Süleyman Demirel Üniversitesi Suleyman Demirel University İktisadi ve İdari Bilimler The Journal of Faculty of Economics Fakültesi Dergisi and Administrative Sciences Y.2015, C.20, S.4, s.197-219. Y.2015, Vol.20, No.4, pp.197-219. ÇALIŞANLARIN ADALET ALGISI SESSİZLİKLERİNİ ETKİLER Mİ? ÖYP VE DİĞER ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİ AÇISINDAN KARŞILAŞTIRMALI BİR ARAŞTIRMA DOES EMPLOYEES’ JUSTICE PERCEPTION AFFECT THEIR SILENCE? A COMPARATIVE RESEARCH ON ÖYP AND OTHER RESEARCH ASSISTANTS Prof. Dr. Atılhan NAKTİYOK1 Arş. Gör. Seda KIZIL2 Yrd. Doç. Dr. Muhammed Kürşat TİMUROĞLU3 ÖZET Örgüt içerisindeki uygulamaların, adil olarak değerlendirilmesi çalışanların olumlu tutumlarının gelişmesine katkı sağlayacaktır. Adaletsizliğin algılandığı bir ortamda düşüncelerin veya endişelerin rahatça ifade edilememesi gibi bir takım olumsuz davranışlar görülebilir. Bu olumsuz davranışların önemli sonuçlarından biri de sessizliktir. Sessizliğin hâkim olduğu bir örgütte işgörenler korku ve kaygı hissetmekte, düşüncelerini bilinçli olarak ifade etmemektedirler. Bu da örgütün problemlerine çözüm üretmesine ve gelişebilmesine engel olmaktadır. Bu çalışmanın amacı ÖYP araştırma görevlilerinin adalet algıları ve sessizlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek ve bu kapsamda onları diğer araştırma görevlileriyle karşılaştırmaktır. Bu amaçla 351 araştırma görevlisi üzerinde soru formu yöntemiyle ampirik bir araştırma yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre ÖYP ve diğer araştırma görevlileri arasında adalet algıları açısından bir fark yoktur. Sessizlik açısından ÖYP ve diğer araştırma görevlilerini prososyal sessizlik ayırmaktadır. ÖYP araştırma görevlileri açısından adalet algısı arttıkça korunma amaçlı sessizlik düzeylerinin azaldığı ve prososyal sessizlik düzeylerinin arttığı; diğer araştırma görevlileri açısından ise artan adalet algısıyla sadece korunma amaçlı sessizlik düzeylerinin azaldığı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Örgütsel adalet, İşgören sessizliği. Jel Kodları: M10. ABSTRACT The applications in the organization that are considered fair by the employees contribute to the development of positive attitudes within the organization. In a setting where injustice is perceived, a number of negative behaviors such as inexpression of thoughts or concernes might emerge. Silence is one of the important results of these negative behaviors. In an organization where silence dominates employees feel a set of emotions such as fear and concern and they consciously do not express their thoughts. This prevents the organization from creating solutions and development. The purpose of this study is to examine the relationship between justice perception and silence level of ÖYP research assistants and to compare them with other research assistants in this context. For this aim, an empirical research was conducted on 351 research assistants by using question forms. According to the results, there is no difference in justice perception of ÖYP and other research assistants. Regarding silence prosocial silence distinguishes ÖYP research assistants from other research assistants. It is observed that as ÖYP research assistants’ justice perception increases their defensive silence decreases and prosocial silence increases. As for other research assistants it is realesed only the level of defensive silence decreases as the justice perception increases. Key Words: Organizational justice, Employee silence. Jel Codes: M10. 1 Atatürk Üniversitesi, [email protected] 2 Atatürk Üniversitesi, [email protected] 3 Atatürk Üniversitesi, [email protected] 197 NAKTİYOK – KIZIL – TİMUROĞLU 2015 1. GİRİŞ İş örgütlerinde adalet; çelişen tarafları birbirine bağlayabilen ve istikrarlı sosyal yapılar oluşturabilen temel ilkeleri içermektedir. Adalet bu yönüyle, örgüt ve paydaşları ve örgütün paydaşları arasında bütünleştirici bir rol oynayabilir. Buna karşın bir örgütte oluşabilecek adaletsizlik algısı, iş iklimine zarar verebilecek davranışlara neden olabilirken yüksek adalet algısı örgütsel etkinliğe ve etkenliğe olumlu katkı yapabilir. İşgörenlerin; örgütte geçirdikleri