Bilim ve Gelecek Kitaplığı - 8 CAZ -Bir Halkın Müziği- Sidney Finkelstein Çeviren: M. Halim Spatar Çizimler: Jules Halfant © Bu kitabın yayın hakları 7 Renk Basım Yayım ve Filmcilik Ltd. Şti.’ne aittir. Birinci Baskı: Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Kasım 2009 ISBN: 978-605-5888-05-3 Düzelti: Ülkü Sağır - Nalân Mahsereci Teknik hazırlık: Baha Okar Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad. Altay Sk. No:10, Çobançeþme Yeni Bosna / İstanbul Tel: 0212.452 23 02 7 Renk Basım Yayın ve Filmcilik Ltd. Şti Tel: 0212.244 97 95 Sakızağacı C. Nane Sk. No: 15/4, Beyoğlu-İstanbul http://www.bilimvegelecek.com.tr • [email protected] SIDNEY FINKELSTEIN CAZ -Bir Halkın Müziği- Çeviren: M. HALİM SPATAR Çizimler: JULES HALFANT Sidney Finkelstein Amerikalı yazar ve müzik, edebiyat, sanat eleştirmeni. 1909’da Brooklyn’de (New York) doğdu. New York’taki City College’i bitirdi, 1932’de Columbia Üniversitesi’nden Master of Art, 1955’te New York Üniversitesi’nden ikinci master diplomasını aldı. Daily Eagle, Herald Tribune, New Masses, Masses and Mainstream, The Massachusetts Review gibi yayınlarda kitap eleştirileri, müzik yazıları, edebiyat ve sanat incelemeleri yazdı. Finkelstein ABD Komünist Partisi’nin (CPUSA) üyesi ve önde gelen müzik ve kültür kuramcılarındandı. Sanat ve edebiyat konusuna toplumcu gerçekçi açıdan yaklaşımını, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 1956’daki ünlü 20. Kongresi’nden sonra, çok daha boyutlu hale getirdi. Çalışmalarını daha geniş bir alana aktararak, güzel sanatlar arasındaki ilişkiler ve estetik sorunlara toplumsal yaklaşım üzerine yoğunlaştı. 1974’te Brooklyn’de öldü. Eserleri: Art and Society (Sanat ve Toplum, 1947); Jazz, a People’s Music (1948; Caz, Bir Halkın Müziği, Bilim ve Gelecek Kit., 2009); How Music Expresses Ideas (1952; Müzik Neyi Anlatır, Kaynak Yay., 1986); Realism and Art (Gerçekçilik ve Sanat, 1954); Composer and Nation: the folk heritage of music (1960; Besteci ve Ulus, Pencere Yay., 1995); Existentialism and Alienation in American Literature (Varoluşçuluk ve Amerikan Edebiyatında Yabancılaşma, 1965); The Sense and Nonsense of McLuhan (McLuhan’da Anlam ve Anlamsız, 1968); Young Picasso (Genç Picasso, 1969); Who Needs Shakespeare? (Shakespeare Kime Gerek?, 1973) Mehmet Halim Spatar 1928’de, Kütahya-Simav’da doğdu. İlkgençliğinden itibaren edebiyat, müzik ve resme ilgi duydu. 1951’de, Türkiye Komünist Partisi’ne üye oldu; parti adına Doğu Berlin’deki Berlin Gençlik ve Barış Festivali’ne katıldı. Türkiye’ye döndükten sonra zatürree tedavisi gördüğü hastanede TKP Davası kapsamında tutuklandı; iki yıl hapis, sekiz ay sürgün cezasına mahkûm oldu; okumakta olduğu İstanbul Tıp Fakültesi’nden kaydı silindi. 1978’de Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin kurucuları arasına katıldı, İstanbul İl Başkanlığı yaptı. 1980’de tutuklanarak on yıl hapse mahkûm oldu, dört yıl sonra tahliye edildi. AnaBritannica, Medicana Tıp, Britannica Comton’s ile Grolier ansiklopedilerinde çevirmen ve redaktör olarak çalıştı. Müzik Yazılarım (Pan Yayıncılık, 2007) adlı bir kitabı vardır. Çevirdiği kitaplar: Devlet ve Devrim (V. İ. Lenin, Aydınlık Yay.), Doğu Avrupa’da Sosyalist Muhalefet (Jiri Pelikan, Kaynak Yay.), Mevsim Sonunun Sisi İçinde (Alex La Guma, Pencere Yay.), Tanıklık Tutanağı - Şostakoviç’in Anıları (Solomon Volkov, Pencere Yay.), Mozart’ın Yapıtlarındaki Masonik Örgü (Katharina Thomson, Pencere Yay.), Müzik Neyi Anlatır (Sidney Finkelstein, Kaynak Yay.), Besteci ve Ulus (Sidney Finkelstein, Pencere Yay.), Sanat Tarihi ve Sınıf Mücadelesi (Nicos Hadjinicolaou, Kaynak Yay.), Sultan’ın Orgu (Stanley Mayes, İletişim Yay.), Batı Müziğinden Küçük Öyküler (Helen L. Kaufmann, Pencere Yay.), Beethoven ve Devrim Çağı (Frida Knight, Literatür Yay.) Yayıncının Notu: Sidney Finkelstein bu çalışmasını, yayımlandığı yıl olan 1948’de, yeni kurulan İsrail Devleti’nin halkına ithaf etmişti. İthaf notu şöyleydi: “Yılımız İsrail Devleti’nin doğuşuna tanık oldu. Başka bir halkın özgürlük uğrundaki mücadelesinin ve kendi kültürünü yaratmasının öyküsü olan bu kitabı, sevinçle karşılayacağını bilerek yeni devletin halkına adıyorum.” Bu satırlar, 2. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde, Yahudi halkın derin acılarına tanıklık edilen bir atmosferde yazılmıştı. Tabii, bir komünist olarak Finkelstein, devleti değil halkı selamlamıştı. Gene de, “Finkelstein 2009’u görseydi, ilk basımdaki bu ithafı olduğu gibi bırakır mıydı acaba?” diye düşünmeden edemedik ve ithafa yalnızca bir not kapsamında değinmeyi uygun gördük. Çevirmenin Önsözü 1940’ların sonları, bütün dünyanın üzerine çöken Soğuk Savaş yılları. Bir yanda Sovyetler Birliği ve dünya komünist hareketi, bir yanda Amerika’nın başını çektiği karşı blok. İşte bu yıllarda, 2. Dünya Savaşı öncesinde, tek partili yönetimin savaş ortalarına kadar Nazi Almanyası’ndan kuvvetle etkilenen, azınlıklara ve Musevi yurttaşlarımıza ve sola karşı giderek amansızlaşan kanadı; ardından, Soğuk Savaş’ın dünyaya çöktüğü 1945-46’larda ülkemizde açılan yeni “demokrasi” döneminde komünizme karşı seferinde Amerika’nın önemli bir üssü haline gelen Türkiye. Bu dönemde, Amerikan Donanması İstanbul’u, İzmir’i ve daha başka limanlarımızı sık sık ziyaret eder oldu. İstanbul barları “caz” dedikleri müzikle sabahlara kadar Amerikan denizcilerini ağırlamaya başladı. Kırmızı Fener mahallelerimiz Amerikalı erlerle parlak bir dönem, eğlence sektörümüz büyük bir atılım yaşadı. Kıyı kentlerimiz barlarla donandı. Bu yıllarda sinemalarımızı kaplayan Hollywood 1 filmleriyle birlikte Hollywood’un tin-pan-alley müziği, caz etiketi altında ülkemize girmeye koyuldu. Devlet adamlarımız “Türkiye, Küçük Amerika olacak!” diye şakımaya başladılar ve günün birinde şarkıcılarımızın “America I Love You” (Seni Seviyorum Amerika) diye meledikleri şarkıları dinlemeye başladık. Sonunda, halkımızın, Cumhuriyet tarihinde ilk kez başkalarının hesabına, Amerikan hegemonyası uğruna yabancı bir ülkede can veren gençlerimizin acısını, “Kore nire?” diye yaşadığı günleri de gördük. İşte bu yetişme yıllarımızda, bizim kuşaktan birçoğumuzun içinde caza karşı bir antipati oluştu. Bu antipati, artan siyasal ve toplumsal olaylar ve Türkiye’nin giderek semiren üst sınıflarının yoz kültür bombardımanıyla arttı. 1) Tin-pan-alley sözcüğü iki ayrı kaynakta şöyle açıklanıyor. –Ç.N.: Tin Pan Alley: 19. yüzyıl sonlarında New York kentindeki şarkı yayımcılığı sanayisinden doğan Amerikan popüler müzik türü. Kentte bu sanayinin geliştiği sokaklar için takma ad. İngilizce tin pan: “gürültülü” ve alley: “yol” olarak kullanılmış, tin pan deyimiyle yayımcılara şarkılarını tanıtanların gürültülü piyano çalışları anlatılmıştır. Tin Pan Alley ticari amaçlarla yazılan baladları, dans ve vodvil müziklerini kapsıyordu. Zamanla genel bir anlam kazanarak Amerikan popüler müziğiyle eş tutulmaya başladı. İlk yaygınlaştığı sırada Tin Pan Alley’in en kârlı ticari ürünü, evlerde kullanılmak üzere basılan notalardı. Şarkıların müziğini ve sözlerini yazanlarla bunları seslendirenler talebi karşılayabilmek için çok hızlı çalışmak zorundaydı. Sinema, plak, radyo ve televizyonun gelişmesi ise daha farklı türlerde olan müziğe olan talebi artırdı ve müzik yayıncılığı çeşitli merkezlere yayıldıkça Tin Pan Alley ortadan kalktı. (AnaBritannica, C.21, s. 22, Anayayıncılık, İstanbul, 1993.) Tin Pan Alley (İng.): Amerika’nın New York Kenti’nde 19. yüzyıl sonundan 1920’lere kadar 28. Sokak ve 6. Caddeyi, sonra 49. Sokak’taki Brill Building’i merkez alan popüler şarkı yazarlarının ve yayıncılarının bulunduğu, adını aranjörlerin ve yayıncıların bürolarındaki küçük (Tiny) sesli piyanodan aldığı sanılan bölge. (İrkin Aktüze, Müziği Anlamak – Ansiklopedik Müzik Sözlüğü-, Pan Yayıncılık, İstanbul, Kasım 2004.) Paul Robeson’u o sıralarda tanıdım. Onun spiritüalleriyle siyahların Amerikan toplumu içindeki durumunu sezmeye ve meraklanıp incelemeye başladım. Ama caza yabancılığım hep devam etti. Amerika’da çıkan Masses and Mainstream dergisine abone olmuştum. O dergide zaman zaman yazılarını okuduğum Sidney Finkelstein müzik dünyasına daha bilinçli olarak bakmama yol göstericilik etti. Daha sonra elimden gelen çabayla kitaplarına erişmeye çalıştım. Kitaplarının hemen hemen çoğunu getirttim. Jazz - A People’s Music de bunların arasındaydı. Öncelikle Batı sanat müziğini ele alan kitaplarını çevirdim. Bu kitaba zaman zaman göz atıyordum, ama asıl ilgimi çeken öbür kitapları üzerinde yoğunlaştım. Compton’s Genel Müzik Ansiklopedisi’nde çalışırken “Caz” maddesinin başlangıç satırları dikkatimi çekti: “20. yüzyılın başından beri caz sözcüğü, Amerikan popüler müziği ile dans müziğinin çoğu türlerini içine alacak bir anlamda kullanılıyordu. Ama 1920’lerden sonra daha çok bir Afrikalı- Amerikalı müzik geleneğini, ABD’nin güney eyaletlerinde bir halk müziği olarak ortaya çıkan ve gittikçe daha ayrıntılı bir modern sanata dönüşen bir geleneği tanımlar duruma geldi. Klasik müzikten rock müziğine kadar daha başka birçok müzik türünde caza özgü öğeler kullanılmışsa da, bunlar caz geleneğinin dışında kalan müziklerdir.” Cazın, siyahların, Amerikan toplumu içinde beyazların ırkçılığına, Ku-Klux-Klan’a, ırk ayrımcılığına karşı verdikleri uzun ve acı mücadeleleri içinde yarattıkları bir müzik olduğunu, Amerika’nın yerli halklarının, Afrikalı- Amerikalıların ve dünyanın hemen her köşesinden göçüp gelerek Amerika’ya yerleşen insanların, ezenlere karşı ortak bir mücadele ve ortak bir kültüre doğru gelişme ve bütünleşme içinde yarattığı özgün ve önemli bir müzik olduğunu kavrayabildim. Sonunda Finkelstein’in bu kitabı Amerika’nın modern bir Roma İmparatorluğu olma hırsı ile dünyaya yüklenişinin bazı yanlarını aydınlatan ve aslında cazın bir eğlence müziği olmayıp büyük bir sanat olduğunu; her müzik ve her sanat gibi, cazın da plak şirketleri, kumpanyalar, mali menfaatlerce