ancak akşamüstü saatlerinde o zaman. Şimdi 8 yaşında olan küçük gelin, yine bir çocuk başladı. Toprak zeminde yan yana çömeldiler. Köylü ka- gelin olan eski sınıf arkadaşı Ghada’yla Hacca’daki evleri- dınlardan bir güruh, iğreti bir perde gibi etraflarını sari ku- nin önünde poz verdi. maşıyla sarakken, bakır bir tastan kızların başına sabunla su döktü. Gelinlerden ikisi, Radha (15) ve Gora (13) adlı iki kız kardeş, olan biteni anlayacak yaştaydı. Üçüncü gelin, yani yeğenleri Recani ise beş yaşındaydı. Omzunda kele- bek deseni olan pembe bir tişört giymişti. Erişkinlerden biri yıkanmadan önce onu çıkarmasına yardım etti. (...) Rüşvet kabul etmeyen bir polis memuru burada neler olup bittiğini duysa, düğünün yarıda kesilebileceğini, gözaltına alınıp, ailesini sonsuz utançla yaşamaya mecbur bırakacağını bi- liyordu.” (s.136) “2008 yılında, babasının kendisini zorla evlendirdiği 30'larındaki bir adamdan boşanma isteğiyle, kendi başına kent merkezindeki bir mahkemenin yolunu bulan 10 ya- şındaki Yemenli kız çocuğu Nujood Ali'nin yaşadığı dram, dünyanın dört bir yanında manşetlere taşınırken, 30 dile çevrilen 10 Yaşındayım ve Boşanmak İstiyorum adlı bir Beş yaşındaki Recani kitaba da konu oldu. ” (s.141) 2 ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 Yayın Dünyası Yemenli Nujood All onu istismar eden kocasından kaçıp bir taksiyle mahkeme salonuna gittiğinde 10 yaşındaydı. Boşandı ve okula geri döndü. (Fotoğraflar: Stephanie Sinclair) Erendiz Atasü, “Kadın Öykülerinde 14 yaşındaki Asiye, Hacca’daki Doğu” adlı kitaba verdiği “Dullar Evi” öy- evinde yeni doğurduğu kızını küsünde şöyle yazıyor : yıkarken. Doğum sonrası “Kıyılarda köşelerde gizlenen, gizlili- kanaması hâlâ durmayan ğin içinde ülkeyi uğursuz bir ağ gibi saran Asiye hasta. Ama eğitimsiz ve dul evlerinin sakinleri... Yediden yetmişe... kendine nasıl bakabileceğiyle Kimi varsıl ama zalim ailelerin bahtsız ge- ilgili herhangi bir bilgiye de linleri, kimi başlık parası uğruna yedi-sekiz erişemiyor. yaşındayken evlendirilmiş yoksul çocukları. Kocaları öldükten sonra terk edildikleri 'dul- lar evi' denen bu ışıksız barakalarda hepsi yoksul ve aç! Ekmek parası için ya dilen- cekler, ya fahişelik yapacaklar. ...” Her zamanki kayıtsızlık, her zamanki suskunluk bu konuda da sürecek mi? İn- sanlık insanlığını yitirme pahasına kafasını kuma gömecek mi? Bir iki küçük başarıy- la kendini avutacak mı? Yoksa sorunların özüne inip de, “kimleri daha da zengin et- mek” için insanlığın bu acıları sürdürdüğü- nü ve bu “birilerini daha da zengin etme” düzenini “düz” etmeden çözülemeyeceğini görecek mi? Göremeyecekse, bu kadar beyin gücünü, bu kadar emek gücüne, bu kadar insana pes doğrusu ... Kaynak: National Geographic Türkiye, Haziran 2011, No: 122, Sayfa: 132 ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 3 Damla “İnsan Uyur, Tehlike Uyumaz” A.Gürhan FİŞEK* Risk yaşamın vazgeçilmezlerinden... Sabah yatakta 6. İstihdam Durumu Açısından Risk Grupları gözümüzü açtığımız saniyeden gece yeniden kapat- • Çalışanlar (Kendi içinde, istihdam biçimleri ve iş- tığımız ana kadar bir çok tehlike ile karşılaşırız. Bunları kollarına göre sınıflandırılabilir) listemeye kalksak sayfalar sayfalar sürer. Bu upuzun liste- *A-tipik çalışma biçimleri, kayıt dışı çalıştırılanlar yi inceleyen ya da yalnızca düşünen bir kişi, yataktan hiç *İnşaat, tarım, madencilik. çıkmak istemeyebilir. Ama bu da onu kurtarmaz. Yatağın • İşsizler içinde de, risk altındadır. Çığ düşebilir; deprem olabilir; sel • Emekli götürebilir ya da sobadan çıkan gazdan zehirlenebilir. • Öğrenci Risk yaşamın vazgeçilmezi ise, onunla tanışmamızın • İş aramayanlar. zamanı