ebook img

Burma Günleri - George Orwell PDF

387 Pages·2004·1.24 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Burma Günleri - George Orwell

GEORGE ORWELL BURMA GÜNLERİ İngilizce aslından çeviren Deniz Canefe Orjinal adı Burmese Days George Orwell, 1903'te Hindistan'ın Bengal eyaletinin Montihari kentinde doğdu. Ailesi ile birlikte İngiltere'ye döndükten sonra, öğrenimini Eton College'da tamamladı. Gerçek adı Eric Arthur olan Orwell, üniversite bursu kazanamayınca Burma'ya (Birmanya) gitti ve 1922-27 yılları arasında Hindistan İmparatorluk Polisi olarak görev yaptı. Ancak, imparatorluk yönetiminin iç yüzünü görünce istifa etti. 1950'de yayınladığı Bir Fili Vurmak adlı kitabı, sömürge memurlarının tutum ve davranışlarını eleştiren makalelerin derlemesidir. Avrupa'ya döndükten sonra İngiltere ve Fransa' da yaşayan Orwell, hapishane yaşamının gerçeğini öğrenmek için, kendisini kısa bir süre için sarhoşluktan hapse attırdı. 1930'larda sosyalist görüşe yakınlık duyan Orwell, çağdaş pek çok yazar gibi gazeteci olarak İspanya İç Savaşı'na katıldı ve Franco'cular tarafından vurularak ağır yaralandı. Orwell, İngiltere'nin Almanyaile savaşmasına karşı olduğu halde, 2. Dünya Savaşı'nda Yurt Muhafızları birliğinde görev aldı ve bu arada BBC, Observer ve Tribüne için muhabirlik yaptı. Savaşın sonlarına doğru yazdığı Hayvan Çiftliği, Stalin rejimine karşı sert bir taşlamadır. Orwell'in en çok tanınan yapıtlarından 1984, bilimkurgu türünün klasik örneklerinden biri olmanın yanı sıra, geleceği karanlık olan, gerçeklerin, doğruların saptırıldığı, konuşma özgürlüğünün yok edildiği modern dünyayı protesto eden bir romandır. Burma Günleri, Orwell'in Burma'daki İngiliz sömürgeciliğini dile getiren ilk kitabıdır. Orwell, 1950'de Londra'da öldü. Deniz Canefe, 1956 yılında Ankara'da doğdu. Yüksek öğrenimini Hacettepe Tıp Fakültesi'nde, Oslo Üniversitesi Tıp ve Felsefe bölümlerinde tamamladı. Norveç'te on üç yıl tıp doktorluğu yaptıktan sonra, 1991 yılında İstanbul'a dönerek Norveççe, İngilizce ve Eski Yunan dillerinden çeviriler yapmaya başladı. İlk yıllarda ağırlığını felsefi metinlerin oluşturduğu çevirileri zamanla klasik ve çağdaş Batı edebiyatına yöneldi ve bu alanda pek çok yapıtı dilimize kazandırdı. Erişilmez bu çölde Hazin dalların gölgesinde. Beğendiğiniz Gibi, William Shakespare 1 Yukarı Burma, Kyauktada Bölgesi Sulh Yargıcı U Po Kyin, verandasında oturuyordu. Saat daha sekiz buçuktu, ama aylardan nisan olduğu için uzun, boğucu öğlen saatlerinin habercisi olan bunaltıcı bir hava vardı. Arada sırada hafifçe esen rüzgâr bir serinlik duygusu veriyor, saçaklardan sarkan yeni sulanmış orkideleri kıpırdatıyordu. Orkidelerin arkasında bir palmiye ağacının tozlu ve kıvrımlı gövdesi görülebilirdi, onun arkasında da masmavi, parlak gökyüzü. Yukarılarda, bakıldığında insanın başını döndürecek kadar yüksekte, birkaç akbaba kanatlarını hiç kıpırdatmadan dönüp duruyordu. U Po, kocaman porselen bir put gibi hiç gözünü kırpmadan yakıcı güneş ışığının tam içine dikti bakışlarını. Elli yaşlarında bir adamdı. Öyle şişmandı ki yıllardır koltuğundan yardımsız kalkamıyordu, ama yine de bütün iriliğine rağmen biçimli, hatta güzeldi; çünkü Burmalılar beyaz adamlar gibi şiştikçe çökmezlerdi, tersine olgunlaşan bir meyve gibi simetrik bir şekilde şişmanlarlardı. U Po'nun çok geniş, sarı ve kırışıksız bir yüzü ve çok açık kahverengi gözleri vardı. Bütün parmakları aynı uzunlukta olanyüksek kemerli, küt ayakları çıplaktı. Kısa saçlı başı da açıktı. Burmalıların resmi olmayan toplantılarda giydikleri türden sarı-kırmızı kareli, canlı bir Arakanese Iongyi1 giymişti. Masanın üzerindeki cilalı bir kutudan aldığı betel'i2 çiğniyor ve geçmiş yaşamını düşünüyordu. 