zaman dikkate alındığında, örgütteki nimet ve külfetlerin dağıtımındaki adalet yanında bir bütün olarak örgütsel sistemin işleyişindeki adalete de dikkat edecekleri yadsınamaz bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Örgütler, gelişebilme açısında sorunlara duyarlı, kendini ifade edebilen ve bilgi paylaşımına açık çalışanlara sahip olmalıdır. Örgütsel faaliyetlerle ilgili düşüncelerin gönüllü olarak ifade edilebilmesi, örgütlerin değişimi ve gelişimi için önemli bir kaynak olarak görülse de çalışanlar genellikle konuşmaya isteksizdirler (Bowen ve Blackmon, 2003: 1394). Sessizliğe ve bilgi saklamaya neden olan bu isteksizlik örgütsel karar almayı ve hata düzeltmeyi zayıflatmakta, işgörenlerin güven ve moraline zarar vermektedir. Sessiz kalma işgörenlerin çalışma yeteneğini zayıflatır niteliktedir. İşgörenin kaygılarını ifade ederken yöneticisinin olumsuz tepki vereceğinden korkması sessiz kalmasını daha anlamlı hale getirmektedir (Milliken vd., 2003: 1454). Diğer bir ifadeyle konuşmanın kendileri için olumsuz sonuçlar doğurabileceğini düşünen çalışanlar, örgütsel etkinlik, etkenlik ve başarı açısından olumlu sonuçlar doğurabilecek durumlarda bile sessiz kalmayı tercih edebilmektedirler. Doğal olarak bu da örgüt açısından birçok olumsuz sonuç doğurabilmektedir. İşgörenlerin göstereceği sessiz kalma davranışı, adaletsiz algılanan ortamlarda daha etkili olmaktadır. Çalıştıkları örgüt ile ilgili olumsuz algıya sahip çalışanların, sessiz kalmayı tercih edecekleri ve bu yönde davranışlar gösterecekleri beklenmektedir. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP), özellikle yeni açılan üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını karşılamak için oluşturulan bir programdır. ÖYP kapsamında atanan araştırma görevlileri bir senet ile borç altına girerek lisansüstü eğitimleri için ÖYP kapsamındaki diğer üniversitelere gönderilebilmektedir. Bu açıdan ele alındığında lisanüstü eğitimleri için başka üniversitelerde görevlendirilen ÖYP araştırma görevlileri misafir işgören olarak değerlendirilebilir. Çalıştıkları örgütlerden geçici süreliğine ayrılıp başka bir örgütte çalışmaya başlayanlar diğer çalışanlar tarafından misafir olarak görülmektedir. Bu misafir işgörenler görev süresi bittiğinde örgütü terk edeceğinden çalıştığı süre boyunca diğer işgörenlere oranla örgütsel uygulamalar bakımından haksızlığa uğradıklarını düşünebilmektedirler. Bu da çalışanlar arasında zamanla bir ayrımcılığın oluşacağını göstermektedir. Misafirler, ev sahiplerine kıyasla bir haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde çalışma ortamını adaletsiz olarak değerlendireceklerdir. Bu adaletsizlik algısı ise fikirlerin ve düşüncelerin açıkça dile getirilememesine neden olacak ve sessizlik kaçınılmaz bir hal alacaktır. Bazı ÖYP araştırma görevlilerinin ifadelerinde de yer aldığı gibi bazı eğitim üniversiteleri misafir kabul ettikleri ÖYP araştırma görevlilerine yönelik haksız davranışlarda ve uygulamalarda bulunabilmektedir. Örneğin; fazla iş yüküne sahip olmakta, değer görememekte, istenilmemektedirler. Bu durum araştırma görevlilerini adaletsiz ortamlarda çalışmak zorunda bırakmaktadır. Her ne kadar olumsuzlukların önüne geçmek isteseler de ağır yükümlülük altına girdiklerinden konuşmanın pek bir anlam ifade etmediğini düşünmektedirler. Bunun sonucunda da sessiz kalmayı tercih etmeleri kaçınılmaz olmaktadır. Bu çalışmanın sorunsalını ÖYP araştırma görevlilerinin ne ölçüde adaletsiz davranışlarla karşılaştıklarını belirlemek ve adalet ile sessizlik arasındaki ilişkiyi ortaya koymak 198 C.20, S.4 Çalışanların Adalet Algısı Sessizliklerini Etkiler Mi? ÖYP ve Diğer Araştırma Görevlileri oluşturmaktadır. Bu sorunsala çözüm aramak amacıyla anket yöntemiyle 351 araştırma görevlisinden elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre özellikle sessizlik açısından ÖYP araştırma görevlilerinin diğer araştırma görevlilerinden farklılaştığı görülmüştür. 