gelmiştir. Onu tanıyacağız ve ancak izin verdiğimiz ölçüde yaşamımızdan yer almasını sağlamaya çalışaca- ğız. Eğer karşı karşıya kaldığımız tehlikeler, bizim dışımız- daki insanlar için de, bir tehlike oluşturuyorsa, sosyal bir karakter kazanır. Aynı tehlikeyle karşı karşıya kalan insan- lar, onunla başa çıkabilmek için elele verirse, yürüttükleri mücadele de sosyal bir karakter kazanır. Sosyal riskler ve sosyal mücadeleler, sosyal politikanın en önemli madde- lerindendir. Sosyal politikanın olduğu gibi, sosyal güvenliğin de en temel konularından biri risk gruplarıdır. Risk, tehlikeli du- rumla karşılaşma olasılığıdır. Risk grupları ise, aynı tehli- keyle yüzyüze gelen insanların oluşturdukları gruplardır. Bir çok risk grubundan söz edilebilir. Bunlardan bazıla- rını şu şekilde sınıflandırabiliriz : resim, http://www.melihgokcek.com/SEL/ankara_sel_9 adresinden alınmıştır. 1. Coğrafi Özellikler Açısından Risk Grupları • Tayfun • Sel • İklim • Deprem, yanardağ vb. 2. Demografik Özellikler Açısından Risk Grupları • Çocuklar • Gençler • Yaşlılar 3. Cinsiyet Özelliklerine Göre Risk Grupları • Kadınlar • Erkekler • Cinsel Tercihleri Farklı Olanlar 4. Sağlık Özelliklerine Göre Risk Grupları • Engelliler (Ortopedik, işitsel, görsel, zihinsel) • Kronik hastalığı olanlar • Hamileler, Yeni doğum yapanlar, Çocuğunu emzi- renler resim,http://annelikvegebelik.net/wp-content adresinden alınmıştır. • Yenidoğanlar ve bebekler Sosyal güvenliği, kişinin insanca yaşama düzeyini • Aynı yörede sağlık hizmetlerinden yararlananlarla sürdürmesini sağlayan sistem olarak görürsek, yukarıda yararlanamayanların bir arada bulunması saydıklarımızın içerdiği tüm tehlikeler karşısında, harekete 5. Toplumsal Çatışmalar Açısından Risk Grupları geçmesi gerektiğini düşünürüz. Önce böyle bir tehlikeyle • Ayrımcılık insanın buluşmasını önlemeye çalışmalı; eğer bunu başa- • Göçmenlik ramazsa en az zararla atlatmasını sağlamalı; bundan da • Terör başarılı olamazsa, yeniden eski dengesine kavuşmasını • Savaş sağlamalıdır. Dünya uluslarının tümü, sosyal güvenliği yukarıda ta- * Prof.Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı nımladığımız ölçüde, kavrayıcı ve kapsayıcı olarak görmek Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma istememektedir. Özellikle tarihsel gelişime baktığımız za- Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü - İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik man, oldukça kısıtlayıcı davranıldığını görebiliriz. Dünya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi uluslarının, sosyal güvenliğin sağlanmasındaki en düşük 4 ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 Damla http://imggaleri.hurriyet.com.tr/LiveImages resim, http://www.buzlu.org/images/heyelan adresinden alınmıştır. resim, http://haber.sermimar.net adresinden alınmıştır. resim, http://img1.blogcu.com/images/i/y/o/iyoglu/yaslilik.jpg adresinden alınmıştır. standart konusunda çoğunlukla uyuşabildikleri çizgiyi bize “En az ücret” gibi, “sosyal güvenliğin en az normları” da, olması gerekenin çok altında bir düzeyi tanımlamak- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 105 sayılı Sözleşmesi tadır. Sigortacılık mantığından yola çıkarak, karşılaşılan göstermektedir. Bu sözleşme, aşağıdaki risklerin, sistem tehlikenin yaralarını onarmak için ille de nedenini arama tarafından karşılanması gerektiğini ortaya koyar : çabası fazlaca öne geçmiştir. Sigortacılığın bu başat rolü, 1. İş kazalarıyla meslek hastalıkları, onarım sürecini de zedelemektedir. Sözgelimi, “ölüm” si- 2. Analık hali, gortasından yararlanmak için, “ölü”sünün bulunması ge- 3. Hastalık (sağlık yardımları), rekmektedir. Buna karşın, dağ-deniz kazalarında ve ma- 4. Hastalık (işgöremezlik yardımları), den kazalarında bu her zaman mümkün olmamakta; ya da 5. Sakatlık, çok gecikmektedir. Bu süre içinde, yakın çevresinin yaşa- 6. Yaşlılık, dığı sıkıntılar, hiç bir şekilde bağışlanamaz. 