1 Hindistan yarımadasında kadınların ve erkeklerin giydiği bir tür üst giysisinin Arakanese kabilesine özgü olanı (Ç.N.) 2 Doğu Hindistan'da yerlilerin çiğnediği bir yemiş (Ç.N.) Göz kamaştırıcı başarılarla dolu bir yaşamdı onunki. U Po Kyin'in en eski anısı, seksenli yıllarda, henüz şiş karınlı çıplak bir çocukken, zafer kazanan İngiliz askerlerinin Mandalay'a girişini seyredişiydi. Biftekle beslenmiş, kırmızı yüzlü ve kırmızı ceketli kocaman adamlar sıra sıra önünden geçerken duyduğu dehşeti hatırlıyordu; omuzlarında uzun tüfekler vardı, çizmeleri ağır ve ritmik bir ses çıkarıyordu. Onları birkaç dakika seyrettikten sonra tabanları yağlamıştı. Çocuk kafasıyla kendi insanlarının bu devler ırkıyla asla başa çıkamayacağını kavramıştı. Daha çocukken İngilizlerin tarafında dövüşmek, onlara bir asalak gibi yapışmak en büyük tutkusu oldu. On yedi yaşındayken kendine hükümette iş bulmayı denedi, ama yoksulluğu ve dostlarının olmayışı yüzünden bunu başaramayınca üç yılını Mandalay pazarlarının pis kokulu labirentinde pirinç tacirlerine yazmanlık yaparak geçirdi, zaman zaman da hırsızlık yapıyordu. Yirmi yaşında bir şantaj işinde şansı yaver gidip de eline dört yüz rupi geçince hemen Rangoon'a gidip parasıyla kendine hükümette bir yazmanlık işi ayarladı. Maaşın düşük olmasına karşın iş çok kazançlıydı. O sıralarda yazmanlardan oluşan bir çete, hükümet dükkânlarında yolsuzluk yaparak çok iyi paralar kazanıyordu ve elbette Po Kyin de (o sıralar adı yalnızca Po Kyin'di, soyluluk göstergesi olan U yıllar sonra geldi) onlara katılmıştı. Ama bütün yaşamını kâtiplikle ve ıvır zıvır hırsızlıklarla harcamayacak kadar becerikli biriydi o. Bir gün, küçük memur eksikliği çeken hükümetin yazmanlar arasından kimilerine memurluk vereceğini öğrendi. Bu haber ertesi hafta kamuya açıklanacaktı ama Po Kyin'in yeteneklerinden biri de bilgilere herkesten bir hafta önce ulaşabilmesiydi. Karşısına çıkan fırsatı değerlendirdi, önlem almalarına fırsat vermeden bütün suç ortaklarını ele verdi. Çoğu tutuklandı ve Po Kyin dürüstlüğünün ödülü olarak yardımcı kaymakam yapıldı. O günden bu yana durmaksızın yükseldi. Şimdi, elli altı yaşında bir bölge sulh yargıcıydı ve büyük olasılıkla daha da yükseltilecek, komisyon vekili yapılacak, böylece İngilizlerle eşit, hatta onlara emir verebilen bir konuma getirilecekti. Sulh yargıcı olarak yöntemleri çok yalındı. Ne kadar rüşvet verilirse verilsin hiçbir davada yargısı satılık değildi, çünkü yanlış karar veren bir sulh yargıcının önünde sonunda yakalanacağını biliyordu. Çok daha güvenli bir yol bulmuştu; iki taraftan da rüşvet alıyor, sonra da tümüyle yasalara uygun olarak karar veriyordu. Bu davranışı onun tarafsız biri olarak tanınmasını sağlamıştı ve bu da çok işine yarıyordu. Davacılardan ve davalılardan kazandığı gelirlerin yanı sıra, U Po Kyin, kendi yönetimi altındaki bütün köylerden sürekli bir para, bir tür özel vergi topluyordu. Herhangi bir köy üzerine düşeni ödemeyecek olursa, U Po Kyin -Dakoit çetelerinin köye saldırması, köyün ileri gelenlerinin