2. KURAMSAL ÇERÇEVE Örgütsel uygulamaların ahlaki ve adil bir şekilde gerçekleşmesini ifade eden örgütsel adalet, doğruluğun işyerindeki rolü veya otoritenin, haklılığın korunmasıyla ilgili işlevidir. Adaletin algılandığı bir örgütte çalışanlar, yöneticilerini adil, ahlâki ve rasyonel olarak değerlendirmektedir (İşcan ve Naktiyok, 2004: 187). İş ortamlarının adil olarak algılanması çalışanların tavır ve davranışlarını etkilemektedir. Adalet algıları işgörenin bağlılığını, örgütsel vatandaşlık davranışını ve güveni arttırmaktadır; buna karşın adaletsiz olarak algılanan bir muamele hırsızlıkla işyeri saldırganlığı arasında değişen, karışıklığa sebebiyet veren davranışlara neden olmaktadır (Beugre ve Baron, 2001: 324). Araştırmacılar örgütsel adaleti genel olarak dağıtımsal adalet, işlemsel adalet ve etkileşimsel adalet olarak ele almaktadır (Yazıcıoğlu ve Topaloğlu, 2009: 4). Dağıtımsal adalet; çalışanların karşılaştıkları sonuçların ya da ödüllerin hakkaniyeti ile ilgili olup belirli davranışların gösterilmesiyle belirli ödüllere ulaşılabileceğini garanti etmektedir (İşcan ve Naktiyok, 2004: 182-183). Ücret, terfi gibi dağıtım ile ilgili olan yönetimsel kararların adilliği hakkında çalışanların algısını göstermektedir (Dailey ve Kirk, 1992: 308). İşlemsel adalet; çalışanların, elde ettikleri sonuçların dağıtılmasında kullanılan yöntemleri adil algılamasıyla ilgilidir (Uysal Irak, 2004: 30). Çalışanlar, süreçleri adil olarak algıladıklarında alınan kararlara, kararları alan kişilere ve örgütlerine karşı daha destekleyici olmaktadırlar (Beugré, 2002: 1095). Bir dağıtım işleminin adil olarak algılanabilmesi için tutarlı, önyargılardan uzak, doğru, düzeltilebilir, ilgili tüm kişileri temsil etme, ahlaki ve etik değerlerle uyumlu olma özelliklerini taşıması gerekmektedir (Leventhal, 1980: 23-32). Etkileşimsel adalet, örgütsel süreçlere dair kararların verilmesi sırasında çalışanların, karşı karşıya kaldıkları kişilerarası uygulamaların niteliğiyle ilgili algılarını ifade etmektedir (Bies’den, 1986 aktaran Skarlicki ve Folger, 1997: 435). Greenberg (1993) etkileşimsel adaletin kişilerarası adalet ve bilgi adaleti olmak üzere iki boyuta ayrılması gerektiğini ileri sürmüştür. Kişilerarası adalet, insanlara işlemleri yürütme ve çıktıları belirleme ile ilgisi olan üçüncü şahısların veya yetkili makam ve mercilerin nazik ve saygılı davranma derecesidir. Bilgi adaleti ise işlemlerin belirli bir şekilde kullanılma nedeni veya çıktıların belirli bir şekilde dağıtılma nedeni hakkında insanlara bilgi aktarılmasıdır (Colquitt vd., 2001: 427). Morrison ve Milliken (2000: 706) sessizlik kavramını; çalışanların örgütsel problemler hakkında fikirlerini ve kaygılarını saklaması olarak ortaya koymaktadır. Pinder ve Harlos (2001:334) ise sessizliği değişimi etkileyebilecek ve gerçekleştirebilecek bireylere karşı diğerlerinin örgütsel durumlar hakkında davranışsal, bilişsel ve/veya duygusal açıdan gerçek düşüncelerini ifade etmekten kaçınmaları olarak tanımlamaktadır. İşgören sessizliğinin nedenleri; örgütten örgüte değişiklik gösterse de örgütsel, yönetsel, bireysel, ulusal ve kültürel nedenler olarak sınıflandırılabilir. (Eroğlu vd., 2011: 102-103). Dyne vd. (2003: 1359) sessizliği kabullenici sessizlik, korunma amaçlı sessizlik ve prososyal sessizlik olarak üçe ayırmaktadır. Pinder ve Harlos (2001: 349) kabullenici sessizliği örgütsel durumların derinlemesine kabulü, var olan alternatiflerin sınırlı farkındalığı ve durumun doğal karşılanması olarak ifade etmektedir. Kabullenici sessizlik temelde, mevcut duruma boyun eğen, durumu değiştirmek için açıkça konuşmayan, dahil 199 NAKTİYOK – KIZIL – TİMUROĞLU 2015 olma veya girişimde bulunma konusunda isteksiz olan kişileri kapsamaktadır. Kasten pasif ve ilgisiz bir davranış olarak tanımlanan kabullenici sessizlik davranışı gösteren bir işgören konuşmanın yararsız olacağı ve değişiklik yapma ihtimalinin olmayacağı düşüncesiyle değişim için fikirlerini kendine saklayabilmektedir. Korunma amaçlı sessizlik korkuya bağlı olarak iş ile ilgili fikir, bilgi ve düşüncelerin saklanmasıdır. Dışsal tehditlerden kendini korumayı hedefleyen kasti ve proaktif bir davranıştır. Kabullenici sessizliğe göre daha proaktiftir ve alternatifleri göz önünde tutmayı ve alternatiflerin farkında olmayı gerektirir. Fikir, bilgi ve düşüncelerin saklanması bireysel olarak alınabilecek en iyi karar olarak görülmektedir (Dyne vd., 2003: 1366-1367). Kişi, işverenin duymak istemediği bir konu hakkında açıkça konuştuğu için cezalandırılabileceği korkusuyla ya da şikayetçi veya sorun çıkaran olarak nitelendirilme ve bu gibi nitelendirmelerin yol açabileceği sosyal izolasyon korkusuyla sessiz kalabilir (Milliken ve Morrison, 2003: 1565). Prososyal sessizlik, başkalarını düşünme veya başkalarıyla işbirliği güdülerine dayanan, örgütün veya diğer kişilerin yararını gözetme amacıyla iş ile ilgili fikir, bilgi ve düşüncelerin saklanmasıdır. Öncelikle diğer kişilere odaklanan kasti ve proaktif bir davranıştır. Korunma amaçlı sessizlikte olduğu gibi alternatifleri göz önünde tutmaya ve alternatiflerin farkında olmaya ve kasti bir şekilde fikir, bilgi ve düşünceleri saklama kararına odaklanmaktadır. Korunma amaçlı sessizlikten farklı olarak konuşulduğunda meydana gelebilecek olumsuz kişisel sonuçların korkusundan ziyade diğer kaygılar tarafından harekete geçirilmektedir (Dyne vd., 2003: 1368). 3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ VE AMACI Örgütsel sessizlik; bir örgütün karşı karşıya kaldığı sorunlara çözüm üretebilmesiyle ilgili olarak çok az konuşmak ya da davranışta bulunmak şeklinde ifade edilebilir (Henriksen ve Dayton, 2006). Sessizlik, özellikle adaletsizliğin olduğu veya algılandığı ortamlarda çeşitli bireysel ve durumsal faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan, dinamik bir süreçtir. İş örgütlerinde ortaya çıkan işgören sessizliği ise, insanların bilinçli bir şekilde, kişisel olarak deneyimlenmiş adaletsizlik durumlarına verdikleri bir cevaptır (Pinder ve Harlos, 2001: 334-343). Örgütsel yazında sessizlik iklimi ile adaletsizlik kültürü kavramlarının ilişkilendirildiği çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin bir çalışmada adaletsizlik kültürünün hâkim olduğu işyerlerinde, yoğun gözetim, çatışmanın bastırılması, iş ilişkilerini insan ilişkilerinden daha değerli tutma, rekabete dönük bireycilik, yüksek düzeyde merkezileşme, otoriter yönetim tarzı ve zayıf iletişim söz konusu olduğu görülmüştür (Çakıcı, 2007: 157). Bu tür özelliklerin olduğu iş ortamında ise çalışanlar ses çıkarmadan ziyade sessiz kalmayı tercih edeceklerdir. Önemli bir güdüleyici olan adaletin sağlandığı bir iş ortamında ise çalışanlar, örgüte karşı olumlu tutumları aracılığıyla örgütsel sorunlara çözüm üretebilecek şekilde davranışta bulunacak ve örgütsel amaçların gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaklardır (Yıldırım, 2007: 274). Örgütlerde adalet yüksek oranda hissedildiğinde, işgörenler açısından işbölümü ve paylaşım artacaktır. Buna karşın; adaletin düşük olduğu örgütlerde yanlış yönlendirme ve tepkisiz olma durumu daha fazla görülecektir. Ayrıca çalışanlar bilgiyi paylaşma ve yayma konusunda daha isteksiz davranma eğilimi göstereceklerdir (Morrison ve Milliken, 2000: 720). Morrison ve Milliken (2000), sessizliğin örgütlerde yayılmış olduğunu, çalışanların endişe ve kaygılarını ifade etmekten korktuklarını ya da zamanla ifade etmemeyi öğrendiklerini belirtmişlerdir (Piderit ve Ashford, 2003: 1477-1478). Tangirala ve Ramanujam’e (2008) göre ise işlemsel adalet iklimi iş gören sessizliğini azaltmakta, özellikle bu iklim yüksek olduğunda işgören sessizliğini azaltan öncüllerin etkisi daha güçlü olmaktadır. Whiteside 200 C.20, S.4 Çalışanların Adalet Algısı Sessizliklerini Etkiler Mi? ÖYP ve Diğer Araştırma Görevlileri ve Barclay (2013) adaletin, kabullenici ve korunma amaçlı sessizliğin önemli bir öncülü olduğunu ifade etmektedirler. Wang ve Jiang (2014) kötü denetimin etkileşimsel adalet yoluyla çalışanların prososyal seslilik ve sessizliklerini etkilediğini bulmuşlardır. Mirmohhamdi ve Marefat (2014) yaptıkları çalışmada örgütsel adaletin örgütsel sessizlik üzerinde olumlu ve olumsuz önemli etkilerinin olduğunu ifade etmektedirler. Bowen ve Blackmon’a (2003) göre çalışanlar diğer çalışanlar tarafından pozisyonlarının desteklendiğine inandıklarında konuşmaya daha yatkın olmakta; desteklenmediklerinde ise sessiz kalmaktadırlar. Pinder ve Harlos (2001), işgörenlerin kasıtlı olarak ses çıkarmamalarını pasiflik olarak değerlendirmiştir. Mevcut durumu değiştirebilecek alternatiflerin olduğunu bilmelerine rağmen sessizliklerini koruyan pasif işgörenler, sessizliğe neden olan koşulları değiştirmek için sessizliklerini bozmaya hazırdır. Pasifliğin aksine razı olma durumdaki işgörenler alternatiflerin sınırlı olarak farkındadır ve koşulları olduğu gibi kabul etmektedir. Adaletsizliğin oluştuğu ortamlarda bu işgörenler mevcut alternatifleri görmezden gelmekte ve mevcut durumu değiştirme konusunda isteksiz olmaktadırlar. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı, Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesinde yer almaktadır. 35. maddeye göre “Yükseköğretim kurumları; kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında, kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler. Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler. Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır.” (Yükseköğretim Kurulu, 2015). Bir açıdan ÖYP araştırma görevlileri atandıkları üniversiteler tarafından eğitim için gittikleri üniversitelere emanet edilmektedir. Eğitim süreleri sona erene kadar gittikleri üniversitelerin kadrolarında bulunan ÖYP araştırma görevlileri diğer araştırma görevlileriyle eşit şartlarda çalışmaları gerekirken birtakım sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Araştırmacılar atandıkları üniversite ile senet imzalamakta ve birtakım yükümlülükler altına girmektedirler. Bazı ÖYP araştırma görevlilerinin T.C. Yükseköğretim Kurulu Bilgi Paylaşım Forumu’nda ifade ettiği gibi, eğitim üniversiteleri ÖYP araştırma görevlilerine mobbing uygulayabilmekte ve kendi elemanları olmadıkları için çok fazla iş yükü yükleyebilmektedirler. Ayrıca yönetim tarafından değer görememekte ve istenmedikleri söylenmektedir (Yükseköğretim Kurulu, 2015). Örneğin üst düzey yöneticilik görevi de olan bir öğretim üyesine göre ÖYP araştırma görevlilerine eğitim amacıyla gittikleri üniversitenin araştırma görevlileriyle aynı işi yapmalarına karşın farklı davranılmaktadır. Bu üniversitelerde tahsis edilen odalarda çok sayıda araştırma görevlisi az sayıda bilgisayarla araştırmalarını sürdürmek zorunda kalmaktadır (KARATAŞ, 2014). ÖYP araştırma görevlilerini eğitim için gittikleri üniversitelerde sıkıntıya sokan belki de en büyük sorun başarı kriterinin olması, eğitimlerini belli bir sürede bitirmeleri gerektiği ve aksi takdirde işlerine son verileceğidir. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına Dair Usul ve Esasları’na göre Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği gereğince azami süre içinde çalışmalarını tamamlayamayan ÖYP araştırma görevlilerinin ilişikleri kesilerek haklarında taahhütname ve kefaletname senedi uyarınca işlem yapılmaktadır (Yükseköğretim Kurulu, 2015). Eğitim üniversiteleri bu maddeye dayanarak ÖYP araştırma görevlilerine baskı 201 NAKTİYOK – KIZIL – TİMUROĞLU 2015 kurabilmekte, eğitimlerini vaktinde tamamlayamayacakları yönünde sürekli olumsuz telkinlerde bulunarak kendilerini değersiz hissetmelerine neden olabilmektedir. Mesleğe büyük heveslerle başlayan bireyler zamanla motivasyonlarının azalmasıyla işten ayrılmak isteseler dahi imzalanan senetler buna izin vermemektedir. Bir anlamda ÖYP araştırma görevlileri eğitim üniversitelerine ilk geldiklerinde dışlanma korkusu yaşayabilmektedirler. Çoğunluğun sahip olduğu görüşe sahip olmayan bireylerin toplum tarafından dışlanacağı, sessizliğin dayandırıldığı yaklaşımlardan biri olan Sessizlik Sarmalı’nın ana fikrini oluşturmaktadır. Bu fikrin temelinde bireylerin sürekli olarak dışlanma korkusu yaşaması ve başkaları tarafından kabul görme ihtiyacı yer almaktadır. Bireyler çoğunluğa uyum göstermek için yüksek bir farkındalık elde etmek amacıyla bireysel olarak veya medya yoluyla içinde bulundukları topluluğun düşünce iklimini sürekli olarak değerlendirmektedir (Moreno-Riano, 2002: 67). Bu gibi korkuların sessiz kalmak zorunda bıraktığı işgörenler örgütsel sorunlarla ve kişisel olarak yaşadıkları zorluklar veya sıkıntılarla ilgili olarak endişelerini bastırmaktadır (McGowan, 2003: 1). Çalıştıkları örgütlere yeni gelip, uzun süre kalmayacak olan ve adaletsizlik algılayan bireyler kendi fikirlerini dile getirmekten kaçınacak ve hangi görüş daha