7. Ölüm, Gerçekleşen bir risk dolayısıyla, ivedilikle, kişi ve yakın 8. Aile yükleri, çevresinin uğradığı kayıplar hızla giderilmelidir. Bundan 9. İşsizlik. sonra, nedenler üzerinde durulmalı ve bir daha yinelenme- mesi için alınması gereken önlemler düşünülmeli ve uygu- Bunlardan “aile yükleri” dışındakiler, Türkiye tarafından lanmalıdır. Ama asıl beceri risk gerçekleşmeden, öngöre- benimsenmiş ve sosyal sigortalar mevzuatına eklemlendi- bilmektir. Aklın ve teknolojinin vardığı bu noktada, insancıl rilmiştir. olan budur. resim, hwww.nurnet.org/wp-content/uploads adresinden alınmıştır. resim, ttp://arsiv.ntvmsnbc.com/news/286201.jpg alınmıştır. ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 5 Basından 5 7/ 5 2 1 yı: a S 1, 1 0 2 n a s Ni 2 2 si, gi er D k ni k Te e v m Bili et y uri h m u C 6 ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 Toplum Perdeler Kapalı Kaldı Erdoğan BOZBAY İlk kez ne zaman takıldı gözlerim o pencereye, ne za- Komşulardan duyduğumuz kadarıyla teyzemizin sağ- man buluştu bakışlarımız anımsamıyorum. Ne var ki bu lığı biraz bozulmuş -sanırım kalça kemiği kırılmış- , daha bendeki gerçeği değiştirmiyor. O gözleri, gözlerin sahibi o iyi bakılır düşüncesiyle yaşlılar yurduna yerleştirilmiş. Kış teyzeyi unutmak bir yana her geçen gün daha çok arıyor, ortalarında da ölüm haberi bir bıçak gibi gelip yüreğimize daha çok özlüyorum. saplanıvermişti. # Adını bile bilmiyorduk o yaşanmışlık anıtının, gerçek Bilirsiniz, köy azmanı kentler, hele de günümüzde öyküsünü de öğrenememiştik. Nereliydi, neler yaşamıştı, mantar gibi bitiveren apartkondu siteler, insanı bir lokmada neler görmüştü, huzuru, mutluluğu yakalayabilmiş miydi? yutuvermeye pek iştahlıdır. Binlerce insan kısa bir zaman Kaç çocuğu vardı, torunlar büyüyünce evladı yada evlatla- aralığında, görünmeyen eller tarafından buralara ışınlanır rı, ona, biraz da vefa sınırlarını zorlayarak, “harç bitti, yapı adeta damperli kamyonlardan malzeme yığını misali bo- paydos” mu demişlerdi? Ucu açık sorular, bundan böyle şaltılıverir. “Yeni çevreme alışmalı, konu komşuyla tanış- yanıtsız kalmaya mahkumdu. Sırlar, toprak altındaydı artık, malıyım” telaşıyla didinip duran bu insan(cık)lar, bir anda mutlak sessizliğe bürünmüştü. Gerçi, ne soruların bir anla- kendilerini yüksek yüksek apartmanlarda buluverir. Geç- mı kalmıştı bizim için ne de yanıtların. Her gördüğümüzde mişleri sıfırlanmış, gelecekleri puslanmıştır. Uzunca süre içimizi ısıtan bakışıyla, küçük bir el sallayışıyla, farkında geçer aradan, “Sağımda solumda kim oturur, ne iş yapar, olmadan, yıllar öncesi yitirdiklerimizin yerini dolduran de- ne derdi vardır” sorularını yanıtlamaya zamanımız olmaz. ğerli bir varlığı yitirmiştik. Yanıtları bilsek ne olurdu bundan Komşumuzun çocuğu olmuştur, bir başkasının kızı evlen- böyle, bilmesek ne olur? miştir, annesi, babası yada bir yakını ölmüştür, haberimiz Kim bilir, belki de yolunu dört gözle beklediği huzuru olmaz. Külüne muhtaç olduğumuz komşuluk bir yana, se- bulmuştu sonunda. O huzura ermişti belki ama bizim dün- lamlar, günaydınlar, iyi günler dileklerimiz bile karşılığını yamızda bıraktığı boşluğu biraz olsun kestirebilmiş miydi bulmaz, yerlerde sürünür, elinden tutup kaldıran olmaz. acaba? Onu asla unutamayacağımızı bilse neler düşünür, # neler hissederdi! Kapanan yalnızca onun oturduğu salonun İşte böylesine karmaşık duygular yaşadığımız