ebook img

Büyücü - Raymond E. Feist PDF

1051 Pages·2002·4.32 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Büyücü - Raymond E. Feist

RAYMOND E. FEIST GEDİKSAVAŞLARI EFSANESİ BÜYÜCÜ Çeviren: GAMZE SARI Tarayan: R. V. Düzenleyen: eldkaan Table of Contents Kapak Haritalar Büyücü KİTAP 1: Pug ve Tomas FIRTINA ÇIRAK KALE İÇİ SALDIRI GEMİ ENKAZI ELF MECLİSİ ANLAYIŞ YOLCULUK MAC MORDAIN CADAL KURTARMA EFSUNCUNUN ADASI MECLİSLER RILLANON İSTİLA ÇATIŞMALAR BASKIN SALDIRI KUŞATMA KİTAP 2: Milamber ve Valheru KÖLE MALİKÂNE DEĞİŞTİRİLMİŞ ÇOCUK EĞİTİM YOLCULUK KRONDOR KAÇIŞ YÜCE BİRLEŞME TEMSİLCİ KARAR AYAKLANMA HİLELER İHANET MİRAS RÖNESANS Yazar Yayınevi Birinci Kitap Pug ve Tomas FIRTINA F IRTINA DİNMİŞTİ. Pug kayaların kenarında sekiyor, gelgit birikintileri arasında dolaşırken zorlukla basacak yer bulabiliyordu. Gözleri fıldır fıldır dönerek yamacın altındaki her birikintiyi inceliyor, henüz sona ermiş fırtınanın etkisiyle bu göletlere sürüklenmiş kılçıklı yaratıkları arıyordu. Bu su bahçesinden topladığı kum böcekleri, kaya sürüngenleri ve yengeçlerle dolu çuvalını taşırken genç kasları ince gömleğinin altında şişiyordu. Öğlen güneşi, çevresinde kıpırdaşan denizi pırıl pırıl aydınlatırken, batı rüzgârı güneşten yol yol açılmış kestane rengi saçlarını dalgalandırıyordu. Pug çuvalını yere bıraktı, ağzının sıkıca bağlı olup olmadığını kontrol etti ve açık bir kumluğa oturdu. Çuvalı dolu sayılmazdı, ama Pug önündeki fazladan bir saatlik zamanı dinlenmeye ayıracaktı. Aşçı Megar, çuval doluya yakın olduğu sürece başını ağrıtmazdı. Sırtını büyük bir kayaya dayadı, az sonra sıcak güneşin altında uykuya dalmıştı. Saatler sonra, serin bir su serpintisiyle uyandı. İrkilerek gözlerini açtı, gereğinden fazla kaldığını anlamıştı. Batıda, denizin üzerinde, ufuktaki altı küçük ada olan Altı Kız Kardeş'in karanlık siluetinin üzerinde kara fırtına bulutları toplanmaya başlamıştı. Yağmurun isli bir tül gibi peşinden sürüklendiği bulanık, dalgalanarak yaklaşan bulutlar, yazın başlarında sahilin bu tarafında olağan sayılan ani fırtınalardan birini haber veriyordu. Güneyde, Denizcinin Kederi'nin sarp yamaçları gökyüzüne doğru uzanıyor, dalgalar o kayalık kulenin dibini dövüyordu. Şiddetli dalgaların ardında köpükler kabarmaya başladı, fırtınanın az sonra vuracağının kesin bir işaretiydi bu. Pug tehlikede olduğunu biliyordu, yaz fırtınaları kumsallardaki, hatta çok şiddetliyse ilerideki alçak bölgelerdeki herkesi boğabilirdi. Çuvalını kapıp kuzeye, kaleye doğru ilerlemeye başladı. Birikintilerin arasından geçerken rüzgârın serinliğinin daha derin ve nemli bir soğuğa döndüğünü hissetti. İlk bulutlar güneşin önünden geçip parlak renkleri gri tonlarına dönüştürürken, yamalı bir bohçayı andıran gölgeler günü bölmeye başlıyorlardı. Açıklarda, bulutların karanlığını delen yıldırımlar düşüyor, şimşeklerin boğuk gümbürtüsü dalgaların sesini bastırıyordu. Pug kumsaldaki ilk açıklığa gelince hızını