ebook img

Bir Kadeh Şampanya - Agatha Christie PDF

318 Pages·1964·1.13 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Bir Kadeh Şampanya - Agatha Christie

AGATHA CHRISTIE BİR KADEH ŞAMPANYA Kitabın Düzenlenmesi : Oral Orhon Dizgi Ve Baskı : Yeni Matbaa Ciltler : Tabes Cıltevi Epub Düzenleme: Üç Nokta Doğum günü masası yedi kişi için hazırlanmıştı... Masada attı kişi korkudan soğuk terler dökerek, müthiş bir şeyin vukuunu bekliyorlardı. Son derece güzel bir kadının doğum gününü kutlamak üzere toplanmışlardı. Ellerde şampanya kadehleri vardı... Gözlerde korku yanıp sönüyordu. Nihayet ışıklar azaltıldı, numaralar başladı... Davulların öfkeli uğultusu sona ererken ışıklar tekrar yandı... Doğum gününü kutlayan güzel kadın, masanın üstüne kapanmıştı. Yüzü mosmordu. Parmakları takallüs etmişti... Artık masada altı kişi idiler. Masadaki erkeklerin kalplerine aşk ve cinayet tohumları saçmış olan güzel kadın ölmüştü. Onu kim öldürmüştü? Çılgına çevirdiği âşıklarından biri mi? Kıskançlıktan kahrettiği kadınlardan biri mi? KİM? KİM? Rosemary Barton: Aşktan başka bir şey düşünmeyen, çok güzel, çok zengin, çok genç bir kadın. George Barton: Rosemary'nin munis, kendi halinde bir insan olan kocası. Iris Marle: Rosemary'nin küçük kızkardeşi. Ablasının hatıralarını kafasından silmeye çalışan bir kız. Stephen Farraday: Genç ve istikbali parlak bir politikacı. Rosemary ile olan aşk macerasına nasıl son vereceğini bilemeyen bir adam. Sandra Farraday: Stephen'in karısı. Babasının nüfuzu sayesinde çok sevdiği kocasını yükseltmeye çalışan, soğuk ve çirkin bir kadın. Ruth Lessing: George Barton'un sekreteri. Patronun karısından nefret eden, haris, merhametsiz bir kadın. Lucilla Drake: Rosemary'nin halası. Serseri oğlu yüzünden başı belâdan kurtulmayan bir kadın. Anthony Browne: Hapishaneye girip çıktığı Rosemary'den başkası tarafından bilinmeyen, mazisi meçhuller içinde kalmış bir genç adam. Vıctor Drake: Lucilla halanın oğlu, bir baltaya sap olamayan, serseri mizaçlı bir genç. Albay Race: George Barton'un eski bir aile dostu. Altmış yaşlarında, bronz yüzlü, beyaz saçlı bir adam. Guiseppe Bolsano: Cinayet gecesi masaya hizmet eden garson. Başmüfettiş Kemp: Scotland Yard'a mensup bir polis. ROSEMARY Hatıraları kovmak için ne yapabilirim Gözlerimin önünden? Bir yıl kadar önce ölen Rosemary'yi altı kişi düşünüyordu. 1 Iris Marle Iris Marle kardeşi Rosemary'yi düşünüyordu. Bir yıldan beri Rosemary'yi aklından çıkarmak için bütün gücüyle gayret etmişti. Hatırlamak istemiyordu. Bu hâtıra çok acıydı - çok korkunçtu! Mosmor kesilmiş bir yüz, takallüs etmiş parmaklar... Bu manzara ile, bir gün önceki neş'eli, güzel Rosemary arasındaki tezat müthişti... Neş'eli kelimesi pek uygun düşmüyordu ya, neyse... Ağır bir grip geçirmişti. Keyifsizdi, dermansızdı... Bütün bunlar tahkikat sırasında ortaya çıkmıştı. İris bizzat bu hususu belirtmek için gayret etmişti. Rosemary'nin intiharına sebep olan şey de buydu zaten, öyle değil mi? Tahkikat sona erince, İris bütün olayı kafasından çıkarıp atmaya çalışmıştı. Hatırlamanın ne faydası vardı artık? Herşeyi unut, gitsin. Çıkar o korkunç hâdiseyi kafandan! Ama şimdi hatırlaması gerektiğini arılıyordu. Geçmiş günleri düşünmeye mecburdu artık... Tesadüf gibi görünen en küçük teferruatı bile dikkatle hatırlaması lâzımdı. George'la dün geceki o garip konuşma, olayı hatırlamanın lüzumunu ortaya çıkarmıştı. Bu konuşma o kadar umulmadık bir şekilde, öylesine korkunç bir tarzda cereyan etmişti ki... Dur bir dakika - umulmadık bir şekilde mi olmuştu? Daha önce hiç bir alâmet belirmemiş miydi? George'un gittikçe artan dalgınlığı, unutkanlığı, garip hareketleri, kısacası acaipliği nihayet dün gece patlak vermiş, kendisini çalışma odasına çağırıp, çekmeceden mektupları çıkarmıştı. Artık çare yoktu. Rosemary'yi düşünmeye ve hatırlamaya mecburdu. Rosemary - ablası... İris birden, Rosemary'yi hayatı boyunca ilk defa düşündüğünün hayretle farkına vardı. Yani bir başka şahıs olarak, afâkî bir şekilde onu ilk defa düşündüğünü anladı. Rosemary'yi daima hiç düşünmeden kabul etmişti. İnsan annesini, babasını, ablasını veya halasını pek fazla düşünmezdi ki... Onlar sualsiz sorgusuz münasebet çemberlerinin içinde var olurlardı, işte... Ayrı ayrı fertler olarak düşünmezdiniz ki onları... Hattâ neye benzediklerini, nasıl insanlar olduklarını bile kendi kendinize sormazdınız. Rosemary nasıl bir insandı? Bu sual şu anda büyük bir önem kazanmış bulunuyordu. Bu sualin üzerine pek çok şey istinat edebilirdi. İris zihninin ışığını geçmiş yıllara doğru uzattı. Kendisiyle Rosemary'nin çocukluk yıllarına... Rosemary kendisinden altı yaş büyüktü. Geçmiş yıllardan kısa sahneler canlandı gözlerinin önünde. Kendisi sütüyle ekmeğini yiyen küçük bir çocuk, Rosemary, örgülü saçları ile masada «ders yapan» önemli bir şahıs. Deniz kıyısında geçen bir yaz... «Büyük kız» pozunda yüzmesini öğrenen Rosemary ve onu kıskanan İris! Leyli okula giden, tatillerde eve dönen Rosemary... Sonra kendisinin okula gidişi... Nihayet, Paris'te, genç kızları sosyete için hazırlayan lüks okuldan mezun olan Rosemary... Bir zamanlar sadece kol ve bacaktan ibaret, hantal Rosemary'nin yerine Paris'ten dönen o, insana huşu verecek derecede şık, kadife sesli, zarif endamlı, kenarları siyah kirpiklerle çevrili iri lâcivert gözlü, kızıl hârelerle dalgalanan kumral saçlı Rosemary... Bambaşka bir dünyada yetişmiş, insanın huzurunu kaçıracak kadar güzel bir mahlûk! O günden sonra birbirlerini pek az görmeye başlamışlar, aralarındaki altı yıllık fark, onları her zamankinden çok birbirlerinden uzaklaştırmıştı. İris hâlâ okuldaydı. Rosemary ise bütün çılgınlığı ile bir «mevsim» yaşıyordu. İris eve dönükten sonra bile aralarındaki fark kapanmadı. Rosemary'nin hayatı, sabahları geç saatlere kadar yatakta tembellik etmek, sosyeteye mensup genç kızlarla öğle yemeklerine gitmek, haftanın birkaç gecesini danslarda geçirmekten ibaretti. İris ise Matmazel'le saatlerce ders yapar, parkta yürüyüşe çıkar, saat dokuzda yemeğini yiyip, 10 da da yatağa girerdi. İki kız kardeşin temasları birkaç cümle teatisinden ibaret kalırdı hep... - Merhaba İris, bana telefonla bir taksi çağırır mısın? Haydi kuzucuğum, müthiş geç kalıyorum. . Veya: - Bu yeni elbiseni beğenmedim, Rosemary, sana yakışmamış... fazla frapan... Sonra, Rosemary George Barton'la nişanlandı. Heyecan ve hay- huy içinde geçen günler, sonu gelmeyen alış veriş, eve taşınan kucak dolusu paketler, nedimelerin esvapları... Nihayet düğün. Rosemary'nin peşi sıra kilisenin mihrabına doğru yürüyüş... Kulağına çarpan fısıltılar: - Ne kadar güzel bir gelin olmuş... Rosemary niçin George'la evlenmişti? O zaman bile İris hayret etmekten kendisini alamamıştı. Rosemary'ye telefon üstüne telefon yağdıran, onu her akşam gezmelere götüren pek çok yakışıklı genç vardı.. Niçin, kendisinden on beş yaş büyük, iyi kalbli, hoş, fakat tam manasiyle donuk bir insan olan George'u seçmişti? George'un hali vakti yerindeydi ama, zengin denemezdi. Rosemary'nin kendi parası vardı .. Hem de yığınlarla. Paul amcanın paraları... İris zihnini dikkatle yokladı. Şimdiki ma'ûmatiyle, o zamanki bildikleri arasında bir fark bulmaya çalıştı.. Meselâ Paul amca hakkında? Öz amcaları değildi Paul amca... İris bunu eskiden beri bilirdi. Hiç bir şey açık açık anlatılmamıştı ama, genç kız bir takım hakikatleri kesin olarak biliyordu. Paul Bennett annelerine âşık olmuştu. Fakat, o daha fakir bir erkeği tercih etmiş, Paul Bennett bu mağlûbiyeti romantik bir tevekkülle karşılamıştı. Genç adam plâtonik bir sadakatle, aile dostu olarak kalmıştı. Aile içinde Paul amca olup çıkmış, ilk doğan bebeğe, Rosemary'ye vaftiz babalığı yapmış, öldüğü zaman da bütün servetini, o sıralarda on üç yaşlarında bulunan vaftiz evlâdına bırakmıştı. Böylece, Rosemary, güzelliğinin yanı sıra, muazzam bir servetin de vârisi olmuştu. Bu haliyle bir de kalkmış, uysal, durgun bir adam olan George Barton'la evlenmişti. Niçin? İris, o zaman da bu sualin cevabım bulamamıştı. Şimdi de şaşıyordu. Rosemary'nin hiç bir zaman George Barton'u sevmiş olacağına inanmamıştı İris. Ama. Rosemary onunla çok mesut olduğu zehabını uyandırmıştı. Onu derin bir sevgiyle seviyor gibi görünmüştü. Evet, George'a çok düşkündü. İris'in bu durumu müşahede etmesi için eline fırsat geçmişti. Rosemary'nin evlenmesinden bir yıl sonra, anneleri, güzel ve zarif Viola Marle vefat etmiş, on yedi yaşında kimsesiz kalan İris, ablasiyle eniştesinin evine gitmişti. On yedi yaşında bir kız. İris kendi hayali üzerinde düşünmeye koyuldu. Nasıl bir kızdı? Neler hissediyor, neler düşünüyor, neler görüyordu?

Description:
oğum günü masası yedi kişi için hazırlanmıştı... Masada altı kişi korkudan soğuk terler dökerek, müthiş bir şeyin vukuunu bekliyorlardı. Son derece güzel bir kadının doğum gününü kutlamak üzere toplanmışlardı. Ellerde şampanya kadehleri vardı... Gözlerde korku yanıp
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.