günlerde perdesi değildi aslında. Perdeyle birlikte, ömür denen ya- tanımış olmalıyız o yaşlı komşumuzu. Ne zaman bizi görse şanmışlık gerçeği de noktalanmıştı bir anlamda. Kapanan yüzüne hüzünlü bir gülümseme yerleşir, eli sert rüzgarda perdelerin sessiz çığlığı, kapımızı bir gün çalması kaçınıl- tutunmaya çalışan sararmış bir yaprak misali hafiften salla- maz yalnızlığın karanlık, acımasız yüzü, insanı iliklerine ka- nırdı. Çok kısa, belki de göz açıp kapayıncaya kadar geçen dar ürküten ayak sesleriydi belki de. Biliyorum, can yakıcı, bu süreye neler sığdırmazdık aslında. Hayal gücü destekli iç acıtıcı bir kamçı gibiydi bu ürküntü, beynimizin içinde ne öyküler yazardık onun hakkında. Kocasını kaybettiği şaklayıp duracaktı. Yaşamımız boyunca peşimizi bırakma- açıktır. Bir süreliğine oğlunun yada kızının yanında kalmış yacak, yüzler, gözler, anılar,sevgiler, nefretler, unutulmaz olmalıdır. O dönemde her iki taraf da sıkıntılıdır. Açmazlar- sandığımız her şey giderek bizden uzaklaşacak, kapanan la başı derttedir. Belki de torunlarının ona, onun da sıcak perdeler ise bir daha hiç ama hiç açılmayacaktı. bir yuvaya, ilgiye gereksinimi vardır. Aradan yıllar geçer, .rıdılamnal torunlar büyür, başlarının çaresine bakacak çağa gelir. Her -ugyu imetsis nizi amşılaç etkesküy evedrey ılapaK .8 biri ayrı bir oda ister. Evlerin hali malum. Üç bilemedin dört ,ılamlınalluk mınanod uc oda bir saloncuktur(!). Büyükanneye, çaresiz yol görünür. -uyurok lesişik nelitrileb ed’FBGM ,ilemlirev iglib er Küçük bir ev tutulur. Dayanır, döşenir, yeni bir cennet(!) -eliçşi adunok ub ,ılamlo )FBGM( umrof iglib kilnev yaratılır. İnsan sıcağına, insan nefesine hasret, sağır, kör, -üg emezlam nineddam lasaymik rib reh nalınalluK .7 dilsiz duvarlarla dertleşilen bir cennet. Ara sıra ziyaretler ,ılamlo ireleneyaum kılğas kidoyirep yapılır, evin tüm ihtiyaçları fazlasıyla karşılanır, vicdanlar ev şirig eşi nala enünö zög ad ıyamşılaç etkesküY .6 aklanır! Başkaca da ne yapılabilir ki biricik anneye, sevgili ,ılamnalluk iremek teyinme ipit tucüv reliçşİ .5 büyükanneye. Ele güne muhtaç edilmemiştir, aç değil açık ,ılamlo atkulnuzu kac da değildir, karnı tok, giysileri desen hepsi iyi markalardan -aşa radak iretey iniseyives numroftalp ev ilemnel seçilmiştir. Ellerinden ancak bu kadarı gelmektedir. -tibas ıralçu tla ev tsü ninevidrem nalıkıç amroftalP .4 # ,ilemneltibas ıral Bıraksam, öykü alıp başını kim bilir nerelere gidecek. -şab ışrak ayamyak ev eyemşüd ,ılamlo edniğilşin İyisi mi tadında keselim. Yaşlı çınarımızla selamlaşma ritü- -eg mc 54 za ne atkılkınayad kecelibarıdlak ınıtak 4 elimiz aylarca sürdü. Sonbahar geçti, kış geçti, bahar geldi nüküy mumiskam kecelibanulub ednirezü mroftalP .3 geçiyor derken uzunca bir tatil için Ankara’dan ayrıldık. ,ılamlo kilkete adnınabat ev kulukrok Kavurucu, uzunca sürmüş bir yazın ardından sonbahar ara rib ednidseyives atro nunumroftalp amşılaÇ .2 ortalarında sevgili Ankara’mıza tekrar döndük. Ama bir ek- ,ılamluruk nadnıfar siklik vardı bu şehirde, bir burukluk, hüzün vardı. Sonba- -at relişik namzu ıralmroftalp amşılaç ıralkıdnalluK .1 harın getirdiği bir hüzün değildi bu. Teyzemizin perdesi ? ılamlıpay eN kapalıydı. Bir gün, iki gün üç gün… Yok, açılmıyordu bir türlü. Biz ise onun yıllara meydan okuyan yüzünü, yaşan- ıtınay nü’32 afyaS > mışlık izi kırışıklarını, yuvalarında inzivaya çekilmiş yorgun NÜŞÜD AKİKAD İKİ gözlerini, yaprak titreyişi elini boşuna bekleyip durmuştuk. Korkarım, o perde, bir daha hiç açılmayacaktı. ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 7 Büyüteç: Kaçak Göçmen İşçiler Bu sayıda kaçak göçmen işçileri lere karşı toplumsal davranışımızdaki büyüteç altına alıyoruz. Kaçak yeri tartışılmalıdır. Türkiye’nin tavrın- göçmenler eskiden olduğu gibi med- da Sovyetler Birliği’nin dağılmasının yanın gündeminde yer almıyor. Bu ardından birlikten ayrılan özellikle durum, böyle bir sorunun ortadan Türki Cumhuriyetlerle kurulmaya ça- kalktığı şeklinde yorumlanmamalıdır. lışılan ekonomik ilişkiler de etkili. Bu Kaçak göçler ve kaçak göçmen işçi çerçevede söz konusu ülkelerden ge- istihdamı devam etmektedir. lenlere esnek davranılıyor. Müslüman Anadolu yüzyıllardır göçerleri konuk etmiş bir olanlara karşı da her zaman hoşgörülü olunduğu doğa parçası. Bir çok büyük göçlerle karşılaşmış bir gerçektir. ve neredeyse yerli nüfusu aşan bu göçler, yöne- Hiç kuşkusuz, bu hoşgörü ortamından yararla- time egemen olmuş. Bu benzeşik olmayan yapı, narak, hem yasaları keyfi uygulamak adına, hem daha sonra imparatorlukların içerisinde yer alarak, de işçileri ucuza-kötü koşullarda çalıştırmak adına farklı milliyetlerin hoşgörülmesini ve sistemle uyum- sömürgen davranış sergileyenler de vardır. laşmasını da getirmiş. Bu bakımdan ister konakla- Sorunun medyanın ve kamuoyunun gündemin- mak amacıyla gelsin; isterse ve daha çok çalışmak den düşmüş olması bunun artık kanıksandığını ekmeğini kazanmak amacıyla gelsin; Türkiye’ye göstermektedir. Biz kanıksamak niyetinde değil, gelenler, ABD ve AB ülkelerinden farklı bir yakla- elimizden geldiğince sorunun varlığına dikkat çek- şımla karşılaşmaktadırlar. Bunun bir yönünü de me çabasındayız. Kaçak göçmen kavramını ka- Türkiye’nin komşu halklarla iyi geçinme ve hep iyi tegorik bir ayrım olarak kullanıyor ve sınıfsal bir olarak anılma istemi oluşturmaktadır. Kötü anılma- bakışla, tek geçim aracı emek olan insanların hak- mak ve hep sevilmek beklentisinin kaçak göçmen- larının gasp edilmesine karşı çıkıyoruz. ‘Kaçak’ Göçmen Kavramı Üzerine.... Taner AKPINAR* İnsanoğlu dünyaya kendi isteğiyle gelmemektedir. Dünya- damgalanmaktadır. Kaçak damgasını yedikten sonra da ya kendi isteğiyle gelmediği gibi, geldiğinde dünyanın ne- mevcut yasaların kapsamı dışında tutulmakta ve aykırı resinde yaşamını sürdüreceğine, hangi ülkenin vatandaşı davranışları gereği cezalandırılmaları meşru görülmekte- olacağına, hangi ırk ya da etnik kökene mensup olacağına dir. García Hernández’in(1) ve Rachleff’in(2) de dediği gibi, da kendisi karar vermemektedir. Bir kez dünyaya geldikten aslında “hiçbir insan/insanoğlu yasadışı değildir”,(3) onu sonra onu çevreleyen iki temel sınır bulunmaktadır. Birin- yasadışı ilan eden, yine kendi ırkının egemenlerinin koy- cisi, fiziksel doğanın koyduğu sınırdır. Bu, insanoğlunun duğu kurallardır. dünya gezegenini terk edip başka bir gezegene gitmesini Kaçak göçler, bu göçlerin yönelik olduğu ülkeler ve engellemekte ve dünya gezegeni üzerinde de maddesel uluslararası kuruluşlar tarafından tahmini olarak verilen olarak kendini yeniden üretmesini zorunlu kılmaktadır. İkin- istatistiklerde milyonlarla ifade edilmektedir. Bir ülkenin sı- cisi ise, günümüz dünyasında egemen olan ve ulus devlet nırlarından milyonlarca insanın kaçak olarak girmesi ve ka- biçiminde örgütlenmiş bulunan siyasal-ekonomik yapılan- çak olarak yaşamını sürdürüp çalışıyor olmasına inanmak manın koyduğu sınırdır. Bu ise, insanları, maddi yaşamı olanaklı değildir. Bu durumun, düşük ücretli işgücüne olan sürdürme olanaklarına sahip olmasalar da, dünyaya gel- talebi karşılamak için yapılan bir manipülasyon olduğu gö- dikleri coğrafyada yaşamaya zorlamaktadır. Kapitalizmin rüşü ileri sürülebilir. Yasadışı ilan edilip kaçak damgasını coğrafi düzeyde eşitsiz gelişmesi, geri kalmış bölgelerdeki yemeleri, onlardan