arttırdı. Fırtına umduğundan daha hızlı yaklaşıyor, önünde yükselen gelgiti de hızlandırıyordu. İkinci gelgit birikintisi bölgesine ulaştığında, suyun kıyısıyla yamaçlar arasında ancak on adımlık kuru kum kalmıştı. Pug kayaların arasında hızla, bir o kadar da dikkatle ilerledi, iki kez neredeyse tökezliyordu. Bir sonraki kumluğa vardığında, son taşın üzerinden atlayışını ayarlayamayıp yere, kötü bir şekilde indi. Ayak bileğini tutarak kumların içine atladı. Gelgit de, sanki bunu bekliyormuşçasına kabarıp, bir an üzerini tamamen kapladı. Görmeden elini uzatınca, çuvalının sürüklenip gittiğini hissetti. Çılgınca ileri atılarak onu tutmaya çalıştı, ama ayak bileğini kullanamıyordu. Yuvarlandı, su da yutmuştu. Öksürüp tükürükler saçarak başını kaldırdı. Doğrulmaya başlamıştı ki, ilkinden de büyük ikinci bir dalga göğsüne çarpıp onu sırtüstü devirdi. Pug dalgalar arasında oynayarak yetişmişti ve tecrübeli bir yüzücüydü, ama bileğinin acısı ve dalgaların çarpışları onu giderek paniğe doğru sürüklüyordu. Bunu üzerinden atıp, dalga çekilirken hava almak için yüzeye çıktı. Yarı yüzerek, yarı çırpınarak yamaca doğru ilerledi, suyun orada sadece birkaç santim derinliğinde olacağını biliyordu. Pug yamaçlara ulaşıp yaslandı, ağırlığını elinden geldiğince yaralı bileğine vermemeye çalışıyordu. Kayalık duvar boyunca ağır ağır ilerledi, sular da her dalga ile birlikte yükseliyordu. Nihayet yukarıya çıkabileceği bir yere ulaştığında, sular beline kadar yükselmişti. Kendini yola kadar çekmek için tüm gücünü kullanması gerekti. Bir an durup soluklandı, sonra tırmanmaya başladı, taşlı zeminde yürümeye direnen bileğine yüklenmek de istemiyordu. Dizlerini ve bacaklarını taşların üzerinde yara bere içinde bırakarak zorlukla tırmanıp, nihayet kayalıkların tepesindeki çimenliğe ulaştığında yağmurun ilk damlaları da düşmeye başlamıştı. Pug tırmanışın verdiği yorgunluktan nefes nefese, bitap düşmüş bir halde kendini yere bıraktı. Seyrek damlalar hafif, ama aralıksız bir yağmura dönüşmüştü. Soluklandıktan sonra doğrulup, şişmiş bileğini inceledi. Dokunmaya karşı hassastı, ama oynatabilince içi rahatladı: Demek ki kırılmamıştı. Dönüş yolunu topallayarak kat etmek gerekecekti, ama kumsalda boğulma tehlikesini atlattığı için de rahattı. Kasabaya vardığında Pug sırılsıklam ve üşümüş olacaktı. Kalenin kapıları gece kapanacaktı, hassas bileğiyle ahırların arkasındaki duvara tırmanmayı da göze alamayacağı için, orada kalacak bir yer bulması gerekecekti. Hem bekleyip kaleye ertesi gün dönerse, yalnızca Megar'ın ona söyleyecekleri olurdu, ama duvardan atlarken yakalanacak

Description:
Bir zamanlar Midkemia gezegeninde, bir büyücünün yanına çırak olarak verilmiş, bir öksüz olan Pug, büyü marifetiyle açılan bir gedikten geçerek dünyalarına gelen, savaşçı bir ırk olan Tsuranilere esir düşmüştü. Orada bir köleyken, Tsurani toplumunda büyük saygı gören Y
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.