sahte suçlamalarla tutuklanması gibi- cezalandırma yöntemlerine başvuruyordu; bunun üzerine çok geçmeden gerekli meblağ ödeniyordu. Aynı zamanda bölgesinde yapılan büyük çaptaki bütün soygunlardan da payını alıyordu. Elbette bunların çoğu U Po Kyin'in amirleri dışında herkes tarafından biliniyordu (hiçbir İngiliz subayı kendi adamları hakkında söylenen olumsuz sözlere inanmazdı); ama şimdiye kadar hiç kimse onun foyasını açığa çıkarmayı başaramamıştı; vurgundan pay aldıkları için ona bağlı kalan çok sayıda destekçisi vardı. Ne zaman ona bir suçlama yöneltilse, U Po Kyin'in tek yaptığı, bir yığın karşı tanık çağırarak bunu yalanlamak, ardından da kendisini olduğundan daha da güçlü bir konuma getiren karşı suçlamalarda bulunmaktı. Ona zarar vermek neredeyse olanaksızdı, çünkü yanlış araç seçmeyecek kadar insan sarrafıydı ve aynı zamanda dikkatsizlik ya da bilgisizlik yüzünden başarısızlığa uğramayacak kadar entrikalara gömülmüştü. Yaptıklarının hiçbir zaman ortaya çıkarılamayacağı, bir başarıdan ötekine koşacağı ve sonunda tonlarca rupi değerinde, onurlu bir adam olarak öleceği kesinlikle söylenebilirdi. Üstelik başarısı mezarda da son bulmayacaktı. Budist inanca göre yaşamlarında kötülük yapanlar bir sonraki yaşamlarını bir sıçan, bir kurbağaya da buna benzer aşağılık bir hayvan olarak geçirmek zorundadırlar. U Po Kyin iyi bir Budist'ti ve bu tehlikeye karşı da önlemini almayı amaçlıyordu. Yaşamının son yıllarını iyi işler yaparak geçirecek ve böylece daha önceki kötülüklerine ağır basacak kadar iyilik toplayabilecekti. Bu iyi işler belki de pagoda1 yaptırmak biçiminde olacaktı. Dört, beş, altı, yedi -rahipler ona kaç tane yapacağını söylerlerdi-, hem de taşları oymalı, saçakları yaldızlı, rüzgârda çınlayan ve her çınlamanın bir dua olduğu küçük çanlarla süslü pagodalar. Böylece dünyaya yine bir erkek olarak geri dönecekti -çünkü bir kadın, sıçan ve kurbağa ile aynı düzeydedir- ya da en iyisi bir fil veya ona benzer soylu bir hayvan olarak dönmekti. 1Güney ve Güneydoğu Asya'daki, özgün mimarisiyle tanınan tapmaklar (Y.N.) Bütün bu düşünceler U Po Kyin'in kafasında hızla ve çoğunlukla da birer resim olarak uçuşuyorlardı. Kurnaz olmakla birlikte, barbarca işleyen bir beyni vardı, önünde belirli bir amaç olmadan asla kafası işlemezdi; düşünmek adına düşünceye dalmak onu aşan bir şeydi. Düşüncelerinin hedeflemiş olduğu noktaya gelmişti artık. Küçük, üçgen ellerini koltuğunun kenarlarına dayayıp oturduğu yerde biraz dönerek nezleli bir sesle seslendi: "BaTaik! Hey, Ba Taik!" Verandanın boncuklu perdesinin önünde U Po Kyin'in uşağı Ba Taik belirdi. Çiçek bozuğu yüzünde aç ve ürkek bir ifade olan ufak tefek bir adamdı. U Po Kyin ona maaş ödemiyordu, çünkü tek bir sözcüğüyle hapse attırabileceği, hüküm giymiş bir hırsızdı Ba Taik. Efendisine yaklaşırken öyle çekingen adımlar atıyordu ki sanki geri geri gidiyormuş gibiydi. "Buyrun kutsal efendim?" dedi. "Beni görmek için bekleyen var mı, Ba Taik?" Ba Taik ziyaretçileri parmaklarıyla saydı: "Thitpingyi Köyü muhtarı armağanlar getirmiş efendim, sonra efendimizin bakacağı tecavüz davası için gelmiş iki köylü var, onlar da armağanlar getirmişler. Hükümet temsilciliğinin başkâtibi Ko Ba Sein sizi görmek istiyor, bir de polis memuru Ali Şah ve adını bilmediğim bir Dakoit var. Sanırım çaldıkları altın

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.