beklenen çıkarın en üst düzeye çıkarıl- insanların -doğal evrim süreci sonunda yaşamları sonlan- ması içindir. Kaçak olarak damgalanmaları, bu insanların, madan- maddesel yaşamlarını sürdürmesini olanaksızlaş- köleliği andıran koşullarda yaşamalarına ve çalışmalarına tıran iki tehlike doğurmaktadır: Birincisi savaş, etnik-dinsel yol açabilmektedir. Kaçak olarak adlandırılan bu göçmen- çatışmalar vb nedenlerle maddesel yaşamın tehlikeye gir- ler, insan kaçakçıları ya da insan tacirlerinin ağına düşüp mesi, ikincisi gerekli tüketim maddelerine erişememe ne- bir meta gibi alınıp-satılabilmekte, işverenlerle herhangi bir deniyle oluşan tehdit. Bu tehlikeleri yok etmek için coğrafi hukuksal zemini olmayan tam bir bağımlılık ilişkisi içinde hareketlilik bir zorunluluk olmaktadır. Ancak, geri kalmış çalışmak zorunda kalabilmektedir. bölge insanları bu tehlikeleri aşmak için yola koyuldukla- Kaçak konumdaki göçmen işçilerin istihdamında, taraf- rında, yukarıda sözü edilen ikinci sınır kendilerini çevre- lar arasında herhangi bir pazarlık söz konusu olmamakta lemekte ve onları engellemektedir. Maddesel yaşamını ve devletin de görmezden gelmesiyle, işveren diktasına sürdürmenin yollarını arayan bu insanlar, sınır denetim- dayalı bir iş ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Kölelikte belirleyici, lerini kıran ve yasalara aykırı davranan “kaçaklar” olarak yani köleleri kölelik koşullarında yaşamlarını sürdürmeye zorlayan unsur mülkiyet ilişkisi –efendinin kölesinin mül- * Dr., Cumhuriyet Üniv. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri kiyetine de sahip olması- iken, kaçak konumdaki göçmen İlişkileri Bölümü / Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Vakfı Gönüllüsü işçilerde belirleyici unsur, onların yasadışı konumudur. 8 ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 Büyüteç: Kaçak Göçmen İşçiler Yasadışı konumları, onları savunmasız bırakarak her tülü sömürüye açık hale ge- tirmektedir. İşverenler, bu durumdan ya- rarlanarak bu işçileri kendilerine bağımlı kılmaktadır. Kaçak göçmen işçilerin çalışma koşulları(4) Şimdi buraya kadar söylediklerimizi, Türkiye’de inşaat sektöründe çalışan ka- çak göçmen işçilerin çalışma koşulları üze- rinden, daha somut bir düzlemde ortaya koymaya çalışalım. Türkiye 1990’ların baş- larından itibaren uluslararası kaçak işgücü göçleri almaya başlamıştır. Bu işgücünün büyük bölümü, Sovyetler Birliği’nin dağıl- masının ardından birlikten ayrılan ülkeler- den gelmektedir. Göçmenlerin çalışmak için Türkiye’ye gelmelerinde Türkiye’nin bu resim, http://www.google.com/imgres?imgurl adresinden alınmıştır. işçilerin geldiği ülkelere yönelik esnek vize rejimi uygulamaları kolaylaştırıcı rol oynamıştır. Türkiye’nin tedir. Görünürde turist olan bu işçilerin pasaportlarına ço- uyguladığı esnek vize rejimini, bu ülkelerle kurulmaya ça- ğunlukla işverenler el koymaktadır. Kaçak göçmen işçiler, lışılan büyük çaplı ticari, ekonomik ve sosyal ilişkilerin bir herhangi bir pazarlık gücüne sahip olmadığından işveren parçası olarak görmek gerekmektedir. Türkiye’ye kaçak tarafından sunulan koşullarda çalışmaya razı olmaktadır. göçmen işçilerin gelişi, işveren çevrelerinin işçi ücretlerin- İşverenler kaçak göçmen işçileri görünürde gündelik deki tarihi artışlar karşısında ucuz işgücü arayışı ile de za- yevmiye ile çalıştırmakta ancak, yevmiyeyi hak etmek için mansal olarak kesişmektedir. günlük verilen belli bir iş miktarının bitirilmiş olması gerek- İnşaat sektöründe yaptığımız saha araştırması, bu mektedir. Bu da, gerçekte bu işçilerin parça başı çalıştı- sektörde ağırlıklı olarak Müslüman-Türk kökenli göçmen rıldığı anlamına gelmektedir. Verilen günlük iş miktarının işçilerin çalıştırıldığını ortaya koymaktadır. Kaçak göçmen bitirilmesi çoğunlukla gece geç saatlere kadar çalışmayı işçiler emek-yoğun niteliksiz işlerde çalıştırılmaktadır. Bu gerektirmektedir. İnşaat sektörünün doğası göz önüne alın- işçiler daha ucuza çalıştıkları, daha doğrusu çalışmak zo- dığında, kaçak göçmen işçilerin insan gücünün kapasitesi- runda oldukları için yerli işçilere tercihen işe alınmaktadır. nin sınırlarını zorlayan bir çalışma düzeninde çalıştırıldığı Kaçak göçmen işçilerin bir kısmı Türkiye’ye yasadışı yol- söylenebilir. İşverenler çoğunlukla işe başlarken taahhüt lardan gelirken, bir kısmı Türkiye’nin bunların geldiği ülke- ettiği ücreti de ödememektedir. Kaçak göçmen işçiler buna lere uyguladığı birkaç aylık vizesiz giriş olanağından ya- karşı herhangi bir mücadele aracına ve koruyucu mekaniz- rarlanarak turist konumunda gelmektedir. Bunlar da yasal maya sahip değildir. süresi içinde geri dönmeyerek yasadışı konuma düşmek- Bu işçiler insanlık dışı koşullarda barınmakta ve yaşam- larını sürdürmeye çalışmaktadır. İnşaat- ların bir köşesinde ya da derme çatma kulübelerde veya da ormanlık alanlarda banyo ve tuvalet gibi temel altyapıdan bile yoksun koşullarda barınmaktadırlar. Çok ağır ve yorucu işlerde çalışmaları- na rağmen son derece kötü ve dengesiz beslenmektedirler. İş dışında uyumaktan başka bir şeye ne zamanı ne de olanağı bulunan bu işçiler adeta bir iş hayvanı- na indirgenmiş durumdadır. Bu satırları yazmaktaki amacım acitasyon yapmak değil, yalnızca çıplak gerçekliği dile ge- tirmek… Dipnotlar (1) García Hernández César C., (2008), “No Hu- man Being is Illegal,” Monthly Review, Volume 60, Number 2, pp. 23-31. (2) Rachleff Peter, (2008), “No Human Being is Illegal,” >http://www.zmag.org/znet/ viewArticle/18264<. (3) Bu ifadenin -hiçbir insan/insanoğlu yasadı- şı değildir (no human being is illegal)- 2006 yılında, ABD’de, sokaklara dökülen göçmen işçilerin kullan- dığı bir slogan olduğunu belirtmek gerekir. (4) Burada aktardığım bilgiler “Türkiye’ye Yöne- lik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektö- ründe Enformel İstihdamı” başlıklı doktora tezim için resim, http://francishunt.blogspot.com/2011/04/illegal-immigrants.html adresinden alınmıştır. yaptığım saha araştırmasına dayanmaktadır. ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011 9 Büyüteç: Kaçak Göçmen İşçiler Türkiye’nin “Görünmeyen” Emekçileri: Yabancı Göçmenlerin Çalışma Hayatlarına Genel Bir Bakış Görkem DAĞDELEN* I. GİRİŞ: bu göçmenlerin çalışma hayatlarında devletin farklı kurum- Türkiye, 1990’lara kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun larıyla ne gibi karşılaşmalar yaşadıkları ve yasal haklarının Balkanlar ve Kafkasya’daki eski topraklarından gelen göç- boyutları ortaya konulacaktır. Sonuç kısmında ise, konuyla menlerin iskân edilmesi deneyimlerini yaşamıştır. Devletin ilgili genel bir değerlendirme yapılacak ve bazı öneriler su- çeşitli kurumlarının ev, toprak veya iş bulma konusunda nulacaktır. yardımcı olduğu, Müslüman ve Türk kökenli bu göçmen- lerin çoğunluğunun belli süreler sonunda Türk vatandaş- II. İŞ PİYASALARINDA DÜZENSİZ GÖÇMENLER lığına geçtiği bilinmektedir (Tekeli, 1990). 1990’lardan iti- İş piyasalarındaki yabancı göçmenlerin konumlarını in- baren ise farklı kimliklere sahip göçmen grupların, Asya, celerken, Türkiye’ye farklı nedenlerle ve çeşitli amaçlarla Orta Doğu ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelerek, bazen gelen düzensiz göçmenleri tek bir grup gibi düşünmemek kısa bazen de uzun süreli olarak Türkiye’ye yerleşmeye önemlidir. Türkiye’deki düzensiz göçmenler, geliş neden- başladıkları görülmektedir. Yeni küresel kapitalist siste- leri, yasal konumları ve ileriye dönük amaçları açısından min yarattığı yoksulluk, sözü geçen bölgelerdeki savaşlar, iki grup olarak düşünülebilir. Çoğunlukla Afganistan, Pakis- iç çatışmalar, Sovyetler Birliği’nin dağılması bu bu grup- tan, Bangladeş, Irak, İran ve Somali gibi ülkelerden can ların Türkiye’ye gelmelerinin başlıca nedenlerindendir. ve mal güvenlikleri olmadıkları için gelen, belirli bir süre 1980’lerden itibaren Türkiye’nin esnekleşen sınır politi- Türkiye’de durduktan, Türkiye’yi bir “ara durak” olarak kul- kaları ve Türkiye ekonomisinin enformel sektörün önemli landıktan sonra göç süreçlerine devam etmek isteyen göç- bir yer tuttuğu ihracata dayalı büyüme modeline geçmiş menler birinci grubu oluşturmaktadır. Bu göçmen gruplar- olması, uluslararası göçmenlerin gelişini özendirmiş diğer dan bazıları Batı ülkelerine “mülteci” statüsü alarak gitmeyi faktörlerdir (Erder, 2000). Türkiye’ye çalışmak veya iltica başvurusu yap- mak üzere gelen göçmenlerin önem- li bir kısmı, ya sınırları yasal olmayan yollardan geçmekte, ya yasal vize sürelerini aşmakta, ya da oturma ve çalışma izinlerini alamamaktadır. Türkiye’deki düzensiz göçmenlerin kesin bir sayısını vermek mümkün değildir. 1995-2005 yılları arasında, Türkiye sınırlarına giriş yaparken ve- yahut Türkiye sınırları içinde gerekli yasal belgeleri olmamaları nedeniyle tutuklanan 566.552 göçmen (İçduy- gu, 2006), Türkiye’deki bütün düzen- siz göçmenlerin sadece bir kısmını oluşturmaktadır. Gerekli yasal bel- gelerinde eksiklikler olan göçmenler için İngilizce akademik yazında kulla- nılan “irregular migrant” kavramının Türkçe’deki karşılığı olan “düzensiz göçmenler” bu göçmenleri tanımlamak için kullanılabi- planlamakta; bu amaçla da Birleşmiş Milletler İltica Yüksek lir. Akademik yazında, basında ve gündelik dilde sıklıkla Komiserliği’ne başvurmaktadır (Kirişçi, 2003). Bazıları ise, kullanılan “kaçak” kavramının içerdiği pejoratif anlamdan yasal olmayan yollardan canları pahasına sınırları geçip, dolayı böyle bir kullanım daha yerinde gözükmektedir. So- Avrupa ülkelerine yerleşmeye çalışmaktadırlar. Öncelikli nuç olarak bu göç hareketleri, yasal haklardan yoksun ve göç nedenleri Türkiye’de çalışma yaşamına girmek olma- sosyal güvence olanaklarından yararlanamayan düzensiz masına karşın, geçim zorlukları bu göçmenleri kısa süreli göçmenlerin yaşadıkları mağduriyetleri hem insani hem de işlerde çalışmaya itmektedir. Bir diğer göçmen grubunu ise siyasal bir tartışma haline getirmektedir (Lordoğlu, 2010). Romanya, Moldova, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan ve Er- Bu yazıda, Türkiye’deki düzensiz göçmenlerin çalışma menistan gibi eski Sosyalist Bloğu ülkelerinden Türkiye’ye hayatlarına ilişkin genel bir resim çizilmeye çalışılacaktır. belirli bir süreliğine çalışmak için gelen göçmenler oluş- Yazının sınırlarını aşmamak adına, yalnızca İstanbul’daki turmaktadır. Sözü geçen ülkelere kolay vize verildiği için, düzensiz göçmenler mercek altına alınacaktır. Aşağıdaki sınırları yasal yollardan geçen bu göçmenlerin çalışma ya- paragraflarda, öncelikle yabancı göçmenlerin hangi iş kol- şamlarını gerekli yasal belgeler almadan ve bir süre sonra larında, ne gibi koşullarda çalıştığı tartışılacak; sonrasında, da vize sürelerini aşarak sürdürmeleri, oldukça olağan bir durumdur. Bu ülkelerden gelen göçmenler arasında, belir- li miktarlarda para biriktirdikten sonra ülkelerine dönmeyi * Arş. Gör., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü amaçlayanlar çoğunluğu oluşturmaktadır. 10 ÇALIŞMA ORTAMI Temmuz - Ağustos 2011
Description: