ebook img

Bir Havva Kızı - Honoré de Balzac PDF

202 Pages·2009·0.8 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Bir Havva Kızı - Honoré de Balzac

HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİ BİR HAVVA KIZI HONORÉ DE BALZAC TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI özgün adı UNE FILLE D'ÈVE fransızca aslından çeviren BABÜR KUZUCUOĞLU © türkiye iş bankası kültür yayınları, 2009 editör ALİ ALKAN İNAL görsel yönetmen BİROL BAYRAM düzelti MÜGE KARALOM grafik tasarım ve uygulama TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevinden izin alınmadan çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI istiklal caddesi, no: 144/4 beyoğlu 34430 istanbul Tel. (0212) 252 39 91 Fax. (0212) 252 39 95 www.iskultur.com.tr Genel Yayın: 1668 Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli ve medeniyet dâvamız için müessir bellemekteyiz. Zekâsının her cephesini bu türlü eserlerin her türlüsüne tevcih edebilmiş milletlerde düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve mekânda bütün hudutları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir. Hangi milletin kütüpanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet âleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. Bu itibarla tercüme hareketini sistemli ve dikkatli bir surette idare etmek, Türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemiyen Türk münevverlerine şükranla duyguluyum. Onların himmetleri ile beş sene içinde, hiç değilse, devlet eli ile yüz ciltlik, hususi teşebbüslerin gayreti ve gene devletin yardımı ile, onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir tercüme kütüpanemiz olacaktır. Bilhassa Türk dilinin, bu emeklerden elde edeceği büyük faydayı düşünüp de şimdiden tercüme faaliyetine yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir Türk okuru için mümkün olamıyacaktır. 23 Haziran 1941 Maarif Vekili Hasan Âli Yücel Önsöz Honoré de Balzac, 1839 yılında, Bir Havva Kızı'nın ilk baskısına, yazdığı ve yazmayı tasarladığı birçok romandan meydana gelecek ve sonunda İnsanlık Komedyası adı altında toplanacak olan eserinin tamamı içindeki yerini anlatmayı hedef edinen bir önsöz kaleme almıştı. Önsözün hemen başında yazar, bu romandaki amacının, "az çok hafifletici sebepler atfedebileceğimiz bir vesileler kalabalığının bazı kadınları yasak bir aşka ittiği bir durumu tasvir etmek" olduğunu söyler. "Ama bu kadınlar," diye ekler, "fazla batağa saplanmadan, aile hayatına dönecek kadar aklıselim sahibiydi. Aslında, ihtirasların doğurduğu kötülükler onlara mutlu bir ev hayatının getirdiği güzel tatların ne olduğunu kavratmaya yaramıştı." Bir Havva Kızı'nın önsözündeki, romana nerdeyse haksızlık, ama galiba iğneleyici, alaycı bir ifadeyle bilerek yapılan bir haksızlık olarak görebileceğimiz bu kuru özet düşünmeye değer. "Bu keskin giriş neyin nesi?" sorusu geliyor hemen insanın aklına. Önsözün devamında ipuçları arayınca, işin bir yanının okura dönük olduğunu görüyoruz: "Bu eser bir gazetede yayımlanmaya başladığında birçok okur, ardından heyecan verici büyük felaketlerin, revaçta olan tabiriyle, dramatik sayfaların geleceğini umuyordu. Hikâyenin biraz da beklenmedik bir anda sonunu getiren, üstelik bize göre doğru olan sahne, çok masumane, dolayısıyla hayli yavan addedildi. Yazar, günümüzün aklı bu kadar başka yerde, edebiyatla bu kadar az ilgili okur kitlesinden nasıl (...) Özel Hayattan Sahneler başlığına dikkat etmesini isteyebilirdi?" Bu noktada biraz durmak isterim. Önce çok geneli. Bütün eli kalem tutanların aklını kurcalar bu yazar-eser-okur ilişkisi. Eskiden beri yazar okuruna çok kere, Balzac'ın yukarıya aldığımız satırlarında da olduğu gibi, güvensiz, karamsar gözle bakagelmiştir. Bunu tabii ki, her şeyden önce, kimden gelirse gelsin, her olumsuz tepkiye karşı eserine sahip çıkmak için yapar. Oysa üstüne biraz düşününce, aslında okur, hele de edebiyat türünden bir eserle bir yerden sonra yazarının hayli dışında baş başa değil midir acaba? O noktada yazar eserinden dışlaşıp onun sahibi olmaktan çıkmaz mı? Hele zaman denen şeyle o büyük hesaplaşmada. Kalıcılıkta. Bir insan, bir fani olan yazarın ömrü besbelli ki böyle bir hesaplaşmaya yetmez! Ne Cervantes, ne Shakespeare, ne Balzac, ne Dostoyevski eserlerinin ta bugüne kalacağını bilebilirdi. Peki, bir eseri kocaman zaman tünelinden bugüne kadar kim, ne taşır? Yaratıcılığın aşınmazlığı mı? Zamanın seçiciliği mi? Araya sonradan katılanlar, onu yeniden keşfeden, yorumlayan yazarlar, eleştirmenler, edebiyat tarihçileri, şu bu mu? Pek iyi, nesilden nesle devrolan okurluğun, kalıcılığı belirleyen unsurlar içinde hiç mi yeri yok? Tartışılası konular. Hatta kalıcılığın ille de haklı olup olmadığı bile. Nihayet biz, bize kalanları bilebiliyoruz. Tartışılası konuların da yeri burası değil şüphesiz. Benden zaman üzerine sadece şu kadarı: Bizli, bizsiz, kendi başına var olan bir olgu o. Zamanı öznelleştiren, ona işlevler yükleyen biziz. Yani her şey insan işi. Yazarlık da, eser de, okurluk da, kalıcılık da! Balzac ardını şöyle getiriyor: "(...) Hiçbir şiddete veya ancak Paris Hayatından bir sahnenin tuzu biberi olabilecek kötü hususlara imkân vermeyen Özel Hayattan Sahneler..." Demek ki Paris Hayatından Sahneler'e uygun gördüğü "dramatik sayfalar"ı Özel Hayattan Sahneler içinde yer alan bir eser için yakışıksız buluyor. Biraz ince eleyip düşününce, Balzac'ın Önsöz'de, aslında soyut anlamda okura değil, sosyal gelişmenin o dönemde yarattığı hayat biçiminin ve felsefesinin taşıyıcısı saydığı belli bir okur yapısına yüklendiğini fark ediyoruz. Hülasa, bütün bunlarla biraz daha senli benli olmak için, İnsanlık Komedyası'nın Honoré de Balzac tarafından düzenlenişine, bu düzenlenişte onun içinde yaşadığı topluma ve devre bakış tarzına kısaca da olsa göz atmak gerekiyor. Balzac, yazarlık hayatının nerdeyse ta başından beri, yazmış olduğu ve yazmayı tasarladığı romanları belli bir başlık veya başlıklar altında bir araya getirmeyi hep tasarlamıştı. Özel Hayattan Sahneler başlığını 1830 yılından 1832 yılına kadar yazdığı romanlar için kullanmış, 1834 yılında Toplum Ahlak ve Görenekleri üzerine İncelemeler başlığını ortaya atmıştı. 1837 yılında ise bu sonuncusunun yanı sıra, Felsefî İncelemeler ile Tahlilî İncelemeler'i de, Sosyal İncelemeler genel başlığı altında, üç grup olarak toplamayı düşünmüştü. Nihayet 1842 yılında zihnindeki şemaya son şeklini verdi ve genel başlık olarak da İnsanlık Komedyası (La Comédie humaine) adını, o yıl kimisi yeniden yayımlanan romanları için kaleme aldığı çok uzun bir giriş yazısıyla takdis etti. Yazdığı ve yazacağı bütün romanlar, diğer alt başlıklarla, on dokuzuncu yüzyıl Fransız toplumunun dokusunu, her coğrafyadan, her sosyal tabakadan, tek tek insanlarla yansıtmayı amaçlayan bu devasa çatı altında yer alacaktı. Honoré de Balzac'ın bu çatıyı kurarken on sekizinci yüzyıldan miras kalma pozitivist, Ansiklopedici gelenekten, ona ad

Description:
19. yüzyıldaki sosyal yapısının tarihsel bir tablosunu çıkardığı eski ve yeni romanlarını 1830'dan sonra İnsanlık Komedyası başlığı altında topladı. Bir Havva Kızı bu anıtsal eserin "Toplum Ahlak ve Görenekleri Üzerine İncelemeler" bölümünün "Özel Hayattan Sahneler" b
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.