ağır basıyorsa o tarafa yakın durmak zorunda hissedeceklerdir. Bir süre sonra farklı bir görüşü savunuyormuş gibi gözükmekten rahatsızlık duyacak ve fikir beyan etmek yerine sessiz kalmayı tercih edeceklerdir. ÖYP araştırma görevlileri eğitim üniversitelerinde geçici olarak görev yapmakta olduklarından aldıkları kararlarda ve gösterdikleri davranışlarda fayda-maliyet analizini daha fazla yaparak sessiz kalıp kalmayacaklarına karar verebilirler. Fayda–maliyet analizinde bireyler konuşmanın sağlayacağı faydalara karşı yükleyeceği maliyetleri değerlendirmektedir. Bunu yaparak maliyetleri en aza indirmeyi, faydaları ise yükseltmeyi amaçlamaktadırlar. Örgütsel konular hakkında konuşmanın yükleyeceği direkt maliyetlere zaman ve enerji kaybı örnek gösterilebilirken; endirekt maliyetlere ise itibar kaybı, azalan imaj, karşıt görüşlüler tarafından olası misilleme, muhalif ilişkilerin ve çatışmaların ortaya çıkma riski ya da görüşleri göz ardı edildiğinde veya önemsenmediğinde ortaya çıkan fiziksel rahatsızlıklar örnek gösterilebilmektedir (Premeaux, 2001: 11). Örnek gösterilen bu olumsuz koşullar örgütlerdeki bir anlamda misafir çalışanlar açısından da geçerli olabilmektedir. Adaletsiz bir ortamda çalıştıklarına inandıklarında konuşmanın bir fayda sağlamayacağını, faydadan çok kendilerini daha zor duruma düşüreceğini düşündüklerinden sessizliklerini koruyacaklardır. ÖYP araştırma görevlileri eğitim üniversitelerinde bir takım güç dengesizlikleriyle karşı karşıya kalabilirler. Morrison ve Rothman (2009) örgütsel rollerin yapısında yer alan güç dengesizliklerini işgören sessizliğine neden olan önemli bir faktör olarak görmektedir. Çalışanlar arasında bir eşitsizliğin var olması örgütü adil olmaktan uzaklaştırmaktadır. Böyle bir çalışma ortamında kendilerine diğerleri gibi davranılmayan bireyler düşüncelerine değer verilmediğini hissetmektedir. Bu durum ise çalışanların sessiz kalma tercihlerini etkilemektedir. Sabuncuoğlu’ndan (1991) aktaran Ehtiyar ve Yanardağ’a (2008) göre yöneticileriyle iletişim kurmak isteyen çalışanlar eğer bir korku duyuyorlarsa sessiz kalmayı ya da daha az konuşmayı tercih etmektedir. Örgüt çalışanlarında oluşan eşitsizlik algısı, yeniden eşitlik oluşturmak için uğraşanlar arasında bir gerilim yaratmaktadır. Bu yönde uğraşı olan çalışanlar çabalarını azaltma gibi birtakım davranışlar sergileyerek eşitliği yeniden sağlamaya çalışmaktadırlar (Beugré, 2002: 1093). Örgütlerde temel sorunlardan biri şeffaflığı sağlayacak mekanizmaların oluşturulması ve uygulanmasıdır. Kontrollü bir kurum şeffaflıktan uzaktır. Karşıt fikirlerin ifade edilmesi; korku, sindirme, propaganda ile yakından gözlemlenmekte ve sıkı bir şekilde yönetilmektedir. Bu duruma karşı koyabilmek için yanlış giden şeyler hakkında kişilerin fikirlerini açıkça ve dürüstçe 202 C.20, S.4 Çalışanların Adalet Algısı Sessizliklerini Etkiler Mi? ÖYP ve Diğer Araştırma Görevlileri ifade edebilecekleri ortamların oluşturulması demokratik kurumlar tarafından amaç edinilmelidir (Clapham ve Cooper, 2005). Tüm bu durumlar ise ÖYP araştırma görevlilerinin çalıştıkları ortamı diğer araştırma görevlilerine oranla daha adaletsiz algılamalarına ve dolayısıyla örgütsel sorunlar karşısında daha fazla sessiz kalmalarına neden olabilmektedir. Çünkü bir anlamda iş ortamında karşılaşılan sorunlar ve belli bir süre sonra kendi üniversitesine geri döneceği düşüncesi ve lisansüstü eğitim yaptığı üniversitede “misafir” olduğu bilinci ÖYP araştırma görevlilerinin aidiyet duygusu geliştirmesine engel olabilmektedir. Yukarıdaki görüşler doğrultusunda çalışmanın amacı; ÖYP araştırma görevlilerinin eğitim için gittikleri üniversitelerdeki örgütsel adalet algılarını ve sessizlik düzeylerini diğer araştırma görevlileriyle kıyaslayarak belirlemektir. Bu amaçla şu sorulara cevap aranmaktadır: 1. ÖYP araştırma görevlilerinin ve diğer araştırma görevlilerinin örgütsel adalet algısı nasıldır? 2. ÖYP araştırma görevlilerinin ve diğer araştırma görevlilerinin sessizlik düzeyi nasıldır? 3. ÖYP araştırma görevlilerinin ve diğer araştırma görevlilerinin adalet ve sessizlik düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık var mıdır? Adalet ve sessizlik ile ilgili birçok çalışma olmasına rağmen ÖYP ve diğer araştırma görevlilerini adalet ve sessizlik düzeyleri açısından kıyaslayan çalışmaya örgütsel yazında rastlanmamıştır. Bu nedenle çalışmamız diğer çalışmalardan farklılaşmaktadır. 4. YÖNTEM 4.1. Araştırma Örneğinin Seçimi Araştırmanın örneklemini ÖYP ve diğer araştırma görevlileri oluşturmaktadır. Anakütleyi temsil eden örneklem büyüklüğü %95 güven düzeyinde ve %5’lik hata payı öngörülerek 384 olarak hesaplanmıştır (http://www.surveysystem.com/sscalc.htm). Bu kapsamda örneklem büyüklüğünü temsil eden 384 sayısına ulaşmak için 450 araştırma görevlisine anket gönderilmiştir. Gönderilen anketlerden 351’i geri dönmüş ve analiz yapmak için uygun bulunmuştur. 351 anketin 167’si ÖYP, 184’ü diğer araştırma görevlilerine aittir. 4.2. Araştırmada Kullanılan Ölçekler 4.2.1. Örgütsel Adalet Ölçeği Örgütsel adalet algısını ölçmek amacıyla Niehoff ve Moorman (1993) tarafından geliştirilen 5’li likert ölçeğine göre hazırlanmış, 20 soruyu kapsayan ölçek kullanılmıştır. Ölçek, dağıtımsal adalet (5 madde), işlemsel adalet (6 madde), etkileşimsel adalet (9 madde) alt boyutlarından oluşmaktadır. Ölçeğin boyutlarını belirlemek amacıyla 20 adet değişken açıklayıcı faktör analizine sokulmuştur. Yapılan analiz sonucunda elde edilen sonuçlar Tablo 1’de gösterilmiştir. 203 NAKTİYOK – KIZIL – TİMUROĞLU 2015 Tablo 1: Örgütsel Adalete İlişkin Güvenilirlik ve Açıklayıcı Faktör Analizi Sonuçları Faktör Açıklanan Cronbach İfadeler Özdeğer Yükü Varyans % Alpha DAĞITIMSAL ADALET Çalışma programım adildir. ,831 İş yükümün adil olduğunu düşünüyorum. ,838 Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, işyerimden elde ettiğim kazanımların adil ,712 18,310 3,296 ,86 olduğunu düşünüyorum. İş sorumluluklarımın adil olduğu ,810 kanısındayım. İŞLEMSEL ADALET İdareciler, işle ilgili kararlar alınmadan önce ,802 bütün çalışanların görüşlerini alırlar. İdareciler, işle ilgili kararları vermeden önce ,773 doğru ve eksiksiz bilgi toplar. İdareciler, alınan kararları çalışanlara açıklar ,633 ve istendiğinde ek bilgiler de verirler. İşle ilgili bütün kararlar, bunlardan etkilenen 18,761 3,377 ,87 tüm çalışanlara ayrım gözetmeksizin ,590 uygulanır. Çalışanlar, idarecilerin işle ilgili kararlarına karşı çıkabilir ya da bu kararların üst ,566 makamlarca yeniden görüşülmesini isteyebilir. ETKİLEŞİMSEL ADALET İşimle ilgili kararlar alınırken idarecilerim ,799 bana nazik ve ilgili davranırlar. İşimle ilgili kararlar alınırken idarecilerim ,817 bana saygılı davranır ve önem verir. İşimle ilgili kararlar alınırken idarecilerim ,754 kişisel ihtiyaçlarıma karşı duyarlıdır. İşimle ilgili kararlar alınırken idarecilerim, ,799 bana karşı dürüst ve samimidirler. İşimle ilgili kararlar alınırken idarecilerim, ,771 36,098 6,498 ,96 bir çalışan olarak haklarımı gözetirler. İdarecilerim, işimle ilgili kararların ,732 doğuracağı sonuçları benimle tartışırlar. İdarecilerim, işimle ilgili kararlar için uygun ,793 gerekçeler gösterirler. İşimle ilgili kararlar alınırken idarecilerim ,813 bana akla uygun açıklamalar yaparlar. İdarecilerim, işimle ilgili alınan her kararı ,742 bana net olarak açıklarlar. KMO: ,950 Barlett’s: 5486,182 df: 153 p: ,000 Analiz sonucunda üç faktör ortaya çıkmıştır; ancak dağıtımsal adaleti ölçen ikinci ifade (Ücretimin adil olduğunu düşünüyorum.) kesim noktası 0,40’dan düşük olduğu için ve işlemsel adaleti ölçen birinci ifade (İşe ilişkin kararlar idareciler tarafından tarafsız bir şekilde alınmaktadır.) birden fazla faktöre yüklendiği için analizden çıkartılmıştır. Elde edilen üç faktör toplam varyansın 73,169’unu açıklamaktadır. Araştırma verilerine betimleyici faktör analizi uygulayabilme koşulunu gösteren KMO (Kaise-Meyer-Olkin Measure of Sampling Adequacy) örneklem yeterlik ölçütü (0,950) ve araştırma verilerinden anlamlı faktörler çıkabileceğini gösteren küresellik derecesi (Barlett’s Test of Sphericity; 204 C.20, S.4 Çalışanların Adalet Algısı Sessizliklerini Etkiler Mi? ÖYP ve Diğer Araştırma Görevlileri 5486,182; p<,000) yeterli düzeydedir. Kullanılan ölçeğin içsel tutarlılığını belirlemek için Cronbach Alpha değeri hesaplanmıştır. Bu hesaplamaya göre örgütsel adaletin dağıtımsal adalet boyutunun 0,86, işlemsel adalet boyutunun 0,87, etkileşimsel adalet boyutunun 0,96’lık alpha değerine sahip olduğu görülmüştür. Ölçeğin toplam Cronbach alpha güvenirlik katsayısı 0,956 olarak bulunmuştur. Bu değerler, ölçeğin güvenilir olduğunu göstermektedir. 0,712 ile 0,838 arasında değişen faktör yüküne sahip toplam 4 değişkenden oluşan dağıtımsal adalet faktörü, 3,296’lık bir öz değere sahip olup, toplam varyansın 18,310’unu açıklamaktadır. İkinci faktörü niteleyen, 0,566 ile 0,802 arasında değişen faktör yüküne sahip 5 değişkenden oluşan işlemsel adalet faktörü toplam varyansın 18,761’ini açıklamaktadır. 9 değişkeni niteleyen üçüncü faktör 0,817 ile 0,732 arasında değişen faktör yüküne sahiptir ve etkileşimsel adalet olarak isimlendirilmiştir. Öz değeri 6,498 olan bu faktör, toplam varyansın 36,098’ini açıklamaktadır. Bu analizlerin ardından AMOS paket programı ile doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi sonucunda Şekil 1’de de görüldüğü gibi ölçek 0,60 ile 0,88 arasında değişen faktör yüklerine sahip dağıtımsal, işlemsel ve etkileşimsel adalet faktörlerini içeren üç boyutlu bir yapı sergilemektedir. Adalet algısı bir bütün olarak değerlendirileceği için ikinci düzey doğrulayıcı faktör analizi yapılarak üç faktör tek bir faktöre bağlanmıştır. Modelin uyum indeksi değerleri (Tablo 3) kabul edilebilir düzeydedir. Bu durum modelin analizlerde kullanılabileceğini göstermektedir. Şekil 1: Örgütsel Adalet Algısı Değişkenlerine İlişkin Doğrulayıcı Faktör Analizi Sonuçları 4.2.2. İşgören Sessizliği Ölçeği İşgören sessizliğini ölçmek amacıyla Dyne vd. (2003) tarafından geliştirilen 5’li likert ölçeğine göre hazırlanmış, 15 sorudan ölçek kullanılmıştır. Ölçek, kabullenici sessizlik (5 madde), korunma amaçlı sessizlik (5 madde), prososyal sessizlik (5 madde) alt 205 NAKTİYOK – KIZIL – TİMUROĞLU 2015 boyutlarından oluşmaktadır. Ölçeğin boyutlarını belirlemek amacıyla 15 adet değişken açıklayıcı faktör analizine sokulmuştur. Yapılan analiz sonucunda elde edilen sonuçla Tablo 2’de gösterilmiştir. Tablo 2: İşgören Sessizliğine İlişkin Güvenilirlik ve Açıklayıcı Faktör Analizi Sonuçları Faktör Açıklanan Cronbach İfadeler Özdeğer Yükü Varyans % Alpha KABULLENİCİ SESSiZLİK Değişime yönelik yapılan öneriler hakkında ,751 konuşmakta isteksizimdir. 20,170 3,026 ,84 Alınacak kararlara rıza gösteren biri ,752 olduğumdan düşüncelerimi kendime saklarım. Problemlere çözüm üretme noktasında ,854 görüşlerimi kendime saklarım. Lehime bir değişiklik yaratacağına inanmadığım için kendimi geliştirmeye yönelik ,627 fikirlerimi ifade etmekten çekinirim. Beni alakadar etmediğini düşündüğüm için buradaki işlerin nasıl daha iyi yapılabileceği ,650 konusundaki görüşlerimi ifade etmekten kaçınırım. KORUNMA AMAÇLI SESSİZLİK İdarecimin tepkisinden korktuğum veya çekindiğim için değişime ilişkin fikirlerimi ,804 ileri sürmem ve konuşmam. İdarecimin tepkisinden korktuğum veya çekindiğim için iş ile ilgili olumsuz durumları ,843 görmezden gelirim. Bu kurumda çalışmaya devam edebilmek için iş ile ilgili olumsuz durumları görmezden ,821 26,757 4,014 ,92 gelirim. Kurumdaki devamlılığımı korumak amacıyla eksik hususları düzeltmeye yönelik var olan ,856 görüşlerimi açıklamaktan sakınırım. İdarecimin tepkisinden korktuğum için veya çekindiğim için ortaya çıkan problemlere ,844 yönelik çözümlerimi geliştirmekten çekinirim. PROSOSYAL SESSİZLİK Bu kurum ile olan işbirliğime dayanarak, gizli ,681 kalması gereken bilgileri kendime saklarım. Bu kuruma yararlı olmak amacıyla özel ,703 bilgilerimi saklarım. Bu kurum ile ilgili sırları açıklamam konusunda başkalarından gelen baskılara ,784 19,706 2,956 ,82 direnirim. Bu kuruma zarar verebilecek bilgileri ,827 açıklamayı reddederim. Bu kurum ile ilgili gizli kalması gereken ,832 bilgileri en uygun şekilde muhafaza ederim. KMO: ,878 Barlett’s: 2939,293 df: 105 p: ,000 Analiz sonucunda üç faktör ortaya çıkmıştır. Elde edilen üç faktör toplam varyansın 66,633’ünü açıklamaktadır. Araştırma verilerine betimleyici faktör analizi uygulayabilme koşulunu gösteren KMO (Kaise-Meyer-Olkin Measure of Sampling Adequacy) örneklem 206
Description: